CBÜ SOSYAL BİLİMLER DERGİSİ Yıl : 2011 Cilt :9 Sayı :2 SEYÂHAT-I ZÂİR DER BİLÂD-I ŞÂM Prof. Dr. Mahmut KAPLAN Seyahat-i Bilâd-ı Şâm-ı Cennet-meşâm Evvela ism-i Hudâ-yı müteâl Olmalı ser-levha-i hüsn-i makâl Penceremden ufka kılmışken nazar Gökyüzünden kuşlar eylerdi güzer Her birinde sun -ı Yezdân görinür Kuş uçar gökte vü yılan sürinür Her çiçek i lân eder Hak san atın Gösterür her bir eser Hak vahdetin Damgası her bir eserde âşikâr Yine de insan anı dışta arar Kâinât olmuş kitâb-ı bi-bedel Eylemiş enzâra bast Azze ve Cell Şerh ider anı Resûl-i Kibriyâ Ümmet eyler ana bî-şek iktidâ Çâryârıdur anun misl-i güher Her biri ümmete olmış râhber Sonra ashâbı anun ılduz gibi Eylemiş tezyîn cihânı her biri Hem Bilâd-ı Şâm diyâr-ı feyz-eser İtmek isterdi kamu yârân güzer Açdı kapum mütebessim pür-telâş Gel seyahat çıkdı fâlundan şabâş 8
Sosyal Bilimler Dergisi Cilt:9, Sayı:2, Ekim 2011 Prof. Dr. Mahmut Kaplan Armağan Sayısı Hâzır ol öğrenciler kıldı hurûş Gezmek isterler kılıp her biri cûş Çün seyâhat zinde eyler âdemi Gel katıl fevt olmasun fursat demi Uymamak emr-i reîse pür-hatar Görinünce çaresiz kılduk sefer Hin-i hareket-i Pür-Bereket Dört olunca sâat-i yevm-i bahâr Cümlemüz olduk otobüse süvâr Pür-şetâret tâlibât-ı sâlihât Birle azmitdük görindi tâirât Bir cesim kuş açuban bâl u perin Gözler idi biz seyâhat erlerin Çekdi başkan seyf-i sîmin pür-celâl Çün gecikmek sizlere emr-i muhâl Yol uzun hem vakt-i rıhlet pek kısa Dolmasun hem mi deler tıka basa Çok yimek âdemi eyler nâtüvân Tığ gibi olmak gerek çün kim cevân Sürme-i Nûr-ı dîde Medîne-i Ayntâb Vasıl olduk ibtidâ bir yurda biz Guş idün ahvâlümi siz görinüz Geldi ol dem izz ü nâz ile müdür Dedi ehlen işte odanuz budur Bir yatak üzre uzanduk pür-ta ab Dinleyin şimdi neler çekdüm o şeb Terk-i mevki eyledüm idüp firâr Ol odada kılmadım çünkim karâr 9
Kıldı tezyîn âlemi sultan güneş Her tarafdan bir hareket bir telâş Biz de kalkduk yollara düştük yine Bir yeşil belde güzel karyesine Tâlibât açtı hedâyâ bohçasın Her taraftan duyuben sibyân sesin Dağıtıldı çün hedâya yek-be-yek Hâl-i sıbyân tasvîrine yok gerek Çaybaşında ziyâfet-i pür-lezâiz Köylüler buyrun gidelüm didiler Bir ağaçlık çeşmesâra iltdiler Bir de bakduk bir uzun sofra güşâd Eylemişler bekleşür ehl-i bilâd Patlıcanlar şişe geçmiş titreşür Yufka ile köfteler haşir neşir Top biberler kırıtırken pek acı İlk yiyenler pişirene duacı Lahmacunların dumanı tütmede Lokmaları soğuk ayran itmede Mide-nüvâz zeyn ederken lokmayı İhmâl etmez dolmalara bakmayı Çarçabuk tepsiler dolar boşalur Patlıcanın yerini pestil alur Sarılunca cevz-ile pek hoş olur Kapucı dil zevk ile sarhoş olur Karışur birbirine savt-ı zenân Tepsiler art arda eyler iktırân 10
Sosyal Bilimler Dergisi Cilt:9, Sayı:2, Ekim 2011 Prof. Dr. Mahmut Kaplan Armağan Sayısı Bu hamûr pek su götürür diyerek Hamd idüp kalkuben yola düşerek Vürûd-Kerden-i Hudud ve Ziyaret-i Kabr-i Halid bin Velid Otobüse yeniden olduk süvâr Cümle yaran-ı kiramla neş edâr Şeb irüşmiş mâh kurmuş meclisin Kimse sormaz kimseye kimsin nesin Âsümân saçmış nücûmu ber-felek Kaplamış gökyüzüni simden çiçek Hem şihaplar atılur şeytân kaçar Kehkeşân meleklere bağrın açar Pür-şetâret kapûya geldük görün Didi kaptan pasaportları virün Polis inceleriken biz pür-sürûr Eyledük bâb-ı dövüzciye ubûr Türk lirası tebdil oldu Sûriye Geldi tullâb-ı edebüm beriye Toplanun dedi muavin iş biter Gelmeyenün pasaportu çün yiter Bir bir okınur isimler çağrılur Burdayum diyen pasaportın alur Sonra geldük Sûriye kapısına Şöyle bakduk ebniye yapusına Bir zamanlar Nâbî-i hikmet-medâr Belki geçmişdi buradan pür-vakâr Osmanî Sancağı altında o zât Haleb e sürmiş idi pür-neş e at 11
Şimdi arada dikenli tel nedür Ruhumu bu iğreti hal inledür Bin tahassür ruhumu yağmaladı Yüreğüm coştu vü gözüm ağladı Devr-i Osmânî adâlet hem huzûr Şimdi her yer kan gölü kavga şürûr Şurtalardan pasaportlar alınup Yeniden haydi haberi salınup Yol yeniden yol karanlık yol uzun Bir heyecan neşvesi rûhumuzun Makber-i Halid göründi pür-safa Unutuldu yolculuktaki cefa Hâmid-i sânî o sultân-ı güzîn Eylemiş bu türbeyi gâyet metin Eyleyüp edâ salâtı pür-huşû Kalmadı kimsede gaflet uykusu Kıssa-i Hâlidle diller zevk-yâb Anlatılmaz söylenilse bir kitâb Hazret-i Hâlid e derken el-vedâ Her birimiz eyledik dürlü duâ Hengam-ı taâm-ı âfiyet-tamâm Yol uzun boş midelerse saz çalar Her birimüz başka hülyâya dalar Olsa şöyle sofralar ni met ü nân Bir sıcak çay üzre raks etse duman Tâze ekmek kokusı canda tüter Bal reçel zeytin kurulmuş kaş çatar 12
Sosyal Bilimler Dergisi Cilt:9, Sayı:2, Ekim 2011 Prof. Dr. Mahmut Kaplan Armağan Sayısı Elde bıçak harbe hâzır her nefer Korkudan titrer tabakta pideler Ödü çatlar beydayı kim affeder Lokmalar lokmaları takip eder Sank-i meydân-ı vegâ biz şîr-i ner Çatal ile eyledük azm-i zafer Limonun ellerde cânı sıkılır Kıvrıla kıvrıla çaya dökülür Peyniri katmaz hesâba tâlibât Zeytine bak simsiyah olmuş surat Tereyağı pek de nazik kırıtur Ekmek ise oh diyerek sırıtur Dolaşur garson havâyicler sorar Çün tabaklar boşalur mide dolar Bu fasıl pek çok uzun kısa kesem Ayb görmen yetinün yaran disem Ziyaret-i Bilal-i Habeşi Rehberümüz alıp götürdi bizi Bir sıcak duygu sarıp içümüzi Hazret-i Bilâl-ı Habeş zât-ı pâk Aşk-ı peygamber ile pek derd-nâk Azmedince dâr-ı ukbâya Nebî Hasreti anı savurmuş kuş gibi Belde-i cennet-meşâm-ı Şâma ol Kalb-i mahzûnı ile dutmışdı yol Buradan azm-i cinân etrmiş Bilâl Kabr-i pâkin kaplamış nûr-ı cemâl 13
Pür-huşû katında durduk cümlemüz Bu mübârek zata sunduk kalbümüz Kıl şefâat bizlere ey zül-kerem Ey sahâbî-i güzîn ü muhterem Ziyâret-i Cami-i Emevî Bir mübârek ma bed-i pür-ihtişâm Varlığıyla müftehirdür şehr-i Şâm Kalbini Yahyâ ya açmış pür-safâ Orda ervâh eylemekte istifâ Hem mezâhib eylemiş sulh u salâh Gösterilmiş ümmete bir hoşça râh Avlusın gördük ferâh bir hoş mekân Sanki orda müncemid kevn ü zamân Cum a gündü eyledik anda edâ Yayılurdı yeryüzüne essalâ Busra Tıfl-ı nevreste iken şâh-ı rüsül Ol diyâra eylemiş idi nüzül Başınun üstinde sâyeban bulut Odur insanoğluna en son umut Bahira bakar uzaktan fark eder Bir bulut kervan ile yola gider Da vet eder kârvâna lutf eder Gelmeyince ol bulut bakın n ider Bahira görür hemen anlar bunun Fahr-i âlem cân-ı âdem olduğun Başı üzre seyr eder gölge olur Kâinât onun ile kadrin bulur 14
Sosyal Bilimler Dergisi Cilt:9, Sayı:2, Ekim 2011 Prof. Dr. Mahmut Kaplan Armağan Sayısı Amcasını çağırur dir gizlüce Gel işit sen bu sözümi eyüce Bu sabî fahr-ı cihândur bilesin Mekr-i yehûdîden uzak kılasın Korkaram ana ziyânlar irişür Gerçi her an avn-i Yezdân yetişür Dön geri dinle sözüm bu doğrusı Yol keser hâsid yehûdun uğrusı Bunu duyunca dönerler pür-tarab Biz de eylerüz şefâatin taleb Melike-i şark Halebüşşehbâ Fecrile oldum süvar bir taksiye Haleb-i şehba ya yolculuk diye Bir uzun yol katedip geldüm hele Uğradım beklenmeyen bir müşkile Terminal şehrin dışında yol uzun Şehre varmak isteği ruhumuzun Bir gülümser çehre gürdüm bak ne hoş Gitti benden ol karamsar duygu boş Karşıdan baktım bizim dânişkede Bir güzel suretle bize bakmada Konferans sohbet hele yâd-ı cemil Bir hakikat bu şükür rü yâ değil Koşturur yârân gelür yüzler güleç Ey ömür bu an ne hoş yavaşça geç Sonra geldi Şâm diyarından benüm Talibâtum yâr-ı gârum canlarum 15
Hep beraber poz verip objektife Elvedâ itdük bu şehr-i eşrefe Hâtime-i Kelâm Bu seyâhat böylece buldı hitâm Biz de kılduk mesnevimüzi tamâm Zâir eydür tuhfemüzi hoş görün Ömrinüz oldukça siz safâ sürün Fâ ilâ tün fâ i lâ tün fâ i lün Zâir-i pür taksîre duâ kılun 16