Müjdeli Ölüm. Nureddin Yıldız ın tarihli (374.) Hayat Rehberi dersidir.

Benzer belgeler
TAKVA AYI RAMAZAN TAKVA AYI RAMAZAN. Rahman ve Rahim Allah ın Adıyla

1 İslam ne demektir? Hazreti Peygamberimiz in (sallallahu aleyhi ve sellem) getirdiği din olup bunu kabul etmek, Allah a ve resulüne itaat etmektir.

Resulullah ın Hz. Ali ye Vasiyyeti

Recep in İlk Üç Orucunun Fazileti

dinkulturuahlakbilgisi.com amaz dinkulturuahlakbilgisi.com Memduh ÇELMELİ dinkulturuahlakbilgisi.com

Orucun hükmü ve hikmeti nedir? ما حكم الصيام وحكمته. Abdurrahman b. Nâsır es-sa'dî

Adamın biri bir yolun kenarına dikenler ekmiş. Dikenler büyüyüp gelişince yoldan geçenleri rahatsız etmeye başlamış. Gelip geçenler, adama:

Veda Hutbesi. "Ey insanlar! " Sözümü iyi dinleyiniz! Biliyorum, belki bu seneden sonra sizinle burada bir daha buluşamayacağım.

1. İnanç, 2. İbadet, 3. Ahlak, 4. Kıssalar

Annesi kâfir olan biri

5 Kimin ümmetisin? Hazreti Muhammed Mustafa nın (sallallahu aleyhi ve sellem) ümmetiyim. 6 Müslüman mısın? Elhamdülillah, Müslümanım.

Samimiyet ve Sıdk İlişkisi

1 Ahlâk nedir? Ahlâk; insanın ruhuna ve kişiliğine yerleşen alışkanlıklardır. İki kısma ayrılır:

Sabah akşam tevâzu içinde yalvararak, ürpererek ve sesini yükseltmeden Rabbini an. Sakın gâfillerden olma! (A râf sûresi,7/205)

dinkulturuahlakbilgisi.com Konu Anlatımı MELEKLER Hazırlayan Memduh ÇELMELİ dinkulturuahlakbilgisi.com

DOMUZ ETİNİN HARAM KILINMASININ HİKMETİ

En güçlü silah: Zikir! Perşembe, 26 Haziran :40

7- Peygamberimizin aile hayatı ve çocuklarla olan ilişkilerini araştırınız

dinkulturuahlakbilgisi.com KURBAN İBADETİ Memduh ÇELMELİ dinkulturuahlakbilgisi.com

Ramazan: Hicri takvimin dokuzuncu ayıdır. Ramazan-ı Şerif veya Oruç Ayı da denilir.


Orucun Manevi Hayatımıza Katkıları

Buyruldu ki; Aklın kemali Allah u Teâlâ nın rızasına tabi olmak ve gazabından sakınmakladır.

Bir gün Hz. Ömer (r.a) camiye giderken bir çocuğun da acele acele camiye gittiğini görür. Hz. Ömer (r.a):

İLİ : GENEL TARİH : Hazırlayan: Din Hizmetleri Genel Müdürlüğü

Orucun tutulacağı günler olduğu gibi tutulmayacağı günlerde vardır. Resûlüllah sav bizzat bunu yasak etmiştir.

Soyut Zekâsı Gelişmemiş Çocuklarda Allah Korkusu Perşembe, 13 Ocak :55

2018 Yılı 1. Dönem Vaaz Listesi

ORUCA BAŞLAMADA ASTRONOMİK HESABA MI GÜVENİLMELİ YOKSA HİLALİ GÖRMEK Mİ GEREKİR? İlmî Araştırmalar ve Fetvâ Dâimî Komitesi

KIRŞEHİR MÜFTÜLÜĞÜ 2018 YILI RAMAZAN AYI ÖZEL VAAZ VE İRŞAT PROGRAMI

Ramazan Manileri // Ramazan Manileri. Editors tarafından yazıldı. Cuma, 25 Eylül :55

Kur an ın Bazı Hikmetleri

لا حرج من قضاء رمضان ا صف ا اk من شعبان

2016 YILI 1. DÖNEM ÜÇ AYLIK VAAZ- IRŞAT PROGRAMI VAAZIN

Güzel Yaşa Güzel Öl. Nureddin Yıldız ın tarihli (332.) Hayat Rehberi dersidir.

Dua ve Sûre Kitapçığı

2. Haramı ve helali tayin etmek Allah ın hakkıdır. Bir harama helal demek vebal olduğu gibi helale haram demek de vebaldir.

GÜNAH ve İSTİĞFAR. Israr etmek kişiyi nasıl etkiler

Evlenirken Nelere Dikkat Edilmeli?

URL: Hazırlayan: Mehmet Fatih Bütün. Dua. Dua İbadetin Özüdür. Niçin ve Nasıl Dua Edilir? Kur'an'dan ve Hz. Peygamber'den Dua Örnekleri BÖLÜM: 2

7.SINIF SEÇMELİ KUR AN-I KERİM DERSİ ETKİNLİK (ÇALIŞMA) KÂĞITLARI (1.ÜNİTE)

Mirza Tahir Ahmed Hazretleri Cuma Hutbesinde, duanın aşağıdaki bahsedilen durumda şartsız olarak kabul edileceğini söyledi;

Bir gün Hz. Ömer (r.a) camiye giderken bir çocuğun acele acele camiye gittiğini görür. Hz. Ömer (r.a):

3. Farz Dışında Yaptığı İbadetler

KURAN I KERİMİN İÇ DÜZENİ

GADİR ESİNTİLERİ -10- Şiir: İsmail Bendiderya

ÖZEL BİLFEN İLKÖĞRETİM OKULU ÖĞRETİM YILI 8. SINIF DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ

ŞUHUT MÜFTÜLÜĞÜ 2014 YILI II. DÖNEM (NİSAN-MAYIS-HAZİRAN) VA'Z VE İRŞAD PROGRAMI

Edeb Ya Hu! Cumartesi, 03 Ocak :31

Muharrem ayı nasıl değerlendirilmelidir?

BEP Plan Hazırla T.C Ağrı Valiliği ALPASLAN ORTAOKULU Müdürlüğü Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Dersi Bireyselleştirilmiş Eğitim Planı

Budist Leyko dan Müslüman Leyla ya

Kur an-ı Kerim i Diğer Kutsal Kitaplardan Ayıran Başlıca Özellikleri

Allah a Allah (ilah,en mükemmel, en üstün,en yüce varlık) olduğu için ibadet etmek

Güzel Ahlâkı Kazanmak

Kültürümüzden Dua Örnekleri. Güzel İş ve Davranış: Salih Amel. İbadetler Davranışlarımızı Güzelleştirir. Rabbena Duaları ve Anlamları BÖLÜM: 3 URL:

İmanda Mürakebe Bilinci - Akaid - Dr. Mehmet Sürmeli'nin kişisel web sitesine hoşgeldiniz.

TEMİZLİK HAZIRLAYAN. Abdullah Cahit ÇULHA

ERZİNCAN İL MÜFTÜLÜĞÜ 2016 YILI 3. DÖNEM TEMMUZ- AĞUSTOS - EYLÜL AYLARINA AİT VA'Z İRŞAD PROGRAMI

ÇANAKKALE İLİ GELİBOLU İLÇE MÜFTÜLÜĞÜ 2016 YILI 1. DÖNEM (OCAK-ŞUBAT-MART) VAAZ VE İRŞAD PROGRAMI

Dînî yükümlülük bakımından orucun kısımları. Muhammed b. Salih el-useymîn

Okul Başarısı Anne Babalardan Dualar İster (2) Perşembe, 06 Aralık :11. Dualar Beddualar

Seyyid Abdülkadir Geylâni hazretleri küçük yaşta iken, annesinden Bağdat a giderek ilim öğrenmesi için izin ister.

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

11. Kullara rızık olması için birbirine girmiş, küme küme tomurcukları olan uzun boylu hurma

Okul Çağı Çocuğunda Sevgi Yetersizliği Çalma Davranışına mı Neden Oluyor? Pazartesi, 02 Eylül :14

40 HADİS YARIŞMASI DİKKAT 47'DEN 55'E KADAR Kİ HADİSLERİN ARAPÇA METİNLERİ DÜZELTİLMİŞTİR. SINIFI 5-6,7-8 1-) 9-10,11-12 SINIFI 5-6,7-8 2-) 9-10

HOŞ GELDİN RAHMET AYI RAMAZAN!

Ezan Vakti/Kuran-ı Kerim Pro [Faydalı Android Uygulamalar]


İZMİR İL MÜFTÜLÜĞÜ BAYAN VAAZ ÇİZELGESİ ( 2014 YILI 2. DÖNEM )

KIRK HADİS YARIŞMASI İÇİN BELİRLENEN HADİSLER 1. VE 2. SINIFLAR İÇİN KIRK HADİS

TEOG 2. MERKEZİ ORTAK SINAVLAR DİN KÜLTÜRÜ ve AHLAK BİLGİSİ DERSİ BENZER SORULARI

SEÇİM VE GEÇİM Perşembe, 31 Ekim :31

İbadetin Manası ve Çeşitleri

İZMİR İL MÜFTÜLÜĞÜ 2014 YILI 2. DÖNEM BAYAN VAAZ ÇİZELGESİ (NİSAN-MAYIS-HAZİRAN )

Duanın psikolojik faydaları, sıkıntılı zamanlarda olduğu kadar günlük hayatta da çoktur.

Islam & Camii Diyanet İşleri Türk İslam Birliği

ALEMLERİN EFENDİSİ NİN (SAV) DİLİYLE ORUÇ

Hocam: İmam Hatip Lisesi ni okuyup da ne olacak? Burada bir İmam Hatipli olarak soruya mı üzüleyim yoksa soru sorana mı?

Gıybet (Hadis, Tirmizi, Birr 23)

Muhammed Salih el-muneccid

SAHİP OLDUKLARIMIZI KORUMANIN 4 RUHSAL ADIMI

M. Sinan Adalı. Eski zamanlarda yaşamış peygamberlerin ve ümmetlerinin başlarından geçen ibretli öyküler, hikmetli meseller

Abdullah b. Abdurrahman el-cibrîn

EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI 7. SINIF DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ DERSİ DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU KAZANIMLARI VE TESTLERİ

Peki, bu bayramın bizlere nasıl hediye edildiğini biliyor musunuz? Dilerseniz bu kıssayı hep birlikte hatırlayalım.

Bir selam ile selamlandığınızda ondan daha iyisiyle veya aynısıyla selamı alın (Nisa 86)

Bu ay içinde orucu ve namazı o kişiye kolaylaştırılır. Bu ay içinde orucu ve namazı ALLAH tarafından kabul edilir.

İmam-ı Muhammed Terkine ruhsat olmayan sünnettir der. Sünnet-i müekkededir.[6]

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

Nesrin: Ahmet! Ne oturması! Daha gezecek birçok mağaza var, sen oturmaktan bahsediyorsun.

Gençlik Eğitim Programları DAVET

HÜCCETİN İKAMESİ VE ANLAŞILMASI

3 Her çocuk Müslüman do ar.

İslam'ın başlıca ibadetlerinden birisi de ramazan ayında oruç tutmaktır.

Rahmân ve Rahîm Ne Demektir?

Selam vermekle karşımızdaki kimseye neyi ifade etmiş oluruz?

Hilalin bir ülkede görülmesiyle oruca başlamak. Muhammed b. Salih el-useymîn. Terceme : Muhammed Şahin Tetkik : Ali Rıza Şahin

Altın takmanın erkeklere haram kılınmasındaki hikmet nedir?

Transkript:

Müjdeli Ölüm Nureddin Yıldız ın 08.12.2019 tarihli (374.) Hayat Rehberi dersidir.

ب س م ال رح م ن ال رح یم ا ل ح م د ر ب ال ع ال م ین. و ص ل ى و س ل م ع ل ى س ی د ن ا م ح مد و ع ل ى ا ل ھ و ص ح ب ھ ا ج م ع ی ن. Âlemlerin Rabbi Allah a hamd, Efendimiz Muhammed aleyhisselama, ailesine, ashabına salat ve selam olsun. Kıymetli kardeşlerim, Ölümü sempatik bulan bir insan var mıdır velev deli olsun? Yüz yaşındaki insanların eli-ayağı tutmuyor, gözleri görmüyor ama yine de ölmek istemiyorlar. Cennete iman edenler de dünyada biraz daha kalmak istiyor, iman etmeyenlerse zaten cennetleri dünya olduğundan buradan ayrılmayı sevmiyorlar. Herhâlde Rabbimiz bizi topraktan yarattığı içindir ki toprağın üzerine durmaya hevesimiz çoktur. Ölüm soğuktur, ürkütücüdür, arkası bilinmez. Bir tünele girilir ve dönüşü ebediyen yoktur. Ölümün gerçeği budur ancak Kur an ı kitabı bilen ve onun her buyurduğuna iman eden insanlara Allah bambaşka ve farklı bir ufuk göstermiştir. İnsanlar olarak ikiye ayrılabiliriz: Kur an ı olduğu gibi kabul eden ve güneşle zemin yer değiştirse bile Kur an ın bir kelimesinin dahi hatalı olabileceğini düşünmeyenler ile Kur an ı böyle düşünmeyenler. Bu ikinci sınıfı bir kenara bırakabiliriz. İlk sınıftaki, Kur an ın her bir kelimesinin olduğu gibi ve katiyen değişmeksizin doğruluğuna iman eden, evirilip çevrilebilecek hiçbir yanı olmadığını bilen kimseler için Rabbimizin ölümle ilgili bir ayetini hatırlatacağız. Allah Teâlâ, kitabının ayetlerini bin dört yüz seneden beri milyarlarca insanın kulaklarına dökmüş fakat milyarlarca insan peki ya Rabbi, öyledir diyememiştir. Sakallı olduğu hâlde bu gruba giren kimseler de vardır; icabında faiz olmasa işler nasıl yürüyecek ki, olmalı diyerek itiraz ettiler ve Allah ın da faizin onunla savaşmak manasına geleceğini buyurduğu haberine o iş başka, bu iş başka deme cüretini sergileyebildiler. Çarşaflı olsa da Allah ın emirlerine ama diyerek karşı çıkabildiler. Kur an-ı Kerim in Fussilet suresinin 30-32. ayetlerini saf bir iman ve tam bir teslimiyetle dinleyebilmeyi, okurken böyle bir kalp ve zihinle terennüm edebilmeyi hepimize nasip eylesin. Ayetler bir müminin bu dünyayı terk ederken yaşayacağı son on saniyeyi tarif etmektedir. Başlangıçta sorduğumuz, insanın ölümü sempatik bulup bulamayacağı meselesinin de cevabı bu ayetlerde ifade buyrulmuştur. Allah ın nice kulları dünyadan ayrılacakları esnadaki son nefeslerinde tebessüm ederek hayatı terk etmişlerdir. Yanlarında eşi ve çocukları ağlayıp sızlıyor, ayrılığa üzülüyorken onlar nereye gittiklerinin farkında olmuş ve tebessümleriyle aynı zamanda, arkalarından hüzünlenenlerin durumuna da gülmüşlerdir. Son saniyelerinde mümini bulacak müjdeden bahsederken sözünü ettiğimiz sürecin beş-on saniyelik bir zaman dilimi olduğunun altını çizmeliyiz. Allah Teâlâ, ayette kimliğini tarif ettiği mümin insanın artık çaresiz ve fırsatsız kalması ve ölümle burun buruna gelmesinin ardından ruhun bedenden ayrılacağı ana dek geçen birkaç saniyede yaşayacağı şeyi anlatıyor: ا ن ال ذ ي ن ق ال وا ر ب ن ا اهلل ثم اس ت ق ام وا ت ت ن زل ع ل ي ه م ال م لي ك ة ا لا تخ اف وا و لا تح ز ن وا و ا ب ش ر و ا اب لج ن ة ا ل تي ك ن ت م ت وع د و ن نح ن ا و ل ي اؤ ك م في الح ي وة ال دن ي ا و في الا خ ر ة و ل ك م ف يه ا م ا ت ش ت هي ا ن ف س ك م و ل ك م ف يه ا م ا ت د ع و ن ي م ن ز لا م ن غ ف ور ر ح

Rabbimiz Allah tır, dedikten sonra dosdoğru hareket edenlere melekler yoğun olarak inecek ve onlara diyeceklerdir ki: Korkmayın, üzülmeyin. Buyurun, Allah ın size vaat ettiği cennete gidiyorsunuz şimdi. Ve sevinin. Sakın dünya hayatındakileri merak etmeyin. Çocuklarınız ve aileniz bizim emanetimizdedir. Gittiğiniz yerlerde de biz sizinle beraber olacağız, yalnızlık çekmeyeceksiniz. Canınızın arzu ettiği her şeyi bulacağınız cennete gidiyorsunuz. Bu sana Rahîm ve Gafûr olan (kullarını çok bağışlayan ve onlara merhamet eden) Allah ın ikramıdır. * Allah ın böyle ölen kulları olacaktır. Yalnız bu, sırf nüfus kâğıdında Müslüman yazmakla elde edilebilecek bir paye değildir. Babası dindar olduğu için bununla bir şey elde etmeye çalışanlarla da ilgili bir ayrıcalık değildir bu. Ramazan-ı şerifte bol bol iftar daveti vermekle Müslüman yükümlülüklerini yerine getirdiğini düşünenlerin de hemen nasiplenebilecekleri bir müjdeden söz edilmiyor. Allah Teâlâ nın şartı var: Rabbimiz Allah tır, diyen olmak. Dikkat edilirse iman edenler değildir ifade; Rabbimiz Allah tır demek. İman edenler sonunda cennete zaten gideceklerdir, o ayrı. Bahsettiğimiz konu cennete git/me/mek değildir; ölmeden meleklerin ağzından cennet garantisi alarak huzur içinde ve mutlu şekilde ölmekten bahsediyoruz. Çoluk çocuğunu ağabeyine, amcasına, akrabalarına, sosyal güvence sistemlerine bıraktığı için değil; meleklerin himayesine bıraktığı için mutlu ölen insandan söz ediyoruz. Bu insan, iman eden biri olmakla kalmamış ve bir üst seviyede iman sahibi olmuştur. Rabbini Allah olarak bilmiş ve beşerî sistemlere, küfrün hilelerine, Kur an ın karşısına çıkarılan yeni ilahlara karşı bunu haykırmıştır. O, Ashab-ı Kehf gibi Roma sarayında bile olsa haykıracağı şeyden çekinmemiş, utanmamıştır. Aşırı gidiyorsun, zamansız konuşuyorsun, torunlarının geleceğiyle oynuyorsun diye uyarılıp tehdit edilmelerine karşın istikametlerinden taviz vermemeye ahdetmiş ve Rabbinin Allah olduğunu seslendirmiş, tatbik etmiştir. Buna karşılık da ölmeden hemen önce meleklerden müjde alırlar. Ölmekle, sigortasız kalmakla tehdit edildikleri bir dünyadan ailelerini meleklerin sigortasında bırakarak ahirete giderler. Ayet-i kerimenin, Rabbinin Allah olduğunu söylemenin ardından getirdiği ikinci şart kıvırmadan yaşamış olmaktır: Dosdoğru yaşamak. En kritik anlarda ama ifadesini Allah ın kanunlarına kalkan niyetiyle kullanmamak ve Allah ın, Resûlullah ın, ümmetimizin büyüklerinin yolunda aç da açıkta da kalsa bulunmaktan haz duymak. Rabbim Allah tır dedikten sonra eşi istediği için ayrı, çocukları istediği için ayrı, yaşadığı sistem istediği için ayrı hareket ederek sürekli kıvırmayı aklından geçirmeyen, dosdoğru yaşayan, Azrail i görmeden önce yüzü gülen melekleri görecek ve ruhunu teslim ederek huzur içinde olacaktır. Çocukları, babamız can çekişiyor diye ağlarken o meleklerle muhabbet ediyor olacaktır. Rabbimiz, melekler onun yanına yoğun olarak inecekler buyurmaktadır. Her biri az sonra olacakları haber verip korkmamasını telkin edecek ve onu rahatlatacaklardır. Fakat bu müjde, düğününde farklı kimliğe bürünen veya banka kapısındayken ikinci şahsiyete sahip olabilenler için değildir; dosdoğru yaşamak böyle olmaz. Kıvırmadan, dik durarak yaşayacak ve Allah da bunun karşılığında dimdik cennetine alacaktır onu. Tek şartı vardır: Rabbini Allah olarak bilip bunun gereğince yaşamak; rabbim paradır veya rabbim ırkımdır dememek. Ama Müslüman zaten bunu demez diye düşünüyorsak meselenin ince noktasını kaçırıyoruz demektir: İlahtan söz etmiyoruz, rab diyoruz. Rab, sahip anlamına gelir. Allah ın rabbimiz olduğunu söylememiz onun sahipliğine girmemizdir.

Bu bakımdan sosyal güvencesini şeriatının buyruklarının önüne geçirdiğinde bir insanın Rabbim Allah tır deyişi yalandır, onun rabbi sosyal güvencesi olmuştur ve en üstte onun himayesini tanımaktadır. Şeriatını bertaraf edebilmeyi çocuğunun eğitimi ya da başka herhangi bir sebeple kendine meşru gören ve yalanı, faizi, gıybeti, iftirayı, rüşveti mubahlaştırabilen birinin Rabbinin Allah olduğunu söylemesi mana ifade etmez. O bu söze sadece kendini inandırabilir. İstikamet üzerinde olmak; hadis-i şeriflerin herhangi bir Müslüman ın oyuncağı olamayacağını bilmek, ümmetimizin yüzyıllardır alın teriyle hizmetinde olmuş büyük isimlerin açtığı çığırın helal, temiz ve mübarek olduğunu düşünmektir. Çağlar, kitleler ve modernizasyonun iman üzerinde oynama ve tahrifat yapamayacağını kesin biçimde bilmektir. Allah ın kitabı ve Resûlullah ın sünneti insanda sağ ve sol göz gibi olmalıdır. Dosdoğru olmanın gereklerinden biri de haramı kurşundan farksız bilmektir. Kurşunun gözüne mi kulağına mı sıkılacağı sorulduğunda insan bu ikisi arasında tercih yapmak istemez, ikisi de aynıdır. İnternetten müstehcen bir görüntüye bakmanın da bununla aynı olduğunu, bir kereliğine bile tahammül etmenin imkânsızlığını bilmek lazımdır. Haram haramdır, tehlikelidir. Bir kereliğine dahi olsa rüşvet almak haramdır, sebebi ne olursa olsun. Haramın her türüne karşı kilitli Müslüman, bir kerecik diyerek de gözünde hiçbir haramın küçültülerek kabulüne razı olmaz. Bükülmenin başlangıçta biraz olması, ilerledikçe açının genişlemesinin sebebidir; bütün eğrilikler küçük bir sapmayla başlar. Prensibimiz: Haramlarla kesinlikle bağlantımız olmayacak, olmuşsa kaliteli bir tövbeyle hata silinecektir. Allah ın farz ettiği hükümlerden taviz asla verilmeyecektir. Farz insanda ciğer, kalp, böbrek gibi hayatî rol oynar. Farz ile kastettiğimiz, namaz gibi günlük rutinler haricinde mesela anne-baba konusunda tam itaat ve teslimiyettir de aynı zamanda. Başka bir farz, emr-i bi l-maruf ve nehy-i ani l-münker (iyiliği yaymak, kötülüğü engellemek) gibi günlük hayatımızı düzenleyen çok önemli kaidedir. Sadece namaz kılarak müjdeli ölüme ulaşabilmek mümkün değildir, bunun üzerine eklemelerle Müslümanlık profili zenginleştirilmelidir. Müslüman ın hayırları bulunmalıdır. Parası varsa parayla, para yoksa elle, dille insanlara faydası dokunmalıdır. Kendi için yaşayan Müslüman olmak müjdeli ölüme kavuşmanın önünde bencil bir engeldir. Müslüman, ümmeti için yaşar ve kendi de o ümmetten olduğu için aynı zamanda kendi istifadesinin sebebi olur. Hayır ve hasenat için imkânları el vermiyorsa bir insanın, nafile ibadetlerle ibadet dünyasını çeşitlendirmelidir. Fazladan oruç tutmak, namazları çoğaltmak, zikirleri artırmak ama illa boş durmamak Bunların hepsinde de dengelilik ilkesinden sapılmamalıdır. Geri kalmak da hızlı gitmek de aynı tehlikeyi barındırır; çok hızlanmak şeytanın yolda hazırladığı bir trafik kazası na takılmakla sonuçlanabilir. On senede yetişmesi gereken çocuğun gelişimini on güne sıkıştırmaya kalkan, uyuşturucu kullanan çocuğun babası olur ve bunu fark edemez bile. Hedefe ilerleme dengeli ve adım adım gerçekleştirilecektir. İnsan dengeli ilerlediğini nasıl bilebilir? Ehline (bu kişi âlim veya doktor olabilir) sorarak tabii. Üç günlüğüne Müslüman olunmadığı gibi Müslüman için üç günlük projeler de olmamalıdır. Ayet-i kerimede geçen ölüm gelinceye kadar ufkuyla mücadeleye devam edilecektir. Hacca gidince Mekke de tam kapasiteli Müslümanlık, dönünce İstanbul da onu tanıyamıyorsunuz: Mevsimlik kulluk yok, ömürlük kulluk var. Mücadele daima sürmelidir: Ailede, çevrede, ebeveyne hizmette, haramlara karşı, farzlarda, iyiliği yaymada ve Allah bizi her nerede görmek istiyorsa. Bunu yapan mümin, son anında meleklerin müjdesine kavuşacağı bir süreci yani dosdoğru olarak sürülen bir hayatı yaşıyordur. Bu müjde sadece sahabiler ya da yalnızca Araplar için geçerli değildir; İslamiyet hepimizin dinidir ve cennet de Arap ın cenneti değil, Rabbim Allah tır diyerek dosdoğru yaşamanın yüküne katlanan herkesindir. Öyleyse müjde de hepimizin aday olabileceği bir müjdedir.

Kur an dan böylesi mübarek bir müjdeyi duyduğumuz ve belki hakkında defaaten vaaz dinlediğimiz hâlde neden etkilenemiyor, bir tatile gitmeyle veya misafir gelmesiyle alabora oluyoruz? Belli sebepleri olan bu durum, Rabbimizin izniyle, kurtulması mümkün şeylerdir ve altı maddede özetlenebilir: 1- Ümmetimiz büyük bir parçalanma ve gruplaşmaya gitmiştir. Şeytanın becerdiği bu hedef, ümmetimizi nerdeyse mahalle sayısınca gruba bölmekle sonuçlanmıştır ve bu yüzden Allah ın rahmetinden uzak düşmekteyiz. Allah, kullarını Arafat ta olduğu gibi bir ve bütün olarak görmeyi istemektedir: Üzerindeki kıyafetin değeri olmaksızın ve bir arada. Müslümanlığın bu düzeyde yaşanması gerekmekteyken biz önce ırklara, ardından zihin farklılıklarına böldüğümüz Müslümanlık çeşitleri yaşamaktayız. Hâlbuki dünyadan ayrılmadan önceki son nasihatlerinde Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz, Arap ın Arap olmayana üstünlüğü olmayacağı gibi tersinin de geçersizliğini vurgulamıştı. İslam, ırkların dini değil, Allah a kulluğun yaşandığı bir dindir. Söz konusu bölünme İslam ımız, Müslümanlığımız ve cennet beklentimizden tavize sebebiyet vermiştir. Çünkü ırkçılığı öne çıkaran kimseler, onun adına yaptıkları hizmeti de dinden saymışlarsa da Allah bunu kabul etmemiştir. Kendini bir gruba mensubiyetle bütünleştiren bir şeyci olarak oraya tümüyle bağlananlar, Allah için yapılması gereken her işi o ait oldukları grup için yapmışlardır. Dinin de cıvığı çıkarılmıştır. Hâlbuki Allah için namaz kılınır, camiye gidilirdi. Böylesi ise grubunun camisine gitmiş, Allah Teâlâ ise böyle bir namazı dosdoğru istikametten sapmış olarak görmüştür. 2- Şeytanın üzerimizdeki kazançlarından biri de Allah a dair beslediğimiz umudun kopmuş olmasıdır. Günah işleyenler, bundan sonra cennete girmem mümkün değil, gibi düşünme gafletine düştüler Sen kimsin ki Allah seni cennetine almayacak? Peygambere kılıç kaldırma cüretini gösterenler bile cennete girmeleriyle sonuçlanan bir neticeye ulaşabildilerse nasıl olur da sen onlardan daha vahim bir iş yapmış olabilirsin? Tövben nerede? Kendi tövbe kapını kendi ellerinle arkadan kilitlemiş olabilirsin, dikkat et. Faiz bile tövbesi mümkün bir günahtır ama hele krediyle evi alalım, sonra güzel bi tövbesini yaparız derse insan, orada tövbeden ve Allah a ümit beslemekten daha başka bir mesele var demektir. Allah tan umut kesilmeyecek ve tövbe kapısına her an sarılmaktan kaçılmayacaktır. Bu olmazsa suyu bize ulaştıran derenin başına ellerimizle taş yığmış oluruz. Güya tevazu numarasıyla biz kim cennet kim türünden umudu baltalayan anlayışlara kesinlikle düşülmemelidir. 3- Ümmetimizin başına bela olarak gelen Kudüs işgalcilerinden önce daha büyük bir bela gelmiştir: Küçük günahları küçük görmek. Bir kibritin koca bir ormanı yakabileceği gerçeğinin basitliğini kavrayamamak çok önemli hatalarımızdandır. Henüz çocuk denerek çocukların ve gençlerin ihmal edilmesi, günahların koynunda bırakılarak gözden uzak tutulmaları da bu hatanın parçalarındandır. Bir kereliğine yapılmış veya ilk defa olması nedeniyle önemsenmemiş yanılgılar, kurşunun bir kere denk gelmesinin çok da önemsenmemesi gerektiğini söylemeye benzer. Günahları küçük-büyük olarak ayırıp bazılarını kendimize zararsız sayabildik. Hâlbuki küçük veya büyük, her bir günah hayâ perdemizin yırtılma sebebi olmaktaydı. Küçük (önemsiz, görmezden gelinebilecek) günah ayrımını zihnimizden silip atmamız bu sebeple önemlidir. Küçük günah yoktur, Allah a karşı saygısızlık vardır. 4- Şehvetlerimizi basit görmemiz de tehlikeli bir alışkanlık, vahim bir yanlıştır. Para sevgisi bir şehvet çeşididir. Erkeğin de kadının da cinselliği birer şehvettir, her ikisi de paraya şehvet duyabilir. Bunlar yok kabul etmekle yok edilebilecek şeyler değildir. Basit görüldüklerinde de insan şehvetleri yüzünden, ölümün müjdeli olanını yakalamak fırsatını kaybedeceği, farzları erteleme ve haramları gözde küçültme hastalığına tutulur.

Helal dairesinde değerlendirilmeyen ve kontrolsüz bırakılan şehvetler, insanı cehenneme sürükleyen ciddi potansiyelde kaynaklara dönüşür. Yirmi beş yaşındaki bir delikanlının bekâr olduğu hâlde şehvet tehlikesini ebeveyni uyku kaçıracak düzeyde ciddiye almıyorsa, burada sözünü ettiğimiz basit görmek hatasından bahsedilmelidir. 5- Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem fitneler hakkında net ikazlar buyurmuş olmasına rağmen gündemimizde bunlara yer bulamıyor olmamız yanlıştır. Hadis-i şerif, sabah evden Müslüman çıkıp akşam kâfir olarak dönen kimseler olacağından bahsetmektedir. Televizyon ve akıllı telefonlar, yüzyıllar öncesinden verilen bu haberin mucizevî biçimde gerçekleştiğinin en bariz alametleridir. Dini alay konusu eden bir yayını evinde izleyen ve bir anda o sözlere ikna oluveren Müslüman, o saatten sonra Müslümanlığını kaybederek hadisin haber verdiği kapsama girebilmektedir. Dinimize ve namusumuza karşı tehditkâr fitnelere dikkat etmemiz, her an uyanık olmamız gerekir. Dinimizi bir şekilde tehlikeye atacak ya da namusumuzla ilintili riskler meydana getirecek sonuçlara açıldıktan sonra köyümüze yol değil havalimanı bile yapılmasına sıcak gözle bakamıyor olmamız gerekir. Meselenin ciddiyeti gözümüzde budur. 6- Şeytanı sadece cinlerden biri veya zamanında Âdem aleyhisselama secde etmemesi nedeniyle lanetlenmiş bir çeşit mahlûk olarak uzağımızda görmemiz yanlıştır. Burası doğrudur elbette ama dahası var: Rabbimiz, Nas suresinde mine l-cinneti ve n-nâs buyurmakta ve insanlar arasından da şeytanlaşmış olanların bulunacağını, bir nevi şeytan destekçisi sekreterler olabileceğini haber vermektedir. Mümin, şeytandan uzak durduğu gibi şeytan yardakçılarına da mesafesini korumalıdır, tedbirlerini almalıdır. Dünür alırken, ev kurarken, iş hayatına girerken; her durumda. Şeytanı göremiyoruz, bari gördüğümüzle mücadele edelim diye düşünmeliyiz. * Yukarıda saydığımız altı maddede özetlenebilecek önemli problemlerimiz, müjdeli ölüm sahibi olacak kimseler arasına katılmamızın engelleridir. Bütün bunlara karşı tedbirli olabilmek, yatırımlar yapabilmek de elbette mümkündür. İnsan hiç değilse evini tehlikelerden koruyabilir; sokaklara hükmedemeyebiliriz ama en azından evlerimizi kontrol altında tutmamız nispeten kolaydır. Musa aleyhisselam zamanında firavunun zulmünden nefes alamaz hâle gelen ve iyice bunalan müminler, Musa aleyhisselama yalvarıp yakarmışlar ve Allah tan bir çare istemesini rica etmişlerdi. O mübarek peygamberin Allah a niyazına şöyle karşılık geldi: Evlerinizi kıbleleştirin. Çünkü firavun evlere giremiyordu, evlerden çıkan insanlara müdahale ediyordu. Şimdi üzerinde düşüneceğimiz ve uygulayacağımız alan da bu olmalıdır: Evlerimizi birer Kâbe gibi kullanıp küçük bir İslam devletine dönüştürmek. Böyle bir evde öldüğümüz zaman da melekler bizi yanlarına alacak, gideceğimiz yere onlarla beraber gitmemizi sağlayacaklardır. Çaresiz olmadığımızı bilmeliyiz. Yeter ki Rabbimizin Allah olduğunu samimiyetle bilelim ve dosdoğru yaşamak isteyelim ki Allah bu samimiyetin kalpte var olup olmadığını en iyi bilecektir. Lafla peynir gemisi yürütmek, imza kampanyaları vs. değil, göğüslerdekini bilen Allah ın herkesin içindeki düşünceye ve ihlasa nüfuz edeceği bilinciyle yol alınmalıdır. Dolayısıyla dille ne söylendiği sonuca göre çok da önemli değildir. Bu minvalde hedefe yürümek şu şartlara dikkat etmekle gerçekleşebilir: 1- İsteğimizde ciddi olacağız. Basit bir temenni değil, büyük bir sevda hâlinde isteyeceğiz. Evimizde gündemimiz bu olmalıdır. Eşimizle böyle bir ölümü yakalayabilmenin yoluna giden kodları birlikte aramalıyız. Komşularımızla da akrabalarımızla da bunu aramalı, böyle bir ölüme kavuşmanın çaresi konuşulmalıdır. Samimi olduktan sonra da ne paranın ne silahın önünde eğilmeyen bir dik duruşla yürümeliyiz son ana gelinceye dek.

2- İhlassız hiçbir işin değeri yoktur. İstenen şey ihlasla yapılmak zorundadır, Allah için yapılacaksa. Vakıfta arkadaşlarla yürütülen bir kampanyayla müjdeli ölüme kavuşmak nihayetinde reklam kokma riski yüksek ve kısa ömürlü olabilir. Kararı seccade başında, sadece Allah ın gördüğü bir anda vermelidir. Allah görecek, melekleri yazacaktır. Yoksa on salavat, yüz hatim atılımları Allah ın aradığı silkinme ve yükselmeyi sağlamaz. Whatsapp grubu kurup adını da dosdoğru olanlar yazmakla dosdoğru olmanın zemini kurulmuş olmaz. Dilimiz, elimiz ve bedenimizle yapmaya üşendiğimiz işleri Whatsapp a yaptırmakla ancak avunuruz. 3- Bütün bunlar için kirli bardağın yıkanması şarttır. Yani tövbe Alınan millî piyango biletinden, yalandan, gıybetten geçmişte ne varsa hepsinden tövbe Bu gerçekleşmezse mesela pekmez doldurulup boşaltılmış bir bardağa başka sıvı doldurmuş gibi oluruz; içine her ne konursa onda artık pekmez de bir parça bulunacaktır ve gelen yeni şey işe yaramayacaktır. İblis bile zamanında boynunu bükse Allah onun pişmanlığını kabul edecekti. Demek ki bizi hayli hayli kabul eder. Öyleyse tövbeye dört elle ve hiç zaman geçirmeksizin sarılmalıdır. 4- Çevremizi değiştirmemiz gerekiyorsa bu da sağlanmalıdır. Faizci, yalancı, hileci, dalkavuk bir çevrede durup Ebu Bekir radıyallahu anh gibi karakter yetiştirmek imkânsızdır. İcap ediyorsa terk-i diyar edilecektir. Elli kişilik arkadaş grubundaydık, şimdi sağlam karakterli üç kişilik bir grupta bulunmamız iman selametimiz için daha iyiyse bu da yapılacaktır. Herkes arkadaşının kurbanı olur ve Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, kişi, arkadaşının dini kadar dindardır buyurmaktadır. 5- Dua etmek lazımdır. Allah kimseye borçlu değildir, sadece lütfeder. Allah ın Fussilet suresinde anlatılan kullarından olmak için ona yalvarmalıdır. Namazlardan sonra, yolda, yürürken, evde, düşünürken veya tatilde hep dua edilecektir. Geçen sene bir kere dua edip sonra zamanında edilmiş duadan ümit beslememelidir; dua, sürekliliğiyle değer kazanır. Israr edilir de dua olduğu anlaşılır. 6- Kendimizi test etmek için şunu kullanabiliriz: Allah korkusu gizli ve açık yerlerde bize ne kadar hâkim? Kimsenin görmediği ortamlardakiyle elli kişinin ortasında sürüp giden bir muhabbet meclisindeki takva düzeyimiz aynı mı? Ciddiyetimizi ölçecek olan budur. 7- Kalp gıda ister. O gıda zikirdir ve en büyük zikir de Kur an dır. Çok Kur an okumalıyız ki o Kur an ı indiren melekler bizi vakti gelince hoş karşılasınlar. 8- Allah tan korkumuz ile Allah a beslediğimiz umudumuz eşit olmalıdır. Eğer bir gün her şeye dair umudumuz tam olursa bunun bir kayma anlamına geldiğini bilmeliyiz; umudumuzun bütünüyle kesilmesi ve endişeyle umudun dengelenmemesi de aynı sonuca çıkar. Cennet ve cehennemin denge kurması gibi bizim de yürüyüşümüz eşit düzlemde korku ve ümit beslemelidir. Cehennem söz konusu olduğu zaman kendimizi benim bu durumum cehenneme girecek kadar var seviyesinde görmeli, cennetten bahsedildiğini duyduğumuz zaman da Allah ın izniyle elbette cennete girerim, hem de Ömer bin Hattab nereye giriyorsa oraya diye düşünmelidir. Şeytan zihnimize gelip senin yatacak yerin yok cennette bu hâlinle mi gireceksin diye vesvese saldığında onu def edeceğiz. Kelime-i tevhidi söylemiş bir Müslüman umutsuz olmaz. ا ل ح م د ر ب ال ع ال م ین. و ص ل ى و س ل م ع ل ى س ی د ن ا م ح مد و ع ل ى ا ل ھ و ص ح ب ھ ا ج م ع ین. Âlemlerin Rabbi Allah a hamd, Efendimiz Muhammed aleyhisselama, ailesine, ashabına salat ve selam olsun.