Sömürü cenderesini parçalamak için 1 Mayıs a!

Benzer belgeler
Albert PERSONS isimli işçi, özür dileme şartıyla affedileceğinin söylenmesi üzerine, mahkeme heyetinin karşısında tarihe geçecek sözlerini söyledi:

İŞÇİLERİN 3 ACİL TALEBİ VAR!

1 MAYIS 2013 BİRLİK MÜCADELE DAYANIŞMA!

İşten Atılan Asil Çelik İşçilerinin okuduğu basın açıklaması: 15/03/2012

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

Asgari ücret 1900 net! DİSK ten basın açıklaması

ULUSLARARASI İŞÇİ DAYANIŞMASI DERNEĞİ. Meslek Liseliler Ne Yaşıyor? Ne İstiyor? Boyun Eğme. Mücadele Et!

Necla Akgökçe den bilgi aldık. - İlk olarak ülkede kadınların iş gücüne katılım ve istihdam konusuyla başlayalım isterseniz

Direnişteki Trakya Otocam işçileriyle söyleşi

Kazova: Patronsuz üretim devam ediyor; herkes mutlu, herkes çalışmak istiyor.

İŞÇİ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ

Cumhuriyet Halk Partisi

ONUR BAKIR HAKLARIMIZ VAR! İŞÇİ KADINLAR SORUYOR, EKMEK VE GÜL YANITLIYOR yılından 100 soru ve 100 yanıtta kadın işçilerin hakları

Hava-İş: İşten atılanlar işe alınana kadar mücadeleyi bırakmayacağız!

Şimdi fazla ileri gitmiş bu gerici diktatörlüğü terbiye etmek, mümkünse biraz değiştirip halka kabul ettirmek istiyorlar.

Gelir Testi Yaptırmayanlar Dikkat!

Erkek egemenliğine, sömürüye, şiddete ve cinsel ayrımcılığa hayır demek için

Taşeron işçinin hakları mutlaka düzenlenecek

19 EYLÜL MÜHENDİS, MİMAR, ŞEHİR PLANCILAR DAYANIŞMA GÜNÜ

İŞSİZLİK HIZLA ARTARKEN İSTİHDAM ARTIŞI YETERSİZ KALDI

TARİHİ REKOR İŞSİZ SAYISI 7 MİLYONU AŞTI! HALKIN DERDİ BAŞKANLIK DEĞİL İŞSİZLİK!

İşsizlik İstikrarlı Biçimde Yükseliyor! Son 10 Yılın En Yüksek İşsiz Sayısı

İşsizlik Dikiş Tutmuyor İşsizlikte Kriz Günlerine Dönüş

TOPLU İŞ SÖZLEŞMESİ NEDİR? GERÇEK BİR TOPLU SÖZLEŞME İÇİN

Çalışma hayatında barış egemen olmalı

SUNUŞ. Birleşik Metal İşçileri Sendikası Genel Yönetim Kurulu

İZMİR KREŞ ATÖLYESİ NOTLARI (Ocak 2013) 1-BAKIM HİZMETLERİ NASIL DÜZENLENMELİ VE BU DÜZENLEMEDE KAMUNUN YERİ NE OLMALIDIR?

Emeğin İktidarını Birlikte Kuracağız

KRİZ ÜÇ KOLDAN SARSIYOR ENFLASYON-KÜÇÜLME-İŞSİZLİK

Koç Üniversitesi nde neler oluyor?

İŞSİZLİKTE PATLAMA!: AKP İşsizlikle Mücadelede Başarısız!

Kadınlar asgari ücreti değerlendiriyor: Söz hakkımız da yok yaşama şansımız da!

ASIL KRİZ İŞSİZLİKTE! Geniş Tanımlı İşsiz Sayısı 7 Milyona Yaklaştı

İKİ AYDA 500 BİN YENİ İŞSİZ Krizin Tahribatı

Sayı: 2009/18 Tarih: Aileler krize borçlu yakalandı; sorunu işsizlik katladı

İSTİHDAM SEFERBERLİĞİ LAFTA KALDI: İSTİHDAM ARTIŞI YAVAŞLADI

CHP İşveren Sendikaları ve Meslek Birlikleri Genel Başkan Yardımcılığı

8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü, Kapitalist Sömürü Sistemini Yıkmak için Örgütlenme ve Mücadelenin adıdır!

Genel Başkanımız Haydar Arslan ın okuduğu basın açıklaması metni aşağıdadır. KGM Önünde Basın Açıklaması Yaptık

MİLAS TA, BELEDİYE İŞÇİLERİNE YÜZDE ZAM

KRİZ İŞSİZ BIRAKIYOR

İŞSİZLİK VE İSTİHDAM RAPORU- EYLÜL 2018 İŞSİZLİK TIRMANIYOR. Gerçek İşsiz Sayısı 6 Milyon. İşsiz Sayısı Bir Yılda 192 Bin Arttı

BİR GRUP EĞİTİM-SEN ÜYESİ GÖREVİNDEN AYRILAN MUSTAFA ÖZCAN ALEYHİNE EYLEM YAPTI

Ýstanbul hastanelerinde GREV!

MAYIS 2014 FAALİYET RAPORU. Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili

TKP-1920 nin 1 Mayıs 2015 Mitinglerine ve 7 Haziran Seçimlerine Çağrısı

Maaşlarımıza Ek Artış İstiyoruz!

BODRUM DA SAĞLIK ÇALIŞANLARI GREVDE

AKP nin kadın istihdamı paketini kabul etmiyoruz!

Halil Kurt'tan Esnafı Sevindirecek Talep

Gezi Parkı Araştırması. GEZİ PARKI ARAŞTIRMASI Kimler, neden oradalar ve ne istiyorlar?

10SORUDA AİLE SİGORTASI

TÜRKİYE DE KADIN İŞÇİ GERÇEĞİ: DAHA FAZLA AYRIMCILIK, DÜŞÜK ÜCRET, GÜVENCESİZ İSTİHDAM

Kasım 2013 FAALİYET RAPORU. Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili

İşsizlik ve İstihdam Raporu-Eylül 2016

İŞSİZLİKTE VAHİM TABLO SÜRÜYOR! KAYITDIŞI ve GÜVENCESİZ İSTİHDAM ARTIŞI KAYGI VERİCİ BOYUTTA

Cumhuriyet Halk Partisi

ESP/SOSYALİST KADIN MECLİSLERİ

YOL, YAPI, ALTYAPI, BAYINDIRLIK VE TAPU KADASTRO KAMU EMEKÇİLERİ SENDİKASI

KILIÇDAROĞLU K.MARAŞ'TA

GENİŞ TANIMLI İŞSİZLİK 6 MİLYONA YAKLAŞTI!

Türkiye'de ilan edilen olağanüstü hal uygulaması dünya basınında geniş yer buldu / 11:14

İşsizlik ve İstihdam Raporu-Aralık 2017 İŞSİZLİK VE İSTİHDAM RAPORU- AĞUSTOS 2018 MEVSİM ETKİLERİNDEN ARINDIRILMIŞ İŞSİZLİK ARTTI, İSTİHDAM DÜŞTÜ

EVDE BAKIM PARASI ALANLARA SİGORTA GELİYOR

AYŞEGÜL ARSLAN IN KATİL ZANLISI MÜEBBET YEDİ

İşsizlik ve İstihdam Raporu-Ağustos 2016

KADIN EMEKÇ LER N TALEPLER...

Arka Plan: Mücadeleleri Birleştirelim!

Oy vermek bir şeyleri değiştirseydi yasaklanırdı Emma Goldman

Başbakan Yıldırım, Mersin Şehir Hastanesi Açılış Töreni nde konuştu

Cumhuriyet Halk Partisi

CHP Yalıkavak Temsilciliğinin düzenlediği Kahvaltıda Birlik ve Beraberlik Mesajı

AKP'li Başkan, Peygamberin oğlu Tayyip dedi mi? Sözcü yalan mı söylüyor?

Hükümet in TSK İçinde Oluşturduğu Paralel Yapılar; Cumhurbaşkanı ve AYİM nin Konumu..

Trans Terapi ve Dayanışma Grubu Toplantılarının Yedincisi Gerçekleşti. SPoD CHP Beyoğlu Belediyesi Başkan Aday Adayı Gülseren Onanç ile görüştü

TÜRKİYE - AFRİKA EKONOMİ FORUMU AÇILIŞ TÖRENİ KONYA 9 MAYIS İş Dünyası ve STK ların Değerli Başkan ve Temsilcileri,

EMEK ARAŞTIRMA RAPORU-2

İstismar Edersen Ceza, Delilin. Yoksa. Tedbir, Boşanırsan Nafaka

(5) Meslek Lisesi (6) İmam Hatip Lisesi (7) Ön lisans (8) Lisans

SENDİKALAR VE DİĞER DEMOKRATİK KİTLE ÖRGÜTLERİYLE İLİŞKİLER EYLEM VE ETKİNLİKLER

DÜNYA DA BARIŞ İSTİYORUZ!

Temmuz 2013 FAALİYET RAPORU. Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili

TMMOB Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği 41. DÖNEMDE RESİMLERLE TMMOB

İşyerini işgal eden ERT işçileriyle röportaj

VII. Uluslararası İş Sağlığı ve Güvenliği Konferansı. 6Mayıs 2014

GSG Hukuk Aylık İş Hukuku Bülteni Sayı -10

BASIN BİRİMİ GÜNLÜK YAYIN RAPORU

Mevsimlik İşçiliğe Hayır Dedik

Ocak 2014 FAALİYET RAPORU. Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili

8 MART DÜNYA EMEKÇİ KADINLAR GÜNÜ 1 MAYIS 10 KASIM ATATÜRK Ü ANMA ETKİNLİĞİ SANATSAL ETKİNLİKLER

NİSAN 2012 FAALİYET RAPORU. Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili

Şebinkarahisar lı bir baba ve Rumeli göçmeni bir annenin oğlu, İlk, orta ve lise öğrenimini Özel Tarhan Koleji'nde tamamladı,

ALMANYA DA 2011 HAZİRAN AYI İTİBARİYLE ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK ALANINDA MEYDANA GELEN ÖNEMLİ GELİŞMELER. 1. İstihdam Piyasası

9AF14AF42D1A4444D12B195B79A

Konut Satışları Temmuz Konut Satışları Temmuz

Resmi Gazete Tarihi: Resmi Gazete Sayısı: 25540

BİRLEŞİK METAL İŞ SENDİKASI GENEL BAŞKANI ADNAN SERDAROĞLU NUN 2011 MESS GREVLERİ İLE İLGİLİ BASIN AÇIKLAMASI

TÜSİAD YÖNETİM KURULU BAŞKANI HALUK DİNÇER İN KADIN-ERKEK EŞİTLİĞİ HAKKINDA HER ŞEY KISA FİLM YARIŞMASI ÖDÜL TÖRENİ KONUŞMASI

HAKLARIMIZ BİRER BİRER ELİMİZDEN ALINIYOR! İZİN VERMEYELİM!

YÖNTEM YEMİNLİ MALİ MÜŞAVİRLİK ve BAĞIMSIZ DENETİM A.Ş.

Transkript:

2 Sömürü cenderesini parçalamak için 1 Mayıs a! (Öncesi sayfa 1 de) Çalışma yaşamında bu sorunlarla karşılaşırken, toplumsal yaşamda ise tüm toplumun hukukunun çiğnendiği, soluk alamadığı bir karanlık dönemden geçiyoruz. Kadınlar sokak ortasında taciz-tecavüz edilerek öldürülüyor. Katilleri veya failleri serbest bırakılıyor. İşçilerin katilleri olan patronlar göstermelik cezalar alıyor ya da kaybedilen delillerden dolayı serbest bırakılıyor. Toplumun tepki gösterme, olayları protesto etme hakkı elinden alınıyor. Polislere sokağa çıkan herkesi öldürme yetkisi veriliyor. İç Güvenlik Yasası adı altında saltanatlarını, saraylarını koruma altına almak için yasalar çıkartılıyor. Her 4-5 yılda bir olduğu gibi bizleri yine sandıklarına çağırıyorlar. Her biri yıllarca bizleri aldatan ve çeşitli vaatlerle kandıran sömürücü düzen partileri, demokrasi adına bizleri sandığa çağırıyorlar. Bizlere seçme hakkı tanıyorlar. Mecliste her şeyi çözeceğiz diyorlar. Ama seçimler bitince bizleri unutuyorlar. Artık seçimlerin ve meclisin ne anlama geldiğini çok iyi biliyoruz. Sadece patronların çıkarlarını korumak için yasalar çıkartmak için yarışıyorlar. Bu yarışta biz işçi ve emekçilere yer yoktur. Biz işçilerin, emekçilerin bu seçimden hiçbir çıkarı yoktur. Biz kimi seçersek seçelim, onlar yine kendi bildiklerini okuyorlar. Bu sömürü düzenin bekası için, asalak patronların çıkarlarını ve kârlarını büyütmek için varlar. İşte böylesi koşullarda 1 Mayıs a yürüyoruz. 1 Mayıs ın tarihi bu sömürü cenderesinden nasıl çıkılacağını gösteriyor. İşçi sınıfı taleplerine sahip çıkarak birlikte mücadele edip, dayanışma göstererek 8 saatlik iş gününü kazanmıştır. Tam da böylesi bir dönemde 1 Mayıs ın direnme ruhuyla sömürü cenderesini parçalayabiliriz. 2015 1 Mayısı nın bizlere çağrısı da budur. Sermaye iktidarından ancak biz işçiler, bir sınıf olarak örgütlenir ve mücadele edersek kurtulabiliriz. 1 Mayıs ı işçi birliklerimizi kurmaya vesile etmeliyiz. Birliklerimizde örgütlenmeli, kendi taleplerimiz için mücadele mevzilerine dönüştürmeliyiz. 1 Mayıs, kölece yaşam ve çalışma koşullarına karşı en kitlesel ve örgütlü olarak tepkilerimizi göstermenin bir olanağıdır. 1 Mayıs günü alanları doldurmalı, emeğimizi ve geleceğimizi çalarak kendilerine saraylar, saltanatlar kuranlardan, alın terimizi gasp ederek zenginliklerine zenginlik katan asalak sermaye sınıfından hesap sormalıyız. 1 1880 li yıllar, ağırlıklı olarak kol emeğinin kullanıldığı ve çalışma şartlarının çok kötü olduğu yıllardı. Küçük Mayıs tarihçesi çocukların karın tokluğuna çalıştırılması ve 14-15 saate kadar varan iş günleri söz konusuydu. Şirketler eşi görülmemiş bir hızla büyürken, işçiler, işyeri güvenliği, sağlık koşulları, örgütlenm-e ve grev gibi en temel haklarını dahi tanımayan bir siyasi ve hukuki sistem ile karşı karşıyaydılar. 1881 yılında yarım milyon işçiyi temsilen kurulan Örgütlü Meslek ve Emek Birlikleri Federasyonu 8 saatlik iş günü mücadelesini ülke geneline yaymak ve işçilerin kararlılıklarını göstermek amacıyla mücadeleyi yükseltti. ABD nin Şikago kentinde 40 bin tekstil işçisinin gerçekleştirdiği eylem kanla bastırıldı. Aynı kentte, bir fabrikada 8 saatlik işgünü için greve çıkan 1.400 işçi işten atıldı. Aynı tarihlerde greve çıkanlara ateş açıldı ve 4 işçi yaşamını yitirdi. Saldırılar, mücadele ateşini söndürmedi, aksine körükledi. ABD ve Kanada da sendikalar ve diğer örgütlerin yükselttiği mücadele sonucu 1 Mayıs 1886 da yaklaşık 350 bin işçi greve çıktı. Tarih işçi sınıfının böylesine örgütlü ve kararlı tepkisine ilk kez tanık oluyordu. Tüm ülkede yaşam durdu. İşçiler üretimden gelen güçlerini kullanıyordu. İşçilerin bu top yekün isyanı, işverenlerin tepkisini çekti. Chicago da greve çıkan 40 bin işçinin eylemini bastırmak için, saldırılar düzenlendi. İşverenler grev kırmak için sokak çeteleriyle anlaştı. Sokak çeteleri bir taraftan işçilere saldırıyor, bir taraftan da grev kırıcılığı yapıyordu. Grevci işçilerle sokak çeteleri arasında çıkan kavga sırasında, polisin işçilerin üzerine ateş açması sonucu 4 işçi yaşamını yitirdi. Hükümet ve işverenler, işçi eylemini kolay kolay içlerine sindiremiyordu. 1 Mayıs sonrası işten atmalar, baskılar yoğunlaştı. Olaylara neden oldukları gerekçesiyle 8 işçi hakkında idam istemiyle dava açıldı. İşçiler idam cezasına çarptırıldı. Dört yiğit işçi önderi Albert PERSONS, Adolph FISCHER, George ENGEL ve August SPIES, 1 Mayıs 1886 yılında 8 saatlik iş günü mücadelesinde önderlik yaptıkları için idam edildi. Albert PERSONS isimli işçi, özür dileme şartıyla affedileceğinin söylenmesi üzerine, mahkeme heyetinin karşısında tarihe geçecek sözlerini söyledi: Bütün dünya biliyor suçsuz olduğumu. Eğer asılırsam cani olduğumdan değil, emekçi olduğumdan asılacağım. İşçi önderlerinin cenaze törenine yüz binlerce insan katıldı. ABD de yaşanan bu olaylar uluslararası işçi örgütlerini harekete geçirdi. II. Enternasyonal 1889 da Paris te düzenlediği kongrede, Amerikan işçilerinin mücadelesini desteklemek amacıyla dünya çapında gösteriler düzenledi. 1890 dan başlamak üzere 1 Mayıs ı da, Uluslararası Birlik, Mücadele ve Dayanışma Günü olarak kabul etti.

3 GOSB dan bir kadın işçi Sermaye hükümetinin Çalışma Bakanı Faruk Çelik in kıdem tazminatı ile ilgili yaptığı son açıklama biz işçilerle dalga geçildiğini bir kez daha gösterdi. Faruk Çelik açıklamasında işçilerin %85 inin kıdem tazminatını alamadığına vurgu yaparken, kıdem tazminatı ile ilgili sendikaların konuşmak için adım atmadığını ve bu tutumun sermayeden yana olmak demek olduğunu söyledi. Yasaları çıkaranlar, her yıl binlerce işçinin katledilmesine göz yumanlar, sermayenin kârına kâr katmasını sağlayanlar onlar değilmiş gibi kendi suçlarını başka kurumların üzerine atmaktalar. Patronlara hizmet edenler bu kadar işçiyi dinlemekten yorulmadım ama ruhum daraldı diye bir de söyleniyorlar. Sermayenin sözcüleri oturdukları koltuklardan bunalım hallerini ifade ederken, topu attıkları sendikaların koltuklarında oturanları da yakından tanıyoruz elbette. İşbirlikçi sendikaların işçilerin çıkarlarına değil patronların çıkarlarına hizmet eden toplu sözleşmelere imza attıklarını, grev yasaklarına boyun eğdiklerini biliyoruz. Ruhu daralanların uykularını kaçıracağız! Faruk Çelik ruhunun daraldığını söyledi. O ve onun gibilerin ceplerini bolca doldurup günlerini gün ederken nedense ruhları daralıyor. Bizler yoksulluk koşullarında her an iş cinayeti ile karşı karşıya kalma riski ve düşük ücretlerle geçinmeye çalışarak normal ve mutlu yaşamayı başarmaya çalışıyoruz. Onların asıl ruhu bizlerin hep birlikte ayağa kalkacağımız gün daralacak, uykuları kaçacak! Yemek paramızı vermiyorlar, helallik istiyorlar! Gebze den bir işçi Çalıştığım yerde toplumda yaşanan din sömürüsünün yansıması yoğun bir şekilde karşımıza çıkıyor. Patronun odasında Hiç ölmeyecekmişsin gibi bu dünya için, yarın ölecekmiş gibi öbür dünya için çalış! yazıyor. Namaza gitmeyenler dışlanıyor. Sürekli dini fetvalar veriyorlar. Sözleşmede işten çıkma veya çıkartılma durumunda patron ile işçinin helalleşmesi gibi ifadeler yer alıyor. Söyledikleriyle yaptıkları hiç birbirini tutmuyor. Din üzerinden fetvalar verilse de fetvaya uygun bir şekilde davranmadıklarını görüyoruz. Örneğin yemek paramız verilmiyor. İşçi memnun edilmediği durumda işçinin iyi çalışması, patronu memnun etmesi nasıl beklenebilir ki. Çalıştığım yerde genelde patronun akrabaları çalışıyor. Akrabaya minnet etme psikolojisinden kaynaklı kendi haklarını unutmuşlar. Hakkını arama, yemek parasını istemek yerine gerici ve milliyetçi düşüncelerin peşinden gider bir haldeler. Taşeron köleliğine karşı işçilerin birliği! Gebze den bir cam işçisi Taşeron çalışma artık sıradan çalışmaya dönüştü. Bu da yetmezmiş gibi patron dernekleri AKP hükümetini yönlendirerek torba yasaları yoluyla saldırıları hayata geçirmeye çalışıyor. Özel İstihdam Büroları adı altında artık işçiler nakliye kamyonu gibi kiralanabilecek, dönemsel işçiler daha kolay kullanılabilecek, kıdem tazminatı almak gibi bir hakkı kalmayacak, zam talep edemeyecek ve bunlar yetmezmiş gibi bölgesel asgari ücret uygulanacak. Bölgesel asgari ücret diye adlandırılan asgari ücretin altında, iş gücü çok olmayan yerlerde, bir kişiyi ancak bir hafta geçindire ücretler ödenecek. İş olursa çalış, iş yoksa yat denilecek. Taşeron köleliği aşağılanma, güvencesiz çalışma ve dahası düzensiz çalışmadır. Bu saldırıları kabul etmemek için örgütlü mücadeleden başka çaremiz yok. Devletten patrona 11 ayaklı destek paketi TAYSAD dan bir işçi Ahmet Davutoğlu Üretim ve İstihdama Destek paketini geçtiğimiz günlerde açıkladı. Açıklanan pakette işçiye düşen asgari ücret oldu. Müjde diyerek açıklanan paket her zamanki gibi patronun maliyetini düşüren, ucuz iş gücünü arttıran, iş güvencesizliğini yasalaştıran birçok uygulama içeriyor. Bu pakete göre işçi 6 ay boyunca çalıştığı fabrikada kursiyer olarak görünecek ve bu süre içerisinde maaşı asgari ücret olarak İŞKUR tarafından ödenecek. Bunu Ekonomi Bakanı patronlara ciddi destek olarak açıklarken devamında ise bunu dev bir adım olduğunu belirterek 6 ay boyunca patronu hiçbir maliyet yüklemeyeceğini söylüyor. Keza pakette öyle yapıyor. Kursiyer olarak görünen işçiye patronun yapacağı en ufak uygulama dahi yine İŞ- KUR tarafından ödenecek. İş eğitim programı süresi dolduğunda yani 6 ay sonrasında eğer işçi firma tarafından işe alınırsa imalat sektöründe 3,5 yıl diğer sektörlerde ise 30 ay boyunca SGK patron primi yine İŞKUR tarafından ödenecek. Eğer ki Temmuz a kadar bu uygulamaya geçilirse sözde kurs süresi ve patrona destek 6 aydan 1 yıla çıkartılacak. Açıklanan paketin adımlarından biri de 120 bin istihdam sağlanacağı iddiası var. İşsizliğin geçtikçe arttığı bugünlerde bu söylemin gerçekliği yerle bir oluyor. Pakette yeni yatırımcıya vergi indirimi geliyor. Vergi indirimi bölgelere göre değişiklik gösterirken ayrıca yapılacak yatırımın miktarına göre vergi indirimi sağlanacak. Yanı sıra sermaye artırımı yapan firmalarda yine mali indirimler sağlanacak. Firmalar borç almak yerine öz kaynak kullanacaklar. Kaynak Kullanımı Destekleme Fonu (KKDF) faiz oranı %0 a indirilecek. Böylelikle patronun girdi maliyeti azaltılacak. Hazine kaynaklarından kullanılan kredi oranı 1 milyardan 2 milyara çıkartılacak. Sermayeye kadın patronları da bu pakette es geçilmemiş. Kadın patronlar için 100 bin TL ye kadar ücret verilecek. Bize düşen? Bu paketin toplam maliyeti ise 7,5 milyar olarak açıklanıyor. Peki patronlara bol vergi indirimi, bol ucuz işçi, bol kaynak düşen bu paketten bize ne düşüyor. Asgari ücretle çalışacağımız fabrikada kursiyer olarak görüneceğiz ve kurs süresi dolduğunda patronların bize işe alıp almayacakları belirsiz. Çok büyük ihtimalle patron bir sonraki ucuz işçi kursiyerlerini İŞKUR dan istemek için bizi işe almayacak. Zaten olmayan iş güvencemiz bu düzenlemelerle patronun insafına kalacak. Asgari ücrete üç kuruş zam yaparken, yine üç kuruş paradan birçok şey için vergi keserken patronlara yapılan vergi indirimleri arsızlıktan başka bir şey değildir. 120 bin işçi alacağız diyorlar. TUİK in açıkladığı verilere göre ülkede işsizlik oranı yüzde 10,9 ile son 4 yılın en yüksek oranına çıktı. Bu da 3 milyon 145 bin kişi oluyor. Bu açıklanan resmi rakamlardır. Oysa gerçek işsizlik rakamları daha fazladır. Bu paket düşük ücrettir, taşeron çalışmadır, güvencesiz iştir. Bu paketi kabul etmek geleceğimizin karartılmasına evet demektir. Patronlara her türlü kaynak ve avanta, biz işçilere sefalet dağıtan bu paketi kabul etmeyelim. Onların paketinden düşenler tüm gerçekliğiyle ortadayken bize düşen sermayenin tüm saldırılarına karşı mücadele yolunu seçmek olmalıdır.

4 Kocaeli Bağımsız Sosyalist Milletvekili Adayı Mehmet Doğan: Çözüm işçi-emekçi iktidarında! Fabrikalarda, atölyelerde, mahallelerde bu sömürü düzenini teşhir etmek, işçilerin kanı üzerinden sistemin devamını sağladıklarını, patronların düzeninin mutlak yıkılması gerektiğini, bunun için örgütlenmek ve gücümüzü artırmamızın bir zorunluluk olduğunu ve nihai kurtuluş için işçi ve emekçilerin kendi siyasal iktidarını kurması gerektiğini anlatacağız. - Genel seçimlere bağımsız sosyalist işçi aday olarak katılıyorsunuz? Kendinizi tanıtabilir misiniz? Adım Mehmet Doğan. 1969 Sivas doğumluyum. Şuan yaşamıma Çayırova da devam etmekteyim. İşçiyim. Son olarak kapanana kadar Feniş Alüminyum da çalışmaktaydım. 2013 Eylül ünde tazminatlarımız verilmeden iş akitlerimiz feshedildi. Ben de gasp edilen ücretimi ve tazminatımı almak için 20 aydır fabrikada arkadaşlarımla birlikte direnişteyim. Özü itibariyle direnişçi bir fabrika işçisiyim. - Seçimlere neden katıldınız, işçilere-emekçilere-gençlere-kadınlara seçimlere dair söyleyecekleriniz nelerdir? Düzen partileri, işçilerin, emekçilerin, kadınların ve gençlerin taleplerini karşılayamaz. Bu sömürü ve ücretli kölelik düzeni patronların kârını artırmaktan başka bir şey yapmadığı gibi emekçileri de her geçen gün yoksullaştırmaktadır. 20 aydır süren bir direnişimiz var, bu süre içinde birçok milletvekili bizi ziyaret etti. Sorunlarımızı çözeceklerine dair bir sürü boş vaatten başka bir şey yapmadılar. Seçimlerde işçilerin kendi sözünü söylemesi, kendi iradesiyle sürece müdahale etmesi gerektiğine inandığım için seçime katıldım. Yıllardır işçiler, emekçiler düzen partilerine oy verdiler. Ama hayatlarında hiçbir şey değişmedi. Oy verdikleri partiler onların hayatlarını kolaylaştırmak yerine çıkardıkları yasalarla mevcut haklarını da bir bir geri aldılar. En son metal işçileri daha iyi bir yaşam için fabrikalarında kendi iradeleriyle grev yolunu seçtiler. İşçilerin üretimden gelen güçlerini kullanmaları en temel haklarıyken patronların isteği üzerine hükümet grevi yasaklandı. Bu yasak ile işçiler, parlamentonun ve sermaye hükümetinin kimin tarafında ve kime hizmet ettiklerini daha net görmelerini sağladı. Bu partiler yine işçilerin, emekçilerin oylarına göz dikmiş durumdalar. İşçiler, emekçiler kendilerini temsil etmeyen bu partilere oy vermemelidir. Kadınları yok sayan, kadına yönelik şiddetin %1400 artmasının yolu açanlara oy verilmemelidir. Gençliği geleceksiz bırakan, ucuz iş gücü veya işsiz olmaktan başka şans tanımayan bu düzenin temsilcilerine, partilerine oy verilmemelidir. - Nasıl bir seçim çalışma yürütmeyi düşünüyorsunuz? Her zaman yaptıklarımızı yapacağımız bir bakıma. Nedir bunlar? Fabrikalarda, atölyelerde, mahallelerde bu sömürü düzenini teşhir edeceğiz. İşçilerin kanını dökerek, alın terini çalarak bu çarkın döndüğünü, patronların düzeninin mutlak yıkılması gerektiğini, bunun için örgütlenmenin ve gücümüzü birleştirmenin bir ihtiyaç olduğunu, nihai kurtuluş için işçi ve emekçilerin kendi siyasal iktidarını kurmasının bir zorunluluk olduğunu anlatacağız. Yani biz üretenlerin yöneteceği bir dünya için mücadelemizi yoğunlaştıracağız, bu safların büyümesini sağlayacağız. Bizleri seçimlerle kandırmaya, çeşitli vaatlerle aldatmaya çalışanları, zihinlerimizi bulandıranları teşhir edeceğiz. İşçilerin kazanılmış haklarını gasp edenler, buna göz yumanlar, işçi düşmanı yasaları çıkartanlar ve bu yasaları uygulamak için her türlü zoru/zorbalığı kullananlar çok uzakta bir yerde değil, bunların bir kısmı mecliste. Ve tüm sorunlarımızın çözümü için sandığı gösteren, ben veya biz gelirsek bu sorunlar çözülecek diyen kim varsa yalan söylüyor, bizlere ihanet ediyor. - Siyasal gelişmeleri, işçi sınıfına dönük saldırıları nasıl değerlendiriyorsunuz? Hangi gündemler ve taleplerle çalışma yürüteceksiniz? Sermaye sınıfı işçilerin ve emekçilerin haklarını çıkardığı yasalarla ya da fiilen bir bir gasp ediyor. Eğitim, sağlık gibi alanları piyasalaştırıyor. Doğa talan ediliyor. Kadınlar eve kapatılmaya çalışılıyor, kadın cinayetleri artıyor. Fabrikalarda sınırsız bir sömürünün önü açılıyor. Esnek çalışma yasal hale getiriliyor. Tazminat hakkına saldırılıyor. Kazanılmış bir hak olan grev fiilen engelleniyor, yasaklanıyor. 1 Mayıs ta Taksim yine yasaklı ilan ediliyor. Tüm bu saldırılarla işçiler, emekçiler teslim alınmak isteniyor. Tüm bunlar baskı, yasak ve zorbalıkların daha da artacağını işaret ediyor. Ancak bu saldırılara örgütlü birliğimizi güçlendirerek ve topyekûn direnerek karşı durabiliriz. Taşeron çalışmaya, mezarda emekliliğe, kıdem tazminatının gaspına, eğitimin ticarileştirilmesine, sağlığın piyasalaştırılmasına, işten atmalara karşı işçilerin birliğini güçlendireceğiz. Kürt sorununun özgürlük, eşitlik ve gönüllü birlik temelinde çözülmesi, Alevi emekçilerin kendilerini özgürce ifade etmeleri ve tüm halkların gerçek barışı için halkların kardeşliğini büyüteceğiz. Bunların gerçek ve kalıcı kılmak için bu düzeni yıkmaktan başka çare yoktur. Çözüm ne seçimde ne de meclistedir. Çözüm işçi ve emekçilerin iktidarındadır. Kahrolsun sermaye diktatörlüğü! Yaşasın sosyalist işçi-emekçi iktidarı! Direnen FENİŞ Alüminyum İşçileri, TÜSİAD ın önünde eylemde

5 Seçim aldatmacadır! Çözüm işçilerin birliği halkların kardeşliğindedir! Parlamento, TBMM: Sömürücü, asalak patron sınıfının işlerini yürüten kurumdur. Meclis tarafından çıkarılan yasalar işçilerin, emekçilerin değil, patronların çıkarlarını korumakta ve onlara hizmet etmektedir. İşçilere 4 yılda bir seçme hakkı tanınarak soygunlarını meşru gösterirler. Dini, ırkı alet ederek oy toplarlar. Ancak her birinin itaat ettiği Amerikan emperyalizmidir. Tapındığı ise dolardır. Hangisi parti hükümet olursa olsun uygulayacağı ekonomi program uluslararası sermaye ve yerli işbirlikçilerinin çıkarlarına hizmet etmektedir. Bu ekonomi programı işçi ve emekçilerin ürettiklerine el koymak, soygunları ve soyguncuları aklamaktır. Parlamentonun görevi bununla bitmez. Amerikan veya Avrupa emperyalistlerinin bir isteği mi var, hemen bir yasa çıkartılır, istekleri yerine getirilir. Asker mi isteniyor, hemen verilir. Bağımsız olmayan bir ekonomi, tekellerin çıkarını gözeten düzenlemeler, bağımsız olmayan dış ilişkiler, devletin, siyasetin, ordunun, medyanın içinde kurumsallaşmış bir emperyalizm gerçeği ile karşı karşıyayız. Seçimler: Seçim dönemlerinde aldatma işini iyi öğrenmiş, yalanda sınır tanımayan, gazeteleri ve televizyonları bu yalanlara ortak ediyorlar. Seçimlerden sonra ise işçilerin yüzüne bakan yok. Sendikalaşmak istersin, işten atılırsın. Ücretin yükselsin istersin seçtiğin parti sefalet ücretini reva görür. Yani biz işçilerin yararına bir yasa çıkartılmaz. Var olan yasalar patronlar tarafından çiğnendiğinde ise dönüp bakan olmaz. Hatta seçtiğin partinin vekili patronundur. Diğer partinin vekili de patrondur. Neden işçinin lehine bir adım atsınlar ki? Peki, bize dayatılan ve körüklenen önyargılarla hareket ettiğimizde bugüne kadar ne kazandık? Seçimler bir aldatmacadan, bir orta oyunundan öteye bir anlam taşımaz. Kim biz seçildiğimizde şunu değiştireceğiz diyorsa, o kişi düzenbazdan başka bir şey değildir. Ancak seçimlerde tarafımızı net bir şekilde belirlemeli, sermaye partilerine karşı kendi sınıfımızın siyasetini, çıkarlarını ön plana çıkartmalıyız. İşçi ve emekçilerin taleplerini gündeme getiren bağımsız sosyalist adaylara destek vermeliyiz. Alternatif işçi ve emekçilerin talepleri için mücadele etmesindedir. Alternatif fabrikalarda haklarımız ve çıkarlarımız için örgütlenmektir. Alternatif sermaye iktidarına karşı, işçi-emekçilerin sosyalist iktidarıdır. Alternatif emperyalizm ile tüm kirli ilişkilerin bitirilmesidir. İnsanca yaşanacak bir düzen için... Karşımızdaki sistem patronların hüküm sürdüğü bir düzendir. Bu düzende işçi ve emekçilerin yararına bir şey çıkmaz. Çünkü patronlar Dilovası nda yaşamıyor ve paradan başka bir şey bilmiyor. Kapitalist sistem, işçi ve emekçileri açlık, yoksulluk ve sefalete mahkum ettiği yetmiyormuş gibi, doğamızı da katletmeye ve yağmalamaya devam ediyor. Akarsular, nehirler kapitalist patronlar tarafından kâr alanları olarak yağmalanmaya devam ediliyor. Günümüzde elektrik enerjisine duyulan ihtiyaç ve getirdiği kâr oranı kapitalistleri hızla bu alanı yağmalamaya itiyor. Yağmalama başladığında ise doğamız katlediliyor. Doğa kendisinden alınanın hesabını ise bozulmuş dengesiyle soruyor. Çünkü o toprakların üzerinde canlı yaşamı için temiz hava yok. İnsanın yaşaması için gerekli olan sağlık koşulları mevcut değil. Bu yerin adı bize yabancı değil; Dilovası. Dilovası uzun bir zamandır hava kirliliği ile boğuşuyor. Fabrikalardan salınan zehirli atıklar Dilovası nda yaşayan emekçileri çeşitli hastalıklarla baş başa bırakıyor. Kanser bu hastalıkların başında geliyor. Dilovası nda yaşayan emekçiler bilir, gece yarıları gizli gizli fabrikalardan salınan atıkların artık Dilovası ndaki havayı çekilmez hale getirdiğini. Çünkü burada yaşayanlar işçi ve emekçiler. Çok kolay bir şekilde kirli ve zehirli atıkları arıtmak kapitalistlere maliyet olarak görünüyor. Ne acıdır ki Marmara Denizi canlı yaşamında en kötü dönemlerini yaşamaktadır. Balık nesilleri çoktandır yok olmaya tehlikesiyle karşı karşıya. İnsanların ise yanı başındaki denize giremeyecek kadar kirli olması kapitalist sistemin gerçek yüzünü bize göstermektedir. Bu da yetmiyormuş gibi bir de Kocaeli Büyükşehir Belediye Meclisi nin aldığı kararla devasa bir ormanlık -yani 1 milyon 500 bin metrekarelik- alan Kocaeli nin ikinci çöplük alanı olarak ilan edildi. Fabrikalardan salınan atıklar yetmiyormuş gibi, atık arıtma alanlarının bulunduğu bölge adeta hastalık saçan bir alana dönüştürüldü. Bu kirliliğe önlem almak yerine daha fazla atık daha fazla hava kirliliğine neden olacak uygulama üst üste yapılıyor. Dilovası Belediyesi bu konuda kendisinin suçsuz olduğunu söylüyor, topu Kocaeli Büyükşehir Belediyesi ne atıyor. Büyükşehir Belediyesi de ikinci çöplük alanının çevreye hiçbir sıkıntı yaşatmayacağını iddia ediyor ve Avrupa standartlarına uygun bir tesis olacağını belirtiyor. Bu oyalamaların hepsi tüm herkesin bildiği gibi düzen siyasetidir. Burjuva siyaseti ikiyüzlüdür, bugün söylediğini yarın inkar eder. Bugün seçimlerin yaklaşması ile birlikte Kocaeli milletvekili, Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Fikri Işık Çöpe ben de karşıyım, henüz bir şey belli değil diyerek, yaşanan olayı çarpıtmaya başlamıştır bile. Masum rolüne bürünme zamanı yaklaştı. Dilovası nda yaşayan emekçilerin bu sorunu duyurmak ve çözebilmek için dönem dönem çeşitli eylemler gerçekleştiriyor. Bu konuda birçok sorun yaşayan emekçiler bu soruna karşı oldukça duyarlılar. Farklı anlayışlardan insanların bu ortak soruna karşı mücadelede birlik olmaları da ayrıca anlamlı. Bu konu ile ilgili eylemler, protesto gösterileri, mitingler yapılıyor. Ancak şu konuda bir eksiklik var, yapılan eylemler sonuç alıcı değil, hedefsiz ve sürekliliğini korumuyor. Dilovası ndaki emekçiler samimi ve içten duygularının kapitalist sistemde bir karşılık üretmeyeceğinin bilincinde değiller. Dilovası metal, kimya, boya gibi çevreye zarar verebilecek büyük sanayi kuruluşlarını da barındırıyor. Bu da yetmezmiş gibi atık arıtma sistemi olan İzaydaş da Dilovası nda bulunuyor. Bunların hepsinin bir yalandan ibaret olduğunu Dilovası emekçilerinin anlaması gerekiyor. Karşımızdaki sistem patronların hüküm sürdüğü bir düzendir. Bu düzende işçi ve emekçilerin yararına bir şey çıkmaz. Çünkü patronlar Dilovası nda yaşamıyor ve paradan başka bir şey bilmiyor. Dilovası büyük bir rant alanına dönüşmüştür. Bu ranttan işçi ve emekçilere fabrikalarda kölece çalışma koşulları, yaşamlarında ise hastalıktan, hava kirliliğinden dolayı sağlığından olmak var. Ama bu konuda çözüm de var. Bu sistemi kilitleyecek olan şey Dilovası emekçilerinin üretimden gelen gücüyle sokağa çıkmasıdır. Çözüm komiteler kurarak, örgütlenerek insanca yaşanacak bir düzen kurmaktır.

6 Onların sesini duyurmayı istiyorum İngiltere de yaşayan araştırmacı-yazar Craig Shaw, Türkiye de çocuk işçilik ve çocuk işçi katliamları ile ilgili bir rapor hazırlıyor. Shaw, çalışmaları kapsamında bölgemizde geçtiğimiz yaz Filli Boya da staj yaparken katledilen Oğuzhan Çalışkan ın ölümünü de inceledi. Oğuzhan Çalışkan ile ilgili araştırmalarına yardımcı olan Gebze İşçilerin Birliği Derneği, Shaw ın Oğuzhan ın ailesi ile bağ kurmasını sağladı ve Devrimci Liseliler Birliği nin bu konudaki çalışmalarını aktardı. Çalışmalarına hala devam eden Craig Shaw ile projesi, yürüttüğü çalışmalar ve düşünceleri üzerine konuştuk. - Bu proje üzerine ne zaman çalışmaya başladınız? Aralık ayı içerisinde, Soma madenci katliamının kötü sonuçlarına ve bunun işçi haklarını nasıl etkilediğine bakmaya başladık. Çalışma alanlarından kaynaklı yaşamını yitiren kişilerin listesini Bianet teki bazı haberlerden aldım. Ve ölenlerden bazıları çok genç yaştaydı. Bu şok ediciydi. Bundan kaynaklı çocuklar üzerinden sağlanan kazançla birlikte olayın ayrıntılarına baktım. Türkiye de çocuk işçiliğe dair bu yönlü gazete bilgileri bulmak, çocuk işçi sayısını saptamak çok da zor değil aslında. Düzenli olarak ILO, UNICEF, US İşçi Departmanı, Türkiye nin Avrupa Birliği ne girmesiyle ilgili röportajları inceledik. Ama her organizasyon basitçe temel etkilerini saptamış. Bunun ardından iki organizasyondan -İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi ve Gündem Çocukkatledilen çocuk işçilerin isimlerini toparlamak için istatistikler elde ettik. Daha sonra aileler ile irtibat kurmaya başladık. - Oğuzhan Çalışkan ı nasıl öğrendiniz ve niçin seçtiniz? Oğuzhan ın ismi temin ettiğimiz listede göründü. Diğer katledilenlere göre onun ölümüyle ilgili daha az bilgi sahibiydik. Birlikte konuşmak için listedeki aileleri aramaya başladık. Sonuçta Gebze İşçilerin Birliği Derneği nin Facebook adresini bulduk ve onlardan Oğuzhan ın ailesiyle temas kurmamızı sağlamalarını istedik. - Çocuk işçilik hakkında ne düşünüyorsunuz? Ne yapılması gerektiğini düşünüyorsunuz? Türkiye deki olaylarda, her aktör burada bir problem olduğunu itiraf etme ihtiyacı duyuyor diye düşünüyorum. Çocuk işçilik üç faktörden ilerliyor diye düşünüyorum. Birincisi yoksulluk, çoğunluğu fakir ailelerin çocukları ve ülkenin başarısız politikaları ailelere imkan tanımıyor bundan dolayı çocuklar çok uzun zaman almadan çalışmaya başlıyor. İkincisi çocuk işçiliğin normalleştirilmesi ; demem o ki çocukların çalışması uygun bulunmamalı, izin verilmesi önlenmeli. Salı sabahı saat 11.00 de, okulda olmaları gereken saatte, İstanbul sokaklarında çocukların çalışıyor olmasını düşünmek lazım veya Türkiye nin Güneydoğu sundan göç eden Kürt çocukları aileleriyle birlikte toplayıcılık yapıyor. Bu normalleştirme kurumsallaşmış durumda. Üçüncüsü ise cezadan muaf olunması. Ve bu ilk ikisinden daha beter. Hukukun bir yaptırımı yok. Çocuk işçi çalıştıran işverenlere yeterince ceza verilmiyor. Ve ne zaman çocuklar için ölümle sonuçlanan bir şey yaşansa ülke işverenleri mesul tutmak bir yana savunuyor. Şimdiye kadar, işverenlerin gerektiği şekilde hüküm giydiği bir olay bilmiyorum. Ve bence bu ilkel çalışma koşullarına neden oluyor. Genelde olduğu gibi fakir kesimden ve üstelik haklı olan çocuklar ihmal ediliyor. - Projenle ilgili herhangi bir şey söylemek ister misin veya ifade etmek istediğin bir şey var mı? Bu projede bilgisini kullandığım herhangi biri için yararlı olmayı umuyorum. Onların sesini duyurmayı istiyorum. Sindirilmiş sendika yaşamımızda bir hayalet gibi Türk Metal üyesi bir metal işçisi Çalıştığım fabrikaya büyük umutlarla girmiştim. İyi bir ücret, sendika, sağlıklı çalışma koşulları, sorunların olduğu kadar çözümlerinin de olduğu bir yer... Sözleşmeli olarak girdiğim bu fabrikada sözleşmenin bitip kadroya alınma ihtimalinin doğacağı 6 aylık sürenin sonunu zor getireceğim gibi... Başta çok sorun yok gibi görünse de gün geçtikçe sorunlar artıyor, çözümsüzlük büyüyor. Soyunma odasından tutun da çalışma saatlerine kadar. Yemeklerimiz de bir o kadar muhteşem tabi. Her gün menüde ya pirinç pilavı ya da makarna (makarna dediysem öyle evde yaptığımız gibi değil ne kadar kötü yapılabiliyorsa o kadar kötü.) Türk Metal in örgütlü olduğu bu fabrikada sendika hiçbir şey yapmıyor. Sadece başınıza dikilip ne yapıp yapmadığınıza bakıyor. Temsilciler odalarından hiç çıkmıyor. Amirimizden yediğimiz laflar yanımıza kâr kalıyor. Sendika en küçük bir sorunlarımızla ilgilenmiyor. Bizi başından savuyor. Bizler için değil müdürle, amirle bile karşı karşıya gelmiyor. Bizler işçiler her şeyin farkındayız. Ama sendikanın sindirilmişliği üzerimizde bir hayalet gibi geziyor. Açlık sınırının altında çalışıyoruz. Fabrikalar tam bir sömürü cehennemi. Bu sömürü cehennemine son vermenin tek yolu işçilerin birliğidir. Ücretli kölelik düzenine boyun eğmeden ekmeğin, adaletin, kardeşliğin, emeğin iktidar olduğu bir düzen için mücadele etmekten başka çıkışımız yok. Bunu bir kez de ben tekrarlamak istedim. Kurtuluş işçilerin birliğinde, hakları ve geleceği için vereceği onurlu mücadelededir. Oy vermek gerçekten bir şeyleri değiştiriyor mu? Gebze den bir işçi Merhaba, günün ilk ışıklarıyla yollara düşen ve aldığı maaşla ay sonunu zor getiren dünyayı yaratan işçiler, emekçiler! Evet, bizler dünyayı yaratıyoruz, bizler yerin kilometrelerce altında kömürü söken, demire, cama, plastiğe şekil veren milyonlarız. Ve önümüzde bir seçim var, tabii bununla beraber sayısız ve sınırsız sahte vaatler Gerçekçi olmak gerekirse hangi düzen partisi bizi gerçekten temsil ediyor? Bu da ayrı bir tartışma konusu ve bu düzen partilerinin tek yaptıkları işçileri, emekçileri kutuplaştırmak ve sömürüyü arttırmak. Tabii hepsinin elindeki enstrüman farklı olsa da zihniyetleri aynı. Bence işçiler, emekçiler bu tiyatronun bir parçası olmamalı. Çünkü çözüm seçim sandıklarıyla değil işçilerin, emekçilerin örgütlü mücadelesiyle gelecek. İki yüzlü Filli Boya! Çayırova dan bir kadın emekçi Ekranlar kararır. Simsiyah olur. Ve bir hashtag görürüz; #Özgecanİçin. Duyarlı bir kadının gözyaşları mı, yoksa bir katilin simsiyah reklamı mı? Filli Boya, Özgecan ın katledilmesinin ardından günün en çok izlenen zaman diliminde, 21:00-22:00 saatleri arasında, bütün televizyon kanallarının reklamlarını satın alarak Özgecan için ekran kararttı. Belki de izleyiciler izledikleri kanalın duyarlılığı olduğunu düşünürken herhangi bir şekilde ismi geçmeden ekranlarda görünen bu reklamın kime ait olduğu hızlıca sosyal medyaya düştü. Hemen ertesindeki gün burjuva basın Filli Boya nın duyarlılığı üzerine güzellemeler yapan haberler yayınladı. Ekranları simsiyah yapan Filli Boya dan duyarlılık dersleri çıkartanlara soruyoruz; her gün yüzlerce işçisini sömüren aynı Filli Boya değil midir? Stajyer öğrenci Oğuzhan Çalışkan ı katleden aynı Filli Boya değil midir? İşyerinde yaşanan tacizlere karşı üç maymunu oynayan aynı Filli Boya değil midir? Ta kendisidir! Filli Boya nın patronu Gözde Akpınar, ilerici, atılımcı genç kadın patron profilinin yanında bir de duyarlılık resmi çizmeye çalışmaktadır. Aynı AKP hükümetinin sözcülerinin, devletin bakanlarının, cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ın olay karşısında kadın cinayetlerine ve şiddetine karşı duyarlı pozlar vermesi gibi.