FAALİYETİNİ TERK EDEN BİR MÜKELLEFİN TERK DÖNEMİNE AİT ZARARLARININ MAHSUBU MÜMKÜN MÜDÜR



Benzer belgeler
GELİR VERGİSİ MATRAHININ TESPİTİNDE ZARAR MAHSUBU KISITLAMASI

GELİR VERGİSİ MÜKELLEFLERİ İÇİN MAHSUP İMKÂNI DOĞDUĞU HALDE MAHSUP EDİLMEYEN ZARARLARIN DURUMU VE ZARAR MAHSUBUNDA DİKKAT EDİLMESİ GEREKEN KONULAR

Sözkonusu Maddede; yurtdışındaki kıymetlerin beyanına imkan sağlanmış, yurtiçindeki varlıklarla ilgili bir düzenlemeye yer verilmemiştir.

5811 Sayılı Bazı Varlıkların Milli Ekonomiye Kazandırılması Hakkında Kanunda 5917 Sayılı Kanunla Yapılan Değişiklikler

Arkan&Ergin Uluslararası Denetim ve Y.M.M. A.Ş.

YENİ VARLIK BARIŞI HAKKINDA BİLİNMESİ GEREKENLER

SİRKÜLER NO: POZ-2008 / 61 İST,

BAZI VARLIKLARIN MİLLİ EKONOMİYE KAZANDIRILMASI HAKKINDA KANUN

2014/2.DÖNEM SERBEST MUHASEBECİ MALİ MÜŞAVİRLİK SINAVLARI VERGİ MEVZUATI VE UYGULAMASI 28 Haziran 2014-Cumartesi 14:30-16:00

3) Beyan Edilen, Bildirilen Varlıklar Üzerinden Ödenecek Vergi Tutarı ve Ödenen Verginin Gider Kabul Edilebilme Durumu;

KİRA GELİRİ İLE İLGİLİ BİLİNMESİ GEREKENLER

BAZI VARLIKLARIN MÝLLÝ EKONOMÝYE KAZANDIRILMASI HAKKINDA KANUNA ÝLÝÞKÝN GENEL TEBLÝÐ Çarþamba, 17 Aralýk 2008

Özelge: Şirket hissedarlarına ait arsanın kiralanarak arsa üzerine yapılacak binanın inşaasına ilişkin harcamaların GV ve KDV karşısındaki durumu.

TEBLİĞ 5811 SAYILI BAZI VARLIKLARIN MİLLİ EKONOMİYE KAZANDIRILMASI HAKKINDA KANUNA İLİŞKİN GENEL TEBLİĞ (SERİ NO: 1)

VERGİ SİRKÜLERİ NO : 2008/45 TARİH : 24/11/2008

VARLIK BARIŞI OLARAK ADLANDIRILAN KANUNİ DÜZENLEME RESMİ GAZETEDE YAYINLANMIŞTIR

T.C. GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI ANKARA VERGİ DAİRESİ BAŞKANLIĞI. (Mükellef Hizmetleri Gelir Vergileri Grup Müdürlüğü)

BAZI VARLIKLARIN MİLLİ EKONOMİYE KAZANDIRILMASI HAKKINDA 5811 SAYILI KANUN

5766 sayılı Kanunun 25 inci maddesi ile 6802 sayılı Kanunun 30, 31 ve 47 nci maddelerinde değişiklikler yapılmıştır. Buna göre 6802 sayılı Kanunun;

SON DÜZENLEMELER ÇERÇEVESİNDE SİGORTA VE KAMBİYO İŞLEMLERİNDE BSMV UYGULAMASI

TASFİYEYE GİREN KURUMLARDA GEÇMİŞ YIL ZARARLARININ MAHSUBU

BAZI VARLIKLARIN MİLLİ EKONOMİYE KAZANDIRILMASI HAKKINDA KANUN (VARLIK BARIŞI KANUNU) RESMİ GAZETE DE YAYIMLANARAK YÜRÜRLÜĞE GİRDİ.

5520 Sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu*

SİRKÜLER 2013/26. :Varlık Barışından Faydalanmak İçin Son Başvuru Tarihi

SİGORTA İŞLEMLERİ İLE KAMBİYO İŞLEMLERİNE İLİŞKİN GİDER VERGİLERİ TEBLİĞİ YAYIMLANDI

Sirküler no: 073 İstanbul, 3 Temmuz 2009

Tam Mükellef Gerçek Kişilerce 2010 Takvim Yılında Elde Edilen Gelirlerin Beyanı

GELİR VERGİSİNE TABİ MÜKELLEFLERE GÖRE; KURUMLAR VERGİSİ MÜKELLEFLERİNİN VERGİSEL AVANTAJLARI TÜR DEĞİŞTİRME

SĐRKÜLER Đstanbul, Sayı: 2013/114 Ref: 4/114. Konu: VARLIK BARIŞI KANUN TASARISI T.B.M.M. NE SUNULMUŞTUR

Konu: 17 Seri No.lu Katma Değer Vergisi Genel Tebliği ile Yapılan Açıklamalar.

Sayı : 2018/233 2 Tarih : Ö Z E L B Ü L T E N. MENKUL SERMAYE İRADI BEYANI (2017 Yılı Kazançları)

MENKUL KIYMET SATIŞ KAZANCININ TESPİTİNDE ENDEKSLEME SONUCU OLUŞAN ZARARLARIN MAHSUBU MÜMKÜN MÜDÜR?

2010/1.DÖNEM YEMİNLİ MALİ MÜŞAVİRLİK MAZERET SINAVLARI SORU VE CEVAPLARI GELİR ÜZERİNDEN ALINAN VERGİLER 23 Temmuz 2010-Cuma 16:00

Faaliyetini Sonlandıran Mükelleflerin Devren KDV si

Matrah Ve Vergi Artırımı (Madde: 5)

T.C. GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI İSTANBUL VERGİ DAİRESİ BAŞKANLIĞI Mükellef Hizmetleri Usul Grup Müdürlüğü

FAALİYETİNE SON VEREN KURUMLARDA DEVREDEN KDV

2013 / 2 DÖNEM SERBEST MUHASEBECİ MALİ MÜŞAVİRLİK SINAVI VERGİ MEVZUATI VE UYGULAMASI SINAV SORULARI 29 HAZİRAN 2013 CUMARTESİ

YENİ KURUMLAR VERGİSİ KANUNU TASARISINA GÖRE TAŞINMAZLAR VE İŞTİRAK HİSSELERİ SATIŞ KAZANCI İSTİSNASI. İrfan VURAL Gelirler Kontrolörü

SORU 1) 22 Kasım 2008 tarihinde yürürlüğe giren 5811 sayılı Bazı Varlıkların Milli Ekonomiye Kazandırılması Hakkında Kanun un amacı nedir?

Yazar ALİ KARAKUŞ Perşembe, 30 Mayıs :20 - Son Güncelleme Perşembe, 30 Mayıs :22

İNDİRİMLİ GELİR VE KURUMLAR VERGİSİ UYGULAMASI. Ali ÇAKMAKCI. Yeminli Mali Müşavir- Bağımsız Denetçi. TaxAuditing Yeminli Mali Müşavirlik Kurucu Ortak

-Satış konusunun taşınmaz, iştirak hissesi, kurucu senetleri,intifa senetleri, rüçhan hakkı olması,

Gayrimenkul satışlarından doğan zarar, kurum kazancından indirilebilir mi?

YENİ VARLIK BARIŞI KANUNU ÖZET BİLGİLER

BAZI VARLIKLARIN MĐLLĐ EKONOMĐYE KAZANDIRILMASI HAKKINDA KANUN YAYIMLANDI

GELİR VERGİSİ KANUN TASARISINDA GERÇEK KİŞİLERİN VERGİLENDİRİLMESİ İLE İLGİLİ YENİ HÜKÜMLER GVK TASARI MADDE 51-88

6736 Sayılı Kanun Kapsamında Varlık Barışı Sunumu Sirküler

KURUMLAR VERGİSİ BEYANNAMESİ 1010

Gelir Vergisi Kanunu nun Geçici 67.maddesi kapsamında vergi kesintisine tabi tutulmuş olan; (Ticari kazançla ilişkisi olmaması şartıyla)

2012 KURUMLAR VERGİSİ BEYANNAMESİ ÜZERİNDEN HE- SAPLANAN VERGİDEN DÖNEM İÇİNDE ÖDENEN VERGİLERİN MAHSUBU

ENFLASYON DÜZELTMESİNDEN KALAN BİLANÇO KALEMLERİ

KURUMLAR VERGİSİ BEYANNAMESİ 1010

Murat KÖSEOĞLU Serbest Muhasebeci Mali Müşavir

SİRKÜLER: 2014/021 BURSA, Konu: E-Beyanname Sistemindeki 2013 Yılı Kurumlar Vergisi Bildirimindeki Yenilikler Hakkında

GAYRİMENKUL SERMAYE İRADI ELDE EDENLERCE ÖDENEN BAĞ-KUR SİGORTASI PRİMİ BEYANNAME ÜZERİNDEN İNDİRİM KONUSU YAPILABİLİR Mİ?

VERGİYE UYUMLU MÜKELLEFLERE SAĞLANAN VERGİ İNDİRİMİ TEŞVİKİ

1) Emlâk Vergisi Kanunu na göre, aşağıdakilerden. daimi olarak şartlı muaftır?

GELİR VERGİSİ GENEL TEBLİĞİ TASLAĞI (SERİ NO: 297) BİRİNCİ BÖLÜM Amaç, Kapsam ve Yasal Düzenleme

C) I-II-III D) IV-III

KURUMLAR VERGİSİ KANUNU 9. MADDESİNDE TANIMLANAN ZARAR MAHSUBU MÜESSESESİ VE ÖZELGELER IŞIĞINDA DEĞERLENDİRİLMESİ

KÂR DAĞITIMI VE KÂR DAĞITIMINA BAĞLI STOPAJ VERGİLENDİRİLMELERİNE YÖNELİK ÖRNEK BİR ÇALIŞMA

KURUMLAR VERGİSİ GENEL TEBLİĞİ (SERİ NO: 1) NDE DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR TEBLİĞ (SERİ NO: 9)

SİNERJİ SİRKÜLER RAPOR

SİRKÜLER RAPOR GİDER VERGİLERİ GENEL TEBLİĞİ. ( Seri No : 86 ) Sirküler Tarihi: Sirküler No: 2008/87

Sirküler, 2016/26. Sayın Meslektaşımız; Konu : Gelir ve Kurumlar Vergisinde Matrah Artırımı Hakkında.

Ö z e t B ü l t e n Tarih : Sayı : 2018/56

Yurtdışında Ödenen Vergiler Kurumlar Vergisi Beyannamesinde Mahsup Edilmesi Ve Edilememesi Durumu İle Mahsup Edilemeyen Verginin Akıbeti

YÖNTEM YEMİNLİ MALİ MÜŞAVİRLİK ve BAĞIMSIZ DENETİM A.Ş.

VARLIK BARIŞI. kların n Milli Ekonomiye. M. Yavuz Öner KPMG Vergi Bölüm Direktörü

Dr. OSMAN EŞGİN ORTAKLIKLARDA TASFİYE İŞLEMLERİNİN TÜRK VERGİ SİSTEMİ AÇISINDAN DEĞERLENDİRİLMESİ

YEMİNLİ MALİ MÜŞAVİRLERE TASDİKİ ZORUNLU İŞLEMLER YENİDEN DEĞERLEME ORANLARI YILLIK GELİR VERGİSİ BEYANNAMESİ VERİLMEYEN HALLER (2011 Yılı Gelirleri

UYGULAMA ÖRNEKLERİYLE BÖLÜNME BİRLEŞME VE TASFİYE İŞLEMLERİ. (Vergi Hukuku-Ticaret Hukuku-AB Hukuku) İÇİNDEKİLER

GVK nun Geçici 67. Maddesi Kapsamında Elde Edilen Gelirlere İlişkin GVK Genel Tebliği Yayımlandı DUYURU NO:2007/12 İstanbul,

BEYANNAME İMZALATMA ZORUNLULUĞU. (Genel Tebliğ Sıra No: 4, 5, 37) (2018 takvim yılında uygulanmak üzere) Aktif toplamı

VARLIK BARIŞI 6736 SAYILI KANUN UN BAZI VARLIKLARIN MİLLİ EKONOMİYE KAZANDIRILMASINA İLİŞKİN DÜZENLEMELERİ

2015 yılında kira geliri elde eden gerçek kişilerin bu gelirlerini 1 Mart-25 Mart arasında beyan etmeleri gerekiyor.

MEVZUAT SİRKÜLERİ /

Muharrem İLDİR Boğaziçi Bağımsız Denetim ve YMM A.Ş Vergi Bölüm Başkanı E.Vergi Dairesi Müdürü

KURUM KAZANCININ TESPİTİNDE KANUNEN KABUL EDİLMEYEN GİDERLER

6736 SAYILI KANUN UN BAZI VARLIKLARIN MİLLİ EKONOMİYE KAZANDIRILMASI NA İLİŞKİN DÜZENLEMELERİ

304 SERİ NO'LU GELİR VERGİSİ GENEL TEBLİĞİ

KURUMLARIN TEVKİF SURETİYLE ÖDEDİKLERİ VERGİLER İLE YURT DIŞINDA ÖDEDİKLERİ VERGİLERİN MAHSUBU VE İADESİ

2012 YILINDA ELDE EDİLEN DEĞER ARTIŞ KAZANÇLARININ VERGİLENDİRİLMESİ

ELEKTRONİK BEYANNAME, Bu makale Şubat 2009 E-Yaklaşım da yayınlanmıştır. PİŞMANLIK, TECİL EDİLEN KDV VE AY KESRİ I. GİRİŞ

A. VERGİLENDİRME DÖNEMİ

6111 SAYILI KANUN İLE YAPILAN DÜZENLEMELER (2) (Madde 6-9)

alfa ymm İstanbul, 17/08/2009 ALFA GENELGE 2009/32 Konu : Varlık Barışı İçin Yeniden Tanınan İmkan

İHRAÇ KAYDIYLA TESLİM ALDIĞI MALI SÜRESİNDE İHRAÇ EDEMEYEN İHRACATÇI İMALATÇIYA ÖDEDİĞİ KDV Yİ İNDİRİM VE İADE KONUSU YAPABİLİR Mİ?

İŞKUR VASITASIYLA İŞE İLAVE ALINANLAR İÇİN GETİRİLEN GELİR VERGİSİ STOPAJ DESTEĞİ HAKKINDA GENEL TEBLİĞ YAYIMLANDI:

2012/1.DÖNEM YEMİNLİ MALİ MÜŞAVİRLİK SINAVLARI GELİR ÜZERİNDEN ALINAN VERGİLER 07 Nisan 2012-Cumartesi 17:00

YURT DIŞINDA ÖDENEN VERGİLERİN MAHSUBU

SİRKÜLER KONU. KONU : 297 Seri No lu Gelir Vergisi Genel Tebliği

SİRKÜLER İstanbul, Sayı: 2012/41 Ref: 4/41

Emre KARTALOĞLU Gelirler Kontrolörü

No: 2012/117 Tarih: Konu: 85 Sıra No.lu Gelir Vergisi Sirküleri 23/10/2012 tarihinde yayımlanmıştır.

SİNERJİ SİRKÜLER RAPOR

DEĞER YEMİNLİ MALİ MÜŞAVİRLİK A.Ş.

SERBEST MESLEK FAALİYETİNİN ŞAHIS VE SERMAYE ŞİRKETİ ORGANİZASYONU DAHİLİNDE İCRASININ VERGİSEL AÇIDAN DEĞERLENDİRİLMESİ

SİRKÜLER NO: POZ-2004 / 34 İST, 25/01/2004. ÖZET: 2003 yılı gelirlerinin toplanması ve beyanı.

Transkript:

FAALİYETİNİ TERK EDEN BİR MÜKELLEFİN TERK DÖNEMİNE AİT ZARARLARININ MAHSUBU MÜMKÜN MÜDÜR KEMAL AKMAZ YEMİNLİ MALİ MÜŞAVİR BAĞIMSIZ DENETÇİ I- GİRİŞ Bilindiği üzere gelir vergisi uygulamasında ticari kazançlarından dolayı mükellef olanlar zarar etmiş olsalar bile yıllık beyanname vermektedir. Mükellef bütün kaynaklardan elde ettiği ve beyana tabi kar ve zararı bu beyannamede göstermekte, istisnai durumlar haricinde yurt içi ve yurt dışı ticari faaliyetlerinden doğan zararları, öncelikle beyanname döneminde başka gelir unsurlarının kazanç ve iratlarına mahsup etmektedir. Eğer mükellefin o dönemde başka gelir unsurlarından kazanç ve iradı yok ise veya zararın tamamını bu gelirlerden mahsup edememişse söz konusu zararı müteakip beş yıl içinde oluşan gelir ve karlardan mahsup imkanı bulunmaktadır. Mükelleflerin sermayede vuku bulan zararlarını hiçbir şekilde yıllık beyannamede gösterdikleri diğer kaynakların kazanç ve iradından mahsup imkanı bulunmamaktadır. Zararların gerek ilgili dönemin, gerek müteakip beş yılın kazanç ve iratlarına mahsup edileceği açık olmakla birlikte, faaliyetini terk eden mükelleflerin terk dönemine ait zararlarını, bu dönemin veya müteakip dönemlerin diğer gelir kaynaklarına ait kar ve iratlarına mahsup edip edemeyeceği, aynı şekilde faaliyetini terk eden bir mükellefin beş yıllık zaman içinde tekrar işe başlaması halinde terk dönemi ve öncesine ait zararları yeni faaliyetin kazançlarından mahsup edip edemeyecekleri, diğer bir ifadeyle bu zararların sermayede vuku bulan bir azalma olup olmadığı tereddüt edilen konulardandır. Uygulamada ise bazı vergi dairelerince bu zararların mahsubuna imkân sağlandığına şahit olunmaktadır. Bizim bu yazımızın konusunu da söz konusu zararların mahsubunun mümkün olup olmadığı oluşturmaktadır. II- YASAL DÜZENLEME 193 sayılı GVK nın zararların karlara takas ve mahsubu başlıklı 88. maddesinde yer alan düzenlemeye göre; Gelirin toplanmasında gelir kaynaklarının bir kısmından hâsıl olan zararlar (80. maddede yazılı diğer kazanç ve iratlardan doğanlar hariç) diğer kaynakların kazanç ve iratlarına mahsup edilir. Bu mahsup neticesinde kapatılmayan zarar kısmı, müteakip yılların gelirinden indirilir. Arka arkaya beş yıl içinde mahsup edilmeyen zarar bakiyesi müteakip yıllara naklolunamaz. Menkul ve gayrimenkul sermaye iratlarında, gider fazlalığından doğanlar hariç, sermayede vukua gelen eksilmeler zarar addolunmaz. Tam mükellefiyette yurt dışı faaliyetlerden doğan zararlar faaliyette bulunulan ülkenin vergi kanunlarına göre beyan edilen vergi matrahlarının (zarar dâhil) her yıl o ülke mevzuatına göre denetim yetkisi verilen kuruluşlarca rapora bağlanması ve bu raporun aslı ile tercüme edilmiş bir

örneğinin Türkiye'deki ilgili vergi dairesine ibrazı halinde mahsup edilebilecektir. Denetim kuruluşlarınca hazırlanacak raporun ekinde yer alan vergi beyanlarının, bilanço ve kâr-zarar cetvellerinin o ülkedeki yetkili mali makamlarca onaylanması zorunludur. Faaliyette bulunulan ülkede denetim kuruluşu olmaması halinde, her yıla ait vergi beyannamesinin, o ülke yetkili makamlarından alınan birer örneğinin mahallindeki Türk elçilik ve konsoloslukları, yoksa orada Türk menfaatlerini koruyan ülkenin aynı mahiyetteki temsilcilerine onaylatılarak, aslının ve tercüme edilmiş bir örneğinin ilgili vergi dairesine ibrazı yeterlidir. Türkiye'de mahsup edilen yurt dışı zararın, ilgili ülkede de mahsup edilmesi halinde, Türkiye'deki beyannameye dâhil edilecek yurt dışı kazanç, mahsuptan önceki tutar olacaktır. Türkiye'de Gelir Vergisi'nden istisna edilen kazançlarla ilgili yurt dışı zararlar, yurt içindeki kazanç ve iratlardan mahsup edilmez. Bu maddenin uygulamasıyla ilgili usul ve esasları belirlemeye Maliye ve Gümrük Bakanlığı yetkilidir. III- YASA HÜKMÜNÜN KONUMUZBAKIMINDAN DEĞERLENDİRİLMESİ Yasa hükmünden de anlaşılacağı üzere mükelleflerin yurt içi ve yurt dışı ticari faaliyetlerinden doğan zararları belli şartlar dâhilinde diğer kazanç ve iratlarından mahsup edilebilmektedir. Mükellef zararını kısmen veya tamamen mahsup edememesi halinde mahsup edilemeyen kısmı müteakip beş yıl içinde mahsup edebilecektir. Zarar mahsubunun yapılabilmesi için kazancın kaynağının, zararla aynı olması da gerekmemektedir. Buna göre ticari faaliyetinden zarar eden mükellef bu zararını diğer kaynakların kazanç ve iratlarından, mesela gayrimenkul sermaye iradından, mahsup edebilecektir. Aynı şekilde mükellefin birden fazla sektörde veya işte faaliyet göstermesi halinde ve bu işlerin bir kısmından zarar doğması halinde de, bu zarar diğer işlerden elde ettiği karlarından mahsup edilebilecektir. Faaliyetin ferdi işletme veya şahıs ortaklığı şeklinde yürütülmesi de bunu etkilememektedir. Kollektif ve komandit şirketler tasfiye halinde olsalar dahi, kollektif şirketlerin ortakları ile komandit şirketlerin komandite ortaklarının tacir vasfı devam etmekte ve bunlar, Gelir Vergisi Kanunu nun 85. maddesi uyarınca ortaklık payları için yıllık beyanname vermekte ve varsa bu ortaklıktan paylarına düşen kısmı ticari kazanç olarak beyan etmektedirler. Buna göre, şirket bünyesinde doğan kârdan aldıkları pay ticari kazanç olarak kabul edildiğinden tasfiye dönemlerinde meydana gelen zararların ticari faaliyetinden elde edilen zarar olarak yıllık beyannamede toplanmasının ve bu zararın diğer gelir unsurlarından mahsup edilebileceğinin kabulü gerekir. Komandit şirketlerde komanditer ortakların, şirket karından aldıkları pay menkul sermaye iradı olduğundan, şirketin zarar etmesi halinde şirketten hissesine isabet eden zararı, diğer gelir unsurlarından doğan kazanç ve iratlarından mahsup olanağı bulunmamaktadır. Ancak ticari kazanç sahiplerinin sermayede vuku bulan zararlarını hiçbir şekilde diğer kaynakların kazanç ve iratlardan mahsubuna imkân bulunmamaktadır. Sermayede meydana gelen azalma iki şekilde ortaya çıkmaktadır. - Faaliyetine devam eden işletmenin beş yıl içinde mahsup edemediği zarar, - Faaliyetin terki halinde terk dönemi ve öncesine ait zarar.

Ticari faaliyet sermayeye dayalı ve bir organizasyonu gerektiren faaliyet olduğundan vergilendirme döneminin zararla sonuçlanması faaliyetine devam eden işletmeler için mutlak anlamda sermayede meydana gelen bir azalmayı ifade etmez. Sermayede bir azalma olup olmadığının daha uzun sürelerde aranması gerekir. Çünkü belli dönemlerde ticari faaliyetten zarar doğması, zararına yapılan satışlardan olduğu kadar, mükellefin yapmış olduğu yatırımlara ait amortisman, finansman, kuruluş ve örgütlenme giderleri gibi giderlerden kaynaklanabilir. Zira kara geçiş yatırım dönemi ile birlikte belli bir geri kazanım süresini gerektirir. Bu nedenle ticari faaliyetin zararla sonuçlanması halinde; mükellef bu zararını beyanname üzerinde diğer kaynakların kazanç ve iratlarından mahsup edecektir. Mahsup neticesinde kapatılmayan zararlar, müteakip yılların gelirinden indirilir. Ancak zarar bakiyesi arka arkaya beş yıl içinde mahsup edilmez veya edilemez ise müteakip yıllara devrolunmaz ve mahsup edilemez. Dolayısıyla yasa beş yıllık zaman zarfında mahsup edilemeyen zararları sermayede vuku bulan azalma olarak kabul etmiştir. Bu yüzden, ticari faaliyet sonuçlarının zararlı olması durumunda söz konusu zararlar ilgili yıllarda sermayede meydana gelen bir azalma olarak kabul edilmez ve gerek o yıl, gerek müteakip beş yılda elde edilen kazanç ve iratlardan mahsup edilir. Öte yandan mahsup edilmemiş/edilememiş zararı olan bir mükellefin faaliyetini terk edip, mahsup süresi içinde tekrar ticari faaliyetine başlaması halinde bu mahsup edilmemiş/edilememiş zararların durumu ne olacaktır? Yasa da açık bir hüküm bulunmamakta olup, konuyla ilgili Gelir İdaresi nin herhangi bir görüşüne de rastlanılmamıştır. Bu konuya ilişkin kişisel görüşümüz şu şekildedir. Yukarıda da ifade ettiğimiz gibi ticari faaliyet sermaye ve organizasyona dayalı bir faaliyettir. Yasa da bu nedenle ticari faaliyetin zararla sonuçlanmasını faaliyetine devam eden işletmeler için sermayede meydana gelen azalma olarak görmemiş ve bu zararın beş yıllık dönemde karlara mahsup edilebileceğini hükme bağlamıştır. Bu düzenleme ile bir bakıma ticari faaliyetlerde beş yılda mahsup edilemeyen zararları sermayede meydana gelen azalma olarak kabul etmiştir. Ancak beş yıl süreyle zarar mahsubu imkanı faaliyetine devam eden işletmeler için geçerli bir uygulamadır. Mükellefin faaliyetini terk etmesi, organizasyonun ve gelir kaynağının ortadan kalkması halinde artık gerçek bir zarar değil, sermayede meydana gelen azalma ortaya çıkmaktadır. Çünkü ticari faaliyette devamlılık ve düzenlilik kalmamıştır. Bu nedenle faaliyetine son veren ticari işletmelerin beş yıllık süre içinde tekrar mükellefiyet tesis ettirmesi halinde mahsup edilmemiş geçmiş yıl zararlarının mahsubuna imkan bulunmamaktadır. Bu konuda Danıştay Dördüncü Dairesi nin bir kararında(1) da; 193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu'nun 85. ve 88. maddelerinde, istisnalar dışında, yükümlülerin ikinci maddede yazılı kaynaklardan bir takvim yılı içinde elde ettikleri kazanç ve iratların 'yıllık beyannamede toplanması ve gelirin toplanmasında bir kısım kaynaklardan hâsıl olan zararların diğer kaynakların kazanç ve iratlarından mahsubu ve yıl içinde yapılan mahsup sonucunda kapatılmayan zarar kısminin müteakip yılların gelirinden indirilmesi öngörülmüş olup; ticari kazanç kaynağında hâsıl olan zararın, tekevvün ettiği yılda mevcut diğer gelir kaynaklarının kazanç ve iratlarından ve zarar kapatılamamışsa, müteakip yıllar gelirinden mahsubuna kanuni bir engel yoktur. Ancak ihtilaf konusu olayda, davalının ticari faaliyetini (taahhüt işini) 1.1.1969 tarihinden evvel terk ettiği ve 1.10.1969 tarihinde serbest meslek faaliyetine başladığı ihtilafsızdır. Bu durumda taahhüt faaliyeti ve gelirde temadi ve devamlılık kalmadığından bu işten meydana gelen zararın müteakip

yılda başlanan serbest meslek faaliyetinden elde edilen gelirden mahsubuna 193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu'nun 88. maddesi muvacehesinde imkan bulunmamaktadır. denilmiştir. Bu noktada dikkat edilmesi gereken, yanlış uygulama potansiyeli olan bir konu da, yazımızın konusunu oluşturan faaliyetine son veren işletmelerin zararlarının mahsubu ile ilgili sınırlama sadece geçmiş yıl zararları ile ilgili olmadığıdır.faaliyeti sona eren ticari işletmenin faaliyetin son bulduğu yıla ilişkin zararlarının o yıla ait diğer kaynakların kazanç ve iratlarına da mahsubu mümkün değildir. Hatta mükellef o yıl tekrar ticari faaliyete başlamış olsa bile. Çünkü ticari faaliyetin terk edilmesi veya sonlandırılması ile ticari faaliyet sona ermiştir. Kar (zarar) ticari faaliyete tahsis edilen dönem başı öz sermaye ile dönem sonu öz sermaye arasındaki fark olduğuna göre, faaliyetin terki ile birlikte artık bir zarardan değil sermayede vuku bulan bir azalmadan bahsedilir. Başka bir ifadeyle zarar, faaliyetin terki ile birlikte sermayede meydana gelen azalmaya dönüşmüştür. Aynı şekilde kollektif ve adi komandit şirketin, tasfiyesinin sonuçlanması durumunda kesinleşen zarar, gerçek anlamda sermayede meydana gelen azalmayı ifade edeceğinden, şirket ortaklarınca bu zararın diğer gelir unsurlarından doğan kazanç ve iratlardan mahsup edilmesi mümkün değildir. Örneğin; 2006 yılında ticari faaliyetinden 120.000 TL zarar eden ve işi bırakan bir mükellef bu zararı 2006 yılının diğer gelirlerine mahsup edemeyeceği gibi, 2007 yılında veya müteakip yıllarda tekrar işe başlaması ve gelir elde etmesi halinde bu faaliyetten doğan gelire mahsup edemez. Aynı şekilde Haziran/2006 da faaliyetini terk ve bu faaliyetten 20.000 TL zarar eden bir mükellefin, Eylül/2006 da tekrar işe başlanması ve buradan kar etmesi halinde zararın bu karlardan mahsubuna imkan bulunmamaktadır. Çünkü burada iki farklı organizasyonun ve organizasyon için tahsis edilmiş sermayenin varlığı söz konusudur. Diğer bir ifadeyle ticari faaliyetin kesintiye uğraması ve devamlılığının sağlanmamış olması söz konusudur. Ancak mükellefin birden fazla alanda faaliyeti varsa bu faaliyetlerden en az birini devam ettirmek veya mükellefiyetini terkin ettirmemek şartıyla bu zararın diğer kaynakları kazanç ve iratlarına mümkün olduğunu düşünmekteyim. Bu hususla ilgili olarak Danıştay Dördüncü Dairesi nin bir başka kararında(2) Terk edilen ticari faaliyete ilişkin zarar, sermayeden kaynaklanan bir zarar niteliğinde olduğundan, tarh yılında elde edilen gayrimenkul sermaye iradından mahsup edilemez. denilmiş ve gerekçede bir gelir kaynağından örneğin ticari kazanç kaynağında hâsıl olan zararın, meydana geldiği yılda mevcut diğer gelir kaynaklarından, bu şekilde zarar kapatılamazsa takip eden yıllarda elde edilen gelirden mahsubuna yasal bir engel yoktur. Ancak bunun için indirilecek zararın, sermayede meydana gelen azalmadan kaynaklanan bir zarar olmaması ve gerçek bir zarar niteliği taşıması gereklidir. Zararın oluştuğu gelir kaynağının ortadan kalkması veya faaliyetin sona erdirilmesi hallerinde artık bir gerçek zarardan değil, sermayede meydana gelen eksilmeden söz edilebileceğinden, bu tür zararların ise, müteakip yıllardaki diğer gelir kaynaklarından elde edilen gelirlerden mahsubuna imkân yoktur. Olayda, yükümlünün ticari faaliyetini 31.12.1978 tarihinde kapatarak işi terk ettiği ve bu hususun Vergi Dairesi'ne bildirildiği açık olduğuna ve tarh döneminde ise yalnızca gayrimenkul sermaye iradı elde edildiğine göre, zararın oluştuğu gelir kaynağında düzenlilik ve devamlılık kalmadığından, bu işten meydana gelen zararın sermaye kaybı niteliği taşıması nedeniyle gerçek zarar gibi kabul edilerek

tarh yılında elde edilen gayrimenkul sermaye iradından mahsup edilmesinde yasal isabet görülmemiştir. denilmiştir. İncelemeye çalıştığımız her iki konuyla ilgili olarak verilen Danıştay kararlarına aynen katılmaktayız. Öte yandan ölüm halinde mirasçılarca işletmenin faaliyetine devam olunması durumunda ölen mükellefin beş yıllık süreye ait (ölüm olayının gerçekleştiği döneme ait zarar dâhil) mahsup edilmemiş geçmiş zararları mahsup edilebilir mir? Bu durumda zarar mahsubunun yapılıp yapılamayacağına Gelir Vergisi Kanunu nun 81/1. maddesine bakarak karar vermek gerekir. Söz konusu Yasa hükmüne göre, ferdi bir işletmenin sahibinin ölümü halinde, kanunî mirasçılar tarafından işletmenin faaliyetine devam olunması ve mirasçılar tarafından işletmeye dâhil iktisadî kıymetlerin kayıtlı değerleriyle (bilanço esasına göre defter tutuluyorsa bilançonun aktif ve pasifiyle bütün halinde) aynen devir alınması halinde değer artışı kazancı hesaplanmaz ve vergilendirilmez. Yasa hükmünde ölüm dolayısıyla mükellefin şahsında meydana gelen değişikliğin, işletmenin faaliyetine aynı şartlarda devam etmesi şartıyla vergilendirmede herhangi bir değişiklik getirmeyeceği kabul edilmiş ve ayrıca değer artışı kazancının hesaplanmamasını diğer şartlarla birlikte işletmenin aktif ve pasifiyle bütün halinde devredilmesini öngörmüştür. Bu durumda kanuni mirasçılarca işletmenin aktif ve pasifiyle bir bütün olarak devralınması durumunda devralınan işletmenin bilançosunda yer alan son beş yıla ait olup indirim imkanı devam eden zararların mahsup edilmesi gerektiği kanaatindeyim. Bu şartların gerçekleşmemesi durumunda, işletmenin faaliyetine atanmış mirasçılarca devam olunması veya kanuni mirasçılarca işletmenin aktif ve pasifiyle bütün halinde devralınmaması gibi murise ait geçmiş yıl zararların mahsubuna imkan bulunmamaktadır. Ayrıca ölüm dışındaki nedenlerle ticari işletmenin devri ve mükellefin işi bırakması söz konusuysa bu durumda da devredilen işletmeye ait zararların mahsubuna imkan bulunmamaktadır. IV- SONUÇ Gelirin toplanmasında varsa mükelleflerin yurt içi ve yurt dışı ticari faaliyetlerden doğan zararları diğer kaynakların kazanç ve iratlarına mahsup edilir. Bu mahsup neticesinde kapatılmayan zarar kısmı, mükellefin faaliyetinde devam etmesi koşuluyla müteakip yılların kazanç ve iratlarından indirilir. Arka arkaya beş yıl içinde mahsup edilmeyen/edilemeyen zarar bakiyesi müteakip yıllara naklolunamaz. Bu beş yıllık sürede mahsup edilmeyen/edilemeyen zararlar sermayede meydana gelen azalma olarak kabul edilir. Aynı şekilde ticari faaliyetini bırakan mükellef açısından işin bırakıldığı dönemde zarar doğmuşsa bu zarar da sermayede meydana gelen azalmalıdır. Dolayısıyla bu zarar gerek işin bırakıldığı dönemde, hatta aynı yıl tekrar ticari faaliyete başlamış olsa da, diğer unsurlardan elde edilen kazanç ve iratlardan, gerek müteakip yılların kazanç ve iratlarından mahsup edilemez. Öte yandan ölüm dolayısıyla mirasçılara geçen işletmeye ait zararların mirasçılarca mahsubunun, işletmenin kanuni mirasçılara devrinin Gelir Vergisi Kanunu nun 81/1. maddesindeki şartlarda gerçekleşmiş olması şartıyla kabulü gerekir. (1) Dn. 4. D. nin, 01.04.1976 tarih ve E: 1974/2635, K: 1976/802 sayılı kararı. (2) Dn. 4. D. nin, 26.09.1989 tarih ve E: 1987/1366, K: 1989/3326 sayılı karar