A. Turan Alkan KURŞUNKALEM YAZILARI



Benzer belgeler
Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

HÜRRİYET İLKOKULU EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI 23 NİSAN ULUSAL EGEMENLİK ve ÇOCUK BAYRAMI KUTLAMA PROGRAMI

ESAM [Ekonomik ve Sosyal Araştırmalar Merkezi] I. Dünya Savaşı nın 100. Yıldönümü Uluslararası Sempozyumu

"Satmam" demiş ihtiyar köylü, "bu, benim için bir at değil, bir dost."

> > ADAM - Yalnız... Şeyi anlamadım : ADAMIN ismi Ahmet değil ama biz şimdilik

Sevda Üzerine Mektup


TV LERDEKİ PROGRAMLARA ÇIKANLAR KURAN OKUMASINI BİLMİYOR

þimdi sana iþim düþtü. Uzat bana elini de birlikte çocuklara güzel öyküler yazalým.

Hocam Prof. Dr. Nejat Göyünç ü Anmak Üzerine Birkaç Basit Söz

yeni kelimeler otuzsekizinci ders oluyor gezi genellikle hoş geldin mevsim hoş bulduk ilkbahar gecikti ilkbahar mevsiminde geciktiniz kış mevsiminde

TİYATRO AKADEMİ BAŞVURU FORMU

Arapgirli Haşim Koç. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

SORU : CEVAP: SORU: CEVAP:

YOL AYRIMI SENARYO ALĐ CEYLAN

KİTAP GÜNCESİ VIII. GELENEKSEL KİTAP GÜNLERİ SAYI:3

Yaz l Bas n n Gelece i

Uluslararası Üniversiteler Konseyi Yönetim Kurulu Başkanı Darbeci Kurşununa Hedef Oldu

Dünyayı Değiştiren İnsanlar

Biz Fakir Okuluz Bizim Velimiz Bize Destek Olmuyor Bizim Velimizi Sen Bilmezsin Biz Bağış Alamıyoruz Cümlelerini kurarken bir daha düşüneceksiniz.

Dünya üzümden sadece şarap yaparken, biz ise üzümden sadece şarap değil, başka neler yapacağımızı göstermeye devam edeceğiz.

Bir gün Pepe yi görmeye gittim ve ona : Anlayamıyorum her zaman bu kadar pozitif olmak mümkün değil, Bunu nasıl yapıyorsun? diye sordum.

KAHRAMANMARAŞ PİAZZA DA AYDİLGE RÜZGARI ESTİ

Ö.Ç BİLFEN ANAOKULU 5 YAŞ GRUBU GÜNLÜK EĞİTİM PROGRAMI

Ateş Ülkesi'nde Ateşgâh Ateşgâh ı anlatmak istiyorum bu hafta sizlere. Ateş Ülkesi ne yolculuk ediyorum bu yüzden. Birdenbire pilot, Sevgili yolcular

KILIÇDAROĞLU K.MARAŞ'TA

Bazen tam da yeni keþfettiðiniz, yeni tanýdýðýnýz zamanda yitirirsiniz güzellikleri.

Giovanni dışında bütün örenciler çok çalışıyor. O hiç çalışmıyor ama sınıfın en başarılı öğrencisi. Çok iyi Türkçe konuşuyor.

14. ÇALIŞMA EKONOMİSİ VE ENDÜSTRİ İLİŞKİLERİ KONGRESİ

2. SINIF İŞİTME ENGELLİ ÖĞRENCİLERİ İÇİN TEST ÇALIŞMASI. Hazırlayan Engin GÜNEY İşitme Engelliler sınıf Öğretmeni

ABDULLAH ALİYE CAN ANAOKULU ÇİÇEKLER SINIFI ARALIK AYI BÜLTENİ

Melih Güler. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

Bilinen hikayedir. Adamın biri, akıl hastanesinin parmaklıklarına yaklaşmış. İçeride gördüğü deliye:


Adı-Soyadı: Deniz kampa kimlerle birlikte gitmiş? 2- Kamp malzemelerini nerede taşımışlar? 3- Çadırı kim kurmuş?

BÜLTEN İSTANBUL AZİZ BABUŞCU. FİLİSTİN MESELESİ 2 5 te B İ L G İ NOTU. Öğretmenler ile öğrenciler yıllar sonra bir araya geldi

"medya benim ayağımın altına muz kabuğunu biraz zor koyar" vari açıklamalarda bulunuyordu ki Olanlar oldu

Dersler, ödevler, sýnavlar, kurslar... Dinlence günlerinde bile boþ durmak yoktu. Hafta sonu gelmiþti; ama ona sormalýydý.

BÖLÜM 1. İLETİŞİM, ANLAMA VE DEĞERLENDİRME (30 puan) Metni okuyunuz ve soruları cevaplayınız. MUTLULUK HİKAYESİ

:48 FİLİZ ESEN-BİROL BAŞARAN

Güzel Bir Bahar ve İstanbul

A1 DÜZEYİ B KİTAPÇIĞI NOT ADI SOYADI: OKUL NO:

ÇiKOLATAYI KiM YiYECEK

Ilgaz (14 Şubat 2010) Yazı ve fotoğraflar: Hüseyin Sarı (huseyinsari.net.tr)

Hazırlayan: Saide Nur Dikmen

NURULLAH- Evet bu günlük bu kadar çocuklar, az sonra zil çalacak, yavaş yavaş toparlana bilirsiniz.

''Hepimiz Atatürk'üz''

EZBERLEMİYORUZ, ÖĞRENİYORUZ. Hafta Sonu Ev Çalışması DAĞINIK ÇOCUK

Mustafa GÜZELGÖZ

Aç l fl Vural Öger Çok değerli misafirler, Konrad-Adenauer vakfının 23 senedir yapmış olduğu bu gazetecilik seminerinde son senesinde bizim de k

15 Ekim 2014 Genel Merkez

TED İN AYDINLIK MEŞALESİNİ 50 YILDIR BÜYÜK BİR GURURLA TAŞIYAN OKULLARIMIZDA EĞİTİM ÖĞRETİM YILI BAŞLADI

CİHAN PARTİSİ HAYIR MI, EVET Mİ? REFERANDUM 2017 KATALOĞU. Devlet meseleleri uzun soluklu işlerdir; uzun yola tek şoförle gidilmez..

AŞKIN ACABA HÂLİ. belki de tek şeydir insan ilişkileri. İki ayrı beynin, ruhun, fikrin arasındaki bu bağ, keskin

Yönetici tarafından yazıldı Pazartesi, 24 Ağustos :42 - Son Güncelleme Çarşamba, 26 Ağustos :20

Kazanım: : Vatanımız için mücadele eden insanların fedakarlıklarını öğrenerek vatanseverlik duygusunu artırır.

Aruzla şiire başlayan sanatçılar, Ziya Gökalp in etkisiyle sonradan hece ölçüsüyle yazmaya başlamışlardır.

Y.Selçuk TÜRKOĞLU Bursa Milletvekili Aday Adayı. Biz Bir Ekibiz Ekibimiz Milletimiz

Bir Kadın 3 Sanat Sergisi açıldı

20 Soruda Kira Gelirlerinin Vergilendirilmesi

Jake mektubu omzunun üstünden fırlatır. Finn mektubu yakalamak için abartılı bir şekilde atılır.

Müşteri: Üç gece için rezervasyon yaptırmak istiyorum. Tek kişilik bir oda.

BASIN BİRİMİ GÜNLÜK YAYIN RAPORU

GÖKYÜZÜNDE KISA FİLM SENARYOSU

Engin arkadaşına uğrar, eve gelir duşunu alır ve salona gelir. İkizler onu salonda beklemektedirler.

Başbakan Yıldırım, 25. İstişare ve Değerlendirme Toplantısı sonrası basın çadırını ziyaret etti

Doğru bildiğini her yerde haykıran, kimseye eğilip bükülmeyen birisiydi Neyzen Tevfik..

MARUF VAKFI İSLAM EKONOMİSİ ENSTİTÜSÜ AÇILDI

Anneye En Güzel Hediye Olarak Ne Alınması Gerekir?

T.C. İSTANBUL 13. AĞIR CEZA MAHKEMESİ BAŞKANLIĞI (T.M.K. 10. MADDE İLE YETKİLİ) TUTANAK

5 YAŞ VE HAZIRLIK SINIFI EKİM BÜLTENİ

Biz yeni anayasa diyoruz

20 Derste Eski Türkçe

UZAYLILAR OLMASIN ABİ!

ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ

15 Mayıs 2009 al-dimashqiyye Salonu

ŞAHISLAR: Anne:Zişan, Baba:Orhan, Abla:Fehiman, Abla:Güzin, Abi:Osman, Küçük Kardeş:Fikret

Sevgili dostum, Can dostum,

Budist Leyko dan Müslüman Leyla ya

Erbil Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Dara Celil Hayat ile Türkiye-Kürdistan Ekonomik ilişkileri. 02 Temmuz 2014

TERCİH ETTİĞİN OKOL GELECEĞİNDİR MEVLÜT ÇELİK 8.SINIF KAVRAM HARİTASI. Mevlüt Çelik. T.C. İnkılap Tarihi ve Atatürkçülük

ÖYKÜLERİ Yayın no: 170 ADALET VE CESARET ÖYKÜLERİ

EĞİTİM SEVGİYLE BAŞLAR...

KÜÇÜK KALBİMİN İLK REHBERİNİN BU GÜNÜME UZATTIĞI HAYAT YOLU

SÖZCÜKTE ANLAM. Gerçek Anlam Yan Anlam Mecaz Anlam Terim Anlam Sözcükler Arasý Anlam Ýliþkileri Anlam Olaylarý Söz Öbeklerinde Anlam

RAPORU HAZIRLAYANLAR: Azime Acar & Ender Bölükbaşı

KANUNEN OLMAYAN, AMA İLİMİZDE UYGULANAN HAYAT STANDARDI.? Yeni bir haftada yine beraberiz.geçen haftaki

YIL DEDE'NİN DÖRT KIZI

Eskiden Amcam Başkötü ye ait olan Bizim Eski Yer,

Eğitim Öğretim Yılı OKUL ÖNCESİ DÜŞÜNEN ÇOCUKLAR EĞİTİM SETİ YARIM GÜNLÜK PLAN ÇİZELGESİ

Ben gid-iyor-muş-um git-mi-yor-muş-um. Sen gid-iyor-muş-sun git-mi-yor-muş-sun. O gid-iyor-muş git-mi-yor-muş. Biz gid-iyor-muş-uz git-mi-yor-muş-uz

O KOLTUĞA GALİP HOCA YAKIŞIR!

Sultanım, müsaade buyurun, ben İstanbul'un çevresini dolaşıp, mevcut suları bir inceleyeyim!.

İşçi Birlik Cephesi [Söz: Bertolt Brecht (1934), Müzik: Hanns Eisler (1935)] İşçi Yürüyor Baştan [Söz:? (?), Müzik: Saadettin Kaynak (?

Soðaným da kar gibi Elma gibi, nar gibi Kim demiþ acý diye, Cücüðü var bal gibi

Yüreğimize Dokunan Şarkılar

5. SINIF TÜRKÇE NOKTALAMA İŞARETLERİ TESTİ

BURDUR VE ISPARTA OSB LERİ İÇİN ATIKSU ARITMA TESİSİ YAPIMI İLK ADIM ATILDI

Hayata dair küçük notlar

Selman DEVECİOĞLU. Gönül Gözü

Transkript:

A. Turan Alkan KURŞUNKALEM YAZILARI

İçindekiler İfade-i Meram 11 Bir Thoreau'muz Bile Yok 13 Çorbada Komplo Var! 15 Türk'üm, Doğruyum; İstifa Ederim Ha! 17 Ulemanın Karnı Yırtıldı! 18 "Celâlilik Kültür Haftası" Kutlu Olsun! 21 Cumhur, Bu Cumhuriyet in Neresinde? 23 Bu Fırsat Kaçar mıydı? 25 Türk Meselesi! 27 TRT ye İyi Davranın! 29 Peki, Kamera Nerede? 31 Parlatacak Kaç Elmanız Var? 33 Ah la Oh Arasında Metropol-Taşra İlişkileri 35 Bütçe Kanununa Dair Kışkırtıcı Sorular 37 Kaderimin Oyunu 39 Görülen Lüzum Üzerine 42 Sen Benim Kalbime Bak! 44 Adalet Rambo sundan Ahlâk Taktikaları 46 No, Thanks Miss; Please Don t Cry For Us! 48 İffetsiz Ateşenin Başına Gelenler 49 Lahana, Patates ve Ucuz Patiska 51 Beni Adamdan Saymayınız! 53 Desdamona Versus Âşık Kerem 54 Başka Avrupa Yok! 56 Dersaadet, Ey Dersaadet! 58 Ölüm Hak Miras Helâl Mi? 59 Sen Ağlama; Dayanamam! 61 Büyü ve Nazar 63 Haçan Ben de Seni Tanımayrum 65 Satırarası Post-İt leri 66 Ben, Kurşunkalemlerim ve Siz 68 Ne Yani, Juppe Yalan mı Söylüyor? 70

6 Kurşunkalem Yazıları 72 Bir Aşk Cürmünün Hatırlattıkları 73 A-a Kuşa Bak! Testi 75 İtirafçı! 76 Dikkat: Bu Bir Reklâmdır! 78 Politika Yapma Birader! 79 Body cilerin Ne Kabahati Var Yahu? 81 Prima nın Parmakları 82 Öhhö Öhhö! 84 Dehâ Değil, Orta Zekâ! 86 Difficiles Nugae 88 Kazın Öteki Ayağı 89 Anakronizm Dedim de Aklıma Geldi 91 Hukuk Sisteminde Vahim Gaz Kaçakları 92 Bergama nın Kurtuluşu 94 Yakışıklı Çocuktur; Bize Hürmeti Vardır 96 Türk Sendikacılığının Müzikal Tarihi 97 Bizim City de Siyaset Felsefesi 99 Kırmızı Başlıklı Kız Artık İşi Öğrendi! 100 Bir Otobüs Dolusu Aydın, Şöföre Karşı 102 Koklasam Saçlarını 104 Soğuk Nevale Tavır Analizleri 106 Tutarsa Ne Âlâ 108 Yeni Yılın Vebâli Kimin Üstüne? 109 Vay Canına! 111 Ülke ve Yenge! 113 Namuskârlık Ütopyası 114 Chindogu 116 Gerçeğin Canı Cehenneme! 118 Aklın Yolu Bir 119 Muhtemel Bir Keçi Krizi İçin Stratejiler 121 Yaşasın Hükümetsizlik! 122 Kardak ta ve Boş Bardakta Fırtına 124 Jöntürklük Ayıp Değil Ama 126 Kâbus Turnikeleri 127 Daha İyisi Can Sağlığı 129 Köylü Gözüyle Yunan-Türk Barışı 130 Şimdilik Fena Değil! 132 O ve Öteki 134 Boğazımızda İstanbul un Keskin Dişleri!.. 135 Artık Bunalım ı Destekliyorum!

Kurşunkalem Yazıları 7 Onu da Siz Düşünün! 137 N olacak Bu Danimarka nın Hali? 139 Katerina Kompleksimiz 140 Giri 142 Çanlar Sistem için Çalıyor 144 Postal ve Gazoz Şişesi! 146 Sistem Dışı Bir Soru 147 Soğukkanlı Bir Nikâh 149 Müşarünileyha 151 Gerçeğin Kilosu Kaça? 152 Negotiator 154 Köpürtme Birader; Sadece Temizle! 156 Kulisin Bağırsakları 157 Özelleştirelim Gitsin! 159 3-5 Nöbetçilerine 161 Dan!.. 162 O Şimdi İşçi! 164 Yaylalar, Yaylalar! 166 Geçiniz! 167 Belki de Yanılan Bizleriz! 169 Bana Sol Yapma! 171 Necrophilia 172 Yine mi Siz? 174 Katarsis Terapisi 176 Bir Konuşursam 177 Vurdun Ey Şanlı Boksör 179 Karasularımızın Başörtüsü 181 Kamyon Gazeli 182 İletişim Eyleyememek! 184 Bilgi ve Belge! 185 Fener Düşmanı! 187 Kolektif Zinâ 189 Hikâyesizlik 190 Öksürük Akordu 192 Söylenti Beş; Eylem Sıfır! 194 Mercedes ve Tank 195 Sus, Bâri Sus 197 Sürekli Darbe 199 Mirim, Ahvâli Nasıl Buldunuz? 200 Bir Provokatörün Hatıra Defterinden 202

8 Kurşunkalem Yazıları 205 Müslüman Demokrat 207 Doğrusu Bu Kadar Ciddiyet Bize Hiç Yakışmıyor 209 Sancak Sağ, İskele Sol! 212 Yaşasın Saçmalık! 214 Eks! 216 Yeter; Öleceksek Ölelim! 218 Kederin Resmidir! 221 93 Ölü 12 Şehit 223 Deep Blue, IBM ve Çağ Körlüğü 226 Şükür Dedim de Aklıma Geldi 228 Sigaraya, Aşka ve Komünizm e Dair 231 Ağır Film! 233 Perde ve Fare 235 Almışım Eğitim, Görmüşüm Hocalarımdan Ders 238 Sahnede Deniz Kızları 240 Dayanıksız İrticâ! 242 Namlu Karanfilleri Bunlar!... 244 Dibe Vurmak 246 Liberalizmin Paydos Düdüğü 248 Mis Gibi Pratik Güme Gidiyor! 250 Türk Şöförü ve Reklâmlardaki Atatürk 253 İşte Bu! 255 Gülümseyin; Resminiz Çekiliyor! 258 Şaşı Bak Şaşır! 260 Derin Devlet Dolmuşa Biniyor! 262 Projelerim Var 265 Âh! 267 Farkı Farketmemek 269 Âkıl Adamlar 272 Üçüncü Herif 273 Oto-İhbar 275 Rahat Durulacak: Rahat! 277 İşte Rapor Bu! 280 Leylek ve Uçkur 282 Kayıkçı Döğüşü 283 I-Ih 285 Fenerofobia! 287 Dikkaaayt! 290 Klip 292 Dedikodu Lezizdir

Kurşunkalem Yazıları 9 Tavuk ve Bıçak 294 Nükte! 296 Batanic 298 Şaap! 299 Aydınlanma ymış!.. 302 Futbol ve Ratio 303 Atatürk ün Sağı Solu 305 Mağara 307 Alçağa Akar Sular 309 Değiştir 311 Silâh! 313 Vurgularken Zedelemeyiniz! 315 Zaank!.. Güümm!..Paat! 317 Portakal 319 Şeker Ezelim! 321 Halt Etme Fahire! 323 Sayı Etiği 325 Âhir Zaman 327 Hatâ Buluculuk! 329 İtiraf 331 Dua 333 İstikrar! 335 Çeteler Geçiyor Allı Yeşilli 336 Site nin Nâmusu! 338 Orman Kebabı 341 Hamamın Nâmusu 343 Salamura 345 Deli Kaymakam 347 Siyâsî Mültecî 349 Cumhuriyet Olmasaydı 351 Hasetliğin Lüzumu Yok! 353 Erol Taş lar Ölmez! 355 Ben Esmeri Bâdem İle 357 Gracias Sinyor! 359 Efektif Sözlük 362 Mızıkçılık 364 Dikkat; Gazeteci! 366 Ağabey 368 1999!.. 370 Müthiş Bir Gün 372

10 Kurşunkalem Yazıları 374 Entellektüalite ve Karate! 376 Şimdi Haberler! 378 Logaritma 380 Sevgili Günlük! 382 Vâdim O Kadar Billy di ki! 384 İşkence! 386 Manual! 389 Çamaşır Makinası 391 Biip! 393 Bir İlkbahar Hediyesi! 395 Büyümek Bulaşıcıdır! 397 Yasak! 399 Muhtar ve Âzâ 402 Acemi Yazara Öğütler 404 Eveet, Nerde Kalmıştık?... 406 Orta Kulak Çetesi 408 İçyüzü 410 Özür 413 En iyi Kızılderili 415 Sağ-Arka daki Adam! 417 Paradigma! 419 Mesaj 421 Teşekkürler Yeşilçam! 423 Migren! 426 İnsider Trading 428 Bize Bir şey Olmaz! 430 2012 432 Eternity 434 Arslan! 437 Benim Güzel Zindanım! 439 Demeç 441 ZZZt Çtrrrtt Zoonnk! 443 Rrrnnnn Rrrrnn!... 445 Şöyle ki;

İfâde-i Meram K URŞUNKALEM YAZILARI, Aktüel Dergisi nde 1994 yılından beri yayınlanan yazılardan derlendi. Kurşunkalem Yazıları nın aynı kalemden çıkmış bile olsa farklı bir çeşni taşıdığı farkedilecektir. Diğer yazdıklarıma nisbetle daha mütebessim, daha muzip, daha serbest yazılar bunlar. Yalanlamanın mânâsı yok: Yazarın dünyasında yayıncının, okuyucuların çizdiği mahpes kadar yazarın kendi elleriyle inşâ ettiği mahpesler de vardır. Aktüel de yazarken, kendi mahpesinin pencerelerinden dışarıya bakarken ıslık çalmayı deneyen bir üslûbu aramaya çalıştım; bilmem beğenir misiniz? Bu kitap için sayıca 250 yi geçkin yazıyı elden geçirdim. Bilgisayar azizlikleri ve şahsî ihmâlim yüzünden on-onbeş civarında yazının ismini bile hatırlayamayacak durumdayım. Bir araya getirebildiklerimden pek azı zamana karşı dayanıksız çıktı: Belki o gün için atıfta bulunduğum hâdiseleri bugün hatırlamakta güçlük çekeceksiniz ama yeniden okurken farkettim ki olaylardan ziyade insanlardan, kurumlardan ve vâkıalardan bahis açmışım. Teknik zaruretler sebebiyle her yazıyı bir hafta öncesinden kaleme almak zorunda kalışım, günün hâdiselerini ancak çok genel ve yanılma payı az

12 Kurşunkalem Yazıları bir yaklaşımla ele almama sebep olduğu için pek üzüldüğümü söyleyemem. İnsana dair şeylerin râyici köhneleşmiyor. Yazıları konularına göre sınıflandırmak mümkündü ama bundan bilerek kaçındım; onları yazıldıkları tarih sırasıyla okumanın daha anlalışılır olabileceğini düşündüm. Niçin kurşunkalem diye sorarsanız, bu soruyla aynı başlığı taşıyan kısa yazı merakınızı giderebilecektir; içerdeki yazıların hiçbiri kurşunkalemle yazılmamış bile olsa ben zihnen kurşunkalem devrine ait bir insanım: Gazocağı, zemberekli saat, muhtar çakmağı, gemici feneri, tenekeci havyası, tahta iskemle, el örgüsü ve ot yastık devrine aitim. Zihnimin de bir muhtar çakmağı gibi sade ve anlaşılır bir kurguyla çalışan manual, yani elle kumanda edilebilir tarafı daha işlek ve mekanizmanın bütün süreçleri gözle görülebilir bir özellik taşıdığını sanıyorum. İşbu sadelik iddiasını kitapta okuyacağınız bazı cümleler tekzib ederse şaşırmam; makyajını taşıyamayacak kadar örselenmiş cümleler görürseniz onlara iyi davranmanızı ve hiç değilse bir kere daha okumanızı isterim. Eylül 1999-Sivas

Bir Thoreau muz Bile Yok DEVLETE vergi ödemek, bir yerden bakıldığında, kişi hak ve hürriyetlerine yönelmiş açık bir saldırı gibi görünebilir; o nokta öyle sarhoş edici bir felsefe mahfilidir ki, devleti açıkça haraççılıkla bile suçlayabilirsiniz. Metropol mafyası da aynı tarzda çalışmakta, topladığı vergi ye mukabil mükelleflerinin emniyet ve huzurunu sağlamaktadır. Öyleyse devletin sebeb-i hikmeti nedir ki? Bu leziz faraziye ne yazık ki gerçeğin kaba ve kunt duvarlarında tuz buz oluveriyor; birkaç petrol şeyhliği hariç tutulursa hiçbir devlet, vatandaşına bedava hizmet götürmeye yanaşmıyor. Devlet dediğin vergi alır kaziyyesi maalesef hâlâ sefil bir consensus noktasıdır. Türkiye de el an bu consensus içinde bulunmakla birlikte, Devlet dediğin vergi alır; hem de çatır çatır! noktasından bir hayli uzaktadır. Bizim devletimiz henüz, vatandaşlarından çatır çatır vergi alabilme dirayetine ulaşamamış bulunuyor. Tamamen yerli ve millî mentaliteden hız ve kaynak alan vergi felsefemizin içinde bulunduğu, acaba sevgili mükelleflerimden vergi alsam mı almasam mı ikirciği, tabiatiyla vergi kaçırma sporunda dudak uçuklatan rekorlar kırmamıza elverişli bir altyapı hazırlıyor. Evet, cümleten vergi kaçırıyoruz; ama Henry Thoreau böyle yapmamıştı. O, son derece anlaşılır şekilde, ben

14 Kurşunkalem Yazıları vergi vermiyorum demiş ve hapsi boylamıştı. Bizim ne Thoreau muz, ne de vergi ödememek gibi kıytırık bir sebeple hapis damlarına düşmüşümüz var. Bu da, Thoreau nun işi bilmediğini gösterir. Thoreau, 1847 yılında Meksika ya harp ilan eden devletini (ABD) protesto maksadıyla vergi ödemeyeceğini açıklamış ve soluğu kodeste almıştı. Halbuki hem devletini protesto edebilir, hem de mükellef değilmiş gibi davranarak vergi kaçırabilirdi. Lakin dedik ya; üstad işi bilmiyordu ve üstelik ütopik bir anarşistti (Halbuki bizim ütopik olmayan anarşistlerimiz vergi vermemek bir yana, devletten alacaklı oldukları mantığıyla banka soymayı tercih etmişlerdi). Netekim yakın dostu Ralph Waldo Emerson da durumu anlayamamış, mapus ziyaretine gittiği arkadaşına, - Hayrola yau Henry niye burdasın? sualini yöneltmek gafletinde bulununca Thoreau taşı gediğine yerleştirmişti: - Waldo, sen neden burada değilsin? Çok şükür ki bugün cümlemiz Thoreau gibi değil, Emerson gibi düşünüyoruz ve o yüzden sürü-sepet vergi kaçakçımız bulunmasına rağmen bir Thoreau muz bile yoktur. Thoreau nun, vergi vermeyi reddediyorum deyip hapishaneye düştüğü nokta, aslında vatandaşlık şuurunun evc-i bâlâsıdır; ne yazık ki o hatt-ı bâlâ, vergi kaçırmayı bir kravatla işlenmiş adi bir cürüm derekesine indirenlerin bulunduğu irtifadan (!) pek iyi fark edilememektedir. Aksi takdirde onca Al Capone mukallidinin bulunduğu aziz ülkemizde birkaç tane de Thoreau taslağı çıkardı.

Çorbada Komplo Var! Kurşunkalem Yazıları 15 ESASEN komplo teorileri fal gibidir: Ara sıra tuttuğu da olur ama aşk gibi kader de herşeye galiptir; hayat düşünceyi umursamaz bile; Dâvud Câlud un hakkından gelmiş, Mûsa Kızıldeniz i geçmiş ve Firavun helâk olmuştur. Çorbaya düşen sineğin münasebetsizliği, pekâlâ tesadüfle, açlıkla, uçuş tecrübesinin eksikliğiyle veya miyopisinin artmış olmasıyla izah edilebilir; hattâ bazen izah da gerekmez Sinektir, yapar der geçersiniz. Yeter ki balın olsun, sineğin Bağdat tan gelir buyrulmuştur. Ama söz konusu sinek, bizim künhüne asla akıl erdiremeyeceğimiz dehşetengiz bir şer tezgâhının manüpülasyon aracı da olabilir pekâlâ: Burnunuzun akması ıslak saçla rüzgârda gezmenizden değil, daha esrarengiz, daha ezoterik ve daha erişilmez bir güç odağının tasarısıdır. Kurtlar sofrası nda payınıza, can sıkıntısının en sofistike versiyonu düşmüştür. Güç odakları herşeyi önceden bilir, tasarlar ve kurgularlar; ne kadar âkil ve sezgili olsanız da yapacağınız birşey yoktur: Kader gibi birşeydir. Ayrıntıları, tesadüflerin sıradanlığı içinde göstermek için akıl almaz hünerler gösterip azim masraflar eder ve neticede mutlaka önceden hesapladıkları amaca ulaşırlar. Sizin bu tertibin farkında olmanız dramdır; çünkü elinizden hiçbir şey gelmez, aklım eriyor ama gücüm yetmiyor sitemiyle kahrolmanız cabadandır. Olanı-biteni farketmeyişiniz faciadır; ne eblehliğiniz kalır, ne safdilliğiniz! Bazı güzideler, Arş dan haber indiren Cibrîl gibi sıradan hadiselerin ıvır-zıvır ayrıntılarını biraraya getirerek, esasen idrakimizin çok üstünde seyreden hadiselerden gaip tahliller getirirler. Gücümüzün birşeye yetmeyeceğini bile bile yaparlar bunu. Biz kahroluruz; onlar iyi saatte olsunlar ın sırdaşı olmaktan memnun ve mütebessimdir.

16 Kurşunkalem Yazıları Öngörülmüş bir ülkede, öngörülmüş kurguların öngörülmüş figüranları olarak yaşamakta kim, ne lezzet bulabilir ki; hele bir de bu tavşan kaç/tazı tut oyununda tazı olmakla tavşan olmak arasında hiçbir haysiyet farkı olmadığını biliyorsanız? Size heyecan veya ızdırap veren herşey önceden kestirilmiştir. İçiniz boşalır, enerjiniz pörsür ve sizi yöneten komplolar dizisi karşısında yaşama gücünüzü zayıflamış bulursunuz; çehreler maskeleşir, güven buharlaşır ve siz, onurunuzu ancak herşeyden şüphe etmekte bulan bir paranoya namzedi olarak kalakalırsınız: Size bilgi ve iktidarsızlık bahşedilmiştir çünkü. Esasen komplo teorileri fal gibidir: Ara sıra tuttuğu da olur ama aşk gibi kader de herşeye galiptir; Dâvud Câlud u öldürmüş, Mûsa Kızıldeniz i geçmiş ve Firavun helâk olmuştur. Omnia vincit amor dur yani. Türk üm, Doğruyum, İstifa Ederim Ha! TAMAMEN millî ve çok önemli endişelerden hareketle nefsî arzu ve beklentilerini hiçe sayarak istifayı, ilgili merciin (ki genellikle bu merci, bir sayın partinin bir sayın genel başkanı olmaktadır) suratına şaklattıktan sonra kameralara, halkım sağolsun, icab ederse yüz kere daha istifa ederim diyebilen milletvekillerine gıbta ediyorum. Teamül gereği pek kısa tutulan istifa mektuplarının arkaplanındaki felsefî içtihat yoğunluğu karşısında haşyet ve huşû ile titrediğimi ilaveye gerek var mı bilmiyorum; gördüğüm lüzum üzerine, canım gibi sevdiğim partimden istifa ediyorum ibaresinin taşıdığı icaz beni mahvediyor. Bütün istifacılara hayranım; çünkü her istifa kararının billurlaştığı dramatik anlarda feragat, şeref ve gurur duyguları, şahsiyetin kunt duvarları üzerinde çelik

Kurşunkalem Yazıları 17 parıltısıyla şavkırken şövalyelik ruhunun henüz ölmediği kahramanca ilan edilir ve her defasında sanki kendim istifa etmiş gibi kıvanç duyarım. Vakıa istifa kurumu, ardında işsiz, aşsız, parasız, itibarsız ve arkadaşsız kalmak gibi riskler gizliyorsa da, bu alelâde ayrıntı, istifa etmenin dayanılmaz cazibesiyle asla kıyaslanmamalıdır. Evet, kabul ediyorum; 8. dereceden maaş alan bir Tekel memurunun ambar şefine kızarak istifa etmesi ile, belki de birkaç saatliğine partisinden ayrılarak terk-i örgüt eyleyen milletvekilinin durumu arasında mühimce bir celâdet farkı var gibi görünüyor. Ben işin celâdet tarafını pek dert edinmeden, bir fermuar âhengi ve tabiiliği ile istifa ettiği halde maddî durumu sarsılmayan ve üstelik şaşırtıcı şekilde popülaritesi artıveren zevâtın istifasına bayılıyorum. Ne yazık ki ben, bu dayanılmaz baygınlık zevkini hiç yaşayamamış talihsizlerden biriyim: üye olduğum derneklere istifa mektubu gönderebilme şansım hiç yok, çünkü ardımdan, zartzurt etmeden önce birikmiş aidat borçlarını öde be herif diye homurtular gelmesi pek muhtemeldir. Sevgili memuriyetimden istifa etmeyi düşünmedim değil; bu durumda hiç değilse birikmiş aidatlarımı tahsil etme şansım da var. Ne var ki, ben tam bu fikri kendi zihnimde netleştirmeye uğraşırken, fî tarih âmirim olan şahsın, aman da ne güzel fikir bu, hadi istifa et de kurtulalım yollu teşvikleriyle karşılaşınca işimi aslında ne kadar sevdiğimi hatırladım: Ondan sonrası Kanije müdafaası gibi birşeydi. Âmirim bana, sanki Osmanlı Sadrazamı imiş gibi, tek kelimelik çekil telgrafları yolluyor, ben de ona sanki Osmanlı Valisi imişim gibi Çekildim: 90 okka geliyorum! yollu pişkin cevaplar veriyordum. Neticede sevgili âmirimle küçük bir nakl-i mekân etmem şartıyla uzlaştırıldık.

18 Kurşunkalem Yazıları Bu bednam hâtıra bile, istifa etmenin dayanılmaz güzelliği hakkındaki önyargılarımı sarsmadı. Çünkü istifa, iradenin ve şahsiyetin en keskin varoluş halidir: Uçaktan paraşütsüz atlamanın başdöndürücü zevkini andırır; çaçaron bir feministi boşayabilme güzelliğidir, Tarık Bin Ziyad ın İspanya ya çıkarken gemileri yaktırmasına benzer; diktatörün huzurunda hapşırmak gibidir; harikulâdedir. 1982 Anayasasının en ergonomik hükmü, hiç şüphe götürmez ki milletvekilliğinden istifa etmeyi genel kurulun onaylamasına bağlayan o müthiş maddesidir (Kaçıncı madde olduğunu bilmiyorum, çünki nasıl olsa değişecek, yenisini alırım endişesiyle bugüne kadar bir 82 anayasası edinemedim. Gazeteler de epeydir bedava anayasa eki vermez oldular). O meçhul maddeye binaen milletvekilliğinden istifa etmek, aynen yukarda belirttiğim üzere uçaktan paraşütsüz atlamaya benziyor; tabii uçağın pistten havalanmamış olması şartıyla. Bence Türkiye yi kurtaracak mucizevî iksir, bizatihi kanımızı deli deli kaynatan istifa kurumunun baştan çıkarıcı esrikliğinde mevcuttur: A dan Z ye herkesin küt diye istifa ettiğini tasavvur ediniz; ne darbe, ne devrim, ne seçim! Türkiye için taze bir bahar sabahı değil de nedir? Var mısınız yarın sabah alayımız birden istifa edelim? Ulemanın Karnı Yırtıldı! OSMANLI ulemasına Yeniçerilerle birlikte cülûs ulufesi dağıtılması usulünü evvela Yıldırım Beyazıd icad etmişti. Bu istisna daha sonraları, Osmanlı mâli tarihinin en sarsılmaz geleneklerinden biri haline geldi. Kapıkulları (yani Yeniçeri Ocağı) ile ulema (yani ilmiye sınıfı; yani devlete hizmet veren ilim adamları) birbirle-

Kurşunkalem Yazıları 19 riyle hep iyi geçindiler. Osmanlı padişahları, sanıldığının aksine sonsuz yetkilere sahip birer monark değildi; attıkları her adımda ulema ile kapıkulları arasındaki güçlü ittifakı göz önüne almak zorundaydılar. Bunun tabii sonucu, Osmanlı tarihi boyunca ulema nın hep iyi maaş almasıyla tecelli etti. Kapıkulları ise kendilerine züyûf akçe (değerli metal oranı düşük para) yutturmaya kalkışan sadrazamların, cülûs bahşişi (veya ikramiye de denilebilir) vermekte nekeslik eden sultanların hakkından gelmekte hiç de acze düşmediler; tâ II. Mahmud un 1826 da İstanbul un göbeğinde sancak açtırıp kendi ordusunu, kendi ordusuyla topa tutturduğu tarihe kadar. Bu açıdan bakılınca her Yeniçeri isyanında, modern toplu iş sözleşmesi geleneğinin tarihî köklerini fark etmek mümkündür. Ne var ki neticede uyuşmazlık, grev veya lokavtla değil, kanlı kasaphane manzaralarıyla çözülmekteydi. Bu geleneği sosyal güvenlik tarihine altın harflerle kazımamış olmamız, şüphesiz gafletin daniskasıdır. Yeni bir devlet kurmakla, beşerî malzememizin tarihî sürekliliğini ve sınıf geleneklerini de 1923 tarihinden başlatmak mümkün olamazdı. Cumhuriyet uleması da (yani ilmiye sınıfı; yani devlete hizmet veren ilim adamları) genellikle tarihî geleneğinin aksine halim-selim davranmayı itiyad etmiş olmakla beraber (ki bu sükûnet devreleri nedense hep iyi maaş alınan yıllara tesadüf etmektedir), ara sıra (yani bugünlerde) damarlarındaki asil kanda mevcut bulunan kromozomların gizli çağrısına boyun eğerek homurdanmakta, KİT bünyesinde çalışan yağlıboyacıların durumuna haset ederek keşke boyacı olsaydım diye hayıflanmakta ve geçinemiyoruz yahu şikâyetini, giderek temposu artan bir koral icraatla (yani Kalinka nın yerli versiyonuyla) dışa vurmaktadır.

20 Kurşunkalem Yazıları Hükümetimizin, kürsüsünü boyacı sandığı ile değiştirmeye hazır profesör büyüklerimizin sızlanmasına kulak tıkaması beklenemez. Elbette, vaktiyle adliye mensuplarına yapıldığı gibi çağdaş ulemamıza da imtiyazlı bir muamele yapılacak, bütçe kanununun kör barsaklarında gerçekleştirilen bir alicengiz operasyonuyla şeker de yiyebilmelerini ve bilimsel yayınları izleyebilmelerini mümkün kılacak bir maaş ıslahatı tertiplenecektir. Bu maaş ıslahatının, genellikle bir akademisyenin dörtte biri miktarında maaş alan idarî personeli de kapsaması elbette düşünülemez. Ulemamız, sadece maaş zammı peşinde değildir; KİT boyacıları tarafından bile sollanan akademik sosyal statü aşınması ulemamızı dilhun etmektedir. Böylelikle hiç değilse bir zaman için ulemamız, oh yahu, artık biz de en azından bir KİT boyacısı kadar maaş alabiliyoruz tesellisine kapılarak mutmain olacaklardır. Maliye Bakanlığı kurmayları, 1994 veya 1995 mali yılı bütçe kanununu tanzim ederken, üniversitelerde görev yapan akademik personelin maaşına yapılacak zammın esbâb-ı mucibe kısmına mâkul birşeyler yazmakta sıkıntıya düşerlerse, haddim olmayarak bu konuda bir teklifte bulunmak isterim. Bence kanunun esbâb-ı mucibe (yani gerekçe) kısmına Koca Ragıp Paşa nın şu beyti yazılmalı ve bize niye zam yapmıyorsunuz, yoksa bizi sevmiyor musunuz diye mızıkçılık yapan diğer memurlara da okutulmalıdır: Meşhurdur fısk ile olmaz cihan harab, Eyler ânı müdahane-i âliman harab Vaktiyle Ankara otogarında rızkını arayan bir dilenci, verdiğim cılız sadakanın karşılığını, nefis bir cevapla

Kurşunkalem Yazıları 21 ödemiş, dilenme gerekçesini Fukaranın karnı yırtık olur sözleriyle izah etmişti. Bu söz aynı zamanda adını bilmediğim bir Osmanlı şairinin ihtiyacın söylemektir şahsı ednâ gösteren mısraını da müthiş bir icazla şerhediyordu. Bu söze bir mim koymuş ve akıl defterime yazmıştım. Bir gün lâzım olacağını nerden bilebilirdim ki? Celâlilik Kültür Haftası Kutlu Olsun! YILI 52 haftaya bölen hayal gücüne gıpta ediyorum; ama asıl hayranlık verici icat, bir yıl içinde yüz küsür haftaya bir kutlama vesilesi yapıştıran şaşırtıcı Türk kamu dehâsıdır. Geçtiğimiz hafta Ahilik Kültür Haftası olarak idrak edildi. Özel televizyonlar ve gazeteler pek takmadıysa da devletimiz, resmî medya ve kuruluşlarda meseleye gereken ağırlığı vererek, Ahilik kültürünü kemal-i ciddiyetle anlamamızı sağladı. Hafta boyunca Türkiye nin yolsuzluk ve rüşvet patırtılarıyla çalkalanması ironik bir hüsn-ü tesadüf oldu ve Ahilik kültürüne ne kadar ihtiyaç duyduğumuz bir kere daha derinden hissedildi. Bu arada bazı sayın kamu konuşmacıları saf saf Ahilik kültürünün yeniden canlandırılması lüzumundan bahsettiler. Serbest piyasa, liberalizm, gümrük birliği ve özelleştirme çığlıklarıyla çâke-çâk olan zihnî hayatımızın üstünden ılık ve yatıştırıcı bir Ahilik rüzgârı geçti. Kapalı şehir ekonomilerinin minicik ölçeğinde, sınırlı ve standart üretimi hedefleyen ve büyük ölçüde el emeğine dayanan üretim tarzı yüceltildi. Peştemal kuşanma, külâh giyme ve papuç atma ritüellerinin büyük öneminden dem vurularak, eskiden çok ahlâklı olduğumuz halde, şimdi niçin bu kadar namussuzlaştığımız suali es geçildi.

22 Kurşunkalem Yazıları Herşey çok ulvî ve anlamlıydı: ancak önemli eksikler vardı. Ahilik kültürünü tamamlayan vazgeçilmez yan unsurları tanımadan işin mânâ ve ehemmiyeti anlaşılamazdı. Bu amaçla aşağıda sunduğum ek tedbirleri değerli kamu büyüklerimizin yüksek tensiplerine arz/rica ediyorum: 1- Ahilik kültür haftasından önceki hafta, Bakanlar Kurulu kararıyla Tımar Kültürü ve Sipahilik Geleneklerini Canlandırma Haftası olarak kutlama programına alınmalıdır. Ondan önceki hafta ise Yeniçerilik ve Kapıkulu Gelenekleri Haftası ilan edilmeli, Devşirme usulünün faziletleri üzerine dizi konferanslar düzenlenmeli ve radyo programları hazırlanmalı ve sayın halkımız aydınlatılmalıdır. 2- Sonraki hafta Celâlilik Kültürü ve Türk Toplumunda Başkaldırı haftası yapılsa iyi olur. Zira Anadolu da Celâlilik geleneğinin, Ahilikten daha uzun ömürlü ve sürekli bir toplumsal davranış biçimi olduğu yerli ve yabancı uzmanlar tarafından ittifakla kabul edilmektedir. 3- Ekimin son haftası ise Çiftbozma Alışkanlığı ile Mücadele ve Köylülük Değerleri Haftası olarak ilan edilmelidir. Böylece çiftini çubuğunu terkederek şehirlere göçen, köşebaşlarında, yol kavşaklarında işportacılık yaparak lonca geleneklerini zedeleyen Köylülük eğilimleri temelinden budanmış olur. Bu hafta esnasında tekmil TRT postaları, büyük bestekârımız Ferdi Tayfur Beyefendi nin sosyal içerikli muhteşem bestesini: Hadi gelin köyümüze geri dönelim / Fadime nin düğününde halay çekelim / Abooo namlı eserini döne döne yayınlarsa fevkalade müsbet sonuçlar doğar. Buna paralel olarak üniversitelerimizde Köylülük Değerlerinin Yüce Anlamları ve Şehire Göç Etmenin Fe-

Kurşunkalem Yazıları 23 nalıkları konulu sempozyumların tertiplenmesi gerekir. 4- Bu kapsamda Osmanlı Maliyesinde Kalp Sikke Basma ve Dış Borçlanma ile Vaziyeti Kurtarma Kültürü nü canlandırmak için ayrıca gayret ve masrafa gerek olmayıp, bu gelenek esasen maliyemizin en baba varoluş gerekçesini oluşturmaktadır. Devlet büyüklerimizin bu tekliflere neredeyse balıklama atlayacakları şüphesizdir. Ne var ki bu esnada Müteahhitler Loncası, İthalatçılar Loncası, Beyaz Eşya Üreticileri Loncası gibi fâsık güç odaklarının harekete geçerek bu aziz programı baltalamaları ihtimal dahilindedir. Yine de bu sıkıntının Otomotivciler Loncası nın aktif desteği ile aşılması ve Türkiye nin birkaç yüzyıl daha sıçrattırılması mümkün olabilecektir. Nereye doğru? diye sormayınız: Âgâh olunuz! Cumhur, Bu Cumhuriyet in Neresinde? 71. YILINDA Cumhuriyet balolarının hâlâ, vilayet protokolüne dahil askerî ve sivil zevatın katılımıyla ve nedense hep orduevlerinde icra edilmesinde bir gariplik sezmiyor musunuz? Balo davetiyelerine hâlâ koyu renk takım elbise veya smokin şartı koyulmasında ve behemahal yenge nin de teşrifinin rica edilmesi, şöyle ucundan kenarından, içinizdeki sivil ve demokrat şeyleri tahriş etmiyor mu? Bir Cumhuriyet balosuna davetiyesiz, yengesiz ve açık renk elbiseyle girmeye kalkıştığınızda, kapıda, sizin gibileri tersyüz etmek için dikilen görevliye, Yahu sizin cumhur dediğiniz şey bizzat ben oluyorum; bu balo da benim şerefime yapılıyor, bırak gireyim demek aklınızdan bile geçmez elbette. Esasen sizin gibilerin de Cum-

24 Kurşunkalem Yazıları huriyet bayramı coşkusundan payını alması için devlet bir sürü etkinlik te bulundu ama siz farkında değildiniz: Anıtlara çelenkler bırakıldı, saygı duruşlarında bulunuldu, toplar atıldı, umum TRT postalarında serhat türküleri çalındı, kahir ekseriyeti askerî personelden müteşekkil ciddi filarmoni mızıkalarının icra ettiği İzmir Marşı, Onuncu ve Ellinci Yıl marşından oluşan konserler verildi (ama Topçu Marşı bu yıl da ihmâl edildi); cızırtılı ve hışırtılı siyah-beyaz belgesellerle günün mânâ ve ehemmiyeti vurgulandı ve bizi yönetenlerin cumhur u aydınlatmak için vermek lütfunda bulundukları önemli mesaj lar dinlendi. Yeni teşekkül etmekte bulunan havai fişek sektörüne likitide akışı hızlandırıldı. Ne yani, farkında değil miydiniz ey Cumhur umuz? Bu 71 yılda, ufak tadilatların haricinde -aralarında Mustafa Kemal Paşa nın hâtırasını taşıyan 24 Anayasası dahil- üç kere anayasa değiştirmiş olsak da Cumhuriyet balolarının üslûbu hiç değişmedi. Bu esnada her Türk genci, eğitimi müddetince en az 12 yıl Cumhuriyet in fazilet rejimi olduğu diskuruyla yetiştirildiyse de, en iyi yönetimin fert ve devlet ilişkilerini, kişinin temel hak ve hürriyetlerini esas alarak tanzim eden yönetim olduğunu, hep fikri bülûğ çağına erdikten sonra, mektep haricinde (zararlı iç ve dış mihrakların ifsadıyla) öğrendi. Hiçbirimiz öğretmenimize, Öğretmenim, cumhuriyet en iyi yönetim biçimiyse bu İngilizler, Norveçliler, Hollandalılar, Belçikalılar niçin hâlâ meşrutî krallık yönetiminde ısrar ederek çağın gerisine düşüp yine de bizden daha demokrat olmayı başarıyorlar? sorusunu sormayı akıl edemedik. Vaktiyle Sakallı Celâl, Meşrutiyet ilân ettik, olmadı; Cumhuriyet ilân ettik, o da olmadı; yahu bir kere de Ciddiyet ilan edelim, belki kurtuluruz demişti. Bu nükte

Kurşunkalem Yazıları 25 hoştur, ama mazrufunda bir başka yanılgı daha taşıdığını şimdi farkediyorum: Bizi ciddiyet de kurtaramaz, çünkü biz ciddiyet kavramını da iflâh olmaz bir ciddiyetle tağyir ve tebdil etmekle sâbıkalıyızdır. Meselâ devlet umûrumuz ciddiyet üzerine bina edildiği, umum devlet büyüklerimiz hemen her mevzuda konunun üzerinde ciddiyet ve hassasiyetle durulmaktadır buyurduğu halde netice, önlenemez komedi unsurlarıyla zinâ halinde basılmış gibi mahçup ve gülünç görünmektedir. İnanmayanlar, sade vatandaş kılığıyla herhangi bir vilayetimizde tertiplenen bir Cumhuriyet Balosuna, davetiyesiz, fraksız ve yengesiz olarak katılmayı deneyebilirler. Halkımız plajlara hücum ettiği için vatandaş hâlâ denize girememektedir. Bu Fırsat Kaçar mıydı? HAZIR kabadayılığı ele almışken dikkatli bir bürokratik organizasyonla ABD Birleşik Devletleri bakan yardımcısı John Shattuck ı perişan edebilirdik; olmadı, fırsat elden gitti. Dışişleri Bakanlığı, böyle lüzumlu işlerle uğraşmak yerine özelleştirme taktikalarından, sınır kapılarının paslı menteşelerini yağlamaya kadar uzanan bir dizi sosyal içerikli meseleyi daha önemli bulduğu için Shattuck, ilk raundda yediği birkaç yoklama macunundan sonra elimizden kolaylıkla kurtulup soluğu memleketinde aldı. Halbuki Benim atalarım Viyana ya giderkene tesbitiyle başlayan veciz lâf falakasından evvel, Shattuck, daha sabahın köründe kaldığı otelde kahvaltı yaparkene, portakal suyunun içine ustalıkla yedirilmiş yarım kalıp Antep sabununu da farketmeden afiyetle mideye indirebilirdi.

26 Kurşunkalem Yazıları ABD Birleşik Devletleri heyeti, Bakanlığımızın önüne geldiğinde, giriş koridoruna gizlice konuşlandırılan mini şortlu Bursa Kılıç-Kalkan ekibi, telsizle verilen destur komutunu müteakip cenk çığlıkları kopararak Shattuck ın önüne atılıp kalkan şakırdatmaya başlar, bu esnada Dev Sol militanı kılığına bürünmüş Dinar Belediyesi Mehteran Bölüğü de Mohikanların sonuncusuna nasıl kıydınız ulan havasını vurmaya başlayarak Bakan Yardımcısının midesindeki sabun kırıntılarının, daha güney mıntıkalara geçişine yardım ederdi. Panik içinde merdivenleri çıkıp Bakanın özel kalemine can atmağa kalkışan Shattuck ve ekibi, merdivenlerde gard vaziyetinde saldırıya hazır bekleyen Navajo yerlisi kıyafetine bürünmüş Pervâne-i Kung-Fu ekibine dalaşmaya cesaret edemeyeceğinden asansöre doğru yönlendirilirdi. İki kat arasında asansörün şalteri indirilerek, yarım saat süreyle Müslüm Abi nin yeni albümünden cerrahî makamında eserler dinlemeğe mecbur bırakılan Shattuck, kurtuldum zannıyla asansörden fırlayıp özel kalem odasına girdiği anda, kapı üstüne yerleştirilen bir kova klorsuz musluk suyu başına geçirilip, ardından pardon unutmuşuz, sağlığınızın tehlikeye düşmesine izin veremeyiz gerekçesiyle Shattuck ın burnu sıkılarak üç tatlı kaşığı klor zorla içirilirdi. Perişan halde makam odasına ulaşabilen Shattuck a özel kalem müdürü tarafından şeker, kolonya ve paçalarına bağlaması için yarımşar metrelik iki adet lastik şerit ikram edilir ve ardından bakanımızın bizzat seslendirdiği, garip şiirler antolojisi baştan ayağa metazori dinletilirdi. Bu arada okunan şiirlerin bir tercüme ihanetine kurban gitmesini önlemek maksadıyla, perdenin arkasına gizlenmiş iri kıyım bir kapıcı, tercüman hanıma ara sıra teşhir gösterisi yapar ve unuttuğu tabirleri hatırlama-