YOLCULUK NEREYE? Yıllar geçiyor, zaman değişiyor. Evvel zaman içinde, bugünkü imkânların hayali varmış sadece. Bugünse bizlere hayal gibi gelen pek çok şey yarının gerçeklik çerçevesinde hayat bulacak belki. Ve yahut kötü olaylar silsilesinin içinde, kâbuslarımızdan beter olur gelecek, hani şu robot işgali temalı, bilim kurgu delilerinin kâbus teorilerindeki gibi. Wall-e. Ufuk açan bir bilimkurgu animasyonu. Sevimli, küçük robot Wall-e nin koca dünyada kurduğu minik yaşam ünitesinin betimlenmesi ile başlıyor film. Bulduğu minicik yeşillikle hayatı değişiyor ki bu anlardan itibaren neden insanların olmadığını ve dünyanın neden yeşillikten uzak, sadece toz toprak olduğunu anlamaya başlıyorum. Filmde, insanların kolonileştiği yaşam ünitesinin kaptanının o dünyayı görünce verdiğindeki tepkiyi veriyorum: Bekleyin! Bu dünyaya benzemiyor! Mavi gökyüzü nerde? Ç-çimen nerede?. Unutmadan belirteyim, insanlık yürümekten aciz, robot olmadan yaşayamaz durumda.
Tabii ki biraz abartı kaçıyor durumlar. Ama günümüzde de kötü geleceğin habercisi olan Üşeniyom yaaa! akımı başlamadı mı? Şahsen burnu düşse almaz kıvamında yaşar oldum. Ne zaman bu hale geldik? sorusu yerini Acep eskiden nasıldı? sorusuna tam anlamıyla bıraktığı zaman iş işten geçmiş olacak. Öyle bir aşamada Wall-e filminin Türkçe dublaj versiyonunu aynen ve naklen yaşamaktan korkuyorum. Teknolojinin peşinde bir yerlere doğru gidiyoruz gözlerimiz kapalı Sonra bir bakıyoruz aklımız yok! Nasıl yaşarız onlarsız? dediğimiz ürünlerin varlığı çok yeni değil mi oysa? Bence sakince bir duralım. Evet, şimdi öyle kalalım. Zira zaman ilerledikçe, teknolojinin kolaylaştırdığı dünya yüzünden hayatımızı yaşayamaz olduk. Kalalım yani burada! Zamana ayak uydurmayı, gelişmeyi beceremedik biz! Yeni olan ne varsa uzuvlarımızdan daha çok parçamız hâline geldi, elimiz ayağımız oldu. İtiraf vakti! Telefonumu iki saniye bulamasam kalbim ağzımdan çıkacakmış gibi geliyor, deli gibi atıyor garibim.
Bir yerlerde bir hata yaptık galiba! Bir yanlışlık var çünkü. Yolumuzu kaybetmiş gibiyiz, kafamız önümüzde telefon ekranına bakarak yürürmüşçesine birhaberiz bulunduğumuz noktadan. Yolculuk nereye?. Bu soruyu birçoğumuz duymuşuzdur memlekete dönerken veya sadece otobüs beklerken. Cevabı belli bir sorudur genelde benim için: Nazilli. Hani az önce durma kararı almıştık değil mi? Şimdi kendimize o soruyu soralım: Yolculuk nereye?. Biz nereye gidiyoruz? Televizyon tek dünyamız oldu, kitap okumaz olduk, hadi eskiden çok okurmuşçasına hak verin. YouTube dan kopamaz olduk. Üretici değiliz artık, sadece tüketiyoruz. Yerimizde seksek oynuyoruz, ilerliyoruz sanıp olduğumuz yerde çırpınıyoruz. Yanlış anlaşılmasın, Dönün mağaralarınıza, baştan başlayacağız! demiyorum. Fakat, şairin de dediği gibi, Bağlanmayacaksın her şeye, öyle körü körüne. Teknolojiye bu kadar bağlanmamalıyız belki de. Şimdi bir sahne tasvir edeceğim. Arkadaşlarımla aylardır görüşmemiştik. Sözleşip en sevdiğimiz kafemize oturduk. Herkes siparişini verdi sakince. Siparişler gelene kadarki gerginliği garip bekleyişe yordum. Siparişler geldi, yine sessizlik Yedik, bitti. Sessizlik Kafamı bir an kaldırdım ve o ana kadar sadece telefona baktığımı fark ettim. Bir de ne göreyim! Herkes aynı durumda. Hani çok özlemiştik
ya biz? Bu anıyı hatırladığımda ne kadar haklı olduğuma biraz daha emin oldum. Herkes kendini böyle bir durumda bulmuştur, hatırlayın. Hak vermişsinizdir bana. Bir başka örnek ise ödevlerimiz. Araştırma ödevlerinde gerçekten kütüphaneye gidip araştırıyor musunuz? Şahsen, Google amcaya soruyorum ben. Çıkan her türlü, Ablam vallahi akademik ya, yeminle! yazan bilgiyi de kullanıyorum. Şu an yazdıklarımı bile online olarak yükleyeceğim. Sorgulama yetim vardıysa da artık yok sanki. Ahirete kadar sorgu görmez gözler, duymaz kulaklar, Ay ben şoook diyerek afallayacak öbür tarafta. Her şeyi kolaylaştırmışlar resmen de, şu sorgu melekleri de online sistem kullanıyor olmasınlar? Tövbe Allah ım, çok tövbe Neyse, çok çarpılmadan bitiresim var yazıyı, zira yaşayacak ömrüm var daha, yani inşallah. Sözüm şu ki, hâlimiz hâl, yolumuz yol değil. Çünkü önümüze bile bakmıyoruz. Evet, kaldıralım şimdi kafalarımızı o minicik ekranlardan. N oldu? Değişmiş mi buralar? Önümüze bakalım arkadaş! İleride bir garip yeşillik bulmak için kendimizi yormayalım. Ezgi ÇIRPANLI 21602632 Kaynakça:
WALL-E (VOL-İ)- Andrew Stanton