Bismillahirrahmanirrahim Dünya: Ilahi bir TV kanalından ibarettir Şeyh Eşref Efendi Berlin, 20.03.2009 Euzubillahiminesseytanirracim Bismillahirrahmanirrahim La havle vela kuvvete illabillahil aliyyül aziym Destur ya Seyyidi. Destur ya Sultan ul Evliya Bu bir sohbettir. Ey insanlar! Allah öğretmese kim ne bilecek? Hakikatlardan haberi olmayan ne yapacak, uyduracak. Ne için uydurur bir insan? İnsan iki sebebten uydurur: _ kasti sebebten yanıltma maksadlı _ gördükleri ve yașadıklarından aldanıp var olanı yok, yok olanı var sanmasından Çevre mühimdir insan hayatında. Çünkü insanın dıș dünyasını olușturur ve ya doğrudan ya yanlıștan insan üzerinde etkili olur. İșitiyorum, çevre bilimi diye bir ilim dalı varmıș. Ne ișe yarar bu bilim diye soruyorum: insanı çevresine karșı duyarlı davranmaya ve çevreyi korumaya yarar Șeyh diyorlar. Demek ki insanın çevresinden haberi olması mühim nokta. Bu Çevre bilimcilerin yanıldıkları husus; Korunma öncelikli olan insandır. Çünkü insan yoksa bu dünya ne ișe yarar? Hayvanat bahçesi yahut Botanik bahçe olmaktan öteye geçmez. Yok! Dünyayı kıymetli kılan insandır. Bunun için insanlığın bekası bu dünya için elzemdir. Korunma öncelikli olan bu sebebten insandır. Önce insan kendisini çevresinin yanlıș etkilerinden korumayı bilecek ki, kendisinden de çevreyi koruyabilsin. Misal isteyenler için: Hayvanları ve hayvanlığı hayat felsefesi olarak kendisine örnek bir yașam tarzı olarak algılamak çevreye zarar verir. Vermez diyen hayvanat bahçesine! Kafese!
Hasılı kelam, insanın dıș dünyası insan algılamalarını yanıltıcı bir çok șeyle dopdoludur. İnsan dıș dünyası ve çevresi üzerine sağlam bir ön bilgi olmaksızın sokağa çıkarsa çevresini duyu organları üzerinden yanlıș algılar ve etrafı üzerine yanlıș bilgi sahibi olur. Bu yanlıș zan ise insanı bu dünyada ve öteki dünyada insanı hüsrana uğratan iște bu yanlıș zandır. Böyle bir insanın hayatı mütemadiyyen uydurmasyon informasyonlardan olușur. Çevre bilimi mühimdir amma umumun anladığı çevre bilimi değil. İnsan çevresini ıșıktan olușan renkler ve bu renklerden olușan șekillere dokunma, koklama ve tatma gibi hislerinin algılamaları üzerinden tanır ve bilir. Görme, duyma, dokunma, koklama, tatma gibi hisleri uyușmus bir insan için, bu dünyanın varlığı yoktur. Sorarsan: Hangi dünya, böyle bir dünyamı var der. Ey insanlar! Algılamalarınızla bu dünyayı tanımaya kalkıșmayınız dünya sizi fena çarpar. Sizi aldatır. O aldatır siz de uydurursunuz; șöyleymiș de böyleymiș de diye bașlarsınız hayaden hayal üretmeye. Hayır! Yerleri ve gökleri yoktan var eden Allah: Allah yerlerin ve göklerin Nurudur buyuruyor. Ne demek bu? Yani ıșık var ki siz varsınız, ıșık olmasa siz de yoksunuz manasına. Çünkü Alem sadece bir perdedir varlık bu alemde Allahın bu Nuru ilen yansır ve hayat bulur. Ne sanıyorsunuz, bu dünya hayatı neye benzer? Televizyon hayatına benzer. Eskiden ben yetiștim o devire, tek kanallıydı Tvler vardı. Siyah beyaz bir șeyler ekrana yansır biz de heyecanla o yansımaları seyrederdik, hadiseleri sanki beraberce yașardık. Hikaye resim hadise olarak ne gösterirlerse kabulumuzdu șimdi yüzlerce kanal var çünkü ihtimaller imkanları çoğaltıyor. Peki sizi Yaratan hakkında ne düșünüyorsunuz? Sadece bu dünya var bașka yokmu diyorsunuz? Sizi yoktan var eden bașka dünyalarda yaratamazmı zannediyorsunuz? Hayır, bu yüzlerce Kanal, Yaratıcının bu içinde yașadığımız dünya gibi milyon milyar dünyalar yaratabileceğinin en büyük ispatıdır. Bizler bu dünyada sadece yansımadan bașka șey değiliz. Alemleri yaratan Allahın, kainat ekranından yansıyan milyarlarca kanaldan sadece biri bu içinde yasadığımız dünya. Evlerinizdeki Tv`leriniz açık olmadığı sürece ekranda hiç bir șey görünmez. Ne vakit kumandanın düğmesine basarsınız o anda karșınızda bir șeyler belirir.
Ne diyorsunuz, o belirti hakikatta o televizyonun içindemidir yoksa dıșındamı, ya da nerede? Siz o ekranda bir çok șey görebilirsiniz. Lakin o gördüklerinizin, insanların, resimlerin, hadiselerin sizin için bir hakikat ifade ettiğini real olduğunu söyleyebilirmisiniz? Hayır! Düșünün bir kere! Televizyon odada genișlemediği halde o ekrandaki detaylar, dağlar, denizler,sayısız insanlar hepsi aynı anda o küçücük ekranın içinehayret bir șekilde sığabiliyor. Üstelik her bir kanalda aynı anda cereyan eden ayrı hadiseler resimler insanlar olduğu halde. İnsan bu manzaraya bakınca ne hakikatı var diyebilir ne de hakikatı yok diyebilir. Küçük bir ekrandan bütün dünyayı izleyebiliyor insan. Kendi yetenek ve kabiliyetleriyle insanlar bütün bir dünyayı küçücük bir kutunun içine sokup aynı anda bütün insanlara seyrettirebiliyor. Demek ki insanda öyle bir kabiliyet ve sır gizli ki gücü nerelere kadar yetișebiliyor. Lakin insan aklı ile imkanları ne kadar yerinden oynatsa, İlah değil. Hacim ve yaratılıș itibariylen zayıf ve ölümlü. Yani Tanrı değil! İnsan Tanrı olmadığı halde bütün bunları bașarabiliyorsa Allah, yerlerin ve göklerin, insanların yaratıcısı Allah acaba nelere kadirdir düșünüyormusunuz? Düșünüyormusunuz yoksa hayatı uyuyarakmı geçiriyorsunuz? Hayır, insan aklıyla nereye kadar yetișse, Allah olamaz, mahluk olmanın dıșına çıkamaz. Yaratıcı Yaratıcıdır mahluk mahluktur, bitti! Aklı ile nereye yetișse ortaya getirdiği eserde canlandırmada hiç bir vakit insan Allah ile boy ölçüsemez, yarıșamaz. Çünkü insanın Allah ile ucundan yakından bir benzerliği yoktur. Çünkü Allahta olan marifet ve hünerler insanda asla olamaz. Misal: Onun yarattığı yansımalar, biz insanlar için hakikat ifade eder. Tuttuğun hissettiğin, tattığın hepsi bizim için hakikattır. Yanımda oturan İdris effendi et ve kemiktendir kanlı ve canlıdır. Hisleri vardır. Kanlı canlı etten kemikten hisleri olan bir varlığı varlık perdesine yansıtmak sadece Allah mahsustur. İnsan bunu ezelden ebede çalıșsa beceremez. Belki sadece televizyona sokar resim olarak ve hareket ettirir. Bazen bana oğlum internet üzerinden çekilmiș sohbetlerimi izletiyor. Gelișim gidișim, oturușum kalkıșım, insanların hiç bir sözümü ciddiye almayıp mütemadiyyen kıkırdamaları hepsini o küçücük ekranda seyredebiliyorum. Oğluma soruyorum o vakit: Orada gördüğün benmiyim`` Sensin diyor.
Öyleyse burada ki kim diyorum gülüyor, kafamı karıștırma diyor. Kapat o aleti diyorum` elektrik gidince ıșık sönüyor ve ekran hemencecik kapanıyor hakikat da ortaya çıkıyor. Demek ki diyorum oradaki sadece benden bir yansıma amma ben değilmiș. Bak ıșık kendini çekince hayalde nasıl silindi gitti. Karanlıkta bir șey görünmez. Allahın yarattığı Varlıklar evvelde karanlıkta hapisti. Ne elektrik vardı ne ay ne de güneș. Mahlukattan ne göreceksin? Bu șehri karanlığa hapsetseler, ne güneș ne ay ne yıldız ne de elektrik. Kim ispat edebilir ki burada bir șehir var bu șehirde milyonlarca insan hayvan bina eșya var, kim inanır? Burası ister çölün ortası ister șehrin merkezi olsun karanlık için hiç farketmez. Kapatır ve siler. Amma güneș bir bașını kaldırıpta nazarını bir atmasın anında etraf aydınlanır ve ne varsa tümüyle varlığa yansır. İște Sen ben o onlar hepimiz Allahın Nurunu üzerimize yansıtmasıyla bir varlık bulduk. Allah Nurunu çektimi televizyondan elektriği çekmiș gibi varlıktan anında silinir gideriz sanki hiç bir zaman varlık bulmamıș gibi oluruz. Ey insanlar anlayın. Allah ol buyurdu yani Varlık Nurunun düğmesine bastı ve Televizyondaki hareket eden resimler misali biz olduk. Bütün bu alem dünyamız galaksimizle beraber vücud bulduk. Lakin sanmayın ki bu alemde sadece biz varız. Yok! Biz Yüce Allahın varlık ekranındaki sayıya gelmez kanallarından biriyiz. Her bir kanalda ne alemler var hareket halinde olan Allahtan bașka kimse bilemez. Allah aynı anda bütün kanallardan Kudret Eliyle yarattığı bütün varlıkları izlemekte ve not vermekte. Ne için seyretmekte? Beğendigi varlıkları ebediyet kanallarına intikal ettirmek beğenmediklerini varlıktan silmek için. Ey insan kendine gel! Sen bu kadar zayıfken cereyan olduğu sürece televizyon gibi sana 24 saat boyunca sayıya gelmez resimler manzaralar izleten bir alet icad edebiliyorsunda seni yaratan Rabbini nasıl düșünüyorsun? Düșün bir O nelere kadirdir. Düșün ve Rabbine teșekkür et. Elektiriğin evini aydınlattıği gibi Rabbin seni aydınlatmasa sen karanlıkta kalır ve yok olursun. Ey insan! Evine gittiğin vakit elektriğin düğmesine bastığında yahut televizyonunun kumandasını eline aldığında bu sözü hatırla ve Allaha șükret șükret ki seni bizzat Kendi Nuru ile aydınlattı ve varlık ekranında yayına soktu. Sonra Dikkat ey kullarım buyurmakta. Șu andan itibaren canlı yayındasınız. Artık her hareketinize ve her sözünüze dikkat edin ki hata yapmayasınız.
Uyarıyor Rabbimiz bizleri. Niye? Çünkü canlı yayın hata kabul etmez. Adamı anında o yayından alırlar ve kapı dıșarı ediverirler. Dikkat!