SUSANNA TAMARO YÜREĞİMİN SESİNİ DİNLE



Benzer belgeler
SUSANNA TAMARO DÜŞÜNEN BİR YÜREK

ŞİMDİKİ ÇOCUKLAR HÂLÂ HARİKA

Susanna Tamaro YÜREĞİMİN SESİNİ DİNLE

KIRMIZI KANATLI KARTAL

ÇAĞDAŞ TÜRK EDEBİYATI. Refik Durbaş. Öykü KURABİYE EV. Resimleyen: Burcu Yılmaz

SUSANNA TAMARO HER MELEK KORKUNÇTUR

KÜÇÜK UYKULAR BAHÇESİ

Delal Arya HEYECANLI KİTAPLAR. Serüven. Resimleyen: Mert Tugen YEDİ DENİZLERDE 2. 2 Basım İSKELET SAHİLİ NDEKİ SIR

Bilgin Adalı HEYECANLI KİTAPLAR. Serüven. Resimleyen: Mustafa Delioğlu SÜMBÜLLÜ KÖŞK

ÇAĞDAŞ TÜRK EDEBİYATI. Süleyman Bulut. Bilmece ŞİPŞAK BİLMECELER DEYİM VE ATASÖZLERİ. 2. basım. Resimleyen: Ferit Avcı

UFACIK TEFECİK KURBAĞACIK

Delal Arya HEYECANLI KİTAPLAR. Serüven. Resimleyen: Sedat Girgin PERA GÜNLÜKLERİ. 5 Basım SIRLAR OTELİ. 2. Kitap

ÇAĞDAŞ TÜRK EDEBİYATI. Süleyman Bulut. Öykü ORMANDAKİ DEV. 4. basım. Resimleyen: Reha Barış

ÇAĞDAŞ TÜRK EDEBİYATI. Çetin Öner. Roman GÜLİBİK. Çeviren: Aslı Özer. 26. basım. Resimleyen: Orhan Peker

BÖCEK ORKESTRASININ MUHTEŞEM SINIFI

ÇAĞDAŞ TÜRK EDEBİYATI. Süleyman Bulut GÜNAYDIN! GÜNAYDIN! Resimleyen: Burcu Yılmaz

KEREM ASLAN Her Şey Dahil

ÇAĞDAŞ TÜRK EDEBİYATI. Tanşıl Kılıç. Roman ŞEKERLİ SİNEK. 12. basım. Resimleyen: Vaqar Aqaei

ÇAĞDAŞ TÜRK EDEBİYATI. Betül Tarıman. Öykü GÖKYÜZÜ PRENSİ PO İLE KÜÇÜK KIZ. 2. basım. Resimleyen: Uğur Altun

Tanşıl Kılıç ŞEKERLİ SİNEK. Resimleyen: Vaghar Aghaei

DESTANLAR VE MASALLAR. Samed Behrengi KÜÇÜK KARA BALIK. Masal. Çeviren: Haşim Hüsrevşahi resimleyen: Mehmet Sönmez

ALESSANDRO BARICCO SMITH & WESSON

Cem Akaş BUMBA İLE BİBU. Resimleyen: Reha Barış

Delal Arya. Resimleyen: Sedat Girgin PERA GÜNLÜKLERİ SIRLAR OTELİ. 2. Kitap

İletişim Yayınları 2472 Çağdaş Türkçe Edebiyat 426 ISBN-13: İletişim Yayıncılık A. Ş. 1. BASKI 2017, İstanbul

ÇAĞDAŞ TÜRK EDEBİYATI. Refik Durbaş. Şiir BEZ BEBEKLE KUKLASI. 2. basım. Resimleyen: Burcu Yılmaz

ÇAĞDAŞ TÜRK EDEBİYATI. Süleyman Bulut. Öykü ASLAN KRAL KORK. Resimleyen: Sedat Girgin

MATBAACILIK OYUNCAĞI

YÜZÜMÜZÜ GÜLDÜRENLER DİZİSİ NÜKTEDAN NAMIK ŞAİR NEYZEN KEMAL EŞREF TEVFİK

FERZAN ÖZPETEK İSTANBUL KIRMIZISI. minikitap 23

ÖYKÜLERİ Yayın no: 170 ADALET VE CESARET ÖYKÜLERİ

ZİYA OSMAN SABA CÜMLEMİZ BÜTÜN ŞİİRLERİ

İletişim Yayınları SERTİFİKA NO

BARBAROS ALTUĞ. biz burada iyiyiz

ÇAĞDAŞ TÜRK EDEBİYATI. Koray Avcı Çakman. Öykü FLAMİNGO GÜNLÜĞÜ. 1. basım. Resimleyen: Reha Barış

BARIŞ BIÇAKÇI Aramızdaki En Kısa Mesafe

SUSANNA TAMARO YÜREĞİNİN GÖTÜRDÜĞÜ YERE GİT

Yayınevi Sertifika No: Yayın No: 220 HALİM SELİM İLE 40 HADİS

BİL BENİ BİLEYİM SENİ

SUSANNA TAMARO VAR OLAN ADA

ÇAĞDAŞ DÜNYA EDEBİYATI. Goscinny / Sempé. Öykü PITIRCIK KÜÇÜK PITIRCIK. Çeviren: Vivet Kanetti. 29. basım

MİRKET NİNELER. Parti Veriyor

DINO BUZZATI COLOMBRE

MAVİ KUŞU GÖREN VAR MI?

İletişim Yayınları 2462 Çağdaş Türkçe Edebiyat 423 ISBN-13: İletişim Yayıncılık A. Ş. 1. BASKI 2017, İstanbul

ŞEBNEM İŞİGÜZEL Eski Dostum Kertenkele

AĞAÇLARIMIZA NE OLDU?

DINO BUZZATI BİR AŞK

ÇAĞDAŞ TÜRK EDEBİYATI. Cihan Demirci. Şiir ŞİİR KÜÇÜĞÜN. 2. basım. Resimleyen: Cihan Demirci

þimdi sana iþim düþtü. Uzat bana elini de birlikte çocuklara güzel öyküler yazalým.

ÇAĞDAŞ DÜNYA EDEBİYATI. André Maurois. Roman ŞİŞKOLARLA SISKALAR. Çeviren: Ülkü Tamer. 18. basım. Resimleyen: Fritz Wegner

Arda Alyanak Daniela Palumbo Filiz Özdem Carla Manea

ALAN BİLGİSİ YAYINLARI. TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI ÖĞRETMENLİĞİ / ALAN BİLGİSİ Editör: Doç. Dr. Abdullah ŞAHİN

ÇAĞDAŞ TÜRK EDEBİYATI. Kemal Özer. Öykü ÇOCUKLUK ANAYURDUM. Çeviren: Aslı Özer. 2. basım. Resimleyen: Mustafa Delioğlu

ÇAĞDAŞ TÜRK EDEBİYATI. Süreyya Berfe. Şiir ÇOCUKÇA. 2. basım. Resimleyen: Burcu Yılmaz

Hazırlayan: Saide Nur Dikmen

Yapı Kredi Yayınları Canlar Ölesi Değil / Demet Taner. Kitap editörü: Murat Yalçın. Düzelti: Filiz Özkan. Tasarım: Nahide Dikel

BİZİM SOKAKTA ŞENLİK VAR

UĞURBÖCEĞİ NİN MUTLULUK HAPLARI

ŞEBNEM İŞİGÜZEL Kirpiklerimin Gölgesi

Feridun Oral (1961, Kırıkkale) Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi nden 1985 te mezun oldu. Yurtiçinde ve yurtdışında birçok sergi, bienal

Italo Calvino Meryem Mine Çilingiroğlu Giovanni Manna

SUSANNA TAMARO KÖKLER, YOLLAR VE YİTİK BENLER

DESTANLAR VE MASALLAR. Muhsine Helimoğlu Yavuz HILE İLE DILE. Masal. KÜRT MASALLARI Resimleyen: Claude Leon

BİLMEN LAZIM BİTKİLERİN VE HAYVANLARIN DÜNYASINA TEFEKKÜR PENCERESİNDEN BAKALIM

Küçük Hasır Sapka. Korkut Erdur 1980 İstanbul doğumlu. İstanbul Üniversitesi Fransız Dili ve Edebiyatı mezunu.

Erich Kästner KÜÇÜK ADAM VE KÜÇÜK HANIM

Deneyler ve Hayaletler

YÜZÜMÜZÜ GÜLDÜRENLER DİZİSİ NÜKTEDAN YAHYA AHMET SÜLEYMAN KEMAL RASİM NAZİF

KURNAZLARIN KAZANDIĞI MASALLAR

ÇAĞDAŞ TÜRK EDEBİYATI. Doğan Gündüz. Öykü ACAYİP BİR HEDİYE. 2. basım. Resimleyen: Sedat Girgin

Küçük Yaşar ın Öyküsü. Alucura Çayevi

Hazırlayan ÇAĞDAŞ TÜRK EDEBİYATI. Şengül Karaca. Şiir HAİKU. 1. basım. Resimleyen: Sedat Girgin

Bu kitabın sahibi:...

C A NAVA R I N Ç AGR ISI

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

küçük İskender THE GOD JR

ECE TEMELKURAN İÇ KİTABI

ÇAĞDAŞ TÜRK EDEBİYATI. Ülkü Tamer. Öykü PULLAR SAVAŞI. Kapak Resmi: Gözde Bitir

İletişim Yayınları SERTİFİKA NO Κρατύλος

Mustafa Hakkı Kurt. Resimleyen: Emre Akkaya

Benekli Faremi Gördünüz mü?

BİR SALINCAK MACERASI

Turgut Erbek YANIK DEĞİRMEN. Resimleyen: Claude Leon

Sem Okulu Sevmiyor. Sophie Martel. Christine Battuz. Yalçın Varnalı. Resimleyen. Çeviren

HAKAN BIÇAKCI Otel Paranoya

Hazırlayan: Saide Nur Dikmen

kanaryamın öyküsü Ayla Çınaroğlu Resimler: Yaprak Berkkan

Ferit Edgü YARALI ZAMAN BÝR DOÐU YOLCULUÐUNDAN NOTLAR

FEN VE TEKNOLOJİ. İskeletin Görevleri İskeletin Kısımları 4. SINIF. Soru 1: Vücuda şekil veren ve harekete yardımcı olan sert yapılar nelerdir?

SÖYLEM, SÖYLEN, YAZIN TAHSİN YÜCEL E ARMAĞAN

Birbirimize anlatacağımız ne çok şey var; düşündünüz mü? İşte bu yazma nedenlerimden biri. İlki...

VÜCUDUMUZUN BİLMECESİNİ ÇÖZELİM

Hans Christian Andersen Tahsin Yücel ( Ayşın Delibaş Eroğlu (

ÇAĞDAŞ TÜRK EDEBİYATI. Adnan Binyazar. Roman GÜNIŞIĞINA YOLCULUK OKUL YILLARI. 1. basım. Resimleyen: Mustafa Delioğlu

Transkript:

1

2

SUSANNA TAMARO YÜREĞİMİN SESİNİ DİNLE 3

Ascolta la mia voce, Susanna Tamaro 2006, Susanna Tamaro 2006, Can Sanat Yayınları A.Ş. Bu eserin Türkçe yayın hakları Akcalı Telif Ajansı aracılığıyla alınmıştır. Tüm hakları saklıdır. Tanıtım için yapılacak kısa alıntılar dışında yayıncının yazılı izni olmaksızın hiçbir yolla çoğaltılamaz. 1. basım: 2006 3. basım: Mayıs 2015, İstanbul Bu kitabın 3. baskısı 1 000 adet yapılmıştır. Yayına hazırlayan: Pınar Savaş Kapak tasarımı: Utku Lomlu / Lom Tasarım (www.lom.com.tr) Kapak baskı: Azra Matbaası Litros Yolu 2. Matbaacılar Sitesi D Blok 3. Kat No: 3-2 Topkapı-Zeytinburnu, İstanbul Sertifika No: 27857 İç baskı ve cilt: Ayhan Matbaası Mahmutbey Mah. Devekaldırımı Cad. Gelincik Sokak No: 6 Kat: 3 Güven İş Merkezi, Bağcılar, İstanbul Sertifika No: 22749 ISBN 978-975-07-2551-7 CAN SANAT YAYINLARI YAPIM VE DAĞITIM TİCARET VE SANAYİ A.Ş. Hayriye Caddesi No: 2, 34430 Galatasaray, İstanbul Telefon: (0212) 252 56 75 / 252 59 88 / 252 59 89 Faks: (0212) 252 72 33 canyayinlari.com/9789750725517 yayinevi@canyayinlari.com Sertifika No: 31730 4

SUSANNA TAMARO YÜREĞİMİN SESİNİ DİNLE ROMAN İtalyanca aslından çeviren Eren Cendey 5

Susanna Tamaro nun Can Yayınları ndaki diğer kitapları: Yüreğinin Götürdüğü Yere Git, 1996 Tek Ses İçin, 1996 Anima Mundi, 1997 Yanıtla Beni, 2001 Aklı Bir Karış Havada, 2002 Rüzgâr Ne Diyor, 2005 Luisito, 2009 Sessizlik Bir Erdemdir, 2011 Sonsuza Kadar, 2011 Var Olan Ada, 2012 Her Melek Korkunçtur, 2013 Kökler, Yollar ve Yitik Benler, 2014 6

SUSANNA TAMARO, 1957 de Tri este de doğdu. Zor bir çocukluk dönemi geçirdi. 1976 da, 18 yaşındayken Friuli de tanık olduğu deprem ve 25 yaşındayken geçirdiği ölümcül hastalık, Tamaro da derin izler bıraktı. Yazmaya 27 yaşında başlayan Tamaro nun edebiyat dünyasında tanındığı ilk eseri, Tek Ses İçin adlı öykü kitabı oldu. İlk kez 1994 te yayımlanan Yüreğinin Götürdüğü Yere Git adlı romanı, aylarca liste başı oldu, birçok dile çevrildi, yazarı büyük üne kavuşturdu ve 1995 te beyazperdeye uyarlandı. Tamaro, Aklı Bir Karış Havada ve Anima Mundi adlı romanları ve Yanıtla Beni, Rüzgâr Ne Diyor adlı öykü kitaplarının ardından, 2005 te Her Sözcük Bir Tohumdur adlı deneme kitabını yayımladı. 2006 da Yüreğinin Götürdüğü Yere Git in devamı niteliğindeki Yüreğimin Sesini Dinle, 2011 de Sonsuza Kadar çıktı. Onu yine 2011 de Var Olan Ada izledi. Tamaro, 2013 yılında iki esere daha imzasını attı: Her Melek Korkunçtur ve Via Crucis: Meditazioni e preghiere. Yazar, çok sevdiği kedileri ve köpeğiyle birlikte Orvieto yakınlarında bulunan Porano daki evinde yaşamaktadır. EREN CENDEY, İtalyan Lisesi ve İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakül tesi Felsefe Bölümü nü bitirdi. Susanna Tamaro nun bütün kitaplarının yanı sıra Italo Calvino, Cesare Pavese, Valerio Massimo Manfredi, Roberto Calasso, Dino Buzzati, Marlo Morgan, Daria Bignardi, Margaret Mazzantini ve Umberto Eco gibi yazarların pek çok eserini Türkçeye kazandırdı. 7

8

9 Daisy Nathan a, bir yüzyıl uzunluğundaki sorularına

10

Bana dönün ve ben de size döneceğim Malaki 3:7 11

12

BAŞLANGIÇ 13

14

1 İlk işaret belki de ağacın kesilişiydi. Bana hiçbir şey söylememiştin, bunlar çocukları ilgilendiren konular değildi; böylece, bir kış sabahı, ben derin bir yabancılaşma içerisinde, en küçük ortak çarpanın erdemlerini dinlerken, testere onun gövdesinin gümüşi beyazlığına saldırıyordu; ben teneffüste koridorlar boyunca ayaklarımı sürüklerken, onun canının kıymıkları kar taneleri gibi karıncaların başına yağıyordu. Bu korkunç durumla, okul dönüşümde yüz yüze geldim. Çimenlerin ortasında, ceviz ağacının yerinde kapkara bir boşluk vardı; üçe bölünmüş ve dalları kesilmiş gövde yerde yatıyor; mazotun pis dumanına bulanmış, yüzü kıpkırmızı bir adam kazı makinesinin kocaman dişleriyle kökleri sökmeye uğraşıyordu; alet işçinin küfürleri arasında hırlıyor, homurdanıyor, geriliyor, şaha kalkıyordu; o lanet olası kökler topraktan ayrılmak istemiyordu; tahmin edilenden daha derinde ve daha inatçıydılar. Yıllar yılları, mevsimler mevsimleri kovalarken, kökler toprağı karış karış ele geçirerek sessizce yayılmış, meşenin, sedirin, elmanın kökleriyle iç içe girmiş, aynı zamanda su ve gaz borularına da çözülmesi olanaksız bir biçimde sarmalanmıştı; ağaçlar bu nedenle kesilmeliydi, karanlık içerisinde insanın çalışmalarını hiçe sayarak sin- 15

sice ilerledikleri için insan da tekniğini onların inatçılığına karşı kullanmak zorunda kalıyordu. Ansızın, tepede asılı soğuk kış güneşinin altında, sanki bir evin çatısı açılmış ya da borazanın ilk çalışıyla evrenin kubbesi kaldırılmış gibi köklerin görkemli şemsiyesi gözlerime, ince köklere takılı kalmış çamur parçalarıyla bir takımyıldız gibi görünmüştü; ana kökün en derin kısmı toprağın altında kalmıştı. O zaman ve sadece o zaman adam yumruğunu bir zafer edasıyla havaya kaldırmış ve sen, üzerinde iş önlüğünle el çırpmıştın. O zaman ve sadece o zaman ne ağzımı açmış ne bir adım atmış olan ben omuriliğimin her şeyle iletişime geçtiğini hissettim: Omurlarım, iliğim değil de ortaya fırlamış eski bir tel gibiydi, kıvılcımlar yapmacık bir neşeyle oradan oraya koşuşturuyordu; soğuk ve vahşi bir enerjiye kapılmışlardı; gözle görünmeyen çok sivri buz dikenleri gibi dört bir yana yayılıyor, damarlarımı ele geçiriyor, yüreğimi şişliyor, beynimde patlıyor, kafatasımla beyin sıvısı arasında dans ediyorlardı; beyaz kıymıklar, ölülerin kemikleri tüyler ürpertici bir dans gösterisi yapıyorlardı; bu ateş değil ışık değil, enerjiydi; beklenmedik ve şiddetli bir eylemin enerjisiydi; morarmış, yakıcı bir enerji. Ve şimşeğin göz kamaştırıcı ışığından sonra derin gecenin karanlığı; aşırılığın sakin olmayan sükûneti vardı: faz lasıyla görmek, fazlasıyla acı çekmek, fazlasıyla bil mek. Uykunun değil, kısa ölümün sükûnetiydi bu; acı aşırıya kaç tığında ayakta kalabilmek için biraz ölmek gerekiyordu. Benim ağacım birlikte büyüdüğüm, yıllar içerisinde benimle dostluğunu sürdüreceğini, altında çocuklarımı büyüteceğime inandığım ağacım yerle bir edilmişti. Onun yere yığılışı pek çok şeyi beraberinde sürükleyip götürmüştü: uykumu, neşemi, görünürdeki kaygısızlığımı. Devrilirken duyulan çatırtısı bir patlamaydı: Bir ön 16

ce ve bir sonra vardı; farklı bir ışık, gidip gelen karanlıktı. Günün karanlığı, gecenin karanlığı, yaz ortasının karanlığı. Ve karanlıktan doğan bir kesinlik: İçinde ilerlemek zorunda olduğum bataklık kederimdi. Zerreden büyük bir gizem yoktur. Gizli olanın patlaması gözle görünmeyenin korunması içinde gerçekleşir. Bir taş, taş olmadan önce her zaman bir taş olmuştur ama bir ağaç, ağaç olmadan önce tohumdur; insan, insan olmadan önce bir moruladır 1. En büyük tasarılar sınırdaki bir ortamda uyuklar; içi dıştan ayıran gelişime izin verir. Bu nedenle en başından beri küçük olana özen göstermek gerektiğini anlamışımdır. Koca cevizin ölümü üzerine günlerce ağladım. Önceleri beni avutmaya çalışıyordun; bir ağacın kesilmesi böylesine perişanlık yaratır mıydı? Ağaçları sen de severdin, beni kızdırmak için böyle bir şey yapmazdın; bu kararı vermiştin çünkü ağaç sorunlar yaratıyordu, hem eve hem sedire çok yakındı; ağaçlar geniş yere ihtiyaç duyarlar, diye yineleyip duruyordun; sonra günün birinde kökü banyo küvetinin deliğinden dev bir ahtapotun dokungacı gibi çıkabilirdi; böyle korkunç bir şey olmasını istemezdim değil mi? Beni güldürmeye, en azından gülümsetmeye çalışıyordun ama başaramıyordun. Büyük boşalmanın ardından günlerimi kımıltısız geçiriyordum; yere uzanıyor, gözlerimi betondan gökyüzüne dikiyor, tek bir yanıt bile vermeyi beceremiyordum. Pek yakınlarda, resimli kitaplarımın birinde yüzü olmayan ve korunaksız yaratıklar olan denizhıyarlarının öyküsünü okumuştum; bunlar yüzleri olmayan ama ge 1. Embriyonik gelişiminin çok erken bir evresinde embriyona verilen bir ad. Hücre sayısı 16 ya ulaştığında zigot, morula adını alır. (Ç.N.) 17

ne de hayata inatla tutunan hayvanlardı. Bir saldırıya uğradıklarında iç organlarının tümünü yüreği, bağırsağı, akciğeri, karaciğeri, üreme organlarını dışarıya fırlatıyorlar ve böylece gladyatörlerin hasımlarını bir ağ atarak durdurmaları gibi kendi canlarını kurtarma fırsatı buluyorlardı; sonra yosun ormanına sığınıp dinleniyor ve hücrelerinin birbirlerine tutunmalarını ve sonra birbirlerinden farklılaşarak az önce yitirdikleri organlarına dönüşmelerini bekliyorlardı. İşte ben de saldırıya uğramış bir denizhıyarıyla aynı koşullarda bulunuyordum; içim boşalmış, söyleyecek tek sözüm kalmamıştı. Senin birbirini kovalayan sorularını yanıtlamıyordum, son derece farklı iki evrende yaşıyorduk: Sen ağırlıklı olarak sağduyunun egemen olduğu kendi dünyanda yaşarken ben tehditler, karanlıklar, arada düşen yıldırımlarla dolu kendi dünyamdaydım. İki dünyanın arasındaki ilişki tek yönlüydü; ben seninkini görebiliyordum ama sen benimkini anlayacak düzeyde değildin. Belki de bu nedenle, üçüncü gün, sağduyun eridiğinde, sabrın tükendiğinde ve belki de danıştığın çocuk hekiminin önerisiyle odanın kapısını açtın ve şöyle dedin: Yeter artık, senin bu yaptığına şımarıklık denir. Ağaç ağaçtır ve yerine daima bir yenisi dikilebilir! Ve sonra olasılıkla benim okulda olduğum saatlerde yaptığın gibi ev işlerine sarıldın. Yüze vurmak benim kişiliğime uygun bir davranış değildi. Gezegenler arasındaki mesafenin tek sorumlusu değişik yerçekimi yasalarıydı; önümde uzanan ufuk farklıydı; bana daima Küçük Prens i okuyan sen de bunu biliyordun: Her asteroitin kendine özel bir yurttaşı vardı. Senin baobap ağacını göz önünde bulundurmamana şaşıyordum: Ceviz aynen baobap ağacı gibiydi. Sonradan bana almak istediğin gül, asla onun yerini tutamadı. Gül, insanın gözlerine, koku alma duyusuna hitap 18

19

20