ISSN : 1306-6897 SAYI 12 GÜL-PEYGAMBER ÖZEL SAYISI N İ S A N 2 0 1 2. www. ispartaegd. org e-mail:ispartaegd@hotmail. com



Benzer belgeler
1. İnanç, 2. İbadet, 3. Ahlak, 4. Kıssalar

GADİR ESİNTİLERİ -9- Şiir: İsmail Bendiderya

(Seni sevdiğim için eğer benden bedel isterlerse, iki cihânın mülkünü versem bile bu bedeli ödemeye yetmez.)

TİN SURESİ. Rahman ve Rahim Olan Allah ın Adıyla TİN SURESİ TİN SURESİ TİN SURESİ TİN SURESİ TİN SURESİ TİN SURESİ. 3 Bu güvenli belde şahittir;

İÇİNDEKİLER SÖZ BAŞI...5 MEHMET ÂKİF ERSOY UN HAYATI VE SAFAHAT...9 ÂSIM IN NESLİ MEHMET ÂKİF TE GENÇLİK... 17

TAKVA AYI RAMAZAN TAKVA AYI RAMAZAN. Rahman ve Rahim Allah ın Adıyla

5. SINIF DİN KÜLTÜRÜ ve AHLAK BİLGİSİ

İnönü Üniversitesi Fırat Üniversitesi Siirt Üniversitesi Ardahan Üniversitesi - Milli Eğitim Bakanlığı ‘Değerler Eğitimi’ Milli ve Manevi Değerlerimiz by İngilizce Öğretmeni Sefa Sezer

Orucun Manevi Hayatımıza Katkıları

Divan Edebiyatının Önemli Şair ve Yazarları. HOCA DEHHANİ: 13. yüzyılda yaşamıştır. Din dışı konularda şiir yazan ilk divan şairidir. Divanı vardır.

5 Kimin ümmetisin? Hazreti Muhammed Mustafa nın (sallallahu aleyhi ve sellem) ümmetiyim. 6 Müslüman mısın? Elhamdülillah, Müslümanım.

ilkokulu E-DERGi si 23 Nisan ın Önemi Sorumluluk Okulumuzda 23 Nisan Hedef Siir: Egemenlik Ulusundur 2017 Nisan Sayısı Bu Sayımızda:

Sabah akşam tevâzu içinde yalvararak, ürpererek ve sesini yükseltmeden Rabbini an. Sakın gâfillerden olma! (A râf sûresi,7/205)

Yine onlar, sana indirilene ve senden önce indirilene iman ederler; ahiret gününe de kesin olarak inanırlar. Bakara suresi, 4. ayet.

Kur'an-ı Kerimde tevafuk mucizesi Kainatta tesadüf yok, tevafuk vardır

Kur an-ı Kerim i Diğer Kutsal Kitaplardan Ayıran Başlıca Özellikleri

Hac & Umre Kültür Turları Uçak Bileti

Başlangıçta Söz vardı. Söz Tanrı'yla birlikteydi ve Söz Tanrı'ydı.

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

HZ. PEYGAMBER (S.A.V) İN HOŞGÖRÜSÜ VE AFFEDİCİLİĞİ

Allah a Allah (ilah,en mükemmel, en üstün,en yüce varlık) olduğu için ibadet etmek

Buyruldu ki; Aklın kemali Allah u Teâlâ nın rızasına tabi olmak ve gazabından sakınmakladır.

Karaman Ticaret ve Sanayi Odası Bülteni

Yahudiliğin peygamberi Hz. Musa dır. Bu nedenle Yahudiliğe Musevilik de denir. Yahudi ismi, Yakup un on iki oğlundan biri olan Yuda veya Yahuda ya

Ömer Turhan. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

Selam vermekle karşımızdaki kimseye neyi ifade etmiş oluruz?

Size iki şey bırakıyorum; onlara sımsıkı sarılırsanız kurtuluşa erersiniz: Biri Allah ın kitabı Kur an, diğeri de Ehl-i beytimdir.

GADİR ESİNTİLERİ -10- Şiir: İsmail Bendiderya

Kur an Kerim ayetlerinde ve masumlardan nakledilen hadislerde arş ve kürsî kavramlarıyla çok

Betül Erdoğan.

KRAL JAMES İNCİLİ 1611 APOCRYPHA DUA AZARYA & üç Yahudi şarkı. Azarya ve şarkının üç Yahudi duası

Şeb-i Arus İstanbul da: Mevlana nın vuslat gecesi bu yıl yine aşkın başkentinde!

GÜL-AY Basın-Meslek İlkelerine Uyar. Yazı ve ilanlar imza sahiplerine aittir. Köşe yazılarına ücret ödenmez. Makalelerinden kendileri sorumludur.

ESKİ TÜRK EDEBİYATI TARİHİ- 14.YÜZYIL TEMSİLCİLERİ

Bu ay içinde orucu ve namazı o kişiye kolaylaştırılır. Bu ay içinde orucu ve namazı ALLAH tarafından kabul edilir.

Nesrin: Ahmet! Ne oturması! Daha gezecek birçok mağaza var, sen oturmaktan bahsediyorsun.

Wessalatu wesselamu ala Rasuluna Muhammedin we ala alihi we sahbihi ecmain. Allahumme Rabbena ya Rabbena takabbel minna inneke entessemiul alim.

ALEMLERİN EFENDİSİ NİN (SAV) DİLİYLE KUR AN

ÖNCESİNDE BİZ SORDUK Editör Yayınevi LGS Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Yeni Tarz Sorular Nasıl Çözülür? s. 55

7- Peygamberimizin aile hayatı ve çocuklarla olan ilişkilerini araştırınız

Mirza Tahir Ahmed Hazretleri Cuma Hutbesinde, duanın aşağıdaki bahsedilen durumda şartsız olarak kabul edileceğini söyledi;

Yine yapmak istediklerimizden birisi olan, spesifik sektörlerde, belki daha az, ama daha etkin iş adamları seyahatlerini önemsiyoruz ve buna

Gençlik Eğitim Programları 7. SINIF SİYER-İ NEBİ

Ramazan Manileri // Ramazan Manileri. Editors tarafından yazıldı. Cuma, 25 Eylül :55

Ana Stratejimiz Milletimizle Gönül Bağımızdır BÜLTEN İSTANBUL B İ L G. İ NOTU FİLİSTİN MESELESİ 12 de İÇİN 3 HEDEFİMİZ, 3 DE ÖDEVİMİZ VAR 3 te

Recep in İlk Üç Orucunun Fazileti

İLİ : GENEL TARİH : Hazırlayan: Din Hizmetleri Genel Müdürlüğü

O, hiçbir sözü kendi arzularına göre söylememektedir. Aksine onun bütün dedikleri Allah ın vahyine dayanmaktadır.

6. SINIF DERS: DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ ÜNİTE:1 KONU: DEĞERLENDİRME SORU VE CEVAPLARI

Sadîk-i Ahmak yani ahmak dost şiddetli düşmandan,din düşmanından daha fazla verir.

T.C. GÜMRÜK VE TİCARET BAKANLIĞI KOOPERATİFÇİLİK GENEL MÜDÜRLÜĞÜ

Allah Kuran-ı Kerim'de bildirmiştir ki, O kadın ve erkeği eşit varlıklar olarak yaratmıştır.

İSLAM UYGARLIĞI ÇEVRESINDE GELIŞEN TÜRK EDEBIYATI. XIII - XIV yy. Olay Çevresinde Gelişen Metinler

Ben Allah ın (cc) kitabıyla kendini keşfeden ve O nunla bir anlam ifade eden her insan gibi, Eşref-i Mahlukat bir varlığım.

Kur an ın Özellikleri

KUR'ANDAN DUALAR. "Ey Rabbimiz, Bize dünyada bir iyilik, ahrette bir iyilik ver. Bizi ateş azabından koru." ( Bakara- 201 )

Edeb Ya Hu! Cumartesi, 03 Ocak :31

EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI 12. SINIF DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU KAZANIMLARI VE TESTLERİ

Mekke; Kabenin etrafında Öteller

EDİRNE İL MÜFTÜLÜĞÜ 2015 MERKEZ 4. DÖNEM VAAZ (EKİM, KASIM, ARALIK) VE İRŞAT PROGRAMI

Kültürümüzden Dua Örnekleri. Güzel İş ve Davranış: Salih Amel. İbadetler Davranışlarımızı Güzelleştirir. Rabbena Duaları ve Anlamları BÖLÜM: 3 URL:

Yusuf Bulut. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

Hz. Adem den Hz. Muhammed (s.a.v.)e güzel ahlakı insanda tesis etmek için gönderilen dinin adı İslam dır.

NOT : İMAM-I RABBANİ Hz. bundan önceki mektuplar gibi. bunu da büyük şeyhi Bakibillah'a yazmıştır.

EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI 7. SINIF DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ DERSİ DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU KAZANIMLARI VE TESTLERİ

Dua ve Sûre Kitapçığı

iki sayfa bakayım neler var diye. Üstelik pembe kapaklı olanıydı. Basından izlemiştim, pembe kapaklı bayanlar için, gri kapaklı olan erkekler içindi.

Eğitim Programları ANA HATLARIYLA İSLAM DİNİ

KURAN I KERİMİN İÇ DÜZENİ

5 YAŞ VE HAZIRLIK SINIFI EKİM BÜLTENİ

M. Sinan Adalı. Eski zamanlarda yaşamış peygamberlerin ve ümmetlerinin başlarından geçen ibretli öyküler, hikmetli meseller

Atatürk ün Kişisel Özellikleri. Elif Naz Fidancı

KÜÇÜK KALBİMİN İLK REHBERİNİN BU GÜNÜME UZATTIĞI HAYAT YOLU


ALLAH TEÂLÂ'NIN ARŞA İSTİVÂ ETMESİ

Adamın biri bir yolun kenarına dikenler ekmiş. Dikenler büyüyüp gelişince yoldan geçenleri rahatsız etmeye başlamış. Gelip geçenler, adama:

HACCA. Manevi Hazırlık

İman. Çalışmanın ana fikri. İsa ya iman etmek, zihin, duygu ve iradeyle O na güvenmek, dayanmak demektir. Çizimler: Meghan Burns


MERSİN İL MÜFTÜLÜĞÜ 2015 YILI RAMAZAN AYI VAAZ VE İRŞAT PROGRAMI VAİZİN

dinkulturuahlakbilgisi.com Konu Anlatımı MELEKLER Hazırlayan Memduh ÇELMELİ dinkulturuahlakbilgisi.com

7.SINIF SEÇMELİ KUR AN-I KERİM DERSİ ETKİNLİK (ÇALIŞMA) KÂĞITLARI (1.ÜNİTE)

Anneye En Güzel Hediye Olarak Ne Alınması Gerekir?

Insanı başa taç yaptım. Ne eğildim, ne de saptım. Acılardan ilaç yaptım. Aşık Şahturna Hayatı ve Şiirleri

NİÇİN EVLENMEDEN ÖNCE İNSANIN KENDİNİ TANIMASI ÇOK ÖNEMLİDİR? YA DA KENDİNİ TANIMAK NEDİR?

Aynı kökün "kesmek", "kısaltmak" anlamı da vardır.

İnsanı Diğer Canlılardan Ayıran Özellikler

Herkes bir arayış içinde

İSTİKLÂL MARŞI'MIZ. Her milletin bir milli marşı var fakat bizimkisi ayrı. Bizimkisi İstiklal Marşıdır, başka yazılamaz gayrı.

Anlamı. Temel Bilgiler 1

17 Eylül 2016 Devlet Sanatçısı Prof. Dr. Alâeddin Yavaşca Özel Konseri. Hazırlayan ve Yöneten Halil İbrahim Yüksel. Sunum Metni Bilge Sumer

2013/ 2014 (%) 3301 Uçucu Yağlar ,63 3,97

Islam & Camii Diyanet İşleri Türk İslam Birliği

A: Algılama gücü ve mantık yürütme kabiliyeti yüksek kişiliği temsil eder.

dinkulturuahlakbilgisi.com KURBAN İBADETİ Memduh ÇELMELİ dinkulturuahlakbilgisi.com

Hz.Resulüllah (SAV) den Dualar

Çocuklar için Kutsal Kitap sunar. Cennet, Tanrı nın Harika Evi

Cennet, Tanrı nın Harika Evi

MÜSİAD İFTARI ŞANLIURFA

DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ TESTİ

Transkript:

ISSN : 1306-6897 GÜL-PEYGAMBER ÖZEL SAYISI SAYI 12 N İ S A N 2 0 1 2 1 3 0 6 6 8 9 7 www. ispartaegd. org e-mail:ispartaegd@hotmail. com

HASBIHAL... İMTİYAZ SAHİBİ Isparta Eğitim Gönüllüleri Derneği Adına İbrahim Özgüleç YAZI İŞLERİ MÜDÜRÜ Mehmet Solmaz YAYIN KURULU İbrahim Özgüleç Mehmet Solmaz Eyüp Emer Zafer Yılmaz Hilal Solmaz İzzet Özcanoğlu DERNEK VE DERGİ YAZIŞMA ADRESİ Tel: 0246 223 96 53 Halı Sarayı Kat1 C Blok No:17 ISPARTA / TÜRKİYE www. iegder. org YAYIN İLKELERİ Dergiye gönderilen yazılar iade edilmez. Yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlara aittir. Yayın kurulu yazılar üzerinde değişiklik yapabilir. ISSN: 1306-6897 GÖRSEL TASARIM DANIŞMANLARI Erdoğan Ünser - Abdurrahman Koç GRAFİK TASARIM & UYGULAMA Özge Ünser / Karınca Grafik- ISPARTA 0246 232 47 64 Takdim yazısına başlarken ilk defa endişeliyim. Dosya konumuz Hz. Muhammed. Ne söyleyebilirim ki bu konuda. Gelen yazıları incelerken her yazının Peygamberimizin bir yönüne değindiğini gördüm. Hepsinden, başka yazılar çıkarılacak kadar yoğun yazılar bunlar...herkes bütün samimiyetini ortaya koymuş. Kalemi elime aldığımda bu konuya ne kadar uzak bir insan olduğumu, Peygamberimizle ilgili bir dergiye takdim yazısı yazmak ile ben in ne kadar mesafeli olduğunu itiraf ediyorum. Topal karıncanın hac macerası gibi en azından yolumuzun ne olduğu, niyetimizin ne üzre olduğunu göstermek açısından bir nebze olsun müsterihim. Kendi penceremden bu uğraşıyı Hz. İbrahim e küçücük ağzıyla su taşıyan güvercin mesabesinde görüyorum. Kurtuluşun ne zaman, nereden geleceği belli olmaz değil mi? Bu sayımızda önce Gül ün tarihçesi, sonra Isparta gülünün macerasını ele aldık. Gülün kültürümüzdeki yeri ve Peygamberimiz ile gül arasındaki irtibat ile ilgili yazılar, ardından geldi. Son bölümde Peygamberimizin çeşitli yönlerini ele alan, hayatından kesitlerin olduğu yazılar yer aldı. Dergimizin 12. sayısının hayırlara vesile olması dileğiyle... Editör BASKI Isparta Gül Ofset - ISPARTA 0246 223 80 59

GÜLÜN ÖNEMİ ve TARİHÇESİ Ahmet ÖZCANKAYA Gül, gülgiller (rosaceae) familyasının rosa cinsindendir ve dünyada yaklaşık 1350 rosa türü olduğu söylenmektedir. Çok yıllık dikenli çalı ya da tırmanıcı bir bitkidir. En çok görülen çiçek rengi beyaz, pembe, kırmızı ve sarıdır. Genellikle ilkbaharda çiçek açar ve çoğunun yaprak döken çalıları, dala dikenleri ile tutunan filizleri vardır. Gül; kesme çiçek, süs bitkisi ve gül yağı elde etmek için yetiştirilen önemli bir bitkidir. Dünyada gül yetiştiriciliğinin yapıldığı başlıca ülkeler: Türkiye, Bulgaristan, Fas, Meksika, İran, Hindistan, Güney Afrika, Suudi Arabistan ve Mısır dır. Dünyanın birçok yerindeki fosil yataklarında gül bulunmuştur. III. Jeolojik devir erken çağındaki jeolojik kalıntılarda bulunan gülün yaşı 25 milyon yıl, Colorado daki Florissant fosilleri incelendiğinde ise bulunan güllerin yaşı 40 milyon yıl olarak okunmuştur. Moleküler biyologlar gülün DNA sını inceledikleri zaman gülün yaşını 200 milyon yıl geriye götürmüşlerdir. Bugüne kadar gelen ilk kayıt, bundan 5000 yıl önce Mezopotamya kil tabletlerinde yer almaktadır. M. Ö. 2684 2630 yılları arasında yaşayan Akat Kralı 1. Sargon hakkında yazılan bir tablette, kralın Dicle ırmağının ötesindeki ülkelere askeri keşif gezisi yaptığı ve bu geziden asma, incir ve gül fidanları ile geri döndüğü yazılmaktadır. Antik dönem- 2 IEGD EĞİTİM, BİLİM, KÜLTÜR, SANAT DERGİSİ NİSAN 2012

de Fenikeliler, Yunanlılar ve Romalılar gül yetiştirmişler; yeni gülleri tanıyarak onu ülkelerine taşıyıp ticaretini de yapmışlardır. Bilinen her çeşit gül Akdeniz deki ülkelere dağılmıştır. Bilimsel olarak ilk tanımlanan gül, rosa Gallica (Kırmızı gül, Frank gülü) olup, kırmızı yapraklı, kokulu, katmersizdir ve 12. yüzyıldan beri bilinen en eski güldür. Yabani olarak Orta Avrupa, Güney Avrupa ve Batı Asya ya yayılmıştır. Damask rosa, rosa damascena (Gam gülü, Isparta gülü, yağ gülü) rosa gallica dan sonra en iyi bilinen ve en iyi tanınandır. Damask rosa,rosa gallica ile rosa phoenicia veya R. Moschata nın melezidir. Çiçekler, pembe, katmerli ve kuvvetli kokuludur ve sadece yaz başında çiçek açar. Türkiye de 24 rosa türü olmasına karşın gül yağı üretiminde rosa damascena kullanılmaktadır. 24 gül çeşidinin özelliklerine gelince: 1. Yediveren gülü hemen her mevsimde görülür katmerli ve az kokuludur. 2. Muhammedî gülü: hem kokusu, hem görüntüsü fevkalade güzel olan bu gülden gül yağı çıkarılır, reçeli yapılır, gül suyu ve gül suyu çeşitleri elde edilir 3. Yüz yaprak gülü 4. Nesrin gülü 5. Sarmaşık gülü: Sarmaşık çiçeği gibidir ve demir parmaklıklara ve çardaklara sarılıp güzelliğini sergileyen bir gül çeşididir 6. Sultan gülü: Renklidir ama kokusuzdur. Bu nedenle süslemelerde kullanılan bir güldür. 7. Yabani beyaz gülü: Tek yapraklıdır, beyaz renklidir ve çeper gülü olarak da bilinir. 8. Çeper gülü 9. Asma gülü: Renkleri kırmızı çiçekleri çok büyük olmayan, yanına bir destek dikildiğinde ona sarılır ve uzanır, yukarılara doğru çıkar. 10. Viktorya gülü 11. Pembe esans gülü: Esans yapımında kullanılan katmerlidir ve sürekli çiçek açan bir gül türüdür. 12. Dantel amor gülü: Sürekli açan, az dikenli, kokulu ve katmerlidir. Renkleri koyu kırmızı ve erguvanidir. 13. Cevat Paşa gülü 14. Hacı İbrahim gülü: Yüksek dallı ve bol dikenlidir, pembe ve ebru renklerini taşır. Moleküler biyologlar gülün DNA sını inceledikleri zaman gülün yaşını 200 milyon yıl geriye götürmüşlerdir. 15. Rumkale gülü: Rengi pembedir, kokuludur. Katmerli olup büyükçe bir gül türüdür. Yılda dört kez çiçek açar. 16. Arif Bey gülü: Kokulu, katmerli ve sürekli çiçek açar. 17. Mikado gülü: 1928 yılında levazım eski reisi Kenan Bey tarafından İstanbul dan getirilen bir güldür. 18. Üç renk aşılı gül 19. Malatya gülü: Az kıvırcık, yediveren türde bir gül, hoş kokulu ve katmerli bir güldür. 20. Fes kırmızısı gülü: Az dikenli dalları, katmerli ve hoş kokulu bir güldür. 21. Açık sarı gül: Yedi veren türde, kokusu az, dalları dikenli bir güldür. 22. Koyu sarı gül: Ufak dallı, dikenli, katmerli ve kokusuzdur. 23. Krem gül: Dalları dikensiz, orta büyüklükte yapraklı, katmerli ve az kokuludur 24. Beyaz gül dikensizdir. 25. Yağ gülü: Etrafı açık havadar, bol ışıklı, ilkbaharda kurak ve don olmayan ve çiçek zamanı çiğ düşen iklim bölgelerinden hoşlanır. Gül, toprak istekleri yönünden pek seçici değildir. Güllerde Hasat Yağ güllerinde hasat işleri mayıs ayının ortasında başlar, 5-6 hafta sürer. Hasat sabah saat 03.00 ile 09.00 arasında yapılmalıdır. Hasat anında tek açmış olan çiçekler çuval veya sepetlere toplanır, bekletilmeden alım merkezlerine sevk edilir. Bakımlı gül bahçelerinde bir dekardan bir sezonda ortalama kurak şartlarda 500-600 kg. taban arazilerde sulanabiliyorsa bu rakam bir sezonda dekardan ortalama 900-1000 kg. kadar gül çiçeği hasat edilebilir. Isparta da Gül Gül çiçeği, Isparta ya 1870 li yıllarda Bulgaristan dan göçen Müftüzade İsmail Efendi tarafından getirilmiş. Müftüzade İsmail Efendi Gülcü Mahallesinde ilk kez gül dikmiş. Gül fideleri daha sonra elden ele yayılmış ve ilk kez gül yağı bölgede 1892 yılında üretilmiş ve 1935 yılında da Isparta da ilk kez modern bir gül yağı fabrikası,1954 yılında da Gülbirlik kurulmuştur. Gülyağı fabrikaları açıldıktan sonra, köy tipi gül yağı imbikleri ortadan kalkıp fabrikalarda NİSAN 2012 EĞİTİM, BİLİM, KÜLTÜR, SANAT DERGİSİ IEGD 3

daha kaliteli gülyağı üretimi başlamış ve dünya piyasalarında gül yağlarımız aranmaya başlamıştır, Türkiye de yağ gülü üretiminin %80 i Isparta, kalan %20 si Burdur, Afyon ve çevresinde gerçekleştirilmektedir. Dünyaca ünlü parfüm devleri, koku sabitleyici olarak kullanılan gülyağı ihtiyacının %60 ını Isparta daki 15 fabrikadan karşılıyor. Bir damla gülyağı, 1 ton parfümün kokusunu sabitliyor. Ayrıca Kabe de her yıl Isparta dan gönderilen 10 ton gülsuyuyla yıkanmaktadır. Yüzyıllardır şiirlere, şarkılara konu olan gül, dünyaca ünlü parfümlerin adeta can simidi özelliğini taşıyor. Gülyağının kullanılmaması halinde kokuları bir anda uçup gidecek parfümlerin üreticileri, gülyağını da dünyada bu alanda bir numaralı deposu olan Isparta ilinden karşılıyor. Günümüze baktığımızda çalışan insan sayısı, elde edilen gelirler ve ihracat rakamları gösteriyor ki GÜL bölge için çok önemli bir sektör özelliği taşımaktadır. 5 dekar büyüklüğündeki bir gül bahçesinden bir ay boyunca yaklaşık 3,5 ton kadar çiçek toplanabilmekte, toplanan bu çiçekler taze olarak damıtıldığında sadece 1 kg gül yağı üretilebilmektedir. 2011 yılı mali değerlerine göre 1kg gül yağının maddi değeri ortalama olarak 6500 dolardır. Kabe her yıl Isparta dan gönderilen 10 ton gülsuyuyla yıkanmaktadır. Isparta gül ve mamullerinin elde edildiği gülün merkezi olmasına karşılık Diyarbakır da Osmanlı İmparatorluğu döneminde önemli bir gül merkezi konumundaydı. Diyarbakır da gül yetiştiriciliğinin geçmişi 4600 yıl öncesine, Asur dönemine kadar uzanır. Diyarbakırlı Matrakçı Nasuh 1564 yılında yaptığı minyatürlerine gülü nakşetmiştir. Çok rahat diyebiliriz ki dünyanın en eski gülcülüğü Diyarbakır dadır. Gülün onlarca çeşidinin yetiştirildiği Diyarbakır, Osmanlı döneminde gülistanlıklar kurulan, yetiştirilen, güllerden gülyağı ve gülsuyu elde edilen önemli bir merkezdi. Matrakçı Nasuh un 16. yüzyılda meydana getirdiği Beyan-ı Menazir-i Sefer-i Irakeyn adlı eserindeki bir minyatürde Şehrin surlarının dışında büyük gül bahçeleri resmedilmiştir. Evliya Çelebi de Seyahatnamesi nde Diyarbakır güllerinden söz ederken: Büyük nehrin aktığı toprakların iki tarafı da gül bahçeleri güzel kokulu bostan ve reyhan bahçeleridir. Buralar vilayet halkının altı ay boyunca Diyarbakır ın Dicle fasıllarını yaptıkları mesire yerleridir. der. İlde 24 gül çeşidi yetişmekteydi. Osmanlı İmparatorluğu dönemindeki belgelerden Diyarbakır da önemli gülcülük araştırmaları yapıldığı anlaşılmaktadır. Ayrıca 27 Haziran 1900 tarihinde Diyarbakır halkını gül bahçeleri tesisi ve gül yağı imalatı hakkında bilgilendiren Mustafa Efendi ye ödül verilmiştir. BİLİNMEYEN Cehennem ateşi bilmem neye eş; Yakıtı insan ve taş olan ateş Bunu anlamak ve düşünmek gerekir, Durma, kendi ateşini kendin deş HAZRETİ MUHAMMED(sav) Tevrat ta, İncil de bildirilen haber, Geleceği müjdelenen Peygamber Bize şu gerçeği hatırlatıyor: Üstünlük ve sorumluluk beraber HESAP VAR Doğru olan yola, doğru yöne gir; Şefaat dilerken iman gerekir Açıkça ortada Kuran ve sünnet, Hesaba çekecek Münker ve Nekir ALLAH YOLU Cihadı ve ilmi teşvik edersen, İman edip Hak yolundan gidersen; Güçlenirsin, kurtulursun muhakkak, Benim yolum Allah içindir, dersen Doğan SİLLELİ 4 IEGD EĞİTİM, BİLİM, KÜLTÜR, SANAT DERGİSİ NİSAN 2012

ISPARTA GÜLÜNÜN TARİHİ Müftüzade Gülcü İsmail Efendi nin 1888 yılında Bulgaristan ın Kızanlık kentinden bastonunun içinde getirdiği ve Isparta topraklarıyla buluşturduğu gül fidanı, bugün dünya parfüm devlerinin markalarında hammadde olarak kullanılıyor. Dünyada 3 tonluk gül yağı talebinin 2 tonu Isparta da üretilirken, Türkiye nin gül yağından yıllık ihracat geliri ise 15 milyon dolar civarında. Güzel kokusu, tıbbi değeri ve beslenmedeki yeri dolayısıyla antik çağlardan beri efsanelere konu olan aşk, sevgi ve barışın sembolü gül, parfüm sektörünün de vazgeçilmez unsurlarından biri. 122 yıl önce Isparta nın Gülcü Mahallesi ne dikilen gül fidanları, damıtılma sistemiyle oluşan gül yağı ile parfüm sektörüne hammadde sağlıyor. Mayıs ve haziran aylarında çiçek açan gül, önce bölgeyi, sonra da gül yağı ile tüm dünyayı eşsiz kokusuyla büyülüyor. Parfüm sektöründe gül esansı için kullanılan Isparta gülünü diğer 150 çeşit gülden ayıran özellik ise eşsiz kokusu ve kokusunun kalıcılığı... ISPARTA, GÜL KOKUSUNU İSMAİL EFENDİ YE BORÇLU 1840 yılında Isparta nın Yalvaç ilçesinde doğan ve 1888 de Bulgaristan ın Kızanlık şehrinde hariciye görevlisi olarak çalışmaya başlayan Müftüzade İsmail Efendi, Gül Vadisi olarak da bilinen bu kentin, doğup büyüdüğü Isparta ya çok benzediğini fark eder. İsmail Efendi önce gül ve gülyağı üretimini gözlemleyerek öğrenir. O yıllarda Bulgaristan, gül konusunda çok hassas davranmakta ve gül çeliklerinin Bulgaristan dışına kaçırılıp üretilmesini engellemek için Gül Vadisi ni koruma altında tutmaktadır. İsmail Efendi bir tek gül NİSAN 2012 EĞİTİM, BİLİM, KÜLTÜR, SANAT DERGİSİ IEGD 5

çeliğini bastonunda saklayarak Isparta ya getirir. Görevi nedeniyle üstü aranmaz. Getirdiği gül çeliğini, bugün Gülcü Mahallesi olarak tanınan, Hacı Ayvaz Mahallesi ndeki evinin bahçesine diker. Buradan elde ettiği gül çelikleriyle 30 dönümlük arazisinde gülcülüğe başlayan İsmail Efendi, daha sonra imbik adı verilen basit sistemle ilk gülyağını 1892 de üretir. Müftüzade İsmail Efendi nin gülyağı için kullandığı basit yöntem, Mustafa Kemal Atatürk ün Isparta ya gelişinde verdiği talimatla modern tesislere taşınır. Atatürk ün verdiği talimatla İktisat Vekaleti tarafından 1935 te kurulan modern gülyağı fabrikasında sanayi tipi gülyağı üretimi başlar. Gülbirlik in 1958 te kurduğu İslamköy Gülyağı Fabrikası ve 1976 da kurulan diğer gülyağı tesisleriyle gülyağı üretiminin şekli tamamen değişir ve köy tipi gülyağı üretimi, yerini tamamen sanayi tipi gülyağı üretimine bırakır. EFENDİM Beş yüz yetmiş birde geldi dünyaya. Nebiler nebisi olarak geçti ukba ya. Ne mübarektir, onu gören gözler. Onu anlatmaya yetmiyor sözler. Cenab-ı Hak, hep korumuş O nu. Cennete varır, hak yolunun sonu. Allah ın emrine karşı koyacak yoktur! Efendimizin ümmetine şefaati çoktur. Hz. Muhammed (sav) Miraç a çıktı. Oradan Sidretül Münteha ya ulaştı. Ne büyük şeref ki, Allah la konuştu. Geriye dönerek, ümmetiyle buluştu. Allah Resulü insanların güler yüzlüsü, Ezvac-ı Tahirat ın lâtif sözlüsü. İki cihan serveri Efendimiz, Kızı Fatıma nın gül yüzlüsü. Zillete boyun eğmez, Zira zilleti sevmezdi. Zorbayı yok edemeyeceksen, Yerin altıda bir, üstüde bir derdi. Ehad! Ehad! parolası Bedir in O Bedir ki cennet ve ebediyet yoludur. Mekke müşriklerine galebe çalacak, Sahabenin murada erme yoludur. Uhud ta verdi yetmiş şehit. Kazanıldı orada Halit Bin Velid. Ne yazık kırıldı, Mübarek dişi, Güzel netice, ancak Allah ın işi. İ la-yı kelimetullah vazifesi, En büyük ve kutsal vazifedir. Allah ın (cc) rızasına erdiren, İ la-yi kelimetullah yoludur. Sizin için din olarak İSLAM I seçtim. Diyerek muştu veren Allah Bu dini muhtaç gönüllere duyurarak, Vazife-i ubudiyet, kalplere verir felah. İyilikler, iyi şeyler doğurur Hikmeti, Allah Resulü nün ifadesi, O gönüller sultanı herkesi doyurur. O nun nesli, maneviyatın seyyit ve seydası. Ey sultanlar sultanı Efendim, Hem dünya ve hem ahrette benim menendim Sana şükürler olsun, bize ne mutlu. Ümmetin, geçmişe bakarak gelecekten umutlu. Mevlüt KORKMAZ 6 IEGD EĞİTİM, BİLİM, KÜLTÜR, SANAT DERGİSİ NİSAN 2012

GÜLBİRLİK Gülbirlik 1954 yılında 9 kurucu birim kooperatifin katılımıyla Tarım Satış Kooperatifleri Birliği olarak kurulmuştur. Gülbirlik in iştigal konusu gülçiçeğidir. Dolayısıyla gülyağı, gülkonkreti ve gülsuyu üretip en iyi şekilde satmak ve en iyi fiyat üzerinden üreticilerine ürün bedellerini ödemek Gülbirlik in aslî görevidir. Gülbirlik in hala 6 birim kooperatifi 8.000 üretici ortağı ile 4 ayrı yerde kurulu 4 ünite gülyağı tesisi ve 1 ünite gülkonkreti tesisi mevcuttur. Gülbirlik mevcut tesislerinde günlük 320 ton gül çiçeği işleme kapasitesine sahiptir. Böylece Türk ve dünya standartlarına uygun olarak distilasyon yöntemiyle elde edilen gülyağı, ekstraksiyon sistemi ile elde edilen gülkonkreti ve %100 doğal gülsuyu üretimini gerçekleştiren Türkiye nin ve dünyanın en büyük üretici ve ihracatçı kuruluşudur. Yaklaşık 3.500 kg 4.000 kg çiçekten 1 kg gülyağı ve 300 400 kg çiçekten 1 kg gülkonkreti elde edilmektedir. Gülsuyu ise gülyağı üretimi esnasında yan ürün olarak elde edilmektedir. Gülbirlik 2000 yılında kabul edilen 4572 sayılı kanun ile özerkleşmiştir. 2000 yılına kadar Sanayi ve Ticaret Bakanlığına bağlı olarak faaliyetini sürdürmekte idi. Halen Gülbirlik te 15 personel, bağlı şirketi olan Rosense de 79 personel olmak üzere toplam 94 personel ile 4 yönetim kurulu ve 2 denetim kurulu üyeleriyle üreticimize hizmet vermektedir. Aynı zamanda Gülbirlik dünya parfüm ve kozmetik sanayisinin ihtiyacı olan gülyağı, gülkonkreti üretim ve ihracatında lider konumda olup gerek Türkiye de gerekse dünyada sektörün sigortası ve denge unsurudur. Yaklaşık 60 yıldır bu sektöre hizmet vermenin haklı gururunu yaşamaktadır. ROSENSE Gülbirlik 1980 li yıllarda kozmetik ürünlerinden bazılarını fason olarak imal ettirip satışını yapmakta iken, 1998 yılı başında kozmetik üretimine başlatmıştır. Gülbirlik 2002 yılına kadar krem, losyon, şampuan imalatı yanında fason sabun imalatı olmak üzere toplam 4 dalda 8 çeşit kozmetik ürününü imal ederek satışını yapmıştır. Ancak bu dönemdeki kozmetik satışlarımızın geliri çok düşük olup toplam gelirimizin %1 ine tekabül etmekte idi. 2002 yılında kozmetik hamlesini başlatan birliğimiz önce- NİSAN 2012 EĞİTİM, BİLİM, KÜLTÜR, SANAT DERGİSİ IEGD 7

likle Isparta da kendine yakışır modern bir mağaza açmıştır. 2003 yılında 2. satış mağazasını açmış olup ürün çeşidini de 34 e çıkarmıştır. Gülbirlik in kozmetik üretiminde yapmış olduğu bu modernizasyon, sektördeki diğer işletmecilere örnek olması ve Isparta nın prestiji açısından da büyük önem arzetmektedir. 2004 yılında üretim ve pazar ağı büyümeye devam etmiş olup gelirlerimizin %10 luk kısmı kozmetik ürünlerinin satışından sağlanmıştır. 2005 yılında ise gelişmesini sürdüren Kozmetik sektörümüz ROSENSE markasını oluşturarak yeni bir hamle ve vizyon ile piyasaya çıkmış, bir taraftan ürünlerin çeşitlendirilmesi, ambalaj ve etiketlerin yenilenmesinin yanı sıra diğer taraftan da modern ve hijyenik bir üretim ünitesine kavuşturulmuştur. Bunun yanı sıra fason olarak imalatı yaptırılan gıda grubu ürünlerimizin de üretimine kendimize ait tesislerde üretilmeye başlanmıştır. Genişleyen ürün portföyü ve yükselen satış trendiyle Gülbirlik bünyesinde kozmetik ve gıda üretimi ve satışı, hızlı hareket etme kabiliyetine uygun düşmediğinden ve hukuki sebeplerden dolayı şirketleşmeyi kaçınılmaz kılmıştır. Böylece 2005 yılında ROSENSE A. Ş. kurularak Gülbirlik ve Rosense işleri birbirinden ayrılmıştır. Ancak bu şirketin %100 sermayesi Gülbirlik e aittir. Gülbirlik 2005 yılı Nisan ayından itibaren yerel ve ulusal basının yanı sıra çeşitli reklam araçlarıyla da reklamlara başlamış olup bir yandan da yurt içi ve yurt dışı bayilikler ve depolar aracılığıyla satış yapılarak satış ve pazarlama ağını kurmaya hız vermiştir. Şu anda il içerisinde 5 adet showroom mağazamızın yanı sıra Türkiye genelinde yerel ve ulusal ecza depoları, ıtriyat depoları, AVM ler ile özel kanallardan dağıtımı yapılan aktarlar, kozmetik firmaları ile çok sayıda satış noktalarında satışlarımız devam etmektedir. Türkiye genelinde satış politikamız, bölgelerdeki şirketimize bağlı bölge sorumluları ve noktalara giden uzmanlarla kontrol edilmektedir. Bu bölgelerde çalışanlarımızın kontrolü de Isparta merkezden bölge yetkililerimizin aracılığıyla olmaktadır. Diğer taraftan yurt dışı pazarlama çalışmalarımız Almanya, İngiltere, Kanada, Japonya, Kazakistan, Çin, Orta Doğu ülkelerinde bu bayiliklerin yanı sıra küçük çaplı ve bulunduğu ülkede bölgesel 8 IEGD EĞİTİM, BİLİM, KÜLTÜR, SANAT DERGİSİ NİSAN 2012

olarak çalışan Avustralya, Azerbaycan, Fransa, Litvanya, Malezya, Rusya, Ukrayna ve Avusturya da devam etmekte olup kısmi ölçüde ihracatlar yapılmaktadır. Bu arada ürün çeşidimiz 25 dalda 122 ye çıkarılmıştır. Her geçen yıl satış cirolarımız hedeflenen oranlarda gerçekleşmektedir. Gülbirlik, kozmetik sektöründeki gelişmeye paralel olarak üretim ünitelerinin kapasitesini artırmaya ve modernizasyona önem vermektedir. 2005 yılı itibariyle bu sektöre yapılan yatırım yaklaşık 7.000.000. TL civarındadır. Rosense A.Ş. kozmetik sektöründeki alt yapısını tamamlandıktan sonra ROSENSE markası adıyla kozmetik grubu ürünlerinin ve SWEET- ROSE markası adıyla da gıda grubu ürünlerinin üretimine ve satışına emin adımlarla devam etmektedir. Bugün itibariyle Rosense ve Sweetrose ürünlerimiz cilt bakımı, el ve vücut bakımı, banyo grubu, deodorant ve parfüm grubu ve gıda grubu olmak üzere, 25 dalda ve 122 çeşit ürün grubundan meydana gelmektedir. Sonuç olarak şunu söyleyebiliriz: Gülbirlik üretici köylü ortaklarımızın el emeği ve alın teri ile kurulmuş ve faaliyetini sürdüren bir kooperatif olmanın ötesinde dünyada ve Türkiye de nadir yetişen bir ürün olan gülçiçeği; dolayısıyla EY RESUL Seni görmedimse de Yolum, gittiğin yoldur. Yaptıkların, alışkanlıklarım, İçime sevgini doldur. Seninle yola çıkana, Zor değil, her engeli aşmak; Gönlümün tek arzusu, Elimde güller, sana kavuşmak. İnanıyorum, mutluyum, Işık eksilmez sabahımdan. Ey Resul senden vazgeçmem Bir de beni yaratan Allah ımdan. Nilay YEŞİLYURT Orkide Çocuk Evi gülyağı, gülkonkreti ve gülsuyu gibi ürünleriyle sektörel bazda bakıldığında ülkemizi dünya ölçeğinde lider konuma taşımıştır. Diğer taraftan kurmuş olduğu Rosense şirketinin faaliyet alanına giren gül orijinli kozmetik, parfümeri ve gıda ürünleri ile köylerdeki üretici ortaklarımızın alın terini, el emeğini, onların gönül zenginliğini, dostluğunu ve sevgisini Rosense markası adı altında milletimize ve milletimizin takdirine sunuyoruz. Bu itibarla Gülbirlik veya Rosense sadece üretici ortaklarımızın değil, belki tüm Ispartalının, hatta tüm Türkiye nin öz malıdır, milli ürünü ve milli bir markasıdır diye düşünüyoruz. Dolayısıyla bu ürüne ve markaya sahip çıkmak her birimizin görevi olmalıdır. GÜL DÜŞÜ Yine hayalime gül düştü, İçimde yandı hasret kandili. Yüzümde divane şebnemler, Hüzünlü gül türküsü, kalbimin dili. Gözümün süsüdür, gül düşü. Saçlarımda sabırsız gülistan yeli, Doldurur içime gül kokusu. Gönlümün göğünde turnalar deli. Hasretin yaktığı gül bulutlardan, Yine bir yağmur yürür gözüme. Gönlüm, gül vurgunu belli ki Pembe bir sabah iner yüzüme. Gülsüz ömrü saymıyorum. Gül derdi yüreğimde kor bana. Gül yüzü, gül bahçem benim, Gül kokmayan saatler, zor bana. Yürek, hayatın sırrını alır, Gül hasreti çekenlerden. Kavuran gül tutkusudur aşk, Temizler içini, dikenlerden. Resulsüz bir an a tahammülüm yok, Ben bir gül şehrinde ölmeliyim. Alev alev güllerle yansa seher, Gülistanı vatan bilmeliyim. İbrahim ÖZGÜLEÇ NİSAN 2012 EĞİTİM, BİLİM, KÜLTÜR, SANAT DERGİSİ IEGD 9

TÜRK KÜLTÜRÜNDE HZ. PEYGAMBER VE GÜL İMAJI İnsanın, insana ve maddeye karşı tavır alışını belirleyen bir bütün olarak kültür, toplumsal dokuyu inşa eden, ona maddi ve manevi alanda ruh veren ve onu diğer milletlerden ayıran temel özellikleri ifade eder. Kültür kavramına buradan bakınca, Hz. Peygamber in, Müslüman topluluklarının kültürel ve toplumsal dokusunu besleyen temel faktörlerden biri olduğu görülür. Diğer bir ifadeyle Hz. Peygamber, doğrudan doğruya tarihsel hayatı, fiziki ve ruhi yapısı, sözleri, uygulamaları, aile reisi olarak eş ve çocuklarıyla ilişkileri, diğer insanlarla münasebetleri, siyasî ve idari kişiliği gibi hususiyetleriyle bir yandan bir kültürün inşacısı olmakla birlikte, öte yandan da bir seçilmiş insan ve bir beşer olarak ortaya koyduğu örnek yaşam dolayısıyla farklı Müslüman toplumlar içerisinde, o toplumun kültürel algı kalıplarına bağlı olarak, zengin ve makul imajlarla anıla gelmiştir. Yüzük Taşı: Edebiyatımızda Hz. Peygamber Bildiğimiz gibi, Türklerin İslamlaşma sonrası edebî hayatı, evrensel İslam kültürünün etkisi altında 10 IEGD EĞİTİM, BİLİM, KÜLTÜR, SANAT DERGİSİ NİSAN 2012 gelişmiştir. Bu kültürün en önemli parçası ve üreticisi olan Hz. Peygamber, diğer Müslüman milletlerin edebiyatında olduğu gibi, Türk-İslam edebiyatında da çeşitli yönleriyle ele alınarak pek çok eserin telif edilmesine kaynaklık teşkil etmiştir. Doğrudan doğruya O nu konu edinmeyen eserlerde de, telmih, istiare ve iktibas gibi söz ve mana sanatlarıyla birinci derecede kendisine başvurulan kaynak olmuştur. Bu kadar çok eserin telif edilmesinin sebebi, Müslüman milletlerin Hz. Peygamber e duyduğu sonsuz sevgidir. O nu sevmek bir nevi ibadet olarak nitelendirilmektedir. Ancak bu kadar eserin telifinde sevgi tek başına yeterli sebep değildir. Bunu bir öğretici (mübelliğ), bir uyarıcı (münzir) ve bir örnek model (rehber) olarak, ortaya koyduğu başarıda da aramak gerekir. Nitekim Türk ahlak ve seciyesi, Hz. Peygamber e muhabbet, bağlılık ve imanda sınır koymaz. Yine Hz. Peygambere duyulan derin sevgi, saygı, bağlılık ve imanın sanata olan tezahürü, sadece edebiyatla da sınırlı değildir. Musiki, mimari ve hat gibi diğer sanat dallarında da, yine bu sevgi

ve saygının güçlü yansımalarını örnekleyen pek çok eser mevcuttur. Hz. Peygamber in Türk edebiyatına konu olması, İslamiyet in kabulünden hemen sonra, XI. yüzyıl eserleriyle başlar. Bunların başında Yusuf Has Hacib in Kutadgu Bilig i, Edib Ahmed in Atabetü l- Hakayık ı, Ahmet Yesevî nin Divan-ı Hikmet i, Danişmend Ahmet Gazi etrafında teşekkül eden Danişmendname gelir. Sadece divan edebiyatında değil, halk edebiyatında da bütün genişlik ve derinliği ile devam etmiştir. Öyle ki, sadece O nu anlatma ve övmeye tahsis edilen başta naat olmak üzere esma-i nebî, gazavat-ı nebî, ahlaku n nebî, hicretü n-nebî, mevlid, mucizat, miraciye, hilye, şefaat-name, kırk hadis, bin bir hadis, gibi manzum-mensur pek çok tür teşekkül etmiştir. Keza destan, ninni, mani, bilmece, mesnevi, hikâye gibi pek çok türde de O nu anlatan yüzlerce, binlerce eser kaleme alınmıştır. Burada bir hususa da işaret etmekte yarar vardır: Hz. Peygamber i, sadece dinî ve tasavvufi alanda yazan şair ve yazarlar konu edinmemişlerdir. Nitekim O nu, doğrudan doğruya dinî, tasavvufi konuları işleyen ediplerin yanında, daha çok profan dediğimiz din dışı konularda yazdığı şiirleriyle tanınan şair ve yazarlar da konu edinmişlerdir. Örneğin ünlü şairlerimizden Zatî, bakınız bir beytinde şöyle diyor: Halka olup bir yire cem olsa cümle enbiyâ Cümlesi bir hâtem ü Sensin nigîn-i serverâ Bugünkü dile aktarırsak şairin maksadını daha iyi anlamış oluruz: Bütün peygamberler halka olup bir araya gelseler, hepsi bir yüzük ve Sen de yüzüğün başı olursun. Yüzük başı, yani yüzük taşı, öyle alelade bir şey değildir; en değerli taştan yapılır. Hz. Peygamber, kültürümüzde paha biçilmez elmaslardan daha değerli ve daha yüce tutulmuştur. Öte yandan hatem ve nigîn kelimelerinin mühür anlamı da vardır. Şairin bu kelimeleri tevriyeli olarak bu anlamda kullandığını düşünürsek, Cümle peygamberler bir mühür, sen de o mührün başı / yazısısın anlamı da çıkar. Peygamberler, insanlığa Allah ın düzenini anlatan, hayata ve dünyaya tevhit eksenli bir bakış geliştirmeyi öğreten seçilmiş kimselerdir. Bu bakımdan onlar ilahî düzenin mühürleridir. Bu seçkin zümrenin son temsilcisi olması bakımından Hz. Peygamber, insanlığa sunduğu Kur ân itibariyle mühürlerin başı addediliyor. Zatî nin teşbihi ve yakaladığı mananın benzerlerini, diğer şairlerimizde de tespit etmek mümkündür. Hz. Peygamber: Gülleri güldüren gül Gül, her şeyden önce bütün güzellikleri kendisine yakıştırdığımız sevgilidir; goncası tevhîdi, açılmış hali kesreti temsil eder. Keza gonca halvet halini, Hak ile baş başa olma halini, açılmış gül ise can sırrını açığa vurmayı sembolize eder. Yine gül, ömrünün kısalığı dolayısıyla dünya hayatının faniliğine işaret eder; baki olan öte dünyaya hazırlanmayı tembih eder. Bütün bunlardan öte gül, ilahî güzelliğin ve bu güzelliğin işareti olan Hz. Peygamber in simgesidir. Peygamber, gül olarak tasvir edilmiş, gül olarak anlatılmıştır. Vasf idüp bâr-i Huda şanına Levlak okudu, Hâk-i pâyini temennâ idüp eflâk okudu, Geldi Mevlid-i Nebî cümleten eflâk okudu, Güle geldi gülerek gülleri güldürdü o gül, Gül güler miydi güle gelmese gülzara o gül Klasik kültürde gül kelimesinin Arap alfabesi ile yazılışında yer alan kâf ve lâm harflerine bir kısım sembolik manalar da yüklenmiştir. Bu sembolik anlam ve tevilleri Derviş İbrahim el-eşrefi el-kadirî nin Risale-i Gül-âbâd isimli eserinden öğrenebiliriz. Buna göre gül kelimesinin kâf ı Zümer sûresinin 36. âyetine, lâm ı ise Şura sûresinin 19. âyetine işarettir. Zümer sûresinin ilgili âyeti Allah kuluna kâfi değil mi? anlamına gelmektedir. Şura 19 ise, Allah, kullarına çok lütufkârdır, dilediğini hesapsız rızıklandırır. Bunun anlamı şudur: Kullarına çokça lütufkâr olan Allah, onları, tevhit hakikatlerini öğretmek üzere gönderdiği Hz. Muhammed (sav) ile hesapsız rızıklandırmıştır. Bu bakımdan Allah kuluna kâfi değil midir? Kulunu öyle bir öğretici ile onurlandırıyor ki, kendi isimlerinden rauf (çok şefkatli) ve rahim (pek merhametli) sıfatlarını bu yüce öğreticiye veriyor. Bu konu Kur ân da şöyle ele alınmaktadır: And olsun size kendinizden öyle bir peygamber gelmiştir ki, sizin sıkıntıya uğramanız O na çok ağır gelir. O, size çok düşkün, müminlere karşı çok şefkatli, çok merhametlidir. (Tevbe, 128) Keza gülün Arapçası olan verd NİSAN 2012 EĞİTİM, BİLİM, KÜLTÜR, SANAT DERGİSİ IEGD 11

ise, on iki esmaya işaret eder. Yine verd kelimesinin vâv ı Peygamber in veliliğine, rı O nun rauf ve rahim oluşuna, dâl ise, davetçiliğine işaret eder. Sufilerin güle yaklaşımları sadece bu teville sınırlı değildir. Onlar Hz. Muhammed (sav) e olan sevgi ve bağlılıklarını, sosyal hayatlarının içersisinde güle verdikleri ayrıcalıklı önemle de anlamlı kılmaya çalışırlar. Şöyle ki, tarikat kisvesi olan taçların tasarımı gül merkezli oluşturulmuştur. Bu noktadan olmak üzere bazı tarikatlarda tacın aldığı isim; Kadiri Gülü, Halveti Gülü, Gülşeni Gülü ve Eşrefi Gülü gibidir. Bununla derviş âdeta Hz. Peygamber in hayat tarzını, öğütlerini ve öğretisini başının tacı ettiğini ihsas ettirmektedir. Rivayet edilir ki, Hz. Ali son nefesini vermeden önce Selman dan bir deste gül istemiştir. Selman bir deste gül getirmiş, Hz. Ali bunu koklamış ve teslim-i rûh etmiştir. Bu sebepten Mevlevî ve Bektaşîler, üzerlerine giydikleri hırkayı, Deste Gül adıyla anarlar. Bununla onlar, giydikleri hırkayla yokluk ve ölümü simgelemişlerdir. Nasıl bir deste gül ile ilmin kapısı olarak gösterilen Hz. Ali ölmüş ise, üzerlerine attıkları hırkaya verdikleri adla, onun bu son anına telmihte bulunmuş oluyorlar: Böylece her anı, her demi, yokluk içinde varlıkla ve ölüm gerçeği ile yaşamış oluyorlar. Gül : Ter-i Muhammed Gül, gelenekte, ter-i Muhammed olarak zikredilir. Terlese güller olurdu her teri Hoş direrlerdi terinden gülleri (Süleyman Çelebi) Yunus Emre nin sarıçiçekle konuşmasını pek çoğumuz biliriz. Âşık, bu konuşmayı gönül diliyle yapar. Gönül diliyle, ancak kalp gözü açıklar konuşur. Yunus sarıçiçeğe sorar; Gül sizin nenüz olur Çiçek cevap verir; Gül, Muhammed teridir. Yine sordum çiçeğe gül sizin nenüz olur. Çiçek eydür iy derviş gül Muhammed teridür. Böylece kokusuyla nam yapan gülün varlık sahnesinde yer alması güzel bir sebebe bağlanır. Güle hayat veren kaynağın Hz. Peygamber olarak görülmesi, gülün toplumumuzdaki değerini de artırmıştır. Nitekim Gül koklamayı sevap olarak görmüş, gül şerbeti içildiğinde salâvat okumayı gelenek haline getirmiş, Mevlit törenlerinde en nadide ikram olarak gül suyunu öne çıkartmış ve bunun için gülabdanlar icat etmişiz. Öte yandan eskilerin nazarında hayat koku, renk, ışık ve sestir. Bütün bunlar da gül bahçesinde zaten var; koku gülde, renk gülde, ışığın kaynağı olan güneş burada bir başka yansır, güzel sesin sembolü olan bülbül burada sahne alır. Bu sebepten hayatın merkezinde daima gül bulunacaktır. Bununla birlikte gül, her dem neşrettiği o dillere destan kokusunu Hz. Peygamber in yanağından alır. Esasen gül kokusunun harikulade olması da bundandır. Şebnem-i gül-zâr-i ruhsâr-i Rasûlullah dır Neşr-i ıtrıyla kılur her dem anı iş âr gül (Fuzûlî) Vesiletü n-necat isimli eşsiz eseriyle edebiyat hayatımıza mevlid geleneğini kazandıran Süleyman Çelebi de Hz. Peygamber in tesiri altında olan iklimi gül bahçesi olarak tavsif eder: Hak gülşeninde ötdi girü vahy-i bülbülü Rahmet güliyle toldı bu gülzâr-ı Mustafa Gül ve gonca Gül, gonca halinde iken âlem-i kitmanın, tevhidin ve aşk sırlarının sembolüdür. Ancak zamanı gelince güle, yani kesret âlemine, gösteriş ve naz âlemine doğması gerekecektir. Bu konuyu Fuzulî Gül Kasidesi nde çok güzel tasvir eder. Goncalar, Fuzulî nin ifadesiyle, yırtılarak açarlar; tıpkı Züleyha nın elinden kurtulmaya çalışan Yusuf un eteği gibi. Hz. Muhammed (sav) in risaletle görevlendirilmesini de goncanın güle tebdili olarak düşünürsek ki öyledir; O nun bu misyonu ifasında, tevhit ilkelerini tebliğde ve Kur ân ı Mekke halkına sunması esnasında karşılaştığı sıkıntıları hatırlamış oluruz. Belki Yusuf gibi eteğini yırtarak kurtulmadı ama gerek Taif yolculuğunda ve gerekse hicretle birlikte içinden geldiği toplumu, O na heva ve heveslerine takılıp kalarak engel olan halkını, en önemlisi de doğup büyüdüğü toprakları terk etmek durumunda kaldı. Peki, gonca neden yırtılarak, âdeta bağrını parça parça ederek güle tebdil etti. Bunu Fuzulî Gül Kasidesi nde, gülün güzele âşık olmasına bağlıyor. Gül servi salınışlı güzele âşıktı, onu görmek ve ona görünmek için, bağrını parça parça etti. Şair, önce tomurcuğun açılışını trajik bir hadise olarak sunup, sonra bu trajik durumu âşık-maşuk ekseninde sevgi temelli yorumluyor. Bu yaklaşım biçimi geleneğin en önemli ifade özelliklerinden biridir. Nitekim gelenekte olayları iyiye yormak vardır; 12 IEGD EĞİTİM, BİLİM, KÜLTÜR, SANAT DERGİSİ NİSAN 2012

rüyayı hayırla tabir etmek. Buna biz hüsn-i ta lil diyoruz. Demek ki gül sevgili için zuhur etti. Gül, Hz. Peygamber ise, uğruna parça parça olduğu güzel kimdir. Bu güzel, hayr-ı mutlak ve hüsn-i mutlak olan Allah tır. Peygamber in dünyayı şereflendirmesi bu Mutlak Güzelliği seyretme isteğine bağlandığı gibi, risalet görevi için seçildikten sonraki dönemde yaşadığı sıkıntıları da, sevgili uğrunda sabır ve metanetle karşılanması gereken haller olarak tasvir etmiş oluyor. Gül ü Bülbül Geleneğimizde gülden yola çıkılarak kurulan, hakiki aşkı konu edinen mesneviler de vardır. Bu mesnevilerin tek kahramanı gül değildir. Gülün o destansı güzelliğine meftun olan, her an daldan dala atlayarak durmadan öten, aşkı uğruna inleyip feryat eden bülbül de konuya dâhil edilir. Böylesi mesneviler Gül ü Bülbül adıyla anılır. XVI. yüzyıl şairlerinden Kara Fazlı nın bu konudaki mesnevisi en çok tanınanıdır. Bu mesnevilerde de gül, güzel kokusu, göz alıcı güzelliği ve ihtişamıyla Mutlak Güzelliği kemal derecesinde yansıtan Hz. Peygamber in simgesidir. Bülbül ise, ona olan iştiyakını açığa vuran âşıktır; elbette aşk yolunda sabırlı olmak ve nadana sır vermemek gerek. Zaten âşık-ı sadık, sır saklamasını bilendir. Hani Fuzulî diyor ya; Mende Mecnun dan füzûn âşıklık isti dâdı var Âşık-ı sadık menem Mecnûnun ancak adı var Ehl-i temkînem meni benzetme ey gül bülbüle Derde yoh sabrı onun her lahza min feryadı var Lakin sırrı ifşa eden âşıklar da var. Çağlar boyunca Yunus, Mevlana, Hacı Bayram-ı Velî, Sunullah-ı Gaybî gibi âşıklar bu sırrı ifşa etmişlerdir. Gül ü Bülbül istiaresinde bülbül, bıkıp usanmadan güle övgüler yağdırır, iştiyakını anlatır, gülün Kur ân ından (yaprakları) ilahiler okur ve dikenlerin batmasından yakınıp ıstırap çeker. Bu Muhammed İkbal e göre, vuslat ve şevk felsefesidir. Şevk, can kuşuna terennüm etme yeteneği ve güzel ezgiler üretme ilhamı verir. Bu bakımdan nefsin erişebileceği en yüksek haldir. Çünkü yaratıcılığa yol açar; insanı miskinlikten kurtarır. Vuslat ise, sessizliğe ve fenaya götürür. Bu itibarla Mutlak Güzeli sevmek, O güzelliğin kemal derecede yansıdığı Peygamber i sevmekten geçer. Peygamber i seven, Allah ı da sever. Zira Peygamber e yönelen Allah a yönelmiştir. Keza Peygamber i sevmek üretmektir; topluma erdemli ilkeler çerçevesinde hizmet götürmek, ahlaken olgun ve kâmil insan olmaktır. Bunu gerçekleştiren ise ilahî vuslata ve fenaya kavuşur; Allah ve Rasûlü nün boyasına gark olur. GÜL KOKUSU Bahar gelince açar güller. Güllere aşıktır bülbüller. Gerçek Gülü görenler, O gülün etrafında dönerler. Sular hep aşağıya akmakta Olaylar çığırından çıkmakta Asır, devrin efendisini beklemekte O Gül devrinde olmazlar olmakta. Yakın arkadaşıyla çıktı, Mekke-i Mükerreme den. Tarih söz eder, on üç yıllık maziden Gül ve nur fışkırır, konduğu yerlerden Haber verilir, Hazreti Eyyub a O nun geldiğinden. Topluluk, parmaklardan akan suya doymakta. Dertliler parmaklarından şifa bulmakta, Kuru direk ayrılığından feryatlar salmakta, Gül kokusunu alanlar O na bağlanmakta. Hakka yürür Hakk ı bilenler. O nun baharını soluklayan gönüller, Bahadırlar hep O güle yönelirler. O Gülün kokusunu alan gönüllüler. Ah şu hakkı göremeyenler, Bahara erseler nasıl sevinirler. Hakkı kaldırmanın zamanını bir bilseler; Her şeylerini ortaya döküverirler. Bizleri gülün peşinden koşanlardan eyle Ey gül, esintilerinle bizleri de sar sarmala Fısıltı halinde de olsa, kulağımıza bir şeyler söyle Ya Rab! bizleri kurtuluşa erenlerden eyle. Ahmet ÖZCANKAYA NİSAN 2012 EĞİTİM, BİLİM, KÜLTÜR, SANAT DERGİSİ IEGD 13

Bizim kültürümüz sembolcü kültürdür. Atalarımız daha Orta Asya dayken belirli eşyaları, cisimleri ve şekilleri belirli manalara sembol yapmışlardır. Mesela, ok Tanrı ya bağlılığın, yay da bu bağlılığın cihana yayılmasının sembolüydü. Keza davulun, tuğun devlet bâbında değişik anlamları vardı. İslam ı kabulden sonra da devam eden bu sembolcü gelenek, Peygamber Efendimiz (sav) e de bir sembol bulmakta gecikmemiş ve O na (sav) GÜL sembolünü layık görmüştür. Kültürümüzde gül, Peygamberimiz (sav) in, Peygamberimize (sav) duyulan muhabbetin sembolüdür. Peygamberimize (sav) bir an muhabbetini kaybeden imanını kaybedeceğinden, yani Peygamberimize (sav) muhabbet duymak ile iman çok yakından alakalı olduğundan, gül aynı zamanda iman hayatımızın da sembolü sayılır. Gül, Peygamberimizin (sav) sembolü olduğu içindir ki Fatih O na (sav) olan muhabbetini belirtmek için gül koklar. Onun içindir ki edebiyatımızda sevgililer GÜL VE LÂLE hep güle benzetilir. Onun içindir ki Necati Bey şöyle der: Yılda bir kerre menâr-i sâhdan dîdâr gül, Gösterir nite ki nûr-i Ahmed-i Muhtâr gül. Gül, Peygamberimiz (sav) in sembolü olunca, ad olarak da kullanılmıştır. Bu Gül (sav) sevgisi, Gül, Gülbahar, Gülbeden, Gülistan, Gülhan, Gülşan, Gülcan, Gülten, Gülriz, Gülnur, Gülenaz, Gülay, Güler, Gülsever, Gülbey, Gülçin, Gülcihan vs. gibi. Peygamberimize (sav) muhabbetimizi ifade eden yüzlerce gül lü adı dilimize kazandırmıştır. Ve bu anlayış, Peygamberimiz (sav) in sevgili zevcesi Hz. Aişe (ra) nin adını, Peygamberimiz (sav) in sembolüyle birleştirmiş AYŞEGÜL yapmıştır. Anadolu nun bazı yörelerinde de Gül e (sav) öncelik verirler, GÜLAYŞE, derler. Lafzatullah, yani Allah lafzı ile lale ilgisine gelince: Ebced hesabında bir durum var lâle ile Lafzatullah ın değeri ikisi de 66 ya tekabül ediyor; bu nedenle de laleyi Cenab-ı Hakk ın simgesi olarak sayanlar vardır. 14 IEGD EĞİTİM, BİLİM, KÜLTÜR, SANAT DERGİSİ NİSAN 2012

Bazı yörelerimizde işi altmış altıya bağlamak deyimi hâlâ kullanılır. Biz millet olarak hilâl i İslam ın simgesi, haç a karşı bizim simgemiz olarak görmüşüzdür. Hilâl kelime olarak ebced hesabına göre 66 ediyor. Yani hilâl, lâle ve Cenab-ı Hakk ın en muazzam ismi olan Allah lafzı, aynı sayı (66) değerindedir. Lâle, hilâl ve Allah (cc) lafızlarının ebced değerinin aynı olmasından dolayı, kültürümüzde lâleye apayrı bir değer verilip sevgi beslenilmiştir. Bir devre adını veren bu tefekkür simgesi çiçek, o dönemde 1108 çeşit renkte üretilmiştir. Lâle nin Osmanlılar tarafından çok sevilmesi sadece çok güzel bir çiçek olmasından GÜL YÜZLÜ EFENDİM Mevlüt KORKMAZ Gül, hoş kokusu, iç açıcı güzelliği, rahatlık veren görünümü olan bir çiçektir. Esas anavatanı İran olduğu anlaşılmakta olup Isparta ya marka olmuştur. Isparta ya Yalvaçlı Mehmet İzzet in oğlu İsmail Efendi getirmiştir. Yağ gülleri süs gülleri, yabani güller gibi çeşitleri vardır. Gül ve gül yağı Tarım Satış Kooperatif Birliği (GÜLBİRLİK) Isparta da etkin bir misyon üslenmiştir. Üreticilerden aldığı gül çiçeklerinden gül mamulleri üreterek iç ve dış piyasada tüketilmektedir. Bu yolla Isparta ekonomisine büyük katkı yapmaktadır. Gül, Efendiler Efendisi nin (sav) sembolüdür. Efendimizin (sav) güzelliği gülle anlatılır. Yetmez ama Efendimizin (sav) güzelliği yanında Gül bir sembol olarak kalır. Çünkü onun güzelliği güller ötesi bir derinliğe ve tesire sahiptir. İnsan O na (sav)bakınca kendinden geçer. Sahabe efendilerimiz O nu (sav) bir gün dolayı değildir. Arapça harflerle yazıldığında Lâle kelimesiyle Allah lafzında aynı harfler kullanılıyor olmasındandır. Bir de Arap harfleriyle yazılan Lâleyi tersten okursanız Hilâl kelimesi ortaya çıkıyor ki bu da biliyorsunuz Osmanlı bayrağının, ambleminin sembolüdür Bayrak şairimiz Arif Nihat Asya güzel anlatmış: Eskiler lâleyi mukaddes sayarlardı. Gerçekten, izahı zor bir şuur, o zamanın yazılarında lâle kelimesi ile Allah kelimesini aynı harflerden meydana getirirdi. Üstelik ebcette lâle, Allah, hilâl aynı sayıyı verirdi. Biri güzelliğiyle yurdumu, biri ulviliğiyle dinimi, biri şerefiyle istikbalimi anlatan kelimelerdeki ebcet beraberliği sizi bilmem fakat -ben-, tesadüf deyip geçemeyeceğim. görmemeleri halinde büyük bir hicran duyarlar, Efendimize (sav) yakın olarak imanlı ve esenlik içinde kalmayı tercih ederlerdi. Yalnız insanlar değil, bütün kâinat O na (sav) sevgiyle doludur. O servi boylu sevgiliye herkes kavuşmak ister. Yine bütün insanlık onun sancağı altında gölgelenme iştiyak ve arzusundadır. O nun (sav) anıldığı her yerde ve her mecliste gözlerimiz yaşarır. Kalplerimiz O na (sav) kavuşmak için kımıldanır, O nun (sav) yaptıkları ettikleri ve yaşamı bize örnek olur. Çünkü O (sav) vahşi ve bedevi bir cemaatten, asrımızda dahi ulaşılamayan medeni bir millet inşa etti. O nun için Moliere şöyle der: Hz Muhammed in (sav) cemaati kadar ıslah edilmeye müsait olmayan ikinci bir cemaat göstermek mümkün değildir ve yine mümkün olmayan başka bir mesele; 23 sene gibi kısa bir zamanda, bu cemaati ıslah edip insan haline getirmektir. Bu da ancak Hz Muhammed e (sav) müyesser olmuştur. O (sav) getirdiği vahiy ve mesajlarla her devir için kurtarıcı olmuştur. Kötülük ve şerleri yok ederek insanlığı nuruyla yıkamış ve aydınlatmıştır. İnsanlığı şeytani düşünce ve hareketten ancak Efendiler Efendisinin (sav) mesajları kurtaracaktır. NİSAN 2012 EĞİTİM, BİLİM, KÜLTÜR, SANAT DERGİSİ IEGD 15

GÜLÜ SEVEN DİKENİNE KATLANIR Murat YÜKSEL Cenâb-ı Hak kendisini bilmesi, tanıması ve kulluk etmesi için halkı yaratmıştır. İlk yaratılan Efendimiz Muhammed Mustafa nın (sav) nurudur. Sen olmasaydın, sen olmasaydın felekleri yaratmazdım! kutsî hadisinin şerefine mazhar olmuştur. Muhabbetten Muhammed (sav) hâsıl olmuştur. Muhammedsiz muhabbet, muhabbet değildir. İlâhî muhabbet, Habîbullah olan Efendimiz in Rahmetenli l-âlemin sıfatıyla âlemlere rahmet olarak tecelli etmiştir. Âlemlerdeki bütün cemal sıfatları, güzellikler bu rahmet tecellisinin mazharıdır. Allah ın sıfatlarının ve güzel isimlerinin en yüksek, en geniş, en çok ve en güzel tecellisi ona olmuştur. Efendimiz mefhar-i mevcudat ve fahr-i âlem dir. Yani bütün yaratılanların ve âlemlerin övüncü, sevinci ve kıvancıdır. Çünkü âlemlere rahmet olarak gönderilmiştir. İnsanlığın erişebileceği bütün kemal ve cemal sıfatları, güzel ahlak, faziletler, meziyetler ve güzel hasletler onun şahsında toplanmıştır. O kemalin ve cemalin özeti ve zirvesidir. Peygamberlik onunla tamamlandığı gibi, insanın yükselebileceği son noktayı da o koymuştur. O ilmin, irfanın, hikmetin kaynağıdır. En güçlü imana o sahiptir. En çok ibadet eden de odur. Salih amellerin, güzel ahlakın, hayrat ve hasenatın en kemali ve cemali ondadır. Gül, Peygamberimizin sembolüdür. Kokusu onun teridir. İnsanlığın kemali ve cemali Efendimizde tamamlanmışsa, çiçeklerin olgunluğu ve güzelliği de gülde zirveye ulaşmıştır. Efendimiz 16 IEGD EĞİTİM, BİLİM, KÜLTÜR, SANAT DERGİSİ NİSAN 2012 peygamberlerin sultanı, gül de çiçeklerin sultanıdır. Efendimiz kalplerin tabibi ve şifası, gül de bedenlerin ilacı ve devasıdır. Bir hadis-i şeriflerinde Sizin dünyanızdan bana üç şey sevdirildi. Kadın, güzel koku ve gözümün nuru namaz. buyurmuştur. Güzel kokular içinde Efendimizin kokusundan daha güzel bir koku yoktur. Gül onun terinin kokusu olması dolayısıyla güzelleşmiş, hoş olmuş ve şereflenmiştir. Efendimizin geçtiği yerler arkasında bıraktığı kokusundan bilinirdi. Gül de kokuların şahıdır. Gül yağı en tesirli, en sürekli GÜL Toprak olam dibinde ey Râna gül, Dikenler siper olsun, cana gül. Kendimde değilim, seni gördüğümden beri, Alev düştü kalbime, bir hal oldu bana gül. Bin bir şifa saklı dudaklarında Tebessümün devadır insana gül. Kalbime hükümran gül saltanatı, Titreyen kelebektir, düşünce vicdana gül. Gül Devri saadetin dolunayıdır, Özlemimden bir demet sunayım, sultana gül. Yeter ki gül ışığı öpsün gözlerimi, Yurdum gülistan olsun, dayanamam hicrana gül. Gülden uzak kalmak yaşamamaktır Gülşenin ab-ı hayat bana, dalayım ummana gül. İbrahim ÖZGÜLEÇ

ve en hoş kokudur. Hiçbir koku, gül yağıyla işlemden geçmeden uzun süre dayanmazmış. Yani diğer çiçeklerin esansı rayihası ve güzelliği gül sayesinde yaşayabiliyor. Gülün rengi, yapraklarının güzelliği, kokusunun hoşluğu yanında dikenleri vardır. Dikenleri aşmadan güle ulaşılmaz. Dikenlere katlanmadan güle kavuşulmaz. Gülü sevmenin bedeli vardır. Dikenlerine katlanmak Efendimizin(sav), âlemlere rahmet oluşu, Allah ın sevgilisi, dostu oluşu, Allah ın rızasını kazanmada, kulluk ve ibadette kemalin ve cemalin son noktası oluşu, suretinin ve siretinin güzelliği gülün güzelliğine ve güzel kokusuna benzer. Efendimizin (sav) Allah yolunda çektiği çileler, gördüğü işkenceler ve katlandığı sıkıntılar da gülün dikenlerini temsil eder. Yine etrafında kendisine karşı çıkan, iman etmeyen ve onunla savaşan en yakınları olan akrabası, hemşerileri olan müşrikler de gülün dikenleri mesabesindedir. Ayrıca Allah yolunda savaş, infak, ibadetlere sabır, nefisle ve şeytanla mücadele de dikenlerden sayılır. Güle teşbih olan zafere, kurtuluşa, selamete, rızaya, cemale ve cennete ancak bu dikenlere katlanmakla kavuşulacaktır. Nasıl ki güle kavuşmak, gülün güzelliğini seyretmek ve kokusunu duymak için gülü, tanımak, bilmek, yetiştirmek, bakmak ve korumak ve dikenlerine katlanmak gerekiyorsa; Efendimizi (sav) önder, örnek ve model şahsiyet alan Müslüman ve müminlerin onun şefaatine nail olabilmeleri, onun sevgisine kavuşabilmeleri ve cennette ona komşu olabilmeleri için onu, Kuran ı ve sünnetini öğrenmeye hayata tatbik etmeye, onun gibi olmaya, ona benzemeye, emirlerini yapmaya ve yasaklarından sakınmaya gayret etmeleri gerekiyor. Yine nasıl ki, Allah için ibadetlere ve taatlere sabır muhabbetle, musibetlere, kazalara, belalara ve hastalıklara sabır tevekkül ve teslimiyetle ve masiyetlere, günahlara ve isyanlara sabır da takva ile oluyorsa, gülü sevmenin bedeli de dikenlerine sabredip katlanmakla ödenmektedir. Gülü seven nasıl ki gülü yetiştirmek, bakmak ve korumakla görevli, sorumlu ve yükümlü ise, Resulullah ı (sav) seven de onun getirdiği kitabı Kuran ı ve O nun sünnetini yaşamak, yaşatmak ve korumakla görevli, sorumlu ve yükümlüdür. Sevgi sorumluluk ister, bedel ister. Seven sevdiğini yakından tanımalıdır. Sevdiği için gerektiğinde malını ve canını feda edebilmelidir. Gülü seven de dikenine katlanmalıdır. Bülbül gül için dikenlere katlanır. Yaralanır hatta can verir. Müminlerin de mallarıyla ve canlarıyla Allah yolunda cihat etmeleri bu konuda Resulullah ı (sav) örnek almaları gerekir. İKİ CİHAN SULTANINA Resullar resulu kalbe doğan nur, Hak indinde yönler sana varıyor. Hikmetinle rehber oldun kullara, Âmin diyen diller seni arıyor. Haktan nail oldu, yıktın sanemi, Sana biat etti cehlin dönemi, Ashabı, ensari, cümle keremi, Kucaklamış arşa doğru varıyor. Peygambersin Hint e Çin e, Fırat a, Cebrail le ayet oldun Hıra da Hesap için dizilirken Sırat a Cennet diyen şollar seni arıyor. Yaradan ın iradesi, kullardan, Amber olmuş rayihası güllerde, İsmail le dolaşırsın dillerde, Kelamıyla sana selam veriyor Paklanarak Âdem ile divanda, Yunus ile derya oldun cihanda, Sen ki emin; beşeriyet mizanda, Sevabını Yaradan dan alıyor. İki cihan sultanısın; Emsalin, Yunus gibi güzelliktir timsalin. Sabır sebat Eyyub tendir misalin, Rahmet olmuş çöl sahraya yağıyor. Umutsun sen, mazlum yetim nisaya, Müjdelendin Nuh nebiden İsa ya İlham oldun Tur Dağı nda Musa ya İmanını İslam ile yoruyor. Ey resulüm, senin yüce ahdini Cihanşümul dört düvelde sathını, Hazreti Kur an ki eder medhini Ayet ayet nakış nakış örüyor. Eşhedüenlâilâheillâllah, Sen ki ey Muhammed in resüllullah Son kılavuz son peygamber bir Allah Beytullaha varmış yüzün sürüyor. Nedim UYSAL NİSAN 2012 EĞİTİM, BİLİM, KÜLTÜR, SANAT DERGİSİ IEGD 17

MEDİNE MİNBERİNDİR, MİHRABIN MEKKE SENİN Hamd, Âlemlerin Rabbi olan Allah adır (Fatiha-2) En güzel kelâm O na Selât ü Selâm O na Gül geliyor, çiçekler çekilsin bir kenara, Bu mevsimde söz sohbet O na mahsustur dostlar Evet... Gül mevsiminde, söz ve sohbet O nundur Gül cemaliyle âlemi gülşen eden Gül güzelinin, dünyaya teşriflerinin milâdi takvime göre 1441. yıl dönümü Dünya tarihinde ve insanlık tarihinde, çok önemli değişim ve dönüşümlere sebep olan hadiseler olmuştur. Hiç şüphesiz ki insanlık tarihinin en önemli ve en etkili hadiselerinden biri de, âlemlerin varlık sebebi Hz. Muhammed Mustafa (sav) Efendimizin dünyaya teşrifleridir. 18 IEGD EĞİTİM, BİLİM, KÜLTÜR, SANAT DERGİSİ NİSAN 2012 Abdullah GÜLCEMAL (Ey Muhammed) Biz Seni âlemlere rahmet olarak gönderdik. (Enbiya 21/17) Biz Seni ancak bütün insanlara müjdeleyici ve uyarıcı olarak gönderdik. (Sebe 34/28) Ayetlerde de açıkça belirtildiği gibi rahmet peygamberini bütün dünya bekliyordu. İyi ki gönderildi, hamdolsun Rahmet olarak gönderildi Müjdeci olarak gönderildi Uyarıcı olarak gönderildi Müjdeleyecekti Uyaracaktı Rahman ve Rahim olanın rahmetine davet edecekti Rahmet Peygamberi Efendimiz (sav) daha dünyaya teşrif etmeden ve kendisine risâlet görevi verilmeden O na inananlar, teşrifini bekleyenler olmuştu

Bayrak şairimiz Arif Nihat Asya, bu gerçeği şöyle dile getirmektedir: Günler, ne günlerdi Ya Muhammed, Çağlar ne çağlardı, Daha dünyaya gelmeden, Müminlerin vardı Milli şairimiz merhum Mehmet Akif de O nun gelişini, bütün insanlığın beklediğini şu mısralarıyla anlatır: On dört asır evvel yine böyle bir geceydi. Kumdan, ayın on dördü, bir Öksüz çıkıverdi! Lâkin o ne hüsrandı ki hissetmedi gözler, Kaç bin senedir, hâlbuki bekleşmedelerdi! On dört asır evvel ayın on dördü gibi doğan o kutlu yetimi O doğmadan önce tanıyıp hasretle bekleyenler olduğu gibi, on dört asır geçtiği halde hâlâ O nu tanımayan, görmeyen münkirler de var! O nu, bağrından gözyaşları misali sular akıtan taşlar anladı da, secdesiz başlar anlamadı Ya Resulallah (sav) buyurdunuz ki: Muhakkak ki ben, güzel ahlâkı tamamlamak üzere gönderildim. İnandık ve iman ettik İyi ki gönderildin İşte Kur an-ı Mübin, en güzel kitap sana, Allah Habibim demiş, en güzel hitap sana! Henüz ne zaman ne mekân Ne arş, ne kürsi, ne cennet, ne cehennem Ne melek, ne insan, ne cin Ne bir ruh, ne bir can Daha hiç bir şey yaratılmadan; Allah ın sevgiyle, muhabbetle Seni var ettiği an Bir Nur olarak yaratılan Sevgili Şükür ki gönderildin Allah a hamdüsena Selât ü selâm Sana Sen olmasan, Rabbimiz; Sevgi denen o güzel o ilâhi sanatı, Ve yedi kat göklerde o sonsuz saltanatı, Bir de şu gördüğümüz muhteşem kâinatı, Yaratmazdı! Ve insan eşref-i mahlûkat olarak, Yaratana olan kulluğun hazzını, Sana ümmet olmanın huzurunu, Tatmazdı! İyi ki gönderildin Allah a hamdüsena Selât-ü selâm Sana Allah ın yarattığı en sevgili kulu, Sen Sen öğrettin bizlere Hakk a giden yolu, Sen Sevgiyle muhabbetle merhametle dolu, Sen Şükür ki gönderildin Ey Nebiler Serdarı, kulların en güzeli Nübüvvet gülzârında güllerin en güzeli Efendim, Kurtarıcım, Gözün Nuru, Baş Tacım Adını zikredende, özümüz güzelleşir Kalem şerefyab olur, sözümüz güzelleşir Gurbette hasretinle biçare çırpınırken, Kirpiğimiz ıslansa gözümüz güzelleşir Öpsek, öpsek, koklasak mukaddes izlerinin, Toprağına yüz sürsek yüzümüz güzelleşir İyi ki gönderildin Allah a hamdüsena Selât ü selâm Sana Ey gönüller Sultanı, Ve Ey Hayat Rehberim, Ahde vefa timsali ve sözünün erisin Gülün günahı olmaz, günahlardan berisin Şefkat eli uzattın yoksula, kimsesize, O dar günde ne olur şefaat eyle bize İyi ki gönderildin Allah a hamdüsena Selât ü selâm Sana Medine Minberindir, Mihrabın Mekke Senin Haykırdığın hakikat haşre kadar bakidir İnandık iman ettik, İyi ki gönderildin Allah a hamdüsena Selât ü selâm Sana NİSAN 2012 EĞİTİM, BİLİM, KÜLTÜR, SANAT DERGİSİ IEGD 19