06.42 am : Bozuk Kale, sabah sessizliğinde daha dingin bir havaya sahipti. Bu sessizliği bozan sadece, diş fırçalama, tras olma, sac tarama vb. faaliyetlerden gelen seslerdi. Az uyu, çok gez, çok gör, çok bil prensibinden hareket ile Cemoş haricinde herkes uyanmış, Cemoş ise Biraz daha kestirsem ne İyi olurdu be diye düşünmekte, Ulen inşallah biri gelip te beni
Zorla kaldırmaz diye içinden dua edip, başaltı kamarasındaki konforlu yatağında Derin Uyku ayağına yatıyordu. Hâlbuki eski Baş Düvümcü Ovuz, saat 5.30 am sularında uyanmış, kamarasındaki yatağını, beş yıldızlı bir otel housekeeping elemanına örnek olacak biçimde neta etmiş, seyahat çantasını birkaç kez boşaltıp boşaltıp, yeniden toplamıştı. Bütün bunları takiben, havlusunu, diş fırçasını alıp, Bozuk Kale çardak lokantalarından birinin, beş yıldızlı otel WC /Duş unu aratmayacak tesisinin yolunu tutmuştu bile. BLUEBEERY den iskeleye atladı. Fransız katamaranı önünden Geçerken, katamaranın Nöbetçi Subayı olduğunu tahmin ettiğimiz Personel, Bon Jour Monseieur... diye Ovuz u selamladı. Dün gece sizler niye katamaranımıza teşrif etmediniz Mösyö? Erkenden istirahata çekilmeyi arzu ettiniz korkarım... dedi. Ovuz da Yok Mon Ami...Bi de biz gelseydik,rekabet iyice kızışacaktı seklinde bir cevap vererek,bıyık altından sinsi sinsi gülümsedi ve sağ gözünü hızlıca kapayıp açtı. Sonra da şu soruyu yöneltmeyi ihmal etmedi. Mösyö her şeyi anladık güzel de,şu arada hep birlikte haykırdığınız
nakarat da ATA mızın, yani Atatürk ün ne işi var kuzum? dedi. Fransız bu soru karşısında,gerçek bir Fransız pozuna girdi ve ; Ne nakaratı? Atatürk mü?... Aman mösyö sümme hâşâ...ne biçim söz o? Siz neden bahsediyorsunuz? diye sordu. Ovuz ise Ata Türk...Ata Türk... Ata Türk...şeklinde bağırarak nakarat tutan ve kıç güvertede kızları daha hızlı dans etmeye teşvik eden biz miydik? yani? diyerek burun kıvırdı. Bunu duyan,katamaranın Sabah Nöbetçi Subayı olduğunu tahmin ettiğimiz şahıs,hem aksamdan kalmalıktan gelen kırmızı burnunun yanında,bir de pancar gibi kırmızlığa bürünen bir çehreye sahip oldu. Mon Mösyö...Aman efeniiiimmm...bir yanlış anlama olmuş galiba diye cevap verdi. Ovuz ise Bırakın efenim bu yanlış anlama,manlış anlama ayaklarını, nedir bu rezalet? Bana bir açıklama yapın reca ederim dedi. Bu defa Fransız,Fransız Fransız gülmeye başladı. Saygıdeğer Mösyö, biz böyle bir ahval içerisinde sizin söz ettiğiniz biçimde nakarat tutar mıyız hiç? Bu densizliği kim yapabilirci? dedi. Ve gülerek şöyle devam etti... Dun akşamki konuklarımız,sizin de, Sancak ve İskele taraflarınızdaki teknelerde ikamet eden komşularınızdır. Sizlerin de, uyandıklarında göreceğiniz üzere,kendileri Fransız olmayıp,polonya vatandaşıdırlar... Bu güzel konukların,güzel danslarının ve atraksiyonlarının devam etmesi ve neşemizin sürmesi için yaptığımız tezahüratı Lehçe yapmanın daha uygun ve etkili olacağını duşunduk.bu nedenle de Ata Tun...Ata...Tun...Ata..Tun... seklinde,lehçe,yani Polonya dilinde Bi daaa...bi daaa...bi daaa.. anlamına gelen bir nakarat tutturduyduk...hata ettiysek affola dedi. Ovuz da bu açıklama üzerine Peki o zaman...ancak dikkatli olun... diye cevap verip ıslık çalarak WC ye yönlendi. 07.24 am : BLUEBERRY mürettebatının tümü,cemoş dâhil herkes uyanmış, giyinmiş,kuşanmıştı. Çay suyu kaynamış,kahvaltılıklar tabaklara faça edilmişti...fethiyeli Gara Mustufaa Gaptan,öle durup durmanın kimseye fayda sağlamayacağını,bir an önce derlenip,toparlanıp yolumuza
devam etmemiz gerektiğini hatırlattı... Ne de olsa gayfaltı her zaman yaptığımız,normal bir sabah aktivitesi idi. Ancak FR II de ki bir numaralı aktivitemiz,durmadan rüzgâr kollamak ve yelken basmaktı. Haden bakam,toparlanıyor ve limandan çıkıyoruz... diye gürledi. Onu oraya,şunu şuraya,bunu buraya gönderip,tonoza,usturmaçalara, kıç halatlarına ve ırgatın üzerine adam saldı. 7.38 am: Fethiyeli Gara Mustufaa Gaptan ın komutası doğrultusunda, BLUEBERRY nin kara ile tüm bağlantısı kesildi. Irgat başında, demiri alan Komodor FEW, zarif ve kıvrak bir hareket ile baştan kıça geçerek dümen başı yaptı ve BLUEBERRY nin başını Harap Kale Koyu çıkısına verdi. Mürettebat çay, kahve ve enva kahvaltı ürünleri üzerinde çalışırken, rotamızın Batı ya çevrildiği fark edildi. Bu hareket herkese, devamlı Batı ya doğru seyir yapıldığında, tekrar çıkış noktasına dönüleceği prensibini ve Dünya mızın, yanlış bir inanç olan, öküzün boynuzları üzerinde duran düz bir tepsi gibi değil, Diyarbakır Karpuzu gibi yusyuvarlak olduğunu anımsatmış oldu.
Genellikle her yaz Ağustos ayını Datça/Aktur da değerlendirmeyi adet haline getirmiş olan Komodor FEW, Hisarönü Körfez ini ve çevresindeki bilumum Seafood Restoranlarını avucunun içi gibi bilmekte olduğundan, rotası hakkında hiçbir şüpheye düşmemiş, tam gaz, körfezin dibindeki Selimiye ye dümen sallamaktaydı. Kahvaltı sofrası çevresinde, denizin laciverti, gökyüzünün mavisi, olgun bir portakal gibi ışıldayan sıcacık güneşin verdiği huzur ve doygunluk ile sohbet gitgide koyulaşmaktaydı. Elli bir sene az bi zaman değildi. 1958 den bu yana tam 51 sene geçmiş, MOR Yelkenci dostluğu da buna eklenince, Fethiye Regatta lar doyumsuz birlikteliklere dönüşmüştü. Ovuz Kaptan, Talat Kaptan ve Potansiyel Kaptan Cemoş, dikkatle tecrübeli, Fethiyeli Gara Mustafa Gaptan ı, dümendeki Komodor FEW i ve Visiting Skipper Al in başından geçen Yelken maceralarını dikkatle dinliyor, lüzum gördükleri önemli noktaları da not alıyorlardı.
Cemoş un ise şu teneffüs zili çalsa da baş tarafa geçip bir sigara içsem şeklinde düşündüğü adeta yüzünden okunuyordu.
Ben ise okul, medrese, kitap görmüş, yasal bir ehliyete sahip Yat Kaptanı olarak, naçiz talihim nedeni ile kendimi mutfağa tıkılmış hissetmem gerekirken, hiç de öyle bir duyguya kapılmadığıma zaman zaman hayret ediyordum. 9.56 am : İskele yönünde Simi Adası yakınından geçilerek Doğu yönünde Hisarönü Körfezi ne girildiğinde, karşı kıyıdaki, Datça Aktur anıları
tazelendi. Bu arada CEMOŞ da Ağustos aylarını Karaincir de yazlığında geçirmekte idi, ve oda oraların ne kadar güzel yerler olduğunu anlatmakta idi.
Hedef doğrudan Selimiye iken, Kurmay Heyet in yapmış olduğu kısa süreli bir toplantı sonucunda, rota ve varış limanında radikal bir değişiklik yapıldı. Oralara gelmişken, Dirsek Koyu na giriş, yapılarak, mevsimin belki de son deniz banyosu yapılmasına ve oradan da geri dönülmesine karar verildi.
Böyle bir denize girilmezmiydi? Hemen demir atıldı ve BLUBERRY alargada iken denize atlandı.