Ismail Mutlu - Hanımlara Fetvalar. www.cepsitesi.net



Benzer belgeler
TALAK (ERKEĞİN BOŞAMA HAKKI)

Orucun tutulacağı günler olduğu gibi tutulmayacağı günlerde vardır. Resûlüllah sav bizzat bunu yasak etmiştir.

Anlamı. Temel Bilgiler 1

Allah Kuran-ı Kerim'de bildirmiştir ki, O kadın ve erkeği eşit varlıklar olarak yaratmıştır.

3. Farz Dışında Yaptığı İbadetler

Evlenirken Nelere Dikkat Edilmeli?

Eski Mısır Hukuku: Koca bazı şartlar altında birden fazla kadınla evlenebilirdi

Yazar= Soner DUMAN. Soru:

Hulle'nin dayanağı âyet ve hadistir.

"Ey insanoğlu, sizi bir tek nefisten yaratan ve ondan eşini yaratıp ikisinden birçok erkekler ve kadınlar üreten Rabbinizden korkun" (Nisa Süresi :1)

SEÇİM VE GEÇİM Perşembe, 31 Ekim :31

AİLE: HAYATA AÇILAN PENCERE

Orucun Manevi Hayatımıza Katkıları

AİLE KURMAK &AİLE OLMAK

Mehir hakkında Dinimizin Bildirdikleri

İslam Hukukunun kaynaklarının neler olduğu, diğer bir ifadeyle şer î hükümlerin hangi kaynaklardan ve nasıl elde edileceği, Yemen e kadı tayin edilen

İLİ : GENEL TARİH : Hazırlayan: Din Hizmetleri Genel Müdürlüğü

NAFAKA. Nafakasının yiyecek sınıfları ekmek veya un, tuz, yağ, sabun, odun ve her ihtiyaçta kullanılmak üzere laz

FIKIH KÖŞESİ YAZILARI Zekât ve Fitre Müslümanlar zekât ve fitrelerini şahıslardan ziyade kuruluşa verebilir mi? Zekât ve Fitre ibadetleri, sosyal

ÇANAKKALE İLİ GELİBOLU İLÇE MÜFTÜLÜĞÜ 2016 YILI 1. DÖNEM (OCAK-ŞUBAT-MART) VAAZ VE İRŞAD PROGRAMI

Resulullah ın Hz. Ali ye Vasiyyeti

Gıybet (Hadis, Tirmizi, Birr 23)

İÇİNDEKİLER. Maide Suresi 116 Ve 117. Ayetlerinin Manası Nedir? Teveffi Kelimesi Ve Arap Dili. Teveffinin Manasıyla İlgili Hodri Meydan

Veda Hutbesi. "Ey insanlar! " Sözümü iyi dinleyiniz! Biliyorum, belki bu seneden sonra sizinle burada bir daha buluşamayacağım.

1. İnanç, 2. İbadet, 3. Ahlak, 4. Kıssalar

CİHADA DENKTİR Evet, içinde savaş olmayan bir cihad var ki hac ve umredir Küçüğün, büyüğün, zayıfın, kadının cihadı hac ve umredir.

Rahmân ve Rahîm Ne Demektir?

İmam-ı Muhammed Terkine ruhsat olmayan sünnettir der. Sünnet-i müekkededir.[6]

Ümmü Kühhâ. Burak tarafından yazıldı. Çarşamba, 09 Eylül :26

7- Peygamberimizin aile hayatı ve çocuklarla olan ilişkilerini araştırınız

Recep in İlk Üç Orucunun Fazileti

dinkulturuahlakbilgisi.com KURBAN İBADETİ Memduh ÇELMELİ dinkulturuahlakbilgisi.com

Buyruldu ki; Aklın kemali Allah u Teâlâ nın rızasına tabi olmak ve gazabından sakınmakladır.

İsimleri ilk önce Berre idi, Zatı saadetleri ile evlendikten sonra ismini değiştirip Meymune koydular.

Siz, Kimi Seviyorsunuz? Perşembe, 07 Ekim :38

TEOG 2. MERKEZİ ORTAK SINAVLAR DİN KÜLTÜRÜ ve AHLAK BİLGİSİ DERSİ BENZER SORULARI

Genç Kız ve Erkeklerin Evlilik Algısı

Muhammed -sallallahu aleyhi ve sellem-'in hayatında kadının yeri. Prof. Dr. Hamid bin Mahmud Sufrata (GSM : )

ALEMLERİN EFENDİSİ NİN (SAV) DİLİYLE ORUÇ

HZ. PEYGAMBER (S.A.V) İN HOŞGÖRÜSÜ VE AFFEDİCİLİĞİ

TAKVA AYI RAMAZAN TAKVA AYI RAMAZAN. Rahman ve Rahim Allah ın Adıyla

11. Kullara rızık olması için birbirine girmiş, küme küme tomurcukları olan uzun boylu hurma

KURAN YOLU- DERS 3. (Prof.Dr. Mehmet OKUYAN ın Envarul Kuran isimli 3 no lu dersinin ilk 50 dakikasının özeti)

M VE NAZARDAN KORUNMA VE KURTULMA YOLLARI. lar aha beteri. dir veya 7 2. Y. 4. a bakarak " " dersek h 6. olarak sadaka verme.

Kur an-ı Kerim i Diğer Kutsal Kitaplardan Ayıran Başlıca Özellikleri

NAMUSA SALDIRI. Namusa saldırı fiillerini ana hatları ile şu şekilde toplamak mümkündür:

AİLEYE MUTLULUK YAKIŞIR! HAYAT SEVİNCE VE SEVİLİNCE GÜZEL

Avusturya Mutlu Aile Destek ve Danışmanlık Projesi

1.Birlik ilkesi: İslam inancına göre bütün varlıklar, bir olan Allah tarafından yaratılmıştır.

Kurban Nedir Ve Niçin Kesilir?

Bir gün Hz. Ömer (r.a) camiye giderken bir çocuğun da acele acele camiye gittiğini görür. Hz. Ömer (r.a):

Kur an ın Bazı Hikmetleri

Kadınların Dövülmesi. Konusuna Farklı Bir Bakış. (Nisa [4] 34)


Rahmet Ayı RAMAZAN Pazar, 07 Haziran :17

ICERIK. Salih amel nedir? Salih amelin önemi Zekat nedir? Zekat kimlere farzdır? Zekat kimlere verilir? Sonuc Kaynaklar

Bir selam ile selamlandığınızda ondan daha iyisiyle veya aynısıyla selamı alın (Nisa 86)

T.C. HACETTEPE ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ARAŞTIRMALARI ENSTİTÜSÜ TEZLİ YÜKSEK LİSANS PROGRAMI TÜRKİYAT ARAŞTIRMALARINDA YÖNTEM VE TEKNİKLER SEMİNERİ

BYK & ŞYK DERSLERİ. Yaptıklarına karşılık olmak üzere kendilerine nice sevindirici ve göz aydınlatıcı nimetler saklandığını hiç kimse bilemez.

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

NİÇİN EVLENMEDEN ÖNCE İNSANIN KENDİNİ TANIMASI ÇOK ÖNEMLİDİR? YA DA KENDİNİ TANIMAK NEDİR?

İbadetin Manası ve Çeşitleri

Kolaylaştırınız, güçleştirmeyiniz, müjdeleyiniz, nefret ettirmeyiniz. Buhârî, İlm, 12; Müslim, Cihâd, 6.

1)Verilen bilgiler, Hz. Muhammed'in (SAV) özellikleri ile aşağıdaki seçeneklerin hangisinde doğru olarak eşleştirilmiştir?

Faiz Parasıyla Yapılan Evde Namazın Hükmü

Kur an ın varlık mertebelerini beyan eder misiniz ve ilahi vahiyde lafızların yerinin ne olduğunu

UMRE YAPMANIN FAZİLETİ

M. Sinan Adalı. Eski zamanlarda yaşamış peygamberlerin ve ümmetlerinin başlarından geçen ibretli öyküler, hikmetli meseller

3 Her çocuk Müslüman do ar.

Kur ân ın Ticârî Yol Haritası Cuma, 06 Ekim :47

Sabah akşam tevâzu içinde yalvararak, ürpererek ve sesini yükseltmeden Rabbini an. Sakın gâfillerden olma! (A râf sûresi,7/205)

Rahman ve Rahim Olan Allah ın Adıyla HZ HATİCE İLE EVLİLİĞİ

M. Sinan Adalı. İllustrasyonlar: Sevgi İçigen. yayın no: 114 NASIL MÜSLÜMAN OLDULAR? / 2

Aynı kökün "kesmek", "kısaltmak" anlamı da vardır.

Hz.Resulüllah (SAV) den Dualar

Okul Başarısı Anne Babalardan Dualar İster (2) Perşembe, 06 Aralık :11. Dualar Beddualar

Kırk Hadiste Aile ÖN-ARKA KAPAK PANTONE 258 C PANTONE 8100 C BLACK

Soru: Kimlerin fitre vermesi gerekir? Hangi ürünlerden verilebilir?

Toplumsal hayatta huzurun temelleri

Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki: Aşure Günü zerre kadar sadaka veren kimseye, Allahü teâlâ Uhud dağı kadar sevap verir. [Şir a]

KUR AN NEDİR? Kur an Dosdoğru Yola İleticidir

Asiye Türkan MÜ MİNLERİN ANNESİ HZ. AİŞE

GENEL YAYIN YÖNETMENÝ VE SORUMLU YAZI ÝÞLERÝ MÜDÜRÜ TALÝP ARSLAN

Edeb Ya Hu! Cumartesi, 03 Ocak :31

Yayınevi Sertifika No: Yayın No: 220 HALİM SELİM İLE 40 HADİS

HADDİNİ BİLMEMEK YA DA İSTİDRAC

Nesrin: Ahmet! Ne oturması! Daha gezecek birçok mağaza var, sen oturmaktan bahsediyorsun.

Yaratanlar arasında şerefli bir yere sahip olan insanın yaşam hakkı da, Allah tarafından lutfedilmiş bir temel haktır.

Mekki ve Medeni Ayetler arasindaki fark...

Kadın ve Yönetim Hakkı

TİYATRO MAĞARA ARKADAŞLARI (Bayan Versiyonu) Ali Ahmed BÂKESİR Karakterler ZÜLEYHA HATİCE MERYEM

Allah a Allah (ilah,en mükemmel, en üstün,en yüce varlık) olduğu için ibadet etmek

KURAN I KERİMİN İÇ DÜZENİ

Seyyid Abdülkadir Geylâni hazretleri küçük yaşta iken, annesinden Bağdat a giderek ilim öğrenmesi için izin ister.

1BİLGE SOYAK ORTAOKULU

Âyette: İnsanın ancak çalışması vardır. [1]mûcibince;insanın önemi,ürettiği çalışması ile orantılıdır.

ISBN :

İnsanın çalışmaktaki gayesi ne olmalıdır? Neye ne kadar çalışmalıdır? Bu konuda önceliklerini belirlerken nelere dikkat etmelidir?

Senin için gelmesi mukadder olan şeylere hırs göstermen yersizdir. Senin için olmayan, başkasının hakkı olan şeylere, hasret çekmen yakışıksızdır.

Ümmü Rumân (r.a) Burak tarafından yazıldı. Çarşamba, 09 Eylül :32

Transkript:

Ismail Mutlu - Hanımlara Fetvalar www.cepsitesi.net Hz. Ademle başlayan iman küfür mücadelesi, asrımızda da bütün şiddetiyle devam etmektedir. Geçmiş asırlarda olduğu gibi, bu asırda da iman küfre galip gelecek, kafirler istemeseler de Allah nurunu tamamlayacaktır. Nitekim asrın ikinci çeyreğinde Allah demek suçken, küfür cereyanı her tarafı istila etmişken, başta Allah'ın inananlara vaad ettiği yardım sayesinde ve inananların hayatlarını hiçe sayıp, ölümü bir terhis tezkeresi görerek yaptıkları kararlı mücade sonucunda, iman kalplerde kök salmış, Allah'a şükür pekçok imanlı kadro yetişmesini netice vermiştir, iman kalplerde kökleşince, imanın gereği olan amelin kapısını

açmıştır, imanı kuvvetlenen insanlar bu defa iman ettikleri Zatın kendilerinden neler istediğini, nimetlerine karşı Ona nasıl teşekkür edeceklerini araştırmaya, sormaya başlamışlardır. Iman hayata aksetmiştir. Zaten imanın fonksiyonu da inananları Allah'ın emir ve yasaklan istikametinde yaşatmak değil midir? iman, inananların hayatına yön vermeye başlayınca, pekçok meslektaşımız, Islamiyetin hayatla ilgili pirensiplerini anlatan kitaplar yazdılar. Bu kitapların her birisinin kendi çapında çok mühim hizmetler ifa ettiklerinde şüphemiz yoktur. Biz de bu kervana dahil olmak için, Hanımlara Fetvalar ismini verdiğimiz elinizdeki mütevazi kitabı hazırladık. Hanımlara Fetvalar, "Günümüzün meseleleri" ismiyle başlattığımız serinin dördüncü kitabı. Bu serinin diğer üç kitabı Faiz Ticaret, Oruç Zekat, Evlilik Aile ve Boşanma'du. Bizim bu serideki hedefimiz, "Doğru Islamiyeti" ortaya koymaktır. Çünkü bizler eğer doğru Islamiyeti ortaya koyabilir ve Islamiyete layık doğruluğu şahsımızda yaşayabüirsek, diğer dinlerin mensuplarının guruplar halinde Müslüman olacaklarında şüphe yoktur. Bir diğer hedefimiz, islam hukukunun donuk olmayıp her asra yetecek kadar geniş olduğunu, fıkıh kitaplarında yer alan ve kendi şart ve zamanlan için verilen bazı fetvaları, günümüz şartlarında yeniden ele almanın Islama ters olmayıp, bilakis zaman ilerledikçe gençleşen Islamiyetin ruhuna uygun olduğu şuurunu vermektir. Üçüncü bir hedefimiz de, dört hak mezhebin varlığının mü1minler için nasıl bir rahmlete ve kolaylığa sebep olduğunu, "Dört mezhebin dördü de haktır" diyen insanların "illa da şu mezheb doğrudur" diyerek Islamiyeti kendilerine zorlaştırmalarının yanlış olduğunu, mensup olduğumuz mezhebe ters de olsa, yerine göre dört hak mezhepten birisinin görüşüyle amel etmenin dinimize göre bir mahzuru olmadığını göstermek, yani cahillikten kaynaklanan mezhep taassubunu kırmaktır. Evet, "Günümüzün Meseleleri" serisinden

çıkan kitaplar sadece bir mezhebin görüşüne göre hazırlanmış eserler değildir. Zaman zaman dört hak mezhebin görüşlerine de yer verilmiş, görüşlerin delilleri incelenmiş, bunlar içerisinde sağlam delillere dayanmak şartıyla, günümüze en uygun olan görüş fetva olarak tercih edilmiştir. Sizleri Yayınevimizin üçüncü kitabı olan Hanımlara Fetvalar isimli eserimizle baş başa bırakıyoruz. Gayret bizden tevfık ve hidayet Allah'tandır. BİRİNCİ BÖLÜM İSLAMIN KADINA VERDİĞİ DEĞER Hz. Muhammedi (a.s.m.) buyuruyor ki: "Kimin kız çocukları bulunur da, bunları diri toprağa gömmez, onlara zulmetmez, erkek çocuklarını onlara üstün tutmazsa, Allah o kimseyi Cennetine koyar." "Çocuklarınız arasında adaletli davranın. Eğer ben birini üstün tutacak olsaydım, kız çocuklarını üstün tutardım." Hz. Havva kaburga kemiğinden mi yaratıldı? Yüce Allah, yeryüzünde kendisi adına tasarruf etmesi için halife olarak Hz. Adem'i, sonra da ona eş ve arkadaş olarak Hz. Havva'yı yarattı. Kur'anı Kerimde Hz. Adem'in topraktan yaratıldığı bildirilmekle beraber, Hz. Havva'nın neyden ve nasıl yaratıldığı hususunda hiçbir bilgi yer almamaktadır. Bu hususta eskiden beri gelen bilgi ise Hz. Havva'nın Hz. Adem'in kaburga kemiğinden yaratılmış olmasıdır. Acaba bu bilgi doğru mu? Gerçekten Allah Hz. Havva'yı Hz. Adem'in kaburga kemiğinden mi yarattı? Meseleye Allah'ın kudreti açısından bakıldığında inananların nazarında böyle bir yaratılışın hiç de zor olmadığı kesindir. Kainatı hiç yoktan vareden, Hz. Adem'i topraktan yaratan, Hz. İsa'yı babasız dünyaya getiren, insanı bir damla sudan yaratan Allah, elbette Hz. Havva'yı da Hz. Adem'in kaburga kemiğinden yaratabilecek kudrete sahiptir. Fakat meseleye dikkatli bir nazarla bakıldığında, Hz. Havva'nın Hz. Adem'in kaburga kemiğinden yaratılmış olduğu hususu pek de sıhhatli görünmemektedir. 17

Kanaatimize göre Hz. Havva'nın Hz. Adem'in kaburga kemiğinden yaratıldığı fikri israiliyattır. Üzülerek belirtelim ki, gerek bazı ayetlerin tefsirine, gerekse hadislerin izahına israiliyat karışmıştır. Yahudi ve Hıristiyan alimleri, bilgileriyle birlikte Müslüman olmuşlar, Müslüman olduktan sonra da Tevrat ve İncil'den kıssalar anlatmaya devam etmişlerdir. Başlangıçta bunlar ehemmiyetsizliğinden dolayı tenkid edilmeden birer hikaye olarak dinlenmiştir. Fakat zaman içerisinde bu hikayelerden her birisi doğru olarak kabul edilmiş, asılsız hikayeler ayetlerin tefsirine, hadislerin izahına katılmıştır.1 işte Hz. Havva'nın Hz. Adem'in kaburgasından yaratılmış olduğu meselesi de bu nevi israiliyattandır. Değiştirilmiş Tevrat'tan kaynaklanmaktadır. Tevrat'ta Hz. Havva'nın yaratılışı şöyle anlatılır: "Ve Rab Allah, insanı kendi suretinde yarattı. Onları erkek ve dişi olarak yarattı."2 "Ve Rab Allah, Adem'in üzerine derin bir uyku getirdi. Ve o uyudu. Ve onun kaburga kemiklerinden birini aldı ve yerini etle kapladı. Ve Rab Allah, Adem'den aldığı kaburga kemiğinden bir kadın yaptı ve onu Adem'e getirdi. Ve Adem dedi: Şimdi bu benim kemiklerimden kemik ve etimden ettir. Buna 'nisa' denilecek, çünkü o insandan alındı."3 işte Hz. Havva'nın Hz. Adem'in kaburga kemiğinden yaratıldığı ile ilgili islam kaynaklarında yer alan bilgilerin kaynağı Tevrat'taki bu cümlelere dayanmaktadır. Nitekim Taberi, tefsirin 1. Muhakemat, s. 16. 2. Tevrat, Tekvin, 1:27. 3. Tevrat, Tekvin, 1:2123. 18 de Ibni Ishak'tan gelen bir rivayette buna dikkat çekmektedir. O da şudur: "Hz. Havva'nın yaratılışına dair islam kaynaklarında yer alan Tevrat'ınkine benzer ifadeler, ehli kitap alimlerinden işitilmiştir. Bu izahlar onların kanaatidir. İşin doğrusunu ancak Allah bilir."4

Bazı müfessirlerin Tevrat'ta yer alan bu bilgiyi doğru olarak kabul etmelerinin sebebi, sanırız Hz. Adem ve Havva'nın yaratılışı ile ilgili olan, fakat tafsilat vermeyen Nisa Suresinin 1. ayeti kerimesi ve zahiri manası esas alınan bir hadisdir. Önce ayeti kerime üzerinde duralım, sonra da bahsi geçen hadisi izah edelim. Ayet şu mealdedir: "Ey insanlar! Sizi birtek insandan yaratan, ondan da onun eşini vücuda getiren, o ikisinden pekçok erkekleri ve kadınları türetip yer yüzüne yayan Allah'tan korkun."5 Görüldüğü gibi burada Hz. Havva'nın Hz. Adem'in kaburga kemiğinden yaratıldığı ifade edilmemektedir. Havva'nın kaburga kemiğinden yaratıldığım söyleyenler bu manayı "ondan" manasına gelen "minha" dan çıkarmaktadırlar. Oysa "Bu ifade Hz. Adem'den demek olabileceği gibi, Hz. Adem'in yaratıldığı asıl madde veya Hz. Adem'in nev'inden, yani insan, olarak manasına da gelebilir" diyen alimler de vardır. Bunların başında Ebu Müslim elisfahani gelir.6 Bu görüşü destekleyen alimlerden birisi de Buhari'yi şerheden Ayni'dir. Kur'anı Kerim'de Hz. Havva'nın kaburga kemiğinden yaratıldığını ifade eden hiçbir açıklama olmadığı halde onun cinsin 4. Tefsirü'tTaberi, 5:516. 5. Nisa Suresi, 1. 6. Hüseyin Cisri, Bisalei HamitUye, s. 299. 19 den, yani insan olarak yaratıldığım kuvvetlendiren birkaç tane ayeti kerime vardır. Mesela Rum Suresinde şöyle buyurulur: "Yine Onun ayetlerindendir ki, size hemcinslerinizden kendilerine ısınacağınız eşler yaratmış, aranıza muhabbet ve merhamet vermiştir." Nahl Suresinin 72. ayeti de şu mealdedir: "Allah sizin için kendi cinsinizden eşler, eşlerinizden de oğullar ve torunlar yarattı." Şura Suresinde de "O size kendi cinsinizden eşler ve hayvanlarınızdan çiftler yarattı ki, sizi böylece çoğaltmaktadır" buyurulmuştur. Her üç ayeti kerimede de

geçen nefislerinizden demek olan "min enfusiküm," "mincinsiküm" yani "cinsinizden" manasına gelmektedir. Tevbe Suresinin 128. ayetinde de "min enfusiküm," kelimesi içinizden manasına gelmektedir. Ayetin meali şöyledir: "Ey insanlar, size kendi içinizden öyle bir peygamber geldi ki..." Elmalılı Hamdi Yazır da A'raf Suresinin 189. ayetinde geçen "Huvellezi halakaküm min nefsin vahidetin ve ceale minha zevceha" ayetine "O odur ki, sizi birtek nefisten yarattı, eşini de ondan yaptı ki gönlü buna ısınsın" diye meal vererek bu manayı kuvvetlendirmiştir. Ayetin tefsirinde de şöyle der: "Allah onun eşini de ondan, onun cinsinden kıldı ki, o erkek nefis, o dişi eşine sükun etsin."7 Evet, "ondan yarattı" demek, illa da onun bir parçasından manasına gelmez. Onun cinsinden, onun yaratıldığı asıl maddeden manalanna da gelir. 7. Hak Dini Kur'an Dili, 4:2351. 20 Bu konudaki hadis ise Ebu Hüreyre'nin Peygamberimizden rivayet ettiği şu hadistir: "Kadın kaburga kemiğinden yaratılmıştır. O, memnun olacağın şekilde dosdoğru devam edemez. Eğer ondan faydalanmak istiyorsan, bu eğri haliyle de faydalanabilirsin. Tam arzuna göre düzeltmeye kalkarsan, onu kırarsın. Onun kırılması ise boşanmasıdır."8 Bu hadiste de Hz. Havva'nın kaburga kemiğinden yaratıldığına dair açık bir ifade yoktur. Nitekim Buhari'yi şerheden Ayni hadisde maddi bakımdan Havva'nın kaburga kemiğinden yaratıldığına dair açık bir ifade olmadığını söyler.9 Eğer hadisin Arapçasında geçen "Hulikna min dıl'in" ifadesine kadının maddeten kürek kemiğinden yaratıldığı manasını verirsek, "hulikal insanü min acelin"10 ayetine de "insanoğlu aceleden yaratıldı" manasım vermemiz gerekir. Oysa bu ayeti kerime insanın acelecilikten yaratıldığı manasına gelmez, insanın karekterinde acelecilik olduğunu ifade eder. Dolayısıyla yukarıdaki hadis de kadının maddeten

kaburga kemiğinden yaratıldığı manasına gelmez. Kadının nazik yaratılışlı olduğunu, çabuk kırılacağını ifade eder. Nitekim bu hadis başka raviler tarafından başka kelimelerle de rivayet edilmiştir. O rivayetlerden birisinde bu manaya gelir. Meali şöyledir: "Kadın kürek kemiği gibidir, onu doğrultmaya çalışırsan kırarsın, ondan faydalanmak istersen o eğri haliyle de faydalanabilirsin."11 8. Müslim, Rada': 59. 9. Umdetü'lKari, 7:314. 10. Enbiya Suresi, 37. 11. Buhari, Nikah: 79 Müslim, Rada: 65 Timizi, Talak: 12. 21 Evet, Peygamberimiz bu hadislerinde kadınların her bakımdan nazik ve hassas olarak yaratıldıklarına, ince ruhlu olduklarına, kızmaya, bağırmaya, sert çıkmaya gelmeyeceklerine dikkat çekmiştir. Onlara tavsiyede bulunurken, bir şey yapmalarını isterken yaratılış durumlarını nazara almak gerektiği, zoraki düzeltmeye çalışmanın huzursuzluklara sebep olacağı, hatta boşanmayı dahi netice verebileceği gerçeğini ikaz etmiştir. Kadına nezaketle muamele etmeyi, mümkün mertebe kırmamayı ve incitmemeyi tavsiye etmiştir. Mevdudi, bir eserinde konu ile ilgili olarak şöyle diyor: "Hz. Havva'nın kürek kemiğinden yaratıldığı düşüncesine ait bir küçük ip ucu Kur'anı Kerim'de olmadığı gibi, hadiste geçen ifadede de bu mana yoktur. Bu rivayet lsrailoğullanndan nakledilerek Müslümanlar arasında yayılmış ve nice büyük zatlar bunu sadece kabul etmekle kalmamışlar kitaplarına bile almışlardır."12 Netice olarak şunu söylemek isteriz: insanı başlangıçta hiç yoktan, sonra da bir damla sudan yaratan Yüce Rabbimiz, kadını Hz. Adem'in kaburga kemiğinden yaratma kudretine elbette sahiptir. Fakat Hz. Havva'nın Hz. Adem'in kaburga kemiğinden yaratıldığına dair Kur'an'da hiçbir açıklama yoktur. Hadislerde de buna delil olacak veya bu manayı kuvvetlendirecek hiçbir açıklama bulunmamaktadır. Hz. Adem'i topraktan yaratan Allah'ın,

Havva Validemizi neyden yarattığını bilemiyoruz. Onun kaburga kemiğinden yaratmış olabileceği gibi, Hz. Adem gibi onu da topraktan yaratmış olabilir. Veya başka bir maddeden yaratmıştır. Bu konuda doğru olanı Allah bilir. 12. Mevdudi, Meseleler ve Çözümleri, 3: 55, 56. 22 Cahiliyye Devrinde kadın Islamiyetin kadını nereden nereye getirdiğinin iyi anlaşılabilmesi, kadının Islamiyetten önceki durumunun bilinmesiyle mümkündür. Bunun için, islamiyetin kadına kazandırdıkları haklara geçmeden önce Cahiliyye Devrinde kadının durumunu ele alacağız. Kız çocuklarını diri diri toprağa gömüyorlardı Cahiliye Devrinin en büyük vahşetlerinden birisi, hiç şüphesiz kız çocuklarının diri diri toprağa gömülmesiydi. Bu devirde, kız çocuklarına hiçbir değer verilmezdi. Kız çocuğu doğurmak anne için "yüz karası" sayılırdı. Hanımı doğum yapacak olan erkek insanlardan saklanırdı. Eğer çocuk erkek olursa, sevinerek ortaya çıkardı. "Kızın oldu" haberi verildiğinde ise, bu haberi alanın içi kederle dolar, yüzü simsiyah kesilirdi. Artık akrabalarından gizlenir, derin bir düşünceye dalardı. Acaba onu bir zillet eseri olarak yanında mı tutsun, yoksa diri diri toprağa mı gömsündü?1 Kız çocuklarını öldürmek için çeşitli usuller tatbik edilirdi. Cahiliye Devrinde bu caniliği yapan birisi, Islamla şereflendikten sonra bunu Resulullaha göz yaşlan içerisinde şöyle anlatmıştı: 1. Nahl Suresi, 5759. 23 "Ya Resulallah, biz Cahiliye Devrinde yaşamış insanlarız. Putlara tapar, çocuklarımızı öldürürdük. Benim de bir kızım vardı. Çağırdığımda yanıma sevinçle gelirdi. Birgün yine çağırmıştım. Koşarak geldi, peşime düştü. Onu evimden uzak olmayan bir çukurun yanma götürdüm. Sonra da elinden tutup kuyuya atıverdim. Onun bana son sözleri, 'Babacığım! Babacığım!' oldu. Peygamberimiz bu yürekler acısı itiraf karşısında kendini tutamamıştı. Mübarek gözlerinden yaşlar akmaya

başladı. Oradakiler, "Resulullahı hüzün içinde bıraktın" dediler. Biraz sonra Peygamberimiz o zata, "Sözlerini tekrarla!" buyurdu. O zat tekrarlayınca yine ağladı. Sonra göz yaşlarını sildi, o Sahabiyi rahatlatan şu müjdeyi verdi: "Şüphesiz ki, Cenabı Allah, o günahları yeniden işlemedikçe, Cahiliye Devrinde yapılanları affeder."2 Arapların bu caniliklerinin başlıca iki sebebi vardı. Birincisi rızık endişesiydi. Erkek çocukları biraz büyüdükten sonra o zaman sık sık yapılan savaşlara katılarak ganimet elde edebiliyorlardı. Hem de düşmana karşı bir kuvvet oluyorlardı. Ayrıca, daha ağır şartlarda çalışabiliyorlardı. Bu sebeple, onların geçimleri babalarının gözlerini o kadar yıldırmıyordu. Kız çocuklarının diri diri toprağa gömülmelerinin ikinci sebebi, onların sefalete düşerek şereflerini lekeleyecekleri endişesiydi. Ayrıca savaşlarda esir düşüp, karşı tarafın şairlerine iftihar vesilesi olmasından korkuyorlardı. Çünkü, o zamanlar şairlerin sözleri kılıç yarasından daha ağırdı. işte bu sebepler içindir ki, kız çocuğunun doğumu üzüntü ve kedere sebep olurken, ölüm haberi onları büyük bir sevince bo 2. Darimi, Sünen, 1:3,4. 24 ğuyordu. Hatta o devirde, erkek çocuk doğduğu kız ise öldüğü zaman anne baba tebrik edilirdi. "Kız çocuklarını diri diri toprağa gömmek iyi adetlerdendir" diyerek bu vahşilikle övünülürdü. Kız çocuklarını diri diri toprağa gömmeyenler de vardı. Fakat bunlardan çoğu, onlara çok sefil bir hayat yaşatırlardı. Kadının durumu Cahiliye Devrinde kadın alınıp satılan bir mal durumundaydı. Bu devirde kadına hiçbir değer verilmezdi. Kadın sadece erkeklerin nefsani arzularını tatmin etmek için vardı. Bilhassa aşağı tabakalarda, kadının kocası yanındaki değeri, mülkiyetinde olan malların değerinden fazla değildi.

Adet günlerinde kadınla beraber oturulmazdı, onlarla birlikte yiyip işmezlerdi. Bazan adet gören kadın evden bile çıkarılırdı.3 Boşanılan kadına eziyet olsun diye, onun başkasıyla yeni bir yuva kurmasına engel olunurdu. Hanımını boşayan erkeklerden bazıları, boşadığı kadının iddeti bittiğinde onu tekrar alır, sonra tekrar boşardı. Bunu bir müddet böylece devam ettirirdi. O zaman boşanan bir kadının başka bir erkekle evlenmesi için bekleme müddeti bir yıldı. Bir erkek bu hareketi iki defa tekrarlasa, kadın iki yıl başkasıyla evlehemezdi. Kocası ölen bir kadın en değersiz elbisesini giyer, evin en karanlık yerine çekilir, bir sene müddetle tam bir hapis hayatı yaşardı. Bu sure içerisinde yıkanmaz, tırnaklarını kesmez, vü 3. Umdetü'lKari, 2:69 Belleten, 15:692, Prof. Şemsettin Günaltay. 25 cudunun temizlenmesi gereken yerlerini temizlemez ve hiçbir koku sürünmezdi. Bir sene geçtikten sonra, merkep, koyun veya keçi cinsinden bir hayvan getirilir, kadın o hayvanın vücuduna elini sürerdi. Eline bir hayvan tersi verilir, yanından bir köpek geçtiğinde kadın o pisliği onun ya önüne veya arkasına atardı. Sonra da istediği gibi süslenip kendisiyle evlenmek isteyen erkekleri beklerdi.4 Kocası ölen kız babasının evine gelirdi. Babası da elbisesini onun başına geçirirdi. Bu, onun insanlarla görüşmesinin yasaklandığı manasına geliyordu. Bir baba, kızının fikrini sorma ihtiyacı hissetmeden, isteyenin çok yaşlı olup olmadığına bakmadan, kendi istediği erkeğe verebilirdi. Kız, babasının evlendirmek istediği kimse ile evlenmezse ölünceye kadar hapsedilirdi.5 Bir erkek istediği kadar kadınla evlenebilirdi. Bunun hiçbir sının yoktu. On kadınla evli olanlar vardı.6 Arapların yaptıkları en kötü şeylerden birisi de üvey analanyla evlenmeleriydi. Bir Arap, karısını boşadığında veya öldüğünde, bu adamın büyük oğlu üvey anasıyla evlenmek isterse, elbisesini onun üzerine atardı. Böylece bir mehir vermeden onunla evlenirdi,

isterse üvey anasını başkasına nikahlayıp mehrini alır, isterse kimseye vermezdi. Ölen kimsenin üvey oğlu küçükse, o çocuk büyüyünceye kadar beklenir, meseleyi onun halletmesi istenirdi. 4. Buhari, Talak: 16 Tecridi Sarih Tercümesi, 11:369, 370. 5. Hak Dini Kur'an Dili, 7:5603, 5604. 6. İbni Mace, Nikah: 40 Neşet Çağatay, islam Öncesi Arap Tarihi ve Cahiliye Çağı, s. 133135. 26,Bir başka adet de, karısını boşamaya niyet eden erkeğin ona canından bezdirecek şekilde muamele etmesiydi. Ta ki, kadın, onun zulmündan kurtulmak için her türlü hakkını feda edebilecek hale gelsin.*7 Kadın, ancak çocuk doğurduktan sonra aileye dahil sayılırdı. Bu sebeple çocuğu doğmadan ölen bir kadın için kocası taziye edjlmezdi. Böyle bir kadın diyet vermek zorunda kalsa bunu kocası değil, kadının akrabaları öderdi. Kadına değer.verilmediğinden evlenme yoluyla olan akrabalığın önemi yoktu.8 Kadınlar ve çocuklar mirastan mahrumdu. Araplar, "Savaşıp yurdunu savunmayan mirasçı olamaz" diyerek, onlara mirastan pay vermezlerdi. Miras doğrudan doğruya erkek evlada geçer, kız çocuklarına hiçbir şey verilmezdi. Erkek çocuklar, mirasla servet ve varlık içerisinde yüzerlerken, aynı babanın çocukları olan kızlar fakirlik içerisinde kıvranırdı.9 Araplar, himayelerinde bulunan yetim kızların malına veya güzelliğine göz dikerek, başkalarıyla evlendirmezler, onları kendi nikahlarına almak isterlerdi. Fakat, ne mehirlerini hakkıyla verirler, ne de onlara güzel muamelede bulunurlardı.10 Öyle haysiyetsiz erkekler vardı ki, asaletli birinden çocuk sahibi olmak için, hayızdan sonra hanımını o erkeğe gönderir, cinsi münasebette bulunmasını isterdi. Kadının hamile kaldığı belli oluncaya kadar da onunla cinsi münasebette bulunmazdı. 7. Nisa Suresi, 19 Neşet Çağatay, A.g.e., 137. 8. Neşet Çağatay, A.g.e., 129.

9. Tefsiri Kebir, 9:195. 10. A.g.e., 9:194. 27 Sayılan on kişiye varan erkekler bir kadınla yaşayabilirdi. Kadın hamile kaldığında, o erkeklerden hoşuna giden birine, "Ey filan, bu çocuk senindir" derdi. Artık onun bunu kabul etmesi şart olurdu. Çocuğu kendi çocuklarından sayardı. Kadınlar hamile kalıp doğum yaptıklarında, şekil ve işaretlerden anlayan bir adama giderler, çocuğun babasını tesbit ettirirlerdi. Bundan sonra o çocuk kime nisbet edilirse onun sayılırdı.11 Para karşılığında cariyeler fuhşa zorlanırdı.12 Cahiliye Devrinde ahlaksızlık öylesine bir hal almıştı ki, lmrü'1kays gibi meşhur bir şair, amcasının kızıyla geçirdiği gayri meşru bir aşk macerasını yazmaktan ve onu Mukaddes Kabe'nin duvarına asmaktan çekinmemişti. Cahiliye Devrinde, fırsat bulunduğu yerde kadınlara tecavüz edilirdi. Ebu Cehil'in Medineli Evs kabilesinden olanlara söylediği şu sözler de, Cahiliye Devrinin, bilhassa Mekke halkının ne derece ahlaksız olduğunu göstermesi bakımından manidardır. "Kureyşlilerle anlaşma yapmışsınız. Ben o toplantıda bulunamadığıma üzüldüm. Eğer bulunsaydım, ben de size katılır, söz verir, gerektiğinde yardımınıza gelirdim. Kabul ederseniz anlaşmayı yeniden gözden geçirelim. Kızlarımızı ve kanlarımızı sizden esirgemeyelim. Cariyelerimizin çarşıda ve pazarda gezip dolaşmalarına, erkeklerinizle oynaşmalarına müsaade edelim. Siz de böyle yaparsınız. Kızlarınızla, kanlarınızla bizim de oy 11. Ebu Damd, Talak: 32 İnsanü'lUyun, 1:69. 12. Nur Suresi, 33. 28 naşmamıza müsaade edersiniz. Bunu kabul ederseniz size yardım edelim. Yoksa etmeyiz." Evsliler onun bu sözlerinden rahatsız olduklanndan Kureyşlilerle ittifaktan vaz geçmişler, Medine'ye dönüp Yahudilerle ittifak etmişlerdi.13

islamiyet tebliğ edildikten sonra bütün bu çirkinlikler ya ayetle veya hadisle birer birer ortadan kaldırıldı. Ve kadın, içinde boğulduğu çirkef bataklığından kurtuldu. Evet, Islamiyetten önce Araplar arasında kadınlara hiçbir değer verilmezdi. Hz. Ömer'in "Biz, cahiliye devrinde kadınlan adamdan saymaz, onlara en küçük bir değer vermezdik" sözü de14 bu gerçeği açıkça ortaya koymaktadır. Kadının durumu sadece Cahiliyye Araplarında değil, Hıristiyan aleminde ve Yahudiler arasında da içler açışıydı.* 13. fcyub Sabri'nin Mir'atı Medine isimli eserinin 332. sayfasından naklen. Neşet Çağatay, a.g.e., s. 134. U.Butıari, Libas: 31. *. ikinci bölümde, "Feminizm nasıl doğdu?" başlığı altında konuyu genişçe ele alacağız. 29 islamm kadına insan olarak verdiği değer Kadının ahiret saadeti gibi dünya saadeti de islamiyettedir. Dinimiz, kadını ezilmekten, köle ve erkeklerin elinde oyuncak olmaktan kurtarmış, cenneti ayaklarının altına sermiştir. Cenabı Hak ayetleri sayılı olan Kur'anı Kerim'in pekçok ayetlerinde kadınların haklarını korumuş, onlara hiçbir şekilde haksızlık yapılmaması gerektiğine dikkat çekmiş, haksızlık yapanları cezalandıracağını bildirmiştir. Kur'an'ın 114 suresinden birisine "kadınlar" demek olan "Nisa" ismini bir sureye de Hz. isa'nın annesi Meryem'in ismini vermiştir. Hz. Aişe'ye yapılan zina isnadının bir iftira olduğunu bildirmiş,* Firavun'un hanımı Asiye'den övgüyle bahsetmiştir.1 Hz. Hacer, Hz. Asiye, Hz. Meryem, Hz. Hatice, Hz. Fatıma, Hz. Aişe, ilk kadın şehid Hz. Sümeyye ve daha pekçok kadının fe, dakarlıklanyla, faziletleriyle, Islamiyete yaptıkları hizmetleriyle kadın erkek milyonlarca Müslümanın gönlünde taht kurmuş olmaları da, dinimizin kadınlara verdiği değeri gösteren bir başka delildir.

* Geniş bilgi için Mü'minlerin Annesi Hz. Aişe isimli eserimizin 4358. sayfalarına bakınız. 1. Tahrim Suresi, 11. 30 Evet, kadının insan olarak hiçbir değerinin bulunmadığı, bir eşya gibi alınıp satıldığı, diri diri toprağa gömüldüğü bir toplumda tebliğ edilen dinimiz, kadına insan olarak, eş ve anne olarak çok büyük haklar tanımıştır. Dinimizin kadına insan olarak, eş ve anne olarak bakışını ayrı ayrı başlıklar halinde ele alacağız, ilk olarak insan olarak kadın üzerinde duracağız. Bir önceki konuda geniş olarak izah etmeye çalıştığımız gibi, Cahiliyye Devrinde kadının durumu içler açışıydı. Dinimiz, bu hususta kadının lehine olarak çok köklü değişiklikler yaptı. Kadını içinde bulunduğu bataklıktan ve zulümden kurtardı, insan olarak ona çok büyük değer verdi. Dinimizin kadmı Cahiliyye Devrinde içinde bulunduğu durumdan nasıl çıkardığı hususu üzerinde kısaca duralım: Her şeyden önce vahşi bir adet olan kız çocuklarının diri diri toprağa gömülmesinin çirkin olduğu bildirildi. Bununla ilgili nazil olan ayeti kerimede şöyle buyuruluyordu: "Bir de Allah evlat edinmekten münezzeh olduğu halde Ona kız çocuklarını yakıştırdılar. Canlarının istediği erkek çocukları ise güya kendilerinindir! "Halbuki onlardan biri kız çocukla müjdelendiği zaman öfkeden yüzü simsiyah kesiliverir. Müjdelendiği şeyin utancıyla kavminden gizlenir. Onu sağ bırakıp zilletine mi katlansın, yoksa toprağa mı gömsün? Bakın, ne kötü şeydir o hükmettikleri!"2 Yüce Rabbimiz bir başka ayeti kerimede, bu vahşiliklerinin hesabının kendilerine sorulacağını bildiriyor3 diğer bir ayeti kerimede ise kız çocuklarının açlık sebebiyle öldürülmelerini yasaklıyor ve şöyle buyuruyordu: 2. Nahl Suresi, 5759. 3. Tekvir Suresi, 8, 9. 31

"Fakirlik korkusuyla çocuklarınızı öldürmeyin sizi de onları da nziklandiran Biziz. Onlan öldürmek, gerçekten çok büyük bir günahtır."4 Bir başka ayette de çocuklannı diri diri toprağa gömenler, "Hiçbir bilgiye dayanmaksızın ve beyinsizcesine evlatlannı katledenler" diye vasılandırılıyor ve ayetin sonunda böyleleri hakkında, "Onlar elbette sapıtmışlar ve bir daha da doğru yolu bulamamışlardır" buyuruluyordu.5 Kız çocuklarının diri diri toprağa gömüldüğü bir devirde, dört kız çocuğuna sahip olan sevgili Peygamberimiz, bundan dolayı en ufak bir üzüntüye kapılmamış, hatta bunu kendisi için bir şeref vesilesi saymış, "Ben kız babasıyım" diyerek bununla iftihar etmişti. Daha önce de ifade ettiğimiz gibi, Cahiliyye Devrinde bu çirkin cürmü işleyen bir babanın Müslüman olduktan sonra bunu pişmanlık içerisinde anlattığında Peygamberimizin gözleri yaşla dolmuştu. Aleme rahmet olarak gönderilen Sevgili Peygamberimiz, hayatı boyunca bu çirkin adetle mücadele etti. Kız çocuklannın berekete vesile olduklarını bildirdi. Bir hadislerinde de kız çocuklannın bakımını üstlenen kimsenin Cennetlik olacağını bildiriyordu: "Her kimin üç kız çocuğu veya üç kız kardeşi, yahut iki kızı veya kız kardeşi bulunur onlara iyi muamele eder ve onlann haklarını yerine getirme hususunda Allah'tan korkarsa, o Cennetliktir."6 4. isra Suresi, 31 En'am Suresi, 151. 5. En'am Suresi, 140. 6. Tirmizi, Birr: 13 Ebu Davud, Edeb: 121. 32 Sevgili Peygamberimiz bir başka hadislerinde ise zamanımızın da en mühim haksızlıklanndan olan erkek çocuklannı kızlara üstün tutmayı hoş görmüyor, şöyle buyuruyordu: "Kimin kız çocuklan bulunur da bunlan diri diri toprağa gömmez, onlara zulmetmez, erkek çocuklannı onlara üstün tutmazsa, Allah o kimseyi Cennetine koyar."7 Bir hadislerinde de, "Çocuklannızın arasında adil davranınız. Eğer ben birini üstün tutacak olsaydım, kız

çocuklannı üstün tutardım."8 buyuran Peygamberimiz, her hususta olduğu gibi bu hususta da ümmetine rehber oldu. Kızlannı çok sevdi. İslamiyet, bir erkeğin hiçbir sınır olmadan istediği kadar kadınla evlenmesini de yasakladı. Bazı hikmetlere binaen ve eşler arasında adaletli davranma şartına bağlı olarak bir erkeğin en fazla dört kadınla evlenebileceği hükmünü getirdi.* Dinimiz, kocası ölen kadının başka birisiyle evlenebilmek için bir yıl iddet beklemesi ve bir nevi hapis hayatı yaşaması adetini de kaldırdı. Kocası ölen bir kadının eğer hamile değilse, başka bir erkekle evlenebilmesi için beklemesi gereken vakti bir yıldan dört ay on güne indirdi.** Cahiliyye Devrinde kadının aleyhine olan tatbikatlardan birisi de daha önce de ifade ettiğimiz gibi, erkeğin boşadığı kadının başka birisiyle yeni bir yuva kurmasına engel olunmasıydı. Ka 7. Ebu Dmıtd, Edeb: 22.? 8. Feyzü'lKadir, 4:84. * Bu konuyu "Kadın erkek eşitliği" bölümünde biraz daha geniş olarak ele alacağız. ** İddet ve hikmetleri hakkında geniş bilgi için Günümüzün Meseleleri Evlilik, Aile ve Boşanma isimli eserimizin 221226. sayfalanna bakınız. 33 dmlar bu durumdan son derece rahatsız oluyorlarlardı. Fal,: çaresizdiler. Kendilerini boşayan erkek onun başka birisiyle evleneceğini anladığı anda yeniden nikahlıyor, böylece onu cezalandırıyordu. Dinimiz bunu da kaldırdı. Böyle kocası elinde oyuncak olan bir kadının durumu Hz. Aişe'ye, onun da Peygamberimize bildirmesi üzerine Yüce Allah şu ayeti vahyetti: "Boşama iki keredir. Ondan sonra kadınları ya iyilikle hukuklarını gözeterek tutmak, ya da güzellikle bırakmak vardır. Bıraktığınız taktirde kadınlara verdiğiniz mehirden ve sair şeylerden bir kısmını geri almanız size helal olmaz."9 Böylece kadına yeni bir yuva kurma imkanı verilerek erkeğin elinde oyuncak olmaktan kurtarılıyordu.

Cahiliyye Devrinde evlenmek isteyen kızın veya kadının rızasını alma ihtiyacı duyulmazken, dinimizde, evlilikte kızın ve kadının rızasının alınması gerektiğine dikkat çekildi. Peygamberimiz bununla ilgili bir hadislerinde şöyle buyurdu: "Dul bir kadın kendisinin açıkça rızası olmadıkça, bakire bir kız da kendisinden izin alınmadıkça nikah olunmaz."10 Peygamberimiz başka bir hadislerinde rızası alınmadan, zorla evlendirilen bir kızın arzu ederse nikahtan vaz geçebileceğini11 bildirdi.* Daha önce de ifade ettiğimiz gibi, bir erkek babası vefat ettiğinde üvey annesi ile evlenebilirdi. Dinimizin kaldırdığı son dere 9. Bakara Suresi, 229. 10. Müslim, Nikah: 64 Müslim, Nikah: 41. 11. lbni Mace, Nikah: 12. * Bu konuda geniş bilgi için Günümüzün Meseleleri (3) Evlilik, Aile ve Boşanma isimli eserimizin 6769. sayfalarına bakınız. ce çirkin adetlerden birisi de bu tatbikattı. Yüce Rabbimiz bu adeti şu ayetle haram kıldığını bildirdi: "Babalarınızın nikahlamış olduğu kadınlarla da evlenmeyin. Ancak geçen geçmiş, Cahiliyet Devrinde kalmıştır. Şüphesiz o çok büyük hayasızlık, iğrenç bir adet ve pek kötü bir yoldu."12 Günümüzde olduğu gibi Cahiliyye Devrinde de bir erkek boşanmak istediği kadına zina iftirasında bulunarak onu boşar ve verdiği mehri zorla elinden alır, onu evleneceği kadına verirdi. Bu durum şu ayetlerle yasaklandı: "Hanımınızı boşayıp başka biriyle evlenmek isterseniz, evvelki hanımınıza yükler dolusu mehir vermiş olsanız bile ondan hiçbir şeyi geri almayın. Onu hanımınıza ap açık iftira ederek ve ap açık bir günah yüklenerek alır mısınız? "Verdiğiniz mehirleri hanımlarınızdan nasıl alırsınız ki, siz birbirinize o kadar yakın oldunuz, kan koca olarak birbirinize o kadar hukukunuz geçti ve onlar

nikah sırasında sizden, haklarını koruyup gözetmeniz hususunda kuvvetli bir söz almışlardı?"13 Cahiliyye Devrinde kadına verilen mehri geri almakla ilgili bir diğer tatbikat da onu mehri geri vermeye zorlamaktı. Bunun için erkek kadına hayatı çekilmez bir hale sokardı. Böylece kadın kocasının zulmünden kurtulmak için mehrin tamamını veya bir kısmını geri vererek kocasından kendisini boşamasını isterdi. Bu da şu ayetle yasaklandı: "Ey iman edenler! Kadınları, ölen kocalarının mirası gibi görüp onlara zorla varis olmanız size helal değildir. Boşamak 12. Nisa Suresi, 22. 13. Nisa Suresi, 20, 21. 34 35 istediğiniz kadınlan da, onlara verdiğiniz mehrin birazını kurtarmak için sıkıntıya sokmayın."14 Boşanan kadından verilen mehrin geri alınamayacağı ile ilgili bir diğer ayette de şöyle buyuruluyordu: "Kadınlarınıza verdiğiniz mehirden ve diğer şeylerden bir kısmını geri almanız size helal olmaz."15 Cahiliyye Devrinde kadınlar mirastan mahrumdular. Dinimiz kadını babasına, çocuklarına ve kocasına mirasçı yaptı. Babasının, çocuklarının ve kocasının malından kadına hisse verdi.* Cahiliyye Devrinde "nikah" ismi altında' yaygın olan fuhuş yasaklanarak kadının istismar edilmesi önlendi. Günümüzde Müslümanlar arasında tatbik edilen evlilik şekli bırakıldı. Yahudiler ve Hıristiyanlar Hz. Adem'e yasak meyveyi Hz. Havva'nın yedirdiğini söylüyorlar, bundan Hz. Havva'yı ve dolayısıyla bütün kadınlan bu günahtan mes'ul tutuyorlardı. Yüce Rabbimiz "Hatiei asliye" olarak Hıristiyan inancına giren bu düşüncenin de doğru olmadığını bildirdi. Bir ayeti kerimede hiçbir günahkarın başkasının günahını çekmeyeceğini, insan için ancak kendi amelinin karşılığının olduğunu bildirirken,16 şu ayetle de suçun veraset yolu ile geçtiği iddiasının asılsız olduğuna dikkat çekti:

"Onlar bir ümmetti ki, gelip geçtiler. Onların kazandığı onlara, sizin kazandıklarınız size aittir. Siz onların yaptıklarınızdan mes'ul tutulacak da değilsiniz."17 14. Nisa Suresi, 19. 15. Bakara Suresi, 229. * Kardeşiyle birlikte mirasçı olduğunda erkeğe nispeten kadına yarım hisse verilmesinin hikmetini ayrı bir başlık altında genişçe ele alacağız. 16. Necm Suresi, 38, 39. 17. Bakara Suresi, 134. 36 Hatta Ta Ha Suresinde Yüce Rabbimiz bu hatayı işleme hususunda muhatab olarak Hz. Adem'i alıyor ve şöyle buyuruyor: "Şeytan ona vesvese verdi ve 'Ey Adem,' dedi. 'Meyvesinden yediğinde ebediyen Cennette kalacağın bir ağacın ve tükenmez bir mülkün yolunu sana göstereyim mi?' "Ondan yiyince avret yerleri açılıverdi ve Cennet yapraklanyla örtünmeye çalıştılar. Adem böylece Rabbine isyan etti ve umduğuna eremedi. "Sonra da Rabbi onu peygamber seçti, tevbesini kabul etti ve ona doğru yolu gösterdi."18 Her bakımdan kadının namusunu korumasını emreden dinimizde, namusunu koruyan kadınlara iftira atarak onların şerefiyle oynanması büyük günahlardan sayılmıştır. Namuslu bir kadına İftira atan ve dört şahitle bunu ispat edemeyen kimseye seksen değnek vurulması emredilmiştir. Bu hüküm bir ayeti kerimede şöyle bildirilir: "Hür ve iffetli kadınlara zina isnad eden, sonra da dört şahit getiremeyen kimselere seksen değnek vurun ve onların şahitliğini ebediyyen kabul etmeyin, işte onlar yoldan çıkmışların ta kendisidir."19 Peygamberimizin bir hadislerinde erkeği yarım saydığını, diğer yansının da kadın olduğunu bildirdiğini, bu iki yarımın bir araya gelerek bir bütün oluşturduklanna dikkat çektiğini gö rüyoruz

20 18. Ta Ha Suresi, 120122. 19. Nur Suresi, 4. 20. Ebu Davud, Taharet: 94 Tirmizi, Taharet: 82. 37 Sevgili Peygamberimiz bir başka hadislerinde ise kendisine dünyada üç şeyin sevdirildiğini, bunlardan birisinin de kadın olduğunu bildirerek kadının sevimli bir varlık olduğunu, ona hor bakılmaması gerektiğini nazara vermiştir.21 Bir hadiste de dünyadaki vazifesini tamamlayan ve imtihanı kazanan kadının dilediği kapıdan Cennete, gireceği bildirilir.22 İstismar edilen mühim bir konuya da burada açıklık getirelim. Müslüman kadın oy kullanma hakkını iddia edildiği gibi yakın tarihte kazanmamıştır. Dinimiz bu hakkı kadına 1400 sene önceden tanımıştır. Buna göre idareciyi seçmek hususunda kadın olsun, erkek olsun her Müslüman oy verme hakkına sahiptir. Çünkü dinimizde kadının oy kullanmayacağına dair hiçbir delil yoktur. Oysa Peygamberimizin pekçok konuda kadınlardan biat almış, onlara oy kullandırmıştır. Diğer taraftan üçüncü halifenin seçiminde şura başkanı olan Hz. Abdurrahman bin Avf (r.a.) Medine'de, bekar kızlar dahil kadınların da görüşünü, yani oyunu almış, bu kamuoyu yoklamasına dayanarak üçüncü halife olarak Hz. Osman'ı seçmiştir.23 Evet, dinimiz bütün bu hükümleriyle kadının da insan olduğunu, onun da haklan bulunduğunu, Hz. Adem ve Hz. Havva'nın hatalarından ne erkeklerin, ne de kadınların mes'ul olmadığını, kadın olmadan erkeğin yarım olduğunu 1400 küsur sene önceden bütün dünyaya ilan emiştir. 21. Nesei, Işratü'nNisa: 1 Müsned, 3:128, 199 285. 22. EtTergib ve'tterhib, 3:52. 23. Muhammed Hamidullah, İslam Müesseselerine giriş, s. 112. Islamm kadına anne olarak verdiği değer İnsan olarak kadına çok büyük değer veren dinimizde, kadına anne olarak da büyük değer verilir. Yüce Allah bir ayeti kerimede bununla ilgili olarak şöyle buyurur:

"Rabbin şunu da emretti: Ondan başkasına ibadet etmeyin. Anne ve babaya da iyilikte bulunun. Onlardan birisi veya her ikisi senin yanında ihtiyarlık çağına erişecek olursa, onlara sakın 'Öf bile deme, onları azarlama, onlara güzel söz söyle. Onlara merhamet ve tevazuu kanadım ger ve de ki: 'Ey Rabbim, nasıl onlar beni küçükken besleyip büyüttülerse, Sen de onlara öylece merhamet et.'"1 Görüldüğü gibi Yüce Rabbimiz anne babaya iyi davranmayı tslamiyetin icaplarından sayıyor, onlara iyilikte bulunmayı kendisine ortak koşmamaktan hemen sonra zikrediyor. Bir başka ayeti kerimede de "Biz insana anne ve babasına iyi davranmasını tavsiye etmişisdir"2 buyurarak aynı konuya dikkat çekilmektedir. 1. Isra Suresi, 23, 24. 2. Ankebut Suresi, 8. 38 39 Peygamberimiz de pekçok hadislerinde anne baba haklan üzerinde durmuştur. Mesela bir hadislerinde anne ve babası yanında yaşlandığı halde Cenneti kazanamayan kimsenin burnunun yere sürünmesi için bedda etmiştir.3 "Anne ve babanın çocuğu üzerindeki hakkı nedir?" şeklindeki bir suale de "Onlar senin cennetin veya cehennemindir" cevabını vermiştir.4 Peygamberimiz burada evladın ya anne ve babasının rızasını kazanarak Cennete, nura gitmeye layık bir hal alacağına veya zulüm ve isyan ederek Cehenneme müstehak olacağına dikkat çekmiştir. Başka bir hadiste de aynı gerçek şöyle ifade edilir: "Baba ve anne, Cennet kapılarının en hayırlılarından girmeye vesiledir. Artık ya onların hakkını ihmal etmekle o kapıyı kaybet veya haklarına dikkat etmekle o kapıyı koru."5 Aleme rahmet olarak gönderilen sevgili Peygamberimiz, bir hadislerinde de Allah'a ortak koşmanın ve anne ve babanın hakkını yerine getirmemenin günahlann en büyüğü olduğuna dikkat çekmiş,6 diğer bir hadislerinde ise

anne ve babasına iyilik edenin ömrünün artacağını bildirmiştir.7 Buraya kadar zikrettiğimiz ayet ve hadislerde anne ile babanın birlikte zikredildiğini gördük. Fakat dinimize göre annenin hakkının babanın hakkından daha fazla olduğunu belirtmek isteriz. Bu gerçek şu ayeti kerimede açıkça şöyle bildirilir: "Biz insana, anne ve babasına iyilik etmesini emrettik. Annesi onu zaaftan zaafa düşerek taşıdı. Sütten kesilmesi de iki yıl 3. Müslim, Birr: 9. 4. Ibni Mace, Edeb: 1., 5. A.g.e. Tirmizi, Birr ve'ssıla: 3. 6. Tirmizi, Birr ve'ssıla: 4. 7. Feyzü'lKadir, 2:302. 40 sürdü. 'Bana, annene ve babana şükret dönüşün ancak Banadır' dedik."8 Annenin hakkının babaya nazaran daha fazla olduğunu şu hadisten de öğreniyoruz: Bir zat Peygamberimize gelerek, "Ya Resulallah, insanlar içerisinde kendisine iyi davranmama en layık olan kimdir?" diye sordu. Peygamberimiz, "Annendir" buyurdu. O zat, "Sonra kimdir?" dedi. Resulullah, "Annendir" buyurdu. O kimse, "Sonra kimdir?" diye tekrar sordu. Peygamberimiz, "Annendir" buyurdu. O kimse, "Sonra kimdir?" deyince de, Peygamberimiz, "Babandır" buyurdu.9 Bir hadislerinde, "Cennet annelerin ayakları altındadır"10 buyuran Sevgili peygamberimiz, bir başka hadislerinde de Allah'ın nzasının annenin nzasına Allah'ın gazabının da annenin gazabına bağlı olduğunu nazara vermiştir.11 Bir hadislerinde Allah'ın kadınlara iyi davranmak gerektiğini bildirdiğini ifade eden Peygamberimiz, buna sebep olarak onlann annelerimiz, kızlanmız ve teyzelerimiz olmalannı göste nr.

12 8. Lokman Suresi, 14. 9. Müslim, Birr ve'ssıla: 1 Ibni Mace, Edeb: 1. 10. FeyzülKadir, 2:361. 11. Tirmizi, Birr ve'ssıla: 3. 12. Feyzül Kadir, 2:316. 41 Anneye iyilik etmek, onun gönlünü almak yerine göre farzı kifaye olan cihattan bile önce tutulmuş, önemli görülmüştür. Nitekim şu hadis buna işaret eder: Bir Sahabi Peygamberimize gelerek, "Ya Resulallah, cihada katılmak istiyorum. Sizinle istişare etmek için geldim. Ne buyurursunuz?" dedi. Peygamberimiz, "Annen var mı?" diye sordu. Sahabi, "Evet, var" deyince, "Öyle ise git, ona hizmet et. Cennet onun ayaklarının yanındadır"13 buyurdu. Bununla annenin rızasını kazanmanın Cennete girmeye vesile olduğuna dikkat çekiyordu. Peygamberimizden annelere müjdeler Kadının vazifeleri arasında en zor olanı, hiç şüphe yok ki anneliktir. Annenin meşakkati daha yavrusuna hamile kalır kalmaz başlar. Dokuz ay müddetle sıkıntı üstüne sıkıntıyla onu karnında taşır. Doğum sancısı ise annelerin kendi ifadeleri ile hemen hemen dokuz aydaki çekilen sıkıntıya bedeldir. Çocuk doğduktan sonra çekilen sıkıntı katlanarak artar. Anne artık kendi yemez yavrusuna yedirir, içmez yavrusuna içirir. Gece uykunun en tatlı anında yavrusunun ağlama sesleriyle uyanır, altını değiştirir, karnını doyurur, onu uyutmak için kendisi uykusuz kalır. Anne yavrusu ile güler, yavrusu ile ağlar, onunla hasta olur, yavrusu iyi olursa kendisi de iyi olur. Yavrusunu tehlikeden kurtarmak için, hiçbir ücret istemeden ruhunu feda etmekten çekinmez. 13. Tefsirüjbni Kesir, 2: 373. 42 Anneyi yavrusuna karşı bu derece fedakar kılan güç hiç şüphesiz Allah'ın annelere insan ettiği şefkat duygusudur. Anneler şefkat kahramanı oldukları için bu fedakarlığın altından kalkabiliyorlar. Bununla beraber,

her annenin zaman zaman bu ağır yükten bunaldığı da oluyor. Bütün bu vazifeler haklı olarak ağır gelebiliyor. Peygamberimiz bir hadislerinde bu ağır vazifeyi büyük ölçüde hafifletecek, yük olmaktan çıkaracak ve sabır gücünü artıracak bir kuvveti gösteriyor ve anneleri şöyle müjdeliyor: "Razı değil misiniz ki? Biriniz kocası kendisinden razı olduğu halde hamile kaldığında Allah yolunda gündüz oruç tutup gece ibadet eden bir kişinin sevabı kadar sevap alsın. "Doğum sancısına tutulduğunda, gök ve yer ahalisi dahi onun için Cennette ne sevindirici şeylerin hazırlandığını bilemesin. "Doğum yaptığında çocuğun memesinden emdiği her yudum süte karşılık kendisine bir sevap yazılsın. "Gece çocuk onu uykusuz bıraktığında Allah rızası için yetmiş köle azad etmiş gibi sevap kazansın."14 Peygamberimiz başka bir hadislerinde de çocukları yüzünden sıkıntı çeken anneleri şöyle müjdeler: "Kadın, çocuklarının terbiyesiyle meşgul olmak için evinde oturursa Cennette benimle beraberdir."15 14. Feyzü'lKadir, 2:164. 15. Camiü'şŞeml, 2:302. 43 islamın kadına eş olarak verdiği değer Dinimiz, kadına eş olarak da çok büyük haklar vermiştir. Gerek ayetlerde, gerekse hadislerde kadının kocası üzerindeki hakları sayılmakta, erkeklerden bu haklara dikkat etmeleri istenmektedir. Mesela bununla ilgili bir ayeti kerime şu mealdedir: "Kadınlarla, haklarını gözeterek ve güzellikle geçinin..."1 Peygamberimiz de bir hadislerinde kadınların haklarına dikkat edilmesi gerektiğini bildirir ve şöyle buyurur: "Ben şu iki zayıfın hakkını yemeyi size haram kılıyorum: Yetim ve kadm."2 Peygamberimiz bir hadislerinde de erkeğin hanımından, çocuklarından mes'ul olduğunu bildirir ve şöyle buyurur:

"Dikkat ediniz! Hepiniz çobansınız ve hepiniz idare ettiklerinizden sorumlusunuz, idareci çobandır ve emri altındakilerden sorumludur. Erkek ev halkının çobanıdır, onlardan sorumludur..."3 1. Nisa Suresi, 19. 2. Feyzü'lKadir, 3:20. 3. Müslim, Imare: 20 Tirmizi, Cihad: 27. 44 "Dikkat ediniz! Kadınların sizin üzerinizde haklan vardır" buyuran Peygamberimiz, hadisin devamında kadınların erkekler üzerindeki haklarından bazılarını şöyle sayar: "Dikkat ediniz! Kadınların sizin üzerinizdeki hakkı, yeme, içme ve giyimlerini layıkıyla yerine getirmenizdir."4 Kadın erkeğe Cenabı Hakkın bir emanetidir. Nikah kıymakla erkek hanımının hak ve hukukuna dikkat edeceğine, imkanı nisbetinde bunları yerine getireceğine dair Cenabı Hakka bir nevi söz vermiştir. Kadının kocası üzerindeki en mühim hakkı ise, giyiminin ve geçiminin temin edilmesidir. Dinimize göre kadm ne kadar zengin olursa olsun, yiyim, giyim ve kalacak yer temini erkeğin üzerine farzdır. Bunu karşılamanın ölçüsü, herkesin imkanına göredir. Erkek bu vazifelerini yapmadığında, imkanı olduğu halde ailesinin geçimi hususunda ihmalkar davrandığında günahkar olur. Peygamberimiz bir hadislerinde bunu şöyle bildirir: "Kişinin nafakası üzerine farz olan kimseleri ihmal etmesi, günah olarak kendisine yeter."5 Erkek bu vazifesini yapmadığında günahkar olacağı gibi, yerine getirdiğinde de pekçok sevap kazanır. Peygamberimiz bunu da bir hadislerinde şöyle bildirir: "Allah yolunda sarfettiğin, bir kölenin azad edilmesi için harcadığın, fakire sadaka olarak verdiğin, bir de ailen için harcadığın paranın hepsi hayırlıdır. Fakat bunlar içinde ailen için sarfettiğin paranın sevabı hepsinden daha çoktur."6 4. Tirmizi, Rada': 11 Ibni Mace, Nikah: 3. 5. Müslim, Zekat, 40.

6. Ibni Mace, Ticaret: 1. 45 Peygamberimiz bir hadislerinde de kişinin ailesi ve çocukları için harcadığı paranın birer sadaka olduğunu bildirmiştir.7 Erkeğin hanımı için harcadığı paranın kendisi için bir sevap kaynağı olması, aile saadetine tesir edecek mühim bir husustur. Herşeyden önce, ailesini geçindirmeyi ibadet olarak gören bir Müslüman, bu yoldaki harcamalarında cimrilik yapmaz. Aksine, "Daha çok sevap kazanayım" düşüncesiyle cömert davranır. Ailesinin geçimini temin hususunda şevkle çalışır. Karşılaştığı zorluklara daha çok tahammül eder, sıkıntılar onu yıldırmaz. Yedirip giydirdiği için, "Çalışıp sizi besliyorum" diyerek onları minnet altında tutmaz, başına kakmaz. Kendisi ne yiyorsa hanımına da onu yedirir. Kendisine elbise aldığında şayet ihtiyacı varsa hanımına da alır. Dinimizde kadın kocası için, bir arkadaş, bir huzur kaynağı olarak görülür. Yüce Allah bir ayeti kerimede kadınları yaratmasını kudretinin delillerinden sayar ve şöyle buyurur: "Onun ayetlerindendir ki, size hemcinslerinizden kendisine ısınacağınız eşler yaratmış, aranıza muhabbet ve merhamet vermiştir. Düşünen bir topluluk için elbette bunda Allah'ın varlık ve birliğine, kudret ve rahmetine deliller vardır."8 Bir insan olması sebebiyle aile hayatında elbette kadının kusurları olacaktır. Her bakımdan kadınların haklarını koruyan Yüce Rabbimiz, bu durumda erkeklere seslenerek kadınlarla iyi geçinmeleri gerektiğine dikkat çeker ve şöyle buyurur: 7. Müslim, Zekat: 40. 8. Rum Suresi, 21. 46 "Kadınlarla haklarını gözeterek ve güzellikle geçinin. Siz onlardan hoşlanmayacak olsanız bile, olur ki, sizin hoşunuza gitmeyen bir şeyde Allah pekçok hayır yaratır."9 Peygamberimiz de aynı gerçeği şöyle ifade eder:

"Mü'min bir koca, mü'min hanımına kin duymasın, ondan nefret etmesin. Şayet onun bir huyunu beğenmezse, başka bir huyundan hoşlanabilir.10 Peygamberimizin erkeğin hanımına nasıl davranması gerektiğini ifade eden hadisleri sayılamayacak kadar çoktur. Burada bunlardan birkaçı üzerinde daha duralım: Peygamberimiz bir hadislerinde, "Sizin en hayırlınız ailesine iyi davranandır. Çünkü ben aileme en iyi davrananızım"11 buyurmuştur. Başka bir hadislerinde ahlakı güzel olanı ve ailesine karşı en lütufkar olup en iyi davranan erkekleri "mü'minlerin iman bakımından en üstünleri" olarak vasıflandırmıştır.12 Günümüzde bir çok aile yuvası sırf dayak yüzünden yıkılmaktadır. "Kadın hakları" için sokağa dökülen kadınlardan birçoğu, erkeklerin kadınlarını dövdüklerinden yakınmaktadırlar. Bu gün yüzbinlerce kadının dert yandığı bu meseleyi de dinimiz 1400 sene önceden halletmiştir. Peygamberimiz hanımlarını döven erkeklerin hayırlı erkekler olmadığını bildirmiş, erkeklerin hanımlarını dövmelerini yasaklamıştır.13 Hemen bütün kadınların ortak karakteri kendilerini ön planda görme ve gösterme arzusudur. Bu sebeple, hiçbir kadın en yakı 10. Müslim, Rada': 61. 11. Tirmizi, Menakıb: 63. 12. tbni Mace, Nikah: 50 Tirmizi, İman: 6. 13. Buhari, Nikah: 93 Ibni Mace, Nikah :51. 47 nı da olsa kusurlarının başkası tarafından duyulmasından hoşlanmaz. Erkek hanımının kusurlannı duyurduğunda bu onda ters tepkiye yol açar. işte dinimiz kadınların bu problemlerini de halletmiştir. "Kadınlarla ilgili vazifelerimiz hakkında ne buyurursunuz?" şeklinde yöneltilen bir suale Peygamberimizin verdiği şu cevap, kadınlar açısından büyük bir huzur kaynağıdır: "Yediğinizden yedirin, giydiklerinizden giydirin. Kusurlarını yüzlerine vurarak ayıplamayın. Onları dövmeyin. Cezalandırmak düşüncesiyle evde tek başına bırakıp terketmeyin."14

Bununla ilgili bir başka hadis de şu mealdedir: "Kadınlar zayıf yaratılmışlardır. Onlann ayıplarını evlerde örtün ve sükunetle karşılayın."15 Bir hadislerinde erkeğin hanımıyla oynayıp şakalaşmasını tavsiye eden Peygamberimiz (a.s.m.)16 bir başka hadislerdinde de erkeklerden kadınlara nezaketle muamele etmelerini, onları mümkün mertebe kırmamalarını ve incitmemeye çalışmalarını istemiştir.17 Bu gün çoğu kadınların mühim bir problemleri de cinsi noktadan tatmin olmamaktır. Birçok kadın kocalarının bencilliklerinden yakınırlar. Dinimiz kadınların bu problemlerini de halletmiş, erkeğe sırf kendisini düşünerek kadına haksızlık yapmaması tavsiyesinde bulunmuştur. Peygamberimiz bir hadislerinde konu ile ilgili olarak şöyle buyurur: 14. Ebu Davud, Nikah: 42. 15. Keşfü'lHafa, 2:316. 16. Nesei, Hayl: 8 Müsned, 4:144. 17. Müslim, Rada':59. 48 "Biriniz, hanımıyla cinsi münasebette bulunduğu zaman, kendisinin tatmin olmasını istediği gibi, hanımının da tatmin olmasını beklesin, hemen ayrılmasın."18 Peygamberimiz başka bir hadislerinde de erkeğin hanımıyla sevişip oynaşmadan hemen cinsi münasebette bulunmasını hoş karşılamamıştır.19 Ki, burada da kadının hakkı korunmuştur. Çünkü sevişip okşamadan cinsi münasebete geçildiğinde kadına haksızlık yapılmış olur. Günümüzde kadınların şikayette bulunduğu mühim hususlardan birisi de kocalarının yersiz kıskançlıklarıdır. Dinimiz, kadına bu noktadan eziyet edilmesini de önlemiş, erkeklerden yersiz kıskançlıktan sakınmaları istenmiştir. Peygamberimiz bir hadislerinde konu ile ilgili olarak şöyle buyurmuşlardır: "Kıskançlığın iki çeşidi vardır birini Allah sever, diğerini sevmez. Allah'ın sevdiği kıskançlık, şüphe ve kötülük alametleri bulunan hususlardaki kıskançlıktır. Allah'ın sevmediği kıskançlık da, şüphe ve kötülük alametleri olmayan yerdeki kıskançlıktır."20

Bir hadislerinde erkeklerden hanımlarına karşı süslenmelerini isteyen sevgili Peygamberimiz21 onlardan hanımlarının eğitimiyle de meşgul olmalannı istemiş, öğrendikleri şeyleri onlara da öğretmeleri tavsiyesinde bulunmuştur.22 Bir hadiste de erkeklerden evlerinden fazla uzakta kalmamaları istenmiştir.23 Üm 18 Feyzü'lKadir, 1:326. 19. thyau Uluiddin, 2:52. 20. Müslim, Rada': 59. 21. Feyzü'lKadir, 2:19. 22. Hayatü'sSahabe: 3:142. 23. Müslim, Imare: 179. 49 metine her bakımdan örnek olan Allah'ın Resulü, ev işlerinde hanımlarına yardımcı olarak hayatın müşterek olduğunu fiilen göstermiştir.34 Dinimiz, kadını bir eşya, bir mal gibi satılmaktan da kurtarmış, bu sebeple başlık parası haram kılınmış, kadına bir güvence olması bakımından mehir tatbikatı devam ettirilmiştir. Cahiliyye Devrinde adet gören kadınla oturulmaması onlarla birlikte yiyilip içilmemesi, hatta bazan adet gören kadınların evden çıkarılması kadına karşı yapılan bir zulüm olarak görülmüş, bu çirkin tatbikata son verilerek adet günlerinde kadının yaklaşılması tabu olan bir mahluk olmadığı, ailevi münasebetlerin devam edeceği bildirmiştir. Peygamber Efendimiz (a.s.m.) adet gören hanımlarından ayrılmamış, adet gören hanımının içtiği sudan içmiş, yediği yemekten yemiş, adet gören hanımına saçını yıkatmış ve taratmıştır.25 Ve nihayet Yüce Allah "kadınları kocaları için günahtan koruyan bir elbiseye, erkekleri de hanımlarını günahtan koruyan bir elbiseye benzeterek"26 karı kocanın birbirlerine her bakımdan muhtaç olduklarına dikkat çekmiştir. Son olarak Kur'an'da kadının tarlaya benzetilmesinin istismar edilmesi meselesi üzerinde duralım.

Yüce Allah bir ayeti kerimede şöyle buyuruyor: "Kadınlar sizin tarlalarınızda. Tarlanıza dilediğiniz gibi varın."27 24. Buhan, Edeb: 140 Tirmizi, Kıyame: 45. 25. Buharı, Hayız: 5 Müslim, Hayız: 3 tbni Mace, Taharet: 125. 26. Bakara Suresi, 187. 27. Bakara Suresi, 223. Kur'an'da kadınların tarlaya benzetildiği, dolayısıyla kadına hakaret edildiği söylenilerek bu ayet bazılarınca istismar edilmektedir. Oysa bir sözün ne manaya geldiğinin anlaşılması için, ne maksatla söylendiğinin bilinmesi şarttır. Bu ayetin de iniş sebebi araştırıldığında tarla ifadesinin kadınlara hakaretle hiçbir ilgisinin bulunmadığı anlaşılır. Yahudiler, "Kadının tenasül uzvuna arka taraftan yaklaşılırsa, doğan çocuk şaşı olur" diyorlardı. Bunun üzerine Yahudilerin yalancı olduklarını, kadınların tenasül uzvuna arkadan yaklaşmakla doğacak çocuğun şaşı olmayacağını ifade eden yukarıdaki ayeti kerime nazil oldu.28 Kadınlar evlat yetiştiren bir tarlaya benzetildi. Bu benzetme kadına bir hakaret değildir, gerçeğin ta kendisidir. Kadınlar, insan neslinin devamı için bir nevi tarla vazifesi görmektedirler. Evet, çalışmamızın başından buraya kadar yazdıklarımız şöyle insaflı olarak düşünülür, kadının bugün içinde bulunduğu problemler de göz önüne alınırsa, kadına asıl hakkı Islamiyetin verdiği, kadının gerçek değerinin ve saygınlığının Islamiyette olduğu, kadını istismar etmek isteyenlerin karşılarında en büyük engel olarak Islamiyeti gördüklerinden Islamiyette kadın haklarının olmadığı hezeyanına giriştikleri açıkça anlaşılmıyor mu? Islamın kadına kazandırdıkları bu kadar değildir. Diğer bölümlerde de devam edeceğiz. 28. tbni Mace, Nikah: 23. 50 51 Cariye meselesi