MEDYA MAKİNESİ ( TRAJİKOMİK 2 PERDE)



Benzer belgeler
Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

þimdi sana iþim düþtü. Uzat bana elini de birlikte çocuklara güzel öyküler yazalým.

ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ

ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ

:48 FİLİZ ESEN-BİROL BAŞARAN

Pirinç. Erkan. Pirinç (Garson taklidi yaparak) Sütlükahve söyleyen siz değil miydiniz? Erkan

O sabah minik kuşların sesleriyle uyandı Melek. Yatağından kalktı ve pencereden dışarıya baktı. Hava çok güzeldi. Güneşin ışıkları Melek e sevinç

AVUKAT Skeç-Komedi Tiyatro Metni

ÖN OYUN Yer, ağustos böceklerinin yuvası. Cici ve Mimi aynanın karşısında son hazırlıklarını yapmaktadır.

ŞAHISLAR: Anne:Zişan, Baba:Orhan, Abla:Fehiman, Abla:Güzin, Abi:Osman, Küçük Kardeş:Fikret

Dersler, ödevler, sýnavlar, kurslar... Dinlence günlerinde bile boþ durmak yoktu. Hafta sonu gelmiþti; ama ona sormalýydý.

Her hakkı saklıdır. Ticarî amaç ile basılamaz ve çoğaltılamaz. Copyright

A1 DÜZEYİ A KİTAPÇIĞI NOT ADI SOYADI: OKUL NO:

ÇiKOLATAYI KiM YiYECEK

ABLA KARDEŞ Gerçek bir hikayeden alınmıştır.

> > ADAM - Yalnız... Şeyi anlamadım : ADAMIN ismi Ahmet değil ama biz şimdilik

Engin arkadaşına uğrar, eve gelir duşunu alır ve salona gelir. İkizler onu salonda beklemektedirler.

A1 DÜZEYİ B KİTAPÇIĞI NOT ADI SOYADI: OKUL NO:

Evimi misafirlerim gidince temizlemek için saatlerce uğraşıyorsam birçok arkadaşım

ΤΕΛΙΚΕΣ ΕΝΙΑΙΕΣ ΓΡΑΠΤΕΣ ΕΞΕΤΑΣΕΙΣ ΤΟ ΕΞΕΤΑΣΤΙΚΟ ΔΟΚΙΜΙΟ ΑΠΟΤΕΛΕΙΤΑΙ ΑΠΟ ΕΠΤΑ (7) ΣΕΛΙΔΕΣ

Her hakkı saklıdır. Ticarî amaç ile basılamaz ve çoğaltılamaz. Copyright

Evlenirken Nelere Dikkat Edilmeli?

de hazır değilken yatağıma gelirdi. O sabah çarşafların öyle uyandırmıştı; onları suratıma atarak. Kız kardeşim makas kullanmayı yeni öğrendi ve bunu

Soðaným da kar gibi Elma gibi, nar gibi Kim demiþ acý diye, Cücüðü var bal gibi

Her hakkı saklıdır. Ticarî amaç ile basılamaz ve çoğaltılamaz. Copyright

NURULLAH- Evet bu günlük bu kadar çocuklar, az sonra zil çalacak, yavaş yavaş toparlana bilirsiniz.

Benimle Evlenir misin?

ANKARA ÜNİVERSİTESİ TÖMER TÜRKÇE ÖĞRETİM ARAŞTIRMA VE UYGULAMA MERKEZİ TÜRKÇE SINAVI

Tek başına anlamı ve görevi olmayan ancak kendinden önce gelen sözcükle öbekleşerek anlam ve görev kazanan sözcüklerdir. Edatlar şunlardır:

Şimdi olayı şöyle düşünün. Temel ile Dursun iddiaya giriyor. Temel diyor ki

Bir akşam vakti, kasabanın birine bir atlı geldi. Kimdir bu yabancı diye merak eden kasabalılar, çoluk çocuk, alana koştular. Adam, yanında atı,

Haydi Deniz Kıyısına! Şimdi okuyacağınız hikâye Limonlu Bayır

Eskiden Amcam Başkötü ye ait olan Bizim Eski Yer,

DENEYLERLE BÜYÜYORUZ

Müşteri: Üç gece için rezervasyon yaptırmak istiyorum. Tek kişilik bir oda.

TOPLANTI BİLGİLERİ MUTLU GÜNLERİMİZ KONUKLARIMIZ

Melih Güler. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

9. Sigarayı bırakma zamanı

Adım Tomas Porec. İlk kez tek boynuzlu bir at gördüğümde sadece sekiz yaşındaydım, bu da tam yirmi yıl önceydi. Küçük bir kasaba olarak düşünmeyi

KURALLI VE DEVRİK CÜMLELER. --KURALLI CÜMLE: İş, hareket, oluş bildiren sözcükler cümlenin sonunda yer alıyorsa denir.

Turkiye' ye dönmeden önce üniversiteyi kazandığımı öğrenmistim. Hayatımın en mutlu haberini de orada almıştım.

edersin sen! diye ciyaklamış cadı. Bunun hesabını vereceksin! Kadının kocası kendisini affetmesi için yarvarmış cadıya. Karısının bahçedeki marulları

CİN ALİ İLE BERBER FİL

Zeynep in Günlüğü. Hikaye Yazarı Sevinç DOĞAN ( Türkçe Öğretmeni ) Fatma BAŞA. Kapak Tasarımı ve Sayfa Tasarımı Ahmet ŞAMLI

Herkese Bangkok tan merhabalar,

Yönetici tarafından yazıldı Çarşamba, 09 Eylül :41 - Son Güncelleme Çarşamba, 09 Eylül :10

ISBN :

I. Metni okuyunuz ve soruları cevaplayınız. ÖNEMLİ BİR DERS

&[1 CİN ALİ'NİN HİKAYE KİTAPLAR! SERIS.INDEN BAZILARI. l O - Cin Ali Kır Gezisinde. Öğ. Rasim KAYGUSUZ

"Satmam" demiş ihtiyar köylü, "bu, benim için bir at değil, bir dost."

TATÍLDE. Biz, Ísveç`in Stockholm kentinde oturuyoruz. Yılın bir ayını Türkiye`de izin yaparak geçiririz.

Özel Gebze Eğitim Kurumları Öz-Ge Gündüz Bakımevi YILDIZLAR GRUBU ARALIK

Gülmüştü çocuk: Beni de yaz öyleyse. Yaz ki, kaybolmayayım! Ben babamı yazmamıştım, kayboldu!

yemyeşil bir parkın içinden geçerek siteye giriyorsunuz. Yolunuzun üstünde mutlaka birkaç sincaba rastlıyorsunuz. Ağaçlara tırmanan, dallardan

Yüreğimize Dokunan Şarkılar

Dört öğrenci sabahleyin uyanamamışlar ve matematik finalini kaçırmışlar, ertesi gün hocalarına gitmişler, zar zor ikna etmişler. Arabaya bindik yolda

Anne Ben Nerden Geldim?

ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ ΤΟ ΕΞΕΤΑΣΤΙΚΟ ΔΟΚΙΜΙΟ ΑΠΟΤΕΛΕΙΤΑΙ ΑΠΟ ΕΞΙ ( 6 ) ΣΕΛΙΔΕΣ

3. Sınıf Noktalama İşaretleri

Başarı Hikayelerinde Söke Ekspress Gazetesi ve Cumhuriyet Ofset Matbaasının sahibi, 1980 yılından bu yana üyemiz olan Yılmaz KALAYCI ya yer verdik.

Kadınların Çalışma Deneyimleri

TEŞEKKÜR. Kısa Film Senaryosu. Yazan. Bülent GÖZYUMAN

Bahar Ateşi Evet! Hayır! Belki? Ne? Merhaba.

1 Anne çocuğuna ne öğütlüyor?

YER MİSİN YEMEZ MİSİN? SUNUCU:Acur KILLICALI YARIŞMACILAR. Şukufettin. Pakize. Abidin. Naciye. Emel. Apti Bey:Bankacı

ΤΕΛΙΚΕΣ ΕΝΙΑΙΕΣ ΓΡΑΠΤΕΣ ΕΞΕΤΑΣΕΙΣ ΤΟ ΕΞΕΤΑΣΤΙΚΟ ΔΟΚΙΜΙΟ ΑΠΟΤΕΛΕΙΤΑΙ ΑΠΟ 6 (ΕΞΙ) ΣΕΛΙΔΕΣ

Ramazan Manileri // Ramazan Manileri. Editors tarafından yazıldı. Cuma, 25 Eylül :55

Giovanni dışında bütün örenciler çok çalışıyor. O hiç çalışmıyor ama sınıfın en başarılı öğrencisi. Çok iyi Türkçe konuşuyor.

Anne Ben Yapabilirim Resimleyen: Reha Barış

SÖZCÜKTE ANLAM. Gerçek Anlam Yan Anlam Mecaz Anlam Terim Anlam Sözcükler Arasý Anlam Ýliþkileri Anlam Olaylarý Söz Öbeklerinde Anlam

ŞEHRİBAN : Şeyy, bilmem ki. ABUZİTTİN : Neresinden bilecekler, tabi ki çenelerinden. ŞEHRİBAN : Çenelerinden mi? Nasıl yani?

Biz Fakir Okuluz Bizim Velimiz Bize Destek Olmuyor Bizim Velimizi Sen Bilmezsin Biz Bağış Alamıyoruz Cümlelerini kurarken bir daha düşüneceksiniz.

Ramazan Alkış. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

DÜZEY B1 Avrupa Konseyi Ortak Dil Ölçütleri Çerçevesinde BÖLÜM 4 SINAV GÖREVLİSİNİN KİTAPÇIĞI. Dönem Kasım 2009 DİKKAT

Sosyal Medya Kullanmayan Yabancı Ünlüler!

MERHABA ARKADAŞLAR BEN YEŞİLCAN!

2. Sınıf Cümle Oluşturma Cümle Bilgisi

Son Matine Senaryo : Ali CEYLAN

5.SINIF TÜRKÇE (GENEL DEĞERLENDİRME TESTİ) almıştır?

Bilgi güçtür. Sevdiğiniz kişiyi dinleyin ve kendinizi eğitin.

Bu konuda daha kim bilir ne yöntemler bulunacak? Tüm Kişisel Gelişim Uzmanı Meslektaşlarımı ve dostlarımı WC-TERAPİ çalışmalarına bekliyorum!

6 Çocukla Ahır'da Yaşam Mücadelesi

ÖYKÜLERİ Yayın no: 170 ADALET VE CESARET ÖYKÜLERİ

23 Yılllık Yazılım Sektöründen Yat Kaptanlığına

Öykü ile ilgili bitişik eğik yazı ile 5N1K soruları üretip çözünüz. nasıl : ne zaman:

MERHABA ARKADAŞLAR BEN YEŞİLCAN!

YIL DEDE'NİN DÖRT KIZI

LanguageCert AÜ TÖMER B2 TürkYet (Konuşma) Örnek Sınav 1

AİLE & YETİŞTİRME KONULU SORU LİSTELERİ

ΕΘΝΙΚΟ & ΚΑΠΟΔΙΣΤΡΙΑΚΟ ΠΑΝΕΠΙΣΤΗΜΙΟ ΑΘΗΝΩΝ ΤΜΗΜΑ ΤΟΥΡΚΙΚΩΝ ΣΠΟΥΔΩΝ ΚΑΙ ΣΥΓΧΡΟΝΩΝ ΑΣΙΑΤΙΚΩΝ ΣΠΟΥΔΩΝ Μάθηµα : ΤΟΥΡΚΙΚΗ ΓΛΩΣΣΑ II ΔΕΞΙΟΤΗΤΕΣ ΣΤΟΝ

ÖZEL GÜNLER. Doğum günü/kadınlar günü/anneler günü/babalar günü/sevgililer günü/ Öğretmenler günü

ΤΠΟΤΡΓΔΙΟ ΠΑΙΓΔΙΑ ΚΑΙ ΠΟΛΙΣΙΜΟΤ ΙΓΡΤΜΑ ΓΙΑΥΔΙΡΙΗ ΑΠΟΓΔΤΜΑΣΙΝΩΝ ΚΑΙ ΒΡΑΓΙΝΩΝ ΔΠΙΜΟΡΦΩΣΙΚΩΝ ΠΡΟΓΡΑΜΜΑΣΩΝ ΚΡΑΣΙΚΑ ΙΝΣΙΣΟΤΣΑ ΔΠΙΜΟΡΦΩΗ


A2 DÜZEYİ A KİTAPÇIĞI NOT ADI SOYADI: PASAPORT NO:

TÜRKÇE PAMUK DEDE soruları yukarıdaki metne göre cevaplayınız. 1) Aşağıdakilerden hangisi Pamuk dede nin yaptığı işlerden birisi değildir?

Anneye En Güzel Hediye Olarak Ne Alınması Gerekir?

LanguageCert AÜ TÖMER C1 TürkYet (Konuşma) Örnek Sınav 1

ΣΔΛΙΚΔ ΔΝΙΑΙΔ ΓΡΑΠΣΔ ΔΞΔΣΑΔΙ. ΔΙΑΡΚΕΙΑ: 2 ώρες ΗΜΕΡΟΜΗΝΙΑ: 24 Μαΐοσ 2011 ΣΟ ΔΞΔΣΑΣΙΚΟ ΓΟΚΙΜΙΟ ΑΠΟΣΔΛΔΙΣΑΙ ΑΠΟ 8 (ΟΚΣΩ) ΔΛΙΓΔ. Τπογραφή καθηγητή:

TİYATRO MAĞARA ARKADAŞLARI (Bayan Versiyonu) Ali Ahmed BÂKESİR Karakterler ZÜLEYHA HATİCE MERYEM


Transkript:

MEDYA MAKİNESİ ( TRAJİKOMİK 2 PERDE) SAHNE 1 ( Işık yanar. Sahnede Recep bir sandalyeye bağlanmıştır ve uyumaktadır. Uyanınca etrafına bakınıp çaresizce yardım istemektedir. Tam karşısında da televizyon vardır. ) RECEP: Ahhh! İmdaaaat! Yardım edin! Yardım ediiin! Nerdeyim ben? İmdaaaat! (Bu sırada dışarıdan bir ses duyulur) DIŞ SES: Merhaba Recep! Bir oyun oynamak istiyorum. Şu an hayat boyu yaptığın sorumsuzlukları hatırlayacağın bir odadasın. Bugüne kadar etrafında olup bitenlerden habersiz bir hayat yaşadın. Sana yapılan haksızlıklara boyun eğdin. Çevrendeki insanlara yapılan haksızlıkları ise bir film seyreder gibi seyrettin. Sefil hayatını aç karnını doyurmak uğruna tükettin. O kadar cesaretsizdin ki seni bu hale getirenleri içinden dahi eleştiremedin. Tüm bu kaybettiklerin için sana bir fırsat vereceğim. Şu önünde görmüş olduğun aletin adı televizyon. Üzerinde bir düğme var. Düğmeyi ne tarafa çevirdiğin çok önemli. Ya bu onursuz hayatı reddedip bu tuzaktan kurtulacaksın; ya da bu şerefsizliğe ortak olmaya devam edip sonsuza dek burada kalacaksın. Yaşa ya da öl Recep! Seçimini yap! Hadi oyun başlasın. ( Recep in eli düğmeye gidip gelmektedir) RECEP: Ahhhh! Yapamayacağım!. Hayııır!...Ahhhh!Ahhhhh! (IŞIK KARARIR) SAHNE 2 (Recep koltukta uyumaktadır. Elinde de kumanda vardır ve korkuyla sayıklamaktadır) RECEP: Hayır! Yapamayacağım! Ölmek istemiyorum. Hayır, hayıııır! (birden uyanır) RECEP:(soluk soluğa) Oh beeee! Allah ım sana şükürler olsun, hepsi rüyaymış. VAHİDE: Ne bağırıyorsun be, delirdin mi? Hayırdır inşallah? RECEP: Sus kadın bir kendime geleyim. Bir bardak su getir bana. (Vahide çıkar) VAHİDE: Al, iç de kendine gel. Eeee, anlat bakalım pek merak ettim. Ne gördün? RECEP: Gece rüya mı anlatılırmış canım, günah. VAHİDE: Gündüz niyetine canııım.(etrafına bakınır) Aaaaa, zaten sabah olmuş. RECEP: (Saatine bakar) Saat 10 a geliyor, neredeyse öğle olacak. Haydi çocukları da uyandır, kahvaltı yapalım. VAHİDE: Olur olur. RECEP: Kız ne diyom biliyon mu? Amerikan filmlerindeki gibi kahvaltımı yatağıma getirsene? VAHİDE: Olur mu yiğidim, sen güllerle donattığım cakuzine geç, ben oraya getiririm kahvaltını. Tövbe tövbeee! RECEP: Niye be Vahide m? Bir hovardalık da biz etmeyelim mi şu dünyada? Bizim zenginlerden neyimiz eksik?

VAHİDE: Bunu bilmeyecek ne var, tabi ki paramız. RECEP: Yatakta kahvaltı için ille de zengin mi olmak gerekir? MURAT: ( Yarı uykulu) Öööf, ne bu gürültü sabah sabah? RECEP: Oooo, küçük bey; affedersiniz sizi uykunuzdan uyandırdık galiba? MURAT: Yapma be baba, bir pazarım var onda da bırak biraz tembellik edelim. VAHİDE: Baban şaka yapıyo. Hakkındır yavrum iyice bir dinlen. RECEP: Ablan kalkmadı mı? MURAT: Güzellik uykusu bitmedi daha. RECEP: Utanmıyo da bu saate kadar yatmaya, kaldır şunu. VAHİDE: Biz de yeni kalktık bey, kıza bu kadar yüklenme. Kalkar şimdi. MURAT: Hem, yatmasın da ne yapsın? İş yok, güç yok. RECEP: Ne yapacak işi gücü, karnı doyuyo ya. MURAT: Yapma be baba, karın doyurmayla iş bitmiyo ki gül gibi mesleği var kızın, çalıştırmıyorsun. Kuaförler dünyanın parasını kazanıyorlar şimdi. RECEP: Olmaz öyle şey. Hem, kadınların çalışması günah! MURAT: Kim demiş? RECEP: Geçenlerde evlilik programını izlerken son dakika haberi girdi, orada söylediler. MURAT: Madem kadınların çalışması günah, annem neden evlere temizliğe gidiyor? RECEP: ( güler) Allah iyiliğini versin senin. Ananı artık kadından saymıyom. Şu tipe bak ya. VAHİDE: Aşk olsun Recep, bazen çok kırıcı oluyosun (mutfağa gider) RECEP: Nerede öğreniyon böyle lafları, temizliğe gittiğin o kokonaların evinde mi? (Vahide büyük bir tepside kahvaltılıklarla içeri girer. Yerde kahvaltı yapmaya başlarlar) RECEP: Kız uyanmadı mı daha? RUKİYE: Uyandım uyandım, herkese günaydın. RECEP: Erken kalkıp da annene yardım etsene yavrucum. RUKİYE: Pardon babişko, sory. VAHİDE: Bu kızın konuşması da iyice bozuldu. MURAT: Sabahtan akşama kadar televizyonun başından ayrılmazsa olacağı bu. RECEP: Haa, televizyon dedin de Murat, bir daha öyle filmler izletme bana evladım. MURAT: Hangi tür filmler baba? RECEP: Canım, dün gece izledik ya,darbeli matkap mıydı keser sapı mıydı neydi? MURAT: (GÜLER) Testere, testere. RECEP: Ne haltsa işte. Gece rüyama girdi. Adam bağlamış beni, o hırıltılı sesiyle bir şeyler anlatıyordu. (gülerler) MURAT: Aman baba, alt tarafı bir film. Korkacak ne var? RECEP: Öyle deme oğlum, sen benim huyumu bilmiyon mu? MURAT: Yoo, bilmiyorum neymiş senin huyun? VAHİDE: Babanız televizyonda ne görse, ne duysa her şeye inanır. RECEP: Sanki sen benden farklısın. Geçen gün filmdeki aile çok fakir diye hüngür hüngür ağlamadın mı? MURAT: Filmlere ağlamayı bırakın da az da bizim halimize ağlayın. RECEP: Yahu, halimiz halimiz diye diye içimizi karartma.

MURAT: İyi peki. Hiçbir şeyden bahsetmeyince ekonomimiz düzelecekse ben bir daha ağzımı açmam. VAHİDE: İyi şeyler düşünürsen durumumuz düzelirmiş. MURAT: (alaylı) Peki bunu kim demiş? VAHİDE: Psikoloooog! RUKİYE: Psikologa mı gidiyosun anne gizli gizli? RECEP: Yok kız, sabah muhallebisinin sunucusu Nurdan a konuk olan psikolog söyledi. MURAT: Yahu bazen bu programların kasıtlı olarak yayınlandığını düşünüyorum. Bence her hükümetin işine gelir. Düşünsenize, ülkede işler ne kadar kötü giderse gitsin halk hesap sormayı aklına bile getirmez. Hep iyi şeyler düşünür. RECEP: Hıh, laf! Bu programlar kötü olsa devletimiz bunlara izin verir mi? Hem, Avrupa ülkelerinde de bunlar seyrediliyo. Onların her şeye aklı erer. Kötü olsaydı onlar izlemezdi. MURAT: Avrupa dakilerin de işine geliyor da ondan. RECEP: Lan, bana bak, böyle sağda solda da abuk sabuk konuşup durma. Bölücü müsün sen? Biraz topluma ayak uydur, biraz çağdaş ol yahu! MURAT: Uygarlığın yolu bu programlardan geçiyorsa ben, kafasının içi örümcek ağı bağlamış gerici bir insan olarak kalmayı tercih ederim. VAHİDE: Vah vaaaah! Bizim oğlana bir haller olmuş bey, bir okutsak mı acaba? RUKİYE: Okuyacağım diye tutturdu da okuldan alıp işe sokmadınız mı? RECEP: Benim embesil kızım, ananın okutsak dediği, kalp gözü açık bir hocaya tedavi ettirsek mi demek. Fındık kadar beyninle bir de kuaför olmaya kalkıyorsun. RUKİYE: Bıraksanız hem de en birinci kuaför olurdum ben. Her hafta sonu önüme oturup tıraş olmayı biliyorsun ama. RECEP: Sen acemiliğini atasın, mesleği iyice öğrenesin diye yapıyoruz herhalde. RUKİYE: 7 senedir hala mesleği öğrenemedim yani, öyle mi? RECEP: Artık buradan zeka seviyeni anlayabilirsin sanırım ( kahkaha atar) RUKİYE: ( ağlamaklı) Anne ya, şu babama bir şey söyle. Uğraşmasın benimle. VAHİDE: Yani bey, senin de çenen iyice düştü. Ne zevk alıyosun şu kızı ağlatmaktan? RECEP: İyi be iyi. Şaka da yapamayacağız artık. Ne haliniz varsa görün. Birazdan benim program başlar zaten.( eline kumandayı alır) VAHİDE: Amanın ben onu hepten unutmuşum. Dur içeriden çekirdek alayım da geleyim. IŞIK KARARIR SAHNE 3 (Sahnenin sağında seyirciler bir platform üstündedir. Sol tarafta ise yan yana 3 sandalye vardır) SUNUCU: Stüdyomuzdaki ve ekran başındaki konuklarımız, hepiniz hoş geldiniz. Bugün, bugün içimden bir ses diyor ki konuklarımızın hepsini evlendireceğiz inşallah. Evlendirelim mi?

SEYİRCİ: Eveet!. SUNUCU: Duyamadım? SEYİRCİ: Eveeeeeeettt!.. SUNUCU: Anacığım ister misiniz kandilli rasathanesi alarma geçsin? SEYİRCİ: Niye? SUNUCU: Niye si var mı, bu kadar çok evlilikten sonra Allah korusun deprem meprem olur, ayol! (kahkaha atar ve seyirci de güler) Neyse lafı fazla uzatmayalım alkışlarınızla ilk konuğumuz Mehmet amca geliyor!... (müzik eşliğinde gelir.) Hoş geldin amcacığım, hoş geldin. Ay, ay, ay! Çiçekler bana mı? Çok teşekkür ederim. Haydi o zaman! (müzik başlar ve karşılıklı oynarlar Mehmet Amca bütün hünerlerini gösterir) Maşallah Mehmet Amca 19'luk çıtır delikanlı gibisin. O ne oynayıştı öyle? MEHMET AMCA: Öyleyimdir, demir gibiyim. Her sabah bal yiyorum. SUNUCU: Amcama bakın sayın seyirciler, yani ne demek istiyorsun ben anlamadım... MEHMET AMCA: Anlayan anladı...(seyirci alkışlar) SUNUCU: Bak seen! Anlaşılan bugün çok renkli geçecek, amcacığım hemen seni tanıyalım. MEHMET AMCA: Adım Mehmet BALCI. 65 yaşındayım 65 kiloyum, 165cm boyundayım. Evim, arabam var. Bankada birikmişim var. SUNUCU: Boyun da pek kısaymış be amca! MEHMET AMCA: Önemli olan boyu değil işlevidir, tövbe tövbeee! Sabah sabah abdestimi bozduracaksın bana.( seyirci güler ve alkışlar) SUNUCU: ( Toparlar) Neyse neyse, çalışıyor musun, emekli misin? MEHMET AMCA: Balcılıktan emekliyim. SUNUCU: Üstüme iyilik sağlık, o nasıl oluyor amca?

MEHMET AMCA: Eskiden arıcılık yapıyordum. Televizyonlar arı nesli yok oluyor deyince arıların hepsini sattım. Parasını da bankaya yatırdım. Kâr payı alıyorum. SUNUCU: Yani paranın faiziyle geçiniyorsun. MEHMET AMCA: Aman Sevda Hanım, ben ömrümde faiz yemedim. Kâr payı, Kâr payı! SUNUCU: Tamam amcacığım. Kâr payı. (seyirciye döner) Yersen...(tekrardan Mehmet Amcaya döner) Eeee, nasıl bir hanım istiyorsun? MEHMET AMCA: 25-30 yaşlarında güler yüzlü, uysal, balık etli bir hanım istiyorum. SUNUCU: Bu yaşta genç bir hanımı ne yapacaksın amca? MEHMET AMCA: Eee, o kadar balı boşuna mı yiyorum?(seyirci alkışlar) SUNUCU: Tamam amca, sen iyice tehlikeli olmaya başladın. En iyisi seni yerine oturtalım ve sıradaki konuğumuzu alalım. (alkışlarla oturur)sıradaki damat adayımız Cemil SEVER! (Alkış ve müzik eşliğinde gelir ve sunucunun elini nazikçe öper.) SUNUCU: Oooo, bu ne incelik Cemil, hoş geldin. CEMİL: Hoş bulduk. SUNUCU: Eee, yediğin içtiğin senin olsun, biraz kendinden bahset bize. CEMİL: 28 yaşındayım. Makine mühendisiyim. Bekârım. SUNUCU: Cemilciğim yakışıklı çocuksun, iyi de para kazanıyorsundur. Bu yaşa kadar nasıl kapmadılar seni hayret! CEMİL: Beş parasız olursan evlenemezsin tabi. SUNUCU: Makine mühendisiyim demedin mi anacım, kum gibi para vardır sende. CEMİL: Evet, dedim ama işsiz bir makine mühendisi! SUNUCU: Parasız nasıl evleneceksin, nasıl bir bayan arıyorsun? CEMİL:45-50 yaşlarında, zengin, beni evinin erkeği yapacak bir bayan arıyorum. SUNUCU: Cemil, o kriterlerdeki bir bayan seni ne yapsın? Neyine güveniyorsun Allah aşkına?

CEMİL: Neyime olacak tabi ki gençliğime. (seyirci alkışlar) SUNUCU: (Şaşkınlık içinde) Karşınızda CEMİL SEVER! Cemilciğim seni de şöyle alalım. Sıradaki damat adayımız içimizden biri. Dost, müttefik, stratejik ortak, komşu Amerika' dan. İşte George W. Obamaaaa! Welcome, Welcome! GEORGE: Hoş bulduk, teşekkür ederim. SUNUCU: Sevgili seyirciler George Türkçeyi ana dili gibi konuşabiliyor. Öyle değil mi? GEORGE: Evet. SUNUCU: Hadi bize biraz kendini anlat. GEORGE: Ben 10 yıl önce bir tur şirketiyle tatil için Türkiye'ye geldim. Cebimdeki dolarlar bitinceye kadar kalayım dedim hala buradayım. SUNUCU: Bayağı zenginsin anlaşılan. GEORGE: No, no krizler sağ olsun. SUNUCU: Nasıl yani? GEORGE: Ekonomik kriz oldukça dolar alıp başını gitti. Şu aralar bir kriz daha olursa ömür boyu Türkiye'de kalırım demektir. SUNUCU: Peki nasıl bir bayan istiyorsun? GEORGE: Amerika'da kadınlar çok bilinçli, baskıya boğun eğmiyorlar. Yani böyle nasıl derler dili yok ağzı var, haklarından habersiz bir bayan arıyorum. SUNUCU: O zaman tam yerine geldin! (alkış) Seni de yerine alalım. Programımız tüm hızıyla devam ediyor ama önce kısa bir reklam arası... IŞIKLAR KARARIR SAHNE 4 RECEP: Vahide, kalk karı çayım bitti.

VAHİDE: Ouvv... Herif altıma edeceğim bir tuvalete gideyim de (fırlar) RECEP: Allah kahretsin seni! Murat, sen ne yapıyorsun yavrum? MURAT: Kitap okuyorum. RECEP: Sebep? MURAT: Nasıl sebep, kelime dağarcığım artsın kendimi geliştireyim diye. RECEP: Az da şu halkın yararına yapılan programları izlesene, bak ananla bana, bu programlardan önce böyle miydik? Nasıl da geliştirdik kendimizi. MURAT: (Alaylı) Hımm, farkındayım! Neyse, yarın Cumhuriyet Bayramı kutlamalara gideceğiz değil mi? RECEP:(şaşkın) Ulan, cumhuriyet ilan edildi mi ki bayramını kutluyoruz? MURAT: Gördün mü şu programların beynine yaptığını? RECEP: Haa, cumhuriyet! Tabi ya! Kafam bir an gitmiş, doğru söylüyorsun oğlum, doğru söylüyorsun. Ne gereksiz, ne zararlı programlarmış bunlar. (Vahide çıkagelir) VAHİDE: Başladı mı, başladı mı açsana televizyonu. RECEP: Yahu bırak şu programları iyice salaklaştırdı bizi. Hem zaten reklam bitmedi. (Kısa bir sessizlikten sonra anne-baba birbirlerine bakarlar. Baba dayanamaz.) RECEP: Balcıyı görüyor musun, bir ayağı çukurda hala genç karı peşinde. VAHİDE: Önemli olan yaşı değil herif, işlevi işlevi utan utan! RECEP: Lan nasıl konuşursun çocuğun yanında. Tövbe tövbee! VAHİDE: Sen Cemil' e ne diyorsun öyle? Para yok, pul yok neyine güveniyor ki? RECEP: Şeyine güveniyor... Gençliğine, güzelliğine... Cigolo gibi bir şey canım... VAHİDE: Haaa! MURAT: Ya, size ne, kim kiminle evlenirse evlensin. Allah bilir siz bu salakların düğününe gidip takı da takarsınız.

VAHİDE: Oğlum niye öyle diyorsun? Tüm Türkiye ayakta. Borsa tedirgin. Bu iş olmazsa piyasalar tepetaklak olur maazallah! RECEP: (şaşkın) Bak, gördün mü? Anan neler de öğrendi bu programlar sayesinde. Allah'ım sana şükürler olsun. En sonunda benim karı kendi ayakları üzerinde durabilen bir birey haline geldi. MURAT: Biraz da ben kendi ayaklarım üzerinde durabilsem. Patron bir türlü zam yapmıyor. Böyle giderse... RECEP: Sus hele sus! Reklamlar bitti program başlıyor. IŞIK KARARIR SAHNE 5 (Müzik eşliğinde bir süre oynar) SUNUCU: Şu kısacık reklam arasında bile telefonlar kilitlendi. Bir hayli gelin adayımız var. Hemen vakit kaybetmeden adayımızın birine bağlanalım, alo? 1.KADIN: Alo? SUNUCU: İstanbul' dan Merve Hanım, buyrun efendim. 1.KADIN: Ben Cemil Bey için aramıştım. SUNUCU: Ooo, Cemil hayırlı işler hadi bakalım. CEMİL: Merhaba Merve Hanım 1.KADIN: Merhaba evladım, pardon Cemil Bey. CEMİL: Biraz kendinizi tanıtır mısınız? 1.KADIN: Nasılsınız inşallah? CEMİL: İyiyim, iyiyim. Kendinizi tanıtıyordunuz. 1.KADIN: Ben genç yaşta dul kalmış bir tazeyim. CEMİL: Kaç yaşındasınız?

1.KADIN: 60 yaşındayım. CEMİL: Çüş! Yaşınız biraz büyük değil mi? 1.KADIN: Rahmetli eşim doktordu ama. CEMİL: Nasıl yani anlayamadım? 1.KADIN: Hani 2.el oto alım satımında doktordan olanlar tercih edilir ya temiz kullanılmıştır diye, benimkisi de o hesap. CEMİL: Haaa. Peki geliriniz nedir? Beni mutlu edebilecek misiniz? 1.KADIN: Paranın ne önemi var, ben seni her türlü mutlu ederim. SEYİRCİ: Oooo! (alkışlar) CEMİL: İyi de bir de parayı konuşsak diyorum. 1.KADIN: Evim var, aylık da 3000 lira gelirim var. SUNUCU: Vallahi Cemil, hiç de fena değil kaçırma derim bu fırsatı. CEMİL: (Kararsız) Çocuk var mıydı Merve Hanım? SUNUCU: Ya ne çocuğu, doktordan diyor. 1.KADIN : Hayır, yok ama istersen birlikte yaparız yani çocuk da problem yaşamayız. SUNUCU: Ateş bacayı fena sardı. En iyisi kısa zamanda buluşturalım sizi. CEMİL: Eh, tamam o zaman. SUNUCU: Merve Hanım, haftaya gelebilir misiniz? 1.KADIN: İsterseniz 2 saate kadar orada olurum. SUNUCU: Sakın ha! Bugünkü reyting yeterli. Haftaya lazımsınız bize. 1.KADIN: O zaman haftaya vuslata ereceğiz inşallah öyle değil mi Cemil Bey? CEMİL: Siz nasıl uygun görürseniz Merve Hanım. Haftayı iple çekiyorum. 1.KADIN: Ahh, ah! Ben deee.

SUNUCU: Alın şunu hattan kanalı kapattıracak. Eveeet! Bir gelin adayımız daha var. Nereden aradığını söylemek istemiyor, Sevtap Hanım buyrun efendim. 2.KADIN: Merhaba. SUNUCU: Buyrun efendim, söz sizin 2.KADIN: Ben Mehmet Bey için aramıştım. SUNUCU: Mehmet Amca? İşin iş. Haydi buyur bakalım. MEHMET AMCA: Merhaba Sevtap Hanım nasılsınız, iyi misiniz? 2.KADIN: Merhaba Mehmet Bey, iyiyim sağ olun siz nasılsınız? MEHMET AMCA: Teşekkür ederim ben de iyiyim. Biraz kendinizden bahseder misiniz? 2.KADIN: Ben 32 yaşındayım. Sizin aradığınız özelliklerin tümüne sahip bir insanım. MEHMET AMCA: Fiziğinizde sesiniz gibiyse çok güzel biri olmalısınız. 2.KADIN: Eh, güzel olduğumu söylerler. MEHMET AMCA: (biraz sinirli) Kim söyler? 2.KADIN: Manav Hayri, kasap Nejdet, tüpçü Kazım... SUNUCU: Sevtap Hanım maşallah ne kadar çok hayranınız varmış. MEHMET AMCA: Ben bununla evlenirsem kapılardan geçemem gibi geliyor. SUNUCU: Niye geçemeyesin ki? 2.KADIN: Mehmet Bey, kafasında boynuza benzer çıkıntılar oluşabilir diye endişeleniyor galiba. MEHMET AMCA: Hay ağzını öpeyim hanımefendi. Leb demeden leblebiyi anladınız vallaha. SUNUCU: Ama lütfen Mehmet Amca, canlı yayında olur mu böyle öpmek möpmek. 2.KADIN: Sevda Hanım lütfen siz aramıza girmeyin. Mehmet Bey ister öper, ister... SUNUCU: Hanım, hanım! Ağzını topla alıveririm hattan kalıverirsin ortada haa!

2.KADIN: Aman Sevda Hanım yanlış anladınız beni. Ben sizi çok seviyorum, beğenerek izliyorum. En büyük okaliptüs tv! SUNUCU: Ha şöyle yola gel. Eee, sizi de haftaya bekliyoruz o zaman. 2.KADIN: Eh, hayırlısıysa olsun. MEHMET AMCA: Gelmenizi dört gözle bekliyorum hanımefendi. 2.KADIN: Geleyim de iyice bir görün bakalım. SUNUCU: Sevtap Hanım çok teşekkür ediyoruz efendim. Haftaya görüşmek üzere. Şimdi sırada ne var? Reklamlaaaaar! IŞIK KARARIR SAHNE 6 VAHİDE: Tam da en heyecanlı yerinde reklam giriyor. Sinir oluyorum şu reklamlara. RECEP: Cahil cahil konuşma, kanal o kadar masrafı nereden karşılayacak? VAHİDE: Nereden? RECEP: Tabi ki reklamlardan. VAHİDE: Reklam girince kanal nasıl para kazanıyor anlamadım ben. RECEP: Bak şimdi, senin satmak istediğin bir ürünün var. İnsanlar bu ürünü tanımazsa alır mı? VAHİDE: Niye alsın ki? RECEP: Hah, işte kanallar o reklamlarla senin ürününü tanıtıyor, karşılığında da senden para alıyor. VAHİDE: O zaman bu reklamlar çok iyi bir şey. RECEP: Tabi ya ne sandın? VAHİDE: Aman iyi, bu programlar bitmesin de tek, saatlerce reklam seyretmeye razıyım.(kısa bir sessizlik) Recep? RECEP: Ne var?

VAHİDE: Ne diyorum biliyor musun? RECEP: Ne diyorsun? VAHİDE: Diyorum ki bizim kızın evlilik çağı geldi de geçiyor. RECEP: Eeee? VAHİDE: E'si kızın kapı dışarı çıktığı yok kimse de tanımıyor onu. RECEP: Uzatma da söyle ne söyleyeceksen. VAHİDE: Kanala biz de mi reklam versek? RECEP: Ne diye? VAHİDE: Evlilik çağında kızımız var diye. RECEP: Fesuphanallah! Kadın oraya ürünlerin reklamı verilir. VAHİDE: İyi ya, Rukiye'de benim bir ürünüm değil mi? RECEP: Yahu, oğlan doğru söylüyor galiba. Bu televizyon insanda beyin meyin bırakmıyor galiba. Hadi salak salak konuşma. (bir müddet çekirdek yerler) RECEP: Cemil turnayı gözünden vurdu. VAHİDE: Aman ne turnayı gözünden vuracak, kadın benim anam yaşında. RECEP: İyi de adam zengin kadın arıyordu, onu da buldu. VAHİDE: Parayla saadet olur mu?(cilveli) Başka şeyler de gerek. RECEP: Canım metres tutar olur biter. VAHİDE: O da doğru ya. (tekrar çekirdeğe dalarlar) RECEP: Bizim Murat'ı da mı programa göndersek? VAHİDE: (sinirli) İyi o da Cemil gibi anam yaşındaki kadını alsın getirsin. Ona nasıl gelinim diyeceğiz? O mu bizim elimizi öpecek yoksa biz mi onun?

RECEP: Canım, benimkisi bir fikirdi ama yine de biz bunu bir düşünelim. VAHİDE: Düşünecek bir şey yok, olmaz dedim. Hem ben ona bakkal Fikri'nin kızı Hatice'yi alacam. 0 km. Fıstık gibi bir kız vallaha. RECEP: Hatice'yle evlenecek de Fikri'nin yanında çırak mı olacak? VAHİDE: Fabrikada vasıfsız işçi olacağına Fikri'nin yanında çırak olur. Fikri ölünce de patron! RECEP: Ulan karı, senden korkulur ha,vallaha senden korkulur. (Çekirdeğe dalarlar.) RECEP: Mehmet Amca'nın yerinde olmak istemezdim. VAHİDE: Niye öyle diyorsun ki, kadın eğer yalan söylemiyorsa tam da adamın aradığı gibiymiş. RECEP: Ses tonundan anladığım kadarıyla kaşar bir karı gibi geliyor bana. VAHİDE: Sen ne anlarsın kaşardan maşardan? RECEP: (kendinden geçerek) Sesi aynı 900'lü hatlardaki kadınların sesi gibi mayhoş mayhoş. VAHİDE: (Recep'e bir şey fırlatır) Gözün kör olsun senin! Gudurmuş herif tuuuu! RECEP: Medeniyetsiz kadın ne tükürüyorsun? VAHİDE: Ben de diyordum bu telefon faturaları niye yüksek geliyor diye. Meğer bizim kör olasıca fındık kırıyormuş. RECEP: Ayıp oluyor Vahide'm ben senin üstüne fındık kırar mıyım aman, gül koklar mıyım? VAHİDE: (ağlamaklı) Allah bilir, internet kafelere gidip sanal alemlerde zina yapıyorsundur. RECEP: Lan bağırma, biri duyacak essah sanacak, tamam. O hatları bir kere aramış olabilirim ama sanal alemde zinayı asla kabul etmiyorum. VAHİDE: Doğru mu söylüyorsun? Bir kere mi aradın sadece? RECEP: Ekmek çarpsın bir kere aradım sevgilim ya. Hem elalem gibi torunum yaşındaki kızlara sarkıntılık etmedim ya, alt tarafı bir kere kaşar karı sesi dinledim. VAHİDE: İyi madem, bir kereden bir şey olmaz. RECEP: Neyse canım, tatsız konuları bırakalım da bak ne diyeceğim? Mehmet amca haklı galiba. VAHİDE: Hangi konuda? RECEP: Yahu, dedi ya ben bu kadınla evlenirsem kapılardan geçemem diye. VAHİDE: Niye geçemesin ki, çok mu şişmanlarım demek istiyor? RECEP: (eliyle boynuz işareti yapar?) Kafamda dallı budaklı bir şeyler çıkar diyor. VAHİDE: Haa, yok canım o kadın yapmaz öyle şey. RECEP: Kadını tanıyon mu da öyle diyon. Bence basbayağı aldatır o adamı. VADİDE: Sen nerden biliyon aldatacağını? RECEP: Canım saymadı mı bakkal, manav, tüpçü güzel olduğumu söylüyor diye? VAHİDE: Eeee, ne olmuş? Bana da sütçü diyo çok güzelsin abla diye.

RECEP: Neeeeeey! Öldürürüm lan ikinizi de! VAHİDE: (gülmeye başlar) RECEP: Bir de oturmuş gülüyo. Konuş ne zamandır birliktesiniz? VAHİDE: Sen ne salak adamsın. Biz bakkaldan hazır süt alıyoz ya. RECEP: Sütçüye ne oldu peki? Terk etti değil mi seni! VAHİDE: Yahu, ne terk etmesi ne aldatması, iyice paranoyak oldun sen. Oğlu üniversiteyi kazanmış, harçlık göndereyim diye o da ineklerin hepsini satmış. RECEP: (şaşkın) O para bitince ne yapacak peki? Hazıra dağ mı dayanır? İnekler dursaydı az da olsa para gelirdi. VAHİDE: Sattığı süt ineklerin masraflarını zor çıkarıyormuş. Millet artık paket süt kullanıyo. RECEP: Kız, inek mi alsak diyom, paket sütlere savaş açalım. VAHİDE: Hah, alalım da hayvanı da bu sefalete ortak edelim, kendi karnımızı zor doyuruyoruz biz, hayvana ne yedirecez? RECEP: Aman ne bileyim ben, öylesine konuşuyom işte. (Murat içeri girer) MURAT: Merhaba millet ne konuşuyorsunuz hararetli hararetli? VAHİDE: Bizim sütçü, çocuğunu okutabilmek için ineğini satmış. MURAT: Vallahi hiç şaşırmadım. Herkes ne bulursa paraya çevirmeye çalışıyo. Bizim darbukacı Selim altın dişlerini bozdurmuş. VAHİDE: Yaaa? MURAT: Yaa, alt sokaktaki Mesut Amca da takma dişlerini kiralamış. RECEP: Vah, vah, vaah! MURAT: Tabi siz, dünyadan habersiz televizyonun karşısına çakılıp kaldınız. Ülkemizde ve dünyada ne dolaplar dönüyor hiç farkında değilsiniz. Gözleriniz var görmüyor, kulaklarınız var duymuyor adeta üç maymunu oynuyorsunuz. VAHİDE: Ama babanla ben iki ediyoz. RECEP: (fısıltıyla) Kız da var ya. MURAT: Annemle babam olmasanız çok daha ağır konuşurdum. RECEP: Yavrum dünyada olanları görsek ne olacak? Örneğin, ekonomik kriz bizim yaşantımızı değiştirdi mi? MURAT: Değiştirmez olur mu, ne kadar sıkıntı çekiyoruz. RECEP: Oğlum o sıkıntı bize has bir özellik, ülke çok iyi bir durumdayken de sıkıntıdaydık, şimdi de. Senin anlayacağın fakirlik bizim genlerimize işlemiş, söküp atamayız. MURAT: Biz kaderimize razıyız diyosun yani. Peki o zaman, dediğin gibi olsun bakalım. (kısa bir sessizlik) RECEP:(alaylı) Anan sana pırlanta gibi bir kız bulmuş. VAHİDE: Ne alay ediyorsun, nesi varmış kızın? Sülün gibi! Mahallede ondan güzeli yok. MURAT: Durun ya ne oluyoruz? Ne kızı ne evlenmesi? VAHİDE: Kız güzel, terbiyeli, babası zengin mi zengin. MURAT: Hangi parayla evlenecez anne? Kendimize zor bakıyoz. Hem dediğin gibi zenginse bizim sefaletimize nasıl alışacak? RECEP: Anan onu da düşünmüş. Kayınpederinin yanında çalışacakmışsın. Yani senin

patronun olacak. VAHİDE: Ne patronu canım, bir çeşit ortak olacak, hem adam ölünce dükkân sana kalır. MURAT: (alaylı) İyice merak ettim benim müstakbel patronla kızını. Kimmiş bu taze? VAHİDE: Kim olacak bakkal Fikrinin güzeller güzeli kızı Hatice! MURAT: Neee? Hatice mi? VAHİDE: Geçen gün çarşı hamamında gördüm. Sanırsın bir huri! MURAT: Ben evet dersem iş olacak mı yani? VAHİDE: Ne belledin? Kız sana vurgun. Bir he demen yeter. MURAT: (alaylı) Dediğin kadar zenginler mi bari? VAHİDE: Hem de nasıl? Adamın malını mülkünü ye ye bitiremezsin RECEP: Doğru söylüyo. MURAT: Size bir haberim var. Fikri efendinin bakkalının karşısına dev bir alışveriş merkezi açılıyo. VAHİDE: (panik) Kim demiş? MURAT: Dün inşaata başladılar. VAHİDE: Tüh be! Şansa bak. RECEP: Ne oldu Vahidem açılırsa açılsın bize ne? VAHİDE: Bize ne olur mu? İnşaat dün başladıysa bunlarda para boldur. İki seneye kadar alışveriş merkezi hizmete girer. Orası açılırsa bakkal Fikri en fazla iki sene dayanabilir. Bu da demektir ki dört sene sonra Fikri iflas edecek. MURAT: Anneciğim, pes doğrusu. Senin gibi ileriyi görebilen on tane devlet adamı yetişse bu memleket dünyayı dize getirir be! RECEP: Bazen ananın zekasının vardığı noktalar beni çok ürkütüyo. MURAT: Ee, Hatice yi ne zaman istemeye gidiyoruz anne? VAHİDE: Ne istemesi oğlum, siz aynı mahallenin çocuklarısınız kardeş sayılırsınız. RECEP: Kardeş sayılırlar da niye ballandıra ballandıra hamam maceralarını anlatıyosun oğlana? VAHİDE: Üstüme gelme Recep, olmaz dedim. MURAT: Aaa, hem kızı aklıma soktun hem de aşık olmaz diyosun. Ben Hatice- siz yaşayamam. VAHİDE: Oğlum ne oldu sana birkaç dakika da aşık oluverdin kıza. Bir kere kızın yaşı büyük. RECEP: Atma hanım, kız 22 yaşında. VAHİDE: Ben oğluma 16 yaşında bir kız alacam. MURAT: Olur, okula da elinden tutup ben götürürüm artık. VAHİDE: Dişleri çarpık! MURAT: Tel taktırırız. VAHİDE: Teke gibi de kokuyo. RECEP: Hanım, abartma istersen. VAHİDE: (bağırır)eeh! Yeter be! Oğlan benim değil mi? Abartacam tabi. Çulsuz Fikri' nin kızını gelin diye getirmem bu eve. RECEP: Trilyoner Fikri, oldu çulsuz Fikri! MURAT: (güler)tamam anneciğim tamam. Sen gönlünü ferah tut. O kıza aşık maşık olmadım ben.şu yoksullukla el alemin kızını da yakamam ben. RECEP: Allah büyük be oğlum. Bak televizyonlara, her gün kaç insanın hayatı

değişiyo. Belki biz de ileride... MURAT: (sözünü keser) Zengin mengin olamayız. Unuttun mu fakirlik bizim genimizde var. RECEP: İyi aman, iyi ki bir laf öğrettik size de. VAHİDE: (alaylı) Murat, baban sana televizyondan kız bulacakmış. MURAT: Ne televizyonu, ne kızı? RECEP: Yahu şu evlendirme programları yok mu hani? MURAT: Ciddi olamazsın baba. RECEP: Ne varmış bunda? Bakarsın Cemil gibi varlıklı birini bulursun. MURAT: Cemil kim ya? RECEP: Aman senin de hiçbir şeyden haberin yok. Böyle aristokrat bir ailenin böyle çocuğu! Pes! VAHİDE: Sen babana bakma, deli deli konuşuyo işte. RECEP: Cemil işsiz haliyle buldu. Benim oğlumun aslan gibi işi var, yumurta gibi de oğlan.vallaha havada kaparlar. O sunucuya güç yetmez. Parçalayıverir bunu hah hah ha... MURAT: Off, ben de oturmuş sizi dinliyorum. Neyse ben işe gidiyorum. (çıkar) VAHİDE: Haydi güle güle oğlum, hayırlı işler. RECEP: Yahu bu oğlan kime çekti acaba? Çevresindeki olaylara ne kadar duyarsız? Cemil kim diyo, bak bak! VAHİDE: Gençtir, cahildir, ilişme oğlana. Elbet o da doğru yolu bulacak. RECEP: İnşallah hanım, inşallah. VAHİDE: Aç bakalım televizyonu ne varmış? RECEP: Olur. Allah televizyonu icat edenden razı olsun. O olmasa ne yapardık? IŞIK KARARIR SAHNE 7 SUNUCU: Evet sevgili seyirciler! Sıra geldi Corc' a. Corc' un talipleri bir hayli fazla. Bu yüzden telefonun ucunda iki gelin adayımız birden var. Adana' dan Binnaz Hanım ve Bursa 'dan Neşe Hanım, merhabalar efendim. BİNNAZ: Merhaba. NEŞE: Merhaba. SUNUCU: Ne diyorsunuz bu işe sayın Corc? İsminizde çift V var diye iki hanım birden talip oldu herhalde? CORC: Vallahi ne diyeyim iyi oynayan kazansın. (seyirci alkışlar) SUNUCU: Corc doğru söylüyor hanımlar, ödül gerçekten çok büyük. Yani bugün bir Amerikalı kolay yetişmiyor sayın seyirciler! (alkış) Hanımlar şimdi kozlarınızı paylaşın bakalım. Sırayla kendinizi Corc 'a tanıtın BİNNAZ: Hello corc! CORC: yalakalık yapmanıza gerek yok dilinizi konuşabiliyorsanız devam edin.

BİNNAZ: Ne güzel azarlıyorsunuz öyle? CORC: Sizde ne derler? Hah! Kes ulan! Kendini tanıt. BİNNAZ : Ben 30 yaşında güzeller güzeli bir ev kızıyım. SUNUCU: Bu kadar güzelsiniz madem neden bu yaşa kadar evlenmediniz? BİNNAZ: Övünmek gibi olmasın biraz aptal olduğumu söylerler de. CORC: Aptal olmanıza sevindim. Yaptığınız bir aptallığı anlatabilir misiniz acaba? BİNNAZ: Büyük bir zevkle. Pamuk tarlasında ırgat olarak çalışıyordum. Tarlada yemek molası vermiştik. Yemekten sonra bir tane sigara yakayım dedim. İçerken aklıma pamuk yanar mı yanmaz mı sorusu geldi. Bir tanesine sigarayı tuttum. Aaaa, yandı! Sonra diğeri diğeri derken koca tarla kül oldu. SUNUCU: Alkışlarınızla Binnaz! (alkış) CORC: Binnaz hanım, aptallık konusunda gözüme girdiniz. BİNNAZ: Teveccühünüz. Allah Amerika'ya zeval vermesin. SUNUCU: Neşe Hanım, şimdi de sizi tanıyalım. NEŞE: Ben hattaki diğer hanımefendi gibi size yalakalık yapmayacağım. CORC: Neden? NEŞE: (şaşkın) Eee, siz ona kızmıştınız da. CORC: Kızarım kızmam sana ne? NEŞE: Haklısınız efendim, bana ne? CORC: Neyse kendinizi tanıtın biraz. NEŞE : Ben 20 yaşındayım. başımdan bir evlilik geçti. SUNUCU: Eşinizden neden boşandınız? NEŞE: Beş yıl önce yaptığım bir aptallık yüzünden. SUNUCU: Ne yaptınız da eşiniz sizi boşadı? NEŞE: Şimdi şöyle oldu. Eşimin 20 dönümlük şeftali ağacı vardı. Bir gün dedi ki gel bahçeye gidelim de şeftalilerin olmuşlarını toplayalım. Neyse gittik. Ben de olup olmadıklarını kontrol ettikten sonra topladım. Ama eşim küplere bindi. SUNUCU: Eee, ne güzel toplamışsın işte, sorun ne? NEŞE: Şimdi, ben küçükken annem bana şeftali verince ısırarak olup olmadığına bakardım. Şimdi bahçede de öyle yapınca... SUNUCU: Birkaç şeftali heba oldu diye boşanılır mıymış canım? NEŞE: 10 dönümlük bir alandaki tüm şeftalileri ısırınca oluyormus. CORC: Neşe Hanım, şu an Binnaz Hanım kadar iddialı bir konuma yükseldiniz. doğrusu kimi seçeceğimi şaşırdım. İkisi de birbirinden aptal! BİNNAZ: Beni seç! NEŞE: Ay n olur beni seç! BİNNAZ: Ben daha aptalım. NEŞE: Hayır ben daha aptalım. BİNNAZ: (sinirli) Ben daha aptalım diyorum sana aptal! NEŞE: Baaak. Sen de itiraf ettin, ben daha aptalım. SUNUCU: Hanımlar, hanımlar! Lütfen ama, programın seviyesini düşürmeyelim. Son kararı Corc verecek ne diyorsun Corc? CORC: Her ikisinin de bugüne kadar yaptıkları reformlar o kadar etkileyici ki tam üyeliği hak ediyorlar. SUNUCU: Sayın Obama, bunlar Avrupa birliğine girmeye çalışmıyor, sizinle evlenmeye çalışıyorlar, bir seçim yapın artık!

CORC: O zamaaan, her ikisine de imtiyazlı ortaklık teklif ediyorum. SUNUCU: O ne demek şimdi? CORC: Evlilik tam üyelikse, flört imtiyazlı ortaklık demektir. Yani her ikisiyle de flört edeyim, evlilik belki daha sonra. SUNUCU: Yani ucu açık bir süreç diyorsunuz. CORC: Aynen öyle SUNUCU:Corc' un teklifine ne diyorsunuz hanımlar? BİNNAZ: Neden olmasın? NEŞE: Ucu açık demek, önümüzde hiçbir engel yok, önümüz açık mı demek? CORC: (gülerek) Tabi tabi. NEŞE: Tamam o zaman ben de varım. SUNUCU: Binnaz ve Neşe Hanım, her ikinize de başarılar diliyorum, çok çok teşekkür ederim. BİNNAZ VE NEŞE: Biz teşekkür ederiz. SUNUCU: Evet Corc, sanırım isteğin oldu. CORC: Eee, ben istediğimi almadan masadan kalkmam! (alkış) SUNUCU: Efendim, bir programın daha sonuna geldik. Corc' un işi oldu. Mehmet Amca ve Cemil' in işi de haftaya olacak inşallah. O zamana kadar Allahaısmarladık diyorum. Haydi bakalım.(oynar) SAHNE 8 IŞIK KARARIR VAHİDE: Bak bir de bana salak der durursun. Dünyada neler var. Allah'ım sen bilirsin ya Rabbim. RECEP: Eee, el elden üstündür. RUKİYE: Bence o kadınlar salak malak değil, cin gibiler. VAHİDE: Olur mu kızım kendi söylemedi mi! Biri koca pamuk tarlasını yakmış, öbürü de 10 dönüm şeftali ağacını telef etmiş. RUKİYE: Adam ağzıyla söylemedi mi ben kafası fazla çalışmayan birisini arıyorum diye. RECEP: Söyledi. RUKİYE: Kafası çalışmayan biri kafasının çalışmadığını bilir mi? VAHİDE: Bilmez mi? RUKİYE: Bilmez tabi. Besbelli numara yapıyorlar adama yamanmak için. RECEP: Allah Allah! Bir yaşıma daha girdim. Sahiden yaparlar mı böyle bir şey? RUKİYE: İnsanların para için yapmayacağı şey mi var baba? RECEP: Televizyon seyredeli hayat tecrüben iyice artmış kızım. RUKİYE: Dalga geçme be baba. Evde otur otur çürüdüm kaldım. Çalışmama neden izin vermiyorsun? Haftada bir senin ense kıllarını almak, düğünlerden önce annemin saçına fön çekmek, Murat' ın saçlarını her sabah geriye yatırmaya çalışmak! Benim bütün kariyerim bu mu olacak? RECEP: Gördün mü bak, kariyerin başarılarla dolu. Sen kendin için küçük ama bizim için büyük adımlar attın RUKİYE: Baba ne olur izin ver de çalışayım.

RECEP: Olmaz dedim. El aleme Recep' in kızı çalışıyormuş dedirtmem. RUKİYE: Duyan da fena bir şey yapıyorum sanır. Ben kuaförüm baba, unuttun galiba. RECEP: Bundan fazla fena iş mi olurmuş.milletin yağlı yağlı saçlarını elleyeceksin, ıyyy? Yoo, ben buna razı gelemem. VAHİDE: Yani Recep, kızı çalıştırmamak için her türlü bahaneyi bulabiliyorsun. Şuna dürüstçe kadınla erkek eşit değil, kadın 2.sınıf bir vatandaştır, kadının yapacağı en iyi iş çocuk doğurmaktır desene. RECEP: Aşkolsun karıcığım. Beni ne kadar yanlış tanımışsın. Bütün kadınlar çiçektir. Çiçekler ilgi ister, şefkat ister, kocasının kanatları altında güvence altında olmak ister. Çalıştıkları zaman onları toprağından söküp, incitebilirler. VAHİDE: (alaylı) O yüzden de çalışmaları doğru değil. RECEP: Hah! Babana rahmet. Kadın çalışamaz, işte o kadar! RUKİYE: Eh, madem eve çakıldım kaldım, bari gündemden geri kalmayayım, siz şimdi o iki kadın gerçekten aptal diyorsunuz öyle mi? RECEP: Allah'ım sana şükürler olsun. Kızımız tedaviye cevap veriyor. RUKİYE: Hangi tedaviye cevap veriyormuşum? RECEP: Seyrettiğimiz bu programların tedavi edici bir özelliği var. Tüm sıkıntılarını unutup bambaşka bir insan oluveriyorsun. Kuş gibi hafifliyorsun. VAHİDE: Tabi ya, ben ne zaman bir şeylere sinirlensem açıyorum televizyonu. birkaç dakika sonra neye sinirlendiğimi unutuveriyorum. RUKİYE: Uyuşturucu gibi bir şey o zaman. İyi de bu zararlı değil mi? RECEP: Mutlu olmanın nesi zararlı? Düşünsene kira günü gelmiş çatmış. (televizyonu gösterir) Şunu yarım saat izle kendini ev sahibi sanıyorsun. Dünya kadar borcun olsun, biraz sonra alacaklı gibi hissediyorsun. VAHİDE: Şu sihirli kutuya biraz da sen dal, bir daha kuaförlüğün adını ağzına almazsın. RUKİYE: Peki madem. Babam beni çalıştırmayacağına göre, unutayım gitsin. RECEP: (Öğretmen edasıyla) Corc' un tavırlarına ne diyorsun kızım? RUKİYE: (Biraz düşünür) Iıııı...? RECEP: Heyecanlanma, bildiğin bir soru bu. RUKİYE: Corc Obama, tam da bizlerin hoşuna giden bir tipleme. RECEP: Ne gibi özellikleri var? RUKİYE: Bir kere asla taviz vermiyor. Karşısındakine hiç saygı göstermiyor, onu devamlı aşağılıyor. RECEP: Hı hı, çok güzel. Başka? RUKİYE: Aba altından sopa göstermeyi ihmal etmiyor. RECEP: Ve? RUKİYE:Veee... VAHİDE: Sürekli bizden müttefikim diye bahsedip arkamızdan iş çeviriyor. RUKİYE: Olmadı değil mi? Son anda bildiğim soruyu unuttum. RECEP: Yoo, gayet başarılıydın. Başlangıç için hiç de fena değil. RUKİYE: Sağ ol babacığım, elimden geleni yapacağım. RECEP: Şu kuaförlük işine ne diyorsun kızım? RUKİYE: Kuaförlük mü? Ne kuaförlüğü baba durduk yerde? RECEP: (keyifli) Bak gördün mü? Kızımız normale döndü. VAHİDE: Çok şükür bey, çok şükür. (ışık kararır)

(TV' den sonra gelen son dakika haberi ile hepsi televizyona bakar) (nokta ışık yanar) SPİKER: Şimdi aldığımız son dakika haberini veriyoruz. Küresel ısınmanın etkisiyle dünyamız 3.5 derece daha ısındı. Bunu gören yetkililer 3,5 atmaya başladı. Avrupa alarmda. G-8 zirvesi acilen toplandı.ülkemiz ise küresel ısınmaya karşı tedbir alan ilk ülke. Akaryakıta % 50 zam yaptı. Devlet başkanı, yapılan zamların gerekçesini şöyle açıkladı: (başkanın sesi dış ses olarak verilir) BAŞKAN: Küresel ısınmanın en önemli nedeni fosil yakıtlardır. Akaryakıt da bir fosil yakıt olduğu için zamlanırsa az tüketilir ve küresel ısınma durur diye düşündük. SPİKER: Sayın Başkan, çok güzel düşünmüşsünüz de insanlar ulaşım ihtiyacını nasıl karşılayacaklar? BAŞKAN: Yürüsünler efendim, yürüsünler. Yollar yürümekle aşınmaz! SPİKER: Küresel ısınmanın baş sorumlusu fosil yakıttır diyorsunuz. O zaman tüm fosil yakıtlara zam yapmak gerekmez mi? Örneğin kömüre, örneğin doğalgaza. BAŞKAN: Onlar da mı fosil yakıtmış? O zaman sizin kanalınız aracılığıyla halkımıza müjdeyi verelim. Küresel ısınmanın kökünü kurutalım diyor ve kömürle doğalgaza % 70 zam yapıyoruz, içiniz rahat olsun. Küresel ısınma ülkemize uğramayacak. SPİKER: Tekrar stüdyomuza dönüyoruz. Yanımda Yön gazetesi'nin yazarlarından Hamdi Yönverir var. Hoş geldiniz sayın Yönverir. HAMDİ: Hoş bulduk efendim. SPİKER: Efendim, başkanın konuşmasını hep birlikte dinledik. Bu konuşmaya bir yön verir misiniz, pardon yorumlar mısınız? HAMDİ: Gayet tabi. Benim işim bu. İnsanları düşünme gibi zor bir işten kurtarıp onları yönlendirmek. SPİKER: Sayın başkanın zam kararı bana mantıklı geldi. Bilmem siz ne düşünüyorsunuz? HAMDİ: Lütfücüğüm yön verme konusunda beni bile yaya bıraktın yani. İşimizden olmayalım sonra? Hah hah hah... SPİKER: Estağfurullah efendim, buyurun HAMDİ: Başkanımızın kararını kanımın son damlasına kadar destekliyorum. Doğa için bundan daha iyi karar verilemezdi. SPİKER: Şimdi bazı yanlı basın kuruluşları, yapılan zamlar insan haklarına aykırı diyebilir. Halkı kışkırtmaya çalışabilir. Onlara da bir çift lafınız olacak mı? HAMDİ: Vallahi, onların ne olduğunu en iyi halkımız biliyor. O tip adamları görünce hemen kanalı değiştirsinler. Onlar iblisin insan siluetine girmiş halleridir. SPİKER: Neyse, biz yine konumuza dönelim. Bu zamlardan doğamız nasıl etkilenecek? HAMDİ: Bir kere, oksijen miktarı artacak. Oksijenin bol olduğu yerde ne olur? Huzur olur, bereket olur. Hayat pahalılığı ortadan kalkar. Evet, şu an hayat pahalılığı artmış gibi görünebilir. Ama 50 sene sonrasını düşünsenize. Kim çocuklarına daha güzel bir dünya bırakmak istemez ki? Çocuklarımızın yarınları için kemeri biraz sıkacağız. SPİKER: Kamuoyuna yaptığınız bu yönlendirme için çok teşekkür ederiz. Tabi ki halkımız her şeyin en iyisini bilir. Ama bizim yaptığımız da küçük bir kamu hizmeti. Sizin de dediğiniz gibi amacımız, halkımızı düşünmek gibi can sıkıcı bir işten