GÖKYÜZÜNÜN EFSANE GELİNLERİ TURNALAR ALTIN ÇIPA ÖDÜLÜ BU YIL GEMPORT'UN SÜHA AKTAŞ İLE SÖYLEŞİ GÜL KIRMIZISI KENT "PETRA"



Benzer belgeler
Altın Çıpa Ödül Töreni gerçekleştirildi

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

Maliye Bakanı Sayın Mehmet Şimşek in Konuşma Metni

Türk Armatörler Birliği

3. Global SATELLITE SHOW HALİÇ KONGRE MERKEZİ STK, Kurum ve Kuruluşlarımızın Değerli Başkan ve Temsilcileri,

BİLİM MERKEZİ GEZİMİZ

DİDİM. Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk, ölümünün 78. yılında Didim de anıldı

Yaşam Boyu Öğrenme, Araştırma ve Uygulama Merkezi nin ilk şubesi Bodrum da

Kırıkhan Ticaret ve Sanayi Odası Yılı Faaliyet Raporu

GEÇMİŞTEN BUGÜNE DOĞUŞ

HÜRRİYET İLKOKULU EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI 23 NİSAN ULUSAL EGEMENLİK ve ÇOCUK BAYRAMI KUTLAMA PROGRAMI


18 20 EYLÜL 2015 BAKÜ / AZERBAYCAN

Türkiye nin köklü şirketlerinden PET HOLDİNG 40 yaşında

H.OĞUZ AYDIN: CAR DVR kaza esnasında - güç kesintisi olsa bile - 20 saniye daha kayıt yapabilmektedir.

Hoş geldiniz. İsmail Hakkı ŞAHİN, Dip-TEFL/MBA Managing Director

Türkiye de üniversiteye giremeyen öğrenciler Fas ta üç dil öğreniyor

Sosyal Faaliyetler. Ankara Sanayi Odası Yılı Faaliyet Raporu

ERZURUM ATATÜRK ÜNİVERSİTESİ 60.YIL KUTLAMALARI GELENEKSEL MEZUN ŞENLİKLERİ

AKSARAY TİCARET VE SANAYİ ODASI

Yükseköğretim Kurumlarımızın Mühendislik Fakültelerinin Kıymetli Dekanları ve Çok Değerli Hocalarım..

İSTANBUL CNR EMLAK FUARINDA YALI EMLAK LA BODRUM RÜZGARI

VODAFONE RED VE HTC SPONSORLUĞUNDA FAMOUS CUP TA ŞAMPİYON BELLİ OLDU

Mesleki eğitim tanıtım ve işbirliği protokolü

LOJİSTİK SEKTÖRÜ BÜYÜME ORANLARI

2.8 milyon TL harcanarak 8 ayda tamamlanan Alucra Turan Bulutçu Meslek Yüksek Okulu (MYO) binasının açılışı Kültür Bakanı Ertuğrul GÜNAY yaptı.

BAHARA MERHABA. H. İlker DURU NİSAN 2017 İLKOKUL BÜLTENİ

Tüm Kurumsal İşlerinizde Profesyonel Çözümler

DENİZ LİSESİ KOMUTANLIĞI

E-BÜLTEN. twiitter.com/edremitticaret

OKUL MÜDÜRÜMÜZLE RÖPORTAJ

Bir Ödülün Hikayesi. Yazan: Meltem AKAN. Jeofizik Mühendisi

Başbakan Yıldırım, Keçiören Metrosu nun Açılış Töreni nde konuştu

SEDAŞ LI ÇOCUKLAR İŞGÜVENLİĞİ VİDEO YARIŞMASI ÖDÜLLERİNİ ALDILAR

Park Ayazma Villaları için start verildi

ÜRÜN KATALOĞU. nurolmakina.com.tr

Türk Armatörler Birliği

Şerafettin TUĞ Kaymakamı

İTÜ GELİŞTİRME VAKFI OKULLARI BEYLERBEYİ ÖZEL ANAOKULU, İLKOKULU VE ORTAOKULU EĞİTİM VE ÖĞRETİM YILI 35.VELİ BÜLTENİ

TÜRKİYE GENELİNDE YAPILAN ÖĞRENCİLERİMİZ TÜRKİYE 1.Sİ OLDULAR

Ulusal ve Uluslararası Kongre Organizasyonları, Eğitim Seminerleri

OKULUMUZDAN ZİYARETLER

HÜSEYİN GÜRKAN ANADOLU LİSESİ NDE GÜNÜN ANLAM VE ÖNEMİNE UYGUN PROGRAM DÜZENLENDİ

03 Temmuz, 2015 Ömer ASAR Çankırı Karatekin Üniversitesi MYO Mekatronik Programı Öğrencisi

Vakfıkebir MYO 9. Dönem Mezunlarını Verdi

Düzce Üniversitesi Ziraat ve Doğa Bilimleri Fakültesi tarafından düzenlenen Düzce Fındık Çalıştayı İstiklal Konferans Salonu nda gerçekleştirildi

GLOBAL RUN 2017 İÇİN GERİ SAYIM BAŞLADI

Ücretsiz bir hizmet. Yemek masrafınız ayırdığınız bütçe kadar olsun.

oda yayınları LPS ve CNG UYGULAMALARI SEMPOZYUMU BİLDİRİLER KİTABI

ÇAĞDAŞ EĞİTİM KOOPERATİFİ ÖZEL 3 MART İLKÖĞRETİM OKULU

YAPI FUARI TURKEYBUILD İSTANBUL FUARI ZİYARET ORGANİZASYONU SONUÇLARI


Geleceğin Gemi ve Yüzer Yapıları TASARIM 2012 ÖĞRENCİ PROJE YARIŞMASI

Çebi Denizcilik ve Ticaret A.Ş. yi temsilen Personel Müdürü Sn. Murat AKGÖZ konuk oldular. Kaptan Group çatısı altında denizcilik faaliyetlerini

IEEE Türkiye Başkanlar Kurultayı

22-27 EYLÜL 2014 FİNLANDİYA GEZİMİZ 22,09,2014 PAZARTESİ - BULUŞMA VE PISA SALI - ALVAR AALTO SAĞLIK VE SPOR FAKÜLTESİ

TRAKYA ÜNİVERSİTESİ. Türkiye İnovasyon Haftası 2015 KBÜELAR Takımı Faaliyet Raporu KBÜ ELAR

GÜRDESAN GEMİ MAKİNELERİ SAN. TİC. A.Ş. Hüseyin GÖKÇEN Makine Mühendisi Teknik Müdür

Dr. Mustafa KURUCA Isparta da Sosyal Güvenlik Reformunun Yansımaları ve Sosyal Güvenlikte Teşvik Uygulamaları konulu konferans verdi

Üyelerimizle kahvaltıda buluştuk. MMO Antalya Şube olarak üyelerimizle birlikte Geleneksel Kahvaltı etkinliğimizi Arıca Çiftlik te gerçekleştirdik.

YELKEN YARIŞLARINDA KAZA İKİ AHŞAP TEKNE ÇARPIŞTI

GÜMÜŞHANE ÜNİVERSİTESİ İLETİŞİM FAKÜLTESİ NE HOŞGELDİNİZ

İNTÖRN MÜHENDİSLİK PROGRAMI SONUÇ RAPORU EĞİTİM VE ÖĞRETİM YILI

Sayın Başkanım, Sayın Müdürüm, Protokolümüzün Değerli Mensupları, Çok kıymetli Hocalarım, Değerli Öğrenci Arkadaşlarım, Velilerimiz

EKİM AYI OLAĞAN MECLİS TOPLANTIMIZA HOŞ GELDİNİZ

2013 EYLÜL FAALİYET RAPORU

AKSA JENERİK MAYIS - HAZİRAN / 2014 AKSA JENERATÖR BAĞCILAR OFİSİ AÇILDI ANKOMAK 2014 FUARI AKSA JENERATÖR SAN. A.Ş. RESMİ HABER BÜLTENİ

Vanlı futbolcu kızlar Bodrum da kamp yapıyor

DEDENİN ADAYI, ERDOĞAN BAŞEĞMEZ, PROJELERİNİ ANLATTI

Dünya üzümden sadece şarap yaparken, biz ise üzümden sadece şarap değil, başka neler yapacağımızı göstermeye devam edeceğiz.

CUMA İZMİR GÜNDEMİ. -Sağlık, Kültür ve Spor Daire Başkanlığı - Basın Halkla İlişkiler Şube Müdürlüğü

DESTEKLERİYLE. 32 nd FIAP CONGRESS 32. FIAP KONGRESİ SEPTEMBER 2014 ANKARA - CAPPADOCIA EYLÜL 2014 ANKARA-KAPADOKYA

AVRUPA'DA OTOMOBİL SATIŞLARINA BREXIT FRENİ

MÜSİAD Başarılı Öğrenciler Ödül Töreni KARADENİZ EREĞLİ 7 HAZİRAN 2018 Sayın Kaymakamım, Sayın Milletvekilim, Sn Rektörüm, Belediye Başkanlarım,


BAKA BULUŞMALARI -I-

Afyonkarahisar Chamber E- BÜLTEN of Commerce and Industry


ALO 170 Sivas ta Hizmet Vermeye Başladı

19 22 ŞUBAT 2014 ANTALYA

YEKTAMAK Makine ve Mühendislik; YEKTAMAK müşterilerinin ihtiyaçlarının belirlenmesinden projenin teslim edilmesine kadar olan süreçte;

Ak Parti 14.Dönem Siyaset Akademisi Ödül Töreni Yapıldı

BODRUMUN GİRİŞİMCİ KADINLARI YÜZDE 90 BAŞARILI

Neden Malatya ya yatırım yapmalı

Kahramanmaraş mutlaka devler liginde olacak

Sayın Büyükelçi, Değerli Konuklar, Kıymetli Basın Mensupları,

Sürücü Belgesi B. Şehir Bursa. Bitiş Tarihi Hala çalışıyorum

HACETTEPE RACING HACETTEPE ÜNIVERSİTESİ FORMULA SAE/ FORMULA STUDENT TAKIMI TANITIM DOSYASI

Tekfen Filar Mini Resim Yarışması Sonuçlandı 2013 / 2014 SAYI: 19. Haftanın Bazı Başlıkları

İntörn Mühendislik Yelpazesini Genişleteceğiz

NOSAB İLKÖĞRETİM OKULU. 24 Mayıs 2011 KALDER PAYLAŞIM TOPLANTISI

T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ

Yılın Filo Yöneticisi ödüllerinde Jüri Özel Ödülü Genel Müdürlüğümüzün oldu.

AFYONKARAHİSAR TİCARET VE SANAYİ ODASI

BODRUM MANDALİNASI ÜRÜNLERİ, ANTALYADA BEĞENİLDİ

Afyonkarahisar Chamber E- BÜLTEN of Commerce and Industry

ELEKTRİK MÜHENDİSLERİ ODASI ESKİŞEHİR ŞUBESİ ÇALIŞMA RAPORU

ÇOCUK EĞİTİMİ UYGULAMA VE ARAŞTIRMA MERKEZİ

T.C. SAKARYA ÜNİVERSİTESİ FEN EDEBİYAT FAKÜLTESİ MATEMATİK BÖLÜMÜ DIŞ PAYDAŞ ANKET FORMU Google Formlar

Transkript:

GMPORT BİR TÜRKİY İŞ BNKSI KURULUŞUDUR SYI 2 ĞUSTOS 2008 GÖKYÜZÜNÜN FSN GLİNLRİ TURNLR LTIN ÇIP ÖDÜLÜ BU YIL GMPORT'UN SÜH KTŞ İL SÖYLŞİ GÜL KIRMIZISI KNT "PTR"

Yaşantımızı aydınlatan değerler... Değiştiremeyeceğimiz bir geçmişimiz geride dururken, biçimlendirip sahip olabileceğimiz bir gelecek bizi bekliyor. F.W. Robertson emport, kurum içi ve kurum dışı eğitime önem vermekte, gelişen dünya koşullarına ayak uydurmanın ancak teknolojinin sunduğu yenilikleri benimsemekle ve eğitimini almakla olabileceğini kabul etmektedir. Öte yandan Geğitimsizliğin ve bilgi eksikliğinin, güven duygusunu zayıflattığını ve dolayısıyla motivasyonu yok ettiğini de unutmamak gerekir. Kuşkusuz başarının sırrı sistemli bir biçimde çalışmaktan geçer ancak buradaki en önemli nokta; bir işe harcanan emek ve ulaşılan sonuç ilişkisindeki dengeyi iyi saptamak gerekir. Kuruluşumuz çağdaş liman işletmeciliği anlayışı ve çevre bilinci ile kaliteli hizmeti rekabetçi maliyetlerle sunarak Türk ekonomisine katkı sağlamaktadır. Gemport Limanı'nda, ana ticari etkinlikler içersinde konteynır yükleme ve boşaltma hizmetleri öncelikli ve önemli bir yer tutuyor. Bununla birlikte Gemport, ticari araç ve binek otomobil üreticilerinin önemli bir ihracat limanı özelliğini sürdürüyor. ynı zamanda her türlü araç ithalatı ile çelik rulo, demir ve saç ürünleri, oto parçaları, kâğıt, selüloz, tekstil hammadde ve ürünleri, makine parçaları, soğutulmuş ya da dondurulmuş gıda ürünleri gibi ithalat ve ihracat yüklerine de hizmet veren Gemport, antrepoculuk etkinliğini de yapmaktadır. Çağdaş limancılıkta yönetim, organizasyon ve işletme politikalarını tamamen müşteri odaklı olarak tasarlayarak ve müşteriyi memnun edecek düzeyde hizmet kalitesi sağlayarak uluslararası standartlarda bir liman durumuna gelmeyi amaçlamaktadır. Gemport Gemlik Limanı ve Depolama İşletmeleri.Ş. olarak bütün etkinliklerimizde temel ilkemiz, müşteri memnuniyetini göz önünde tutmak ve sürekliliğini sağlamaktır. Bu bağlamda hayata artı değerler katmak adına pek çok kişinin bildiği Denizyıldızı hikâyesini sizlerle paylaşmak istiyorum. Şair ve bilim adamı Lauren Iseley, bir gün sahilde yürüyüş yaparken uzakta dans eder gibi devinen bir adam dikkatini çeker. Yazar merak edip hızlı hızlı ona doğru yürür. Yaklaşınca bir gencin yerden bir şey alıp denize attığını, sonra birkaç adım koşup aynı devinimini sürekli yinelediğini görür. Yazar biraz daha yaklaşıp genci selamlar. - Ne yapıyorsun böyle? - Okyanusa denizyıldızı atıyorum. Güneş yükseldi ve sular çekiliyor. ğer onları hemen suya atmazsam az sonra ölecekler. - ma görmüyor musun, kilometrelerce sahil var ve baştan aşağıya denizyıldızıyla dolu, ne fark edecek? Tam da o sırada genç adam eğilerek yerden bir denizyıldızı daha alır, denize fırlatırken, - Bakın. Onun için fark etti! der. Ben de güneş yükselmeden denizyıldızlarını denize atmaktan yanayım Gemport Genel Müdürü M. Cüneyd CR

içindekiler 6 12 26 34 42 60 4 BÜLTN 20 CRUISING (GMİ TURU) 38 YNGIN KULSİ 54 BKUT 6 GMPORT YTIRIM 22 PTR 42 KUR'NIN ŞRKISI 56 "GÜNŞTN KORUNMK" 8 LTIN ÇIP ÖDÜLÜ BU YIL GMPORT'UN 26 KÂĞIT PRNIN ÖYKÜSÜ 44 YŞMIN ÖZÜ SU 58 İÇİMİZDN BİRİ 10 SÜH KTŞ İL SÖYLŞİ 30 "NİC 20 YILLR" 48 KOZ HN 60 S/S TURN MKSİZ 12 İTÜ (MUVNT) 32 PROF. DR. TNKUT ÖKTM 50 TURNLR 63 ÇLIŞNLRIMIZDN HBRLR 18 OSMNLI'DN SONR GMLİK TRİHİ 34 FRİK'NIN İÇLRİN YOLCULUK 52 KBLOLU SU KYĞI 64 BULMC 2008 SYI 2 ĞUSTOS Gemport Gemlik Liman ve Depolama İşletmeleri.Ş. dına Sahibi M. Cüneyd car Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Şemsettin Kök Genel Yayın Yönetmeni Ulviye lpay Danışma Kurulu M. Cüneyd car Şemsettin Kök Ulviye lpay İsmail Hakkı Tas vni Çinçin Yıldız Yurtseven Mert Serap Certeler bru Çınar Halkla İlişkiler bru Çınar Grafik Tasarım Yörünge İletişim Sevil kkul Baskı sen Ofset Matb. San. Tic..Ş. Tel:0212 549 25 68 GMPORT Gemlik Liman ve Depolama İşletmeleri.Ş. Kocaçukur Mevkii P.K. 101 Gemlik/BURS Tel:+90 224 524 77 20 Fax:+90 224 524 88 30 www.gemport.com.tr Gemport, basın ve meslek ilkelerine uymayı taahhüt eder. GMPORT BİR KURULUŞUDUR

Bülten Şirketimiz Yönetim Kurulunda Görev Değişikliği Yapıldı 006 2008 yılları arasında şirketimiz Yönetim Kurulu Başkanlığı görevini yürüten Sn. Rıza İhsan KUTLUSOY 18 Mart 2008 tarihli 2Olağan Genel Kurul toplantısında Yönetim Kurulundan ayrılmış ve bu çerçevede yapılan Yönetim Kurulu Toplantısında, başkanlık görevini Sn. M. Süha KTŞ'a devretmiştir. Genel Kurul ve Yönetim Kurulu toplantılarının ardından üyelerimizin de katılımıyla gerçekleştirilen öğle yemeğinde Sn. KUTLUSOY'a şirketimize katkılarından dolayı teşekkür plaketi takdim edildi. 2004 ğustos ayında şirketimizde Genel Müdür olarak göreve başlayan Sn. KTŞ Nisan 2007 tarihinden itibaren Gemport Genel Müdürlüğü görevinin yanı sıra yine T. İş Bankası iştiraki olan Nemtaş Denizciliğin Genel Müdürlüğü'ne vekaleten atanmıştır. Temmuz 2007 tarihinde Gemport.Ş.'deki Genel Müdürlük görevini Sn. Cüneyd CR'a devreden Sn. KTŞ halen Gemport.Ş. Yönetim Kurulu Başkanlığı, Nemtaş Yönetim Kurulu Üyeliği ve Genel Müdürlüğü görevlerini yürütmektedir. 1 Temmuz Denizcilik Bayramı'nın 82. Yıldönümü Kutlaması emport Gemlik Liman ve Depolama İşletmeleri G.Ş.'ye ait arazi üzerine Gemlik İlçe Jandarma Komutanlığı'nın Limanlar Bölgesi'ndeki Genel Kolluk Kuvveti hizmetlerinde kullanılmak üzere Gemport.Ş. tarafından yaptırılan prefabrik bina bedelsiz olarak 11.07.2008 tarihinde Jandarma Komutanlığı'nın kullanımına tahsis edilmiştir. Temmuz 1926 günü, Türk denizlerinde 391 yıldan beri yabancılara verilmiş kapitülasyonların sona erdirildiği gündür. 1Türkiye'nin, kendi karasularında egemenlik ve bağımsızlığını ilan ettiği Kabotaj Yasası, Türk denizciliği açısından büyük önem taşır. Kabotaj hakkının Türk bayrağı ve ulusuna tanındığı 1 Temmuz Denizcilik Bayramı'nın 82. yıldönümü törenle kutlandı. Törene, Kaymakam Mehmet Baygül, Garnizon Komutanı Topçu Kurmay lbay Ömer Cüneyt kyol, Belediye Başkanı Mehmet Turgut, Cumhuriyet Başsavcısı İbrahim Hakan Tosun, Uludağ Üniversitesi sım Kocabıyık Meslek Yüksek Okulu Müdürü Prof. Dr. Kemal Sulhi Gündoğdu'nun yanı sıra siyasi partiler, kurum ve kuruluşlar ile daire amirleri katıldı. yrıca Gemport Gemlik Liman ve Depolama İşletmeleri yöneticileri de römorkör ile törene katıldılar. tatürk nıtı'na sunulan çelenklerin ardından saygı duruşuna geçilerek İstiklal Marşı okundu. Törende, Liman Başkanı Dr. Harun Özmaden de konuşma yaptı. Römorkör ile denize açılan protokol sahil turu atarken, Kaymakam Mehmet Baygül, Garnizon Komutanı Topçu Kurmay lbay Ömer Cüneyt kyol ve Belediye Başkanı Mehmet Turgut şehitlerimiz adına hazırlanan çelengi denize attılar. Jandarma Komutanlığı'na Bina Tahsis dilmesi 4

Gemport Yatırım BÖLG OTOMOTİV SNYİSİNİN DÜNYY ÇILN KPISI Kapasitemizi arttırmak amaçlı 01.01.2007 tarihinde 32.000 m²'lik bir alana 3000 araç kapasiteli ve 8 katlı olarak inşa edilen araç depomuz Nisan 2008'de faaliyete geçti. Ülkemiz limanlarında gümrüklü sahanın ilk katlı otoparkı 1997 yılında 25.000 m² 'lik bir alana 2.500 araç kapasiteli ve 3 katlı olan ithal ve ihraç mallarıyla yüklü araç depomuza ek olarak yapılmıştır. Böylece ticari ve binek taşıt elleçleme kapasitemiz 100 bin adetten 250 bin adede çıkmıştır. 2007 yılında ülkemiz binek ve ticari araç dış ticaretinde limanımızın payı Tofaş ve Renault markaları ağırlıklı olmak üzere yüzde 13.6 düzeyindedir. KR PLTFORMU V DNİZ PLTFORMU BİRBİRİN KÖPRÜ İL BĞLNDI WB TBNLI MODRN BİR OTOMSYON SİSTMİ Halen devam eden kapasite arttırıcı altyapı yatırımlarının bir parçası olan kara platformu, deniz platformu köprü uzantısı ile birbirine bağlandı. Haziran 2008 ortalarında başlayan inşaatın Temmuz ayının sonlarına doğru bitmesi planlanıyor. Gemport, müşterilerinin ihtiyaçlarına en kısa sürede cevap vermek, tüm operasyonlarında optimum verimliliği sağlamak üzere halen sürdürdüğü altyapı ve makine/ekipman yatırımları ile eş zamanlı olarak, modern bir konteynır terminalinin vazgeçilmez unsuru olan bilgi-işlem otomasyon yatırımlarını da başlatmış bulunmaktadır. Bu alandaki yatırımların tamamlanmasıyla da Gemport, en yeni teknolojilerin kullanıldığı web tabanlı modern bir bilgi-işlem otomasyon sistemine sahip olacaktır. GMPORT'UN VİNÇ YTIRIMI Gemport, gemilerin limandaki kalış sürelerinin kısaltılması, tüm müşterilerine hızlı ve sağlıklı hizmet vermek üzere Finlandiya'dan, 40 ton kapasiteli 5 adet gezer lastik tekerlekli (RTG) dev konteynır istif vinci ithal etti. Kara platformuna kurulan RTG vinçler faaliyete geçti. yrıca deniz platformu için satın alınan 5 adet ilave RTG ise 2009 yılı başında teslim alınacak. 6 7

LTIN ÇIP ÖDÜLÜ BU YIL GMPORT'UN Gemport, Terminal ve Liman İşletmeciliği kategorisinde ltın Çıpa Ödülü'nü aldı Denizcilik sektörünün Oscarları olarak nitelenen ltın Çıpa ödül töreninde limanımız; Terminal ve Liman İşletmeciliği dalında ltın Çıpa ödülüne layık görülmüştür. Bu ödülün alınmasında 2005 yılında başlattığımız yatırım projesi çerçevesinde modern liman işletmeciliği anlayışı ile düzenlenmiş 116.000 m²' lik kara platformumuzun, tüm emniyet donanımına sahip imco konteynır sahası, 18.000 m²'lik CFS terminali ve soğutmalı konteynırlara hizmet vermek amacıyla bölgemizdeki en büyük kapasiteli reefer konteynır istasyonlarının hizmete açılması etkili olmuştur. yrıca Türkiye ekonomisinde önemli yere sahip ve bölgemizde bulunan otomobil üreticilerinin ihtiyaçlarına da limanımız kayıtsız kalmamış ve 2500 araç kapasiteli mevcut otoparka 8 kat ilave ederek kapasitesini 5500 araca çıkarmıştır. Gemport bütün bu başarıları; zorlukların üstesinden gelmeyi bilen yöneticileri ve takım olma bilincindeki çalışanları ile hep beraber imzalamıştır. İşte tüm bu nedenlerle GMPORT sektörde önemli yere sahip MRPORT, YILPORT gibi güçlü diğer adayların arasından sıyrılarak LTIN ÇIP ödülüne layık görülmüştür. Deniz Haber jansı ve Dünya Gazetesi Perşembe Rotası tarafından, bu sene üçüncüsü organize edilen LTIN ÇIP Türk Denizcilik Başarı Ödülleri Töreni 27 Haziran 2008 Cuma günü Rahmi Koç Müzesi'nde yapıldı. Törene Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım, Birleşmiş Milletler Denizcilik Örgütü (IMO) Genel Sekreteri fthimios Miropoulos, Başbakanlık Denizcilik Müsteşarı Hasan Naipoğlu, Deniz Ticaret Odası Meclis Başkanı rol Yücel, Deniz Ticaret Odası Yönetim Kurulu Başkanı Metin Kalkavan, vrupa Birliği Ulaşım ve nerji Direktörü Fotis Karamitsos, kdeniz Memorandumu Başkanı Lino Vassalo, Paris Memorandumu Genel Sekreteri Richard Schiferli, Uluslararası Uyduyla Deniz Haberleşmesi Örgütü (IMSO) Başkanı steban Vincente Pacha, Panama IMO Temsilcisi Büyükelçi Lilliana Fernandez, Uluslararası Deniz Ticaret Odaları Genel Sekreteri ve Uluslararası Denizcilik Federasyonu Genel Sekreteri Simon Bennet, INTRCRGO Genel Sekreteri Roger Hold, INTRTNKO Direktörü Peter Swift,İtalya IMO Temsilcisi miral Giancarlo Olimbo, Uluslararası Gemi Mühendisleri Bilim ve Teknoloji nstitüsü (IMRST) İcra Kurulu Başkanı Michael verard, Sierra Leone Registeri Jullian Padilla ve çok sayıda sektör temsilcisi katıldı. vrupa Birliği Ulaşım ve nerji Direktörü Fotis Karamitsos tarafından Yük Limanı Ödülü, Gemport Gemlik Liman ve Depolama İşletmeleri Genel Müdürü M. Cüneyd CR'a takdim edildi. M. Cüneyd car ödülde bütün çalışanların emeği olduğunu ifade ederken, Fotis Karamitsos da Türkiye'de denizcilik sektöründeki gelişmelerin kendilerini çok etkilediğini söyledi. 9

Süha ktaş ile Söyleşi... T. İş Bankası malum, bir finans şirketi. İştirakler ise ticari şirketler olarak o mali dünyanın dışında. ma bu şirketler o ya da bu şekilde aynı disiplinle aynı çatı altında, görüşünü savunan Yönetim Kurulu Başkanımız ve Nemtaş Genel Müdürü M. Süha KTŞ ile Gemport ve Nemtaş ın faaliyetleri, yatırımları ve deniz ticareti üzerine söyleşi yaptık ve kendisi hakkında bilgi aldık. Dünyada ve Türkiye'de Liman İşletmeciliği hakkındaki düşüncelerinizi alabilir miyiz? Liman İşletmeciliği, gerek dünyada ve gerekse Türkiye'de modern bir makine ekipman parkuru gerektiren, özgün yazılım programlarıyla, çağdaş, eğitimli kadroları ile giderek daha bir ekspertiz, tecrübe birikimi gerektiren bir işkolu haline gelmiştir. Dünya ticaretinin yüzde 95'i denizyolu ile yapılırken Liman İşletmeciliği'nin gelişmemesi düşünülemez. Dünyada ve Türkiye'de mevcut limanlar artan rekabet ile baş edebilmek için genişleme ve teknolojik büyüme yaşarken, bu arada sıfırdan yeni liman yatırımları da gündeme gelmektedir. Gemport ile ilgili genişlemeye yönelik yatırım kararını zaten bu düşünceyle aldık. 2005 yılını proje ve altyapı oluşumları ile geçirdik. 2006 yılı ortasında da inşaata tam hız girdik. Gemport yatırımlarına zamanında başladınız mı? Şimdi geriye bakıp keşke şunu şöyle yapsaydım veya bunu yapmasaydım gibi özeleştiriler yaptığınız oluyor mu? Şüphesiz herkesin iş hayatında, özellikle yöneticilik sürecinde sevapları olduğu kadar günahları da, hataları da vardır. Benim de olmuştur. ma insan ne yapıyorsa, açıkçası kendimden bahsediyorsam eğer, şunu söylemeliyim ki ne yaptıysam, ne karar alıp hangi uygulamaya girdiysem o günün şartlarında kendime göre şirketim için en doğrusunu, çalışanlarım için en uygununu buldum, seçtim ve uyguladım. Bu arada, ne yazık ki insanın kontrolü dışına çıkan gelişmeler de olabiliyor. Başarı; bence tüm bu olumsuz gelişmelerden şirkete gelebilecek zararları asgariye indirebilmek, olumlu gelişmeleri, pozitifleri ise şirketin doya doya yaşamasını, sindirmesini ve hatta keyfini çıkarmasını sağlamaktır. Özetle, yatırıma zamanında başladığımızı düşünüyorum. ncak yine de keşke Gemport'ta bir yıl önce işe başlamış ve ilk kazmayı da bir sene önce vurmuş olabilseydim diye düşünmüyor değilim. Bunun dışında dediğim gibi herşeyi o günün şartlarında en iyisini, en doğrusunu düşünerek yapmaya çalıştığım için bu anlamda fazla özeleştiri yapamıyorum. Gemport'ta çalışmadan önceki iş hayatınızdan bahseder misiniz? Gemport'ta 2004 yılı ğustos ayında işbaşı yaptım. Öncesinde yaklaşık 3 yıl boyunca yine bir Türkiye İş Bankası iştiraki olan İş- Doğan Petrol Yatırımları.Ş.'nin Genel Müdürlüğünü yaptım ve bir yıl da Petrol Ofisi.Ş.'nin Genel Koordinatörlüğünde bulundum. Ondan öncesinde ise 4 sene, Rus Lukoil Petrol'ün Türkiye'deki şirketinde Genel Müdürlük, daha da öncesinde 17 sene Koç Grubu ve 2 sene Daimler Benz- Otomarsan. Yaklaşık 30 senelik iş yaşamımın yarısı İran, Irak, Rusya, Romanya gibi dış ticaret/ithalatihracat yaptığımız komşu ülkelerde yaşayarak geçti. Çok güzel anılarım olduğu gibi, asla unutamadığım ve iş olarak, yaşam olarak çok zorlandığım zamanlarım da oldu. Nemtaş ile nasıl ve nerede buluştunuz? 2007 yılı başında Nemtaş Genel Müdürü Teoman Rua Bey'in emekli olması üzerine bu görev bana tevdi edildi. İş-Doğan'daki görevim boyunca bazı projeler nedeniyle Nemtaş ekibi ile çok sık birlikte olduğum için şirketi ve yapısını tanıyordum. Bu nedenle uyum sıkıntısı asla çekmedim. Zaten biz profesyonel yöneticilerin vazifesi, şartlar ne olursa olsun, nerede olursanız olun, verilen görevi en iyi şekilde yerine getirmek ve şirketin kısa, orta ve uzun vadeli hedefleri doğrultusunda hareket etmektir. İş Bankası bünyesinde Nemtaş ve Gemport'un nasıl bir yeri var? Konumlandırılmanız nasıl? İş Bankası malum, bir finans şirketi. İştirakler ise ticari şirketler olarak o mali dünyanın dışında. ma bu şirketler o ya da bu şekilde aynı disiplinle aynı çatı altında. İş Bankası'nın geçmişinde de hep var olmuş bu yaklaşım. Kültüründe banka dışı aktiviteler hep olmuş. Gemport ve Nemtaş, banka yönetimi tarafından her şeyden önce başarılı, uyumlu şirketler olarak görülüyor. Kârlı, hareketli, dinamik, yatırım yapan, sürekli büyüyen ve profesyonelce idare edilen şirketler. İnanıyorum ki bankamız, bu iki şirketimize iyi gözle bakıyor, gözetiyor... Bizse, yöneticiler olarak şirketlerimizi sürekli daha iyi ve daha farklı bir konumlara getirmek istiyoruz ve bu yönde çabalıyoruz... Nemtaş'ta da yatırım yapıyorsunuz. 2008 yılı başında bir gemi aldınız. Bu sene başka gemi alımınız olacak mı? 26 ğustos adındaki yeni gemimiz (adını İş Bankası'nın kuruluş tarihinden alıyor), 75 milyon dolarlık bir yatırımdı. Kaptanoğlu ailesinden aldık. Şu anda, işletmeciliğini yaptığımız gemiyi de sayarsak filomuzda 7 gemimiz var. Diğer bir ifadeyle 267.000 dwt'luk bir filoya hükmediyoruz. Bu yıl içinde bir veya iki gemi daha almayı planlıyoruz. Dünya genelinde krizden ve resesyondan söz ediliyor. Böyle bir dönemde yeni gemi yatırımı riskli değil mi? Henüz işler daralmadı. Resesyon, navlun ve denizcilik sektörüne keskin bir şekilde girmedi. Biz girmeyeceğini de ümit ediyoruz. Dünyadaki gelişmeleri takip ederek yatırım, plan ve projelerimizi ona göre yapıyoruz. Halen yük ve navlun talebi, inişliçıkışlı bu piyasada armatörlerin lehine devam ediyor. rtan yük, mevcut gemi kapasitesinin halen üstünde. Bu yüzden de yatırım şart. ma bu arada, yeni sipariş verilen gemiler var. Türk armatörler için de geçerli bu. Şayet 2010 yılından itibaren gemi siparişleri ve gemi girişleri söylendiği kadar devam ederse bu tarihten sonra gemi tonajının talebin üstüne çıkacağı endişeleri var. ncak biz bunun çok keskin seviyelerde oluşmayacağını düşünüyoruz. Çünkü olası resesyon nedeniyle tersanelere verilen gemi siparişlerinde iptaller söz konusu olabilir. Hatta bunlar başladı. Türk tersaneleri henüz o raddeye gelmedi. ma Uzakdoğu'da daha arsa halinde, inşası yapılmamış tersaneler gemi satıyor. Yani tersane yok, sipariş var. Diğer taraftan, artan hammadde fiyatlarının yanı sıra kredi maliyetlerinin de giderek artması bekleniyor. Tersaneler de artık belli yatırımlardan vazgeçebilir. Biz bu köpük siparişlerin ortadan kalkmasıyla, gerçek siparişlerin oluşacağını ve gemi arzının gerçekçi rakamlara oturacağını düşünüyoruz. Bu nedenle de 2010'da keskin bir daralma beklemiyoruz. Bu süreçte şüphesiz bir eleme olacak. Daha önce de işaret ettiğim gibi dünya ticaretinin yaklaşık yüzde 95'i deniz ticaretiyle yapılıyor. Bize göre deniz ticareti kaçınılmaz şekilde artacak. Biz de Nemtaş ve Gemport olarak bu ticareti gerçekleştiren oyuncuların içinde yerimizi aldık ve bu oyunu kurallarına göre oynamaya devam edeceğiz. 9 ylül Üniversitesi Deniz İşletmeciliği Yönetimi Yüksek Okulu'nda mezuniyet günlerinde ananevi olarak yapılan Son Gün, Son Ders onur konuğu bu sene şirketimiz Yönetim Kurulu Başkanı ve Nemtaş Genel Müdürü Süha ktaş idi. 2008 yılı mezunu 98 öğrenciye sektörün bugünü ve yarını hakkında bilgi veren Başkanımız, konuşmasında özellikle mezunları yeni yaşamlarında kendilerini bekleyen ekonomik ve ticari konularla ilgili bir ufuk turu yaptırdı. Denizcilik İşletmeleri Yönetimi Mezunu 50 öğrenciden 1., 2., ve 3. olanlara ödüllerini Nemtaş Genel Müdürü verdi. 2008-2009 döneminde fakülte olması beklenen Deniz İşletmeciliği Yüksek Okulu ile çok yakın ilişkiler içinde olan Nemtaş Denizcilik.Ş., sektörün iyi eğitimli çalışan ihtiyacının giderilmesi için her türlü katkıyı yapmaktadır. 48 Mezun veren Güverte bölümünün başarılı öğrencileri ödüllerini Gemport Yönetim Kurulu Başkanı'ndan aldılar. Güverte adamlarının sektörde çok kritik pozisyonlar ve yetkilerle çalıştıklarını ve bu nedenle kendilerini daima yenilemelerini tavsiye eden Başkanımız, Türk Denizcilik Sektörünün ancak eğitimli kadrolarla ilerleyebileceğini ifade etti. 10 11

Gururluyuz... Güneş enerjisi ile çalışan Muavenet dünya ikincisi oldu. Üniversite birinci sınıfta Gemi Mühendisliğine Giriş dersinde, ülkemizdeki gemi inşa sektöründeki kuşkusuz en önemli isimlerden Prof. Dr. Yücel Odabaşı şöyle demişti; Gemi, İngilizce'de she dir. Bir kadın olarak bahsedilir ondan.. Ve bir baba kızını yetiştirirken ne kadar zorlanırsa mühendisi de gemisini tasarlar ve inşa ederken o denli zorlanır.. Gemi inşa edildikten sonra gelinlik bir kız gibi süslenir ve kızağa konulur. Gemi sahibi inancına göre ya şampanya patlatır ya da kurban keser. Sonrasında halatlar kesilir ve gemi suya iner. Hem ağlayıp hem giderim diyen bir gelin gibi de suya inince başını bir defa suya daldırıp babasına, mühendisine bir selam verir.. Çocuklar ben 40 yıldır kaç geminin suya inişini, mühendisi olarak izledim bilemiyorum.. ma hâlâ çok büyük bir keyif alırım bu törenden. Dilerim siz de bu duyguyu yaşarsınız O derste söylenenlerin, bana neler hissettirdiğini arkadaşlarımla paylaştım ve o anda düşünebildiğimiz tek şey bir an önce kendi tasarımımız olan bir gemi yapmak ve onun suya inişine tanık çalışan teknelerle ilgili bir veritabanı oluşturduk. Bu araştırma girdiğimiz işin zorluğunu anlamamız ve bu işi planlayabilmemizde bize çok yararlı oldu. Güneş enerjisiyle çalışan tekneler üzerilerindeki güneş panellerinin ürettiği elektrikle sahip oldukları elektrik motorlarını besleyen ve bu sayede hiç bir yakıt kullanmadan ve hiç bir atık üretmeden hareket eden araçlardır. Tabi iş sadece güneş panellerini motora bağlamak değil. Bunu biraz açıklamak isterim. Güneş panelleri ışığın gücü ve açısına göre çok değişken voltaj ve akımlar üretirler, bu elektriği regule etmeden akülerinize veya motorunuza doğrudan veremezsiniz. Bu yüzden bazı devrelere sahip olmanız gerekir. Bu devrelerin de dünyada birkaç üreticisi vardır ve genelde bu tarz araçlar yapmak isteyenler bu devreleri kullanıma hazır şekilde satın alırlar. Bu regulasyon dışında güneş panellerinden en yüksek gücü çekmek için MPPT Maximum Power Point Tracker (n Yüksek Gücü Takip Devresi) devresine ihtiyacınız vardır. Bunun stanbul Teknik Üniversitesi'nin ışıklı çiçekleri BD'nin İrkansas eyaletinde düzenlenen Solar Splash 2008 - Dünya Güneş Tekneleri Şampiyonası'nda ikinciliği elde etti. Muavenet isimli tekneleriyle yarışan Türk takımı 10 farklı kategoride ödül aldı. Ben bu söyleşiyi pırıl pırıl bir üniversite öğrencisi ayrıca Nusrat ve Muavenet teknesinin takım kaptanı Münir Cansın Özden'le yaptım. O güler yüzüyle, gözlerindeki cevherin çakımlarıyla sorularımı içtenlikle yanıtladı. Güneş enerjisiyle çalışan bir tekne üretme fikri ne zaman ve nasıl ortaya çıktı? Deniz benim için hep çok önemli olmuştur. nneannem, dört beş yaşlarımdayken çizdiğim balık ve gemi resimlerini hala saklar. Çocukluğumun en heyecanlı zamanları, dedemin dürbünü ile İzmit Körfezi'ne giren gemileri izlemek ve onların resimlerini yapmaya çalışmaktı. Ortaokul yıllarımda arkadaşlarımla evdeki sandalyeleri kırıp onların ahşap parçalarıyla küçük tekneler yapmış ve bunlara oyuncak arabalarımızdan söktüğümüz motorlar takıp havuzda yüzdürmüştük. Birkaç sene sonra, üniversite sınavı açıklandıktan sonra gireceğim bölüm kesinlikle Gemi İnşaatı ve Deniz Bilimleri Fakültesi'ne bağlı Gemi İnşaatı ve Gemi Makinaları Mühendisliği olacaktı. olabilmekti. 2004 yılı Mayıs ayında, hem öğrenmekte olduğumuz teorik bilgileri pratiğe geçirebileceğimiz, hem de başka öğrencileri peşimizden sürükleyebileceğimiz bir fikir geldi aklımıza. İTÜ yazağa Kampüsü içerisindeki gölette güneş enerjisiyle çalışan uzaktan kumandalı küçük teknelerle bir yarışma düzenlemeye karar verdik. Öncesinde biz birkaç araç yapacak ve bu işi öğrenecek, sonrasında bunları da sergileyerek yarışma çağrısında bulunacaktık. Bu küçük tekneleri nasıl yapabileceğimizle ilgili araştırma yaparken, merika Birleşik Devletleri'nde üniversitede okuyan akranlarımızın bizden daha büyük düşündüklerini ve uzaktan kumandalı araçlar değil kendilerinin binip sürdükleri tekneler tasarlayıp Solar Splash isimli bir yarışmada başka teknelere karşı yarıştıklarını gördük. Uzaktan kumandalı tekneler yapmak öğrenci harçlıklarımızdan arttırarak altından kalkabileceğimiz bir fikirken biz de büyük düşünmeye ve ülkemizi bu yarışmada temsil etmeye karar verdik. Bir güneş teknesi nasıl çalışır? The World Championship of Intercollegiate Solar Boating (Dünya Güneş nerjisiyle Çalışan Tekneler Şampiyonası)'na katılmaya karar verdikten sonra yaptığımız ilk iş, yarışma organizatörlerinden yarışmanın kurallarını öğrenmemiz ve yapılmış olan diğer teknelere ait raporlara ulaşmamız oldu. Kısa bir süre içinde sadece bu yarışmanın katılımcıları değil dünyada yapılmış olan, ulaşabildiğimiz tüm güneş enerjisiyle sonrasında elde ettiğiniz elektrikle akülerinizi şarj etmek için bir akü sarj devresine ve akülerdeki elektrikle motorunuzu istediğiniz hızlarda sürebilmek için de bir motor sürücü devresine ihtiyaç duyarsınız. Bunun dışında bu elektrik motorunun çalışma rejimlerine uyum sağlayan bir dümen sistemine ve yapmak istediğiniz hıza uygun bir de pervaneye ihtiyacınız vardır. Sizler önce Nusrat ile dünya üçüncülüğü ve ardından da Muavenet ile dünya ikinciliğini kazandınız. Bu projeler nasıl hayata geçirildi? Bu projelere başladığımızda her birimiz yeni üniversite öğrencisi olmuş gençlerdik. Öğrenim görmeye henüz başladığımız alanlarımızda çok da bilgi sahibi değildik ama düşününce şöyle diyorum; dünyadaki en güzel şey bir konuyu biliyor olmak. ğer bir konuyu bilmiyorsak bu durumda atılacak en doğru adım, bilgi eksikliğimizi giderecek doğru insanları bulmak, onlardan yardım almak ve ilerlemek istediğimiz yolda rotamızı değiştirmemek olmalıydı. Bizim en büyük başarımız ülkemizde ve dünyada bilgiyi elinde bulunduran insanları çabamızın ciddi olduğuna ikna etmemiz ve bilgilerini bizlerle paylaşmalarını sağlamamızdı. Bu hususta özellikle Yonca-Onuk Tersanesi Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Dr. kber ONUK, tersanenin eski Mühendislik Müdürü Barış Gümüşlüoğlu ve 12 13

tersanenin ndüstriyel Tasarım Şefi Dr. ralp Noyan'a çok şey borçluyuz. Bizlere verdikleri zorlu ödevler sayesinde hayal ettiğimiz bu tekneyi tasarlayıp inşa edecek mühendisler haline geldik diyebilirim. Çalışmalara ilk başladığımız günden bu yana yaptığımız hiç bir çalışmada biz öğrenciyiz, profesyonel değiliz teknenin burası da böyle oluversin demedik. İçimize sinmeyen her parçayı oturup yeniden tasarladık ve imal ettik. Mükemmelliyetçi olmadan başarılı olmak mümkün değil bize göre... 3 yıl süren çok zorlu bir çalışma döneminden sonra teknemizin tasarımını bitirdik, direnç analizlerini, motor ve akü testlerini tamamladık dümen sistemleri ve elektrik devrelerini tasarlayıp imal ettik ve teknemizi suya indirdik. n az bunun kadar zahmetli ve masraflı olan başka bir konu da teknemizin BD'ye nakliyesi, takımın BD seyahati, oradaki konaklaması ve ihtiyaçlarıydı. merika'daki şebeke elektriğinin frekans ve voltajının Türkiye'dekine uymuyor olması, bizim metrik onların ise merikan ölçü sistemini kullanıyor olmaları da göz önünde bulundurulması gereken çok önemli bir sorundu. Teknenin bırakın ana sistemleri her civatasını her somununu bile hesaplayıp yedeklerini yanına almamız gerekiyordu. Sonunda Nusrat'ı merikan sularında kullandık. 5 gün süren yarışma sonrasında yarışmayı izleyenler, Türk gencinin mühendislik kabiliyetlerini gözleriyle görmüş hatta pervanemizden sıçrayan suyla ıslanmışlardı... Tecrübe eksikliğimiz nedeniyle 1000 puan üzerinden 791 puan alarak dünya üçüncüsü olduk. Bunun yanında Manevra tabı Üçüncülüğü, n İyi Görsel Sunum, n İyi lektrik Sistemi Tasarımı, n İyi Güneş nerjisi Sistemi Tasarımı ve n Yüksek Puanlı Çaylak Takım ödüllerini aldık. merika'dan döner dönmez yarışma esnasında kazandığımız tecrübeler doğrultusunda yeni bir teknenin tasarımına başladık. Nusrat'ın en önemli sorunu, içindeki her sistemin bizlerin ilk mekanik tasarımlarımızı oluşturuyor olmasıydı. Bu prototip sistemler toplamda çok ciddi bir ağırlığa ulaşıyorlardı. Teknemizi daha süratli yapabilecek en önemli değişikliklerden biri toplam ağırlığı (deplasman) azaltmamızdı ve biz yeni bir teknenin imalatı, 3 yeni dümen sistemi, yeni bir kokpit tasarımı, yeni direksiyon sistemi tasarımları yaparak toplam ağrılığı yaklaşık % 40 azalttık. Tabii sistemler de artık bizim çıraklık dönemi eserlerimiz yerine kalfalık dönemi eserlerimiz haline gelmişlerdi ve çok daha verimli ve estetik olmuşlardı. Nusrat'ın 21 knot olan azami süratini yeni teknemizde 26 knota çıkardık ve Nusrat'ın 5 knot olan ekonomik süratini ise 8 knota çıkardık. Yeni tasarımımız olan bu teknede sadece verimi ve sürati yükseltmekle kalmamış aynı zamanda estetiği de uç bir noktaya taşımıştık. Bu teknemizin ekonomik süratini arttıran çok önemli bir başka gelişme ise Türkiye'de bir ilke beraber imza attığımız Calibre CNC Pervaneleri firmasıyla tanışmamız oldu. Firmanın ortaklarından Tezcan Doğangönül ve Bora Belgü ile İTÜ öğretmenlerinden Doç. Dr. li Can Takinacı'nın danışmanlığında ülkemizde bir ilki gerçekleştirdik ve CNC freze kullanarak pervane imalatı gerçekleştirdik. Nusrat'ta kullandığımız döküm pervanelere kıyasla çok yüksek bir verim elde ettik. Teknemizin rekabet edebilirliğinin yükseltilmesinde bu çok önemliydi. Yine, rma Diş Deposu firmasının desteğiyle firma Genel Müdürü Mekki Kutlu'nun yakın ilgisiyle kendi tasarımımız çok yüksek verimli bir şanzımanın CNC freze ile imalatını gerçekleştirdik. Teknemizdeki her parçanın tekneye özel olarak ve mühendisliğin sınırlarında tasarımlanması sayesinde hayal ettiğimiz gibi bir tekneye ulaşabildik. Bir başka çok önemli konu ise bu yeni teknemize verilecek isimdi. Yonca-Onuk.O. Tersanesi Müdürü mekli lbay Sayın Orhan Gencer ile bir sohbetimiz sırasında bahsettiği Muavenet Muhribimizin vurulması ile ilgili hadiseden çok etkilenmiştim daha sonra bunu takım arkadaşlarımla da paylaştım ve merika tarafından vurulmuş bir gemimizin ismiyle merika'da bir yarışmaya katılmak bize çok anlamlı geldi. Bunun yanında artık geri dönüşü olmayan bir seçim yapmış olduk. Teknemize bu ismi verdikten sonra artık başarılı olmaya mecburduk... Şanssızlıklarımız da olmadı değil. Örneğin Mart ve Nisan aylarında bitmek bilmeyen yağmurlar bizim göl kenarındaki çalışma alanımızı hiç de konforlu olmayan bir hale soktu. Tasarımladığımız parçaların imalatını ve ardından montajını ve son olarak da testlerini yapabilmek için aylar boyunca çamurun içinde çalışmamız gerekti. ma inanın bunları söylerken gözlerim doluyor... Ne vakit yüzümden akan terleri silmek için şöyle bir doğrulsam takım arkadaşlarımın tek bir amaç uğruna nasıl da birleştiklerini onların yüzlerindeki kararlı ifade ve derin konsantrasyonlarından anlayabiliyordum. Bu inanç, bu azim ve bu inat sayesinde Muavenet adına yakışır bir tekneyi ortaya çıkarabildik. Bu proje size ve ekip üyelerine nasıl bir deneyim kazandırdı? Bu sene takımımıza çok sayıda yeni arkadaş aldık. Geçtiğimiz yıl Nusrat ile yarışan altı kişilik ekipten dört kişi devam ederken gemi inşaatı mühendisliği, elektrik ve kontrol mühendisliği, makina mühendisliği ve endüstri ürünleri tasarımı bölümlerinde okuyan yeni üyeleri bazı mülakat ve elemelerin ardından takıma kattık. İTÜ Güneş Teknesi Takımı'nın en eski üyeleri olan rsin Demir, nishan Özcan, Berkin Kılıç ve beni en çok mutlu eden şey de yaptığımız her aşının tutmuş olması. Takımımızı ve teknelerimizi hatta daha da önemlisi bizim bu projeye başladığımızdan bu yana öğrendiklerimizi bizden sonra projeyi üstlenebilecek yeni arkadaşlara devrediyoruz. Takımımızın Gemi Mühendisleri Metin ksu, fe Koçtürk ve İbrahim lbayrak; Makina Mühendisliği ekibinden İrfan Kaya; lektrik takımından Tuğrul Yıldırım ve mrah damey; ndüstriyel Tasarımcımız Hüseyin Turhan çok kısa sürede takıma uyum sağladılar ve Muavenet'in inşaasıyla ilgili üstlerine düşenin de fazlasında bir emek harcadılar. Yarışmanın bizim için önemli bir dezavantajı da yarışa dünyanın diğer tarafından katılıyor olmamız. merika ve yakın ülkelerden katılan takımlar yarışa birkaç gün kalana kadar tekneleri üzerine çalışmaya devam edebiliyorlar ve yarıştan hemen sonra da teknelerini geliştirmeye devam edebiliyorlar. Bizimse yarıştan yaklaşık 1,5 ay önce teknemizin her şeyini tamamlamış ve testlerini bitirmiş olarak konteynıra yükleyip merika'ya yolcu etmemiz gerekiyor ve ardından da ancak 1,5 ay sonra teknemize ve ekipmanlarımıza kavuşup yeniden çalışmaya başlayabiliyoruz. Bu yüzden bu sene bir yandan Muavenet'i imal ederken diğer yandan 2009 yılında yarış için tasarlayacağımız yeni teknenin tasarımı ile ilgili çalışmalar yaptık. Şimdilik gizli tuttuğumuz bu tasarımımız dünyada henüz gelişmekte olan bir hidrodinamik forma dair olacağı için birçok direnç deneyinden sonra istediğimiz performansı elde edeceğimizi sanıyoruz. Sistemli bir şekilde yapacağımız bu testlerin ardından yayınlayacağımız makalelerin de bu tarz teknelerle ilgili olan ciddi bilimsel boşluğu dolduracağını umuyoruz. Bunun yanında, bir güneş enerjisiyle çalışan tekne yapmak sadece bir gemi inşaatı mühendisi veya sadece bir elektrik mühendisinin altından başarıyla kalkabileceği bir konu değil. Bu yüzden çalışmamızı disiplinlerarası bir yapıda yürütmemiz gerekti. Bu da başka mühendislik dallarıyla yakın temas kurmamızı ve onların meslekleri hakkında bilgi sahibi olmamızı sağladı. Projenin bize en büyük getirilerinden biri bu oldu diyebilirim. Bir aracı başından sonuna tasarlamış ve uluslararası bir yarışmaya katılmış olmamızın, başta CD-CM, tasarım, imalat gibi mühendislik yeteneklerimizin gelişmesine çok büyük faydası oldu. Tabi uluslararası ticaret, proje yönetimi, halkla ilişkiler gibi konularda da çok tecrübe kazandık. Bunları birebir yaşayarak öğrenmiş olmamız okulda kazanamayacağımız bazı özelliklerdi. Farklı dallarda ödül kazandınız. Sizi, yarışan diğer ekiplerden farklı kılan neydi? Hangi özelliklerden ve farklılıklardan dolayı kazandınız bu ödülleri? Solar Splash 2008 yarışmasında kazandığımız ödülleri iki gruba ayırmak mümkün. İlk grup teknemizin yarıştığı etaplarda en iyi zamanları yapmış olması sayesinde kazandığımız, diğer grup ise teknenin tasarımı, inşaası, maliyeti, takımın iş planlaması vs. gibi dallarda yarışma organizasyonu içindeki her biri konusunda uzman jüri üyelerinin oylamaları sonucunda verilen ödüllerdir. Bu sene İTÜ Güneş Teknesi Takımı olarak Muavenet'le aldığımız ödülleri şöyle sıralayabiliriz; Second Place Overall (Genel Toplamda Dünya İkinciliği); Yarışmanın her etabında yarışıp her etapta iyi puanlar toplayıp 1000 puan üzerinde 963 puan aldık. Teknemiz hem iyi bir ekonomik sürate hem iyi bir azami sürate sahipti hem de çok iyi manevra yapabiliyordu. Yani tasarımda bir tür optimizasyona ulaşmıştık. First Place Slalom (Manevra tabı Birinciliği); Teknelerin oldukça dolambaçlı bir parkuru tamamlamalarının istendiği bu etapta Muavenet hem kendi form ve dümenleme özellikleri hem de sürücüsü rsin Demir'in pilotaj kabiliyeti sayesinde en iyi zamanlamayı yaptı. Second Place Sprint (Sürat tabı İkinciliği); Yarışdaki en heyecanlı etaplardan biri olan sprint etabında teknelerin düz bir parkuru en kısa zamanda bitirmeleri isteniyordu. Muavenet 300m'lik bu parkuru 26.50 saniyede tamamladı. Second Place ndurance (Dayanıklılık tabı Üçüncülüğü); Yarışmanın en uzun süren etabı olan ndurance etabında tekneler 2 saatlik bir zaman dilimi içinde bir parkurun çevresinde olabildiğince fazla tur atmaya çalışıyorlar. Second Place Qualifying (Qualify tabı İkinciliği); Bu etapta asıl yarışlar başlamadan önce teknelerin yarışlar için uygun olup olmadığına ve sürücülerin tekneye olan hâkimiyetlerine bakılıyor. Daha sonraki yarıştaki kulvar sıralamaları da bu etapta alınan sonuçlara göre yapılıyor. Second Place Visual Display (n İyi İkinci Görsel Sunum); Yarışma sırasında her takım kendine ayrılan çadırda ülkesi, okulu ve teknesi ile ilgili tanıtımlar yapıyor. Biz bu sene koca bir ekranda teknemizin inşaası sürecinde çekilmiş fotoğraf ve videolardan oluşan filmimizin yanı sıra Türkiye'nin tarihi ve doğal güzellikleriyle de ilgili filmler gösterdik ve Türkçe şarkılar dinlettik. Çadırımızı 14 15

ziyaret eden konuklara Türk lokumu ikram ettik ve ülkemiz hakkında bilgiler verdik. Most Improved Team (Kendini n Çok Geliştirmiş Takım Ödülü); Nusrat'taki sistemlerimizi çok geliştirerek Muavenet'e uyguladık ve yapılan tüm değişiklikleri hem üç boyutlu olarak bilgisayarda hem de hazırladığımız posterler aracılığıyla tanıttık. Bu geliştirme çalışmalarımız jüri üyeleri tarafından övgüyle karşılandı. Hottest Looking Boat (n Güzel Görünümlü Tekne Ödülü); Bazı kimseler tarafından n Seksi Tekne Ödülü olarak da dilimize çevrilen bu ödül ise teknenin dış görünüşüne dair bir ödül. Bu sene bu ödülü bize vermeselerdi darılırdık doğrusu Çünkü Nusrat'ın gerek görüntüsü ve gerekse inşaasında kullanılan malzeme çok özeldi. Most Commercially Viable Hull (Ticari Uygulumaya n Uyumlu Tekne Ödülü); Belki de ödüller arasında bizi en çok gururlandıran ödül buydu. Bu ödüle layık görülmemiz, insanımızın Türk gencine ve Türk mühendisine güvenmesi gerektiğinin bir ispatıydı bizce... Projeyi gerçekleştirirken maddi olarak kimlerden destek aldınız? Sponsor bulabildiniz mi? Projeyi gerçekleştirmek ne kadara mal oldu? Muavenet'in yüksek teknoloji kompozit imalatı ile ilgili yine na Sponsorumuz Yonca-Onuk.O. Tersanesi'nden ciddi bir yardım aldık. Onların sağladığı malzemeleri ve sistemleri kullanarak ve yol göstermeleri ile teknemizi karbon elyaftan imal edebildik. Karbon elyaf çok yüksek dayanıma sahip ve çok hafif bir malzeme. Tersanede üretilen Sahil Güvenlik teknelerinin aramid elyaf ile beraber ana malzemesini oluşturan bu elyaf türünün dünyada asıl kullanım alanı uzay araçları. Bu malzemenin Türkiye'de işlenebiliyor olması bile büyük bir gelişme iken bizim teknemizi bu malzemeden imal edebilmiş olmamız çok büyük bir şans. Bu sayede Muavenet çok çok hafif bir kabuk ağırlığına sahip olarak imal edilebildi. Muavenet'in imalatını ve testlerini okulda tamamladığımızda takımımızın BD'ye ulaşımı, BD'deki masraflar için bir bütçemiz bulunmuyordu. İşte bu anda sadece bir öğrenci sıfatıyla yazdığım bir mektup Savunma Sanayii Müsteşarımız Sayın Murad Bayar tarafından okundu ve müsteşarlığımız aracılığıyla bütçemizin bu kalemleri için finansman bulmamız mümkün oldu. Muavenet ile Savunma Sanayii Müsteşarlığımız'ın desteğiyle yarışacak olmamız da bizim için ayrı bir gurur oldu. RMK Marine ve Dearsan Tersaneleri'nin bizi finansman olarak desteklemeleri, Marintek Deniz ve Yat firmasının teknemizin denizcilik ekipmanları, aküleri ve çok önemli elektronik devrelerimizle ilgili yaptıkları yardımları oldu. Teknemizin ve ekipmanlarımızın BD'ye nakliyesini geçen yıl olduğu gibi bu yıl da Turkon Holding üstlendi. Türk Hava Yolları, resmi ulaşım sponsorumuz olarak bize indirimli biletler sağladı. Türk Loydu Vakfı'nın takımımıza vermiş olduğu destek sayesinde İTÜ Gemi İnşaatı ve Deniz Bilimleri Fakültesi'nde bizim için ayrılan odamızda, teknemizde kullanmış olduğumuz yüksek teknolojik devreleri imal edebileceğimiz ve bunların testlerini yapabileceğimiz bir elektrik motoru deney labortuarı kurduk. Calibre CNC Pervaneleri, rma Diş, Gümüşel Rulman ve Merve Makina'nın Tanrı yüz çevirmemişse bizden Kısa bir ömürdür dilediğim kdeniz'de bir fırtınada Birbirimize sarılmış Tadı damağımızda bir ölüm... MRCN BLIĞI Keşke bir balık olsaydın... Pembe bir mercan balığı... Seni görebilmeme tek engel; ciğerlerimdeki nefes. Hemingway'in ihtiyar balıkçısı gibi takılsaydım peşine! Ya da; ben de bir balık olsaydım. M.C.ÖZDN katkılarıyla teknemiz için tasarlamış olduğumuz dümen sistemlerini ve pervaneleri imal etmemiz mümkün oldu. Bunlar dışında hocalarımız Prof. Dr. Ömer Gören, Yard. Doç. Dr. Osman Kaan rol, Doç. Dr. li Can Takinacı, Prof. Dr. Yücel Odabaşı, Doç. Dr. Haydar Livatyalı, Doç. Dr. Vedat Temiz bizlere akademik anlamda çok önemli desteklerde bulundular. Bunun yanında tekrar altını çizmem gerekirse Dr. kber Onuk, Barış Gümüşlüoğlu, Dr. ralp Noyan, Tuğgeneral li kdoğan ve Mekki Kutlu Muavenet projemizde çok önemli profesyonel yardımlar ve yönlendirmelerde bulundular. Sizler aracılığıyla bu isimlere tekrar tekrar teşekkür etmek istiyoruz. Bu arada sizin fotoğrafçılık sanatına ilgi duyduğunuzu, gerçekten çok hoş fotoğraflar çektiğinizi bunun yanı sıra şiir yazdığınızı da öğrenmiş oldum. Kısaca özetleyecek olursam eğer bir yanınız bilime gönül vermişken öteki yanınız buram buram sanat kokuyor. Bizler, sizlerle gurur duyduk Münir Cansın Özden. Bilim adamı olma yolunda kararlı ve azimli bir biçimde ilerliyorsunuz. Sanat zaten sizin yüreğinizde filizlenmiş. Yolunuz her zaman açık olsun çıkçası kendi adıma sizlerle onurlandığımı bir kez daha söylemek istiyorum. Sizler bu ülkenin ışıklı çiçeklerisiniz. Bu söyleşi için çok teşekkür ederim. 16

Yusuf TOPL Osmanlı'dan sonra Gemlik Tarihi nadolu Selçuklu Devleti'nin son zamanlarında Bizanslılar karşısında, bir hudut muhafızı olarak atanan rtuğrul Bey'le birlikte yeni bir Türk devleti daha tarihte parlamaya başlamıştır. Selçuk hükümdarı, rtuğrul Bey'e fethedeceği yerlerin mülkiyetini vermişti. rtuğrul Gazi, fetihlerdeki başarıları ve iç idaredeki düzeni sayesinde kısa zamanda beyliğinin nüfus ve kudretini çevresine tanıtmıştır. rtuğrul Bey'in ölümünden sonra yerine geçen küçük oğlu Osman Bey'le birlikte devletin tarihe mal olan hakiki adı ortaya çıkmıştır. 1257 yılında, skişehir'den İnegöl'e kadar bütün şehirleri Osman Bey hâkimiyeti altına almış ve Bizans tekfurlarını birer birer kendine bağlamıştı. Bursa'nın arazisinin verimliliği ve ihtişamı Osman Bey'in de dikkatini çekmişti ancak Bizans İmparatoru ne pahasına olursa olsun bu şehri yeni kurulan Türk devletine kaptırmak istemiyordu. Ordusunu yeni silahlarla donatan Osman Bey, askerini ilk başta İznik üzerine göndermişti. Yapılan çetin savaş sonucunda İznik'i alamayan Osman Bey geri dönmek zorunda kalmış ancak yolları üzerinde bulunan bazı kaleleri almayı başarmıştı. Her yıl biraz daha güçlenen ve hudutlarını İstanbul ve Bursa'ya doğru genişleten Osmanoğulları artık Bursa'yı almaya kesin karar vermişlerdi. Selçukluların çökmesinden sonra ordunun bir kısmı Osmanlı Devleti ordusuna katılmış ve Osman Bey yeni gelen ordusuyla birlikte İznik üzerine yeniden yürüyerek İznik'i fethetmeyi başarmıştır. Bu arada çok yaşlanan Osman Bey, şiddetli bacak ağrıları savaşmasına engel olduğundan yerine oğlu Orhan Bey'i bırakarak Yenişehir bölgesinde istirahata çekilmiştir. (1320) Orhan Bey tahta geçer geçmez babasının son arzusunu gerçekleştirmek için Bursa'yı kuşattı. ncak Bizans'tan çok rahat destek alan Bursa aylarca süren kuşatmaya rağmen teslim olmadı. Kale; Bizans'tan yardım gördüğü için kuşatmaya karşı durabilmiştir. Osman Bey İstanbul'dan gelen yardımları engellemek üzere, oğlu Orhan Bey'e kıyı taraflarının alınmasını emretmişti. Bunun üzerine Orhan Bey en güvendiği komutanlarını yanına alarak (kçakoca ve Kara Timurtaş) Mudanya ve Gemlik'i kuşattı. Mudanya fazla dayanamayarak Miladi 1321'de teslim oldu. ncak zamanın Kios şehri yani Gemlik güçlü savunma olanakları nedeniyle 1334 yılında alınabildi. Orhan Bey Bursa'nın boş olan semtlerine Türk ailelerini yerleştirdi. Umurbey kasabası bir köy olarak o zamanlar kurulmuştur. Orhan Bey zamanında Bursa ve çevresindeki şehirler her alanda büyük gelişme göstermiş; ticaret, ziraat ve sanayi bakımından Bursa, Bilecik, Yenişehir, İznik ve Gemlik şehirleri için altın çağlar yaşanmaya başlamıştır. yrıca deniz kuvvetlerini güçlendirmek amacıyla İzmit, Gemlik ve Gelibolu'da tersaneler kurulmuştur. Osmanlı Devleti'nin denizciliğinde büyük hizmetleri görülen Gemlik, yükselme devrinde gemi yapım şehri olarak önem kazanmıştır. Daha sonraki yüzyıllarda zeytinciliği, kozacılığı ve kıymetli mermerleriyle Osmanlı Devleti'nin çok ilgi gören bir şehri olmuştur. Duraklama ve gerileme dönemlerinde memleketin her yerinde olduğu gibi Gemlik de ihmal edilmiş; tersanenin yeri bataklığa dönmüş, sarayları ve abideleri süsleyen mermerleri yok olmuştur. 1789'da III. Selim devriyle Türk yurdu her alanda olduğu gibi denizcilik alanında da yeni düzeltmelere kavuşmuştur. III. Selim, Fransa'dan getirttiği mühendislere Gemlik tersanesinin inşasını yeniletmiş ve kısa zamanda körfezde yeniden gemiler yüzmeye başlamıştır. 19. yüzyılın ünlü bilim adamlarından dil bilimci Sami Bey, Kamusül lam adlı eserinde Gemlik ile ilgili şu bilgilere yer vermektedir: Hüdavendigâr (Bursa) vilayetine bağlı Gemlik; 5147 nüfuslu bir ilçedir. Nüfusunun çoğunluğu Rum'dur. Güzel ve sağlam bir limanı, tersaneye ait havuz ve el tezgâhları, bir camisi, bir medresesi, bir rüştiyesi (ortaokulu), Rumların özel kız ve erkek okulları, üç kilisesi, iki manastırı ve pamuktan mamul bir cins döşemeliğe özgü el tezgâhları vardır. İlçenin başlıca ihracatı krom külçesi ile krom tozudur. n önemli ithalatı da petroldür. Tarihi pek eski olan ilçe, tarihte rgonot adıyla anılır. Memalik-i Osmaniye adlı eserinde Gemlik'ten bahseden li Cevat Bey de ilçenin adıyla ilgili şu bilgilere yer verir: Yörenin eski adı Kios'tur. Kasabanın eski tarihine ait bilgi yok denecek kadar azdır. Şimdiki Gemlik adının Bursa'da yapılan ve çoğu bu kasabada satılan ipek gömlekler dolayısıyla 'gömlek' sözünden geldiği sanılmaktadır. Osmanlı Devleti I. Dünya Savaşı'nda yenilince ilçemiz de nadolu'daki bir çok yer gibi itilaf devletlerince işgale uğramıştır. İlk işgal girişimi 30 Haziran 1920'de İngiliz birliklerinin Gemlik Limanı'na yanaşmalarıyla başlamıştır. İngilizlerin şehre inmesini engellemek isteyen Dr. Ziya Kaya, Kaymakam Mehmet Cemil Bey ve Yüzbaşı İbrahim Bey'in İngiliz komutana, Kasabanın büyük çoğunluğu Rum, her yere benzin tenekeleri yerleştirdik. ğer ısrar ederseniz ateşleyeceğiz, demeleri üzerine İngilizler çıkarma yapmaktan vazgeçmişlerdir. ncak bu girişimden bir hafta sonra 6 Temmuz 1920'de İngilizler tekrar körfeze gelerek karadan ve denizden yaptıkları saldırı sırasında şehrin kritik yerlerini bombalamışlardı. Her ne kadar karşılarına Şube Reisi ve Jandarma Komutanı Yüzbaşı İbrahim komutasındaki Kuvayı Milliye diye adlandırabileceğimiz silahlı siviller çıktıysa da şehrin üzerinde uçan İngiliz uçakları Kuvayı Milliye mensubu halkın korkup Katırlı köyüne doğru çekilmelerine neden oldu. Şehir savunmasız kalınca da İngilizler önce Hükümet Konağı'nı ardından skerlik Şubesi'ni işgal edip şehre yerleşmişlerdir. Umurbey önlerine kadar ilerleyen İngiliz askerleri şehre içeriden ve dışarıdan giriş çıkışı yasaklamışlardı. Ne var ki İngilizler kenti işgal ettikten kısa süre sonra şehri, 8 Temmuz'da Bursa'yı işgal eden Yunanlılara bırakarak çekildiler. İngilizlerin işgal ettikleri bütün bölgeleri Yunanlılar devraldılar. Köyler ve Umurbey kasabası dahil Müslüman halkın elindeki silahları, av tüfeklerini, büyük çaptaki bıçakları, ziynet eşyalarına varıncaya kadar toplayan Yunanlılar; ilçedeki rmeni ve Rumlara karışmamış hatta onlara her çapta tüfek, tabanca vermişlerdir. Foti, Yorgi ve Simon adlı çete liderlerinin komutasında ve Yunan korumasında silahlanan rmeni ve Rum çeteleri Osmanlı jandarmasının silahsızlanmasından yararlanarak çevre köyleri basmışlardır. Halkın eşyalarını almışlar, köyleri yakmışlar, yollarda para ve mallarını gasp ettikleri insanlara her türlü işkenceyi yaparak öldürmüşlerdir. Bu çeteler, 1920 yılında önce Umurbey ve çevre köylerinde, 1921 baharında ise özellikle Küçük Kumla, Karacaali, Narlı, Kapaklı, Fıstıklı, Sultaniye, İhsaniye, Mecidiye, Hamidiye, Muratoba köyleriyle rmutlu kasabasında önemli ölçüde can ve mal kaybına sebep olmuşlardır. Baskına uğrayan köylerin halkı ile Orhangazi yöresinden gelerek Gemlik'e sığınan Müslüman Türk halkı, itilaf devletleri tarafından oluşturulan uluslararası bir kurulun raporu üzerine İstanbul'a nakledildi. Bunlar, ancak Kurtuluş Savaşı'ndan sonra köylerine dönebilmişlerdir. 1920'de Gemlik şehir nüfusunun büyük çoğunluğu Hıristiyan Osmanlı vatandaşlarından oluşmaktaydı. Bu yüzden Yunanlıların korumasındaki çeteler daha çok köy ve kasabalarda faaliyet göstermişlerdir. İzmir'in işgalinden sonra oluşan Reddi İlhak hareketine Gemlik'te yaşayan Müslüman halk yeterince katkı sağlayamasa da Dr. Ziya Kaya ve Mustafa Necati gibi bazı aydınların bireysel çabalar gösterdikleri görülmektedir. Hatta Dr. Ziya Kaya, dahiliye nazırını eleştirip düelloya davet ettiği gerekçesi ile tutuklanarak Bekirağa bölüğüne kapatılmıştır. Sivas Kongresi'nden sonra Müdafaa-i Hukuk örgütlenmesi tüm olumsuzluklara rağmen gecikerek de olsa gerçekleştirilmiştir. Bu çalışmaların daha çok Umurbey'de olduğu belirtilmektedir. 1920 başlarında İstanbul'da toplanan Osmanlı Mebusan Meclisi'ne çekilen bir telgrafın altında Müdafaa-i Hukuk şubesi başkanı Rüstem Bey'le beraber üyeler Cavit ve Mehmet Beyler'in de adları bulunmaktadır. Bunların dışında Bekirağa bölüğünde tutuklu bulunan Dr. Ziya Kaya ve Hasan Rıza'nın adları da muhtelif yerlerde Müdafaa-i Hukuk cemiyeti şubesi üyesi olarak geçmektedir. Gemlik; 10/11 ylül 1922 gece yarısı kanlı çatışmalardan sonra Halit Paşa (Karsıalan) komutasındaki Kocaeli Grubu tarafından işgalden kurtarılmıştır. Yunan askerlerinin Mudanya taraflarına doğu çekilmesiyle 6 Temmuz 1920'den beri işgal altında bulunan Gemlik 12 ylül 1922 sabahına şanlı ordumuzun zafer şarkıları eşliğinde girmiştir. Bu çatışmalarda şehit düşen Mehmetçiklerimizden Yüzbaşı Cemal Bey'in mezarı Gemlik'tedir. yrıca adı bir ilköğretim okuluna verilmiştir. Kurtuluş Savaşı'ndan sonra Gemlik'te yaşayan bütün Hıristiyanlar, Lozan ntlaşması sonucunda uygulanan nüfus mübadelesi ile şehri terk etmişler. Bunların yerini Yunanistan'dan gelen göçmenler almıştır. Kurtuluş Savaşımızın önderi, Cumhuriyetimizin kurucusu, Türk İnkılabının mimarı Ulu Önder tatürk; Yalova'dan Bursa'ya her gelişinde Gemlik yakınından geçmişse de ilki 4 Temmuz 1934 ve ikincisi 1 Şubat 1938 olmak üzere iki kez Gemlik'i ziyaret etmiştir. İkinci ziyaretinde adını bizzat kendi verdiği Sunğipek Fabrikası'nın açılışını da yapmıştır. Fabrika bu gün üniversite binası olarak kullanılmaktadır. 19

CRUISING ( Gemi Turu) aha önce hiç cruise yolculuğu yapmadıysanız neden vrupa, DKarayipler, Bahamalar ve Meksika'daki bölgelere heyecan dolu gemi turuyla başlamıyorsunuz? İlk kez cruise gezisi yapmanın heyecanını, muhteşem limanları ziyaret ederek tadın. Gemide size sunulan bitmek bilmeyen aktivite, eğlence ve yemek seçenekleriyle birkaç güne ne kadar çok şey sığdırabildiğinize siz de şaşıracaksınız... Gözlerinizi birkaç saniyeliğine kapatın. Yüzer lüks bir otele hatta küçük bir şehir içinde, dünyanın en güzel denizlerine, en güzel kentlerine yolculuk ettiğinizi hayal edin. İşte cruising en kısa bu şekilde özetlenebilir. Cruise yolculuğuna katılanlar, tatillerine koca bir dünyayı sığdırır, unutulmaz anlar yaşar. Her gün başka bir limanda, yeni bir kentte uyanırlar. Üstelik büyüleyici bir atmosferde, her türlü konfor ve eğlence içinde dinlenirken yol alarak, eşsiz manzaraların tadını çıkartırlar. Gemilerde yolculuğunuz boyunca, güvenliğiniz için her türlü donanım mevcuttur. n son teknolojiye sahip günümüz gemileri "Cruise Lines International ssociation" tarafından belirlenen uluslararası standartlarda inşa edilmiştir. Bu kurallar çerçevesinde, periyodik olarak tüm gemilere bakım yapılmaktadır. yrıca gemiler, hidrolik stabilazor adı verilen ve geminin dalgalardan sallanmasını minimuma indiren bir sisteme sahiptir. Son teknolojiye sahip yön bulma techizatıyla donatılmış olan gemiler,.b.d.'de bulunan dünyanın en büyük Hava Durumu Bilgisayar Sistemine bağlıdır. Böylece kötü hava şartlarında, gemiler o bölgeye girmeyecek şekilde başka bir rota izlerler. Kabinler; süit, balkonlu veya verandalı, deniz manzaralı ya da iç kabin gibi çok farklı seçeneklere ayrılmıştır. Günümüz gemilerindeki kabinler en az 4-5 yıldızlı lüks otel odalarındaki konfora sahiptir. Çocuğunuz hangi yaşta olursa olsun, yüzmekten, spor yapmaktan, oyun oynamaktan hoşlanıyor ise eminiz gemi seyahatinde çok güzel vakit geçireceklerdir. Siz de gönül rahatlığı ile kendi tatilinizin tadını çıkartabilirsiniz. Gemi seyahatleri tek başına seyahat eden kimseler için de ideal bir tatil biçimidir. Çünkü yeni insanlarla tanışmak son derece kolaydır. Hatta çoğu gemide yalnız seyahat edenler için bazı özel partiler düzenlenir. Gemi seyahatleri, balayına çıkmak isteyen çiftler için de eşi olmayan bir alternatiftir. Baş başa yemekler, güvertede gün batımında dolaşmak ve yıldızların altında dans etmek, çiftler için gemi seyahatini romantik ve unutulmaz bir tatile dönüştürmektedir. 20 21

ZMNIN YRISI YŞINDKİ GÜL KIRMIZISI KNT PTR Kraliyet ailesinin kullanmış olduğu otomobil ve motosikletlerin sergilendiği Kraliyet Otomobil Müzesi gezilebilir. Bir başka günü Vadi Rum'a ayırmak gerek. Genelde Jeep Safari ile gezilen vadi bir taraftan çölün tüm karakteristiğini yansıtırken, diğer taraftan binlerce yıldan bu yana çöl rüzgârlarının oluşturduğu kum kayalarının rengârenk görüntülerini izlemek ve fotoğraf çekmek mümkündür. Göz alabildiğince uzanan çölde zaman zaman önünüze çıkan ve bazen de sıradağlar biçiminde uzanan kum kayaları güneş ışığında çok ilginç görüntüler oluşturmaktadır. rap kültüründe eğlence denilince ilk akla gelen şey müzik ve danstır. Tur şirketleri genelde akşam yemeklerinde ülkenin kültürünü tanıtmaya yönelik olarak çoğu zaman bu tür eğlenceler düzenlemektedir. Bu programlarda ses ve saz sanatçıları kendi öz müziklerinin tüm güzelliklerini sergilerken yerel folkloru da tanıma fırsatı bulursunuz. Resmi adı Ürdün Haşimi Krallığı olan Ürdün, kuzeyde Suriye, doğuda Irak, güneyde Suudi rabistan, güneybatıda Kızıldeniz, batıda da Filistin ve Lut Gölü ile çevrili bir Ortadoğu ülkesidir. Resmi dini İslam, dili rapça'dır. Nüfusu yaklaşık 6 milyon kişidir. Halkın % 95'i Sünni Müslüman, % 5'i Hıristiyan'dır. Ürdün parlamenter sisteme dayalı krallık rejimiyle yönetilmektedir. 1992'de çıkarılan bir kanunla siyasi partilerin kurulmasına izin verildi. Üyeleri dört yılda bir yapılan seçimlerle belirlenen 80 üyeli bir parlamentosu, 40 kişilik de bir senatosu vardır. Hıristiyanlara parlamentoda % 10 oranında kontenjan tanınmaktadır. Ülkenin tarihi geçmişi, Vadi Rum, Petra ve Lut gölü gibi merak edilen tarihi değerler ile çöl, turistleri bölgeye çekmektedir. Gemport ekibi olarak biz de geçtiğimiz aylarda bu değerli tarih hazinesini görüntülemek üzere Ürdün'e gittik. Ürdün'ün başkenti mman'da Kral bdullah Camii, Bizans döneminden kalma kilise, tarihi kalıntılar, meviler döneminden kalma saray ve Doğu Roma İmparatorluğu döneminden kalma amfiteatr görülmeye değer yapıtlardır. yrıca, PTR 2 bin yıllık bir sırrı saklıyor Ürdün çölleri. Sapasağlam ama insansız evler, gülkurusu rengindeki kayalara oyulmuş dev binalar, hiç ummadıkları anda şiddetli bir sesle helak olan Semud kavminin feci akıbetini fısıldıyor ziyaretçilerine. Hakkında çok şey yazılan, kutsal kitaplarda yer alan ve arkeologların ciltler dolusu eserler yazdığı antik kentin cazibesi merakla birleşerek sizi çöle çekiyor. Kelime anlamı Yunanca taş, Lazca uzak ülke olan Petra; Ürdün'ün Lut Gölü ile kabe Körfezi arasındaki toprakları üzerinde yer alır. M.Ö. 400 ile M.S. 106 yılları arasında Nebatilere başkentlik yapan Petra, Roma İmparatorluğu tarafından işgal edilene kadar başkent olarak varlığını sürdürmüş, M.S. 400 yıllarından sonra deprem ve ekonomik sıkıntılardan dolayı gözden düşmüş ve zaman içinde unutulmuş antik bir kent niteliğindedir. Bu görkemli antik kenti, Şam üzerinden Mısır'a giden İsviçreli seyyah Johann Burckhardt keşfederek yüzlerce yıl süren uykusundan uyandırmıştır. Haçlı Seferleri'nin ardından tarihin derinliklerine gömülen ve unutulan Petra, Burckhardt tarafından yeniden keşfinden sonra arkeologların başlıca çalışma alanları içerisinde yer aldı. Kayıtlara göre M.Ö. 4. yüzyılda bütün Mezopotamya'yı tehdit eden Perslerden kaçan Nebatiler, ulaşılması çok zor olan Musa Vadisi'ne sığınırlar. Petra ve Nebati halkı zeki ve pratik; kendi ulusuyla sınırlı kalmayan, yabancı kültür etkilerine açık insanlardır ve bu özellikleriyle ortaya yeni bir kültür çıkarırlar. Oyma anıtlara bakıldığında, klasik (Grek- Romen), Mısır, Mezopotamya ve yerel stillerin etkilerinin hepsi bir arada fark edilebilir. Kısacası Petra yerli ve yabancı etkilerin bir buğusudur. Zikzak şeklindeki kaldırım yolları, zirai terasları, su toplama sistemleri, resim ve tapınaklarıyla Nebatiler, çöl düzlüğünün ve uçsuz bucaksızlığının içinde yer yer kayalarla oyulmuş, aralarına dolanmış, üzerlerine çıkmış taştan bir şehir inşa ederler. Ölü Deniz'in 80 km güneyinde, rap çölünün kenarındaki bu şehrin dört bin kişilik amfiteatrı, tapınakları, sarayları ve mezarları vardır 22 23

ki bunların tamamı kaya bloklarının oyulması suretiyle inşa edilmiştir. Putperestlikleri ile bilinen Nebatiler, tanrıları Duşara için dev tapınaklar inşa etmişlerdir. Yaklaşık 100 kilometre kare alana yayılan Petra'yı hakkıyla gezmek, tüm tepelerine tırmanıp, tüm vadilerinde yürümek istiyorsanız dört beş günü gözden çıkarmak gerekiyor. Şehri şöyle bir gezmek bile birkaç güne ancak sığabilir. ntik Yunan ve Roma uygarlıklarıyla çağdaş olan Petra her iki kültürün mimarisinden ve sanatından fazlasıyla etkilenmiştir. Petra kentini gezmeye başlamadan önce sizi küçük bir köy karşılar. Tüm geliri Petra üzerine kurulu Wadi Musa Köyü küçük pansiyonlarla doludur. Hatırı sayılır bir parayı ödeyerek antik kente girdiğinizde etrafınızı saracak at kiralayan kişilerle sıkı bir pazarlık yapmakta yarar var. ntik kentin ilk göze çarpan unsuru obelisk mezarlar olacaktır. Yaklaşık 40 adet bu tip mezar bulunmaktadır. rdından l Madras adı verilen kutsal alana ulaşılıyor. Nebati tanrılarından Duşara'ya kadar adakların adandığı bu alan sunaklar ve yazıtlarla doludur. Buradan sonra kendinizi dar bir geçitte buluyorsunuz. Yaklaşık üç kilometrelik bu kanyon, kaya masifinin tektonik hareketler sonucu yarılmasıyla oluşmuş bir koridordur. Kayaların yüksekliği zaman zaman 300 metreyi buluyor. Grilerin ve sarıların birbirine karıştığı karanlık geçit bitmeye hazırlanırken kayalara dantel gibi oyulmuş sütunlu dev bir yapı çıkar karşınıza. Bu Petra'nın en büyük süprizlerindendir. dını korsanların buraya define sakladığını anlatan 19. yüzyıl hikâyelerinden alan Hazine aslında bir anıt mezardır. Yüksekliği 40 metreyi bulan iki katlı yapı define avcılarının da gazabına uğramıştır. Petra'nın merkezine yaklaşırken mezarların, anıtların sayısı artıyor. ntik tiyatroya gelmeden başlayan ve arkasına doğru devam eden mezarlık, Tiyatro Nekropolü diye biliniyor. Doğal bir yamaca yaslanmış 8 bin kişilik antik tiyatro tipik bir Yunan eseri. ntik tiyatrodan sonra ise şehrin merkezi sayılan sütunlu yol geliyor. Bölgede yaşayan bedeviler buraya Firavunun Kızının Sarayı adını takmışlar. ma ne tarihi ne de arkeolojik olarak bu adın bir karşılığı yok. Burada Petra'nın en görkemli bölümlerinden birisi olan Nebati krallarının kaya mezarları yer alıyor. Siz kırmızı kayalardaki görkemli mezarları incelemek isterken bir şeyler satmaya çalışan bedevi çocuklardan yakanızı kurtarabilirseniz taş merdivenlerden zirveye kadar çıkıp etkileyici manzaranın tadını çıkarabilirsiniz. Biraz tırmanmayı ve terlemeyi gerektiren yolun sonunda ise l Deir yani manastır var. Bu dev yapı, Bizans devrinde kilise olarak da kullanılmış. Yapının batısında Wadi raba'yı, güneydoğusunda Musa Vadisi'ni ve Hazreti Harun'un mezarının bulunduğu Harun Dağı'nı göreceksiniz. Bir diğer tırmanış ise Madbah Dağı'nın üzerine yapılacak. Kutsal yoldan bir buçuk saatlik çıkış sizi Petra'nın en kutsal alanına, hayvanların kurban edildiği dak Meydanı'na getirecek. Daha ileride ise diğer tarihi kalıntılar var. ğer Petra'ya uçaktan bakarmış gibi bakmak istiyorsanız Umm l Biraya tepesine tırmanmak gerekiyor. ma hemen söylemek gerek bu tırmanış dar ve antik bir yoldan yaklaşık 3 saatte yapılıyor. Petra'da döneceğiniz her köşe, izleyeceğiniz her patika sizi yeni bir kaya mezarına ya da kült merkezine götürecektir. Her yer süprizlerle dolu; zaman zaman mimariye hayran kalıcak, zaman zaman böyle bir medeniyetin nasıl olup da ansızın, geride hiçbir iz bırakmadan ortadan kaybolduğunu anlamaya çalışarak derin düşüncelere dalacaksınız. ma her şeye rağmen çöl sıcağının bunaltan havasına inat serin ükoridorlarda yürürken Petra'yı görmüş olmaktan memnun ayrılacaksınız. rdün'de dikkat çeken diğer nokta; bir Ortadoğu Ülkesi için beklenilmeyecek kadar çok batılı turistin olmasıdır. Üstelik hemen hepsi sualtı turizmi için çok cazip mercan denizlerini değil de kayıp şehir Petra Harabeleri'ni görmek için buradalar. Çarşı ve pazarlarda, üzerinde kayalara oyulmuş şehrin görüntüleri yer alan tişörtler ve benzeri hediyelik eşyalara rastlayabilirsiniz. Şişelerin içine renkli kumlardan türlü desenler yapılarak satılan biblolardaki renklerin hepsi gerçektir ve bu bölgeden çıkmaktadır. Dünyaca ünlü sinema ve dizi filmlerine de ev sahipliği yapan gizemli şehir 6 ralık 1985'te UNSCO tarafından Dünya Kültürel Mirası listesine dahil edilmiş, 7 Temmuz 2007'de Dünyanın Yedi Harikası'ndan biri olarak seçilmiştir. Bu görkemli kanyon, kayaların rengi nedeniyle Rose City olarak da bilinir. Son yıllarda buraya araçla giriş yasaklaklandığından develerin sırtında ya da tercihen fayton veya bisiklet kiralayarak yapacağınız Petra sokaklarındaki yolculuğunuz sizi bir film setinde gibi hissettirir. n büyük kusuru; kusursuz olmak olan Petra'ya ziyaretçi sayısı da sınırlı tutulmaktadır. 24

Güçlü KYRL İmparatorluktan Cumhuriyete Kâğıt Paranın Öyküsü Yapı Kredi Vedat Nedim Tör Müzesi, dünyanın ilk Frig sergisinden sonra bu kez de kâğıt paralar üzerine kapsamlı bir sergiye ev sahipliği yapıyor. İmparatorluktan Cumhuriyete Kâğıt Paranın Öyküsü adlı sergi, 29 Mayıs 31 ğustos 2008 tarihleri arasında ziyaret edilebilecek. Yapı Kredi Vedat Nedim Tör Müzesi, Yapı Kredi'nin 1944 yılında kuruluşundan bu yana kültür sanat alanlarında yaptığı çalışmalar ve kültür varlıklarımızı koleksiyonlar halinde toplayarak bilim yararına sunma amacının sonucunda kurulmuş bir müzedir. 01 1992 yılında müze kurulduğundan bu yana gelişen para koleksiyonunda kâğıt altına alınmış, tescillenmiş eser sayısı 55.000 adettir ve yayınlanmış katalogları tüm dünyada nümismatik literatürde referans gösterilmektedir. Müze zamanla bu koleksiyonları sergileyerek ve katalog halinde yayımlayarak bilim dünyasına hizmet ederken bir yandan da koleksiyonculuğu teşvik etmiştir. Kendi koleksiyonlarının dışında arkeoloji, etnografya ve teknoloji tarihi konularında sergiler açarak bilim adamlarının danışmanlığında tarihin bir alanına dikkat çekmektedir. Dünyada tek örneği bulunan el yazması ve faizli kaimeler, ordu kaimeleri, belediye paraları, çok dilli paralar, kilise paraları, tatürk ve İnönü resimli paralar, sergide anlatılan öykülerin kahramanları olarak karşımıza çıkmaktadır. Sergide, kâğıt paralar ve karşılığı değerler, zamanın uluslararası ekonomik olayları Prof. Dr. li kyıldız'ın ve Güçlü Kayral'ın metinleri eşliğinde sunuluyor. Kâğıt paranın nesnel varlığının yanında, günlük ve ekonomik yaşamdan fotoğraflar, kartpostallar, hisse senetleri, antetli şirket faturaları ve tanıtım kartları gibi arşiv belgeleri de sergiye renk katmaktadır. ynı zamanda sergilenen paraların fotoğraf ve öyküleri Osmanlı para politikaları tarihine ışık tutacak niteliktedir. Tedavül demeyen Banknotlar Türkiye'de ilk kağıt para 1840 yılında Osmanlı Padişahı bdülmecid döneminde tedavüle çıkarılmıştır. Kaime adı verilen ilk kâğıt paralar, gayet ilkel yöntemlerle; elde yazılarak üretilmişlerdir. ncak bu el yazması 02 27

03 GRÇK SHT 04 05 06 kaimeler kolaylıkla taklit edilmelerinden dolayı çok kısa ömürlü olmuşlardır. Devlet derhal matbaada bastığı kâğıt paraları devreye almıştır. ncak Osmanlı mali yönetiminin sahip olduğu çağın gerisindeki matbaa teknikleri bir yere kadar yeterli olabilmiştir. Kâğıt paralar, Tanzimat reformlarının finansmanını sağlamaya yönelik bir iç borçlanma aracı olarak düşünülmüştü. Piyasada tedavülde bulunan ve dahilî borçlanma aracı olan eshamlardan daha cazip olabilmeleri için %12,5 faizli ve sekiz sene süreli olarak çıkarıldılar. Faizli kaimeler, ilk başta hazineye gelir sağlayan başarılı bir araç gibi görünse de iş faizlerin ödenmesine geldiğinde, hükümet sıkıntıya düşmeye başladı. Kalpazanları yarattığı sorunlar ve altın lira karşısındaki değer kaybı üst üste geldiğinde hazine bu kâğıt paralardan kurtulma çarelerini aramaya başlamıştır. Günümüz banknotlarına benzeyen ilk kâğıt para ise Birinci Dünya Savaşı sırasında kullanıma alınmıştır. vrakı Nakdiye olarak isimlendirilen bu paraların basımı, Osmanlı'nın o zamanki müttefikleri olan lmanya ve vusturya'nın matbaalarına devredilmiştir. vrakı Nakdiyeler Cumhuriyetin ilk yıllarına kadar kullanımda kalmıştır. 1923'te kurulan Cumhuriyet yönetiminin ilk kâğıt parası, İngiltere'de bastırılarak, ralık 1927 yılında tedavüle çıkarılmıştır. Harf devriminden önce olduğundan, bu paralar eski Türkçe ve Fransızca olarak basılmışlardır. Banknot basımı, kullanılan kâğıt teknolojisi ve taklidi önleyici özel güvenlik tedbirleri nedeniyle, bir ihtisas işi olarak değerlendirilmektedir. Türkiye bu ihtisası uzunca bir süre edinememiş, yüksek maliyetlere katlanarak paralarını İngiltere, merika ve lmanya gibi ülkelerden ithal etmek durumunda kalmıştır. Devlet banknot matbaasının kurulması ve ilk yerli banknot basımı 1958 yılında gerçekleştirilebilmiştir. İngiliz Kalpazanlığı Sahte paralar yalnızca kalpazanlar tarafından basılmış değildir. Devletler de gerek Birinci, gerek İkinci Dünya Savaşlarında karşı ülke ekonomilerini felce uğratmak için sahte paralar basmışlar; bunları çeşitli yollarla düşman saydıkları ülkelere sürmüşlerdir. Bu sahtekârlıklar zincirinin bizi ilgilendiren halkası ise Birinci Dünya Savaşı'nda, Osmanlı ekonomisini çökertmek amacı ile İngilizler tarafından bastırıldığı çeşitli araştırmacılarla kanıtlanmış bulunan Vahdeddin dönemi, 10 liralıklarıdır. 28 Mart 1334 tarihli, arka yüzünde İKİNCİ MİSYON kaşeli Osmanlı 10 lirasının da İngiliz Savaş Konseyi'nce bastırıldığı çeşitli yayınlarda yer almıştır. Ufak Değerli Gayrı Resmi Kâğıt Paralar ve Pul Paralar Kâğıt paralar, dolaşıma çıktığı ilk andan itibaren bir takım problemleri de beraberinde getirmişlerdir. Yanlış finansal uygulamalardan biri de kâğıt paraların çoğunlukla yüksek küpürlerde basılması, halkın ihtiyacı olan ve günlük alışverişlerde kullandığı küçük küpürlerin ihmal edilmesidir. Zaten az sayıda basılan gümüş ve bakır sikkeler, karşılığı eriyen kâğıt paraların yanında bir tasarruf aracı olarak kullanılmış ve tedavülden kaldırılmıştır. Bu konuda devletin yeteri kadar duyarlı davranmaması ya da başka bir değişle geçerli ve kalıcı bir çözüm üretememesi sonucunda, alışverişlerde kilitlenme noktasına varan büyük sıkıntılar oluşmuştur. Çözümü ise mağdur olanlardan gelmiştir. snaf, fırıncılar, pazarcılar ve yapılan bağışlarla ayakta duran ibadet yerleri ve dernekler gibi bazı kurumlar yaşamlarını devam ettirebilmek için kendi çarelerini geliştirmek durumunda kalmışlar ve ufak değerli kâğıt paraları (kâğıt jetonlar, para biletler diye de adlandırılmaktadırlar) tedavüle sürmüşlerdir. Zaman olarak; söz konusu paraların tedavül etmeye başlaması 1876-1880 dönemlerine rastlamaktadır. Takip edilen süreler içinde hükümet zaman zaman çeşitli uyarılar ve ceza yaptırımları ile bu tedavülleri önlemeye çalıştıysa da ciddi bir çözüm geliştirmediğinden buna engel olamamış ve özellikle yüzyılın ilk yıllarında uygulamalar yoğunlukla devam etmiştir. Bu küçük para sıkışıklıklarına yönelik son uygulamalar damga ve posta pullarının arkalarına karton yapıştırılarak bozuk para haline getirilmesi ve tedavüle çıkarılması olmuştur. 'Para pul oldu' deyiminin konuşma dağarcığımıza girişinin kaynağı budur. Bu pulların basımından sonra yerel yönetimlere şirketlerin ve Belediyelerin bastırmış olduğu kağıt paraların toplatılması ve bunların yerine pul paraların kullanılması talimatı verilmiş ve gayrı resmi paraların kullanılmaması sağlanmaya çalışılmıştır. TDVÜL DMYN BNKNOTLR Resim 01: İkinci emisyon %12 faizli 100 kuruş. Maliye Nazırı Musa Saffeti mühürlü. (Yapı Kredi Koleksiyonu) Resim 02: Sultan II. bdülhamid döneminden sahte para. (Yapı Kredi Koleksiyonu) Resim 03: 1928 yılında tedavüle verilen1 lira, Cumhuriyet Dönemi. Resim 04: İnönü döneminde basılan paraların içinde ilk ve tek 50 kuruşluk kupür bulunaktaydı. İNGİLİZ KLPZNLIĞI Resim 05-06: 28 Mart 1918 tarihli kanunla tedavüle verilen 10 liralık banknotun gerçeği (resim 05) ve sahtesi (resim 06). (Mehmet Gacıroğlu Koleksiyonu) PUL PRLR Resim 07-08-09: Pul paralar. 07 08 09 28 29

bdülhak Şinasi Hisar'ın Boğaziçi Yalıları kitabı Nice 20 Yıllara... Marmara Üniversitesi Fransızca Kamu Yönetimi 20. Yılını Kutluyor İstanbul Boğazı'nı kimi sanat tarihçileri, inci bir gerdanlığa benzetirler. İDO'nun minönü-rumeli Kavağı vapuruna binip özel Boğaziçi turuma başlarken ne kadar haklı olduklarını gördüm. Birkaç kez davet aldığım Prof. Dr. Gül İrepoğlu'nun rehberliğinde Taç Vakfı (Türkiye nıt Turizm Değerlerini Koruma Vakfı) ve Trans Orient Turizm işbirliğiyle düzenlenen, rguvan Zamanı Boğaziçi Yalıları ve Boğaziçi Balıkları gezilerine keşke katılsaydım diye de düşünmeden edemedim. Tarabya kıyılarına gelince Marmara Üniversitesi Fransızca Kamu Yönetimi Bölümü'nü görüp uzaktan selamladım. slında amacım Boğaziçi'nden çok boğazı süsleyen bu kurumdan söz etmek. Belki bir başka yazıda bir başka 'inci'yi ve balıkları anlatmak Hikmet LTINKYNK Marmara Üniversitesi Fransızca Kamu Yönetimi 20. Yılını Kutluyor Marmara Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi'ne bağlı olan bu bölüm, tam 20 yıldır burada öğretim yapıyor. Fakültenin öğretim yapan 11 bölümünden biri. dresi çok kısa: Kefeliköy Caddesi 8, Tarabya. TÇ'ın turları ya da başka turlar boğazdan geçerken burayı görürler mi, buraya uğrarlar mı bilmem, ama benim yolum on yılda iki kez buraya, İpsilanti Yalısı'na düştü. İpsilanti Yalısı diyorum, çünkü yalılar tarihindeki adı bu. Fransızca Kamu Yönetimi'ni iki ziyaretimde çok şey öğrendim, çok olumlu anılarla ayrıldım. İki önemli paneli yönettim. Önce bunlara değineyim istiyorum. Dedim ya buranın tarihteki adı İpsilanti Yalısı. 19. yüzyılda Yeniköy ve Tarabya zengin Rum armatörlerin yalılarıyla doluymuş, yerli Yeniköy ve Tarabya halkı da balıkçılık yapan yoksullarmış. İpsilanti ailesi ise, birkaç gemisi olan armatörlerdenmiş. Tuna-Karadeniz-Kırım arasında narenciye, odun, tahıl taşımacılığı yapıyorlarmış. Yalı, el değiştire değiştire sonunda Fransa'nın Yazlık Büyükelçiliği olmuş. Gel zaman git zaman, yıkık dökük bir durumdayken bundan 20 yıl öncesi, 1988'de Fransa-Marmara Üniversitesi işbirliğiyle üniversitenin Fransızca Kamu Yönetimi binası olarak kullanılması protokole bağlanmış. İşte bu süre galiba bu yıl ya da gelecek yıl doluyor. Üniversite öğrencileri kültürel etkinliklerini genellikle Nisan-Mayıs aylarında yoğun olarak ortaya koyarlar. kademik yılın sonudur. Dersler, sınavlar ya bitmiş ya bitmek üzeredir. Mezuniyet günlerinin sevinci son sınıflar için başlamıştır. Tatil ayrılığı hüznü kimi öğrencileri üzse de büyük çoğunluk ders yükünden kurtulmanın rahatlığını yaşar. İşte böyle bir ortamda Fransızca Kamu Yönetimi de 1998 Bahar Şenlikleri kapsamında 29 Mayıs 1998'de Gençlik ve debiyat konulu bir panel düzenlemişti. Ben de yazar arkadaşlarımla ilk kez o gün gelmiştim. O sıralar Milliyet Yayınları'nın çıkardığı Yaşasın debiyat adlı aylık bir dergi yönetiyordum. Dergi olarak da amacımız edebiyatı sevdirmek, yaygınlaştırmaktı. Panelde gençlik ve edebiyat ilişkisini tartıştık. Vardığımız sonuç, gençliğin edebiyatla ilişkisi sorunlu olsa da durum umutsuz değildi, biçiminde ortaya çıktı. Benim yönettiğim bu panelde rdal Öz, Demirtaş Ceyhun, Feyza Hepçilingirler ve sra Zeynep konuşmacı olarak yer almışlardı. radan 10 yıl geçtikten sonra 30 Nisan 2008'de yine yazar sanatçı arkadaşlarım gemen Berköz, nver ysever, Nuray Çiftçi ve Raşit Yakalı'yla birlikte bu kez Sanat-Siyaset ilişkisini masaya yatırdık. Önce son sınıf öğrencilerinden Pelin Boga'nın fotoğraf sergisinin açılışı yapıldı. Sonra da öğretim üyelerinin, öğrencilerin soru ve açıklamalarıyla da katkıda bulunduğu panel konusunu ele aldık, çok yararlı sonuçlar ortaya koyan biçimde düzeyli bir tartışma programı gerçekleştirdik. Siyasal iktidarların sanata neden karşı olduklarını çözümlemeye çalıştık. Bu panelde de sonuç şuydu, siyasetçi yönetmek ister, ama sanatçı başkaldırır, karşı çıkar! Konuyu güncel sanat olaylarıyla örneklemeye çalıştık. Sanatın dili Sanatın nasıl doğduğunu araştıranlar, öncelikle sanatın prehistorik çağlardan kalan eserlerini 'ilkel sanat' olarak tanımlarlar. Öte yandan bu tanım günümüzde çağdaş düzeye ulaşamamış, gerikalmış, gelişmemiş, tıpkı prehistorik koşulları yaşayan toplulukların ortaya koyduğu sanat için de kullanılmaktadır. 'İlkel sanat', zamanın doğa koşullarına uyum sağlarken ortaya koyduğu aletlerdi, araçlardı, bunlar işlevseldi, ondan yarar umuluyordu. Yaptığı balta, onun savunması ve avlanması için bir yarar sağlıyordu. Zamanla sanata dönüştü. Örneğin eline taşı alan ilk insan, onu yontarak hem ateşi buldu, hem de çakmaktaşı haline getirdi. Buna uyguladığı teknikle balta yaptı, cilalayıp keskin aletler haline getirdi ve çok uzun zaman sonra da piramitleri dikerek dâhi sanatçılığını ortaya koydu. Bu zaman dilimi sanatın dilini ortaya koyan süreçtir. Sanatın değişik dalları olduğuna göre, her dalın ortaya çıkış öyküsü de farklıdır. Onun için de sanatın dili, öncelikle o sanatın kullandığı malzemeyle ilgilidir. Burada sanatın dilini belirleyen malzeme olmaktadır. İşte İpsilanti Yalısı bir sanat ve tarih eseri olmanın yanında yükseköğretime yaptığı evsahipliğiyle bambaşka bir işlevi yüklenmiştir. 28 Haziran 2008'de Kamu Yönetimi Kulübü Nice 20. Yıllara dileğiyle Kamu Yönetimi öğrencisi olma sevincini tüm mezunlarıyla paylaşıyor. Siyasetin dili Mademki sanatın dilinden söz ettim, siyasetin dilinden de söz etmesem olmaz. Siyasetin dili siyasetçinin kimliğine kişiliğine ve gününe göre değişir. Bu dil her ne kadar seslendiği kitlenin geleceğine yönelik 'vaad edici','umut verici' ise de bunu gerçekleri altüst ederek, herkesin duygularını okşayarak yapar. ma aslolan, kalıcı olan sanattır, sanatın da siyasetin de bıraktığı kalıcı izdir. Her iki panel sonrası da kendi kendime siyasetçiyle sanatçının el ele vermesiyle ne güzel şeyler yapılabileceğini düşündüm. Ya da siyasetçinin sanatçılar içinden çıkmasını Yıllardır öğrenci yetiştiren bu bölümün bu mekândaki son akademik yılı mı? Son dersler mi veriliyor? Belki de bu yüzden binanın dıştan harap, yıkılacakmış, içi boşmuş gibi görünen silueti insanı kederlendiriyor, tüm neşesini kaçırmaya yetiyor. Bir tatil günü, çöl sıcaklarıyla kavrulan İstanbul'da kendimi bir vapura atmış, biraz serinlemek, biraz düşünmek, biraz boğazın eşsiz güzelliğini seyretmek istiyordum. Ne zaman ki bu yalnız kalmış, terk edilmiş binayla göz göze geldim, canım sıkıldı. Tüm sevincim kayboldu. Yüzüm asıldı. Galiba bu seferden pek tat alamayacaktım. Öyle oldu. Durdurun vapuru inecek var, diyemedim. Desem de zaten komik olurdu. Mecburen bu Boğaziçi turumu tamamladım. Belki başka bir turda daha az hüzün veren bir yalıyı anlatmayı denerim. Üstat bdülhak Şinasi Hisar'dan yardım alarak. Şöyle diyor üstat Bütün bu yalılar eski Boğaziçi hâtıralarını sayıklarlar; içlerinde, çok ihtiyarlamış bazıları sanki masal veya ninni söylerler; bazıları da, geçmiş bütün bir ömrün destanını anlatır gibi mahzur görünürlerdi. (*) Bana kalırsa, Fransızca Kamu Yönetimi cıvıl cıvıl, ama İpsilanti Yalısı mahzun Boğazın mavi köpüklü sularına bakarken boğaz güzelliğini yansıtan şarkılardan şiirlerden başka bunları da düşündüm Fotoğraflar Hikmet ltınkaynak (*) bdülhak Şinasi Hisar, Boğaziçi Yalıları/Geçmiş Zaman Köşkleri, Bağlam yayınları, Birinci basım: kim 1997, 144 sayfa 30 31

Cumhuriyet tarihinde doğmuş, yaşamış, ölmüş, yaşayan ne kadar heykeltıraş varsa tek başına onların yaptıkları eserlerin iki katını yaptığı söylenen sanatçı Prof. Dr. Tankut Öktem rof. Dr. Tankut Öktem 1940 yılında Konya'da doğdu. 1962 yılında lmanya'da Shone Wald Porselen Fabrik'de stajlarını tamamladı. 1965 yılında bitirdiği İ.D.T.G.S.Y.O (İstanbul Devlet Tatbiki Güzel Sanatlar Yüksek Okulu) Seramik Bölümüne Pbir yıl sonra asistan seçildi ve 1970 yılında öğretim üyeliğine geçti. 1974-1975 yılları arasında Seramik Bölüm Başkanlığı, 1980-1982 yılları arasında İstanbul Devlet Tatbiki Güzel Sanatlar Yüksek Okulu Müdürlüğü yaptı. 1983-1985 yılları arasında Tatbiki Güzel Sanatlar'ın Marmara Üniversitesi oluşundan sonra Heykel Bölümünü kurdu ve ilk Başkanı oldu. 1986'dan bu yana Profesör olarak öğretim üyeliğini sürdüren Prof. Dr. Tankut Öktem, 1993-1996 yılları arasında Seramik-Cam Bölümü Başkanlığını, 1999'a kadar Fakülte Senatörlüğünü ve YÖK Sanat Milli Komitesi Marmara Üniversitesi Temsilciliğini yapmıştır. Çok sayıda eseri ve ödülü bulunan Prof. Dr. Tankut Öktem 1999 yılında Devlet Sanatçısı seçilmiştir. 1973 yılına kadar modern heykeller yapan, 1970'li yıllarda figüratif çalışmalara başlayan ünlü heykeltıraş Öktem, daha sonra çok figürlü anıtlar yapmaya yöneldi. nıtlarında Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşu ve Milli Mücadele yıllarını konu edinen sanatçının eserleri arasında, dünyanın en yüksek üçüncü anıtı olan Kuvayi Milliye ve tatürk nıtı (Manisa), tatürk ve Harbiyeli nıtı (nkara), Çanakkale Şehitliği'nde yer alan Yaralı sker nıtı, masya Tamimi nıtı, Zonguldak Maden İşçileri nıtı, Kastamonu Türk Kadınları nıtı, Balkan Savaşı nıtı (Tekirdağ Çorlu), Magosa Büyük Özgürlük nıtı, tatürk-inönü-fevzi Çakmak nıtı (Dumlupınar), Nazım Hikmet Heykeli (İzmir), Uğur Mumcu nıtı (İstanbul), Denizkızı Heykeli (Muğla), Piyade tatürk nıtı (İstanbul) ve Seul'deki Sevgi nıtı bulunuyor. Prof. Dr. Tankut Öktem son olarak kendisi gibi bir trafik kazasında hayatını kaybeden Barış karsu'nun heykelini yapıyordu. 6 ralık 2007 tarihinde Üsküdar'da geçirdiği trafik kazası sonucu hayatını kaybetmiştir. Türkiye'nin ilk kadın veterineri olan annesinin desteğiyle küçük yaşlarda heykeller yapmaya başlayan Tankut Öktem, heykele olan yeteneğini hocası Hakkı Karayişitoğlu'nun sayesinde geliştirmiş ve 3. sınıfta Dünya Genç Heykeltıraşlar yarışmasında birinci olmuştur. 1973'ten sonra kendime yeni hedefler seçtim. Hiçbir yerde çalışılmamış eserler yapmak ve çok büyük zorluklar, kahramanlıklar sonucunda kurulan Cumhuriyet'in öykülerini gelecek nesillere aktarmak istedim. Bu görevi bana kimse vermedi, kendi kendime böyle bir görev üstlendim. Yaptığım her heykeli, bir tanrı buyruğu gibi yapmaya başlarım. Heykeldeki kahramanımı yaparken adeta onu yaşarım. Onların duygularını yaşamaya çalışırım. İfadeye çok önem veren bir sanatçıyım, ama çağdaşım. Modern heykeller yapma mecburiyetinde de hissediyorum kendimi, ama halkımın heykeli daha iyi anlayabilmesi amacıyla hem çağdaş yorumlar ortaya koyuyorum hem de ifadeye güç katarak, kuvvetlendirerek, Cumhuriyet anıtlarını yapıyorum. 32 Prof. Dr. Tankut Öktem'in bazı ödülleri: 3. Uluslararası 1990 Böblingen Belediye Meydanı Heykel Yarışması Birincilik Ödülü, 1988 Seul Kültür Merkezi Sevgi nıtı Güney Kore Başarı Ödülü, 1983 rdek tatürk nıtı ile İkincilik Ödülü, 1974 Gazi Magosa Özgürlük nıtı ile Birincilik Ödülü, 1973 Kırkpınar nıtı dirne ile Birincilik Ödülü.

frika'nın İçlerine Yolculuk 1853 56, 1871 72, 1874 77 Bir sırta vardık. rkaya bakıp onun uzakta gittikçe silikleşen gri karaltısını seyrettim, çünkü zihnimde çakan bir önsezi ya da uyarı yüzünden ona son defa bakıyormuşum izlenimine vardım. Yutkunarak büyük kederimi içime gömdüm ve başımı çevirip önümde ilerleyen kervanın peşine takıldım. H. M. STNLY,14 MRT 1872 frika'nın en büyük kâşiflerinden ikisi 10 Kasım 1871 günü öğleden hemen sonra, Tanganika Gölü'nün kıyısındaki Ujiji'de ilk kez bir araya geldi. Bu buluşma tarihe, çok az tanınan Galli Henry Morton Stanley'nin saygın İskoç misyoneri Dr. Livingstone, sanırım sizsiniz sözleriyle selamladığı an olarak geçmişti. Irmağı'nın kolu olabilecek bir ırmağın çıkıp çıkmadığını anlamaktı. Günlüklerindeki anlatımlar, birbirleri üzerinde bıraktıkları derin ve kalıcı izlenimleri yansıtır. Her ikisi de Kelt kökenli mütevazı bir ailedendi ve zorlu bir çocukluk dönemi yaşamıştı. Her ikisi de kıtanın bir kenarından diğer kenarına bakir frika'nın içlerinde yürüyerek olağanüstü yolculukları gerçekleştirdi. Zambezi'nin Kuzey Kıyısından Tete Kasabasının Görünümü, Thomas Baines. Bu ressam ve Kâşif, 1858-59 Zambezi seferinde Livingstone'a eşlik etmişti. Livingstone 1853'te kıyıdan kıyıya seferine girişmeden önce, bir aslan tarafından yaralanmış (1844) Kalahari'yi aşarak Ngama Gölü'nü bulmuş (1849) ve şağı Zambezi'yi dolaşmıştı (1851). Zambezi Irmağı civarında karısıyla ve ailesiyle birlikte yerleşebileceği hastalıksız yerlerin sayısı çok azdı. na hedefi iç kesimlere varacak bir yol açmak tı. Cape Town'dan yola çıktıktan sonra, bir misyoner merkezi için uygun bir yer bulmak üzere kuzeye doğru yürüdü. yrıca frika'nın batı kıyısında denize ulaşan bir geçit bulunup bulunmadığını öğrenmek gibi bir hevesi vardı. Dostu olan Sekeletu adlı bir kabile şefinin yanına verdiği 27 Makololo erkeğiyle birlikte, batıya yönelerek bataklıklardan ve sık ormanlardan geçti. Kafile cengel ortamı, hastalık, açlık ve düşman kabileler gibi engellerle dolu 2.415 km'lik yolu altı ayda aşarak, tlas Okyanusu kıyısındaki Luanda'ya vardı. Sağlığı bozulmuş olan Livingstone, bir İngiliz donanma yüzbaşısından kendisini İngiltere'ye götürme davetini aldı. ncak o, geçmişte köle ticaretine karşı mücadele etmiş bir kişi olarak, yanındaki Siyah adamları öyle bir yerde terk edemeyeceğini kavradı. David Livingstone'un frika seyahatlerinde kullandığı sekstantlardan biri. Bu alet daha sonra Stanley tarafından Livingstone'un kızına verildi. Dr Livingstone sanırım sizsiniz. Stanley 10 Kasım 1871'de Tanganika Gölü kıyısındaki Ujiji'de karşılaştığı Livingstone'u bu ünlü sözlerle selamlamıştı. O buluşmaya kadar, Livingstone'un kaybolduğu sanılıyordu. frika'yı 1841'den beri dolaşan David Livingstone 1871'de artık kâşiflik ömrünün sonuna yaklaşıyordu. Stanley'nin muhabirlik ve kâşiflik kariyeri ise henüz yeni başlıyordu. Livingstone'u bulduktan sonra Britanya'ya dönen Stanley, zamanla tanınan bir kişi haline gelecekti. frika'nın göbeğinde, bir mango ağacının gölgesinde gerçekleşen bu ünlü buluşma, frika'yı keşif pelerininin bir kuşaktan sonraki kuşağa devredilişi olarak görülebilir. Livingstone ve Stanley, Britanya'nın hâlâ frika'nın süregelen coğrafi esrarlarından birçoğunu çözmekle yoğun olarak uğraştığı bir dönemde bir araya geldiler. Üç ayı birlikte geçiren iki adam, Tanganika Gölü'nün kuzey yarısını dolaştılar; amaçları gölden Nil LIVINGSTON'UN KIYIDN KIYIY KŞİF SFRİ Glasgow dışındaki Blantyre kasabasında bir Presbiteryen olarak yetiştirilen Livingstone'un çocukluğuna damgasını vuran şey azim ve inatçılıktı. ilenin yedi çocuğundan biri olarak, hayatta başarılı olmak için çabuk öğrenmesi ve sıkı çalışması gerektiğini kavradı. Daha on yaşındayken pamuk fabrikalarında haftanın altı günü sabah altıdan akşam sekize kadar çalışmaya başladı. Her akşam küçük aile evine döndükten sonra da gece yarısına kadar kitap okuyup eğitimini geliştirdi. Bu kararlılığın karşılığını doktorluk diploması alarak ve Londra Misyoner Derneği'ne kabul edilerek gördü. frika'ya ilk kez gittiği 1840'ta, Robert Moffat'ın Güney frika'daki Kuruman misyonuna katıldı. dını 1855'te Livingstone'un koyduğu Victoria Çağlayanı. Yerel halk burayı Gürleyen Duman olarak anmaktaydı. Livingstone kıyıdan kıyıya seferiyle frika'yı batıdan doğuya aşan ilk kişiydi. rtık kaybolduğunun sanıldığı bir sırada onu arayıp bulan Stanley, daha sonra kıtayı başka bir güzergâhtan aştı. 34 35

Henry Morton Stanley'nin. M. Merrick tarafından yapılmış portresi. Kongo'nun Fang savaşçıları; Kingsley'nin çektiği bir fotoğraf. Fangların ürkütücü bir şöhreti vardı. Geri dönen Livingstone, tekrar iç kesime yöneldi ve bataklıklar üzerinden Sesheke'ye doğru ilerledi. Sürekli ıslak havayla boğuşurken, uyumak için çok az kuru yer bulabildi. Yakalandığı ateşli romatizmadan dolayı sağırlaşmanın eşiğinden döndü. Timsahlar, suaygırları ve düşman kabileler karşısına çıkan diğer tehlikelerdi. Sonunda Şef Sekeletu imdadına yetişti, ona erzak ve ayrıca Zambezi Irmağı boyunca aşağıya inerken eşlik edecek 120 adam verdi. Livingstone Kasım 1855'te doğuya doğru yola çıktı ve 80 km kadar sonra yerel halkın Gürleyen Duman anlamında Mosi Oa Tunya olarak andığı muhteşem bir çağlayana rastladı. Ona Victoria adını verdi. Zambezi boyunca yolculuğunu sürdürdü ve Mayıs 1856'da Hint Okyanusu kıyısındaki Quilimane'ye vardı. Makololo kabilesine mensup yol arkadaşlarını Tete'de emin ellere bıraktıktan sonra, deniz yoluyla Britanya'ya gitti. Londra'ya varışında, Kraliyet Coğrafya Derneği bütün frika kıtasını batıdan doğuya doğru aşmasından dolayı onu altın madalyayla onurlandırdı. Yaptıkları, daha önce başka hiç kimsenin başaramadığı bir işti. STNLY'NIN FRİK SFRİ Stanley'nin hayatı zorlu koşullarda başladı. Kuzey Galler'deki Denbigh'de 28 Ocak 1841'de doğdu. sıl adı John Rowlands'tı. nnesi daha doğduğunda onu terk etti ve babasının kim olduğunu asla öğrenemedi. Beş yaşına kadar kendisine bakan dedesinin ölümünden sonra, sert yaşam koşullarının hüküm sürdüğü tipik bir Victoria dönemi kurumu olan St. saph Düşkünler Yurdu'nda 11 yıl kaldı. Livingstone'a benzer bir biçimde, o da yoksul geçmişini ancak sıkı çalışarak geride bırakabileceğini kavradı. Daha 16 yaşındayken tlas Okyanusu'nu aşarak gittiği BD'de yeni bir kişiliğe kavuştu. Henry Stanley adlı bir pamuk tüccarının yanında çalıştı ve daha sonraları onun ismini aldı. Çeşitli işlerle geçen birkaç yılın ardından, New York Herald gazetesinin sahibi James Gordon Bennett, ona bir muhabir olarak adını duyurmasını sağlayacak büyük bir fırsat tanıdı. frika'ya giderek David Livingstone'u bulmasını istedi. Stanley bu işi başardı ve yaygın kanının tersine kâşifin hâlâ hayatta olduğu haberiyle Britanya'ya döndü. rtık başarının tadına varmış ve frika'yı keşif merakıyla tutuşmuş biriydi. Livingstone'un 1873'teki ölümünden bir yıl sonra, Stanley onun bitmemiş keşif çalışmasını sürdürmeye karar verdi. Livingstone öldüğünde, Kongo Irmağı'nın aslında Nil'in bir kolu olduğu görüşünü taşıyordu. Stanley de Victoria Gölü'nün tek bir su kütlesi olup olmadığı sorununu çözmek ve esrarengiz y Dağları nı bulmak istiyordu. Stanley tasarladığı frika seferi için 17 Kasım 1874'te Zengibar'dan yola çıktı. frika kıyılarından iç kesimlere yönelik en pahalı seferdi bu. Yanına vrupalı üç subay, 300 hamalca taşınan sekiz ton donanım ve altı bölüm halinde kesilmiş Lady lice adlı 12 metrelik bir ahşap tekne alan Stanley, batıya yönelerek Victoria Gölü'ne doğru ilerledi. Kuru savan ovalarındaki 100 günlük yürüyüşün sonunda bu gölün kıyılarına ulaştı, Lady lice'i monte ettirdi ve dünyanın ikinci büyük tatlı su gölünü çepeçevre dolaşan ilk kişi oldu. Yaya bir yolculukla vardığı Tanganika Gölü'nün batı yakasını izleyerek en güney noktasına gitti ve yine batı kıyısındaki dönüş yolculuğu Livingstone'u en son gördüğü Ujiji'de noktalandı. Kongo uğraştığı sonraki sınavdı. Kıyısına varır varmaz, hamalları ve donanımı için birkaç kano edindi ve ırmağa açıldı. Yerel kabilelerle sürekli çarpışmalara rağmen, Stanley sebatla ilerledi. Ne var ki, Livingstone'un yanıldığını fark etmeye başladı; ırmak batıya yöneldiğine göre, Nil'in bir kolu olamazdı. Irmağın güneybatıya dönerek tekrar güney yarıküreye geçmesi bu görüşünü doğruladı. Stanley ve ekibi 999 günde 11.265 km yol aldıktan sonra tlas Okyanusu kıyısındaki Banana'ya vardı. vrupalı subayların her üçü de yolda can vermiş ve Zengibar'dan onunla birlikte yola çıkan hamallardan sadece birkaçı sağ kalmıştı. Bununla birlikte, o da Livingstone gibi önce yanındaki Siyah adamları tekneyle tekrar Zengibar'a götürdükten sonra Britanya'ya dönüş için denize açıldı. İKİ OLĞNÜSTÜ DM Livingstone ve Stanley 19. yüzyılda frika kıtasını başarıyla aşan, ayrıca yolculukları sırasında önemli coğrafi yerleri bulan yegâne kâşiflerdi. Birlikte geçirdikleri sürenin çok kısa olmasına karşın, bu iki olağanüstü adam arasında ender bir ilişki kuruldu. Livingstone için Stanley daha önce tanımış olmayı dilediği oğul, Stanley için ise Livingstone asla sahip olamadığı baba ydı. MRY KINGSLY Mary Henrietta Kingsley Batı ve Orta frika'ya iki öncü seyahat yapan bir İngiliz kadın kâşifti. İngiltere'nin Cambridge kentinde 13 kim 1862'de doğdu, hiç resmi eğitim görmedi ve okuma yazmayı evde öğrenerek kendisini yetiştirdi. Uzun bir dönem yatalak annesine baktı. Her iki ebeveyninin öldüğü 1892'ye kadar evde kaldı. O sırada artık 30 yaşındaydı. Kingsley din üzerine araştırmalar yapmak üzere 1893'te Batı frika'ya gitti. Niyeti serüvenlerini kaleme almak ve babası George Henry Kingsley'nin dinsel fetişleri konu alan çalışmasını tamamlamaktı. O dönemde bir kadının tek başına seyahate çıkmasının neredeyse hiç duyulmamış olması onu caydırmadı. Britanya'dan bir yük gemisiyle yola çıkarak, Batı frika kıyı şeridini Sierra Leone'nin başkenti Freetown'dan ngola'daki Luanda'ya kadar dolaştı. rdından Gine'den Nijerya'ya kadar yaptığı kara yolculuğunda, British Museum için böcekler ve tatlı su balıkları da dahil olmak üzere birçok bilimsel örnek topladı. şağı Kongo Irmağı'nın flora ve faunasını inceleyen ilk kişilerden biri oldu. Kingsley ikinci yolculuğuna ralık 1894'te Liverpool'dan Batanga gemisiyle başladı. Sierra Leone'den sonra Gabon'a geçti. Ogooué Irmağı'nın yukarı çığırına önce vapurla, ardından kanoyla seyahat etti. Gabon'un ve Fransız Kongosu'nun ücra yörelerine uğrayan ilk vrupalı oldu. zgınlığıyla ve yamyamlığıyla nam salmış Fang kabilesinin arasında dolaştı. Batı frika'nın en yüksek zirvesi olan Kamerun Dağı'nın (4.500 m) güneydoğu yüzüne tırmandı. Bu gezisi sırasında, İngiliz kumaşı karşılığında fildişi ve kauçuk alarak, seferinin masraflarını çıkardı. İngiltere'ye 1895'te döndükten sonra, Travels in West frica kitabını yazdı. Tartışma uyandıran bu kitapta frika'daki yaygın vrupa uygulamalarının birçoğuna karşı çıktı ve frikalı yerli insanlara sempatisini dile getirdi. Kingsley son gezisini 1899'da, Boer Savaşı sırasında Güney frika'ya yaptı. Cape Town'da hem muhabir, hem de hemşire olarak çalıştı. Boer savaş tutsaklarına baktı. rdından West frican Studies kitabını yazdı. Tifo hummasından öldüğü 3 Haziran 1900'de henüz 38 yaşındaydı. Stanley'nin frika seferinde kullandığı pirinç kılıflı bir pusula. KYNKÇ: Stephens, Simon Wilson, frika'nın İçlerine Yolculuk, TRİHTKİ YTMİŞ BÜYÜK YOLCULUK, Haz.: Hanbury-Tenison,R., Çev.: Nurettin lhüseyni, S.: 203-207, Oğlak Yayınları, Güzel Kitaplar, 2007. 36 Mary Kingsley'in fotoğrafı. Kingsley nkisi denen bu iktidar figürünü Kongo'dan almıştı. 37