FUZÛLÎ VE BÂKÎ DVÂNI NDA BELÂ KAVRAMININ KARILATIRILMASI COMPARISON OF THE TERM OF EVILEST IN FUZUL S AND BAK S DIVAN



Benzer belgeler
İLİ : GENEL TARİH : Hazırlayan: Din Hizmetleri Genel Müdürlüğü

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

Buyruldu ki; Aklın kemali Allah u Teâlâ nın rızasına tabi olmak ve gazabından sakınmakladır.

5 Kimin ümmetisin? Hazreti Muhammed Mustafa nın (sallallahu aleyhi ve sellem) ümmetiyim. 6 Müslüman mısın? Elhamdülillah, Müslümanım.

KUR'ANDAN DUALAR. "Ey Rabbimiz, Bize dünyada bir iyilik, ahrette bir iyilik ver. Bizi ateş azabından koru." ( Bakara- 201 )

Senin için gelmesi mukadder olan şeylere hırs göstermen yersizdir. Senin için olmayan, başkasının hakkı olan şeylere, hasret çekmen yakışıksızdır.

Orucun Manevi Hayatımıza Katkıları

GADİR ESİNTİLERİ -9- Şiir: İsmail Bendiderya

Resulullah ın Hz. Ali ye Vasiyyeti

Kur an Kerim ayetlerinde ve masumlardan nakledilen hadislerde arş ve kürsî kavramlarıyla çok

Sabah akşam tevâzu içinde yalvararak, ürpererek ve sesini yükseltmeden Rabbini an. Sakın gâfillerden olma! (A râf sûresi,7/205)

Bu ay içinde orucu ve namazı o kişiye kolaylaştırılır. Bu ay içinde orucu ve namazı ALLAH tarafından kabul edilir.

Gizlemek. أ Helak etmek, yok etmek أ. Affetmek. Açıklamak. ا ر اد Sahip olmak, malik olmak. Đstemek,irade etmek. Seçme Metnler 25

URL: Hazırlayan: Mehmet Fatih Bütün. Dua. Dua İbadetin Özüdür. Niçin ve Nasıl Dua Edilir? Kur'an'dan ve Hz. Peygamber'den Dua Örnekleri BÖLÜM: 2

Aynı kökün "kesmek", "kısaltmak" anlamı da vardır.

TİN SURESİ. Rahman ve Rahim Olan Allah ın Adıyla TİN SURESİ TİN SURESİ TİN SURESİ TİN SURESİ TİN SURESİ TİN SURESİ. 3 Bu güvenli belde şahittir;

1. HAYATI ESERLERİ Divan Vâridât Ankâ-yı Meşrık Devriyye-i Ferşiyye...17

1. İnanç, 2. İbadet, 3. Ahlak, 4. Kıssalar

TÜLN OTBÇER. Seminer Raporu Olarak Hazırlanmıtır.

M. Sinan Adalı. Eski zamanlarda yaşamış peygamberlerin ve ümmetlerinin başlarından geçen ibretli öyküler, hikmetli meseller

Wessalatu wesselamu ala Rasuluna Muhammedin we ala alihi we sahbihi ecmain. Allahumme Rabbena ya Rabbena takabbel minna inneke entessemiul alim.

TAKVA AYI RAMAZAN TAKVA AYI RAMAZAN. Rahman ve Rahim Allah ın Adıyla

M VE NAZARDAN KORUNMA VE KURTULMA YOLLARI. lar aha beteri. dir veya 7 2. Y. 4. a bakarak " " dersek h 6. olarak sadaka verme.

HAYALİ, EFSANEVÎ VARLIKLAR VE İLİMLER

NOT : İMAM-I RABBANİ Hz. bundan önceki mektuplar gibi. bunu da büyük şeyhi Bakibillah'a yazmıştır.

Kur an ın Bazı Hikmetleri

Nasrettin Hoca ya sormuşlar: - Kimsin? - Hiç demiş Hoca, Hiç kimseyim. Dudak büküp önemsemediklerini görünce, sormuş Hoca: - Sen kimsin?

İÇİNDEKİLER. Maide Suresi 116 Ve 117. Ayetlerinin Manası Nedir? Teveffi Kelimesi Ve Arap Dili. Teveffinin Manasıyla İlgili Hodri Meydan

11. Kullara rızık olması için birbirine girmiş, küme küme tomurcukları olan uzun boylu hurma

NOT : İMAM-I RABBANÎ Hz. bu mektubu muhterem şeyhi Muhammed Bakibillah'a yazmıştır.

Hz.Resulüllah (SAV) den Dualar

Bir insan, nefs kılıcını ve hırsını çekip hareket edecek olursa, akıbet o kılıçla kendi maktül düşer. Hz. Ali

İbadetin Manası ve Çeşitleri

Kur an ın varlık mertebelerini beyan eder misiniz ve ilahi vahiyde lafızların yerinin ne olduğunu

Kurban Nedir Ve Niçin Kesilir?

İnsanı Diğer Canlılardan Ayıran Özellikler

Mirza Tahir Ahmed Hazretleri Cuma Hutbesinde, duanın aşağıdaki bahsedilen durumda şartsız olarak kabul edileceğini söyledi;

Muhammed Aleyhisselam ın Dilinden Dualar

ICERIK. Salih amel nedir? Salih amelin önemi Zekat nedir? Zekat kimlere farzdır? Zekat kimlere verilir? Sonuc Kaynaklar

Orucun tutulacağı günler olduğu gibi tutulmayacağı günlerde vardır. Resûlüllah sav bizzat bunu yasak etmiştir.

Okul Başarısı Anne Babalardan Dualar İster (2) Perşembe, 06 Aralık :11. Dualar Beddualar

iki sayfa bakayım neler var diye. Üstelik pembe kapaklı olanıydı. Basından izlemiştim, pembe kapaklı bayanlar için, gri kapaklı olan erkekler içindi.

5. SINIF DİN KÜLTÜRÜ ve AHLAK BİLGİSİ

Betül Erdoğan.

Nefsin iki hali vardır. Üçüncüsü yoktur. Biri bela diğeri afiyet...

1.Birlik ilkesi: İslam inancına göre bütün varlıklar, bir olan Allah tarafından yaratılmıştır.

Evlenirken Nelere Dikkat Edilmeli?


3 Her çocuk Müslüman do ar.

Rahmân ve Rahîm Ne Demektir?

Islam & Camii Diyanet İşleri Türk İslam Birliği

Söylemek istemediğimiz birçok şey, söylemek istediğimiz zaman dinleyici bulamaz.

dinkulturuahlakbilgisi.com amaz dinkulturuahlakbilgisi.com Memduh ÇELMELİ dinkulturuahlakbilgisi.com

ALLAH TEÂLÂ'NIN ARŞA İSTİVÂ ETMESİ

İnönü Üniversitesi Fırat Üniversitesi Siirt Üniversitesi Ardahan Üniversitesi - Milli Eğitim Bakanlığı ‘Değerler Eğitimi’ Milli ve Manevi Değerlerimiz by İngilizce Öğretmeni Sefa Sezer

SINIF DEFTERİ. Gurup. Muallim/e:

EHL-İ SÜNNET'İN ÜSTÜNLÜĞÜ.

Bir başka ifadeyle sadece Allah ın(cc) rızasına uygun düşmek için savaşmış ve fedayı can yiğitlerin harman olduğu yerin ismidir Çanakkale!..

HZ. PEYGAMBER (S.A.V) İN HOŞGÖRÜSÜ VE AFFEDİCİLİĞİ

Çocuklar için Kutsal Kitap sunar. 60. Hikayenin 22.si.

KAYI KİRAZ HATIRALARI

Gel Ey YA AŞK! Cumartesi, 28 Şubat :00

Şeb-i Arus İstanbul da: Mevlana nın vuslat gecesi bu yıl yine aşkın başkentinde!

KEŞKE (ŞAYET/EĞER) KELİMESİNİ KULLANMANIN HÜKMÜ

Divan Edebiyatının Önemli Şair ve Yazarları. HOCA DEHHANİ: 13. yüzyılda yaşamıştır. Din dışı konularda şiir yazan ilk divan şairidir. Divanı vardır.

Üç kişi vardır ki, Allah kıyamet gününde onlarla ne konuşur, ne onlara nazar eder, ne de onları günahlarından arındırır, onlara elim bir azap vardır:

Kültürümüzden Dua Örnekleri. Güzel İş ve Davranış: Salih Amel. İbadetler Davranışlarımızı Güzelleştirir. Rabbena Duaları ve Anlamları BÖLÜM: 3 URL:

dinkulturuahlakbilgisi.com Konu Anlatımı MELEKLER Hazırlayan Memduh ÇELMELİ dinkulturuahlakbilgisi.com

Question. Masumların (Allah ın selamı üzerlerine olsun) velayet hakkına sahip olduklarının delili Nedir?

Ezan Vakti/Kuran-ı Kerim Pro [Faydalı Android Uygulamalar]

GADİR ESİNTİLERİ -10- Şiir: İsmail Bendiderya

AİLEYE MUTLULUK YAKIŞIR! HAYAT SEVİNCE VE SEVİLİNCE GÜZEL

ÇAĞIN VEBASI: DÜNYEVİLEŞME(FANİYİ BAKİYE TERCİH) - Uzman Cemil Paslı Kişisel Sitesi Çarşamba, 28 Haziran :05

3. Farz Dışında Yaptığı İbadetler

MÜZK ETM YÖNETM ve DEERLENDRME LKLER *

Ramazan Manileri // Ramazan Manileri. Editors tarafından yazıldı. Cuma, 25 Eylül :55

Allah a Allah (ilah,en mükemmel, en üstün,en yüce varlık) olduğu için ibadet etmek

NİÇİN EVLENMEDEN ÖNCE İNSANIN KENDİNİ TANIMASI ÇOK ÖNEMLİDİR? YA DA KENDİNİ TANIMAK NEDİR?

Edeb Ya Hu! Cumartesi, 03 Ocak :31


! "#$ % %&%' (! ) ) * ()#$ % (! ) ( + *)!! %, (! ) - )! ) ) +.- ) * (/ 01 ) "! %2.* ) 3."%$&(' "01 "0 4 *) / )/ ( +) ) ( )

EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI 12. SINIF DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU KAZANIMLARI VE TESTLERİ

Ergin AYAN (2009). Willermus Tyrensis in Haçlı Kronii ( ), Karadeniz Dergisi Yayınları, Ankara, 160 s, ISBN

KURAN I KERİMİN İÇ DÜZENİ

Borsa : Vadeli lem ve Opsiyon Borsası A.. ni,

Ali Hadi ORHUN (1949 mezunu)

Eş sahibi olmak da böyle, bekârlık evliliği, evlilik bekârlığı aratır zannedilir. Asla değil!

Başbakan Yıldırım, Seyranbağları Huzurevi Yaşlı Bakım ve Rehabilitasyon Merkezini ziyaret etti

Kadınların Dövülmesi. Konusuna Farklı Bir Bakış. (Nisa [4] 34)

Allah Kuran-ı Kerim'de bildirmiştir ki, O kadın ve erkeği eşit varlıklar olarak yaratmıştır.

ISLAM Kim, Îslâm'dan başka bir din ararsa, bilsin ki kendisinden (böyle bir din) asla kabul edilmeyecek ve o, ahirette ziyan edenlerden olacaktır.

Kur an ın Özellikleri

İmam Humeyni'nin vasiyetini okurken güzel ve ince bir noktayı gördüm ve o, Hz. Fatıma


Kur ân da Dua Ayetleri

kaza, hükmetmek, Terim anlamı ise kaza, yaratılması demektir.

Diğer müritlerin neşeyle elindekileri takdiminden sonra, Aziz Mahmut Efendi, boynunu bükerek bu kırık ve solmuş çiçeği üstadına takdim eder.

(Seni sevdiğim için eğer benden bedel isterlerse, iki cihânın mülkünü versem bile bu bedeli ödemeye yetmez.)

Nesrin: Ahmet! Ne oturması! Daha gezecek birçok mağaza var, sen oturmaktan bahsediyorsun.

NOT : İMAM-I RABBANİ Hz. bu mektubu büyük şeyhi Muhammedi Bakibillah'a yazmıştır.

Transkript:

FUZÛLÎ VE BÂKÎ DVÂNI NDA BELÂ KAVRAMININ KARILATIRILMASI COMPARISON OF THE TERM OF EVILEST IN FUZUL S AND BAK S DIVAN Erol ÇAMYAR* Öz Kur ân ve hadislerde sıklıkla geçen ve Divan iirinde de hayli fazla geçen kavramlardan biri olan belâ kavramı, divan airleri tarafından farklı anlam ve mazmunlarla ifade edilmitir. Belâ kavramı Türkçe sözlükte iki farklı anlam taımaktadır. Bu çalımada, 16. Yüzyıl airlerinden Fuzûlî ve Bâkî Divânlarında geçen belâ kavramını anlam ve kavram yönünden ele alıp, bilim ve edebiyat dünyasında bu konu hakkında bilimsel bir çalıma ortaya konulacaktır. Anahtar Kelimeler: Divan iiri, Fuzûli Divânı, Bakî Divânı, Belâ, Kur an ve Hadisler. Abstract The term evilest which is often used in the Ottoman poetry-divan-,in Holy Kur an and Hadiths, is expressed with different meanings and imageries. The term evilest has two different meanings in Turkish dictionary. In this study, 16. Century poet Fuzûlî and Bâkî Divân s meaning and concept in terms of the concept of "darned" and, in the world of science and literature will reveal a scientific study on this topic. Keywords: Ottoman Poetry, Fuzuli s Divan, Baki s Divan, evilest, Holy Quran and Hadiths. Giri Dilimizde ve dilin tezahür ettii günlük yaantımızda çeitli vesilelerle hayatımızda önemli bir yer tutan ve zaman zaman sıklıkla tekrar edildiini gördüümüz belâ, musibet, felâket gibi benzer kelimelerin anlam bakımından birbirleri arasında bir benzerlik olduunu ilk bakıta görebiliyoruz. Fuzûli ve Bakî Divanlarını incelediimizde, anlam yönünden benzerlikleri olduu kadar temelde bazı farklılıkların olduunu da gördük. 1) Genel Olarak Belâ Kavramı: Belâ, musibet, felâket, dert gibi kelimeler daha çok Türkçeye kök saldıından öncelikle Türkçedeki anlamlarına bakalım: Türkçe Sözlükte belâ kelimesi; içinden çıkılması zor ve güç durum, büyük zarar ve sıkıntıya yol açan olay veya kimse, hak edilen ceza anlamları ile geçmektedir. (Türkçe Sözlük, 2009:236.) Develliolu ise Osmanlıca-Türkçe Sözlüünde, belâ kelimesi iki farklı ekilde karımıza çıkmaktadır. Birincisi eklinde yazılan belâ; evet, hayhay, pekî anlamlarındadır. kincisi eklinde yazılan belâ; gam, keder, musîbet, âfet, ceza, zor i, büyük gaile anlamlarındadır (Develliolu, 2007: 81). Arapça sözlüklerde ise bela kelimesi, denemek, sınamak anlamlarına gelmektedir. Bu kelimenin beliyye, belvâ eklinde mastarları da bulunmaktadır. ( Çelik, 2007:162).Bir de belâ kavramının hayırda olabilecei gibi erde de olabiliyor. Hayırda olursa belâ-i hüsn erde olursa denilmektedir. ( Çelik, 2007: 162).

- 59 - Müfâale babından gelen kelimesi Lisanu l Arab da övünmek, bir eye önem vermek anlamlarına gelmektedir (Çelik, 2007:162). Mütercim Asım Efendi de Kamus Tercümesi nde belâ kelimesini eskimek anlamına geldiini söylemektedir.(çelik, 2007:163). Belâ kelimesine eskimek anlamının yüklenmesinde ise belânın gam, keder gibi üzücü yanının olmasından dolayı insanı yıprattıı ve bedeni eskittii yönündeki düünceler olduunu görüyoruz. Kâmûs-ı Türkî de belâ, gam, keder, âfet, zor i veya kii, sıkıntı, mükilât, cezâ gibi anlamlar ile tanımlanmaktadır. ( Sami, 2007:300) Müfredât ta Râgın Isfahânî belâ kelimesine eskimek anlamını vermektedir (Isfahani, 2012:234). skender Pala, Divan iiri Sözlüü nde belâ için; gam, keder; evet, hayhay, peki anlamlarını belirtmitir. ( Pala, 2006: 64).Tasavvuf Deyimleri ve Terimleri Sözlüü nde ise belâya Arapça kökenli bir kelime olduunu belirttikten sonra, hastalık, sıkıntı ve kötülüklerle imtihan edili (sınanma) anlamları verilmitir. Sözlüklerin belâ için yaptıkları tanımlar ve açıklamalar ııında belâ kavramını, sıkıntı, güç durum, sınanma, dert ve kâlû belâ ile ilikisinden dolayı da evet, pekî anlamları ile tanımlayabiliriz. 2) Kur ân ve Hadislerde Belâ Kavramı: Bir corafyada yaayan insanların dil kültürü, o milletin din kültüründen de etkilenmektedir. slam corafyası içerisinde yaayan toplulukların dil kültürlerine baktıımızda açıkça görebiliriz ki Kurân ve hadislerde geçen bir takım kavramlar, cümleler, dil kültürleri o topluluun diline de yansımıtır ve günlük yaantısında dolaylı yollar ifade edilmektedir. Belâ kavramını slam kültüründen ayırmak mümkün deildir. Gerek Kur an ve hadislerde gerekse din büyükleri tarafından çou kez bahsedilmitir. Özellikle Kâlû Belâ / Bezm-i Elest olarak bilinen ruhlar âlemindeki Hazret-i Allah ile ruhlar arasında geçen ben sizin Rabbiniz deil miyim? sorusuna karılık; ruhların, belâ yani evet sözü slam metaforunda ve edebiyatında yüzyıllarca sıkça bahsedilen balı baına bir konu olmutur. Belâ kelimesinin ilk geçtii yer bezm âleminde Allah ile insan arasındaki ilk ahittir. Bu sözleme metninde elestü bi rabbiküm ( ben sizin Rabbiniz deil miyim) eklinde yer alan olumsuz bir soruya, bela ile balayan bir cevap verilmitir. ( Iık, 2003: 159).Biz daha ruhlar âlemindeyken Allah a ilk sözü belâ ile vermiizdir. Bu söz bizim azımızdan çıkan ilk sözdür. Bu sebeptendir ki belâ sözü bize o ilk ahiti hatırlatması anlamında önemlidir. 2.a.) Kur ân da Belâ Kavramı: Kur an-ı Kerimde çeitli konular yer almaktadır. Bu konuları haber veren her bir âyet, dier âyetlerle ilikili olarak mesajını en güzel ekilde vermektedir. Bu konulardan birisi olan Elestü bi Rabbiküm Kâlû Belâ cümlesidir. Bu konu belâ kavramını söz eden âyetlerle birlikte geçmektedir. Onun için Kur an da belâ kavramını incelerken, belâ sözünün ilk geçtii yere inmek gerekmektedir. Belâ kelimesi Kur an-ı Kerim de 30 küsur yerde geçtii bilinmektedir. Kelimenin bazen de türevleri ile birlikte kullanıldıı; bazı ayetlerde mazi, bazılarında ise muzari ekillerinde kullanıldıı görülmektedir. (Çelik, 2007:163) Kur an da belâ kavramı sözlüklerde tanımlanan anlamların hemen hepsini karılayacak ekilde geçmitir. Ayrıca belâ kelimesi, bazı sıfatlarla da nitelendirilmektedir.

- 60 - Belâ kelimesi Kur an da imtihan ve deneme anlamında kullanılan kelimeler arasındadır. Her ne kadar belâ, dilimizde gam, keder, sıkıntı anlamlarında geçiyorsa da belâ kelimesi hayır ve er için de kullanılmıtır. Allah kulunu hayırla imtihan edebilecei gibi er ile de sınayabilir. Ancak daha çok er için kullanılmaktadır. ( Kılıç, 2009:8) Allah, kullarını dünyada çeitli vesilelerle sınamaktadır. Bu bazen bir musibet, afet olabilirken bazen de içinden çıkılması çok güç bir ceza olabilir. Ama belâ erde olabilecei gibi hayırda da olabilmektedir. Hükümranlık elinde olan Allah, yücedir. O, hakkıyla her eye gücü yetendir. O, hanginizin daha güzel amel yapacaını sınamak için, ölümü ve hayatı yaratandır 1 Andolsun ki sizi biraz korku ve açlıkla, bir de mallar, canlar ve ürünlerden eksilterek deneriz. Sabredilenleri müjdele. Onlar balarına bir musibet gelince, Biz üphesiz Allah a aidiz ve üphesiz ona döneceiz derler. 2 Her nefis ölümü tadacaktır. Sizi bir imtihan olarak hayır ile de er ile de deniyoruz. 3 Baka bir ayette ise belâ u ekilde geçmektedir: Bunda, size Rabbinizden (gelen) büyük belâ vardı. 4 Denilmektedir. Bu ayet Bakara Suresinde Firavun un srail oullarına yaptıı ikenceden bahseden ayetlerdendir. Burada belâ hem hayır hem de er olarak yorumlanabilir. Bakara Suresinin bir baka ayetinde de Tâlut un ordusuna Allah sizi bir ırmakla imtihan edecektir. 5 buyrulmutur. Buradan Allah ın kullarını sınamak için çeitli zorluklarla, belâlarla karılatırabileceini ve sabredenlerin mutlaka güzelliklere ulaabileceini söyleyebiliriz. Bunlar sabır gerektiren musibetledir. Kıyamet gününde, biz bundan habersizdik demeyesiniz diye Rabbin Âdemoullarından, onların bellerinden zürriyetlerini çıkardı, onları kendi ahit tuttu ve dedi ki: Ben sizin Rabbiniz deil miyim? (onlarda), Evet belâ (buna) ahit olduk, dediler. 6 âyet-i kerimesinde elest bezminde ruhların ve canların Rablerine verdikleri sözü hatırlatmaktadır. Âyetdeki belâ,( ) eklinde yazılmı olup, evet, peki gibi tasdik etme anlamları vardır. Yüce Allah, Elest bezminde ruhları ve canları bir mecliste toplamı ve güzelliinden bir parçacık göstererek onlardan ahid almıtır. Onlar da Yüce Yaratıcı nın Ben sizin Rabbiniz deil miyim? sorusu üzerine güzelliini belâ kelimesiyle tasdik etmilerdir. te belâ kelimesinin aslı tâ bezm-i elestte balamaktadır. Kâinatın yaratılıından beri insanolu, Rabbi tarafından her daim belâ ile imtihan edilmekte ve Rablerine verdikleri elest bezmindeki sözü bu imtihan edildikleri belâ ile hatırlamaktadırlar. Bezm-i elest te belâ ile söz verdiklerinden, Allah da onların akını ve kulluunu belâ ile sınamaktadır. Kur an-ı Kerim deki belâ ile ilgili âyetlere de bakıldıında çounun bir imtihan olduunu, insanolunun bu imtihanlar ile derecesinin belirlendiini ve sabredenlerin mutlaka güzellie ulaacaını Yüce Allah âyetlerinde bildirmitir. Kur an da geçen belâ ve musibet ile ilgili ayetlere baktıımızda, Allah belaları yoldan sapmı insanları ve toplumları kendini hatırlatmak için göndermektedir. Araf suresinde Firavun ailesinin Allah ı tanımayıp gafletten uyanmaması sonucu belâya sürüklenmesi ve helâk olması buna açık bir örnektir. nsanolu belâ türü musibetlere 1 Mülk 67/1. 2 Bakara 2/155-156. 3 Enbiya 21/35. Bkz: Sınamak, imtihan etmek ile ilgili ayetler; Enam 6/165, Fecr 89/ 15-16, A raf 7/141. 4 Bakara 2/ 49. 5 Bakara 2/249. 6 A raf 7/172.

- 61 - maruz kaldıında daha yumuak ruhlu olur ve kendini mânâ âlemine daha kolay iter. Sonuçta, yaptıı hatadan dolayı böyle bir cezanın kendisine verildiini düünerek hemen tövbe edip, Yüce Yaratıcıdan af dilenir. te bu sebeptendir ki belâ insan hayatının her anında vardır. Fakat Kur an da geçen belâ ile ilgili ayetlerden anlaıldıına göre Allah ın kullarına belâyı nasip etmesi O nun rahmetindendir. 2.b) Hadislerde Belâ Kavramı: Belâ her insanın baına geldii gibi peygamberlerin ve din velilerinin de peini bırakmamıtır. Çünkü Allah her kulunu bir imtihandan geçireceini ayetlerinde belirtmektedir. Bu imtihan sıkıntı, musibet, felaket, açlık, hastalık, bolluk gibi çeitli vesilelerle olabilmektedir. Peygamberimiz bir hadisinde, Kii dinî seviyesine göre imtihan edilir. O kii dininde salam ise imtihanı (baına gelenler) zor olur, dininde zayıf ise imtihanı hafif olur. Yeryüzünde üzerinde hiçbir hata kalmadan yürüyecek duruma gelinceye kadar sıkıntılar (belâlar) kulun peini bırakmaz. ( Çelik, 2007:167). Demitir. Yine bu hadise binaen, en iddetli belâlara urayanların Peygamberler, sonra da onlara en yakın ve en çok benzeyenler (Çelik, 2007:167) olduunu belirtmitir. Kulun çektii belâ karılıında takındıı tavra göre karılıını alacaını gerek Kur an gerekse hadisler bunu açıkça belirtmektedir. Belâ kavramı Kur an ve hadislerde, ceza, musibet, fitne, azab gibi kavramlar yoluyla da geçmektedir. Bu kavramlar Kur an da ve hadislerde sıkça geçmektedir. 3) Belâ Kavramının Anlam Alanları: Belâ kavramının birden fazla anlam alanı mevcuttur. Bunlardan bazılarını belirtmekte ve açıklamak konuyu anlamak yönünden faydalı olacaktır. 3.a) Cezâ Belâ kavramının anlam alanı içinde olan ceza kelimesi Türkçe Sözlük te u ekilde tanımlanmaktadır: Uygunsuz davranılarda bulunanlara uygulanan üzüntü, sıkıntı, acı verici ilem veya yaptırım; manevi bakımdan ilenen suçun aırlıını çekip sıkıntı ve üzüntü içinde kalmak. ( Türkçe Sözlük, 2009: 163). Ayrıca cezâ kelimesinin sabırsızlıkla sızlanma, iyi veya kötü azap ( Develliolu, 2007: 139) anlamları da vardır. Bu kelimenin türetilmi ekilleri Kur an da ve hadislerde de geçmektedir. Allah kullarını iyi ilerle mükâfatlandıracaını söylerken, kötü iler yapanları da ( dünyada ve ahrette) cezalandıracaını ayetlerinde bildirmektedir. Kur an ve hadisler ııında bu kelimenin, dünya hayatında azgınlık yapanların, nankörlükte bulunanların ve suç ileyenlerin Allah tarafından karılıının verilmesi anlamında da kullanılmıtır diyebiliriz. 7 Bu kelime Kur an da olduu gibi hadislerde ve din büyüklerinin eserlerinde mükâfat ve cezalandırma anlamları çerçevesinde tanımlanmıtır. Bununla ilgili Peygamber Efendimiz, bir Müslümanın hastalanması, derde tutulması, sıkıntıya ve üzüntüye uramasının dünyada iken iledii kötülüklerin bir cezalandırılması olduunu bildirmitir.( Çelik, 2007:171) 3.b) Fitne 7 Bkz: Nimetlere karı nankörlük etmeleri sebebiyle onları ite böyle cezalandırdık. Biz ( bu ekilde) ancak nankörleri cezalandırırız. Sebe 34/17.

- 62 - Arpça kökenli bir kelime olan fitne, Türkçe Sözlükte; karııklık, kargaa, arabozucu davranıta bulunmak anlamları ile ifade edilmitir. ( Türkçe Sözlük, 2009: 107).Fitne insanlardan ve Allah tan gelmesi muhtemel, istenmeyen hâller olabilir. ( Çelik, 2007: 172).Enbiya Suresi 35. âyet-i kerimesinde fitne/belâ ile ilgili öyle buyrulmaktadır: Sizi fitne olmak üzere hayır ve er ile imtihan ederiz, ondan sonra bize dönersiniz. 8 nsan sabırlı ve Allah tan gelene razı olmayınca belâya isyan eder. Böylece Allah a itaat yolundan sapmı olur ve hüsrana urar. 3.c) Musibet (Sıkıntı) Arapça kökenli bir kelime olan musibet, ansızın gelen felaket, sıkıntı veren eydir. ( Türkçe Sözlük, 2009:1422). Mecazen uursuz olarak geçmektedir. Bu kelime de hem sosyal hayatta hem Kur an ve hadislerde hem de tefsirlerde sıkça bahsedilen kavramlardandır. Peygamberimiz bir hadisinde öyle buyurmaktadır: Amellerinizde doru ve orta yolu bulmaya çalıınız. Mü mine musibet nev inden her ne ulaır ise günahlarına bir kefaret olur. Musibet bir felaket olmu, ayaına batan bir diken olmu fark etmez. 9 Musibet, günümüzde de her insanın baında olan ve olması muhtemel hâllerden biridir. Geçmite de peygamberler de olmak üzere büyük din velîleri de birçok musibete uramıtır. Musibetin amacı kulun sabrını ve Hakk yolundaki itaatini ölçmektir. Bunun için bir musibet karısında ükür ve sabretmek bir mü min için güzel hâllerden olduu bilinmektedir. 3.d) Azap Arapça bir kelime olan azap, slam inanıına göre dünyada günah ilemi olanlara verilecek ceza; büyük sıkıntı, eziyet, ezinç olarak tanımlanır. ( Türkçe Sözlük, 2009: 166). Azabın birçok tarifi mümkündür. Bir insanı sıkıntıya düürüp hayatının tadını kaçırmak, hayatını ikence haline getirmek de bir yönden azaptır. Aslına bakılırsa azap verilen cezanın misli olarak da düünülebilir. Kur an ve hadislerde azap konusu geni bir yer tutar. Özellikle kabir azabı gibi bir cezanın âyet ve hadislerle belirtilmesi ne kadar iddetli bir ceza olduunu anlamakta yeterli olmaktadır. Belâya uramı kimi insanların azap çekiyorum, ömrüm boyunca azabını çekeceim gibi ne kadar acı ve ıstırap çektiklerini ifade etmeleri, azabın sadece ahiretten ibaret olmadıını göstermektedir. Bu konuda Peygamber Efendimiz dahi Allah a sıınmıtır. nsanın yaptıı eziyet, kötü muamele gibi davranılar bu kelimenin anlam alanına girmektedir. Kur an da anlatılan Firavun un srail oullarına yaptıı ikence ve eziyet bu konuya örnektir. 4) Tasavvufta ve Divan iirinde Belâ Kavramı: Divan iirinin ve Tasavvufun anlam ve kavram dünyası hayli fazla ve derindir. Bunda, tasavvufun Divan Edebiyatının ekil kazanmasında bir temel kaynak olması tasavvufun daha da önem kazanmasında etkilidir. Özellikle Kur an, hadis, tefsir, peygamber kıssaları, slamiyet gibi temel kaynaklarla beslenmesi, bu edebiyatın yüzyıllardır varlıını sürdürmesinde ve günümüzde de hâlâ etkisini göstermesinde 8 Enbiya 21/35. 9 Müslim, Birr, 2574. e-hadis.net.

- 63 - oldukça önem arz etmektedir. Aynı zamanda Divan iirinin anlam ve kavram dünyasının zenginlemesinde tasavvufun önemli bir etkisi bulunmaktadır. Divan iirinde mânâ her eydir. Bir beyit çeitli anlamlarla yüklü olabiliyor. Divan iirinde mecazsız iir, içi olmayan badem gibidir. Mana bu iirin dilberi gibidir. ( Pala, 1998: 20). Bu nedenle divan airleri iirlerini mana ile süslerken, dinî ve tasavvufî kaynak ve mesellerinden de yararlanmıladır. skender Pala ya göre Divan edebiyatında kelime çok önemlidir. Her kelime tam anlamında ve yerli yerinde kullanılmalıdır. Bazen kelimelerin üçüncü anlamları bile beyite uygun düer. Bu edebiyatın iç güzelliini kelime oyunlarıyla ve edebî sanatlarla donatırlar. ( Pala, 1998: 21). Belâ kavramının dinî ve tasavvufî özü, ilk meclis olarak tabir edilen Bezm-i Elest e dayanmaktadır. Daha kâinat yaratılmamıken, ruhlar ve canlar yaratılmı ve Bezm-i Elest te bir araya getirilmilerdir. Yüce Allah bu mecliste onlara kendi güzelliinden bir parça göstererek, -Elestü bi-rabbiküm ( Ben sizin Rabbiniz deil miyim)? Demitir. Bu güzellik karısında mest olan ruhlar ve canlar,- Kâlû Belâ ( Evet, ahidiz) diyerek Rablerine karı söz verdiler. Bunu tasdiklerken de belâ kelimesini seçtiler. Onun içindir ki biz insanolunun duyduu ilk söz Elestü bi-rabbiküm ; söyledii ilk söz ise Kâlû belâ dır. Bu konu Kur an da ve hadislerde geçtii gibi Divan edebiyatında da bazen dolaylı yollarla, anlama dayanan edebî sanatlarla ve mazmunlarla bazen de dorudan geçmektedir. Ruhlar meclisinde gerçekleen ve Kur an da da belirtilen bu zaman dinî ve tasavvufî kaynaklardan Divan iirinde airlerin diline dolamıtır. Tabi bu kelime sadece bu anlamda da kalmamı, türevleri yapılarak çeitli anlam alanları içinde hem Kur an da ve hadislerde hem de Divan iirinde ve tasavvufta geçmitir. Tasavvufta belâ kavramından sıkça söz edildii gibi Divan iirinde de bazı airlerimiz belâ redifli iirler dahi yazmılardır. Divan airlerin hemen hepsi divanlarında bir ekilde bu kavramı dorudan ya da dolaylı yollarla da olsa iirine koymutur. Çünkü belâ, insanolunun her daim yaantısında, hayatında olan bir hâldir. Daha hiçbir ey yaratılmamıken söylenen bu kelime insanolunun peini bırakmamıtır. Divan iirinde belâ, ak belâsı, hasret, ayrılık, hicran, felaket, ölüm, azap, beddua gibi birçok anlamda ve tabirde geçmitir. Divan airlerinin en çok söz ettikleri belâ ise ak belâsıdır. Çünkü Divan airinin gözünde genel olarak sevgili ve âık motifi bulunur. aire göre bu âık, sevgilinin belâsına dümü ve mübtelâ olmutur. Akın belâsına düen âıklar her ne kadar cevr ü cefa da çekseler, türlü dertlere de düseler, Mecnun gibi çöllere düüp aklından ve benliinden de geçseler, onlar bu belâdan honuttular. Çünkü belâ kötü bir hâl deildir. Öyle olsaydı Fuzûli gibi bir mutasavvıf ahsiyet, Mecnun a Kâbe nin eiinde u duayı söyletir miydi? Yâ Rabb belâ-yı ak ile kıl âinâ beni Bir dem belâ-yı aktan etme cüdâ beni Az eyleme inayetini ehl-i derdden Yâni ki çok belâlara kıl mübtelâ beni ( Ayan, 1981: 270). Eskiden velîler derlermi ki: Çoktandır belâ gelmiyor, acaba Allah bizi mi imtihan ediyor, deniyor da belâ vermiyor. Acaba Allah sevgimizi azalttı mı da belâ

- 64 - gelmiyor diye söylenirlermi. Belâ hayır da olabilecei gibi erde de olabilir. Tasavvufta belâ hem hayırda hem de erde geçmitir. Kimileri belânın kendisi için bir hayır, Hakk tan gelen bir sınanma hâli olarak görürken, bir dieri beddua anlamında görür. eyhülislam Yahya, gelen bela ve cefaların birer kaza hükmü taıdıını, ona sadece buna rıza ile teslim olmak dütüünü söylüyor. Çün hükm-i kazâdur bu cefâlar bu belâlar Yahyâ ya düen cân ile teslîm ü rızâdır. Yahya D. (G. 78/5) Divan iirinin hiciv airi Nef i de Gürcü Mehmet Paa ya yazdıı bir hicviyesinde öyle demektedir: Üçinci def âdur bu Hak belâsın vire mel ûnun Ki yok yire beni azl etdi olmıken senâ-hânı ( pekten, 2011: 74). Divan iirinde airler, aıın sevgiliye ulaamamasından ve sevgiliyle mutlu bir ömür geçirememesinden söz ederler. Divan iirinde sevgiliden ayrı kalmak bir belâ gibidir. Necati Bey de bir beytinde firâk belâsından söz etmektedir. Safâ-yı valsını dâ im anar belâ-yı firâk Hava-yi cenneti nâr-ı cahîm ider ta rif Necati Beg D.(G.270/3) Mevlevi air eyh Galib ise belâyı, akın dert ve mihneti olarak nitelemektedir. Derd ü mihnetdir belâdır adı ak Bir marazdır ibtilâdır adı ak eyh Galib D. ( G. 168/1) Bir baka beytinde ise ak belâsının zevkiyle ho olduunu, vuslat ümidiyle sevinçli ve gamsız olduunu söylemektedir. Akın belâsı ancak bu kadar güzel tarif edilebilir. Belâ kavramın asıl yeri ve özü ise tasavvufa dayanır. Tasavvuf edebiyatında bu kavramın hakikî mânâsını bulmak mümkündür. Tasavvufta bu kavramın hayrından ve errinden ho olunur. Tasavvuf ehli bilir ki belânın kahrı da hotur. Çünkü belânın lâhî yollardan geldiini bilir. Onun için her belâ neticesinde Elhamdülillah âlâ külli hâl derler. FUZÛL VE BÂKÎ DVÂNLARINDA BELÂ KAVRAMI Eski airler, pek azı dıında, her eyden önce inanmı ve muvahhid olmu kullardır. ( Pala, 1998: 45). slâm dininin kültürü ve emirleriyle kucaklanmı bir çada yaayan divan airleri, Kur an-ı Kerim den, Hazret-i Peygamber in hadislerinden istifade etmilerdir. Bunu bazen telmih yoluyla bazen meâlen bazen de dorudan bir ayeti ve ya hadisi iirine konu edinmesi, onların hem air kiiliklerine hem de edebî birer hazine olan iirlerine önemli ölçüde deer katmıtır. Ayrıca Divan airlerinin iirlerinde bu kadar ayet, hadis gibi slâm tasavvuf kültürünün temel kaynaklarını eserlerine yansıtması, onların dinî ilimler hakkında ne kadar bilgi sahibi ve donanımlı olduunu göstermektedir. Belâ kavramı sadece sözlüklerde geçen bir kelime olmasından ziyade, aslının Kur an, hadis gibi ilahi ve dinî kaynaklarda geçmesi ve divan iirinde hayli fazla geçmesi konunun önemine iaret etmektedir. Divanlarını inceleyeceimiz Fuzûlî ve

- 65 - Bâkî gibi 16. Yüzyıl Divan edebiyatının zirve isimlerinin dinî ve tasavvufî düünce ve yaayılarına ana hatlarıyla deinmek, konunun tam anlamıyla anlaılmasında faydalı olacaktır Fuzûlî, 16. yüzyılın ilk yarısında yaamı, Azerî bir air olmasına karın, etkisi ve airlii sınırları amı bir Divan Edebiyatının ölümsüz airlerindendir. Türk milletinin, münevver tabakasına mahsus Divan Edebiyatı dairesinde yetitirdii en büyük airi, muhakkak ki, Fuzûlî dir. ( Yöntem, 1996: 49). Fuzûlî, lirik bir airdir. Ondaki lirizm, sadece ferdî tahassüslerden meydana gelmi deildir. Felsefî ve sofîyâne düünce onun ruhunda fikir düüncesinde kalmayarak yükselmi, kendi ruhî temayülleriyle birlemi ve duygu ekline bürünmütür. ( Yöntem, 1996: 50).Fuzûlî yi de farklı kılan özelliklerden birisi de budur. Fuzûlî yi anlamak, onun iirlerini okuyup, günümüz Türkçesine çevirmek deildir. Onu anlamak demek, onun ruhunu coturan slâmî ve sofîyâne düüncesini, yaantısını yaayarak ve bilerek anlamaktır. Onun iirlerinde olan ak beerî bir ak deildir. O, bir Bâkî ve Nedim gibi beerî ak iirleriyle sınırları amamıtır. Onun ruhunda ve iirlerinde derin tasavvufî ve lahî bir ak kendini göstermektedir. Onun iirlerinde beerî bir akın ve ya cokunun izlerini aramak gereksizdir. Fuzûlî nin yaantısında olan psikolojiye baktıımızda ise onda bir mazlumun ruh hali yaamaktadır. Özellikle Kerbelâ da yaanan acılardan dolayı Hz. Hüseyin e yazılan iirlerinde bu mazlum hissi ve psikolojisi ayrı bir havaya bürünür. Mazlumlara acıyan, gözyaı döken, musibetler, belâlar, derdter karısında en hassas duygularla heyecanlanan Fuzûlî; dert ve belâdan çekinen, korkan, sabırsız, tahammülsüz ve karasız bir kiilie sahip deildir. Bilâkis her zaman belâyı, derdi istemi ve dert ve belâlara karı tahammül gösterilmesini tavsiye etmitir. Ayrıca hakiki aka götüren yolda belâ ve musibetlerin olması aire göre zevk u sefâdır. ( Karahan, 1995: 175). Belânın Fuzûlî de tasavvufî ve lahî mânası budur. air, Hadikatü s-süedâ adlı eserinin mukaddimesinde, âyet ve hadislere dayandırarak, Allah ın en çok sevdii kullarını, en büyük belâlara tabî tuttuunu söylemitir. Yine aynı eserinin baka kısımlarında belâ ve musibetlerle ilgili düüncelerini belirtmitir. Bu tarif ve tavsiyelerinden birisi de Âık, belânın zevkini idrâk edendir tarifidir. ( Karahan, 1995: 175). Fuzûlî ye göre mümin ile kâfir arasındaki farklardan biri de belâya sabır göstermektir. ( Karahan, 1995: 176).Bu yüzden air, tasavvufî yolda hakiki ak olan Allah akına ulamak için belâ ve musibetlerden kaçma yerine onlara yakın olduunu belirtmitir. Sabr etmeyüb musîbete her kim kılur ceza âyeste-i mevâhib-i afv ü atâ degül 10 Bâkî, 16. Yüzyıl Divan Edebiyatının ikinci yarısında yaayan, dönemin en büyük airi olarak nitelendirilmektedir. Biyografik kaynaklarda air hakkında oldukça övgülü sözler ve ne kadar çalıkan, hırslı bir air olduundan sık sık söz edilmektedir. Bâkî, âlim airlerdendir. ( pekten, 2011: 26). yi medrese eitiminin yanında ilim yönünü de gelitirerek airlikte zirveye çıkmayı baarmıtır. Fuzûlî ile aynı asırda Bkz: ( Karahan, 1995:176).

- 66 - yaayan Bâkî de, Fuzûlî nin yüksek tasavvufî heyecanını göremeyiz. Onda hayatın geçici heves ve zevklerinin terennüm ettiinin, 18. Yüzyılın airi Nedim gibi bu hevesleri çok candan ve istekle yazdıını öreniyoruz. ( Yöntem, 1996: 62). Tasavvufu ve tasavvufî akı konu edinmeyen Bâkî nin akı beerî aktır; gerçek dünya akıdır. Onun iirlerinde tasavvuf görülmeyecek kadar azdır. (pekten, 2011: 29). Fakat Bâkî gibi büyük ve mâna yönünden zengin olan airimizi tamamen tasavvufun dıında bırakmak, tasavvuftan ve dinî kültürün etkilerinden uzak tutmak, divanında din dıı iirler söylediini düünerek bir takım dinî ve tasavvufî unsurlardan ayrı tutmak airin divanını inceleme konusunda eksiklik dourabilmektedir. Bunun için her ne kadar Bâkî rind bir air olsa da; belâ, gam, keder, üzüntü gibi kavramlara ve duygulara nasıl yaklatıını aratırmak ve tespit etmek konunun amaçlarından biridir. Bu konularda dinî ve tasavvufî bir yönü varsa da ortaya konulmalıdır. A) Fuzûlî Divânı nda Belâ Kavramı Fuzûlî nin divânında belâ kavramını incelemeye geçmeden önce sosyal ve dinîtasavvufî kiiliinin olumasında etkili olan içinde bulunduu ortamı incelemek önemlidir. Fuzûlî nin doup büyüdüü topraklar Kerbelâ topraklarıdır. Kerbelâ olayından sonra sürekli çatımaların ve gerginliklerin yaandıı yerlerdir. 16. Yüzyıla gelindiinde ise ii- Sünni arasındaki gerginlik ve nefret duygusu iyice artmıtır. Fuzûlî nin yaadıı topraklarda yaananlar onun iirlerinde ve hayatında derin izler bırakmıtır. Yalnızlık, ıstırap, gam, bahtsızlık, belâ gibi temaların olumasında yaadıı toplumun izleri vardır. Fuzûl î ii bir airdir. Bu nedenle bir süre Sünniler tarafından dılanmıtır. Bunun bunalımını iirlerinde açıkça görebiliriz. Yalnızlık, airin en en çok ve en ho iledii temalardan biridir. O, yalnızlıı kendi seçimi olarak kabul etmi, kendi toplum tarafına yabancılama ve çevresi tarafından itilme sonucu, kendisini anlaılmamı ve kimsesiz hissettiinden çou kez yalnızlık temasını hissettirmi. ( Güler, 2011: 94). Hayatı sıkıntı ve ıstırap içinde geçen Fuzûlî nin Türkçe Divânı nda belâ ve musibetlerden nasıl söz ettiini beyitler üzerinden yorumlayarak anlamaya çalıacaız. Türkçe Divân ında birçok yerde belâ, mihnet, gam, ıstırap gibi birçok mevzûya deinen air, bunları çeitli söz sanatları ve mazmunlarla beyan etmitir. Fuzûlî de belâ konusunu incelerken, beyitleri içeriine göre bazı alt balıklara ayırmak daha uygun olacaktır. Çünkü Fuzûlî gibi hem pozitif ilime hem slam ilmine sahip bir air, belâ konusunu da farklı açılardan tezâhür eden beyitlerle dile getirmitir. A.1) Fuzûlî de Belâ Anlayıı/ Belâ Karısında Vasf-ı Hâli: çli bir slam âlimi olan Fuzûlî, belâlar karısında sabır ve ükrün faziletli olduunu bilmekteydi. O, kimi beyitlerinde herkesten daha fazla belâ ve ıstırap çektiini söylese de bu durumdan ekva etmemitir. Bazı beyitlerinde ikâyet vardır. Bu ikâyet, onun tasavvufî ve slam âlimine yaraan ruhaniyetini ve kiiliini gölgede bırakacak ikâyetler deildir. Ondaki ikâyetler daha çok gerçek hayattan ve geleneksel sevgilisinin/ aıının dertlerinden olan ikâyetlerdir. Yâ Rab belâ-yı kayda Fuzûlî esîrdir Ol bî-dili bu dâm-i küdûretten et rehâ (G.2/7)

- 67 - ( Ya Rab, Fuzûlî masivaya balıdır. Dünyaya bir esir gibi balanmıtır. O âıkı gönlünü kaptırıp gönülsüz kalmı ı bu bulanıklık tuzaından kurtar.) (Tarlan, 2009: 22) Masiva; tasavvufta, Allah ın dıındaki her ey masiva olarak görülür. ( Cebeciolu, 2005: 173). Fuzûlî, bu beyitte Allah tan, O nun dıında her eyden vazgeçmeyi ve bir belâ gibi esir olduu tüm dünya güzelliklerinden, lezzetlerinden arınmak istediini söylüyor. Bunun için de Rabbinden niyazda bulunuyor. O halde, bu beyitte belâ dünya güzellikleri, lezzetleri ve bunlara balanma olarak geçtiini söyleyebiliriz. Olmazam her handa kim olsam giriftâr olmadan Bir belâdır göz bir âfettir dil-i mahzûn bana (G.13/5) ( Her nerede olsam da bir güzele balanmadan, âık olmadan olamam; göz bir belâ, mahzun gönül ise bir afettir.) air, bu beytinde her nerede olsam benim için deien bir ey olmaz, diyor. Çünkü benim mahzun gönlüm bir güzele âık olmadan, tutulmadan duramaz. air, gönlünü afete benzetirken, o güzellii gören gözünü de bir belâ gibi gördüünü söylüyor. Sevgilinin ya da kâinattaki güzellikleri gören bir göz niçin bir belâ gibi niteleniyor? Belâ kelimesinde insanın ve evrenin evveli vardır. Çünkü göz, ilk güzellii Hazret-i Allah ın cemalinden görmütür. te bu nedenle göz, o zamandan bu zamana nerde bir güzellik görse ona âık olur, ona meyl eder. Fuzûlî de bu beytinde gözünün Allah ın vâr ettii maddi varlıklara tutulmasına vesile olduu için bir belâdır göz demektedir. Burada belâ, Kâlû Belâ yı da hatırlatmaktadır. Her zaman manzûr bir ûh-ı sitem-gerdir bana Handa olsam bir belâ Hak'dan mukarrerdir bana (G.14/1) ( Her zaman bir sitem-kâr neeli bana nazar eder; nerde olsam Hakk tan bana bir belâ üphesiz indirilir.) Burada da air, kendisine ne zaman bir neeli bir sitem-kâr hâl gelse, nazar etse, gözüne görünse, hemen kendisine Hakk dan bir belâ indirildiini söylüyor. Tasavvufta, sızlanma ve ikâyet, musibetleri ve belâları artırmaktan baka bir sonucu yoktur. Belâ ve musibete karı ikâyet etmek, haddi aarak günaha girmek demektir. Belâ ve musibetlerin Allah tarafından kulların imtihan edilmesi amacıyla verildiine inanan tasavvuf erbâbı, belâ ve musibetler karısında ükür ve sabır hâli içinde durmalıdır. Fuzûlî nin de beytinden bu yönde bir mânâ çıkarılabilir. Buradaki belâyı musibet, sıkıntı anlamında düünebiliriz. Ayrıca, Hakk tan Fuzûlî ye gelen bir deneme, sınama da olabilir. Çekme taht ü tâc kaydın bî-ser ü pâlık gözet Kim ayaa benddir taht u belâdır baa tâc (G.49/3) ( Taht ve tacın peinde koup, basız ve ayaksız dola ama zahmetini çekme. Çünkü taht ayaa badır, tac ise baa belâdır.) Taht ve tac dünya makamı için olan maddî deerlerdir. Bunlar insanolu için ulaılmak istenen, elde edilmek istenen makamlardır. Fuzûlî burada aslında bir öüt

- 68 - vermektedir. Bunu da ikinci mısrada örnekleyerek anlatılmak isteneni vermitir. Taht ve tacın peinde koup kendini beyhude yere gam ve keder çektirme, mutlakiyete bak. Çünkü taht ve tac gelip geçici deerlerdir. Taht seni bu dünyaya balayan bir kemend, tac ise baına geçirdiin bir dünya belâsıdır, diyor air. Taht ve tac dünyada bir imtihan, sınanma belâsı da olabilir. Allah kullarını yoklukla ve fakirlikle imtihan ettii gibi mal, makam, öhret gibi dünya deeri yüksek belâlarla da denemektedir. Olur kaddim dü-tâ akın yolunda bir belâ görgeç Tarîk ehline âdettir tevâzu'âînâ görgeç (G.52/1) ( Akın yolunda bir belâ görünce belim bükülür. Tarîk ehline adettir tanıdıın birini görünce tevazu göster-selamla.) Ak yolunda belâ eksik olmaz. Her âık, ister tasavvufî ak olsun isterse beerî bir ak olsun, ak yolunda türlü türlü belâlarla karılaır. Peki, nedir akın belaları? Aka dair belâ hasrettir, hicrandır, ayrılıktır, özlemdir. Bir insan âık olunca ona akın belâları dümütür. Bir âık için bunlar belâ deildir. Dıarıdan bakıldıında bir belâ gibi görünse de aıın içindeki sevgiliye olan akını büyütebilmesi, akını kanıtlayabilmesi için bunlar gereklidir. Bunlar akın mertebeleridir. Bir âık, ak yolunda ne kadar sıkıntı, belâ görürse, o kadar derecesi artar sevgilinin gözünde. Beyitte Fuzûlî, ilahi bir ak yolundaki belâdan bahsetmektedir. Belli ki Allah Fuzûlî yi bir ak imtihanına tutmu, ona türlü türlü ak belâları vermi. Bu yüzden air, ak yolunda bir belâ görünce belim bükülür, diyor. Çünkü akın belâları o kadar da hafif deildir. Ne kadar çok ak duyuyorsanız, o kadar da belâsı olur. Bir baka beyitte yine benzer bir anlam ifade ediyor air. Ak yolunda çektii belâların acısından sevinçli olduunu söylerken, belâ oklarının tenini delerek, belâ kapısını açtıını dile getiriyor. açılır.) Tenimde sancılı nâveklerinle âdem kim Der-i belâ bu kilîd iledir bana meftûh (G.57/6) (Tenime saplanan sancılı oklarınla mutluyum. Çünkü bana belâ kapısı bu oklarla Belâ, bir âık için olmazsa olmazlardan diyebileceimiz hâllerdendir. Ak ve âık belâsız düünülemez. Bunun için âıklar, akın belâsını isterler. Hem Fuzûlî hem dier âıklar bu durumdan memnun görünüyorlar. Beni gel öldürüp kurtar belâdan çünkü ey hûnî Ne sende merhamet efkat ne bende sabr ü tâkat var (G.66/2) (Ey zalim, beni bu belâdan gel kurtar, öldür. Çünkü ne sende merhamet var, ne bende sabır ve takat var.) Belâ, sabır ve tâkat ister. Belâlar karısında insan ne kadar sabırlı ve tâkatlı olursa, derecesi de o kadar yükselir kullukta. Fuzûlî, çektii onca belâlar karısında yorulmu olacak ki bu beyiti söylüyor. Fuzûlî nin devamlı tekrar ettii belli balı temalarından birisi de felektir. Fuzûlî nin dert ve belâsını artıran sadece ak ve sevgili deildir. Felek ve yaanılan zaman airin dert ve gamını etkileyen sebepler dairesinde yer alır.

- 69 - Sabrım alıp felek bana yüz bin belâ verir Az olsa bir meta'ana il çok bahâ verir (G.109/1) ( Felek sabrımı alıp onun yerine bana yüz bin belâ verir. Bir metâ az olsa halk ona çok bahâ verir.) Felek, belâ verip karılıında da sabır almaktadır. Fuzûlî nin ise zaten sabrı azdır. Az olan sabrını ise felek almaktadır. Fuzûlî de bu durumdan ikâyetçi olur. kinci mısrada ise her eye ramen Fuzûlî nin bu durumdan honut olduunu görüyoruz. Felekten yana ikâyet eden Fuzûlî bu beyitinde de felein halkın yaamını tarumar edip, belâ verdiini söylüyor. Fuzûlî nin felekten ikâyet etmesinin sebebi; felein sürekli dert ve belâ vermesi, türlü türlü mihnet ve cefa etmesi, halkın yaamını rahatsız etmesi vs. Gerçi birkaç gün felek hayl-i belâ ta yin edip Kılmak isterdi bu mülkün raht-ı ayın târ-mâr (K.11/18) ( Gerçi birkaç gün felek hayli belâ verip, halkın yaamını tarumar etmek isterdi.) Fuzûlî, Türkçe Divan ında felein belâlarına çok fazla maruz kaldıını söylemektedir. Felek ile ilgili beyitlerinde ikâyet etmesi, onun içli samimiyetindendir. Bu sözlerini bir baka beyitinde sürdürmektedir. Ser-verâ bende Fuzûlî ni kemân-i gerdûn Muttasıl derd ü belâ okuna kalkan eyler ( Bata Fuzûlî felein dert ve belâ okuna her daim kalkan eyler.) (K.32/42) Bu beyitte de airini felein belâ oklarına talip olduunu anlıyoruz. Beyitte air felek yerine gerdûn kelimesini kullanmıtır. Bu kelimenin dönmek anlamı da vardır. Felein dönmesi ile yaanılan zamana da bir gönderme yapılmıtır. O halde airin, yaanılan zamandaki belâ ve mihnetlerden ikâyet etmesi, onun dinî ve tasavvufî âlemini gölgede bırakmaz. Dütüm belâ-yı aka hıred-mend-i asr iken Îl imdi benden aldıı pendi baña verir (G.109/2) ( Asrın akıllı kimselerinden iken ak belâsına dütüm. Halk önceleri benden aldıı aklı, imdi bana veriyor.) Fuzûlî ak belâsına düünce aklını kaybettiini bu beytinde söylüyor. Ak belâsına düen kimse, benliinden ve aklından geçer. Mecnûn da ak belâsına düeli aklından ve bedeninden vazgeçmemi miydi? Fuzûlî, uradıı ak belâsının kendisini ne duruma düürdüünü açık bir ekilde dile getiriyor. nsan, zamanın en akıllı adamı olsa bile akın belâsıyla divane olur, aklını kullanamaz olur. Nihayetinde Fuzûlî gibi bakalarından akıl alır duruma gelir. Fuzûlî gibi bir Hak aıı ne kadar dertli olduunu bir beytinde öyle dile getiriyor. Sirikim âl barım pâre bir kûh-i belâyım kim Hemîe lâle vü lâ'l ile rengindir içim dıım (G.193/3)

- 70 - ( Gözyaım al kırmızı, barım parça parça olmu bir belâ daıyım. Her vakit dıımı lâle, içimi de lâ l taı renklendirir.) Gözyaı kan kırmızı, barı pâre pâre olmu bir belâ daı, dıı lâle, içi lâ l taı gibi olan bir aıın halini arz ettiini bu beyitte görüyoruz. Barını yani gönlünü bir belâ daına benzetmesindeki maksat, airin çok ıstırap çektiini, dalar kadar büyük belâlara, dertlere, sıkıntılara mübtelâ olduunu göstermektir. O belâ daının üstü lâlelerle süslenmi olup, altında lâ l taı gibi deerli bir hazine bulunmaktadır. Fuzûlî dert ve belâ oklarına maruz kaldıını elem dünyasını bu beyit ile arz u hâl ediyor. Fuzûlî nin bu sözlerinden belânın er anlamında olabilecei de çıkarılabilir. air, dert ve belâlardan yorulmu olacak ki kendisini artık belâya karı kalkan olarak görüyor. Ancak devamlı belâ oku gelmektedir. Bu belâdan sana izhâr-i ikâyet kılayım Her kime zulm geçiptir sana ekvâ eyler ( K.42/55) (Her kime zulm yapılırsa en sonunda sana ikâyette bulunur. Ben de bu belâdan sana ikâyet kılayım.) Her ne kadar Fuzûlî gibi bir zâtın dert ve belâ karısında ikâyet etmediini de söylesek, ömrünün sonlarına doru belâdan ikâyetçi olduunu, ak ıstırabından yorulduunu, hayatın belâ oklarının kendisini yıprattıını gerek bu beyitten gerekse baka yerlerde ikâyete dair bazı beyitlerin anlamlarından bu yorumlanıyor. Bu beyitte de airin belâdan yana ikâyeti olduunu anlıyoruz. Fakat bu ikâyet kesinlikle bir isyan, hâlinden honutsuzluk, sabırsızlık anlamında deildir. air, gerçek anlamdaki sıkıntı ve dertlerinden dolayı Hakk a arz-ı hâlini bildiriyor. Belâ yolunda gavgâya kaçan ben tek dözer Mecnûn Kaçan olmaz duran tek ye bilir her kimse yoldaın (G.225/2) ( Belâ yolunda Mecnûn hiç benim gibi mücadeleye dayanır mı? Kaçan duran gibi olmaz, bir kimse yoldaını iyi bilir.) Ferhâd'a zevk-i sûret Mecnûn'a seyr-i sahrâ Bir râhat içre her kim ancak benim belade (G.246/3) (Ferhât Bîsütun Daında îrîn in resmini yapmıtı. Mecnûn rahat içinde sahralarda dolaıyordu, belâda olan ise ancak benim.) Divan airleri zaman zaman Mecnûn, Ferhat gibi ak kahramanlarına kafa tutup, ak konusunda onlardan daha ileri geldiklerini söylemilerdi. Fuzûlî nin bir gazelinde söyledii Âık-ı sâdık menem Mecnûn un ancak adı var dizesi bu beyitler ile neredeyse aynı anlam ifade ediyor. Fuzûlî nin belâlarla döenmi hayat yolu o kadar zor bir yoldur ki bunu Mecnûn ile kıyas ederek anlatıyor. aire göre kendisindeki belâlara Mecnûn gibi bir aıın dayanamayacaını, bu yolda mücadele edemeyeceini, Mecnûn un bu belâlardan kaçıp kurtulduunu, kendisinin dünyada bu belâlalarla mücadele ettiini anlıyoruz. Onun için Fuzûlî, Mecnûn dan üstün bir âık olduunu söylüyor. Ferhat ise, Bî-sütûn Daında îrîn in resmini yapmıtı. Onunla zevk içindeydi. Fuzûlî ye göre Ferhat da Mecnûn gibi huzur ve rahat içindeydi. Fakat Mecnûn ve Ferhat da ak belâsına dümü birer âık idiler. ( Tarlan, 2009: 577). Ancak Fuzûlî gibi dert

- 71 - sahibi air, kendi hayatının onlardan bile daha belâlı ve zor geçtiini ispata dayandırıyor. Belâdır ehirlerde ben kimi rüsvâ-yı halk olmak Ne ho Ferhâd ü Mecnun menzil etmi kûh u sahrâyı (G.277/4) ( ehirlerde benim gibi halka rüsva olmak bir belâdır. Ferhât ve Mecnûn, daı ve çölü kendilerine mesken yapmılardır.) Halk tarafından kınanıp rezil olmayı bir belâ olarak gören Fuzûlî, melâmetten yakınır. Fuzûlî ehirde olduu için Mecnûn ve Ferhât tan daha çok belâya uramaktadır. Burada da Fuzûlî, Ferhâd ve Mecnûn gibi âıklardan kendini belâ derecesinde onlardan daha zorluklar ve ıstırap içinde olduunu dile getiriyor. Çünkü Fuzûlî halk içindedir. Halk içinde rüsva olmak daha belâlıdır ve zordur. Ferhâd ve Mecnûn ise kendilerine daı ve sahrayı menzil edinmiler, orda tek balarına yaamaktadırlar. Belâ, Fuzûlî gibi belâ-ke âık ile Mecnûn gibi aklından ve benliinden geçip çöllere düen, Ferhat gibi daları delen akın belâsına mübtelâ olmu üç aıı mukayese etmektedir. Fuzûlî nin bahtının kem-efkat olması, kaderinin çetin zorluklarla geçmesi onun ak belâsına atmaktadır. Bu ak belâsı ise günden güne artmaktadır. Akl dün-himmet sada-yı tâ ne yer yerden bülend Baht kem-efkat bela-yı ak gün günden füzûn (G.232/3) ( Aklın bana olan himmeti çok aaıda, beni ayıplayan sesler birbiri ardınca yükselmede; bahtımın efkati az, akın belâsı ise günden güne artmaktadır.) Ak belâsının artması, Fuzûlî nin dünyayı terk etmesine iarettir. Çünkü ak arttıkça, dünyaya olan istek ve balanmalar da azalır. Aynı zamanda ak belâsının artması aklın yitirilmesidir. Akıldan ikâyet eden Fuzûlî, masivadan yana da yakınır. Akıl, Fuzûlî yi aktan koparır ve dünyaya meyletmesini emreder. ( Öztürk, 2007: 19). Hülâsa, Fuzûlî; aklın ilevsizlii, bahtın merhametsizlii, akın artan belâsından yana dertlenir. Vücûdunu hedef-i nâvek-i belâ kılgıl Kamu cefâlara sabr eyleyip du'â kılgıl (MÜS. 9/1) ( Belâ oklarının hedefi vücuttur. Cehennem cefâlarına sabır eyle, dua et.) Belâ bazen de eskitmek anlamında da geçebilir. Gam, üzüntü gibi musibetler vücudu yıprattıı için belâya eskitmek anlamı da verilmitir. Verdiimiz beyitlerde belânın ok ile beraber söylenmesi de bunu göstermektedir. Vücuda saplanan ok insanı yaralar, gücünü azaltır. Aynı ekilde belâda böyledir. Baka bir gazelin bir baka beytinde ise Fuzûlî nin nasıl bir belâ girdabında olduunu anlıyoruz. Fuzûlî, kimsesizliini ve yalnızlıını bu beyitte ifade ediyor. airin yalnızlıı belâ girdabı gibi etrafını çevirmitir. Nereye baksa o girdabı görüyor. Ak atei ise gönlünü yakmakta fakat derdini paylaacak, halini anlayacak kimse yoktur. ( Güler, 2011: 95).Fuzûlî böyle bir vasf-ı hâle sahip air.

- 72 - Yetti bî-kesliim ol gâyete kim çevremde Kimse yok çizgine gird-âb-i belâdan gayrı (G.273/4) ( Kimsesizliim o kadar oldu ki çevremde belâ girdabından baka hiç kimse yok.) Girdâb-ı belâ; belâ girdabı, felaket anaforu, belâların toplatıı yer, çukur anlamlarına gelir. air o kadar belâlara mübtelâ kalmı ki etrafı belâ girdabına dönmü. Bu kimsesizlii sırasında ona belâdan baka dost, yârenlik edecek hiç kimse kalmamıtır. O, bir dönme dolap gibi olan belâ girdabında belâlar içindedir. Belâ girdabını, Elest Bezmindeki meclise de benzetilebilir. air, Elestte verdii sözün ikrarı içindedir. Âık, belâya ilk burada mübtelâ olmutur. Tarlan hoca, Fuzûlî Divânı erhi nde; Belâ girdâbı döner, yani mütemâdi belâlar içindedir. Belâ girdâbı, Elest Bezmindeki ikrarın kendisini sürükledii belâlardır ve bu belâlar içinden çıkılır belâlar deildir demektedir. ( Tarlan, 2005: 252). Fuzûlî nin de yalnızlıında etrafında gördüü bu belâlardır. Gam zulmetinde bulmaa derd ü belâ beni Hodur Fuzûlî âte-i âhım alâmeti (G.301/7) (Gamın zulmetinin içinde dert ve belânın beni bulması için yakılan ah ateimim alâmeti bana ho gelir.) Fuzûlî nin âh atei yandıkça dert ve belâ onu kolayca buluyor. Bu yüzden Fuzûlî nin baından dert ve belâ eksik olmaz. Bu beyitte de dert ve belânın Fuzûlî nin peini bırakmadıını, dert ve belânın onu aradıını anlıyoruz. Fuzûlî nin âh atei ise dert ve belâya alâmettir. Sonuç olarak Fuzûlî nin, bu durumdan honut bir hâlde olduu görünüyor. Cismim cefâ-yi iddet-i berd ile nâ-tüvân Baım belâ-yi hâdise taıyle seng-sâr (K.37/25) ( Vücudum iddetli souk cefâlarla zayıf ve kuvvetsiz dütü. Baım ise belâ-yı hâdise talarıyla talıa döndü.) Bu beytinde de air, belâ ve cefâlar karısında ne duruma dütüünü, nasıl bir halde olduunu belirtiyor. Etrafının belâ talıına döndüünü bu ekilde ifade ediyor. Tenimde zahm-i hadeng-i belâ velî adım Ki lutfun olsa bulur cümle zahmler merhem (K.16/33) (Tenimde kayın büyük aaçları gibi belâ okları var amma ben adım ki lütfun olsa cümle büyük merhem bulur.) Vezir-i azam Ayas Paa ya yazdıı bir kasidesinde elem dünyasından böyle bahsediyor Fuzûlî. Burada dikkati çeken üzerindeki kayın aacı büyük belâlardır. Kayın aacı heybetli bir görünüme sahiptir. Kırk metreyi bulan boyları ve uçları sivri olan dikensi yaprakları vardır. Bu özelliklerinin yanında kayın aacının faydalı özellikleri de vardır. airin de böyle bir benzetme yapması da buna dayandırabilir. Ayrıca Fuzûlî ilim konusunda büyük airlerdendir. Belâ, uzaktan her ne kadar zararlı, er gibi görünse de onun bilinmeyen hayırları vardır. O yüzden air, ben dert ve belâ ile âdım, diyor. Bir dier taraftan u sözleri onun elem dünyasını anlamada faydalı olacaktır.

- 73 - Sirik taht-ı revândır bana vü âh âlem Cefâ vü cevr mülâzım belâ vü derd haem (MÜS. 1/3) ( Gözyaı bana taht-ı revandır, âh ise âlem. Cefâ ve cevr insanın yanında olması gerekenler, belâ ve dert ise insanın yakasında olandır.) Aıın ayrılmaz yoldaları olan ah, cevr ü cefa, belâ ve dert aıı sızlattıı, yaralayıp eskittii kadar, akın sultanlık makamına ulamasında da yoldalık ederler. ( Selçuk, 2005: 9) Fuzûlî bu beyitte didaktik bir söz söylemitir. Onun elem dünyasını anlatan bu beyit, belâ ve dertlerden kaçmadıına bir delildir. Hâsılım berk-i havâdisden melâmet daıdır Mesnedim kûy-i melâmette fenâ topraıdır Zâr gönlüm tende zindân-i belâ tutsaıdır Rahm kıl devletli sultânım mürüvvet çaıdır ( MURABBA-1/2) Anladıımıza göre Fuzûlî nin inleyen gönlü bedende bir belâ zindanının tutsaıymı. Aynı zamanda airin artık yalanmaya yüz tuttuunu, bedeninin artık arı ve sızılara maruz kaldıını da buradan çıkarabiliriz. Aıın gönlü her daim belâlarla imtihan edilir. Yeri gelir Hz. Yusuf gibi bir belâ zindanına atılır. Gönül bunlardan ikâyetçi olmaz. Bu belâlar, onun birer imtihanıdır. Dil n'ider yanımda çün kılmaz beni gamdan halâs Çekmen ol ta'vîz bârın kim belâdan saklamaz (G-110/2) ( Beni gamdan kurtarmayan gönlün yanımda ne ii var? Beni belâdan saklamayan muskanın yükünü çekmem.) Gönül, aıı koruyan muska ilevini üstlenir. Gönül Fuzûlî yi dert ve belâlardan koruyamamı ve air tarafından ikâyet edilmitir. Dem-be-dem cânımı ey derd ü belâ incitmen Lûtf edin bir iki dem kim size mihmândır bu (G-237) ( Ey dert ve belâ, her zaman benim canımı incitmeyin. Ona lutf edin. Bir iki zaman size misafirdir o.) Dert ve belâya seslenen Fuzûlî, onlardan canını her zaman incitmemelerini istiyor. O can misafirdir. Bir gün ait olduu yere gidecektir. Fuzûlî, lâhî ak kahramanıdır. Onun iirlerinde bunu hissetmek ve görmek zor deildir. Onun için belâ bazen lâhî aktan yoksun kalmaktır. Aaıdaki beytinde de bunu dile getiriyor. Âf-tâb-ı kadeh etmez ramazân ayı tulû Ne belâdır bize yâ Rab ne kara gündür bu (G.239/6) ( Kadeh günei ramazan ayında domaz. Ya Rabbi bize bu ne belâ, ne kara gündür.) Kadeh burada lâhî aktır. aire göre bu ak günei domazsa her taraf kara gün olur. Kâinat ancak ak ile gerçek görünümünde olur. (Tarlan, 2005: 568)

- 74 - Saklamazdım nâvekin gözde belâsın çekmesem Su verip ol nahli beslerdim mi olsa bârsız (G.108/3) ( Eer belâsını çekmesem okunu gözümde saklamazdım. O fidanı eer meyve vermese su verip beslemezdim.) ( Tarlan, 2005: 282). Göz insanın en hassas yeridir. Göze atılan ok, gözü acıtır ve ya akar. Yani belâ verir. air bundan memnun olduu için o belâ okunu gözünde saklıyor. Gözyaı ile sulanan o belâ oku sulandıkça belâ meyvesi veriyor. Günden güne airini gamını yeniliyor. Buradan airin belâ içindeki hâlini görebiliriz. Belâların çeküben dönmeyip tarikından Tutup tarîk-i sülûk-ı Muhacir ü Ensâr (K-6/39) ( Muhacir ve Ensarın yolunu tutup, belâlar yüzünden yollarından dönmedim.) Belâların nimet olması, o belâya sabretmeye ve Allah ın gönderdii kazaya razı olmaya balıdır. Gelen belâ ve sıkıntılara sabretmek büyük bir hünerdir. Sabredemeyen ise bu yolda düçâr olur, felakete urar. Yukarıdaki beyitte Muhacir ve Ensarın yolundan gittiini söyleyen tasavvuf erbâbı Fuzûlî, bu yolda gelen belâ ve sıkıntılara katlanıp yolundan ayrılmadıını söylüyor. Burada Fuzûlî nin belâ ve dertlere karı ne kadar dirayetli bir sabra sahip olduunu anlıyoruz. Belâ ve belâ ehli ile ilgili düüncelerini bulduumuz bir baka beyitte, insanın baına gelen belâların kendi diliyle de gelebileceini anlıyoruz. Diliyle öz baına muttasıl belâ getirir Ki halka gizli sözü eyler â-kâr kalem (K.33/12) (Diliyle kendi baına devamlı belâ getirir ki halka gizli sözü baı kesilen kalem söyler.) Beyitte belâ ve â-kâr kalem arasında anlam yönünden balantılıdır. Divan iirinde kasidelerin nesib ve tebih bölümlerinde kalemle ilgili vasıflar anlatılır. Fuzûlî ye göre kalem bazı sırlara vakıftır ve açıa çıkarılmaması gereken bazı sırları ifa etmitir. Nihayetinde baı kesilmitir. Fuzûl î, airin dilinden gelen belâdan söz etmektedir. airin sadık kölesi de kalemidir. Baı kesseler dahi bu yoldan geri dönmez. ( engün, 2008: 745). Belâ geleceini bildii halde kalemin aire sadık olduunu bu beyitten anlaılıyor. A.2) Aıın Belâ Yolunda Vasf-ı Hâli: Divan iirinde hemen her air gelenee balı kalarak sevgili ve âık tiplerini aynı vasıf ve anlayıla ilemilerdir. Her ne kadar gelenee balı kalmı olsalar da fikir ayrılıkları bulunmaktadır. Kimi air tasavvufî anlayıla 11 anlatırken kimisi beerî sevgili ve akın etrafında bir âık tiplemesi oluturur. Fuzûlî nin de iirlerindeki aıın vasıflarına baktıımızda beerî ve tasavvufî anlayıla oluturulan birer âık sembolü ile karılaırız. 11 Sevgiliye muhabbet duyan âık, Her kim âık olur ve akını gizler de iffet ve sabır gösterirse, Allah onu baılar ve cennete koyar, hadisinden hareketle, akın getirdii belâ, gam, cefa, eziyet ve rüsvalıa tasavvufî anlayı ve duyuun etkisiyle rıza ve teslimiyet gösterir.

- 75 - Âık oldur kim temennâ-yı belâ-yı hecr ede Yoksa çokdur mihr eden ol mâh-ı tâbândan tama' (G.143/4) (Âık odur ki ayrılık belâsını ister. Yoksa o parlak aydan muhabbet isteyen çoktur.) Fuzûlî bu beytinde aslında aıın, hakiki akı seven aıın tanımlarından birini söylemitir. Ak belâsız olmaz. Ruhlar ve canlar daha Elest Bezmindeyken aklarını belâ ile tasdik etmilerdir. O nedenle ak demek belâ demektir, ıstırap demektir, ayrılık, hicran demektir. Fuzûlî gibi hakiki akın yolundan giden muhterem bir âık, hakiki akın ve aıın nasıl olması gerektiini bu ekilde belirtiyor. Belâ, ıstırap, hicran aıı imtihan eder ve ak katında derecesini yükseltir. airin bu beyitte anlatmak istedii bir baka deyi ise; sevgiliden muhabbet, yakınlık, sıcaklık bekleyenlerin kendilerini âık sananlar olduu, hakikî âıın az bulunduudur. Belâ kavramını burada iki anlamda düünebiliriz. Birinci belâ, Elest Bezminde verilen ahd; ikinci belâ, ıstırap, hicran gibi sıkıntı ifade eden belâdır. Her kayd olursa mahz-i belâdır ki bülbüle Ger âh-i gülden olsa küdûret verir kafes (G.127/5) ( Her ba, ne kayd olursa olsun bülbüle belânın tâ kendisidir. Ona gül dalında kafes yapılsa dahi bülbül kederli ve mahzundur. Çünkü kafes bir kayddır.) ( Tarlan, 2005: 315). Âık bir bülbül misalidir. Onu dertli yapan masiva ve dünya kaydlarıdır. Bunlar aıın belâlarıdır. Ayrıca bu belâlar onun için sabır ve takât imtihanıdır. Fuzûlî'ni reh-i akında ek ü âh eder rüsvâ Belâdır her kimin bir yolda gammâz olsa yoldaı (G.276/7) ( Akının yolunda Fuzûlî yi âleme rüsva eden gözyaı ile âhıdır. Her kimin gammaz bir yoldaı olsa, o yolda ona bir belâdır.) Belâ, bu beyitte fitne olarak geçmektedir. Ah ve gözyaı âıkta görülen tabiî hâllerdendir. Âık, gözyaını ve âhını gizleyemedii için onları gammaz bir yolda olarak görüyor ak yolunda. Fuzûlî, hakikî sevgili ak yolunda bir âıktır. Onun için gerçekte tek bir sevgili ve güzel vardır. Mecazî güzeller onun için bir belâdır. Fuzûlî, mecazî güzelliklerin kaynaını sevmek ve ona ulama amacını güder. Mecazî güzellerin akı bir belâdır. nsanı hakikî sevgiliye götüren vasıtalardır. Onlara balı kalmamak gerekir. Aaıdaki beytinde ise Fuzûlî, aıın bir viran ehir gönlünün bir belâ olduunu söylüyor. Belâdır kim dil-i âık kimi virân ola kiver Ola ol hâlden hâkim olan mahbûb-ve gâfil (K.30/4) ( Belâdır aıın viran bir ehir olan gönlü; o halde olan âık gafil gibidir.) Aıın gönlü darmadaın bir haldedir. Viran olunmu bir ehre benzer. Belâ halinde insan darmadaın bir hale düer. air bu ikisi arasında benzetme yapmıtır. Sadâ-yi nâvekin çıktıkça can hurrem olur gûyâ

- 76 - Bu zindân-i belâdan çıkmaa ruhsat verir câne (G.251/4) ( Okun sesi çıktıkça can, suya kanmı bir çiçek gibi neeli ve taze oluyor. Sanki bu ses belâ zindanından çıkmak canın çıktıını gösteriyor.) Aıın canı belâ zindanındadır. Can kafesi dediimiz de budur. Canın çıkması aıın madde âleminden ruhlar âlemine doru yol aldıını gösterir. Can çıkınca âık da arzu ettii hakikî sevgilinin yanına gidecektir. Bana derlerdi evvel bir melektir sevdiin hâlâ Görenler ben fakiri gökten inmi bir belâ derler (G-80/5) ( Evvel bana sevdiin bir melektir derlerdi. imdi bu halimi görenler benim fakire inmi bir belâ olduumu söylüyorlar.) Beyitte âık, sevgili ve belâ üçgeni bulunmaktadır. Ön plana çıkan ise aıın çektii belâdır. Sevgili, aıı imtihan eder. Çünkü bunun için yaratılmılardır. Aıın çektii belâ ise ıstıraptır. Bu ıstırap aıın beerî sevgiliye duyduu hasret olduu gibi Bezm-i Elestte verdii sözünün de ikrarıdır. Çünkü âıklar orda belâ ile sözlerini tasdik ettiler. Bu nedenle belâ ile imtihana tutuldular. A.3) Sevgiliye Dair Belâlar: Klasik iirde etkili olan tasavvufî ak anlayıı, akın muhatabı olan sevgilinin tabiî olarak soyut vasıflarıyla anlatılması sonucu ortaya çıkarır. Klasik iirde mutlak, hakikî sevgili Allah tır. ( Aydın Yacıolu, 2010:561). Fuzûlî nin iirlerinde tasavvufî akın terennümünden ekillenen lâhî ak mevcuttur. Bunun yanında airin kimi iirlerinde mecazî akın terennümünden de beerî bir sevgili ortaya çıkar. Bu durumu beerden Hakk a giden yol olarak tasavvur edebiliriz. Bu bölümde Fuzûlî ye sevgiliden hangi belâların nasıl ve ne sebeple geldiini, Fuzûlî nin bu belâlarlar karısındaki vasf-ı hâli, beyitler eliinde tesbit edilmeye çalıılacaktır. Ham açıldıkça zülfünden belâ vü mihnetim artar Bi-hamdi-llâh ki ömrüm uzanır cem'iyyetim artar (G.71/1) (Zülfün açıldıkça benim belâ ve mihnetim artar. Allah a ükürler olsun ki ömrüm uzar, cem iyyetim artar.) Zülf, tasavvufta kesret anlamına gelmektedir. air burada tasavvufî bir benzetme yaparak, kesretten vahdete erimek istemektedir. Zülf açıldıkça, vahdete yaklaıyor. Aynı zamanda yine zülf açıldıkça belâları da artıyor airin. Bunun için de Allah a ükrediyor. Çünkü akı arttıkça belâ ve mihneti de artacaından air daha çok âık olmaktadır. Sirik-rîz gül-endamlar hevâsıyle ikeste-hâl siyeh zülfler belâsiyle (MÜS.4/1) ( Gözyaları o gül-endamların hevesiyle akıtılır; hâlden düme ise siyah zülflerin belâsıyla olur.)

- 77 - Burada da sevgilinin siyah saçlarının aıın hâlini yitirmesine neden olan belâ olduunu anlıyoruz. Saç, kesrettir. Masivaya balılık demektir. Siyah saçı ise aıı hapseden bir belâ karanlıı anlamında yorumlayabiliriz. Aıın hâlsiz olmasının sebebi budur. Rite-i tûl-i emel dâm-i belâdır n eyleyim Üzmek olmaz ol ser-i zülf-i perîandan tama (G.143/5) ( Uzun ve hırslı arzular beslemek insan için bir belâ tuzaıdır. Ama o perian saçtan ayrılıp onu üzmek olmaz.) Saç âık için kesrettir. Saçın uzun olması aıı dünyaya ait arzularının artmasına neden olur. Bu da âık için bir belâ tuzaıdır. Bu nedenle air bir türlü masivadan uzaklaamamaktadır. Fâri etti mihrin özge meh-likâlardan beni Hırz imi akın senin saklar belâlardan beni (G.292/1) ( Senin akın beni baka ay yüzlülerden men etti. Senin akın beni belâlardan saklayan bir muska imi.) Fuzûlî gibi bir Hakk aıı olan air, beyitinde Allah sevgisinin, akının hakikî ak olduunu ve insanı mecazî güzellerin belâsından koruyan bir muska olduunu söylemektedir. Belâ olan sevgilinin güzelliidir. Her sehî-kad cilvesi bir seyl-i tûfan-ı belâ Her hilâl-ebrû kaı bir ser-hat-i mek-i cünun (G.232/5) ( Her servi boylunun cilveli görünüü bir belâ tufanı selidir. Her hilal kalının kaı, delilik sahifesinin baındaki yazıdır.) O düzgün boylunun görünüünü bir belâ tufanının seline benzeten Fuzûlî, akla gelen ilk anlamda mecazî bir güzelin görünüünden söz etmektedir. Fuzûlî ye göre o güzelin salınarak ortaya çıkması belâ tufanından meydana gelen takın bir sel gibidir. Beyitin tasavvufî anlam boyutu da vardır. Seyl, tasavvufta aıın kalbinin cokun bir ekilde artması demektir. Bu seyl, ak belâsının selidir. ( Dilçin, 1991: 19). Sevgilinin salınarak ortaya çıkması aıın heyecanlandırır ve kalbinin bir tufan gibi artmasına neden olur. Fuzûlî ye göre bu bir belâ tufanıdır. Kaın belâsına dütüm felek gâmın çekerek Bu güçlü yayı çeker oldum ol kebade ile (G.248/4) ( Felek gamını çekerek kaın belâsına dütüm. O güçlü yayı talim yaparak çeker oldum.) Ka, sevgilinin ikinci derece güzellik unsurudur. Fitne hususunda göz ile aynı gibidir. Kaın en büyük özellii ise eri oluudur. Asla dosdoru olmaz. ( Pala, 2006: 120). Felek, Divan edebiyatında daha çok ikâyet ettikleri husustur. Bir Divan airi yoktur ki felekten ikâyet etmesin. Felein gamını çekmek, hakikî ak yolunda Hakk a vasıl olmak için verilen bir belâdır. Âık ise bu felek gibi eri ve zor olan belâ yayını çekerken zorlanmaktadır. Bunun için talim yaparak bu zorlukla mücadele eder. Fakat âık daima sevgilinin kaına yönelir. Çünkü âık için ka; secde-gâh, kıble, mihrabdır.