Ankara Üniversitesi Veteriner Fakültesi Diploma Töreni



Benzer belgeler
ANADOLU ÜNİVERSİTESİ DENEY HAYVANLARI ARAŞTIRMA VE UYGULAMA BİRİMİ YÖNERGESİ BİRİNCİ BÖLÜM. Amaç, Kapsam, Dayanak ve Tanımlar

GIDA ve KONTROL GENEL MÜDÜRLÜĞÜ. Dursun KODAZ Gıda Mühendisi Gıda İşletmeleri ve Kodeks Daire Başkanlığı

2.8 milyon TL harcanarak 8 ayda tamamlanan Alucra Turan Bulutçu Meslek Yüksek Okulu (MYO) binasının açılışı Kültür Bakanı Ertuğrul GÜNAY yaptı.

TEK SAĞLIK TÜRK VETERİNER HEKİMLERİ BİRLİĞİ. Prof.Dr. Ender YARSAN. Halk Sağlığı Uygulamalarında Veteriner Hekimliği Hizmetlerinin Rolü Sempozyum

KIRIM KONGO KANAMALI ATEŞİ HASTALIĞI (KKKA) VE KARADENİZ BÖLGESİ NDEKİ DURUMU

1- Ulusal Kırmızı Et Konseyi Seferihisar da Toplanacak!

GIDA TARIM VE HAYVANCILIK BAKANLIĞI İZMİR İL MÜDÜRLÜĞÜ ZEKERİYA YAZICI GIDA VE YEM ŞUBE MÜDÜRÜ

AKTÜEL VETERİNER HEKİMLER EYLEMDE! Cilt: 79 Sayı: 2 Yıl: 2008

YÜZÜNCÜ YIL ÜNİVERSİTESİ ARAŞTIRMA VE UYGULAMA ÇİFTLİĞİ YÖNERGESİ. BİRİNCİ BÖLÜM Amaç, Kapsam, Dayanak ve Tanımlar

T.C. Düzce Belediye Başkanlığı VETERİNER İŞLERİ MÜDÜRLÜĞÜ GÖREV VE ÇALIŞMA YÖNETMELİĞİ

MADDE 3 (1) Bu Tebliğ, 16/11/1997 tarihli ve mükerrer sayılı Resmî Gazete de yayımlanan "Türk Gıda Kodeksi Yönetmeliği"ne göre hazırlanmıştır.

TİRE II. SÜT SEMPOZYUMU 5 Aralık 2013, Tire MESLEKİ EĞİTİMDE ÜNİVERSİTE SANAYİ İŞBİRLİĞİ

NİSAN AYI BÜLTENİ 3. Tarım ve Hayvancılık Fuarı göz doldurdu

TOBB, SELİMİYE Yİ KORUYUP YAŞATMAK İÇİN VAKIF KURDU

Yükseköğretim Kurumlarımızın Mühendislik Fakültelerinin Kıymetli Dekanları ve Çok Değerli Hocalarım..

Gayri Safi Katma Değer

GERÇEKLEŞEN FAALİYETLER

ORGANİK MANDA YETİŞTİRİCİLİĞİ. Vet. Hek. Ümit Özçınar

ÇANKIRI KARATEKİN ÜNİVERSİTESİ ULUSLARARASI İLİŞKİLER OFİSİ YÖNERGESİ BİRİNCİ KISIM. Amaç, Kapsam, Dayanak ve Tanımlar

BVKAE

ULUDAĞ ÜNİVERSİTESİ ARICILIK GELİŞTİRME UYGULAMA VE ARAŞTIRMA MERKEZİ YÖNETMELİĞİ

T.C İSTANBUL BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİ ZABITA DAİRE BAŞKANLIĞI ZABITA DESTEK HİZMETLERİ ŞUBE MÜDÜRLÜĞÜ GÖREV VE ÇALIŞMA YÖNETMELİĞİ

TEBLİĞ. a) 29/12/2011 tarihli ve üncü mükerrer sayılı Resmî Gazete de yayımlanan Türk Gıda Kodeksi Yönetmeliğine dayanılarak,

KONYA-EREĞLİ TİCARET BORSASI TÜRKİYE DE VE İLÇEMİZDE HAYVANCILIK SEKTÖRÜ SORUNLARI

2015 Ağustos Ayı Bülteni

1. GIDA VE BESLENME KONFERANSI

Sayılı TGK-KOYULAŞTIRILMIŞ SÜT VE SÜTTOZU TEBLĐĞĐ. ( tarih ve sayılı R.G.)

MEVZUATLAR KANUNLAR. TEBLİĞ, TALİMAT ve KARARLAR YÖNETMELİKLER KANUNLAR. Zirai Mücadele ve Zirai Karantina Kanunu

Resmî Gazete Sayı : 29361

YÖNETMELİK. b) Merkez (Hastane): Turgut Özal Üniversitesi Sağlık Uygulama ve Araştırma Merkezini,

T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ

GIDA KONTROLÜNDE HIFZISSIHHANIN ROLÜ. Mustafa ERTEK

Konu: T.C. TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANLIĞI Koruma ve Kontrol Genel Müdürlüğü SAYI : /11/2005 KONU: Uygulama Talimatı.

YILDIRIM BEYAZIT ÜNİVERSİTESİ İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ KOORDİNATÖRLÜĞÜ YÖNERGESİ

1- EKER: Doktorların Kırmızı Ete Özür Borcu Var Hayvancılık Akademisi - AA

İÇME SUYU ELDE EDİLEN VEYA ELDE EDİLMESİ PLANLANAN YÜZEYSEL SULARIN KALİTESİNE DAİR YÖNETMELİK BİRİNCİ BÖLÜM. Amaç, Kapsam, Dayanak ve Tanımlar

ÖZGEÇMİŞ. Besin Hijyeni ve Teknolojisi Ana Bilim Dalı

T.C. İZMİR BÜYÜKŞEHİR BELEDİYE BAŞKANLIĞI

TÜRK GIDA KODEKSi Yemeklik Tuz Tebliği Tebliğ No : 98/11

YÖNETMELİK NAMIK KEMAL ÜNİVERSİTESİ SAĞLIK UYGULAMA VE ARAŞTIRMA MERKEZİ YÖNETMELİĞİ. BİRİNCİ BÖLÜM Amaç, Kapsam, Dayanak ve Tanımlar

Uluslararası Yükseköğretim Hareketliliği ve Türkiye nin Konumu temalı Toplantı İstanbul TOBB Plaza da Gerçekleşti

T. C. DİCLE ÜNİVERSİTESİ VETERİNER FAKÜLTESİ KAMU HİZMET STANDARTLARI TABLOSU

SGK Sağlık Politikaları Bilimsel Danışma Kurulu Açılış Toplantısı

SAKARYA ÜNİVERSİTESİ SÜREKLİ EĞİTİM UYGULAMA VE ARAŞTIRMA MERKEZİ YÖNETMELİĞİ

BASIN BİRİMİ GÜNLÜK YAYIN RAPORU

Veteriner Araştırma ve Uygulama Laboratuvarı Açılışı Yapıldı

TEBLİĞ. a) 29/12/2011 tarihli ve üçüncü mükerrer sayılı Resmî Gazete de yayımlanan Türk Gıda Kodeksi Yönetmeliğine dayanılarak,

KARAR 2016/43 Uşak Üniversitesi İş Sağlığı ve Güvenliği Uygulama Yönergesinin aşağıdaki şekliyle kabulüne;

Türk Gıda Kodeksi Özel Tıbbi Amaçlı Diyet Gıdalar Tebliği

PAZARTESİ İZMİR GÜNDEMİ

Bakanımız, Çocuk Bakım Kuruluşları Öz Değerlendirme Toplantısında

1- Ziraat, 100 milyon Euro kaynak sağlayacak - Dünya

HAYVANLAR ÂLEMİ. Nicholas Blechman. Hazırlayan Simon Rogers. Çeviren Egemen Özkan

TGK-ÖZEL TIBBĐ AMAÇLI DĐYET GIDALAR TEBLĐĞĐ (Tebliğ No: 2001/42) (R.G /24620)

İl başkanlarına hükümetin tarım politikalarını anlattı

Besi Hayvanları Pazarlama Politikası ve Canlı Hayvan Borsaları Komitesi. Sonuç Raporu

ORHAN DİNÇ BENDE VARIM DEDİ

2008 / Hayvanciligin Desteklenmesi Hakkinda Kararda Degisiklik Yapilmasina Iliskin Karar

EMBRIYO TRANSFERIYLE BIR INEKTEN?100 BUZAGI ALINACAK

OCAK 14-ŞUBAT 14-MART 14 AYI İÇERİĞİDİR. ÜNYE TİCARET BORSASI e-dergi Sayfa 1

İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ KURULLARI HAKKINDA YÖNETMELİK (7 Nisan 2004/25426 R.G.) BİRİNCİ BÖLÜM Amaç, Kapsam, Dayanak

EGE ÜNİVERSİTESİ ÖDÜL YÖNERGESİ. BİRİNCİ BÖLÜM Amaç, Kapsam Dayanak ve Tanımlar

17 Ocak 2014 CUMA. Resmî Gazete. Sayı : YÖNETMELİK. Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığından: HAYVANSAL GIDALAR İÇİN ÖZEL HİJYEN KURALLARI

SGK 4. Olağan Genel Kurulu ÇSG Bakanı Süleyman Soylu nun Başkanlığında Gerçekleştirildi

DOĞU AKDENİZ ÜNİVERSİTESİ TURİZM FAKÜLTESİ, TURİZM VE OTELCİLİK YÜKSEKOKULU TÜZÜĞÜ

İSTANBUL MEDİPOL ÜNİVERSİTESİ SAĞLIK EĞİTİM UYGULAMA VE ARAŞTIRMA MERKEZİ YÖNETMELİĞİ

TÜRKİYE DE SAĞLIK KURUMLARINDA İŞÇİ SAĞLIĞI VE İŞ GÜVENLİĞİ HİZMETLERİ. Doç Dr Meral Türk Ege Üni Tıp Fakültesi Halk Sağlığı AD

TÜRKĠYE DE KUDUZ VE YÜRÜTÜLEN ÇALIġMALAR

SU ÜRÜNLERİNDE GIDA GÜVENLİĞİ

Kırıkhan Ticaret ve Sanayi Odası Yılı Faaliyet Raporu

YOZGAT İLİ MANDA YETİŞTİRİCİLİĞİNDE VERİMLİLİK, SÜT HİJYENİ VE KALİTESİNİ ARTIRMA PROJESİ Gönderen basin - Nisan :31:07

İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ ARAŞTIRMA VE GELİŞTİRME ENSTİTÜSÜ BAŞKANLIĞI GÖREV, YETKİ VE SORUMLULUKLARI HAKKINDA YÖNETMELİK

( tarih ve Mükerrer Sayılı Resmi Gazete de yayımlanmıştır) Harcama Yetkilileri Hakkında Genel Tebliğ (Seri No: 1)

2003 yılında tarımın milli gelirlerimizdeki payı yüzde 12,6 iken, 2006 yılında yüzde 11,2 ye indi.

Türkler Kendi işinin patronu olmak istiyor!

Sayı: 16 MAYIS (21 Mayıs 2013 Salı) İspanyol Ar-Ge Firması Odamızı Ziyaret Etti

YÖNETMELİK. c) Merkez (Hastane): Gazi Üniversitesi Sağlık Araştırma ve Uygulama Merkezini,

Çalışanların İş Sağlığı ve Güvenliği Eğitimlerinin Usul ve Esasları Hakkında Yönetmelik Resmi Gazete Yayım Tarih ve Sayısı :

SAĞLIK BAKANLIĞININ MESLEK HASTALIKLARI İLE İLGİLİ ÇALIŞMALARI

ALO 170 Sivas ta Hizmet Vermeye Başladı

İZMİR DE SÜT HAYVANCILIĞI

Proje Yöneticisi Doç.Dr.Kıvanç GÜNHAN

Hayvan Sağlığı ve Zabıtası kanunu ile yönetmeliğin Kuduza karşı önlem maddeleri

ÇARŞAMBA TİCARET BORSASI 2015 YILI YILLIK İŞ PLANI

FETHİYE ŞUBESİ / FETHİYE BRANCH

Çalışanların İş Sağlığı Ve Güvenliği Eğitimlerinin Usul Ve Esasları Hakkında Yönetmelik

NUSAYBİN TİCARET VE SANAYİ ODASI 2015 OCAK AYI BÜLTENİ

BATI AKDENİZ KALKINMA AJANSI (BAKA) TARIM VE KIRSAL KALKINMAYI DESTEKLEME KURUMU (TKDK) DESTEKLERİ

YÖNETMELİK. Yönetmeliğin Yayımlandığı Resmî Gazete'nin. 17/12/ Yönetmelikte Değişiklik Yapan Yönetmeliğin Yayımlandığı Resmî Gazete'nin

T.C. GIDA TARIM VE HAYVANCILIK BAKANLIĞI DESTEK BİZDEN, ÜRETİM SİZDEN BOLU

Devlet Bakanı ve Başmüzakereci Sayın Egemen Bağış ve Avrupa Birliği Genel Sekreterliği. Haftalık Türkiye - AB Gündemi 51. Hafta (19-26 Aralık 2010)

Gıda Mevzuatı ve AB Yasalarına Uyum

2015 Yılı Nisan Ayı Bülteni

Avrupa Birliği Yapısal Uyum Yönetim Otoritesi Daire Başkanı

ULUDAĞ ÜNİVERSİTESİ TARIMSAL UYGULAMA VE ARAŞTIRMA MERKEZİ (TUAM) YÖNERGESİ BİRİNCİ BÖLÜM AMAÇ, KAPSAM VE DAYANAK

Kayıt Dışı İstihdamla İlgili Proje Ödülleri Sahiplerine Verildi

DÜNYA GIDA GÜNÜ 2010 YENİ GIDA YASASI VE 12. FASIL MÜZAKERE SÜRECİ. Fatma CAN SAĞLIK Tarım ve Balıkçılık Başkanı Avrupa Birliği Genel Sekreterliği

PROGRAM EKİNİN GAYRİ RESMİ ÇEVİRİSİDİR. E K L E R EK DAİMİ İKAMET EDENLERİN SAYISI, TOPLAM NÜFUS, İLLERE GÖRE ŞEHİR VE KIRSAL

YÖNETMELİK. B. ARINÇ A. BABACAN B. ATALAY B. BOZDAĞ Başbakan Yardımcısı Başbakan Yardımcısı Başbakan Yardımcısı Başbakan Yardımcısı

TSE den Aldığınız Helal Gıda Uygunluk Belgesi İle Tüketicilere Güvenle Ulaşın. TSE Helal Gıda Belgeli Ürünleri Güvenle Tüketin STANDARD ÇALIŞMALARI

Transkript:

Ankara Üniversitesi Veteriner Fakültesi Diploma Töreni

EDÝ TÖR DEN ÝÇÝN DE KÝ LER HÜZÜN... Meslektaşlarım, Aslında bahsedilecek ve tartışılacak çok konu var ama ne yazık ki içlerinde beni en çok üzen olay Kalplerimizin Kralı, Kral Faruk Hocamızı son yolculuğuna uğurlamak oldu. Öğrencilik yıllarımda hep başkalarından onu dinledim. Hepsi, benim ve dinleyen herkes için olağanüstü olaylardı. Birçok kez karşılaştık onunla. Yürüyüşü, karizması, hal ve tavırları beni hep etkilemişti. İzlemek için girdiğimiz her ameliyatta yanımıza gelir, orada gözüne kestirdiği kişilere laf atardı. Gürleyen sesi ile yaklaştığı an içimizde en dalgın ve duyarsız olan kişinin bile önlüğünü iliklemek için eli ayağı birbirine karışırdı. Gür sesine rağmen sessiz ayrıldı aramızdan, nur içinde yatsın, O BİZİM İÇİN HER ZAMAN GEMİSİNİ EN SON TERKEDEN KRAL KAPTAN OLARAK KALACAK... Veteriner Hekimler Derneği ile ortak olarak yürüttüğümüz 4 Ekim Dünya Hayvanları Koruma Günü Sempozyumu için çalışmalarımız devam etmekte. Siz değerli meslektaşlarımızın görüşleri de bizim için önemli. Bu konu ile ilgili her türlü görüş ve önerilerinizi bizlerle aşağıda gördüğünüz mail adresi aracılığıyla paylaşabilirsiniz. Değinmek istediğim diğer bir konu ise mesleki sorumluluklar ile ilgili. Özellikle Türkiye gelişmek için çırpınırken, mesleki sorumluluklarımız günden güne ağırlaşıyor. Tarım ve hayvancılık adına bir arpa boyu ilerlenemeyen bir dönem içerisindeyiz. Artık herkes kendi işini doğru düzgün yapmak zorunda. Aksi takdirde mesleğimizde yetemediğimiz noktalara girmeye çalışan farklı meslek grupları varlıklarını sürdürecekler. Mesleğimizi doğru icra etmezsek başkalarının ağzına malzeme oluruz. Sonra kalkıp birileri suratımıza karşı Siz daha öküz ile ineği bile ayıramıyorsunuz! der. Diyen bırakalım kendi ayıbı ile boğuşadursun, biz hatayı kendimizde arayalım. Meslek onuru! diyoruz, Hakkımız istiyoruz! diyoruz ama kendi mesleğimizi gereğince yapamıyoruz (Söz meclisten dışarı). Hak aramak için öncelikle mesleğimizin hakkını vermeliyiz. Bu sözlerime katılanlar kadar bana kızanlar da olacak. Kızanlardan özeleştiri yapmalarını rica ediyorum. Ne demek istediğimi daha iyi anlayacaklarına eminim. Saygılarımla... Ankara Bölgesi Veteriner Hekimler Odası Yönetim Kurulu Üyesi Vet. Hek. Canberk TİFTİKÇİOĞLU vetberk@gmail.com AVRUPA DA KUŞ GRİBİ ALÂRMI! 12 22 YUNUSLAR 16 GDO LU ÜRÜN İTHALATINDA AB REFERANSLARI DİKKATE ALINACAK FAYDALI OLDUĞU KADAR TEHLİKELİ ARAÇ: KLİMA! ORMAN YANGINLARI 26 24 AN KA RA BÖL GE SÝ VE TE RÝ NER HE KÝM LER ODA SI BÜL TE NÝ An ka ra Böl ge si Ve te ri ner He kim ler Oda sý Adý na Sa hi bi Dr. Nu ri ÇA ÐIÞ So rum lu Ya zý Ýþ le ri Mü dü rü Dr. Yýl maz ARAL EDÝ TÖR Can berk TÝF TÝK ÇÝ OÐ LU Ya zýþ ma Ad re si: Sağlık 1 So kak 36/3 Ye ni þe hir/an KA RA Tel: 312.431 6275 Faks: 312.433 1242 www.av ho.org.tr epos ta:av ho@av ho.org.tr 2007 - Ankara Bölgesi Veteriner Hekimler Odası Tüm hakları saklıdır. Kaynak gösterilerek alıntı yapılabilir. YÖ NE TÝM KU RU LU Dr. Nu ri ÇA ÐIÞ Baþ kan Dr. Yýl maz ARAL Ge nel Sek re ter Can berk TÝF TÝK ÇÝ OÐ LU Say man Zeynep SEMEN Ser best Üye Nurgül SÖĞÜT Ser best Üye ISSN - 1306-1364 Yayın Türü: Yerel, Süreli ajans Reklam Grafik Tanýtým Gra fik ve Ta sa rým Cemile ERDOÐAN AJANS GER ÇE KÜS TÜ Tel: 312 438 1522-23 Faks: 312 438 1524 www.gercekustu.com.tr Bas ký ER TEM MAT BA A Eskişehir Yolu 52.km Temelli/ANKARA Tel: 312. 646 5170 Ba sým Ha ta la rýn dan Do la yý Oda mýz So rum lu De ðil dir. Der gi de ya yým la nan ya zý lar dan ya - sal ola rak tü müy le ya zar la rý so rum lu dur. İNEK NE İSTER? 28 4 HABERLER 15 Pet Hospital Veteriner Kliniği 19 Türk Gıda Kodeksi Gıda Maddelerinin Genel Etiketleme ve Beslenme Yönünden Etiketleme Kuralları Tebliğinde Değişiklik Yapılması Hakkında Tebliğ 20 Yeni Hükümetten Beklentilerimiz 21 AB den Meslek Örgütlerine 4 milyon Euro 30 Hayvancılık Sektörüne Ulusal Bakış 2 An ka ra Ve te ri ner He kim ler Oda sý Bül te ni - Ağustos 2007 An ka ra Ve te ri ner He kim ler Oda sý Bül te ni - Ağustos 2007 3

HABERLER Ankara Üniversitesi Veteriner Fakültesi Diploma Töreni Üniversitemiz Veteriner Fakültesi ni 2006-2007 akademik yılda bitiren mezunlar, diplomalarını 4 Temmuz 2007 tarihinde, Fakülte bahçesinde Üniversitemiz yöneticileri, öğretim elemanları ve ailelerinin katıldığı bir törenle aldılar. Fakülte yi bu akademik yılda Sema ÖZTÜRK birinci, Yeşim ŞAN ikinci, Ayşe Begüm BUĞDAYCI üçüncü, Deniz ARSLANBAŞ dördüncü ve Ceren AŞTI da beşinci dereceyle bitirdiler. Tören, henüz 19. yüzyılda, sığır vebasının bir tür virüsten kaynaklandığını bilerek dünya bilim tarihine adını yazdıran Adil Mustafa ŞEH- ZADEBAŞI nın torunu Salim KAPTAN a, Veteriner Fakültesi nin 150 nci yılı nedeniyle yaptırılan altın madalyanın sunulmasıyla başladı. Törende ilk konuşmayı yapan Dekan Prof. Dr. İbrahim BURGU, Türkiye nin ilk, uluslararası kurumsal anlamda akredite olma başarısını göstermiş veteriner fakültesi olduklarını belirtti. Avrupa Veteriner Eğitim Kurumları Birliği ne üye olan 93 fakülte içinde ilk 38 fakülte arasına girerek Avrupa nın birçok fakültesini geride bıraktıklarını belirten Prof. Dr. BURGU, akreditasyonun, bir kere akredite olduğu belgelenen kurumun bu niteliklere sürekli sahip olacağı anlamına gelmeyeceğini, 10 yıl sonra akreditasyonun bütün aşamalarının yeniden gözden geçirileceğini vurguladı. Oda Genel Sekreterimiz Dr. Yılmaz ARAL da törene Odamız adına katılarak, ilk beşe giren mezunlara altın kaplama rozet armağan etti. Mezunlar adına konuşan, Dönem Birincisi Sema ÖZTÜRK ise, önlerinde çetin yollara sahip bir hayat bulunduğunu belirterek, Ama bunu kolaylaştırmak istediğimiz gibi yön vermek bizim elimizde. İçimizdeki başarma inancı ve kazanma arzusunu yitirmedikçe önümüzdeki zorlukları çok rahat bir şekilde aşabiliriz. Atatürk ilke ve devrimlerinden ayrılmadan, Türkiye nin dört bir yanında şevkle çalışmalı ve onun göstermiş olduğu yolda ilerlemeliyiz dedi. ÖZTÜRK, kendilerinden önceki kuşaklardan aldıkları ve Atatürk ün emanet ettiği Türkiye Cumhuriyeti ile Atatürk ün devrim ve ilkelerini sonsuza kadar muhafaza etmenin ve daha ileriye götürebilmenin azim ve iradesinin heyecanını duyduklarını da belirtti. Veteriner Hekim andının okunmasının ardından, keplerini büyük bir coşkuyla havaya atan mezunlar Onuncu Yıl Marşı eşliğinde havai fişek gösterisi ile uğurlandı. Kırıkkale Üniversitesi Veteriner Fakültesi Diploma Töreni Kırıkkale Üniversitesi Veteriner Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Ertuğrul ELMA nın konuşması ile başlayan törende, öğrencileri ile gurur duyduğunu belirten ELMA, kampus içerisinde veteriner fakültesi için yapılacak yeni binaların yerlerinin müjdesini de verdi. Ardından söz alan odamız Genel Sekreteri Dr. Yılmaz ARAL, veteriner hekimliğin Türkiye için öneminden bahsettikten sonra, yeni mezun olan veteriner hekim meslektaşlarımızın, meslek örgütlerini yalnız bırakmamasını vurguladı. Son olarak kürsüye çıkan, Kırıkkale Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ahmet M. ÇAKMAK konuşmasında, mezun olan herkes için üniversitelerinin kapılarının sonuna kadar açık olduğunu belirterek, mezunların üniversiteleri ile bağlantılarını koparmamalarını istedi. Konuşmaların ardından diploma törenine geçildi. Diploma merasiminden sonra ilk üçe giren mezunlara, Genel Sekreterimiz Dr. Yılmaz ARAL tarafından altın rozet armağan edildi. Mini bir konser ve dans gösterisi ile devam eden tören, keplerin atılması ile sona erdi. Ankara Bölgesi Veteriner Hekimler Odası olarak, tüm yeni mezun meslektaşlarımıza gerçek hayatta başarılar diliyoruz. HABERLER İzin Belgesiz Çalışan İşyerleri İçin Uyarı! ANKARA İL TARIM MÜDÜRLÜĞÜ NE 5179 sayılı Gıdalarım üretimi, Tüketimi ve Denetlenmesine Dair kanun hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanun ve buna ilişkin olarak çıkartılan Yönetmelikler gereğince gıda işletmelerinde ve kesimhanelerde sorumlu yönetici veya muayene veteriner hekimi olarak çalışan veteriner hekimlerin çalışma izin süreleri Ocak 2007 de sona ermiş olup bu işletmelerde çalışan veteriner hekimlerin 2007 yılına ait çalışma izin belgelerini Ankara Bölgesi Veteriner Hekimler Odasından almaları gerekmektedir. Ancak Odamız gıda komisyonu üyeleri tarafından yapılan denetimlerde, bazı zincir marketlerin (Örn. Kiler marketler zinciri gibi) çalışanlarına ait çalışma izin belgelerini yenilemedikleri hatta 2005 yılına ait çalışma izin belgelerini kullanmaya devam ettikleri veya bazı marketlerde de çalışma izin belgeleri fotokopi ile çoğaltılarak marketlerin et reyonunda asılı olduğu tespit edilmiştir. Yapılacak denetimlerde 2006 veya daha eski yıllara ait çalışma izin belgesi alanlarla hiç çalışma izin belgesi almamış olanların uyarılarak 2007 yılına ait çalışma izin belgesinin alınmasının temini hususunda gereğini müsaadelerinize arz ederim. Dr. Nuri ÇAĞIŞ Ankara Bölgesi Veteriner Hekimler Odası Yönetim Kurulu Başkanı Damızlık Birlikleriyle Uzlaşma Arayışı Merkez Konsey tarafından, 12 Temmuz 2007 tarihinde Damızlık Birlikleri ile Veteriner Hekimler Odaları arasındaki protokol anlaşmalarında ortaya çıkan sorunları tartışmak amaçlı bir toplantı gerçekleştirilmiştir. Oturum başkanlığını Dr. Mehmet ALKAN (TVHB Merkez Konseyi Yönetim Kurulu Başkanı) ile Dr. Nahit YAZICIOĞLU nun (TVHB Merkez Konseyi II. Başkanı) yaptığı toplantıya, Odamızın da aralarında bulunduğu 15 kadar bölge temsilcisi katıldı. Protokol imzalamayan bölgelerde ki ortak sorunlar; suni tohumlama ile yapıldığı iddia edilen tedavi ve ilaç satışlarıydı. Toplantının ilk bölümünde, bölgeler tek tek söz alarak sorunları paylaştıktan sonra ikinci bölümde Dr. Mehmet ALKAN, her bölgenin kendi aralarında sorunlarını tartışmasını istedi. İkinci bölümde Oda Başkanımız Dr. Nuri ÇAĞIŞ ile Ankara İli Damızlık Süt Sığırı Yetiştirici Birliği Yönetim Kururlu Başkanı Cengizhan YORULMAZ bir araya gelip sorunları konuşmuştur. Yapılan konuşmalara ve verilen sözlere rağmen hala ileriye doğru somut bir adım atılmamıştır. Her koşulda anlaşmak için kapılarımızın sonuna kadar açık olduğunu belirtir, mesleki çıkarlarımızı korumak adına bizlere verilen sözlerin yerine getirilmemesi üzerine kendi politikamızdan sapmayacağımızı da hatırlatırız. 4 5

HABERLER HABERLER 12. Dünya Halk Sağılığı Kongresi Bilgilendirme Toplantısı 30.07.2007 tarihinde Veteriner Hekimler Derneği nde gerçekleştirilen toplantıya Türkiye Halk Sağlığı Kurumu Başkan Yardımcısı Bekir METİN, Koordinatör Yardımcısı Sermin KÖK, Ankara Üniversitesi Veteriner Fakültesi Öğretim Üyeleri Prof. Dr. Nejat AYDIN, Prof. Dr. Ayhan FİLAZİ, Prof. Dr. Hakan YARDIMCI ve Prof. Dr. Aykut ÖZKUL, Veteriner Hekimler Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Şakir Doğan TUNCER, Yönetim Kurulu Üyeleri H. Yalçın KÖKSAL, Cevat SÖNMEZ ve Nihan ALTINSOY, Refik Saydam Hıfzısıhha Merkezi Laboratuar Şefi Naci YAMAN katıldı. Açılış konuşmasından sonra, Prof. Dr. Nejat AYDIN söz alarak halk sağlığı konusundaki etkinliklerde veteriner hekimleri saf dışı bırakmanın uygun olmadığını ve tüm meslek gruplarının, özellikle de veteriner hekimliğin insan refahına hizmet ettiğini belirtti. Bekir METİN, dış ilişkilerde bir takım politikaların geliştirilmesi gerekliliğini, ancak bu şekilde istenen konulara dikkat çekilebileceğini söyleyerek, atılan her adımın belirli bir programlama çerçevesinde olması gerektiğine, birimlerden talep edilen her türlü katkının listelenmesi ve yazışmaların arşivlenmesi ile hedefe ulaşılabileceğine değindi. Taleplerin belgelendirilmesi yanında, karşı tarafın konuyla ilgili yeterince bilgilendirilmesinin de önemini vurgulayan Bekir METİN, ısrarcı olmanın hedefe ulaşmada kaçınılmaz olduğunu söyledi. Sermin KÖK, düzenlenecek 12. Halk Sağlığı Kongresi ne destek ve katılımın yüksek seviyede olması için cazip hale getirilmesi gerektiğini savundu. Alınan destek mektuplarından ve kongre için çağrılması planlanan kişiler ile kurulan irtibatlardan bahseden Bekir METİN, işbirliği yapılacak ve yapılması düşünülen kuruluşları açıkladı ve sponsor olarak katılımı beklenen şirketler hakkında bilgi verdi. Ayrıca kongre yeri hakkında süren görüşmelerden bahsederek, belediyeler, basın yayın organları ve diğer bazı kurumlarla kongreyi duyurmak için ortaklaşa çalışma yürütüleceğini belirtti. Naci YAMAN; kamuoyunun beklentisi, veteriner hekimler olarak bu kongrede fark yaratılacağı, değinilmesi gereken konuların fazlalığı ve kongrede veteriner hekimlerin en önemli gruplardan birisi olacağı konularına değindi. Prof. Dr. Nejat AYDIN, veteriner hekimliğinin toplum sağlığındaki yeri ve öneminden bahsederek özellikle zoonoz hastalıklarla ilgili bilgilendirmenin faydalı olacağını söyledi. Toplantıda; Veteriner Hekimlerden istenenler ortaya konularak karşılıklı planlı bir çalışma içerisinde, kongrede başarının yakalanabileceği söylendi. Kapanış konuşmasını yapan Prof. Dr. Şakir Doğan TUNCER, kongre için mesleki anlamda mümkün olan tüm katkının gerçekleştirileceğini belirtti. Kaynak: Veteriner Hekimler Derneği FOURVET Evcil Hayvan Hastanesinin açılışına katıldık Akredite Veteriner Hekim ISO 22000 Kursları Devam Ediyor Odamızın düzenlediği Akredite Veteriner Hekim ISO 22000 Kursları geçtiğimiz günlerde Eskişehir ve Hatay illerinde yapıldı. Akredite Veteriner Hekim Kursu, bu illerdeki veteriner hekimlerin katılımıyla 2-3 Haziran tarihlerinde Eskişehir de ve 7-9 Ağustos tarihlerinde Hatay da yapıldı. Veteriner Fakültesi, Futbol Turnuvasında 1. Oldu Haziran ayında Ankara Üniversitesi Rektörlüğünün organize ettiği Akademisyenler Arası Futbol Turnuvasında, Veteriner Fakültesi Futbol Takımı 1. olmuştur. Oda Yönetimi olarak başarılarının devamını dileriz. Gıda Araştırma Merkezi Her Türlü Gıdanın Röntgenini Çekiyor. Bursa Gıda Kontrol Ve Merkez Araştırma Enstitüsü AB Standartlarında Her türlü gıda maddesinin, gerek üretim, gerekse ithalat, ihracat amacıyla Türkiye ye giriş çıkışında sağlık koşullarına uygun olup olmadığının kontrol edildiği Bursa Gıda Kontrol ve Merkez Araştırma Enstitüsü, Avrupa Birliği (AB) standartlarını yakalamaya çalışıyor. Gıda, yem, su ve su ürünleri ile ambalaj maddelerinin fiziksel, kimyasal, katkı-kalıntı, mikrobiyoloji ve mikotoksin analizlerinin yanı sıra, genetiği değiştirilmiş ürünlerin tespiti çalışmalarının da yapıldığı, Bursa Gıda Kontrol ve Merkez Araştırma Enstitüsü, sunduğu üst düzey hizmet kalitesi ile uluslararası arenada da kabul görüyor. 2004 te, Türk Akreditasyon Kurumu (TÜRKAK) tarafından TS EN ISO/IEC 17025:2000 standardına göre akredite edilen Bursa Gıda Kontrol ve Merkez Araştırma Enstitüsü, aynı zamanda, Türkiye nin tek gıda araştırma enstitüsü unvanına da sahip bulunuyor. Her türlü gıda maddesinin TSE standartları, Gıda Kodeksi kriterleri ve Avrupa Birliği (AB) normlarına göre analizini yaptıklarını belirten Bursa Gıda Kontrol ve Merkez Araştırma Enstitüsü Müdürü Kemal BAYRAK - TAR, bulunulan talep ve gelişen koşullara göre akreditasyon kapsamlarını sürekli genişlettiklerini söyledi. Kaynak: http://www.abvizyon.com/?git=6&haber=1863 Ahmet KIREMITÇI, Mustafa GERGER ve Aydın KAYALI nın sahipleri olduğu FOURVET Evcil Hayvan Hastanesi 2 Haziran 2007 gününde Bahçelievler de açıldı. Açılışa eski Gençlik ve Spordan Sorumlu Devlet Bakanı Fikret ÜNLÜ, ATO başkanı Sinan AYGÜN de katıldı. Oda yönetimi olarak kliniğimize başarılar diliyoruz. 6 7

HABERLER HABERLER Türkiye nin İlk Organize Hayvancılık Bölgesi Kuruluyor Türkiye nin ilk Organize Hayvancılık Bölgesi Diyarbakır da kurulacak. 2009 yılında tamamlanacak bölgede, 2 bin 500 ton et, 9 bin 200 ton süt üretilecek. Tarım ve Köyişleri Bakanlığı ile Sanayi ve Ticaret Bakanlığı işbirliğiyle Türkiye de ilk olarak Diyarbakır da kurulacak olan Organize Hayvancılık Bölgesinin tanıtılması amacıyla Diyarbakır Ticaret Borsasında toplantı düzenlendi. Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehdi EKER, toplantıda yaptığı konuşmada, Türkiye nin ilk Organize Hayvancılık Bölgesinin Diyarbakır da kurulacak olmasının önemli olduğunu söyledi. Bölgenin temelini atma aşamasına geldiklerini, ihale ile ilgili sürecin askıda olması nedeniyle yasal sürenin dolmasını beklediklerini aktaran Eker, proje tutarının 19 milyon YTL olduğunu kaydetti. Projenin Diyarbakır için gerekli olduğunu bildiren EKER, projenin istihdam getireceğini ve tarıma dönük sanayinin öncü kuruluşlarından birisi olacağını belirtti. Yaklaşık 1890 dönüm alanda kurulacak olan bölgede; 64 ü besi işletmesi, 21 i de süt işletmesi olmak üzere toplam 85 işletmenin olacağını ifade eden EKER, şöyle dedi: Toplam 4 bin kişiye iş imkânı sağlayacak. 2 bin 500 ton et, 9 bin 200 ton süt üretilecek. Burada üretilecek süt, belirli bir standartta ve hijyende olacağı için, buraya Türk Sanayini çekecek. Sözleşmeli üretim modeli yaygınlaştırılacak. Çevredeki bütün üreticilerden sözleşmeli olarak hayvan, yem alınacak ve üreticiler sistemin içine dâhil edilecek. Böylece bölge cazibe merkezi haline gelecek. İlk defa et ve süt üretimiyle ilgili işletmeler bir alanda bir araya gelecek. Çevre ve şehircilik açısında modern bir işletmecilik anlayışı hâkim olacak. Bu da beraberinde verimliliği, istihdamı getirecek. Bölgenin kalkınması için, tarım ve hayvancılık lokomotif sektörü olmak durumundadır. Komşu ülkeler her yıl 24 milyar dolarlık gıda maddesi ithal ediyor. Biz bunlara ne satıyoruz. Çok az bir şey. Bizim hedefimiz; çevredeki komşu vilayetlerde tarıma dayalı sanayiyi geliştirerek ve gıda maddelerinin üretimini artırarak, bu komşuların 24 milyar dolarlık pazarından daha çok pay sahibi olmaktır. Bizim amacımız; bu bölgenin insanının daha zengin ve müreffeh olmasıdır. Ancak o zaman bu bölgede gerçek anlamda huzurdan, barıştan, güvenden ve dostluktan söz edebiliriz. Daha sonra, Organize Hayvancılık Bölgesinin tanıtımı yapıldı. Bölgenin ülke ekonomisine yıllık et ve süt olarak 23 milyon YTL, yem üretimi olarak 18 milyon YTL olmak üzere toplam 41 milyon YTL katkı sağlayacağı belirtildi. Kaynak: Dünya Gazetesi Yozgat ta Bir Köy, Şarbon Nedeniyle Karantinada Yozgat ta şarbon nedeniyle 15 hayvan telef oldu, 5 kişi de hastaneye kaldırıldı. Hastalığın görüldüğü köy, karantinaya alındı. Yozgat ın Sorgun ilçesine bağlı Alıcı köyünde, şarbon nedeniyle 5 büyük, 10 küçükbaş hayvan telef oldu. Hayvanlardan şarbon bulaşan 5 kişi de, hastanede tedavi altına alındı. Şarbon vakasının görüldüğü köy ise Tarım İl Müdürlüğü tarafından karantina altına alındı. Konuyla ilgili olarak bir açıklama yapan Yozgat Valisi Amir Çiçek, Hastalık bulaştığı tespit edilen 5 vatandaşımız tedavi altına alındı. Hastalık nedeniyle köye hayvan giriş ve çıkışları yasaklandı. Köyde ekiplerimiz telef olan hayvanları kireçleyip gömüyor. Gerekli çalışmalar devam ediyor. Hastalık bulaşan vatandaşlarımızın sağlıkları ise iyi durumda dedi. http://haber.mynet.com/detail_news/?type=actuel&id=a20080c7&date=20agustos2007 Kızıldeniz den Süveyş Kanalı na, Süveyş Kanalı üzerinden de Akdeniz e göç eden, fiyatı ucuz olduğu için tüketimi artan balon balığının, denizlerimizde de bulunan lagocephalus sceleratus türünün, üreme dönemi olan yaz aylarında öldürücü zehir salgıladığı ve bu türün bu dönemde kesinlikle yenilmemesi gerektiği bildirildi. Küresel ısınmanın da etkisiyle, sıcaklık oranı artan Kızıldeniz den, Süveyş kanalını geçerek Akdeniz e göç eden 65 balık türü ve su canlısı bulunuyor. Bu türler arasında, kurbağa ya da kirpi balığı da denilen tetraodontidae familyasındaki 6 tür balon balığı da yer alıyor. Akdeniz Üniversitesi Su Ürünleri Fakültesi Öğretim Üyesi ve Türk Deniz Araştırmaları Vakfı Bölge Temsilcisi (TÜDAV) Yrd. Doç. Dr. Mehmet GÖKOĞLU, balon balığının 6 türünün Akdeniz ve Ege kıyılarında arttığını belirterek, yaz aylarında üreme dönemine giren lagocephalus sceleratus türüne karşı uyarılarda bulundu. Antalya kıyılarında da yoğun olarak avlanan bu türün, yaz aylarındaki üreme döneminde yavrularını korumak için bir tür zehir olan tetrodoksin salgıladığını bildiren GÖKOĞLU, Akdeniz de Zehirli Balık Uyarısı... balıkçılar ve tüketicilerin çok dikkatli olması gerektiğini söyledi. Kesinlikle yenmemeli Ölümlere ve felce neden olabilen bu türün, fiyatının ucuz olması nedeniyle tüketiminin arttığına işaret eden GÖKOĞLU, bu nedenle İsrail de ölümler meydana geldiğini, Türkiye de de bu balıktan yiyen kedilerde ölümler görüldüğünü belirtti. Kılçığı az, eti lezzetli bu balığın, üreme döneminin sona ermesinin ardından kış aylarında tüketilebileceğini ifade eden GÖKOĞLU, lagocephalus sceleratus türünün zehirli dönemiyle ilgili, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı kanalıyla balıkçıların da eğitilmesi gerektiğini vurguladı. GÖKOĞLU, tropikal iklim balıklarından olan, ancak küresel ısınmanın etkileri ile besin alanlarının uygun olması nedeniyle Akdeniz ve Ege ye göç eden balon balığının diğer türlerinde ise, yaz ya da kış aylarında zehir bulunmadığına dikkati çekti. Kaynak:haberx.com/n/1031607/akdenizde-zehirli-balik-uyarisi.htm Mustafa Kemal ALIÇ ı Kaybettik Uzman Veteriner Hekim Mustafa Kemal ALIÇ, 1938 yılında Antakya da doğdu. Antakya daki ilköğretim hayatından sonra, yaşamını 1958 yılında kazandığı Ankara Üniversitesi Veteriner Fakültesi nin bulunduğu Ankara da sürdürdü. 1963 yılında tamamladığı veteriner fakültesinde, aynı yıl Zootekni Anabilim Dalı nda, süt sığırcılığı üzerine uzmanlık kariyerine başladı ve çeşitli öğretim üyeleriyle değerli araştırmalar yürüttü. Birçok yayını ve kitabı bulunan Uzm. Vet. Hekim Mustafa Kemal ALIÇ, Tarım ve Köy İşleri Bakanlığı nda Daire Başkanlığı yaptı ve aynı yerden emekli oldu. Evli ve 3 çocuk babası olan Uzm. Vet. Hekim Mustafa Kemal ALIÇ, 20.01.2007 tarihinde, rahatsızlığından dolayı aniden aramızdan ayrılmıştır. Mesleğimiz adına yapmış olduğu değerli hizmetlerden dolayı şükranlarımızı bildirir, kendisine rahmet ve ailesine de bu haberin yazılmasındaki gecikme nedeniyle özür ve başsağlığı dileklerimizi iletiriz. 8 9

HABERLER Üniversiteden Kene Araştırması Üniversiteden Kene Araştırması Türkiye nin kene uzmanlarından Doç. Dr. Zati VATANSEVER, Kırım Kongo Kanamalı Ateşi Hastalığı na neden olan Kene ile ilgili Yozgat, Çorum ve Tokat bölgesinde araştırma yapıyor. Türkiye nin kene uzmanlarından, Ankara Üniversitesi Veteriner Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Zati VATANSEVER, Kırım Kongo Kanamalı Ateşi Hastalığı na neden olan Kene ile ilgili Yozgat, Çorum ve Tokat bölgesinde çalışmalarda bulunuyor. Doç. Dr. VATANSEVER, tavşan, kirpi, keklik gibi yaban hayvanları ile bölgedeki evcil hayvanların kenelerin çoğalmasında rolü bulunduğunu söyledi. Yozgat ta araştırmalarını Kırım Kongo Kanamalı Ateşi Hastalığı nedeniyle ölümlerin görüldüğü Kadışehri, Çekerek ve Aydıncık ilçelerinde sürdüren Doç. Dr. Zati VATANSEVER, yabani ve evcil hayvanlardan kan örnekleri ile numuneler alıyor. Yapılan çalışmalar hakkında bilgi veren Doç. Dr. Zati VATANSEVER, yılsonuna kadar somut veriler elde edeceklerini söyledi. Doç. Dr. VATANSEVER, Kırım Kongo Kanamalı Ateşi Hastalığı na neden olan Kene ile ilgili Yozgat, Çorum ve Tokat bölgesinde çalışma yapıyoruz. Burada yaşayan yaban hayvanlarının, virüsün varlığını ve kenelerin çoğalmasındaki rolünü araştırıyoruz. Şimdiye kadar birçok örnek aldık. Kenenin çoğalmasında bazı yaban hayvanlarının neden olduğu ortaya çıkıyor. Tavşanlarda yoğun miktarda kene buluyoruz. Tavşan, kirpi ve keklik gibi yaban hayvanları ile bu bölgelerde bulunan evcil hayvanların kenelerin çoğalmasında rolü var dedi. Kınalı Keklik, Kene Tüketmiyor Halk arasında, kınalı kekliklerin bol miktarda kene tükettiği söylentilerine de açıklık getiren Doç. Dr. Zati VATANSEVER, Keklik, yavru keneler için sadece konak görevini üstleniyor. Tavşanda ise; keneler hem ilk gelişimini tamamlıyor, hem de virüsü alabiliyor. Kekliklerin, hastalığı taşıyan keneyi yemenin aksine, bunun için iyi bir konak olduğu yönünde gözlemlerimiz var. Bu nedenle keneyle mücadelede, keklik kullanılması yarardan çok zarar getirebilir. Bunlar bizim ilk bulgularımız, tahminlerimiz diye konuştu. Avcılara Eldiven Kullanma Uyarısı Avcılara da uyarılarda bulunan Doç. Dr. VATANSEVER, Avcılarımızın, keklik ve tavşan ile diğer av hayvanlarını avladıktan sonra kanlarına dokunmamaları gerekmektedir, eldiven kullanmalarında yarar vardır. Bu gibi av hayvanlarının pişirilerek yenmesinde sakınca yoktur, önemli olan, yeni vurulmuş hayvanların kanlarına çıplak el ile temas etmemektir diye konuştu. Keneden Bireysel Korunmanın Önemi Keneden korunmak için, bireysel korunma tedbirlerine önem verilmesi gerektiğine de değinen Doç. Dr. Zati VATANSEVER, Kene konusunda bireysel korunma önemlidir. Pantolonların paçasının çorap içine koyulması, elbiselere kene öldürücü sprey sıkılması oldukça etkilidir. İnsanlarımızın kişisel korunmaya yöneltilmesi gerekiyor. Bu konuda, özellikle kırsal kesimdeki insanlarımız hâlâ duyarsız. Bunun dışında kene sayısının azaltılması açısından evcil hayvanların düzenli olarak ilaçlanması çok önemlidir dedi. Yapılan araştırmaların bir yıl süreceğine değinen Doç. Dr. VATANSEVER, çalışmaların Çevre ve Orman, Sağlık ve Tarım Bakanlıklarının katkıları ile Ankara, Fırat, İstanbul, Adnan Menderes, Uludağ ve Cumhuriyet Üniversiteleri tarafından yürütüldüğünü belirtti. Kene 2007 yılında 25 can aldı Sağlık Bakanlığı, 2007 yılı içinde Kırım Kongo Kanamalı Ateşi (KKKA) nedeniyle yaşamını yitirenlerin sayısının 25 e yükseldiğini bildirdi. Bakanlığın verilerine göre, KKKA yoğun olarak, İç Anadolu Bölgesi nin kuzeyi ve doğusunda, Doğu Anadolu Bölgesi nin batısı ile Orta ve Batı Karadeniz Bölgelerinde görülüyor. 2007 yılı içinde, laboratuar testleriyle tanısı kesinleşmiş KKKA vaka sayısının 432 ye yükseldiğini kaydeden Sağlık Bakanlığı, bu vakalarda yaşamını yitirenlerin sayısının ise 25 e yükseldiğini bildirdi. En Çok Görülen İl Tokat KKKA vakalarının en çok görüldüğü il Tokat. Tokat da bu yıl içinde 83 KKKA vakası görüldü. Bu ilden sonra vakaların en çok görüldüğü iller ise Çorum, Yozgat ve Sivas. İllere göre vaka dağılımı şöyle: Tokat 83, Çorum 63, Yozgat 59, Sivas 31, Erzurum 29, Kastamonu 29, Çankırı 18, Amasya 17, Gümüşhane 14, Giresun 13, Erzincan 11, diğer iller 65. Kaynaklar http://www.abveteriner.org/ http://haber.mynet.com/detail_news/?type=actuel&id=n885 10&date=08Agustos2007&ref=haberHome Harita: Doç. Dr. Zati Vatansever den alınmıştır. HABERLER Türkiye de Kuduz Vakaları Artıyor! Türkiye Genelinde 22 Bölge Kuduz Karantinası Altında; Türkiye Veteriner Hekimler Birliği, son üç ay içinde İstanbul da sekiz bölgenin kuduz nedeniyle karantinaya alındığını açıkladı. Birlik, kuduz olaylarındaki artışı, kentlerdeki başıboş hayvanların sayısındaki anormal artışa bağlıyor. Veteriner Hekimler, kuduz aşısı için harcanan paranın yarısıyla, sokak hayvanlarından kaynaklanan kuduz sorununun çözümlenebileceğini söylüyor ve belediyeleri, kaynaklarını doğru kullanamamakla suçluyor. Türkiye genelinde, son bir yılda 152 bin kişi kuduz şüphesi ile hastanelere başvurdu, 10 milyon YTL lik kuduz aşısı kullanıldı. Avrupa Birliği Veteriner Hekim Platformu nun verilerine göre de, son sekiz ayda Türkiye nin 22 bölgesi kuduz karantinasına alındı. Dünya Sağlık Örgütü ne göre; Türkiye, Avrupa da, sokak hayvanı kaynaklı kuduz riskinin bulunduğu tek ülke. İşte karantina haberlerinden bir kaç örnek: Sedeftepe Köyü Karantinaya Alındı Elazığ merkeze bağlı Sedeftepe Köyü nde, 10 yaşındaki bir çocuğu ısıran köpeğin kuduz olduğunun anlaşılması üzerine köy karantina altına alındı. Kuduza 8 Karantina İstanbul daki kuduz paniği sürüyor. Ağaçlı ve Akpınar daki kuduz şüphesi de doğru çıktı. Bu iki köyle birlikte İstanbul da karantina altına alınan yer sayısı sekize yükseldi. Kaynaklar: http://www.cnnturk.com/turkiye/haber_detay.asp?pid=318&h aberid=222981 http://www.milliyet.com/2006/08/09/yasam/axyas01.html 10 11

HABERLER Ölümcül kuş gribi virüsü, Fransa ve Almanya da yeniden hortladı. Virüs, Fransa da ilk kez görülmesinden bir yıl sonra ülkenin doğusunda yeniden ortaya çıktı. Moselle bölgesinde ölü bulunan 3 kuğudan alınan numunelerde, ölümcül H5N1 vürüsü tespit edildi. Almanya da ise Leipzig ve Nürnberg kentlerinden sonra, Thüringen ve Saksonya-Anhalt eyaletlerinin sınır bölgesindeki Kelbra baraj gölü çevresinde, kuş gribinden ölen 100 hayvan bulundu. Saksonya-Anhalt eyaletinde ise 38 kanatlı hayvanda, insanlar için de tehlikeli olan H5N1 virüsünün tespit edildiği, diğer hayvanlarda da araştırmaların sürdürüldüğü bildirildi. Kuşların bulunduğu yerlerin etrafında özel önlemler alındı. Kümes hayvanlarının dışarı çıkartılmaları ve Avrupa da Kuş Gribi Alârmı! Ölümcül kuş gribi virüsü, Fransa ve Almanya da yeniden hortladı. Virüs, Fransa da ilk kez görülmesinden bir yıl sonra ülkenin doğusunda yeniden ortaya çıktı. hayvan nakliyatı bu bölgelerde yasaklanırken, köpek ve kedilerin de dışarıda başıboş dolaşmalarına izin verilmiyor. Almanya nın önde gelen araştırma kuruluşlarından Friedrich-Loeffler Enstitüsü, kuş gribinin hızlı bir şekilde yayılmasından endişe duyduklarını açıkladı. Fransa Tarım Bakanlığı da daha önce orta olarak belirlenen kuş gribi tehdidinin, yüksek seviyeye çıktığını ve ülke genelinde evcil kanatlıların yaban kuşlarıyla temasının önleneceğini duyurdu. Avrupa nın en büyük kanatlı hayvan yetiştiricisi Fransa, kuş gribinin geçtiğimiz ay Almanya da görülmesinin ardından hastalığa karşı önlemleri artırmıştı. Hastalık, Haziran ayında Çek Cumhuriyeti nde de görülmüştü. Fransa da H5N1 in 2006 da 60 yabani kuşta tespit edilmesinin ardından, 11 bin hindi itlaf edilmişti. İnsanlara kanatlı hayvanlardan bulaşabilen hastalık, dünya genelinde yaklaşık 200 kişinin ölümüne sebep olmuştu. Kaynaklar: CHA, AA Ürküten Azman Doğarken genetik bozukluk geçiren av köpeği, büyüdüğünde inanılmaz bir görüntüye büründü... Kanada daki bir çiftlikte yaşayan Wendy adındaki bu av köpeği, doğarken genetik bozukluk yaşamış. Kendi cinsi köpeklerden çok farklı olan ve ilk görüşte ne olduğu bile tam anlaşılamayan dişi av köpeği, korkunç bakışları ve vahşî duruşu ile karşısındakini korkutmaya yetiyor. Arka ayakları, ön ayaklarından uzun olan, kasları ise genindeki bozukluktan dolayı değişik bir gelişim gösteren Wendy nin bakışları da bir canavarı anımsatıyor. Sahipleri; köpeklerinden çok mutlu olduklarını, sadece dış görünüşünün farklı olduğunu, ama onu çok sevdiklerini bildirse de, çevre sakinleri henüz bu garip köpeğe alışamadıklarını ve korku içerisinde olduklarını söylüyor. Kaynak: http://www.hadiyaa.org/forum/urkuten-azman-30847/ 12 Ağustos 2007 tarihli haberde; Çevre, Gıda ve Kırsal Sorunlar İdaresi Başkanlığı (DEFRA), İngiltere nin inek, koyun ve domuz dâhil bütün çift tırnaklı hayvanların ihracatını yasakladığını açıkladı. Yasak; canlı hayvanları, eti, sütü ve kesilmiş hayvanları içeriyor. DEFRA, Londra nın 50 km güneyinde yer alan, Wanborough kasabası yakınlarında bir çiftlikteki hayvanlarda, şap hastalığı belirlendiğini açıkladı. Kaç hayvanın hastalığa yakalandığını belirtmeyen DEFRA, çiftlikteki bütün hayvanların itlaf edileceğini bildirdi. 2001 deki şap salgınından bu yana, İngiltere de ilk kez bir şap vakası görüldüğü bildirildi. Yetkililer, hastalığın görüldüğü çiftliğin etrafında; 3 km çaplı bir alanı koruma, 10 km çaplı bir alanıysa izleme bölgesi ilan ettiler. Bilim adamları, şap hastalığının İngiltere de tekrar görülmesinin kaynağını belirlemeye çalışıyor. ABD ve Japonya, İngiltere den domuz ve domuz ürünleri ithalatını yasakladı. İki ülke deli dana hastalığı nedeniyle, daha önce İngiltere den et ithalatını da yasaklamıştı. ABD Tarım Bakanlığı, İngiltere deki şap şüphesi altındaki hayvanlardan elde edilen bütün ürünlerin ithalatını yasakladığını açıkladı. Başbakan Gordon BROWN, yetkililerin hastalığın yayılmasını önlemek için gece gündüz çalışma sözü verdiklerini belirterek, İlk önceliğimiz hızlı ve kararlı bir biçimde hareket etmektir dedi. Şap salgınını önleme çalışmalarına başkanlık etmek için tatilini yarıda keserek Londraya dönen Başbakan BROWN, hükümet kriz komitesi (COBRA) toplantısına başkanlık etti. HABERLER İngiltere de Şap Yeniden Görüldü 2001 de İngiltere de ortaya çıkan şap salgını nedeniyle; 7 milyon büyükbaş hayvan itlaf edilmiş ve kırsal turizm ağır zarar görmüş, salgın İngiltere ekonomisine 16 milyar dolar zarar vermişti. Zamanın hükümeti, salgını durdurmak için yeterince hızlı hareket etmediği gerekçesiyle çok sert biçimde eleştirilmişti. Yaklaşık 1 yıl önce, İngiltere de şap hastalığının tamamen yok edildiği açıklanmış ve birkaç ay önce de İngiltere et ihracatına tekrar başlamıştı. 23 Ağustos 2007 tarihine gelindiğinde ise; AB Veterinerler Komitesi, İngiltere de bir çiftlikte şap hastalığı görülmesi üzerine, bu ülkeden büyük ve küçükbaş hayvanlar ile bu hayvanlardan elde edilen et ve süt ürünlerinin alımına aybaşında konulan ambargoyu kaldırmayı kararlaştırdı. AB kararına göre, İngiltere den söz konusu ürünlerin ihracatı 25 Ağustos tarihinden itibaren tekrar başlayacak. Kaynaklar: www.kamuhaber.net/alt.php?tad=haberler&resim= haber_resim&ic=haber&no_h=4535 Haber X 12 13

HABERLER Yağsız Süt Veren İnek KLİNİKLERİMİZ Pet Hospital Veteriner Kliniği Yeni Zelanda da bilim adamları yağsız süt verebilen inek yetiştirmeyi başardılar. Araştırmacılar, elde edilen sütün yağsız olmasına karşın, beyin gücünü arttırdığı belirtilen Omega 3 açısından zengin ve çoklu doymamış yağ içerdiğini belirtti. İngiliz The Times gazetesinin haberine göre, yağsız süt veren inekler, genetik mutasyona uğrayan tek bir inekten yetiştirildi. Ar-Ge çalışmalarına milyonlarca sterlin ayıran Yeni Zelanda nın Via Lactia isimli biyoteknoloji firmasınca yetiştirilen ineklerden yapılan tereyağı, buzdolabından çıkarıldığında margarin gibi kolayca sürülebilme avantajı da sağlıyor. 2001 yılında, sahibinden 120 sterline (yaklaşık 335 YTL) satın alındıktan sonra gizli bir yere götürülen ineklerin genetik annesine, bilim adamları Marge adını verdi. Normal bir inekten farkı olmayan Marge ın sütünün protein seviyesi normal, ancak yağ düzeyi ise çok düşük ve doymamış yağ. Sütteki Omega 3 yağları seviyesinin de çok yüksek olduğunu belirten firma yetkilileri, bu tür sütten üretilecek ürünlerin, 2011 yılında ticari anlamda faaliyete geçebileceğini kaydetti. Via Lactia Ar-Ge başkanı Russell SNELL, Marge ın özelliklerini taşıyan bir damızlık elde etmek müthiş bir şey olacak. Bu Marge gibi yüz binlerce inek üretmeye olanak verecek dedi. Çalışmalar yakında bilimsel dergilerde de yayımlanacak. Kaynak: http://www.cnnturk.com/bilim_teknoloji/bilim /haber_detay.asp?pid=15&haberid=353526 Karıncaların Uzun Yaşam Sırrı: Temiz Evleri Karıncaların, topladıkları reçineyle yuvalarını dezenfekte ettikleri, böylece yaşam sürelerini iki kat artırdıkları ortaya çıktı. Lausanne Üniversitesi nden bilim adamlarının yaptığı araştırma sonucunda; Formica paralugubris cinsi karıncaların, köknar ağacı ya da reçine parçalarını yuvalarının her yerine yerleştirdikleri belirlendi. Reçinenin, yuvaya zarar verebilecek Pseudomonas fluorescens bakterisi ve Metarhizium anisopliae mantarının barınmasını engellediğini, üstelik reçinenin içindeki maddelerin karıncıları etkilemediğini belirten İsviçreli bilim adamları, reçinenin tıbbi özelliklerine başvuranların sadece karıncalar olmadığına da dikkat çekti. Bilim adamları, arıların ağaçların tomurcuk ve kabuklarından topladıkları reçineli ve mum kıvamındaki propolisle kovanlarını kapladıklarının, 1980 lerde kuşların da yuvalarına parazite karşı bitkisel bir madde yerleştirdiklerinin anlaşıldığını vurguladılar. Karıncaların sağlık önlemleri alma becerilerini gösteren bu araştırma Proceedings of the Royal Society dergisinde yayımlandı. Kaynak: ntvmsnbc Bizce örnek olabilecek kliniklerimizi tanıtmaya devam ediyoruz. Bu sayımızda; Pet Hospital Veteriner Kliniğini inceleyeceğiz. Prof. Dr. Ali DAŞKIN ile Dr. Aydın AKSU nun ortaklığında açılan Pet Hospital Veteriner Kliniği, 1994 yılından beri faaliyetlerine devam etmektedir. Önce Nene Hatun da açılan klinik, Mart ayında, Gaziosmanpaşa Koza Sokak taki yeni yerine taşınmıştır. Köpek ve kedilere suni tohumlama yanı sıra; osteosentez, kalça kırıkları dâhil birçok cerrahi müdahalede bulunulabilen klinikte, 4 veteriner hekim, 3 yardımcı personel ile 1 sekreter görev almaktadır. Bünyesinde; 2 muayenehane odası, tüm kan analizleri, hormon, antibiyogram, kimi viral hastalıkların tanısının yapılabildiği laboratuar, ültrason, EKG, röntgen odaları, 15 hayvan kapasiteli bakım ünitesi, operasyona hazırlık ve operasyon odası, kuaför ve yıkama ünitesi ve petshop bölümleri bulunmaktadır. 2 uzman veteriner hekimin bulunduğu, Çayyolu nda isim hakkı verdikleri diğer bir şubeleri de olan Pet Hospital Veteriner Kliniği nde, pet otel hizmetleri de verilmektedir. Teknolojiyi yakından takip eden klinik, 2000 yılından beri kendi müşterilerine VIP (Very İmportant Pet) kartı vermekte ve bu sayede hasta bilgilerine kolayca ulaşmaktadır. 14 15

GÜNCEL GÜNCEL YUNUSLAR Hazırlayan: Vet. Hek. Canberk TİFTİKÇİOĞLU Bir zamanlar hatırlar mısınız televizyonda Flipper isimli bir dizi vardı. Bu dizinin ana karakteri bir dönem izleyenlerin hayranlığını kazanan Flipper isimli bir yunus idi. Şimdi herkesin kalbinde taht kurmuş o dostu tanıyalım... Yunuslarda Beslenme Yunusların tamamı karnivordur. Kalabalık gruplar halinde beslenirler. Sonuç olarak türlerin çoğu, komünal ve kooperatif avlanma şekilleri geliştirmiştir. Grup olarak yapılan yemek işlevi; echolocationla avın yerini tespit etme, korunma ve etkili saldırı nedeniyle bireysel olandan daha etkilidir. Yunuslarda Zekâ Yunuslar diğer hayvanlarla karşılaştırıldıklarında gayet zeki hayvanlar olarak kabul edilirler. Gelişmiş zekâya sahip olmalarını bilim adamları şu nedenlere bağlarlar: Beyin kütlesinin omurilik kütlesine oranı; kedilerde 5, insanlarda 50 ve yunuslarda 40 tır. Cerebral kortekslerinde, insanın ki kadar çok kıvrımlar bulunur. Yunuslarda Uyku Nefes almak için uyanık kalmak ya da uyurken ölmek... Bu ikilemi ortadan kaldırmak için, yunusların, beyinlerinin yarısının uyumasını sağlayan ilginç bir yöntem geliştirdikleri ortaya çıkmıştır. Beyinlerinin yarısının uyuduğu sırada metabolizmaları yavaşlar ve yunuslar neredeyse hiç hareket etmezler. Bu durumda, yunusların bir yüzgeçlerinin su yüzünde olması nedeniyle suyu dalgalandırdıkları ve böylece fark edilebildikleri kaydedilmiştir. Yunuslar, beyinlerinin iki kısmını dönüşümlü olarak harekete geçirir ve her seferinde diğer gözlerini kapatırlar. Tek taraflı uyumanın laboratuarlardaki testlerde de kanıtlanabildiği, bilim adamlarının beynin uyuyan kısmında yavaş beyin dalgaları, uyanık kısımda ise hızlı beyin dalgaları saptadıkları, 20 dakika sonra da bu tablonun tersine döndüğü ve yunusların günde 8 saat bu şekilde uyudukları bilinmektedir. Yunustaki Tasarım Yunuslar ve balinalar diğer tüm memeliler gibi ciğerleri ile solunum yaparlar. Bu, onların su içinde iken balıklar gibi nefes alıp veremeyecekleri anlamına gelir. Bu nedenle nefes almak için düzenli olarak su yüzeyine çıkarlar. Başlarının üstünde hava alıp vermelerini sağlayan bir delik bulunur. Burası öyle tasarlanmıştır ki; hayvan suya daldığında delik bir kapak tarafından otomatik olarak örtülür ve içeri su kaçması önlenir. Su yüzeyine çıkıldığında ise, kapak yine otomatik olarak açılır. Vurgun Yemeyi Önleyen Sistem Yunuslar, insanlarla kıyaslanamayacak kadar derin sulara dalabilirler. Bu konudaki rekor, Balinagillerden amber balığına aittir. Amber balığı bir nefes alışla 3000 metre derine dalış yapabilir. Gerek yunuslar gerekse balinalar, bu tip dalışlara uygun bir tasarımda yaratılmışlardır. Palet şeklindeki kuyruklar suya dalmayı ve yüzeye çıkmayı oldukça kolaylaştırır. Dalış için yaratılmış bir başka tasarım da, hayvanın ciğerlerinde gizlidir. Yunusların akciğerlerindeki bronşlar ve hava kesecikleri, basınca karşı son derece dayanıklı kıkırdak halkalarla korunmuştur. Yunusların vücutlarındaki bir diğer yaratılış örneği ise, vurgun tehlikesine karşı alınan tedbirdir. Balinalar ve yunuslar, bizler gibi akciğerleriyle solumalarına karşın vurgunla karşılaşmazlar. Bunun nedeni; derinlere dalarken insanlar gibi dolu ciğerle değil, boş ciğerle hareket etmeleridir. Ciğerleri hava ile dolu olmadığı için, bu havanın basınç değişikliği nedeniyle kana karışması ve dolayısıyla vurgun yeme tehlikesi ile karşı karşıya kalmazlar. Ama asıl soru burada ortaya çıkar: Eğer ciğerlerini hava ile doldurmuyorlarsa, oksijensiz kalıp boğulmaktan nasıl kurtuluyorlar? Bu sorunun cevabı; bu canlıların kaslarında, yüksek orandaki miyoglobin proteinidir. Çok yüksek miktarda canlı için gereken oksijen, doğrudan kasların içinde saklanır. Yunuslar ve balinalar bu sayede uzun süre nefes almadan yüzer ve diledikleri kadar da derine dalabilirler. İnsanlarda da miyoglobin proteini vardır, ama çok daha az oranda olduğu için, aynı yüzme serbestliğini sağlamamaktadır. Yunuslarda Hareket Yunusların derisi üzerinde yüzdükçe dalgalar meydana gelir ve bu dalgaların girintili çıkıntılı motifleri, yunusun hız temposuna göre değişir. Eğer hayvan derisini gergin tutarsa, bu dalga motifleri, hareketinde frenleyici etki yapar. Buna karşın, derisini gevşetir ve dalga motiflerine uydurursa, su direnci minimuma düşer ve hızı artar. Bu hız kontrolünü sağlamak için, şimdiye kadar insanlar tarafından yapılmaya çalışılan yunus derisine benzer kılıf konusundaki bütün girişimler, esnek ve dirençli bir maddenin bulunamamış olması sebebiyle başarısızlıkla sonuçlanmıştır. 16 17

GÜNCEL YASA-YÖNETMELİK Yunuslar çok büyük hızlarla yol alırlar. Bedenlerinin çevresinde kusursuz bir su akışı vardır. Bu akışın nedeni, yunus balığının derisi üzerinde yapılan araştırmalar sonucunda bulunmuştur. Yunus balığının derisi üç katmandan oluşur. Dıştaki katman incedir ve çok esnektir; içteki katman kalındır, katmana plastik kıllı bir fırça görünümü veren ve yine esnek olan çubuklardan oluşur. Katmanların üçüncüsü olan ortadaki katman ise, süngerimsi bir maddeden yapılmıştır. Böylece; son hızla yüzen yunus balığına değen sudan bir girdap oluşmaya başladığı zaman, dış deri, bu girdabın neden olduğu aşırı basıncı iç katmanlara iletir ve iç katmanlar bu aşırı basıncı söndürürler. Oluşan girdap, böylece büyümeye zaman bulamadan kaybolmuş olur. Yunusların kubbe biçimindeki kafa çıkıntılarının damla yı andıran biçiminin suyu çok daha iyi yardığı anlaşılmıştır. Bunun üzerine gemilerin çoğuna, yunus kafasına benzeyen bir pruva şekli verilmiş, bu da hızın yükseltilmesini ve yakıttan yaklaşık % 25 oranında ekonomi yapılmasını sağlamıştır. Yunusların Sosyal Yaşamı Yunuslar çok büyük gruplar halinde yaşar. Güvenli bir koruma için, dişiler ve yavrular böyle bir grubun ortasında yer alır. Grubun hasta üyesi yalnız bırakılmaz, ölene kadar grubun içinde tutulur. Bu güçlü dayanışma bağı, yeni bir yavru gruba katıldığı ilk günden itibaren başlar. Yunus yavruları önce kuyrukları dışarı çıkacak biçimde doğarlar. Bu sayede doğum tamamlanana kadar yavrunun havasızlıktan ölmesi önlenmiş olur. En son yunusun başı doğum kanalından çıkar çıkmaz, ilk nefesini alması için hızla su yüzeyine çıkarılır. Genellikle, yardım amacıyla anne yunusa bir başka dişi yunus da eşlik eder. Anne yunus doğumdan sonra hemen yavrusunu emzirir. Süt emmek için dudağı olmayan yavru, annesinin karnındaki bir yarıktan çıkan iki süt kaynağından beslenir. Bu bölgeye ufak ağız darbeleriyle dokunduğunda süt fışkırır. Yavru her gün onlarca litre süt içer. Bu sütün %50 si yağdan meydana gelir (ineklerde ise sütün sadece %15 i yağdır). Bu yoğun kıvam sayesinde, yavrunun vücut ısısını dengelemek için ihtiyaç duyduğu yağlı deri tabakası hızla oluşur. Hızlı dalışlar esnasında, diğer dişiler yavruyu aşağı doğru iterek yardımcı olurlar. Ayrıca, yavruya avlanmayı ve sonarını kullanmayı da öğretirler. Bu yıllarca süren bir eğitim safhasıdır. Bazıları yıllarca sevdikleri bir aile üyesinin peşinden ayrılmazlar. 30 sene boyunca bu böyle devam edebilir. Doğum anında, dişi yunusların yanında başka iki dişi yunus daha bulunur. Bu hayvanlar anne yunusun iki yanında yüzerler. Görevleri doğum anında savunmasız kalan anne yunusu ve yavruyu korumaktır. Doğum sırasında akan kanın kokusuna gelebilecek köpek balıklarına karşı, anneyi ve yavruyu bu yardımcı yunuslar korur. Yunuslar okyanuslarda balinalarla birlikte yaşarlar ama balinalardan farklı olarak sahile yaklaşmayı severler. Bizim kafamız batmadan ayakta durabildiğimiz derinliklere kadar yaklaşırlar. Yunuslar; dağları, tepeleri, güneşi takip ederek; akımları hissederek ve yolculukları boyunca suyu tadarak navigasyon (deniz, hava, uzay ve kara araçlarını bir noktadan istenilen bir noktaya en kısa ve en emin bir şekilde sevk edebilmek ve de aracın konumunu, süratini, gidilen mesafeyi, gitmesi gereken yönü belirlemek için bilinmesi gereken hesap, metot ve kaideleri konu edinen bir bilimdir) sağlarlar. Yunuslar düşmanları dışında hiçbir deniz canlısına saldırgan davranışlarda bulunmazlar. Yavrular gözleri açık olarak doğarlar. Yunusların ortalama 30 yıl yaşam süreleri vardır. Üzücü Bir Haber: Şişe Burunlu Beiji Yunusun Soyunun Tükendiği Açıklandı Londra da uluslararası bir bilim insanları heyeti, doğal afetler, iklim değişiklikleri, sanayileşme, kirlilik ve avlanma derken, 20 milyon yıldır görülen Beiji (Şişe Burunlu Yunus) yunusunun resmen yok olduğunu açıkladı. Uzun süredir, Çin in Yangtze nehrinde incelemelerde bulunan bu heyet, şişe burunlu tatlı su yunusunun neslinin tükendiğini duyurdu. Bilim insanlarına göre, Beiji türü yunusun yeryüzünden silinmesinin başlıca sorumlusu insanlar. Kaynak: http://www.ntvmsnbc.com/news/415783.asp TEBLİĞ Tarım ve Köyişleri Bakanlığından: TÜRK GIDA KODEKSİ GIDA MADDELERİNİN GENEL ETİKETLEME VE BESLENME YÖNÜNDEN ETİKETLEME KURALLARI TEBLİĞİNDE DEĞİŞİKLİK YAPILMASI HAKKINDA TEBLİĞ (TEBLİĞ NO: 40) Resmî Gazete: Sayı: 26622 Tarih: 23 Ağustos 2007 MADDE 1 25/8/2002 tarihli ve 24857 sayılı Resmî Gazete de yayımlanan Türk Gıda Kodeksi-Gıda Maddelerinin Genel Etiketleme ve Beslenme Yönünden Etiketleme Kuralları Tebliğinin 5 inci maddesinin (h), (ı), (j) ve (k) bentleri aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir: h) Beslenme etiketlemesi yapıldığında verilecek bilgiler Grup 1 veya Grup 2 de verilen şekli ile beyan edilecektir. Grup 1 - Enerji değeri Protein, karbohidrat ve yağ miktarları Grup 2 - Enerji değeri Protein, karbohidrat, şeker, yağ, doymuş yağ asitleri, trans yağ asitleri, lif ve sodyum miktarı ı) Beslenme beyanı şeker, doymuş yağ asitleri, trans yağ asitleri, lif ve sodyum ile ilgili yapıldığında bilgiler Grup 2 ye göre verilir. j) Beslenme etiketlemesi nişasta, şeker alkoller, tekli doymamış yağ asitleri, çoklu doymamış yağ asitleri, doymuş yağ asitleri, trans yağ asitleri, kolesterol ve Ek 2 de bulunan mineral ve vitaminlerin herhangi birinin veya birkaçının miktarını da içerebilir. k) Beslenme beyanı yapıldığında, (h) ve (j) bentlerinde belirtilen besin öğelerinden birinin bileşeni olan veya ona ait olan maddelerin etikette belirtilmesi zorunludur. Çoklu doymamış yağ asitleri ve/veya tekli doymamış yağ asitleri ve/veya kolesterol oranı verilmesi durumunda doymuş yağ asitleri ve trans yağ asitlerinin miktarı da etiket üzerinde verilmelidir. Bu durumda, (ı) bendi kapsamında doymuş yağ asitleri ve trans yağ asitlerinin miktarının etiket üzerinde belirtilmesi bir beslenme beyanı olarak kabul edilmez. Etikette besin ögeleri tablosu kullanıldığında, yağ, yağ asitleri veya kolesterol ile ilgili herhangi bir beslenme beyanı yapılmamışsa, besin ögeleri tablosunda trans yağ asitleri miktarı belirtilmez. MADDE 2 Aynı Tebliğde yer alan Enerji ve Besin Ögelerinin Etikette Bildirilmesi başlıklı EK 3 deki Enerji ve Besin Ögeleri sütunundaki Doymuş Yağ Asitleri (g) satırından sonra gelmek üzere aşağıdaki satır eklenmiştir: Trans Yağ Asitleri (g) MADDE 3 Aynı Tebliğin Besin Ögeleri ile İlgili Beyan Tablosu başlıklı EK 4 deki Doymuş Yağ satırından sonra gelmek üzere aşağıdaki satır, tablo sonuna ise (2) nolu dipnot eklenmiştir: Trans yağ asiti Trans yağ asiti içermez Ürün içindeki toplam yağın 100 gramında 1 gramdan az olmalıdır. (2) (2) Doğal yapısı nedeniyle et, süt ve bunların ürünlerini içeren gıda maddelerindeki trans yağ asitlerinin hesaplanmasında, konjuge çoklu doymamış yağ asitleri hesaba katılmaz. GEÇİCİ MADDE 1 Halen faaliyet gösteren ve bu Tebliğ kapsamında ürünleri üreten ve satan iş yerleri bir buçuk yıl içinde bu Tebliğ hükümlerine uymak zorundadır. Bu süre içerisinde gerekli düzenlemeleri yapmayan iş yerleri ve satış yerlerinin faaliyetine izin verilmez. Bu iş yerleri hakkında 27/5/2004 tarihli ve 5179 sayılı Gıdaların Üretimi, Tüketimi ve Denetlenmesine Dair Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanun hükümlerine göre yasal işlem yapılır. MADDE 4 Bu Tebliğ yayımı tarihinde yürürlüğe girer. MADDE 5 Bu Tebliğ hükümlerini Tarım ve Köyişleri Bakanı yürütür. 18 19

AB DOSYASI AB Veteriner Hekim Platformu ndan Açıklama Yeni Hükümetten Beklentilerimiz Yeni Hükümetten Ülke Hayvancılığı ve Veteriner Hizmetleri İçin Taleplerimiz AB Veteriner Hekim Platformunu oluşturan 26 adet Veteriner Hekim Odası ve Derneği olarak, yeni kurulacak olan 60. Hükümetten; ülkemiz hayvancılığı, gıda güvenliği ve veteriner hizmetleri için taleplerimiz aşağıda sıralanmıştır: Yeni kurulacak hükümet, tarım ve hayvancılık alanında AB ye uyum çalışmalarına kararlılıkla ve hızlanarak devam etmelidir. AB müktesebatının yaklaşık %25 ini oluşturan veteriner hekimlik ile ilgili konular, AB uyum sürecinin en zor başlıkları olarak değerlendirilmektedir. Hayvancılıkla ilgili alt sektörlerdeki iyileştirmeler, hayvan hastalıklarının eradikasyonu, gıda güvenliği ve halk sağlığı alanındaki reformlar; en azından 8-10 yıl zaman alacak idari, yasal, yapısal ve sektörel değişiklikleri içeren uzun ve yorucu çalışmaları gerektirmektedir. Tarım ve Köyişleri Bakanlığı Merkez ve Taşra Teşkilatları yeniden yapılandırılarak Veteriner hizmetleri bağımsız ve güçlü bir yapıya kavuşturulmalıdır. Tarım Bakanlığı Merkez ve Taşra Teşkilatının bugünkü yapısı ile sorunların çözülmesi mümkün değildir. Mevcut yapı, AB müktesebatına da uygun değildir. AB ülkelerinde olduğu gibi, müstakil Gıda ve Veteriner İşleri Genel Müdürlüğü ve Taşra Teşkilatı tekrar ve ivedilikle kurulmalıdır. Sağlık Bakanlığı nda koruyucu halk sağlığı çalışmalarının en temel yapı taşlarından biri olan Veteriner Halk Sağlığı Dairesi yeniden kurulma lıdır. Çevre Bakanlığı nda hayvan hakları, yaban hayatı, çevre sağlığı konularında gerekli birimler oluşturularak, yeterli miktarda Veteriner Hekim kadrosu sağlanmalıdır. Tarım Bakanlığı ile bu Bakanlıklar arasında etkili bir koordinasyon sağlanmalıdır. Belediyelerde kapatılan Veteriner İşleri Müdürlükleri nin kurulması zorunlu hale getirilmeli ve kadro eksiklikleri giderilmelidir. Şu anda 3.400 civarındaki Belediyenin, sadece 1.000 kadarında Veteriner Hekim çalışmakta olup, halk sağlığı, gıda güvenli, çevre sağlığı ve hayvan hakları gibi temel görevler sürdürülememektedir. Veteriner Hekimler ve Veteriner Sağlık Çalışanlarının, yoksulluk sınırına gelen maaşları arttırılmalı, özlük hakları iyileştirilmeli, yaşam ve çalışma şartları, verilen görev ve sorumluluklara uygun düzeye getirilmelidir. Beş yıllık fakülte eğitimleri ve Kuş Gribi, Kırım Kongo Kanamalı Ateşi, Kuduz, Şarbon, Bruselloz gibi bir çok salgın hastalıkla mücadele eden Veteriner Hekimler, geçen dönemlerde ücret iyileştirmelerinde kapsam dışı bırakılmışlardır. Kamu kesiminde sağlık alanında, eşitlerine oranla ve dört yıllık üniversite mezunlarına göre çok daha düşük seviyede maaş almaktadırlar. Veteriner Hekimlik alanındaki esas sıkıntı; özellikle hayvan hastalıklarının kontrolü ve eradikasyonu ile gıda güvenliğiyle ilgilidir. Hayvan hastalıklarıyla etkin şekilde mücadele etmeden, hayvansal üretimin artırılamayacağı ve insan sağlığının korunamayacağı, gıda güvenliğinin sağlanamayacağı unutulmamalıdır. Hayvan hastalıklarının yok edilmesi, hayvansal üretimin arttırılması, gıda kontrolü, halk sağlığı ve hayvan refahı gibi konularda kısa zamanda sonuç verecek etkin politikalar oluşturulmalı ve uygulamaya sokulmalıdır. AB uyum sürecinde, başta Veteriner Çerçeve Kanunu ve Gıda Kanunu olmak üzere, gerekli yasal düzenlemeler acilen yapılmalı ve Veteriner Hekim yetki ve sorumlulukları, AB mevzuatında yer aldığı şekilde aslına sadık kalınarak tam olarak sağlanmalıdır. Bu konudaki kritik görevlerin etkili bir şekilde uygulanması sağlanmalı, yetkisiz meslek ve kişilerce yapılan görev ihlallerine izin verilmemelidir. Gıda denetimi konusundaki aksaklıklar giderilmeli; Gıda Yasası, AB mevzuatı çerçevesinde değiştirilerek yeniden hazırlanmalı ve çiftlikten sofraya her aşamada, gıda güvenliğini sağlayacak bir denetim sistemi kurulmalıdır. Hayvancılık sektörü, en fazla katma değer üreten sektör olarak ülke ekonomisinin lokomotifi özelliğindedir. Ulusal gelirin arttırılması, işsizlik, terör ve göç sorunlarının çözümü, bölgesel kalkınma eşitliğinin sağlanması için ve AB ne girmemiz için hayvancılık sektörü büyük öneme sahiptir. Bu nedenle hayvancılık sektörünün gelişmesi ve üretim kapasitesinin arttırılması için tedbirler alınmalıdır. Bunu yaparken ithalata dayalı bağımlılık yaratan politikalar yerine, kendi kaynaklarımızın korunması ve geliştirilmesini temel alan politikalar uygulanmalıdır. Hayvan hakları ve refahı ile hayvan ve insan sağlığı, ayrılmaz bir bütün olarak kabul edilmeli ve ilgili tüm resmi ve sivil kuruluşların işbirliği içinde çalışması sağlanmalıdır. Bu amaçla gerekli yasal düzenlemeler yapılmalı, ilgili birimlerin altyapı ve personel eksiklikleri giderilmelidir. Avrupa Birliği (AB); Türkiye, Bulgaristan, Romanya ve Hırvatistan daki Meslek Örgütlerini güçlendirmek amacıyla, 4 milyon Euro luk proje başlattı. İş Destekleme Programı olarak adlandırılan projenin hedefi; meslek örgütlerinin ve örgütlere üye şirketlerin kapasitelerinin arttırılması, ayrıca meslek örgütlerinin güçlendirilmesi olarak belirlendi. Programa, 4 ülke arasında oluşturacak odalar, ortaklık kurarak katılabilecek. Türkiye, Bulgaristan, Romanya ve Hırvatistan için İş Destekleme Programı ndan sektörel ve yatay meslek örgütleri yararlanabilecek. Ancak meslek örgütleri tek başına başvuruda bulunamayacak. Başvurular ancak ortaklık kurularak gerçekleştirilebilecek. Konsorsiyumun kurulabilmesi içinse; 4 ülkeden en az 3 ündeki aynı misyonu taşıyan odanın bir araya gelmesi gerekiyor. Söz konusu programa 12 Eylül e kadar başvuru yapılabilecek. Program bütçesi ise 4 milyon Euro olacak. Başvuran federasyon ya da oda ortaklıklarının projesine göre, asgari 300 bin ve azami 500 bin Euro arasında değişen destekler yapılacak. Proje maliyetinin yüzde 80 i AB DOSYASI Veteriner Kontrol ve Araştırma Enstitüleri güçlendirilmeli, salgın hastalıkların önlenmesi ve kontrolü için etkin hale getirilmelidir. Uzmanlık eğitimi, ülke şartlarına göre yeniden hazırlanmalı ve işlerlik kazandırılmalıdır. Popülist politikalar sonucunda, ihtiyacın çok üstünde açılan ve yeterli akademik / teknik donanıma sahip olmayan Veteriner Fakülteleri birleştirilmeli ya da kapatılmalı, yeni fakülteler kesinlikle açılmamalıdır. Avrupa Birliği Veteriner Hekim Platformu; ülkemizde Tarım Bakanlığı nda Veteriner Hekimlik Hizmetlerine yeteri düzeyde önem verilmediği, sürdürülebilir bir devlet politikası oluşturulmadığı ve bu konudaki AB uyum gerekliliklerinin yerine getirilmediği düşüncesi ile yeni hükümetten taleplerini sunmuştur. AB Veteriner Hekim Platformu olarak bu taleplerimizin takipçisi olacağımızı ve bu doğrultuda yapılacak çalışmaları destekleyeceğimizi bildirmek istiyoruz. Türkiye Cumhuriyeti nin 60. Hükümetine ve kamuoyuna saygıyla duyurulur. AVRUPA BİRLİĞİ VETERİNER HEKİM PLATFORMU AB den Meslek Örgütlerine 4 milyon Euro ise hibe olarak verilecek. Geri kalan yüzde 20 lik bölüm, başvuru sahibi oda tarafından karşılanacak. Programın uygulama süresi; en az 12 ve en çok 18 ay arasında değişecek Projenin temel faaliyetleri ise şöyle olacak: -Tüm konu alanlarında eğitimler -Meslek örgütü üyelerine, AB mevzuatı ve standartlarıyla ilgili eğitim verebilmeleri için teknik destek. -Tüm konu alanlarında bilgi paylaşımını sağlayacak her türlü faaliyet: web sayfası, broşür, kitapçık vb. -AB mevzuatına uyum için yapılması gereken yatırımlarla ilgili olarak, meslek örgütü üyelerine teknik destek sağlanması. -AB kalite politikalarına uyum sağlanması için meslek örgütü üyelerine teknik destek -Meslek örgütlerine, üyelerinin ihtiyacı olabilecek konularda daha iyi hizmet verebilmeleri için ve meslek örgütlerinin mali, teknik olarak kurumsallaşmasının sağlanması konusunda teknik destek Kaynak:http://kobi.mynet.com/NewsDetails.aspx?Category=haber &ID=O1187428222107&Date=18Ağustos2007 20 21

AB DOSYASI GDO lu Ürün İthalatında AB Referansları Dikkate Alınacak Türkiye ye genetiği değiştirilmiş organizma (GDO) veya GDO lu ürün ithalatında, Avrupa Birliği (AB) referansları dikkate alınacak. Tarım ve Köyişleri Bakanlığı, Biyogüvenlik Yasa Taslağı nın çıkarılamaması nedeniyle, gıda ve yem maddelerinde kullanılan GDO ların, GDO içeren veya GDO lardan üreten bileşen içeren veya GDO lardan üretilen gıda ve yem maddelerinin, izin, tescil, kontrol ve denetim hizmetlerinde uygulanması gereken usulleri, çıkardığı bir talimatla belirledi. Talimat, 1 Ağustos tan itibaren geçerli olacak ve bu tarihten önce kontrol belgesi alan ürünlere uygulanmayacak. Biyogüvenlik Yasası çıkarılamadığı için Türkiye nin de taraf olduğu Kartagena Protokolü ne dayandırılarak, Haziran ayında yayımlanan talimata göre; sadece AB tarafından gıda ve/veya yem maddesi olarak onay verilen GDO ve GDO lu ürün ve ürün grupları, talimat kapsamında değerlendirilecek. AB nin onay listesi, bakanlık tarafından güncelleşecek. AB onay listesinde yer alan ürünlerin, onay listesinde yer alan ürün gruplarını içeren gıda ve yem maddelerinin ithalatında, üretici veya ihracatçı ülkenin resmi/yetkili otoritesinden, ürünün GDO içerip içermediğine dair beyanbelge istenecek. Ürün en fazla yüzde 0,9 oranında GDO yu içeriyorsa veya üründe hiç GDO yok ise söz konusu beyan/belgede Bu ürün GDO içermemektedir ifadesi yer alacak. Ürünün GDO içerdiğinin beyan edilmesi halinde ise; beyan edilen gen, AB onay listesinde yer alıyorsa, talimat ve ilgili diğer mevzuat gerekliliklerini sağlaması şartıyla, ürüne ithalat izni verilecek. İthalatçıdan, izin verilen GDO içeren ürünü hangi üretim-işleme tesisinde, ne amaçla kullanacağı (gıda veya yem amaçlı), gıda üretiminde kullanılacak ise, hangi gıdanın üretiminde (sos, bisküvi, cips vs.) kullanacağı veya kime satacağı na dair noter onaylı taahhütname alınacak. GDO lu Ürüne Takip İthal edilerek başkasına devredilen veya ne amaçla olursa olsun GDO lu ürün alan veya satan her kişi-kurum, GDO lu ürünün kime ve ne amaçla devredildiği hakkında, alım-satım işlemini takip eden 5 iş günü içinde ilgili Tarım İl Müdürlüğü ne bilgi verecek. Ürünün fiili ithalatında; üretici veya ihracatçı ülkede bulunan akredite bir laboratuardan, ürünün GDO içerip içermediğine, eğer içeriyor ise hangi gen çeşidini ne miktarda içerdiğine dair analiz belgesi istenecek. O ülkede akredite laboratuar bulunmadığı durumlarda, diğer ülkelerin akredite laboratuarlarından bu analiz belgesi alınabilecek. GDO lu Gıdaların Etiketlenmesi Talimata göre; içeriğinde yüzde 0,9 dan fazla GDO içeren gıdaların etiketinde, Türk Gıda Kodeksi Gıda Maddelerinin Genel Etiketleme ve Beslenme Yönünden Etiketleme Kuralları Tebliği ndeki bilgilere ek olarak GDO içeriği hakkında da bilgi yer alacak. Ürünün etiketinde bileşen listesinin bulunmaması durumunda; genetik olarak değiştirilmiştir veya ürün ismi ya da hammaddenin ismi genetik olarak değiştirilmiş üründen üretilmiştir ifadesi ile birlikte etiket üzerinde açıkça bulunacak. Ürünün birden fazla bileşen ihtiva etmesi durumunda, ürün ismi ya da bileşen ismi, GDO lu ürün ifadesi ile birlikte etikette belirtilecek. GDO dan üretilen veya GDO içeren ürünlerin, konvansiyonel ürünlerden farklı olması durumunda; tüketilmesi sonucunda sağlık riski oluşturabilecek tüketici guruplarına ilişkin uyarılar, etik ve inançlarla ilgili açıklamalar, etiket üzerinde belirtilecek. Yüzde 0,9 un üzerinde GDO içeren yem ve yem maddelerinde de, GDO içeriğine ilişkin bilgiler etikette yer alacak. GDO Çalışması Yapılan Ürünler Talimatta yer alan bilgilere göre; mısır, soya, patates, kolza (kanola), şeker kamışı, tatlı biber, şekerpancarı, muz, hayvan pancarı, kassava, çeltik (pirinç), yonca, buğday, elma, ayçiçeği, marul, nohut, mercimek, domates, sakızkabağı, tatlı patates ve bileşiminde bu ürünler bulunan gıda ve yem maddelerinde GDO çalışması yapılıyor. AB DOSYASI GDO ya Hayır Platformu: Düzenleme Yetersiz Türkiye de GDO ya ve GDO lu ürünlere karşı mücadele yürüten platform ise; bakanlık talimatını, GDO lu ürünlerin ithalatını serbestleştirdiği, Türkiye de tarımsal üretim ile tüketici sağlığını tehlikeye atan düzenlemeler içerdiği, GDO lu ürünlerden zarara uğrayacak üretici ve tüketicilerin zararları ve bu zararların kaynağı ile ilgili ispat külfeti konusunda hiçbir düzenleme getirilmediği gerekçesiyle eleştiriyor. Türkiye ye 1989 dan beri başta mısır ve soya olmak üzere milyonlarca dolarlık GDO lu ürün ithal edildiğini, son dönemde ithal edilen 250 bin ton mısırın 100 bin tonunun Arjantin den getirildiğini hatırlatan platform sözcüleri, bunun GDO oranının bilinmediğine dikkati çekerken, ABD, Arjantin, Brezilya gibi birçok GDO lu ürün üreten ülkelerin Cartagena Biyogüvenlik Protokolü ne taraf olmadığını hatırlatıyor. Kaynak: Dünya Gazetesi 22 23

SEÇTÝKLERÝMÝZ SEÇTÝKLERÝMÝZ FAYDALI OLDUĞU KADAR TEHLİKELİ ARAÇ: KLİMA! Sıcaklıklar mevsim normallerinin üzerinde seyrediyor, üzerine bir de susuzluk eklenince, serinlemenin etkili yollarını arar olduk. Klimalar, sıcaklık sorununa çözüm getiriyor, fakat hafif ısı değişimi hastalıklarının yanında, dikkat edilmezse ölümle sonuçlanabilen hastalıklara da yol açabiliyor. Günümüzde, son teknoloji kullanılarak üretilen klimalarda kısmen tehlike azaltılmış olsa da, özellikle merkezi sistem klimaların kullanıldığı yerlerde büyük bir tehlikeyle karşı karşıyayız. Klima sisteminin bulunduğu yerlerde çalışanların, gribal enfeksiyonlara benzer rahatsızlık geçirmeleri durumunda akla gelmesi gereken tehlike; Lejyoner hastalığı. Bir diğer adıyla Lejyonella pnömonisi, yani zatürree. Nedir bu hastalık? Hastalık etkeni ilk kez 1943 de tanımlanmış ancak 1976 yılında Filadelfiya da Amerikan Lejyoner askerlerinin yaptıkları bir toplantıda, salonda bulunan kişilerde görülmüş ve adını bu şekilde duyurmuş. Toplantıya katılanlardan 221 kişi hastalanmış ve 34 ü ölmüş. Hastalığın, havalandırma sisteminden kaynaklandığının anlaşılmasının ardından yapılan araştırmalar sonucunda; bu zatürree tipinin, alışılagelmiş zatürree belirtilerini göstermediği fark edilmiş. Hastalık etkeni bakteri, klimaların filtre sistemlerinde uygun nem ve ısıda üremekte, buradan da ortam havasına dağılmaktadır. Bununla birlikte akarsu, göl ve su depolarında da bulunabilmektedir. Hava yolu ile bulaşan etken, su ile ilişkili serbest yaşayabilen özelliktedir. Hastalık; insandan insana bulaşmasıyla ilgili yeterince bilgi mevcut bulunmamakla birlikte, Veteriner Hekim Nihan ALTINSOY insanlar arasında büyük salgınlara yol açma ve ayrıca 4 C ve 25 C de, 4-5 ay ile bir yıl canlı kalabilme özelliklerine sahiptir. Ülkemizde ise, 1996 yılında sadece bir otelde 26 kişide lejyoner hastalığı tespit edilirken geçen yıl 34 ü turist olmak üzere 39 kişide lejyoner hastalığı görüldü. Nasıl bulaşır? Büyük oteller ya da buna benzer kuruluşların su sistemlerine, doğal kaynaklardan bulaşabilen etken, bu sistemler içerisinde bakım ve dezenfeksiyon koşullarına uyulmadığı takdirde üreyebiliyor. Su sisteminde üreyen bakteriler, su boruları, banyo armatürleri gibi çeşitli ortamlarda üremelerine devam ederek, suyun kullanımı sırasında oluşan aerosollerin, solukla akciğere alınması sonucu hastalığa neden oluyor. Özellikle klimatize işyerlerinde ve otellerde çalışanlar ile havalandırma işçileri riskli iş grupları. Bunun yanında bebekler, yaşlılar, kronik akciğer veya karaciğer, kanser, şeker hastaları, alkolikler, kortizon tedavisi görenler, kemoterapi alanlar, böbrek yetersizliği bulunanlarda, hastalığın oluşumu daha yüksek oranda seyretmekte. En yaygın, kolaylaştırıcı faktör ise sigara içimi! Hastalık belirtileri nelerdir? Belirtiler, hafif bir üst solunum yolu infeksiyonu belirtilerinden, ölümcül seyreden zatürreye kadar çeşitlilik gösterebilir. Legionella bakterisinin neden olduğu zatürre hastalığında, ilk 24-48 saat içinde halsizlik, kırgınlık, yaygın kas ağrıları, şiddetli baş ağrısı ve huzursuzluk vardır. Daha sonra ateş ve ilk iki günde yoğun olmak üzere kuru öksürük görülür. Bulantı, kusma, karın ağrısı gibi sindirim sistemi bulguları ortaya çıkabilir. Hastaların yüzde 20 sinde, sinir sistemi bulguları, konsantrasyon bozuklukları hatta koma hali görülebilir. Teşhis nasıl yapılmakta? Kesin tanı için, her şeyden önce hekimin hastalıktan kuşkulanması ve bu hastalığın tanısına yönelik tetkikleri istemesi gerekir. Hastalık, klinik olarak pnömoniye benzer bulgular gösterdiği için balgam, kan ve idrarda Legionella bakterisi tespit edilerek tanıya ulaşılır. Tedavisi var mı? Hastalığın tedavisinde 15-21 gün süreyle, etkene yönelik uygun antibiyotiklerin, uygun dozda kullanımı ile tamamen iyileşme mümkün. Bunun yanında ateş, öksürük, halsizlik şikâyeti olan kişilerin, bu bulguları basit bir gribal enfeksiyon gibi değerlendirmek yerine, zatürree başlangıcı olabileceğini düşünerek göğüs hastalıkları uzmanından yardım almaları gerekiyor. Korunmak için yapılması gerekenler Hastalığın aşısı henüz bulunamamıştır. Lejyoner hastalığının önlenmesi için; su 50 derecenin üzerinde olmalı, suyun dezenfeksiyonu uygun koşullarda yapılmalı ve su sistemi her aşamada tortudan, kireçten arındırılmalıdır. Hastalık etkeni suyun durgun olduğu yerde ürediği için, kullanılmayan odalardaki musluklar her gün açılıp su akıtılmalıdır. Öte yandan riskli meslek gruplarında çalışan, klima ve durgun su bulunan yerlerde çalışan personel de hastalık konusunda bilinçlendirilmelidir. Acil durumlarda, suyun 70ºC üzerinde ısıtılması ve muslukların, duş başlıklarının, basınçlı sıcak su ile 30 dakika süreyle yıkanması çözüm olabilmektedir. Günümüzde en etkili temizleme yöntemi metalik iyonizasyon dur. Eskiden önerilen klorlama ise hem çok etkili bir temizlik sağlanamadığı hem de pahalı ve kanser yapıcı etkisi olan bir yöntem olduğu için terk edilmiş durumdadır. Sonuç olarak; klima kullanılan ortamlarda halkın bilinçlendirilmesi yanında, klimaların düzenli olarak temizlenmesi ve bu konuda personelin eğitilmesi önem taşımaktadır. 24 25

SEÇTÝKLERÝMÝZ ORMAN YANGINLARI Aylar Öncesinden Başladı Bu Yıl Orman Yangınları Dr. Ebru TONG Hayvan Hakları İçin Veteriner Hekimler Derneği Başkanı Bodrum, Manavgat, Menemen, Menderes, Selçuk, Çeşme, Foça derken yanıyoruz cayır cayır. Yanıyoruz biz. Geleceğimiz ve umutlarımızla birlikte. Orman yangınları sonrasında yapılan resmi açıklamalara baktığımızda, tek kriterin yanan alanın yüzölçümü olduğunu görürüz. Örneğin; 50 hektar verimli orman, 350 hektar taşlık, makilik, kayalık olmak üzere 400 hektar saha etkilenmiştir denilir. Oysa bu değildir hepsi. Orman ve tüm o arazi başlı başına bir dünyadır. Yemyeşil, kanlı canlı bir organizmadır. Doğal dengenin sürdürülebilir, dünyanın yaşanabilir kılınması için bozulmaması gereken bir ekosistem ve başlı başına bir dünyadır kendi halinde. O dünyada bitkiler vardır. Bir küçük çiçek bir taşın dibine saklanmıştır rüzgardan korunmak için. Küçük otlar biter ağaçların dibinde. Kahverenginin, yeşilin, sarının tonları ordadır. Çeşit çeşit bitkiler ve ağaçlar hep bir aradadır ormanda. O dünyada canlılar yaşar. Bir karınca katarı yol almaktadır çatlamış toprakta. Minicik bir örümcek, ağ yapmaktadır yapraklardan yapraklara. Rengarenk çiçekler arasında kaybolmuştur bir kelebek. Günlük kent yaşamında karşılaşıldığında yadırganan arılar, sinekler, böcekler hiç rahatsız etmez ormanda gezinirken insanları. Anlaşılmaz bile çoğu zaman varlıkları. Bir hışırtı duyar irkilir bazen insan. Bir kaplumbağa vardır meğer saatlerdir oturduğu kayanın dibinde. Kımıldamadıkça fark edilmez. Bir kertenkele süzülür kenardan. Yılanlar, fareler de vardır aslında, ama yanlışlıkla zarar vermediyseniz onlara, onlar da hissettirmez varlıklarını. Ormanlar kralı aslanı göremezsiniz ama, baş danışmanları kurnaz tilkiyle çakalın bir yerlerde olduğunu bilirsiniz. Çizgi filmlerimizin kahramanı haylaz sincaplar, sevimli tavşanlar, nazlı ceylanlar ve cıvıl cıvıl kuşların da derdi yoktur sizinle. Kentin bunalttığı anlarda hayal ettiğiniz, huzur bulmayı düşlediğiniz yer ormanlardır. Gözlerinizi kapatıp kendinizi hafif bir esintiye bıraktığınızda yeniden var olduğunuzu hissettiren doğanın müziği, onların eseridir. Bir kuşun cıvıltısı, bir kelebeğin kanat çırpışı, bir cır cır böceğinin tekrarlayan sesi, bir kaplumbağa hışırtısı, bir yılan tıslaması, bir tavşanın ayak seslerinin, yaprakların hışırtısının mükemmel uyumudur doğanın senfonisi. Ormanda hayat vardır capcanlı. Orman yangınlarıyla tümden yok olan bir yaşam vardır ormanda. O yüzden yetmez orman yangınlarını yüzölçümü hesabı ile anlatmak. O yüzölçümüne orman demek için geçen süreç ve kaybedilenler anlatılmalıdır tüm zorluklarıyla. Orman yangını yüzölçümü verilerek tanımlanamaz. Tanımlanmamalıdır. O yüzölçümünün her mm2 sinde bir nefes, bir can vardır. Canı yanarak ölen, neye uğradığını anlamadan kül olan canlar saklıdır o yüzölçümünde. Ve nereye gidebileceğini bilemeyen canlılar. Bu yüzden katliamdır yaşanan, orman yangını değil. Canlar yanıyorsa o yangında, katliamdır orman yangını da. Orman yangınları yüzölçümü ile anlatılmamalıdır. Söylenmelidir dosdoğru; azalan oksijenimiz, çalınan nefesimiz. Anlatılmalıdır kara dumanlarla kararan geleceğimiz. Ve ölen insanlarımız varsa bu yangınlarda görev uğruna, katliamdır orman yangınları da. SEÇTÝKLERÝMÝZ Tüm kayıplar anlatılmalıdır açık açık. Anlatılmalıdır orman yangınlarının yangın değil de bir katliam olduğu, herkes anlayana kadar. Ormanlarımız tüketilecek malımız mülkümüz değildir. Ormanlarımız hayattır. Ormanlarımız geleceğimizdir. Yarına dair umuttur ormanlarımız. Ormanlarımızın yüzölçümünden çok daha fazla şey ifade ettiği anlatılmalıdır bir an evvel. İnsan eliyle oluşturulacak binalar, yapılar için yüzölçümü yeterli bir ifade olabilir. Ama geçmiş zamanların armağanı ormanlar için yeterli değildir bu ifade. Orman yangınları katliamdır ve bunun bedeli yüzölçümü ile sınırlanamayacak kadar büyüktür. Ormanlar yalnızca yüzölçümünden ibaret değildir. O alanlara orman diyebilmek için geçen süreçte, doğada gelişen tüm olağanüstü olaylar anlatılmalıdır. Sarf edilen emekler bilinmelidir. Bu, geçmişe saygı için şarttır. O ormanlar yanarken yok olan canların hesabının sorulacağı, doğayı katletmenin vicdan muhasebesinin ağırlığı hissettirilmelidir mutlaka. Geleceğe olan umutları tüketmemek adına şarttır bu. Ulu Önder Atatürk Yeşil görmeyen gözler renk zevkinden mahrumdur. Burasını öyle ağaçlandırınız ki kör bir insan dahi yeşillikler arasında olduğunu anlayabilsin sözü ile orman varlığının ne denli önemli olduğunu yaptığı tüm örnek davranışlara ek olarak bir kez daha vurgulamıştır. Oysa şimdi orman vasfını yitirmiş araziler gibi terimler türetilmiştir. Günümüzde her şeyden çok daha önemli olan doğal değerlerimizin korunması gibi ilkeler sanki Ulu Önder Atatürk le birlikte terk etmiştir bizi. Orman yangınları tüm gerçekliği ile yansıtılmalıdır artık. Yetkililer Söndürdük bitti mi? sorusuna Hayır demelidir. Hayır. Çünkü o alanın her mm 2 si ile geçmişimiz de geleceğimiz de gitti ve bunun hesabı sorulacaktır diyebilmelidir. Sevgiyi bilen bizler, doğanın varlığının kıymet bilenleri olarak orman yangınlarına da kayıtsız kalmamalıyız. Yaşadığımız hayatı ve geleceği hak etmek istiyorsak, lütfen duyarlı olalım. Birey olarak üzerimize düşen özeni gösterelim. Çevremizdekileri, özellikle gençlerimizi ve çocuklarımızı bilgilendirmeye yönelik konuşmalar yapalım. Atatürk ü ve Cumhuriyeti anlatırken de anlatalım orman varlığının değerini. Ve Atatürk ün milli değerlere sahip çıkmakla ne demek istediğini. Türkiye Cumhuriyeti Devleti nin gençliği olmanın; taşıyla, toprağıyla, otuyla, yaprağıyla, böceğiyle, kedisi, köpeğiyle, balıkları ve deniziyle, tertemiz havasıyla ülkeye sahip çıkmak olduğunu anlatalım. Orman yangınlarına yönelik önlemler zincirinde, her zaman olduğu gibi muhtarlarımız öncelikli gruptur. Halkın bu konuda bilinçlendirilmesi için muhtarlıklar aracılığıyla düzenlenecek eğitimler çok önemlidir. Muhtarlıklar bünyesinde oluşturulacak gönüllüler, orman muhafaza memurları ile işbirliği içinde, erken uyarı sistemine yönelik çalışmalar yürütmelidir. Tatil için bulunduğunuz yerlerde bile muhtarlıklara ulaşıp anlatalım orman yangınları gerçeğini. Onların da tüm halkı bilgilendirmesini isteyelim. Bir kedinin, köpeğin çaresizliğine nasıl kayıtsız kalamıyorsak, orman yangınlarına da kayıtsız kalmayalım. Doğa ve çevreye yönelik çalışmalar yapan sivil toplum örgütleri başta olmak üzere, doğaya duyarlı, sevmeyi bilen, kendisine saygısı olan, ülkesine bağlı, geçmişine ve geleceğine borçlu kalmak istemeyen herkes, bu konuda yakınmaktan öteye giderek gerekli duyarlılığı göstermelidir. Kaynak: www.hayhaveder.org.tr 26 27

SEÇTÝKLERÝMÝZ SEÇTÝKLERÝMÝZ İnek Ne İster? Bizim süt ve buzağı istediğimiz bir inek, bizden ne ister? İnek öncelikle rutin bir hayat ister. Sağım zamanının, yem saatinin, hep aynı olmasını ister. İnek ani değişikliklerden hoşlanmaz. Bakıcı, yem, yer, hava değişiklikleri stres yaratır. Stres her türlü verimin azalması ve hastalıklara kapı açılması demektir. İnek, bakıcısından iyi muamele görmek ister. Özellikle sağıma giden inek, itilip kakılırsa sütü indirme problemiyle karşılaşır. Sütün alınamamasına, eksik alınmasına veya mastitise sebep olabilir. İnek, temiz ve kuru bir barınak ister. Yine sağım esnasında memelerin temiz ve kuru olmasını da ister. İneğin gününde en önemli bölümü, dinlenme ve geviş getirme zamanı oluşturur. Dinlenme alanlarının, yatak yerlerinin temiz, kuru ve konforlu olması gerekir. Konfor uygun ölçüleri, yumuşak bir yatak yerini ve havalandırma koşullarını kapsar. Olması gerekenden dar ya da kısa yatak yerleri, gereksiz şekilde konulmuş boyun demirleri, beton yatak yeri, havalandırma koşulları kötü olan dinlenme alanları, ineğe stres yaratır. Yukarıda söylediğimiz gibi yine sonuç; verim düşüklüğü ve hastalıktır. İnek tüketebileceği miktarda yem ister. Bu da yetmez. Kaliteli kaba yem ve uygun formülasyonda kesif yem ister. Uzun kesilmiş, odunlaşmış kaba yemleri sevmez. Mecburen yese bile yararlanamaz. Küflenmiş, kızışmış, yanlış fermantasyonla ekşimiş, bozulmuş silajları istemez. Karnı aç olsa bile yemez. Sonuçta döl verimi, süt verimi aksar. İnek, kendi istediği zaman, istediği miktarda yem yemek ve su içmek ister. Serbest bırakılırsa günde on bir kez yemliğe, on üç kez suluğa gider. Yemlikte yeterince mesafe ve yemini rahat yiyebileceği bir dizayn ister. Yeme ve suya kolay ulaşmayı ister. Su içmek için yirmi beş metreden daha fazla yürümek istemez. İnek çevre sıcaklığı 22 C nin üzerine çıktığında serinlemek ister. Bu koşulları sağlamamız gerekir. Doğal havalandırma yöntemleri, ortası açık çatılar ve çevrenin açık olması yeterli serinletmeyi sağlayamıyorsa, fanlar ve duşlar ile serinletme yapılması şarttır. Fanlar ineğin üstüne doğru açı yapacak şekilde, barınak içerisinde, çapının on katı aralığıyla dizilirler. Genellikle ineğin bastığı yerden üç metre yükseklikte olur. Yirmi iki derecenin üzerinde her zaman çalışır. Bunu desteklemek için, on beş dakikada bir üç dakika çalışan duş sistemi kurulur. Böylece; sıcakta kürkünü çıkarma şansı olmayan ineğe, serinlemesi için yardım etmiş, onu stresten kurtarmış oluruz İnek doğuma yaklaşan günlerde kendisi ve yavrusu için enerji ister. Doğumu takip eden günlerdeki süt verimi için de bu enerjiye çok ihtiyacı olacaktır. Normal yemleme düzeniyle sağlanamayan enerjiyi, doğum öncesi ve doğum sonrası takviye etmemizi ister. Bir profesyonel yardım olarak bugünlerde acil enerji destekleri, çinko, selenyum ve E vitamini gibi vitamin-mineral destekleri gerekir. İnek, eğer bir yerden bir yere nakledilmişse, ani hava değişikliğiyle karşılaşmışsa, alışma dönemi için yine bizden profesyonel yardım ister. Sindirimini rahatlatacak, enfeksiyonlara karşı vücut direncini arttıracak yem katkıları verirsek, alışma dönemi hasarsız bir şekilde aşılabilir. İnek, parazitler ve enfeksiyon hastalıklarla ilgili yardımlar ister. İç ve dış parazitlerle mücadelede uygun ilaçları, enfeksiyöz hastalıklara karşı uygun aşıları ona sunmamız gerekir. Bunların yanı sıra, başa gelebilecek problemleri önceden kestirip, geçmiş deneyimlerden yararlanıp, uygun besleme, uygun tohum kullanma gibi koruyucu hekimlik gereklerini yerine getirmemizi ister. İnek, ayağına zarar vermeyecek şekilde yapılmış yürüme yolları ve zeminler ister. Kuru ve temiz olma koşulu burada da söz konusudur. Yaşlandıkça ineklerin kalsiyum ihtiyaçları artar. Doğum öncesi D vitamini takviyesi ile kalsiyum metabolizması ayarlanabileceği gibi, doğum sonrası ağızdan kalsiyum ilaveleri ile ihtiyaçlar karşılanabilir. İnek, doğumunu yaptıktan sonra, her zamankinden fazla gözlerin üzerinde olmasını ister. Doğumunu takiben yorgunluk ve süt vermeye başlama yüzünden ineğin ihtiyaçları artar. İhtiyaç artışına ek olarak bağışıklık sistemi zayıflar. Bu günlerde ineği yakından izlemek, hatta her gün ateşini almak ve durumunu yakından gözlemek gerekir. Genel olarak hasta görünümlü müdür? Kulakları soğumuş mudur? Titreme var mıdır? Döl yolundan istenmeyen bir akıntı gelmekte midir? Yatıp kalkarken güçlük çekmekte midir? Özellikle doğumu takip eden 10 gün içerisinde, gözümüz ineğin üzerinde olursa başa gelecek olan problemler erken fark edilerek gerekli müdahale zamanında yapılır. İnek boynundan bağlı, kapalı, ışık görmeyen bir yerde bulunmak istemez. Boynundan bağlı olması zaten bir stres kaynağıdır. Bununla beraber kızgınlıkta olduğu sürede, yeterince kızgınlık belirtisi gösteremez. İnek kızgınlıktayken atlamak, daha çok hareket etmek, kızgınlık belirtilerini açıkça göstermek ister. Özet olarak; inekler çok şey ister. Biz de çok süt ve her yıl bir buzağı istiyorsak isteklerini karşılamak için çaba göstermeli, ne gerekiyorsa eksiksiz yapmalıyız. Kaynak:tarimmerkezi.com 28 29

SEÇTÝKLERÝMÝZ SEÇTÝKLERÝMÝZ Hayvancılık Sektörüne Ulusal Bakış H. Yalçın Köksal Uzman Veteriner Hekim Veteriner Hekimler Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Ülkemizde yıllardır süregelen, programsızlık bu gün artık tüm sektörlerde olduğu gibi hayvancılık sektörünü de içinden çıkılamaz bir noktaya taşımıştır. Beslenme konusunda kendisine yeter seviyelerde olduğu kabul edilen Ülkemiz, özellikle son 20 yıldır uygulanan dışa bağımlı politikalar nedeni ile büyük oranda geriye gitmiş ve bugün pek çok ürün dışardan ithal edilir hale gelmiştir. Buna paralel olarak hayvancılık genelinde, damızlıktan başlayarak, sperma, yem katkı maddeleri, yem hammaddeleri, ilaç ve ilaç hammaddeleri büyük oranlarda dışarıdan temin edilmek mecburiyeti ile karşı karşıya bırakılmıştır. Bunlar yetmezmiş gibi her işte olduğu gibi işin kolaycılığına kaçılarak, ırk ıslahı ve geliştirilmesi ile ilgili yatırımlara öncelik vermek için çalışılacağına hala yurt dışından hayvan ithalatı yapmak için uğraşılması son derece ibret vericidir. Mazileri, Cumhuriyetimizin ilk yıllarına dayanan ve kuruluş amaçları, bölgesel hayvancılığı geliştirmek, bölge insanına yetiştiricilikte örnek teşkil etmek ve ülke koşullarına uygun ırkları elde edip üretim ve istihdamı yönlendirip artırmak olan Tarım İşletmeleri, ilerleyen yıllarda kuruluş amaçlarından uzaklaştırılmış, siyasi iktidarların arpalığı haline getirilmiş, oy avcılığı uğruna, kalifiye eleman istihdam etmek yerine yandaşlarına peşkeş çekilmiş, adeta üretim dışı ticari bir işletme haline getirilmeye çalışılmış ve de bu yapılırken de son derce kötü yönetilerek hantal, üretkenlikten uzak ve ekonomi sırtında taşınamaz bir kambur haline getirilmişlerdir. Daha sonrada tüm bunlara sebebiyet veren siyasi erk, özelleştirme adı altında hesap kitap yapmadan bu kuruluşlardan kurtulmaya çalışarak bu işletmeleri yok pahasına elden çıkartmışlar ve güya kendi akıllarınca bu yüklerden kurtulduklarını sanmışlardır. Bunlar olurken, o tesislerin yerine konmasının bir daha mümkün olamayacağı, işsizlik ve göçleri tetikleyeceği hiç hesap edilmemiş, sadece arsa olarak dahi çok kıymetli olan işletmeler özel sektöre devredilmiş, bu devir yapılırken işletmelerin kuruluş amaçlarına uygun olarak kullanılması dahi koşula bağlanmamıştır. Bunun en çarpıcı örneği Et ve Balık Kurumu Genel Müdürlüğü ve aynı alan içerisinde olan Ankara Et Kombinasının yerinde bugün alış veriş merkezlerinin yükselişidir. Bu sayede bilerek veya bilinçsizce halk sağlığı ile oynanarak Türkiye Cumhuriyeti nin başkenti olan Ankara halkı kontrolsuz ve kaçak et tüketme zorunda bırakılmışlardır. Et ve Balık Kurumlarının dışında Süt Endüstrisi Kurumuna bağlı işletmeler ile Şeker şirketlerinin de heba edilişleri maalesef tüm ilgililerin gözleri önünde gerçekleştirilmiştir. Hiç kimse bu sektörün içindeki milyonlarca hayvan yetiştiricisinin, şeker pancarı üreticisinin ne olacağını düşünmemiş ve hatta vicdan muhasebesi dahi yapmamıştır. ABD ve AB Ülkelerinin ülkemiz insanı üzerinde oynadığı oyun ortada iken, dışarıdan alınacak bir miktar krediyi tehlikeye atmamak uğruna ülke insanlarımızın geleceği ipotek altına alınarak işsizlik ve göç önü alınamaz boyutlara ulaştırılmıştır. Bugün büyük metropollerimizde yaşanan göçün ve olumsuz neticelerinin altındaki gerçeklerin başında insanlarımızın kendi bölgelerindeki iş olanaklarının ellerinden alınması yatar. Tüm bu gerçeklere kafa yorup, çare bulmak zorunda olan mercilerin İstanbul a girişi vizeye bağlamak gibi insan onur ve hakları ile taban tabana zıt bir fikir beyan etmeleri ise gerçekten son derece acıdır. Ülkemizin geleceği her alanda olduğu gibi, ilgilisi olduğumuz hayvancılık alanında da derhal ulusal çıkarlarımız doğrultusunda tedbirler almaktan geçer. Tüm dünya ülkeleri teşhis ve tedavi laboratuarlarını geliştirme yarışına girmişken bizim elimizdeki laboratuarları dahi kapatma yoluna gitmemiz, hayvan ve dolayısı ile insan sağlığı açısından bir kâbustur. Bu açmazlardan kurtulmanın yolu yeniden yapılanmadan geçer. Bu yapılanmanın birinci koşulu ülke kaynaklarının iyi tespit edilerek, bu kaynaklara sahip çıkılmasıdır. Ar-Ge çalışmalarına yeterince önem verilerek, 7 coğrafi bölgemizin her birisinin ayrı ayrı kendi içerisinde iklim ve tabiat koşulları değerlendirilerek bölgeye en uygun ırk ıslahlarına acilen girişilmesi, suni tohumlama laboratuar ve istasyonlarının geliştirilmesi, sektörde istihdam edilecek personelin eğitimine öncelik verilmesi, bunların yanı sıra sektörün lokomotifi durumunda olan ve gerçek amacına yönelik çalıştırıldığında önemli bir istihdam kaynağı olan işletmelerin tekrar canlandırılarak sektöre kazandırılmaları önemlidir. Bununla beraber koruyucu hekimliğe önem verilmesi, gerekli ekipman ve laboratuarların çalıştırılması, tedavi hekimliğine yapılan harcamaları asgariye çekebileceği gibi aynı zamanda hammadde açısından dışa bağımlı olan ilaç sektörünün döviz harcamaları konusunda da tasarruf sağlayacaktır. Yıllardır yurt dışından ithal edilerek ülke koşullarına uydurulmasına çalışılan canlı hayvan ithalatı yolu ile bir yerlere varılamadığı gerçeği göz ardı edilmemelidir. Üretici bilinçlendirilmeli, kooperatif çalışmalarına hız verilmeli, ancak bu noktada kooperatiflerin iyi denetlenerek amacı doğrultusunda çalışmalarına yön verilmelidir. Tarım Bakanlığının yeniden organizasyonunda Hayvan Bakanlığı ayrı olarak ihdas edilmeli, bunun neticesi olarak 1985 yılında dağıtılan Veteriner teşkilatlarının da acilen yeniden yapılandırılması gerekmektedir. Halen uygulanmakta olan her köye bir hekim gibi alt yapısı oluşturulmamış, görevlendirilen kişilerden sadece yönlendirici niteliğinde hizmet beklenen ve hekimlik yetkilerinin dahi kullandırılamadığı uygulamalardan netice alınmasını beklemek, en iyimser düşünce ile kendimizi aldatmadan öteye gitmeyecek çalışmalardır. Programlama çalışmaları yapılırken hesapların günü kurtarmak için değil, geleceği garanti altına alacak tarzda etraflı ve gerek ülke şartlarını ve gerekse dünya gerçeklerini ve gelişen teknolojiyi göz ardı etmeden reel verilere dayandırılması gerekmektedir. 30 31

FARUK AKIN HOCAMIZI KAYBETTİK! Prof. Dr. Med. Vet. Faruk AKIN (1938-2007) 1938 yılında doğan Prof. Dr. Faruk Akın, 1962 yılında Ankara Üniversitesi Veteriner Fakültesi nden mezun olmuştur. Mezuniyeti sonrasında 1962-1963 yılları arasında, Tarım Bakanlığı Bafra Karaköy Harasında 5 ay süreyle Veteriner Hekim olarak görev yapan Sayın Akın, 1963 yılında Ankara Üniversitesi Veteriner Fakültesi I. Şirurji Kürsüsü Asistanı olmuş ve 1967 yılında da doktorasını tamamlamıştır. 1974 Yılında doçent ünvanı alan sayın Akın, 1979 yılında da aynı dalda Profesör kadrosuna atanmıştır. 26 Ocak 2005 yılında emekliye ayrılan Prof. Dr. Faruk Akın, veteriner hekimliği alanında Kral Faruk olarak anılmaktaydı. Binlerce veteriner hekimin, fakültelerdeki birçok akademisyenin anılarıyla dillerinden düşüremedikleri Prof. Dr. Faruk AKIN, fakülte yaşamında bilimsel çalışma aşkıyla dopdolu, yeniliklere açık, çevresindekileri de bu şekilde yönlendiren onlarca kitap, yüzlerce araştırma makalesiyle bilime ve meslektaşlarına katkıda bulunan, emekliliğinde dahi çabalarını sürdüren; yeri doldurulamayacak bir hocamızdı. Saygı değer hocamız 26.07.2007 günü vefat etmiştir. Anma töreni 27 Temmuz 2007, saat 11.00 de Ankara Üniversitesi Veteriner Fakültesi nde yapıldı. Kocatepe de kılınan cenaze namazından sonra Karşıyaka ya defnedildi. Veteriner Hekimliği eğitim ve öğretiminde saygın bir yer edinen ve son derece sevilen, bir Ekol sahibi olan Prof. Dr. Faruk Akın ı; Kral Faruk hocamızı asla unutmayacağız.