İsmail Kara, Cumhuriyet Türkiyesi nde Bir Mesele Olarak İslam, 4. baskı, İstanbul: Dergâh Yayınları, 2010, 386 s.



Benzer belgeler
Tefsir, Kıraat (İlahiyat ve İslâmî ilimler fakülteleri)

Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS ÇAĞDAŞ DİNİ AKIMLAR İLH

MehMet Kaan Çalen, tarihinde Edirne nin Keşan ilçesinde doğdu. İlk ve orta öğrenimini Keşan da tamamladı yılında Trakya

2000 li Yıllar / 6 Türkiye de Dış Politika İbrahim KALIN Arter Reklam Ağustos-2011 Ömür Matbaacılık Meydan Yayıncılık-2011

Türkiye de Zorunlu Din Dersi Uygulaması

13. Aşağıdakilerden hangisi yeni Türk alfabesinin kabul edilme nedenlerinden biri değildir?

ZĐYA GÖKALP ĐN DĐN SOSYOLOJĐSĐ Ahmet Faruk Kılıç, Değişim Yayınları, Đstanbul, Şubat-2008, 282 s.

AYP 2017 ÜÇÜNCÜ DÖNEM ALIMLARI

GÜMÜŞHANE ÜNİVERSİTESİ EDEBİYAT FAKÜLTESİ Felsefe Bölümü DERS İÇERİKLERİ

Kilis 7 Aralık Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi 2015/1 CİLT: 2 SAYI: 2 s

ERCİYES ÜNİVERSİTESİ İLAHİYAT FAKÜLTESİ Eğitim-Öğretim Yılı 1.ve 2. Öğretim Eğitim Planları

MEDYA ENTELEKTÜEL PAYLAŞIM PROGRAMI

1) Cumhurbaşkanlığı seçim süreci

Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS

MISIR IN SİYASAL HARİTASI

Paha Biçilemez e Paha Biçmek Valorize the Invaluable

MEVLÜT GÖL KARŞILAŞTIRMALI HUKUKTA ANAYASA BAŞLANGIÇLARININ SEMBOLİK VE HUKUKİ DEĞERİ

DERS BİLGİLERİ. Ders Kodu Yarıyıl T+U Saat Kredi AKTS. Toplumsal Sorumluluk ve Etik PSIR

Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi

Mezhepler, bir dinin mensupları için alt kimlik ifadeleridir. Mezhepler beşeri nitelikli oluşumlardır; din ile özdeştirilemezler.

Ders Adı : DİN PSİKOLOJİSİ Ders No : Teorik : 3 Pratik : 0 Kredi : 3 ECTS : 4. Ders Bilgileri. Ön Koşul Dersleri

İNÖNÜ ÜNİVERSİTESİ İKTİSDİ VE İDARİ BİLİMLER FAKÜLTESİ ULUSLARARASI İLİŞKİŞLER BÖLÜMÜ LİSANS PROGRAMI

Milli Devlete Yönelik Tehdit Değerlendirmesi

TÜRKİYE TİPİ BAŞLANLIK SİSTEMİ MODEL ÖNERİSİ. 1. Başkanlık Sistemi Tartışmasının Temel Gerekçeleri

2005, yıl:1, sayı:4, ss de yayımlanmıştır.

DERS BİLGİLERİ. Ders Kodu Yarıyıl T+U Saat Kredi AKTS. Çin Halk Cumhuriyeti nde Toplum ve Siyaset PSIR Ön Koşul Dersleri -

İÇİNDEKİLER İLKSÖZ... 1

Giresun Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü İletişim Bilimleri Anabilim Dalı İletişim Bilimleri Doktora Programı Ders İçerikleri

Öğrenim Kazanımları Bu programı başarı ile tamamlayan öğrenci;

İbrahim Kalın'ın yeni kitabı "Akıl ve Erdem" çıktı

OLGUN AKBULUT ANAYASAL DİNSEL ÇOĞULCULUK

T.C. KARADENİZ TEKNİK ÜNİVERSİTESİ REKTÖRLÜĞÜ İlâhiyat Fakültesi Dekanlığı. REKTÖRLÜK MAKAMINA (Öğrenci İşleri Daire Başkanlığı)

Eserin Her Türlü Basım Hakkı Anlaşmalı Olarak Ensar Neşriyat a Aittir. ISBN : Sertifika No: Kitabın Adı Din Sosyolojisi. Yazarı Dr.

DERS BİLGİLERİ. Ders Kodu Yarıyıl T+U Saat Kredi AKTS TÜRK SİYASİ TARİHİ I TST

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ İSLÂMÎ İLİMLER FAKÜLTESİ LİSANS PROGRAMI 1. Yıl / I. Dönem Ders. Kur'an Okuma ve Tecvid I

İSTANBUL AYDIN ÜNİVERSİTESİ SİYASET AKADEMİSİ ANKARA TÜRKİYE NİN DEMOKRATİKLEŞME SINAVINI DERİNLEMESİNE TARTIŞTI!

Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS

Başlık Laikler de dindarlar da özeleştiri yapmalı

İSLAM KURUMLARI VE MEDENİYETİ

KAFKAS ÜNİVERSİTESİ İLAHİYAT FAKÜLTESİ İLAHİYAT BÖLÜMÜ (HAZIRLIKSIZ) BAHAR YARIYILI I. SINIFLAR FİNAL SINAVI PROGRAMI

İLAHİYAT FAKÜLTESİ I. VE II. ÖĞRETİM HAZIRLIKSIZ İLAHİYAT MÜFREDATI

Öğrenim Kazanımları Bu programı başarı ile tamamlayan öğrenci;

1913 yılında Islah-ı medaris yani medreselerin ıslah ve düzenlemesi adıyla İmam ve Hatib yetiştirilmeye başlanmıştır.

Tel: / e-posta:

DERS BİLGİLERİ. Ders Kodu Yarıyıl T+U Saat Kredi AKTS TÜRK ANAYASA HUKUKU LAW

Olmak ya da Olmamak. Cumhuriyetin temel niteliklerine

DERS PROFİLİ. POLS 342 Bahar Doç. Dr. Rabia Karakaya Polat

İLAHİYAT I. ÖĞRETİM A ŞUBESİ 401 NOLU DERSLİK. 3.Ders CÜMLE BİLGİSİ (NAHİV) GÖÇEMEN OKUMA ANLAMA (KIRAA) ONUR

Türk Yönetim Tarihi (KAM 315) Ders Detayları

Cumhuriyet ve geçiş döneminde din algısı

DERS BİLGİLERİ. Ders Kodu Yarıyıl T+U Saat Kredi AKTS. Türk Düşünce Tarihi PSIR

DERS BİLGİLERİ. Ders Kodu Yarıyıl T+U Saat Kredi AKTS. Siyasal Düşünceler Tarihi PSIR

Türkiye nin Yeni Anayasa Arayışı: TBMM Anayasa Uzlaşma Komisyonu Tecrübesi

KELAM DERSİ ÖĞRETİM PROGRAMI

Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS İslam Tarihi II ILH

Tabu diyorum çünkü bu konuda iki sınırlama var. Yasal yasaklar (5816 nolu Atatürk ü koruma yasası) ve Atatürkçülerin duyarlılığı.

2006 Nüfus ve Konut Sayımı Kesin Sonuçları

2.SINIF (2013 Müfredatlar) 3. YARIYIL 4. YARIYIL

BULDAN DAKİ İLKÖĞRETİM SINIF ÖĞRETMENLERİNİN YAPISALCI ÖĞRENME HAKKINDAKİ GÖRÜŞLERİ

ŞİÎ-SÜNNÎ POLEMİĞİNDE EBÛ TÂLİB VE DİNÎ KONUMU. Habib KARTALOĞLU

MEŞRUTİYET DÖNEMİNDE OSMANLI DEVLET TEŞKİLATI

ABD ise, din konusunda serbest alan arayan, hemen hepsi Hıristiyan ama farklı mezheplerden olan pek çok toplumun oluşturduğu bir bütündür.

DERS BİLGİLERİ. Ders Kodu Yarıyıl T+U Saat Kredi AKTS ULUSLARARASI POLİTİK İKTİSAT ECON

DERS BİLGİLERİ. Ders Kodu Yarıyıl T+U Saat Kredi AKTS. Siyaset Bilimine Giriş PSIR Temel siyasal deyimleri ayırt eder 1,2,3 A,C

e-imza Prof. Dr. Şükrü ŞENTÜRK Rektör a. Rektör Yardımcısı

Demokrasi ve Sivil Toplum (SBK256)

Bölüm 1: Felsefeyle Tanışma

Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi II

SİRKÜLER İstanbul, Sayı: 2019/078 Ref: 4/078

Yeni Savaşlar, Herfried Münkler, Çev. Zehra Aksu Yılmazer, İstanbul: İletişim Yayınları, 2010, 228 sayfa, TL

İÇİNDEKİLER BİRİNCİ BÖLÜM TOPLUM VE HUKUK

TÜRKİYE'NİN TOPLUMSAL YAPISI

DERS BİLGİLERİ. Ders Kodu Yarıyıl T+U Saat Kredi AKTS

TABLO-1 KPSS DE UYGULANACAK TESTLERİN KAPSAMLARI Yaklaşık Ağırlığı Genel Yetenek

11. SINIF DENEME KİTAPÇIĞI

insan toplum Değerlendirmeler

2018 YGS Konuları. Türkçe Konuları

2000 li Yıllar / 8 Türkiye de Eğitim Bekir S. GÜR Arter Reklam Ağustos-2011 Ömür Matbaacılık Meydan Yayıncılık-2011

MÜSİAD Otomotiv Sektör Zirvesi. Kocaeli 18 Ekim 2014 Cumartesi

T.C KİLİS 7 ARALIK ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ TARİH ANABİLİM DALI YÜKSEK LİSANS DERS İÇERİKLERİ I. DÖNEM

ERCİYES ÜNİVERSİTESİ İLAHİYAT FAKÜLTESİ Eğitim Öğretim Yılı 1.ve 2.Öğretim (2010 ve Sonrası) Eğitim Planları HAZIRLIK SINIFI (YILLIK)

Ortadoğu da İslam ve Siyaset

UNI 201 MODERN TÜRKİYE NİN OLUŞUMU I

6. İSLAM ÜLKELERİ DÜŞÜNCE KURULUŞLARI FORUMU

MUHASEBE VERGİ UYGULAMALARI BÖLÜMÜ

Bilecik Şeyh Edebali Üniversitesi S.B.E. İktisat anabilim Dalı İktisat Programı 7. Düzey (Yüksek Lisans Eğitimi) Yeterlilikleri

İLAHİYAT FAKÜLTESİ I. VE II. ÖĞRETİM HAZIRLIKSIZ İLAHİYAT MÜFREDATI (FORMASYON DERSLERİ EKLENEREK GÜNCELLENMİŞ HALİ)

Modern Türkiye nin Din Politikasının Parametreleri ve Alevilik

DİN VEYA İNANCA DAYANAN HER TÜRLÜ HOŞGÖRÜSÜZLÜĞÜN VE AYRIMCILIĞIN TASFİYE EDİLMESİNE DAİR BİLDİRİ

TABLO-1 KPSS DE UYGULANACAK TESTLERİN KAPSAMLARI Yaklaşık Ağırlığı Genel Yetenek

AKADEMİK YILI

İktisat Tarihi I Ekim II. Hafta

YILDIRIM BEYAZIT ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ TARİH BÖLÜMÜ LİSANSÜSTÜ PROGRAMLARI

ÇOCUK HAKLARI HAFTA 2

PROGRAMLAR. Türk Din Musikisi Lisans Programı

Diplomasi ve Göç: Türk-Yunan Mübadelesinin Öteki Yüzü Onur YILDIRIM

HOCAİLYAS ORTAOKULU. ÜNİTE 1: Bir Kahraman Doğuyor T.C. İNKILÂP TARİHİ VE ATATÜRKÇÜLÜK-8

DERS PROFİLİ. Türk Siyasi Hayatı POLS 401 Güz Yrd. Doç. Dr. Ödül Celep

İnsanı Diğer Canlılardan Ayıran Özellikler

Necdet Subaşı kimdir?

Transkript:

Değerlendirme / Review İsmail Kara, Cumhuriyet Türkiyesi nde Bir Mesele Olarak İslam, 4. baskı, İstanbul: Dergâh Yayınları, 2010, 386 s. Değerlendiren: M. Esat Altıntaş* Bu kitapta, Cumhuriyet Türkiyesi nin din/islam merkezli meselelerini, ülkemizin kritik dönemlerinden birinde hayati meseleler olarak yeniden ele almaya ve tartışmaya çalışıyorum. (Hemen belirteyim ki Türkiye de uzaktan yakından dinle irtibatlı olmayan hemen hiçbir mesele yok gibidir.) (s. 6) Cumhuriyet Türkiyesi nde Bir Mesele Olarak İslam, yazarın varoluşsal anlamda önem atfettiği meselelere, yakın ve uzak tarihin kaynaklarını kullanmak suretiyle analitik olarak baktığı, çözümleyici bir çalışmadır. Yazar, çalışmasında argümanlarını din ve devletin birbirlerinin tamamlayıcı cüzü olduğu ve modernleşme sürecinde değiştirilmek/dönüştürülmek istenenin siyasal İslam dan ziyade İslam/Müslümanlık olduğu varsayımları üzerine inşa etmektedir. Daha sonra yazar, din-siyaset ilişkileri bağlamında modernleşmenin yansımalarını belirli şahıslar, kurumlar ve metinler üzerinden tahlil etmek için Diyanet İşleri Başkanlığının varlığına, statüsüne, işlevine; tarikat ve cemaatlerin modernleşme sürecinde nasıl bir tavır takındığına ve dönüşüme uğradığına ve en son olarak İslamcı söylemin kaynaklarında modernist çizgilerin nasıl muhafaza edildiğine değinmektedir. Yazar, bu meseleyi yerli bir bakış açısıyla ele aldığını her daim okuyucuya hissettirmektedir. Bunu hissettiren temel saik, yazarın bir kültür ortamının içine doğmuş olması ve bunun sonucu olarak içinde doğduğu kültürel ortamın kodlarıyla meseleye bakmasıdır. Bir başka deyişle, Kara ın mesele edindiği konuyu içeriden bir bakışla, derin bir analizle ele alma imkânını sağlayan en önemli neden, yazarın bizzat kendisinin de içinden geldiği İmam Hatip okulları ve İlahiyat fakültelerinin İslam anlayışı dâhil, cemaat ve tarikatları, Diyanet, vb. Cumhuriyet Türkiye sinin din/islam merkezli meselelerini yakın tarihin imkânlarını kullanarak çözümleme isteğidir. Kara, meseleye kritik öneme sahip bir soruyu sorarak başlamaktadır: Cumhuriyet ideolojisinin ve aydınlarının tehlike olarak gördükleri şey, İslam ve halkın Müslümanlığı mı yoksa aktif ve örgütlü dinî hareketler, moda deyimiyle siyasal İslam mıdır? (s. 17) Daha sonra, tüm kitap boyunca onlarca soru işareti okuyucuyu karşılamaktadır. Bu eleştirel düşünmeye sevk edici yaklaşım tarzı, Kara nın okuyucuyu belli kabulleri sorgusuz sualsiz kabul etmesinin önüne geçme isteğinin ve böylece meseleler üzerine düşündürmeye yönelik bir amacının olduğunu göstermektedir. Yazar, ilgili meseleyi ele almak için öncelikle tarihî arka plana yer vermektedir. Kara ya göre, Cumhuriyet modernleşmesi, aslında Osmanlı modernleşmesinin devamıdır (s. 25). Yazar bununla birlikte Cumhuriyet Türkiye sinde İslam ı ele alırken tek bir tarihî çizgi takip etmenin yanlışlığına düşmemek için üç dönemden bahsetmektedir. * Ar. Gör., Erciyes Üniversitesi, İlköğretim Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Eğitimi Bölümü. 231

İnsan & Toplum Birinci dönem, Millî Mücadele nin de devam ettiği yıllar olan 1919-1923 yıllarıdır. Bu yıllar, hem dönemin medrese çıkışlı âlimleri, aydınları, şeyhleri hem de daha sonra dışlayıcı laikliğin katı savunucuları olan Cumhuriyet elitistlerinin panislamist ve hilafetçi bir politikayı takip ettikleri dönemdir. Bu dönemdeki modernleşmeyi, Osmanlı modernleşmesinden ayırmak zordur. Bu dönemde hem Modernleşelim hem de Müslümanlaşalım anlayışı hâkimdir. İkinci dönem ise 1924-1950 arasıdır. Bu dönem, Cumhuriyet modernleşmesinin Osmanlı modernleşmesinden ayrıldığı kırılmanın yaşandığı tarihlere tekabül etmektedir. Bu dönemde, İslam/Müslümanlık paranteze alınarak bir modernleşme politikası takip edilmiştir. Dışlayıcı laikliğin benimsendiği bu dönem, Cumhuriyet Türkiye sinde İslam/Müslümanlık için en sıkıntılı ve karanlık dönemlerden biridir. Üçüncü dönem olan 1950 sonrası dönem, çok partili hayatla birlikte dışlayıcı laiklik anlamında belirli politikaların -tamamen olmasa da- kısmen terk edildiği, İslamcılığın yükselişe geçtiği ve artık dinle ilgili meselelerde normalleşmenin başladığı yıllardır. Kitabın genelinde Kara nın vurguladığı önemli bir husus Cumhuriyet Türkiye sinin din olmadan anlaşılamayacağı, yani Türkiye deki her meselenin mutlaka bir şekilde din/islam la ilişkili olduğudur. İslam ın modernleşmenin önünde bir engel olduğunun düşünen Cumhuriyetçi elitler, 1923 sonrası modernleşmenin dinîleşmeyle birlikte yürümeyeceğini düşünmeye başlamışlardır. Cumhuriyet modernleşmesinin, Müslüman kalarak modernleşmeyi savunan Osmanlı modernleşmesinden ayrıldığı en önemli nokta da burasıdır. Bu şekilde, Cumhuriyet ideolojisi İslami müesseseleri tasfiye ederek bir anlamda dışlayıcı laikliği devletin genel felsefesi olarak egemen kılmıştır. Cumhuriyetçi elitlerin tepeden inmeci bir anlayışla yaptıkları inkılaplara bakıldığı zaman doğrudan veya dolaylı olarak hepsinin dinle ilişkili olması, yazarın argümanını desteklemektedir. Yazar, bu süreçler yaşanırken iç dinamikler kadar uluslararası güçlerin fonksiyonunun da yabana atılamayacağını iddia etmektedir. Kara nın, konuları gazete, dergi ve kitap alıntıları, resim ve fotoğraflar eşliğinde daha zengin bir şekilde okuyucuya sunması, meselelerin anlaşılmasına büyük katkı sağlamaktadır. Bu durum, kitabın hacmine rağmen, okuyucunun ilgisinin son sayfaya kadar canlı ve taze tutulmasına yardımcı olmaktadır. Kitabın birinci bölümünde Diyanet İşleri Başkanlığının varlığı, hukuki konumu, Cumhuriyet Dönemi modernleşme tarihinde aldığı pozisyonlar, dönemin başkanları, yazılı metinleri ve pratik uygulamaları üzerinden söylem analizine tabi tutulmaktadır. 3 Mart 1924 tarihi, modernleşme tarihimizde kırılma dönemidir. Hilafetin ilgasıyla birlikte İslam/Müslümanlığa rağmen birçok inkılap gerçekleştirilmeye çalışılmıştır. Bunlardan biri de Şeriyye ve Evkaf Vekâletinin yerine ihdas edilen Diyanet İşleri Başkanlığıdır. Bu dönemde gerçekleştirilen uygulamalar, Cumhuriyet tarihinde din-siyaset ilişkilerinin nasıl gideceğinin ipuçlarını vermesi açısından anlamlıdır. Aynı zamanda laik olduğunu iddia eden bir devlette Diyanet İşleri Başkanlığının yer alması, Batılı bir anlayıştaki laiklikten çok farklı olduğunu göstermesi açısından önemlidir. 232

Değerlendirme / Review Kara ya göre, hem Diyanetin hem de İlahiyat fakültelerinin dönüştürmek istediği, aslında halk Müslümanlığıdır. Kara, bu kurumların halkın yanlış bir din yaşadığını söylemek suretiyle dindarların Cumhuriyet elitistleriyle söylem düzeyinde buluştuğunu iddia etmektedir. Bu durum, aslında modernizmin felsefi temellerinde yer alan tek tipçi bir anlayışın yansımaları olarak gözükmektedir. Bu felsefeye göre, din-devlet ilişkileri de tek din anlayışı üzerine kurgulanmıştır. Bu ise Türkiye de Sünni İslam yorumudur. Cumhuriyet tarihi boyunca dönüştürülmek ve baskı altına alınmak istenen hep İslam ın Sünni yorumu olmuştur. Yazarın dindarların işlerine değil, devletin işlerine bakan bir kurum olarak Diyanetin de içerisinde çok fazla anlayışı ve çeşitliliği barındıran Halk Müslümanlığına karşı olması, tabii bir durumdur. Yazar, Diyanetle ilgili temel meselelerde zaman zaman hâkim yorumlama tarzlarına aykırı yorumlarda bulunmaktadır. Bu yorumlardan birisi, Diyanetin yetki ve sorumluluk alanındaki daralmadır. Yazara göre hilafetin ilgası, Tevhid-i Tedrisat Kanunu ve Şer iye ve Evkaf Vekâletini Diyanet İşleri Başkanlığına devreden kanun ve bu kanunlarda ilgili kurumlara bırakılan yetkiler üzerinden, tartıştığı meselelerin ortaya çıkardığı bazı olumsuz neticeler bulunmaktadır. Bunlardan birisi, Diyanet İşleri Başkanlığına bırakılan din işlerinin tedviri ile Millî Eğitim Bakanlığına bırakılan din eğitimi faaliyetlerinin birbirinden tamamen koparılması, diğeri ise vakıfların Diyanetten alınması ile kurumun tabii kaynaklarından mahrum bırakılmasıdır (s. 55-60, 71-76). Diyanetin yetki alanındaki daralmanın hissedildiği bir diğer olumsuz netice, teşri yetkisinin Diyanetten alınıp TBMM ye verilmesi ile birlikte dinin itikat, ibadet, muamelat ve ahlak alanları arasındaki bütünlüğün parçalanmasıdır. Bu şekilde, muamelat ve hukuk kısımları, dinle ilgili olduğu söylenen bir kurumun yetki alanından çıkarılmıştır. Yazara göre ahlak alanının hükümetin kanun teklifinde yer almadığı hâlde komisyondaki tartışmalarla birlikte kanuna ilave edilmesi de dikkate değer bir durumdur (s. 65). Yazara göre özellikle Diyanetle ilgili meselelerde iki mevzu hep tartışma konusu olagelmiştir. Bunlardan birincisi Diyanetin cemaatlere devri meselesidir. Bu tartışmalar yapılırken gözden kaçırılan cemaat kavramın taşıdığı hukuki anlamı, Kara, şu şekilde izah etmektedir: Cemaat, Türkiye de sadece Lozan Antlaşması yla hakları uluslararası hukukun garantisi altına alınan gayrimüslim azınlıklar, yani Hristiyanlar ve Yahudiler için kullanılır. Bunun dışında hukuken hak ve yetkileri tarif edilebilecek bir Müslüman cemaat yoktur. (s. 96) Kara ya göre bunu bilen siyasi irade, AB süreciyle birlikte gayrimüslim vakıfların mallarıyla ilgili düzenlemeyi devreye sokmasına karşın, bu topraklara ait cemaatlerin, vakıfların mallarını kendilerine geri vermeyerek bir taraftan hukuki olana uygun davranmış, diğer taraftan da onları yabancı görmediğini deklare etmiş olmaktadır. İkinci mesele ise Alevilerin Diyanette temsilidir. Yazara göre Alevilik tartışmalarında yapılan en büyük hata, konunun yanlış kavramlar üzerine inşa edilerek, tekke ve zaviyeleri kapatan kanun ekseninde tarikat ve cemaatler yerine, cami-cemevi, imam-dede zıtlaşmasında ele alınmasıdır. Aleviliğin, İslam dışında bir mezhep olduğunu iddia etmeyen biri için kabul edilebilir olan budur. Yazara göre Aleviliği bütünüyle ayrı bir din, İslam dışında / ondan bağımsız ayrı bir mezhep olarak mütalaa etme düşüncesinin 233

İnsan & Toplum yerli bir düşünce olmaktan ziyade Almanya ve Fransa merkezli bir siyasi baskı unsuru olarak Türkiye nin önüne gelmiş olması kuvvetle muhtemeldir. (s. 106) Kara, Alevilik meselesinin diğer tarikat ve cemaatlerle birlikte tartışılmasının önemli olduğunun altını çizmektedir. Yazara göre cemevi, tarikatlere ait bir tekke/dergâhtır. Yazar, bu konuyla ilgili aslında herkesin meselenin tekke dergâh olduğunun farkında olduğunu; ama konu diğer tarikatların ve cemaatlerin meşruiyet sorununu gündeme getireceği için bundan itinayla kaçınıldığını ifade etmektedir (s. 105). İkinci bölümde toplumun en temel dinî, kültürel ve sosyolojik gerçeklerinden olan cemaatler ve tarikatlar, modernleşmeye muhalefet ve itaat biçimleri açısından ele alınmıştır. Kara, tarikat ve cemaatlerin geleneği muhafaza ve sürdürme anlamında önemli fonksiyonları olduğunu ifade etmektedir. Tarikatlar ve cemaatler devletin sert uygulamaları karşısında radikal muhalefet yolunu tercih etmemişler, sessizce tepkilerini belirtmişlerdir. Yazar şu sorular eşliğinde bu bölümdeki tartışmalara yön vermiştir: Toplumu taşıyan unsurlar olan tekke ve zaviyelerin kapatılmasıyla ilgili kanun, toplumda ne gibi bir etki yapmıştır? Çokça söylendiği gibi bir infial olmuş mudur? Resmî tarihin tezlerinde geçtiği gibi, birçok şeyh isyan etmiş, çevresindekileri de isyana teşvik etmiş midir? Birçok önde gelen tarikat liderinin, tekke ve zaviyelerin kapatılmasına tekkelerin layık olduğunu ve Atatürk ün çok hayırlı bir işe imza attığını ifade ederek dönemin siyasi iradesiyle aynı dili konuşma yolunu tercih etmeleri, bilinen ezberlerin aksine bir hakikat olması hasebiyle mühimdir. Yazara göre bu durum, çağdaş Türk-İslam düşüncesinde yer alan din-devletin birbirini tamamlayıcı olduğu iddiasını destekleyen bir durumdur. Asıl problemin devletin bizzat kendisinde değil, devletin idaresinde bulunan kişilerden kaynaklandığı inancı, tekke mensuplarının varlıklarına yönelik bu şiddetli saldırıda pasif muhalefete yönelmelerine neden olmuştur. Kitapta, çok radikal ve şeriatçı gözüken İslami hareketlerin, derin bir söylem analizine tabi tutulduğu zaman, laik ve seküler bir muhtevaya sahip olduğu çeşitli örnekler vasıtasıyla gösterilmektedir. Özellikle 1950 den sonra, cemaatlerin uluslararası bağlantılarla olan ilişkilerini düzenlemek için devlet, cemaatlerin sistem içerisinde kalmasını sağlamaya çalışmış, onlara çeşitli makamlar tevdi etmiştir. Onlar ise bu talebe canla başla olumlu cevap vermek suretiyle siyasete, iktisadi hayata girmeleriyle birlikte modern ve seküler bir yola doğru sürüklenmeye başlamışlardır. Bu durumun gittiği istikameti ise onlar, iç yapılarının eleştiri kültürünü barındırmamasından dolayı fark etme imkânından mahrum kalmışlardır. Bu eğilim, özellikle son dönemde Avrupa Birliği süreciyle birlikte daha da bir hız kazanmıştır. Yazar, cemaatleri modernleşme ve siyasetle ilişkileri bağlamında iki yönden incelemektedir. Ona göre, Türkiye deki Müslüman halk açısından hukuki bir dayanağı ve karşılığı olmayan, daha çok Cumhuriyet döneminin bir ürünü gibi gözüken cemaatlerle modernleşme arasındaki ilişki, çift taraflı etkileşim şeklinde gerçekleşmektedir. Cemaatler modernleşmenin etkisiyle daha seküler bir hâle gelirken modernleşme süreci de cemaatlerin etkisiyle bir tür dindarlaşma şeklinde gözükmektedir (s. 312-320). 234

Değerlendirme / Review Üçüncü bölümde ise İslamcı söylemin kaynakları ve gerçeklik değeri üzerine tespitler yer almaktadır. Kara ya göre İslamcılık, İslam dünyasındaki modernleşme hareketlerinin bir parçasıdır. Yazar, İslamcılığın modernleşme karşıtı bir hareket olarak gözükmesine rağmen, modernist bir proje olduğunu iddia eden entelektüeller içerisinde yer almaktadır. Bundan çıkan anlam şudur ki İslamcılık akımı içerisinde modernleşme süreçlerine olumlu bakılmaktadır. Tarihî süreçte geri kalmışlığın sebebinin İslamcılığın ana temayülü de olan, İslam ın kendisinden daha ziyade Müslümanlık olduğu ifade edilmektedir. Çözüm olarak ise bir taraftan modernleşmeye bir başka ifadeyle kelami anlamda olmasa da kültürel anlamda Batılılaşmaya veya gâvurlaşmaya, diğer yandan ise İslamlaşmaya doğru yol almak sunulmaktadır. İslamcılara göre bir anlamda modernleşme ve dinîleşmenin birlikte götürüleceğine dair kuvvetli bir inanç vardır. Ama yazarın burada vurguladığı en önemli husus, bu anlayışta feda edilmek istenenin geleneğin, yani bir başka deyişe İslam ın tarihî tecrübesi, tarih içerisindeki anlama ve yorumlama biçimi olduğudur. Bu geleneğe göre, İslam ı yaşayan halkın Müslümanlığı da problem olarak gözükmektedir. Çünkü modern proje, tabiatı icabı tek tipçidir. Sonuçta gerçekliği bu tek tipçi anlayışın yönlendirdiği bir ideolojide, dinlerin farklı yorumlarının ortaya konulmasından ziyade, tek tipleştirilmiş bir anlayışın topluluklara hâkim olması, onların daha kolay yönlendirilebilmesine yardımcı olur. Yazar, Türkiye deki İslamcı hareketlerin dayanağının Müslümanlık olmasına rağmen zamanla ondan uzaklaşılmasının, manidar bir durum olduğunu vurgulamaktadır. İslamcıların söylemlerine bakıldığı zaman ne kadar liberal ve modernist çizgilerin olduğunu görmek mümkündür. Yazar, İslam akıl ve mantık dinidir. veya Anayasamız Kur an dır. ifadelerinin buna verilebilecek bariz örnekler olduğunu ifade etmektedir. Yazar, bu ifadelerin laik, seküler unsurlar taşımalarına rağmen içerdikleri dinî unsurlardan dolayı insanların bunları dinî ifadeler olarak algılamakta olduklarını belirtmektedir. Kara nın modern-seküler fikirlerin ve uygulamaların İslam dünyasındaki kitlelere benimsetilebilmesi için dinî muhteva veya örtü ile savunulduğu iddiası önemlidir. Kara, modernist İslamcı söylemin, kendisini oryantalistlerin İslam a ilişkin tespit ve tanımlamalarını temel alarak tarif ettiğini ve konuşlandırdığını özellikle vurgulamaktadır. Yazara göre modernist İslamcı söylem, her şeyden önce, oryantalistlerden kopyaladığı tespit ve iddiaları tekrar ederek kendi aidiyetlerini sorgulamaya yönelmesi sebebiyle arızalıdır. Kara nın ifadesiyle, İslamcı söylemin bir yönü Batılı iddiaları ve İslam a yönelik tenkitleri şu veya bu ölçüde cevaplandırmaya, reddetmeye, tadil ve tashih etmeye dönük işlerken diğer bir yönü de doğrudan Müslümanlara, İslam ın mevcut algılanış biçimine yöneliktir (s. 381). Kitabın önemli yanlarından biri, yaygın olarak kabul edilen yanlış kanaatleri ortaya koyması ve doğrusunun neliği konusunda etraflı açıklamalar ve yorumlamalarda bulunmasıdır. Onlardan biri, Cumhuriyet elitlerinin, dini paranteze alarak modernleşme çizgisinde ilerlemesine karşın, muhafazakâr camiada tek tip bir tavrın olduğu, yani muhalefetin ve başkaldırışın tek tip olduğu iddiasıdır. Kara; bunun, dönemin kişilerine, 235

İnsan & Toplum metinlere ve söylemlere bakıldığı zaman gerçeği yansıtmadığını, Cumhuriyete karşı tarikat çevrelerinde, Müslüman aydınlarda, cemaatlerde, medrese çıkışlı âlimlerde ve bazı siyasetçilerde farklı Müslüman duruşları olduğunun gözden kaçırılmaması gerektiğini ortaya koymak suretiyle mevcut yanlış kanaati tashih yoluna gitmiştir. Yazarın, Türkiye deki din-devlet ilişkisinin boyutlarını göstermek adına ortaya attığı, Onun için özel üniversiteler, ilahiyat fakültesi açamazlar iddiası, din-siyaset ilişkilerinin kesin çizgilerle ele alınıp yorumlanmasına sebep olabilir. Bu ise mevcut dindevlet ilişkilerini yeknesak bir anlayış ve süreç olarak ele alma problemini doğurabilir. Nihayetinde şu anda özel üniversitelere bağlı olarak ilahiyat fakülteleri açılmıştır ve yazarın bu çok güçlü bir şekilde savunduğu iddianın aksi gerçekleşmiştir. Bir sonraki baskılarda yazarın bu durumu nasıl ele alıp yorumlayacağı merak konusudur. Kara, eserinde ortaya attığı iddiaları zaman zaman çok genellemeci bir dille ortaya koymayı tercih etmektedir. Örneğin yazar, İlahiyat fakülteleri bütün tarihleri boyunca dinle pozitivizm - bilimcilik arasındaki derin zıtlığı felsefi bir problem olarak hissetmiş ve üzerine yoğunlaşmış değildir. Bu yüzden bilimperestlik ve rasyonalizm, hem de dini ve dindarlığı savunmak gibi esasında olmayacak bir fonksiyonla birleşerek hükümranlığını sürdürmektedir. (s. 79) şeklinde iddialı bir fikir ortaya atmıştır. Burada yazarın, ilahiyatların çok farklı düşünce dünyasına sahip mensuplarını aynı kefeye koyup öyle olduklarını iddia etmek, yazarın kendisinin de karşı çıktığı modernleşmenin tek tipçi anlayışıyla benzerlik taşıması bakımından dikkate değerdir. Sonuç olarak Kara nın sahip olduğu tarih formasyonu, dinî terminolojiye hâkimiyeti, bilgi ve birikimi, olay ve olgulara soğukkanlı yaklaşımı; İslamcılık, Diyanet ve cemaatler meselesine içerden bakmayı başaran yazarın tespitlerini içeren bu çalışmanın güçlü yanını oluşturmaktadır. Yazarın Türkçe ye olan hâkimiyeti ve akıcı üslubu da dikkat çekmektedir. Söz konusu çalışma, belirli isim, kurum, kuruluş ve oluşumlar hakkında kritik soruların sorulması ve sorgulayıcı bir yaklaşımla konulara yaklaşılmış olması açısından önem arz etmektedir. 236