16 Melisa Akkaya İzmir



Benzer belgeler
Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

OKUL MÜDÜRÜMÜZLE RÖPORTAJ

A1 DÜZEYİ B KİTAPÇIĞI NOT ADI SOYADI: OKUL NO:

ANKET SONUÇLARI. Anket -1 Lise Öğrencileri anketi.

A1 DÜZEYİ A KİTAPÇIĞI NOT ADI SOYADI: OKUL NO:

xxxxxxx ÖĞRENME RİSK FAKTÖRLERİ RAPORU

O sabah minik kuşların sesleriyle uyandı Melek. Yatağından kalktı ve pencereden dışarıya baktı. Hava çok güzeldi. Güneşin ışıkları Melek e sevinç

SORU-- Bize kısaca kendinizi tanıtır mısınız?

LanguageCert AÜ TÖMER B1 TürkYet (Konuşma) Örnek Sınav 1

TV LERDEKİ PROGRAMLARA ÇIKANLAR KURAN OKUMASINI BİLMİYOR

ΤΕΛΙΚΕΣ ΕΝΙΑΙΕΣ ΓΡΑΠΤΕΣ ΕΞΕΤΑΣΕΙΣ ΤΟ ΕΞΕΤΑΣΤΙΚΟ ΔΟΚΙΜΙΟ ΑΠΟΤΕΛΕΙΤΑΙ ΑΠΟ 6 (ΕΞΙ) ΣΕΛΙΔΕΣ

Ben gid-iyor-muş-um git-mi-yor-muş-um. Sen gid-iyor-muş-sun git-mi-yor-muş-sun. O gid-iyor-muş git-mi-yor-muş. Biz gid-iyor-muş-uz git-mi-yor-muş-uz

Giovanni dışında bütün örenciler çok çalışıyor. O hiç çalışmıyor ama sınıfın en başarılı öğrencisi. Çok iyi Türkçe konuşuyor.

Kızla İlk Buluşmada Nasıl Sohbet Edilir? Hızlı Bağ Kurma Teknikleri

Güzel Bir Bahar ve İstanbul


ΕΘΝΙΚΟ & ΚΑΠΟΔΙΣΤΡΙΑΚΟ ΠΑΝΕΠΙΣΤΗΜΙΟ ΑΘΗΝΩΝ ΤΜΗΜΑ ΤΟΥΡΚΙΚΩΝ ΣΠΟΥΔΩΝ ΚΑΙ ΣΥΓΧΡΟΝΩΝ ΑΣΙΑΤΙΚΩΝ ΣΠΟΥΔΩΝ Μάθηµα : ΤΟΥΡΚΙΚΗ ΓΛΩΣΣΑ II ΔΕΞΙΟΤΗΤΕΣ ΣΤΟΝ

KİTAP GÜNCESİ VIII. GELENEKSEL KİTAP GÜNLERİ SAYI:3

DÜZEY B1 Avrupa Konseyi Ortak Dil Ölçütleri Çerçevesinde BÖLÜM 4 SINAV GÖREVLİSİNİN KİTAPÇIĞI. Dönem Kasım 2009 DİKKAT

ISBN :

Yönetici tarafından yazıldı Perşembe, 08 Ekim :05 - Son Güncelleme Perşembe, 08 Ekim :08

6 Çocukla Ahır'da Yaşam Mücadelesi

Herkese Bangkok tan merhabalar,

Bilinen hikayedir. Adamın biri, akıl hastanesinin parmaklıklarına yaklaşmış. İçeride gördüğü deliye:

> > ADAM - Yalnız... Şeyi anlamadım : ADAMIN ismi Ahmet değil ama biz şimdilik

Şef Makbul Ev Yemekleri'nin sahibi Pelin Tüzün Quality of magazine'e konuk oldu

ADIN YERİNE KULLANILAN SÖZCÜKLER. Bakkaldan. aldın?

Evimi misafirlerim gidince temizlemek için saatlerce uğraşıyorsam birçok arkadaşım

ANKARA ÜNİVERSİTESİ TÖMER TÜRKÇE ÖĞRETİM ARAŞTIRMA VE UYGULAMA MERKEZİ TÜRKÇE SINAVI

Niğde Üniversitesi Türk Dünyası Araştırmaları Topluluğu Başkanı Okan Aktaş Toplulukta Görev almak bir İletişimci olarak bana çok faydalı oluyor

Diğer: Diğer:... Diğer:...

KÜÇÜK KALBİMİN İLK REHBERİNİN BU GÜNÜME UZATTIĞI HAYAT YOLU

yeni kelimeler otuzsekizinci ders oluyor gezi genellikle hoş geldin mevsim hoş bulduk ilkbahar gecikti ilkbahar mevsiminde geciktiniz kış mevsiminde

Bir gün Pepe yi görmeye gittim ve ona : Anlayamıyorum her zaman bu kadar pozitif olmak mümkün değil, Bunu nasıl yapıyorsun? diye sordum.

Sosyolinguistik Görüşme. 1) İsim:.. Cinsiyet: Meslek:.. Doğum Tarihiniz:.. Yaşınız:. Milliyetiniz:.

(22 Aralık 2012, Cumartesi) GRUP A Türkçe Ortak Sınavı Lise Hazırlık Sınıfı

Bu çalışma sırasında bize yardımcı olan tercümanımız Habibe Biber e de ayrıca teşekkür ediyoruz.

ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ

2. En başarılı olduğunuzu düşündüğünüz dersler hangileri? 3. En başarısız olduğunuzu düşündüğünüz dersler hangileri?...

Cumhuriyet Üniversitesi İletişim Kulübü Başkanı Metin Baykal: Halkla ilişkilerci girişken olmazsa çok şeyi kaybeder..

MİNİK PATİKLER ANAOKULU

Pirinç. Erkan. Pirinç (Garson taklidi yaparak) Sütlükahve söyleyen siz değil miydiniz? Erkan

Tarih:. Yer:. Katılımcı numarası:... Sosyolinguistik Görüşme 1) İsim:.. Cinsiyet: Meslek:.. Doğum tarihiniz:.. Yaşınız:.. Milliyetiniz:.

ÇANKAYA ÜNİVERSİTESİ BENİM GELECEĞİM OLDU. Sayın Yurduseven öncelikle bize biraz kendinizden bahseder misiniz?

Anneye En Güzel Hediye Olarak Ne Alınması Gerekir?

Hayriye Gün İzmir Kendinizi tanıtabilir misiniz? Ailenizin kökeni neresi?

TATÍLDE. Biz, Ísveç`in Stockholm kentinde oturuyoruz. Yılın bir ayını Türkiye`de izin yaparak geçiririz.

ANOREKTAL MALFORMASYON DERNEĞİ

Bekar Evli Boşanmış Eşi ölmüş Diğer. İlkokul Ortaokul Lise Yüksekokul Fakülte Yüksek Lisans

23 Yılllık Yazılım Sektöründen Yat Kaptanlığına

Budist Leyko dan Müslüman Leyla ya

5.SINIFLAR AREL JANUARY 12, İyi yönleri: Teknolojiyi kullanmak ve kullanırken bilinçli olmak.

:48 FİLİZ ESEN-BİROL BAŞARAN

Bilgi güçtür. Sevdiğiniz kişiyi dinleyin ve kendinizi eğitin.

VELILER IÇIN BROŞÜR. Chiro 6 ve 18 yaş arası çocuklar ve gençler içindir Önemli olan oyun, eğlence ve hareket!

LanguageCert AÜ TÖMER C1 TürkYet (Konuşma) Örnek Sınav 1

Bu kitabın sahibi:...

DANİEL BERZ (Diyalekten) Çocuğun okula yanlız gitmesine olanak vermek önemlidir. Bisikletle yada yaya olarak gidebilir. S. 2 / 5

Müslüman kadın futbolcular Berlin'de buluştu ALMANYA...

KPSS'de çok konuşulan 'vitamin' sorusu ve çözümü

MEZUNLARIMIZIN OKULUMUZ HAKKINDAKİ DÜŞÜNCELERİ

LanguageCert AÜ TÖMER C2 TürkYet (Konuşma) Örnek Sınav 1

Söyle, üzmesinler onu. Ele güne muhtaç olmasın. Hâlâ sigara. Çünkü gücüm var biraz daha.


Özel gereksinimli çocuklar

Renkli Bir Yazarın Kitabı: Renkli Masallar. Bazı insanlar gezi yazısı okumanın sadece daha önce gitmedikleri ya da hayatlarının

Müşteri: Üç gece için rezervasyon yaptırmak istiyorum. Tek kişilik bir oda.

ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ

Hayalindeki Kadını Kendine Aşık Etmenin 6 Adımı - Genç Gelişim Kişisel Gelişim

ΣΔΛΙΚΔ ΔΝΙΑΙΔ ΓΡΑΠΣΔ ΔΞΔΣΑΔΙ. ΔΙΑΡΚΕΙΑ: 2 ώρες ΗΜΕΡΟΜΗΝΙΑ: 24 Μαΐοσ 2011 ΣΟ ΔΞΔΣΑΣΙΚΟ ΓΟΚΙΜΙΟ ΑΠΟΣΔΛΔΙΣΑΙ ΑΠΟ 8 (ΟΚΣΩ) ΔΛΙΓΔ. Τπογραφή καθηγητή:


DEĞERLER EĞİTİMİ SINIF İÇİ ETKİNLİK PLANI MAYIS-HAZİRAN AYI İŞLENEN DEĞER: AİLEMİZİ ARKADAŞLARIMIZI VE HAYVANLARI SEVMEK ARKADAŞ SEVGİSİ DOSTLUK

ÖZEL ÜSKÜDAR SEV İLKÖĞRETİM OKULU

WILDERNESS HOTEL & GOLF RESORT, Wisconsin Dells - WI

TURKISH DIAGNOSTIC TEST TURKISH DEPARTMENT

de hazır değilken yatağıma gelirdi. O sabah çarşafların öyle uyandırmıştı; onları suratıma atarak. Kız kardeşim makas kullanmayı yeni öğrendi ve bunu

WILDERNESS HOTEL & GOLF RESORT, Wisconsin Dells - WI

SIFATLAR. 1.NİTELEME SIFATLARI:Varlıkların durumunu, biçimini, özelliklerini, renklerini belirten sözcüklerdir.

TURK101 ÇALIŞMA 6 ZEYNEP OLGUN MAKİNENİN ARKASI

Kadınların Çalışma Deneyimleri

Okul Çağı Çocuğunda Sevgi Yetersizliği Çalma Davranışına mı Neden Oluyor? Pazartesi, 02 Eylül :14

LanguageCert AÜ TÖMER B2 TürkYet (Konuşma) Örnek Sınav 1

3. Hangi ülkenin vatandaşlığını taşıyorsunuz? Alman vatandaşlığı: evet Başka bir ülkenin vatandaşlığını taşıyorum:...

Asuman Beksarı. Türkiye nin İlk ve Tek Kadın Karides Yetiştiricisi. Yaşamdan Kesitler Sema Erdoğan. J. Keth Moorhead

Boğaziçi Grubumuz gönüllüleri TÜYAP Fuarında tanıtım yapıyorlar, oldukça büyük bir fedakarlık yaptıkları, umarım emeklerinin karşılığını alırlar...

ÖZEL İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ VAKFI ADIGÜZEL ANAOKULU GÖKYÜZÜ SINIFI KASIM AYI KAVRAM VE ŞARKILAR

Yrd.Doç.Dr. M.Cengiz YILDIZ Kenan BÖLÜKBAŞ M. Halis ÖZER Araştırma Yöneticisi Araştırmacı Araştırmacı SORULAR

TÜM BİLGİLER KESİNLİKLE GİZLİ TUTULACAKTIR. Anketi Nasıl Dolduracaksınız? LÜTFEN AŞAĞIDAKİ HİÇBİR İFADEYİ BOŞ BIRAKMAYINIZ. İsim:... Cinsiyet:...

þimdi sana iþim düþtü. Uzat bana elini de birlikte çocuklara güzel öyküler yazalým.

Aç l fl Vural Öger Çok değerli misafirler, Konrad-Adenauer vakfının 23 senedir yapmış olduğu bu gazetecilik seminerinde son senesinde bizim de k

ERASMUS BAHAR DÖNEMİ Accademia della Moda İtalya DİDEM ALTUNKILIÇ

UNICEF Kaynaklarından Çocuk Hakları Sözleşmesi nin Kısaltılarak Alınan ve Çocukların Diliyle İfade Edilen Özeti sizlerle paylaşıyoruz.

Eylemlerin, eylemsilerin, sıfatların ve zarfların anlamlarını çeşitli yönden etkileyen sözcüklere zarf denir. Ör. Büyük lokma ye: büyük konuşma. Ör.

ABLA KARDEŞ Gerçek bir hikayeden alınmıştır.

22 İL Hane Ziyaretleri-2015 Sonuçları. Katılan kişi sayısı: 22864

10 Serap Ekiz Aktaş İzmir

Başkan Kocadon basına yemek verdi; tarafsızlığınızdan taviz vermeyin

KENDİ İŞİNİZİ YAPARKEN KİMSE YANLIŞLARINIZI DÜZELTECEK CESARETE SAHİP OLAMIYOR.

Sevgili MAT2 Öğrencileri,

Transkript:

16 Melisa Akkaya İzmir Bize kendini tanıtır mısın? Adım Melissa, 1995 Almanya da Wuppertal da doğdum ve büyüdüm. Bir tane abim var. Anne tarafım Selanik göçmeni ama annem İzmir de doğmuş. Babam da İzmir doğumlu.1970 yılında işçi olarak Almanya ya gitmiş. Üç yıl önce abimle birlikte Türkiye ye geldik, bir sene sonra annem ve babam geldiler. Annem burada bir güzellik salonunda çalışmaya başladı. Babam da bir okul kantininde çalışıyor. Müzikle ilgilenirim, gezmek en sevdiğim şeylerden biri ve futbol oynamayı çok seviyorum. Almanya da da futbol oynardım. Orada okul takımındaydım. Arkadaşlarla halı sahaya gidip maç yapardık. Almanya daki okulum basitti. Ama Türkçeye hâkim olamadığım için burada derslerde zorluk çekiyorum. Bornova Anadolu Lisesinde 11. sınıftayım. Bir kez sınıfta kaldım. Türkiye ye neden döndünüz? Almanya daki yaşamımız çok iyiydi. Ama bizim orada geleceğimiz yoktu. Okumayın diyorlardı. Okumana gerek yok, bir yerde sen stajını yap orada bir meslek sahibi ol, bu kadar diyorlardı. Bizim orada durumumuz, okusak da okumasak da bir şey değişmeyecek şeklindeydi. Bir meslek sahibi olamayacaktık. Ondan dolayı da Türkiye ye, ailemizin yanına geri döndük. Dedemlerin yanında kadık. Bundan bir sene sonra dedem vefat edince annemler de dönmeye karar verdiler. Oradaki okullar daha basitti. Daha rahat daha özgür gidiyorduk. Hiçbir şeye zorlanmıyorduk. Bizim çevremizdeki herkes yabancı olduğu için arkadaş ilişkilerinde, bize çok farklı bir gözle bakmıyorlardı. Burada ise Almancı diye

görüyorlar ve hemen sormaya başlıyorlar: Neresi daha iyi, orası mı burası mı? vb. Buradaki derslerimiz çok daha ağır ve zor. Burda, çok fazla ders çalışmamızı bekleyen bir eğitim sistemi var ama bunu kolaylaştıran hiçbir şey yok. Dediğim gibi orada daha rahattık ama geleceğimiz yoktu. Buradaki okullar bize iyi bir gelecek vaat ediyor belki ama zaten zor olan sistem özellikle yurt dışından gelenler için kat kat zorlaşıyor. Okulumu ve arkadaşlarımı seviyorum ama doğal olarak Almanya daki okuluma da özlem duyuyorum. Ama Türkiye ye kesin dönüş yaptık. Dönmeyi planlamıyorum. Ben avukat olmak istiyorum. Bu işi Türkiye de yapmak istiyorum. Öncelikle bir üniversiteye girmek ve burada okumak istiyorum. Bazen Almanya ya tekrar dönmek istiyorum. Orada yaşayabilecek miyim acaba diye bakmak istiyorum. Ama orada kalıcı olarak yaşamayı düşünmüyorum. Tercümanlık veya avukatlık gibi bir şansım da var. Bunu burada değerlendirebileceğimi düşünüyorum. Avukat olabilmek için dilimi geliştirmek, Türkçeye iyi bir şekilde egemen olmam gerekiyor ve sınavlarda da başarılı olmam gerekli. Türkiye de dil sorunun var mı? Annem de bize Türkçeyi öğretmişti ama kullanmaya gerek duymadım. Sonuçta Türkçe konuşmamı gerektirecek bir durum yoktu. Annem Almancayı tam olarak bilmiyordu, yeni yeni öğrenmeye başlamıştı. Hala da tam olarak bilmiyor ve belirgin bir aksan bozukluğu var. Çok iyi konuşamıyor ama her şeyi çok iyi anlıyor. Babam zaten Almanya da büyüdüğü için Almancayı çok seviyor ve anadili gibi konuşabiliyor. Sonuçta 40 senesi orada geçmiş. Evde bazen Almanca bazen Türkçe konuşuruz. İkisini de karşık bir duruma getiriyoruz. Almancayı konuşurken Türkçe kelimeler de katıyoruz ya da aynı şekilde Türkçe başlayan bir konuşma Almancayla son bulabiliyor. Hiç tam bir dil konuşmuyoruz. Hep iki dili karışık konuşuyoruz. Sence Almanya daki Türklere ana dilinde eğitim verilmeli mi? Türkçe mutlaka iyi bir şekilde öğretilmelidir. Ama eğitim Almanca olmalıdır. Eğitim Almanca olursa oraya uyum sağlamaları kolay olur. Ayrıca da Türkçe öğretimi yapılırsa kendi kültürlerinden kopmamış olurlar. Bu çocuklar

Türkiye ye geldiklerinde çok zorluk çekiyorlar. Burada herkes şakalaşıyor gülüşüyor, Almanya dan gelenler Fransız gibi kalıyorlar. Hiçbir şey anlayamıyorlar ve bunu yaşayan biri olarak söylüyorum ki çok kötü bir durum. Hiçbir şey diyemiyoruz sadece şaşırıp duruyoruz. Cevap veremiyoruz, evet diyoruz, hayır diyoruz. Ne bileyim, mantıksız bir cevap veriyoruz. Veya geç cevap veriyoruz. Ondan dolayı düşünüyorum ki bize bir eğitim verseydiler bizim için her şey daha bir kolay olabilirdi. Eğitiminde ailen nelere öncelik veriyor? Ailem beni yetiştirirken disiplinliydi. Benden çalışmamı bekliyorlar. O yüzden beni dershaneye yazdırdılar. Ama hani zorlamıyorlarda. Diyorlar ki: Çalış, çalışmazsan da sen bilirsin ama çalış ki bizi de gururlandır. Çalışmazsan eğer sonuçta sıkıntı yaşarsın ve her koyun kendi bacağından asılır. Çalışmadığım zaman da benimle konuşmuyorlar. Bana karşı çok soğuk davranıyorlar. Çok aşırı disiplinli değiller ama ailemiz bizi iyi yetiştirdiği için bu çok fazla sorun olmuyor. Ama mesela dışarı çıkma konularında çok özgür değilim. İstediğim zaman hadi ben çıkıyorum deyip çıkma özgürlüğüm yok ama Almanya da böyle değildi. Almanya da yaşarken daha küçüktüm, o zaman çocuktum. Oyun oynamak için her gün mutlaka dışarı çıkardım. Orada zaten bizim evimiz çarşının ortasındaydı. Dışarı çıktığım zaman hep beş dakikada evde olabileceğim mesafelere gidiyordum. Burada ne çevreye ne bana güveniyorlar. Çünkü ben daha tam olarak alışamadım buraya. Annemler de bu konu hakkında zaten bana şunu söylediler: Sen çevreye uyum sağladığında zaten seni serbest bırakacağız. Ağabeyin alıştı o bu yüzden daha serbest, zamanı geldiğinde sen de öyle olacaksın. Onların eğitim anlayışı buradaki diğer Türk ailelerden farklı değil Sanırım Türkiye deki eğitim anlayışı ve sistem bütün aileleri aynı açmaza zorluyor. Dershane ev, okul özel ders arası koşuşturmaca da öğrencilere sosyalleşme olanağı tanınmıyor. Bense Almanya daki gibi olmasını isterdim. Hem okul olsun hem de spor ve diğer sosyal etkinlikler olsun isterim.

Almanya da yaşayan Türk ya da Alman arkadaşların var mı ve onlarla ilişkileriniz ne durumda? Almanya da benim üç tane çok iyi arkadaşım vardı. Esra, Ayşe, Özlem ve ben birinci sınıftan beri bir gruptuk. Türkler grubu gibi bir şeydik. Her zaman birlikteydik. Onlar bizim evimize gelir, biz onların evine giderdik. Birlikte geçirdiğimiz zamanlarda çok eğlenirdik. Hiç ayrılmazdık. Hep birlikte dışarı çıkardık. Yediğimiz içtiğimiz ayrı gitmezdi. Dördüncü sınıfa kadar bütün zamanımız birlikte geçerdi. Dördüncü sınıftan sonra okullarımız değişti ve onlar başka okula ben başka okula gittim bundan dolayı birazcık uzak kaldık ama birlikte zaman geçirmeye devam ettik. Şu anda bile onlarla görüşüyorum. Onlarla ilişkimiz gayet iyi idi ve halen de iyi bir şekilde devam ediyor. Bunların yanısıra çok yakın Alman arkadaşlarım da vardı. Onlarla da halen görüşüyorum. Ama onlarla ben 6. sınıfta başka bir okulda gittiğimde tanıştım. 6. sınıftan 8. sınıfa kadar beraberdik. O yüzden Almanlarla da tanışıp yakın olmaya başladım. Aslında biz hep içimize kapanık insanlardık ve dördümüz bizden başkasını görmüyorduk. Başka kimseyle konuşmazdık ama sonradan sosyalleşmeye başladık. 50-60 tane Alman arkadaşımız oldu. Orada erkek arkadaşınız var mıydı? Orada erkek arkadaşım vardı. Burada da var. Ailem ters bir tepki verir - duymasınlar. Benim yaklaşık beş aydır bir erkek arkadaşım var. Almanya da da yaklaşık bir buçuk senelik bir ilişkim oldu. Ailemin haberi yoktu. O bir Araptı. O zamanlar zaten daha çocuktuk bizim için sevgi aşk diye bir kavram yoktu. Etkilenmek vardı. Zaten erkek arkadaş, sevgili nedir onları bile doğru düzgün bilmiyorduk. Genelde bu konularda ailemle her şeyi paylaşırım. Ama Almanya da iken evlenme muhabbeti geçtiğinde evleneceğim kişinin Türk olmasını istiyorlardı. Almanya da arkadaşlarımla geziyordum, eğleniyordum. Ama kesinlikle ders çalışmaya gerek duymuyordum. Çünkü zaten basitti, çalışmayı gerektirecek zorluk yoktu. Ondan dolayı genellikle geziyordum ya da evde bilgisayar başında oturuyordum. Almanya daki hayatım hem eğlenceli hem de kolaydı. Kendimi hiçbir şeye zorlanmış hissetmiyordum. Burada sadece okula gidiyorum. Pek dışarı çıkmıyorum. Türkiye de pek sosyal hayatım yok.

Eğer Almanya dan gelmiş birisi olursa daha çabuk anlaşıyoruz. Kendimi Almanya daki Türklerin yanında daha rahat hissediyordum, sanırım bu biraz da kültürel ortak paydalarla ilgili bir durum. Kendini buraya mı yoksa Almanya ya mı daha yakın hissediyorsun? Mentalite olarak daha çok Alman olduğumu düşünüyorum. Mesela dakik olma konusunda, plan yapma konusunda, tertip ve düzen konusunda. Bunlar daha çok Almanlara ait özellikler ve bende de bulunuyor. Ailem beni Alman ya da Türk olarak değil daha çok modern yetiştirmek istediler. Ama Almanya da kendimi daha iyi hissediyordum, kendimi Almanya ya daha yakın hissediyorum. Çünkü orası benim doğduğum ve büyüdüğüm yer. Dışarı çıktığımda tanıdığım yerler görüyordum. Öğretmenlerin davranışlarını saymazsak, çünkü onlar bizi her zaman yabancı gibi gördüler, kendimi orada hiçbir şekilde yabancı hissetmedim. Orada doğduğum için kendimi oraya odaklamıştım, anayurdum gibi hissediyordum. Burada evimde otururken bile hala sanki benim evim değilmiş gibi, sanki misafirmişim gibi hissediyordum. Bakıyordum eve bu benim odam değil diyordum. Eğitim burada daha iyi diyorlar. Açıkçası ben öyle düşünmüyorum, çok gereksiz şeyler öğreniyoruz ve bu da insanı çok fazla zorluyor. Bunları yapmalarının sebebi hayatın zorluklarıymış, bir şeye kafayı odaklamak, hızlı öğrenmek gibi şeylermiş. Ancak bana hiç de inandırıcı gelmedi. Ama benim burada beğendiğim şeyler ise insanların daha sıcak olması ve ailemin de burada yaşamaya başlaması. Bu yüzden kendimi daha mutlu hissediyorum. Bir olay olduğu zaman ailemin yanında olabilmek hoşuma gidiyor. Daha güzel oluyor. Okulda benim uyum sağlamama ve alışmama yardım ettiler. Benim hiçbir zaman üzülmemi istemediler, hala da istemiyorlar. Buranın iyi tarafları çok var ama kötü tarafları da var tabii ki de. Mesela kötü taraflarından biri insanlara alışık olmadığım için garip bakmam. Doğal olarak onlar da bana öyle bakıyor. Bazen insanlar tarafından garipsendiğimiz ve bize kötü davrandıkları oluyor. Okulda zorlanıyoruz ve bu bizi olumsuz etkiliyor. Başka da kayda değer bir şey yok. Almanya da sevdiğim ve özlediğim şeyler, arkadaşlarımla her zaman ne istiyorsam yapabilmemdi. Arkadaşlarım bizde kalabiliyordu ve ben de onlarda

kalabiliyordum. Her zaman eğleniyorduk. Okullarda hep beraber önemli günleri kutluyorduk. Dışarılara çok çıkıyorduk. Öğretmenlerle beraber neredeyse her hafta, her ay geziler yapıyorduk. Okul bu gezilere karışmıyordu, biz kendimiz planlıyorduk. Okul zamanında yapılan gezilere hep beraber gidiyorduk. Mesela o zamanlar tüm 7. sınıflarla beraber, eğlenmeye, bir şeyler içmeye, piknik yapmaya, lunaparka gidiyorduk. Kimse bize karışmıyordu. Ama burada bu geziler senede bir kere oluyor. Mesela Antalya ya, Çanakkale ye, İstanbul a gidiliyor, o da 3-5 gün. Bundan başka yıl içinde hiç bir şey yok. Oranın insanlarına alışık olduğumdan dolayı daha fazla mutlu oluyordum. Aslında Almanya nın her şeyini seviyordum. O zamanlar neleri sevip sevmediğime hiç dikkat etmedim. Şimdi burada insanın aklına geliyor neyi sevip sevmediği. Özleniyor, hatta çok özleniyor. Ama ben o zamanlar Almanya yı özlerim diye hiç düşünmemiştim. Ama buraya geldikten sonra aklıma gelmeye başladı. Tüm bu yaşadıklarım, çok farklı bir şeymiş aslında. Çok zor bir şeymiş. Sandığım kadar kolay bir şey değilmiş. Aman, nasıl olsa hemen alışırım, tüm ailem orada, diye düşünmüştüm. Ama geldikten bir süre sonra ben geri dönmek istiyorum diye hüngür hüngür ağlamaya başladım. Tabii ki aileme genellikle göstermedim. Ama aslında artık pek de geri dönmek istemiyorum. Bazen iyi ki dönmüşüz, ne kadar güzel bir yer diye düşünüyorum. Ama bazen de keşke gelmeseydik diyorum. Almanya da da bazen beğenmediğim şeyler oluyordu. Mesela öğretmenlerin davranış biçimini sevmiyordum. Niteliği düşük bir okula gittiğimiz için doğru düzgün okuyamayacağımızı düşünüyorduk bu da bizi üzüyordu. Bundan dolayı Türkiye ye geri dönme fikri kötü gelmemişti. İyi ki dönmüşüz dememin sebebi de bu. Ayrıca, sülalemizden birisi vefat ettiğinde biz onların yanında olamıyorduk. Hep uzakta kalıyor ve üzülüyorduk. Mesela orada bizim başımıza bir şey geldiği zaman kimsemiz olmuyordu, yalnız kalıyorduk. O yüzden geri dönmeyi çok istedik ailemizin yanında olmayı istedik. Almanya da yabancı, burada Almancı olarak dışlanmayla karşılaştın mı? Evet oldu. Almanya da yaşadığım bir olay var. Sınıfımda ırkçı bir örgütü destekleyen küçük bir grup vardı. Yabancı olduğu için bir kaç Alman çocuk

bir arkadaşımın üzerine yürümüşler. Onu sanırım Türk olduğu için yadırgadılar ve psikolojik baskı uyguladılar. Bu tür olaylar zamanla şiddete dönüşüyor ve ona karşı da bir reaksiyona neden oluyor. Kürt, Türk, Arap ve Alman ayrımı da bazen oluyordu. Bizim okulda farklı kökenlerden çok insan vardı. Bizim sınıfta yalnızca iki kişi Türktük. İki Türk olarak çok fazla zorluk çektik. Hem Almanlardan, Araplardan hem de Kürtlerden baskı görüyorduk. Bundan dolayı oldukça zorlandık. Hatta size yaşadığım bir olayı anlatayım. Biz arkadaşımla sınıfta otururken birden herkes üzerimize gelmeye başladı. Bize Siz hiçbir şey yapamazsınız, hiçbir şey beceremezsiniz, sonuçta Türksünüz, maymun gibisiniz, sizi buradan kovmak lazım, gibi şeyler söylemeye başladılar. Hatta bizim bir beden eğitimi öğretmenimiz vardı, o bile bize Siz hiçbir şey olamazsınız diyordu. Türkiye ye gelince burada bazı öğretmenler saçma sapan şeyler yapmaya çalıştı. Beni burada sınıfta bırakmak istediler. Almancıyım diye mi onu ben de hala anlayabilmiş değilim. Türkiye de Almanya dan geldik diye Sen şimdi domuz eti yemişsindir, sen şimdi Müslüman da değilsindir. gibi önyargılarla karşılaşıyorum. Yani iki yerde de uyum sağlayamadık. Öyle bir durum var ki Burada Almancı, Almanya da yabancı tam olarak biziz herhalde! Buraya geldiğim zaman kendimi hep yabancı gibi hissettim. Hani bunların hepsi Türkçe konuşuyor diye ne yapacağımı şaşırmaya başlamıştım. Çünkü ben Türkçe bilmiyordum, Almanca konuştuğum zamanlar bütün kafalar bana çevriliyordu. Alışmam çok uzun zaman aldı. Mesela ben ilk sene çok büyük zorluk çektim. Her yerde bana garip bakıyorlardı. Sanki ben Almanya dan değil de uzaydan gelmişim gibi. Dinin senin ve ailen için önemi nedir? Din, bizim aileyi hiç etkilemiyor, biz hiç umursamıyoruz. Aslında annem müslümandır. Çok tutucu değildir ama dinine sadıktır. Olabildiğince dininin dediklerine uymaya çalışır. Beni hiç müslümanlık konusunda zorlamamıştır. Babam hiçbirine inanmadığı için orada işler biraz karışıyor. Hepsine biraz inanıyoruz biraz inanmıyoruz diyebilirim. Ama tamamen inandığımız ortak bir dinimiz var diyemem. Babam hiçbir konuda tutucu değildir.

Din açısından sadece bayramlar bizi etkiliyor. Yine de kurban bayramında kurban kesilmiyor. Ramazanda oruç tutulmuyor. Tamam, herkesin bir inancı var. Hepimiz başka bir şeye inansak da neye inandığımızı pek belli etmiyoruz. Sen Müslümansın sen bunu yapmak zorundasın bu farz kılınmış gibi bir yaklaşımı sevmiyorum. Onlara inat etek giymek istiyorum, mini şortlar giymek istiyorum. Saçlarımı onlara karşı savurmak istiyorum. Kısacası türban olayını da vücudun bütünüyle örtülmesi olayını da hoş bulmuyorum. Oradayken de bulmazdım. Oradayken de Almanlar da Senin annen kapalı değilmiş, senin annen nasıl Müslüman, nasıl Türk, sen büyüdüğünde kapanmak zorunda mısın, ailen seni kapanmaya zorluyor mu? diye soruyorlardı. Bütün Türkleri, Müslümanlığa aşırı düşkün ve bu uğurda her şeyi yapabilirmiş gibi tanıyorlar. İran gibi, Arabistan gibi sanıyorlar. Her iki kültürü karşılaştırdığında ortak ve farklı yönler nelerdir? Zıt yönleri oldukça çok. Düzen - düzensizlik ve kural - kuralsızlık. Orada asla kurallara aykırı hareket edilmezdi. Buna gerçekten çok dikkat ediyorlardı. 18 yaşından küçüklere asla sigara verilmiyordu. 16 yaşından küçüklere bira verilmezdi. Özellikle trafik konusunda çok dikkatlilerdi. Mesela bir yaya olarak bile kırmızı ışıkta geçersen sana hemen ceza keserler. Bir araba kırmızı ışıkta geçerse gerçekten çok büyük cezalar veriyorlar. Bu onların yaşam tarzı olmuş bir yerde. Türkiye ye geldiğimizde de en çok garipsediğim şey yaya geçidinin siyah olmasıydı. Hatta abimle aramızda şakalaştık acaba bu ölüm mü demek diye. Yaya geçidinde arabalar hiç durmuyor. Biz arabalara bakıyoruz. Arabalar bizim orada olduğumuzu fark etmiyorlar bile. Almanya da yaya olsun olmasın orada dururlar daha sonra devam ederlerdi. Türkiye de bunu çok garipsedim. Hatta bir keresinde birisinin arkasından, yaya geçidindeyken, sen ne yapıyorsun diye bağırmıştım. Başka ilginç bir durum Almanya da her yerde otopark yerleri var. Burada insanlar yolun ortasına arabasını park edip gidebiliyorlar. Bu da insanları çok rahatsız ediyor. Ve de kurallara uymadıkları için kaza oranı artıyor.

Konu her ne olursa olsun Almanlar biraz daha fazla düzenli ve titiz davranırlar, yaptıkları işi ciddiye alırlar. Türkler ise nerdeyse hiç düzenli değildirler. Zamanlama açısından, dakik olma açısından çok farklıyız. Örnek vermek gerekirse, saat dörtte olan bir buluşmaya bir Alman oraya dörde beş kala gelir, bir Türk ise dördü 20 geçe ancak gelir. Onlar yapacakları işleri çok önceden planlar, düzenler ve ona göre de hazırlıklarını yaparlar. Türkler ise hep son dakikaya bırakıyorlar. Almanya da güzel bir bayram olarak Karneval var. Sokaklarda herkes buluşuyor. İnsanlar ilginç ilginç kostümler giyip dışarı çıkıyor ve kimse onları garipsemiyor. Çok eğlenceli oluyordu bunlar. Bütün halk oraya toplanıyor ve kocaman arabalar geçit töreni yapıyor. İnsanlara şeker atılıyor. Herkes oraya torbalar ya da şemsiyelerle gelir zaten. O şemsiyeleri ters çevirip şeker doldururlar. Tüm gün şarkı söylerler. Burada böyle bir şey olsa insanları rahatsız ederlerdi, insanlar birbirlerini ezerdi o şekerleri alabilmek için. Burada televizyonda görüyorum bedava bir şey dağıtıldığında bütün millet oraya saldırıyor ve birbirlerini eziyorlar. Burda kurban bayramlarında her yerde hayvan kesiliyor. Bazen TV de kaçan hayvanların durumunu dehşetle izliyorum. Çocukların gözleri önünde hayvanlar kesiliyor. Her yer kan ve çöple doluyor. Onların bayramlarını gördükten sonra, buradaki kurban bayramı çok farklı gözüküyor tabii bana. Ben ona daha çok katliam gözüyle bakıyorum. Çünkü o kadar hayvanın orta yerde kesilmesini çok yanlış buluyorum. Ve hiçbir zaman da kabul etmeyeceğim. Zaten beni İslam dininden soğutan şeylerden biri de kurban bayramı sanırım. O hayvanların acı çekmesi beni üzüyor. Üstelik insanların bunu Allah için yapması ve bunun Kuranın emir diye verilmesine sinirlerim bozuluyor açıkçası. Sence Türkiye Avrupa Birliği ne girmeli mi? Bu gidişle Türkiye AB ye asla giremez diye düşünüyorum. Biz Türkiye ye sadece İzmir olarak bakıyoruz ama Türkiye de çok farklı yerler var. Bazı bölgeleri henüz değişimini tamamlayamamış. AB ye ulaşmamız için zamana gereksinim var. Türkiye politik ve ekonomik sorunlarını henüz çözebilmiş değil. Türkiye de 35 yıldır süren bir iç savaş var. İnsan hak ve özgürlükleri tartışmalı halde. Türklerin her zaman politik bir olayı vardır. AB böyle şeyleri

pek kabul etmez. Girerse de zaten Türk halkı ekonomik olarak çok kayba uğrar. Çünkü Türkiyenin tamamı İzmir gibi değil. AB Türkiyeyi bir bütün olarak ele aldığında bu işin olmayacağına karar verecektir. Melisa, bize zaman ayırdığın için çok teşekkür ederiz.