İçindekiler 2 3 5 6 8 9 11 13 14 16



Benzer belgeler
Yapı Denetim Şirketlerinde Çalışan Proje Denetçilerine Yönelik Meslekiçi Eğitim Kursu Programı

TMMOB Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği 41. DÖNEMDE RESİMLERLE TMMOB

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

EK-2: İnşaat Mühendisliği Öğrenci Anketi

TMMOB ELEKTRİK MÜHENDİSLERİ ODASI DİYARBAKIR ŞUBESİ 17. DÖNEM ÇALIŞMA RAPORU PANEL, ÇALIŞTAY, FORUM, SEMPOZYUM, KURULTAY, KONFERANS, KONGRE

ULUDAĞ ÜNİVERSİTESİ KADIN ARAŞTIRMALARI VE UYGULAMA MERKEZİ YÖNETMELİĞİ. BİRİNCİ BÖLÜM Amaç, Kapsam, Dayanak ve Tanımlar

bölüm 13 öğrenci üye çalışmaları

STRATEJİK AMAÇLAR-HEDEFLER-PERFORMANS GÖSTERGELERİ

Necla Akgökçe den bilgi aldık. - İlk olarak ülkede kadınların iş gücüne katılım ve istihdam konusuyla başlayalım isterseniz

Bu prosedürün amacı, bölüm içinde yürütülen eğitim ve öğretim faaliyetlerinin gerçekleştirilmesinde sorumluluk ve esasları belirlemektir.

GİRESUN ÜNİVERSİTE-KENT İŞBİRLİĞİ PLATFORMU YÖNERGESİ (GÜKİP) BİRİNCİ BÖLÜM Amaç, Kapsam, Dayanak Ve Tanımlar


Öğrenmek İstiyorum Kampanyası

Yükseköğretim Kurumlarımızın Mühendislik Fakültelerinin Kıymetli Dekanları ve Çok Değerli Hocalarım..

Sn. M. Cüneyd DÜZYOL, Kalkınma Bakanlığı Müsteşarı Açılış Konuşması, 13 Mayıs 2015

Enerji Verimliliği Forum ve Fuarına Enervis Çıkartma Yaptı

OCAK 2012 FAALİYET RAPORU. Prof.Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili

Öğrenci Üyelik Koşulları, Üyelik Belgesi Verilmesi, Üyeliğin Sürdürülmesi, Üyelik Hak ve Sorumlulukları Öğrenci Üyelik koşulları

Maliye Bakanı Sayın Mehmet Şimşek in Konuşma Metni

ACR Group. NEDEN? neden?

YEREL YÖNETİMLER PERFORMANS ARAŞTIRMASI -BÜYÜKŞEHİRLER-

TMMOB ELEKTRİK MÜHENDİSLERİ ODASI ANTALYA ŞUBESİ BÖLÜM 7 EMO GENÇ ÇALIŞMALARI. - EMO Genç Etkinliklerimiz

ÜNİVERSİTE SANAYİ İŞBİRLİĞİNİN GELİŞTİRİLMESİ ve İYİ UYGULAMA ÖRNEKLERİ SEMİNERİ

Ücretsiz bir hizmet. Yemek masrafınız ayırdığınız bütçe kadar olsun.

ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ. EĞİTİM VE GENEL AMAÇLI KURUL VE KOMİSYONLARIN KURULUŞ VE ÇALIŞMA ESASLARI YÖNERGESİ Amaç

ULUSLARARASI İŞÇİ DAYANIŞMASI DERNEĞİ. Meslek Liseliler Ne Yaşıyor? Ne İstiyor? Boyun Eğme. Mücadele Et!

TMMOB ELEKTRİK MÜHENDİSLERİ ODASI DİYARBAKIR ŞUBESİ 16. DÖNEM ÇALIŞMA RAPORU TEMSİLCİLİKLERİMİZDEN

Erbil Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Dara Celil Hayat ile Türkiye-Kürdistan Ekonomik ilişkileri. 02 Temmuz 2014

1990 dan beri gazbeton sektörümüzün dayanıșması ve gelișimi için iș bașındayız.

ÇORLU MESLEK YÜKSEKOKULU GELENEKSEL EL SANATLARI PROGRAMI FAALİYET RAPORU

Yeni Göç Yasas Tecrübeleri

Standart Eurobarometer 76. AVRUPA BİRLİĞİ NDE KAMUOYU Sonbahar 2011 ULUSAL RAPOR TÜRKİYE

TMMOB JEOFİZİK MÜHENDİSLERİ ODASI ÖĞRENCİ KOMİSYONU ve ÖĞRENCİ KONSEYİ YÖNETMELİĞİ

EK 8: AKADEMİK PERSONEL MEMNUNİYET ANKETİ

YENİ BÜYÜKŞEHİR BELEDİYELERİ KURULMASINA İLİŞKİN YASA HAZIRLIKLARI

TOBB, SELİMİYE Yİ KORUYUP YAŞATMAK İÇİN VAKIF KURDU

KARADENİZ TEKNİK ÜNİVERSİTESİ KARİYER MERKEZİ YÖNERGESİ BİRİNCİ BÖLÜM. Amaç, Kapsam, Dayanak ve Tanımlar

TEKSTİL MÜHENDİSLERİ ODASI /

ANKARA SOSYAL BİLİMLER ÜNİVERSİTESİ BOLOGNA EŞGÜDÜM KOMİSYONU YÖNERGESİ. BİRİNCİ BÖLÜM Amaç, Kapsam, Dayanak ve Tanımlar

DÜZCE ÜNİVERSİTESİ ENGELLİ ÖĞRENCİ BİRİMİ YÖNERGESİ. BİRİNCİ BÖLÜM Amaç, Kapsam, Dayanak ve Tanımlar

T.C. ONDOKUZ MAYIS ÜNİVERSİTESİ KARİYER MERKEZİ YÖNERGESİ. BİRİNCİ BÖLÜM Amaç, Kapsam, Dayanak ve Tanımlar

%30 u İngilizcedir. MÜDEK 2/27

İktidarıyla, muhalefetiyle bütün Belediye Meclis Üyesi arkadaşlarımın da aynı bilinçle görev yaptığına inanıyorum.

19 EYLÜL MÜHENDİS, MİMAR, ŞEHİR PLANCILAR DAYANIŞMA GÜNÜ

DANIŞMA KURULU emo izmir şubesi 30. dönem çalışma raporu 101

ÖĞRENCİLER AB'Yİ ÖĞRENİYOR PROJESİ 14 Nisan 2015 Kocaeli Tanıtım Konferansı BASIN DUYURUSU

2016 KONYA İKİ DOĞU İKİ BATI ULUSLARARASI ÖĞRENCİLER AKADEMİSİ BAŞVURU KLAVUZU

LÜTFEN KAYNAK GÖSTEREREK KULLANINIZ 2013

SAĞLIKLI ŞEHİR HAREKETİ KADIN ÇALIŞMALARI Kasım Eylül 2011

20. Dönem Çalışma Raporu İçindekiler Dönem Çalışma Programı Çalışma Döneminde Örgütsel Durum ve İşleyiş...

E-BÜLTEN Sayı 35 Temmuz ağustos 2017

Başlamadan, önce KMO Yönetim Kurulu ve şahsım adına sizleri sevgi ve saygı ile selamlarım.

MESLEKİ, DEMOKRATİK KİTLE ÖRGÜTLERİMİZ İNŞAAT MÜHENDİSLERİ ODASI İMO. nedir? ne yapar?


34.MÜHENDİSLİK DEKANLARI KONSEYİ

Türkiye'de "Decentralization" Süreci

Stratejik Plan

YÖNETMELİK. İstanbul Arel Üniversitesinden: İSTANBUL AREL ÜNİVERSİTESİ KARİYER PLANLAMA UYGULAMA VE ARAŞTIRMA MERKEZİ YÖNETMELİĞİ BİRİNCİ BÖLÜM

19. Akademik Bilişim Konferansı

Kıbrıs'ta öğrenci olmak

1995 TEN BUGÜNE STRATEJİK ORTAĞINIZ

ÇAĞDAŞ EĞİTİM KOOPERATİFİ ÖZEL 3 MART İLKÖĞRETİM OKULU

18. Akademik Bilişim Konferansı

GELECEGIN MUCITLERI ROBOT YAPMAYI ÖGRENIYOR

Sivil Toplum Geliştirme Merkezi KATILIMCI DEMOKRASİDE YEREL YÖNETİM-STK İŞBİRLİĞİ 1. TOPLANTI

Resmi Gazete Tarihi: Resmi Gazete Sayısı: 26453

KALİTE YOLCULUĞU. Prof.Dr. Muzaffer ELMAS Sakarya Üniversitesi Rektörü. EFQM KAZANANLAR KONFERANSI (WINCO) 19 Şubat 2014, İstanbul

Kadın Dostu Kentler Projesi. Proje Hedefleri. Genel Hedef: Amaçlar:

SPoD, Ruh Sağlığı Çalıştayının 5 incisini Düzenledi

TMMOB ELEKTRİK MÜHENDİSLERİ ODASI DİYARBAKIR ŞUBESİ 17. DÖNEM ÇALIŞMA RAPORU TEMSİLCİLİKLERİMİZDEN

İşçi Sağlığı ve İş Güvenliğinde Emeğin Örgütlenmesi

BARTIN ORMAN FAKÜLTESİ

TMMOB İNŞAAT MÜHENDİSLERİ ODASI 46. DÖNEM YÖNETİM KURULU 19 NOLU TOPLANTI KARARLARI

"Erciyes Üniversitesi'nin farkı akademik kadrosu"

GİRNE AMERİKAN ÜNİVERSİTESİ ÖĞRENCİ KONSEYİ YÖNETMELİĞİ

Altın Ayarlı İslâmi Finans

Uygulanacak ekonomik politikalar, istihdam ve üretime öncelik tanımalı, politikaların temelini insan oluşturmalıdır.

ÖĞRENCİLERİMİZİN DİKKATİNE:

MALTEPE ÜNİVERSİTESİ ENGELLİ ÖĞRENCİ BİRİMİ YÖNERGESİ BİRİNCİ BÖLÜM GENEL HÜKÜMLER

T.C. AVRUPA BİRLİĞİ BAKANLIĞI Avrupa Birliği Eğitim ve Gençlik Programları Merkezi Başkanlığı

Bayraktar Kayıtdışı yüzde 53 ten yüzde 33 e düştü bu bir rekordur

BİNGÖL ÜNİVERSİTESİ ÖĞRENCİ KONSEYİ FAALİYET RAPORU

Türkiye nin geleceğini 25 milyonluk kitle belirleyecek

SPONSORLUK DOSYASI 14 Ocak 2016 / Sabancı Center

Üniversite ve Sanayi İkili İşbirliği Projesi

İSTİHDAM İZLEME BÜLTENİ

OKUL MÜDÜRÜMÜZLE RÖPORTAJ

MESLEK VE UZMANLIK ALANLARIMIZLA İLGİLİ ULUSAL ÖLÇEKLİ KONGRE, KURULTAY, SEMPOZYUM VE ÇALIŞTAYLAR

TÜSİAD YÖNETİM KURULU BAŞKANI HALUK DİNÇER İN KADIN-ERKEK EŞİTLİĞİ HAKKINDA HER ŞEY KISA FİLM YARIŞMASI ÖDÜL TÖRENİ KONUŞMASI

TÜRKİYE DEPREM VAKFI TANITIM & DEPREM ZİRVESİ SPONSORLUK DOSYASI

YÖNETMELİK. Maltepe Üniversitesinden: MALTEPE ÜNİVERSİTESİ ÇEVRE VE ENERJİ TEKNOLOJİLERİ UYGULAMA VE ARAŞTIRMA MERKEZİ YÖNETMELİĞİ BİRİNCİ BÖLÜM

Türkiye, Avrupa nın en girişimci ülkesi

YÖNETMELİK KAYSERİ ÜNİVERSİTESİ KARİYER PLANLAMA UYGULAMA VE ARAŞTIRMA MERKEZİ YÖNETMELİĞİ BİRİNCİ BÖLÜM. Amaç, Kapsam, Dayanak ve Tanımlar

PÜF NOKTALARI: SINIF İÇİNDE ÖĞRENCİLERİN KATILIM HAKKININ GERÇEKLEŞMESİNİ SAĞLAMAK

Tahir BÜYÜKHELVACIGİL Yönetim Kurulu Başkanı

AĞUSTOS 2015 TÜRKİYE GÜNDEMİ VESEÇMEN EĞİLİMİ ARAŞTIRMASI SONUÇ RAPORU 25 AĞUSTOS 2015

Üniversiteler İş Sağlığı ve Güvenliği Platformu İzmir KOÇ ÜNİVERSİTESİ

Yardımcılarını, Kurulunu, Yönetim Kurulunu, Komisyonunu, Komisyonu Başkanını,

İSTİHDAM İZLEME BÜLTENİ

T.C. FATİH SULTAN MEHMET VAKIFÜNİVERSİTESİ ENGELSİZ EĞİTİM BİRİMİ YÖNERGESİ BİRİNCİ BÖLÜM

Transkript:

İçindekiler 2 3 5 6 8 9 11 13 14 16 Başyazı Avşar Çelik Önsöz Yerine Öğrenci Konseyi İMO Şubeleri Daha Güçlü Bir Orçun İlhan Öğrenciyim abi.. Avşar Çelik 08 li olmak Sabri İnce İş Güvenliği ve Sağlığı Fatih Yazar Eylül Fırtınası Barış Çetinkaya Katılaşan Rejim, Buharlaşan Haklar Hüseyin Onur Gümüş Yüksek Öğretimde Hedef Ne? Sabri İnce Nükleer Çağın Tehdidi Metin Görgeç MÜDEK Selcan Sovukluk Ölüler Altın Takmaz Orçun İlhan Palavralar Özgür Onur Polat Kraldan Çok Kralcı Avşar Çelik Turnike Sistemi Uğur Uğural Yahya Kaya Kentsel Dönüşüm Gerçeği İrem Yüksekol Öğrenci Meclisi Konuşmaları Avşar Çelik Erkay Kılıç Orçun İlhan Kurultay Duyurusu 18 20 22 23 24 26 27 28 29 32 özel sayısı TMMOB İnşaat Mühendisleri Odası Adına Sahibi H. Serdar HARP Yazı İşleri Müdürü Zeki ERGİNBAY Zeki ERGİNBAY (1976-1977) Levent DARI Yönetim Yeri: TMMOB İnşaat Mühendisleri Odası Necatibey Cad. No: 57 06440 Kızılay / Ankara Tel: 0.312.294 30 00 Faks: 0.312.294 30 88 E-Posta: imo@imo.org.tr Web: www.imo.org.tr Ekim 2008, özel sayısı, yerel süreli yayın. ISSN: 1307-2412 Baskı: Mattek Matbaacılık Basın, Yayın Tanıtım Tic.San.Ltd.Şti. GMK Bulvarı No: 83/23 Maltepe-Ankara / 312.229 15 02 Baskı Tarihi: 15 Ekim 2008 / 8.000 adet basılmıştır. Üyelerine parasız dağıtılır. 1

Başyazı İnşaat mühendisi olmak için yola çıktık. Çoğumuz evimizden ailemizden ayrı; izbe yurt odalarında, öğrenci evi köşelerinde, bol sigara dumanlı kantinlerde, soruşturmalı ve uzaklaştırmalı okullarda, olmayan statik laboratuarlarında, belimizi kıran o kahverengi sıralarda inşaat mühendisi olabilmek için emek ve mücadele veriyoruz. Verdiğimiz bu emeğin ve mücadelenin bir anlamı var, insanlığa ve geleceğe miras bırakmak istediğimiz bütün bir uygarlığın yaşam alanlarını, enerji kaynaklarını, yollarını ve köprülerini yaratmak gibi kutsal bir anlamı. Bu ağır ve onurlu görevi yerine getirebilmek için, emeğimizi, düşüncelerimizi ve hayallerimizi bir yapıya dönüştürmek için bütün çabamız. Hayal ettiğimiz dünya sadece binalardan ve yapılardan ibaret değil elbet, biz aynı zamanda daha adil, daha özgür, daha eşit bir dünya istiyoruz. Geleceğin daha mutlu ve yaşanabilir olması için bütün mücadelemiz. Başka bir dünyanın mümkün olduğunu söylüyoruz. Bunu söylerken sesimizi boğmaya çalışanlara karşı bir arada durabilmek, hatta sesimizi daha da yükseltebilmek, haktan, emekten ve adaletten yana bütün sözlerimizi kararlı ve inançlı bir biçimde dile getirebilmek için bir arada olmaya her şeyden çok ihtiyacımız var. Hakkımız olanı alabilmek, ekmeğimizi büyütmek, ülke ve dünya kaynaklarının sadece ayrıcalıklı bir sınıfın değil, bütün insanlığın hizmetine sunulması için bu beraberliğin artık bir tercihten çok zorunluluk olduğunun farkındayız. Örgütsüz bir yalnızlığa ve umutsuzluğa gömülmek yerine, mücadeleyi örgütlü bir alana taşımak adına bütün inşaat mühendisliği öğrencilerini ya üye olmaya davet ediyoruz. Mesleğimizi en iyi şekilde öğrenebilmek, kendimizi topluma en faydalı olabilecek şekilde yetiştirebilmek ve düzenin bize dayattığı bu eşitsiz eğitim sistemine, ücretli kölelik düzenine, işsizliğe karşı taleplerimizi dile getirebilmek için gelin yu beraber büyütelim, daha umutlu ve daha mutlu bir geleceği hep beraber inşa edelim. Avşar Çelik İMO Öğrenci Konseyi Başkanı 2

Önsöz Yerine Öğrenci Konseyi İnşaat Mühendisleri Odası, 6235 (7303) sayılı yasalarla kurulmuş olan kamu kurumu niteliğinde bir meslek örgütüdür. İnşaat Mühendisleri Odası, mesleki, ekonomik, sosyal ve kültürel alanlarda ülkemizdeki inşaat mühendislerini temsil etmek, onların hak ve çıkarlarını halkımızın çıkarları temelinde korumak ve geliştirmek, mesleki, sosyal ve kültürel gelişmelerini sağlamak ve mesleki birikimlerini toplum yararına kullanmalarının zeminini yaratmak amacındadır. Bu amaçla mesleki alanlarıyla ilgili gelişmelerin leri ve politikaların sosyal, siyasal, ekonomik ve kültürel boyutlarını derinlemesine kavramak, yorumlamak ak ve toplumu bilgilendirmek; bu politikaların toplum yararına düzenlenmesi için öneriler geliştirmek ve bunların yaşama geçirilmesi için mücadele etmek kararlılığındadır. rlıl ığındadır. İnşaat Mühendisleri eri Odası, ülkemizdeki ki üniversitelerin e erin inşaat mühendisliği bölümlerinde öğrenim görmekte olan öğrencilerin; in; akademik, adem sosyal ve kültürel ürel sorunlarına rına demokratik ve bilimsel üniversite ekseninde çözüm üretmek için, bu süreçte Meslek Odalarını tanımalarını n ve Oda faaliyetleri içinde yer almalarını sağlamak için 27 Nisan 2007 tarihinde İMO Öğrenci Üye Yönetmeliğini ni uygulamaya almıştır. Böylelikle İnşaat Mühendisleri Odası üniversitelerde eler e oluşturulacak u ulacak ak öğrenci örgütlenmesi ve mühen- dislik eğitimi sorunlarının rını n çözümü için ilk adımı atmış bulunmaktadır. Neden Örgütlenmeliyiz? li Türkiye nin 44 farklı üniversitesinin inşaat mühendisliği bölümlerinde eğitim almaktayız. Belki farklı yerlerden geldik, farklı görüşlerimiz var ama hepimizin ortak bir noktası var: Hepimiz yaşamak için, geleceğimizi kurtarmak için mesleğimizi öğrenmeye çalışıyoruz. Çok az bir azınlığın sahip olduğu imkânlarla eğitim alıyoruz. Dertlerimiz aynı sorunlarımız ortak. Hepimiz eşit parasız-demokratik emok ratik bir eğitim almak istiyoruz. Laboratuarı olmayan, hocası olmayan üniversitelerde eğitim i almak istemiyoruz. Stajlarımızı sigortalı, ücretli yapmak istiyoruz. Çünkü arkadaşlarımız stajlarında kaza geçirdikle- rinde firmalar ihmalleri kader olarak algılatmaya çalışıyorlar. a Hepimiz iş garantisi istiyoruz. Sağlıklı koşullarda çalışmaka istiyoruz. Çalışma sürelerinin kıslamasını sı istiyoruz. İnsanca yaşayabileceğimiz iz bir ücret istiyoruz. Çünkü biliyoruz ki bugün binlerce mühendis yok- sulluk sınırının altında ücret alıyor. 3

Örgütlenmek, Ortak Çıkarlar Temelinde, Ortak Hedefler İçin Birleşmek Demektir. Yüzlerce, Binlerce Öğrenci Yenilmez Bir Güçtür. Eğitim sistemimiz ile ilgili söz sahibi olmak istiyoruz. Eğitim müfredatlarının tekleştirilmesini, tekrar düzenlenmesini istiyoruz. Hafta sonları sınav istemiyoruz. Çünkü biz sürekli üretim içinde olan bir makine değil insanız ve kendimize, ailemize daha fazla zaman ayırabilmek, okumak, gezmek, eğlenmek de istiyoruz. Peki, hakkımızı neden alamıyoruz? Çünkü örgütlü değiliz. ÖRGÜTLENMEK, ortak çıkarlar temelinde, ortak hedefler için birleşmek demektir. Yüzlerce, binlerce öğrenci YENİLMEZ BİR GÜÇTÜR. Nedir? TMMOB ye bağlı İnşaat Mühendisleri Odası nın (İMO), İnşaat mühendisliği öğrencilerinin sorunlarının inşaat mühendisliği mesleğinin yaşamakta olduğu sorunlarından bağımsız olmadığı bilinciyle oluşturduğu öğrenci örgütlenmesidir. öğrencilerin; akademik, sosyal ve kültürel sorunlarına demokratik ve bilimsel üniversite ekseninde çözüm üretmeye çalışır, bu süreçte Meslek Odalarını tanımalarını ve Oda faaliyetleri içinde yer almalarını sağlamaya çalışır. Kısacası öğrencilerin birliğini etkin bir güce dönüştüren bir mekanizmadır. nun Yapısı ve İşleyişi Nasıldır? nun işleyişi ve organları 27 Nisan 2007 yılında yayınlanan İMO Öğrenci Üye Yönetmeliğine göre düzenlenir. İMO Öğrenci Konseyi Şube Öğrenci Kurulu Üniversite Temsilcisi Sınıf Temsilcisi Sınıf Temsilcisi Sınıf Temsilcisi Sınıf Temsilcisi da üniversite-sınıf temsilcileri seçimi her akademik yılın ilk ayında İMO Şubelerinde gerçekleştirilir. Öğrenci Konseyi seçimleri, sınıf ve üniversite temsilcilerinin oluşturduğu Öğrenci Meclisi nde yapılır. çalışmaları Merkezde; Oda merkezi ile koordineli olarak Öğrenci Konseyi ile Şubede ve üniversitelerde; şubeler ile koordineli olarak Şube Öğrenci Kurulu, Üniversite ve Sınıf Temsilciliği ile yürütülür. Neden ya üye olmalıyız? Üniversite Eğitiminin eşit parasız demokratik olmasını istiyorsan ya üye olmalısın. Altyapısı yeterli, parasız üniversitelerde eğitim almak istiyorsan, stajlarını sigortalı ve ücretli yapmak istiyorsan, bölümde üniversitede söz sahibi olmak istiyorsan ya üye olmalısın. Mezun olduğunda iş garantisi istiyorsan, köle gibi çalışmak istemiyorsan, mesleki anlamda kendini geliştirmek istiyorsan ya üye olmalısın. 4

ya üye olursan, yayınlarda %10 un, etkinliklerde %40 ın altında olmamak üzere Oda nın etkinliklerinden indirimli faydalanabilirsin. ya üye olursan Oda nın staj yeri olanaklarından yararlanabilirsin. ya üye olursan Oda nın ücretsiz dağıtılan yayınlardan yararlanabilirsin. ya üye olursan Oda ve Şube nin komisyonlarına katılabilirsin. Gücümüz örgütlülüğümüzdür ilkesiyle hareket eden İnşaat Mühendisleri Odası, Örgütlülüğüne, ülkesine ve geleceğine sahip çıkan inşaat mühendisliği öğrencilerini davet etmekte ve yönetmelikte tariflenen İMO-Genç örgütlülüğü birimlerinde görev almaya çağırmaktadır. İMO Şubeleri Adana Şube: Reşatbey Mah. 8. Sok. No:9 Adana Tel: 0.322.459 84 00 - Faks: 458 90 12 www.imoadana.org.tr - imoadana@e-kolay.net Ankara Şube: Necatibey Cad. No:57 Kat:4-5 Kızılay / Ankara Tel: 0.312.294 30 66 Faks: 294 30 77 www.imoankara.org.tr - imoankara@imoankara.org.tr Antalya Şube: Meltem Mah. 3808 Sok. No:18 Antalya Tel: 0.242.237 57 27 - Faks: 237 57 31 www.imoantalya.org.tr - info@imoantalya.org.tr Aydın Şube: Kurtuluş Mah. Adnan Menderes Blv. 2019. Sok. No:6/1 Aydın Tel: 0.256.212 11 40 - Faks: 212 11 40 www.imoaydin.org.tr - imoaydin@ttnet.net.tr Balıkesir Şube: Eski Kuyumcular Mah. Çağrı Sok. Lale Apt. No:2 Balıkesir Tel:0.266.244 15 65 Faks:245 56 80 www.imobalikesir.org.tr-imobalikesir@imobalikesir.org.tr Bursa Şube: F. Çakmak C. Değirmen S. G. Gündoğdu İşm. B Blk No:9 Bursa Tel: 0.224.225 59 00 - Faks: 224 62 28 www.imobursa.org.tr - imobursa@imobursa.org.tr Çanakkale Şube: Cevat Paşa M. İnönü Cad. Bakırlar Apt. No:3/1 Çanakkale Tel: 0.286.212 06 26 - Faks: 213 23 75 Denizli Şube: Uçancıbaşı Mah. 561. Sok. No.4 K:2 Denizli Tel: 0.258.261 47 86-Faks: 263 71 27 www.geocities.com/imodenizli-imodenizli@turk.net Diyarbakır Şube: Ali Emir 5. Sok. Yılmaz 2000 Apt. Kat:1 No:5-8 Diyarbakır Tel: 0.412.223 97 82-Faks: 223 96 43 www.imodiyarbakir.org.tr-info@imodiyarbakir.org.tr Erzurum Şube: A. Mumcu Cad. Devlet Tiyatrosu Üstü Kat.4 No:22 Erzurum Tel:0.442.233 47 03 - Faks: 234 80 90 - www.imoerzurum.org.tr Eskişehir Şube: Büyükdere Mah. Bayraktepe Sok. No:22 Eskişehir Tel: 0.222.229 28 00 - Faks: 229 28 01 www.imoeskisehir.org.tr - info@imoeskisehir.org.tr Gaziantep Şube: Emek Mah. Cemil Cahit Güzelbey Cad. No:38 Şehitkamil Tel: 0.342.322 95 70-Faks:322 95 72 www.imogaziantep.org.tr - imo@imogaziantep.org.tr Hatay Şube: Şehit Osman Durmaz Cad. Feza Civelek İşhanı K:1 Hatay Tel: 0.326.225 11 88 - Faks: 225 30 10 - www.imohatay.org.tr Mersin Şube: Silifke Cad. Plaj Yolu Durağı Olimpiyat Apt. No:460/1 Mersin Tel: 0.324.325 77 88 - Faks: 326 12 40 - www.imoicel.org.tr İstanbul Şube: Halaskargazi Cad. No:35/1 Harbiye / İstanbul Tel: 0.212.219 99 62-63-Faks: 232 09 12 www.imoistanbul.org.tr-imo@imoistanbul.org.tr İzmir Şube: Tepekule İş Merkezi Anadolu Cad. No:40/1 Bayraklı / İzmir Tel: 0.232.462 56 55 - Faks: 462 11 67 - www.imoizmir.org.tr Kocaeli Şube: Ömerağa Mah. Naci Girginsoy Sok. No:15 K:2 Kocaeli Tel: 0.262.322 80 74 - Faks : 323 62 97 Konya Şube: Ferhuniye Mah. Sultanşah Cad.No:9 Selçuklu / Konya Tel: 0.332.352 00 91 - Faks: 352 00 91 - www.imokonya.org.tr Manisa Şube: Akgün Mah. Uçar Sok. No: 13 Manisa Tel: 0.236.231 41 11 - Faks: 235 11 91 - imoimo@ttnet.net.tr Muğla Şube: Orhaniye Mah. İsmet Çatak Cad. Eren Sitesi 1. Blok No:37 Muğla Tel: 0.252.212 49 64 - Faks : 212 95 03 Sakarya Şube: Cumhuriyet Mah. Çark Cad. Burak Sok. No: 18/A Adapazarı / Sakarya Tel: 0.264.282 13 48 - Faks: 274 56 25 - imosakarya@ttnet.net.tr Samsun Şube: Bahçelievler Mah. Mevlana Cad. No:5 Samsun Tel: 0.362.230 39 49-Faks: 230 63 64 www.imosamsun.org.tr-imosamsun@imosamsun.org.tr Tekirdağ Şube: Hükümet Cad. Belediye İşm. K:6 No:602 Tekirdağ Tel: 0.282.260 12 28 - Faks: 260 12 28 Trabzon Şube: Cumhuriyet Mah. N.Cemal Sok. No:13 Trabzon Tel-Faks: 0.462.321 59 38 Uşak Şube: Ünalan Mah. Müjde Sokak No:22/ 1 Uşak Tel: 0.276.223 60 15-223 19 37 Van Şube: Tepebaşı Mah. Akay İş Mrk. Kat:4 No:20-22 Van Tel: 0.432.215 99 85 5

Daha Güçlü Bir Orçun İlhan Öğrenci Konseyi Üyesi Balıkesir Üniversitesi Yeni bir öğretim yılı daha başlıyor. Bu dönemin diğerlerinden farkı, nun daha örgütlü, daha derli toplu ve ne yapacağını bilen bir şekilde yol almasıdır. Bu dönemde örgütlülüğümüzü güçlendirmek, çoğaltmak için çalışacağız, kafa yoracağız. Örgütlülüğümüzü ve başlangıç noktamızı oluşturan mesleğimizden yola çıkarak dünyayı anlamanın olanaklarını arayacağız. Önemli olan herkesin yazarak fikirlerini söylediği, kendini geliştirdiği ve böylece sahip çıktığı bir dergi yaratmaktır. nasıl kavranmalı;, mühendislik fakültelerinde boy veren, mühendislik eğitimi dışında hayatın her alanında da dallanan, beslendiği kaynağı genişletmenin yollarını arayan ve verdiği meyveleri toplumun sayan bir fidandır. Yaşamlarının ortak paydası inşaat mühendisliği olan öğrencilerin diktiği bir fidandır. Toplumlar böyle birimlere bölünmüştür ve bu birimlerin ortak amacı hayatı yeniden yeşertmek, birleştirmektir. İnşaat Mühendisleri Odası nın Mühendislik Fakültelerinde ki öğrenci örgütlülüğü, mesleki odamızı tanımak ve bizim ona katabileceklerimiz kadar örgütümüzün güçleneceğini anlamak için bir alandır. Koyduğumuz görevler nelerin sonuçlarıdır; Birkaç başlık altında nun yüklendiği görevleri sıralayabiliriz. Yapmak istediklerimiz, taşıdığımız kaygılar, hassasiyetler, olması gerekenler ve iyi olanı düşünmenin sonuçlarıdır. Önümüzde ki seçeneklerin mutlak olmadığını anlamanın, değişebileceğine inanmanın yüklediği tarihsel görevlerdir. Aldığımız mühendislik eğitimini değerlendirmek, eksiklerini tartışmak, çözüm yollarını aramak ve bir bütün olarak üniversiteyi ele almak. Günümüzde yaratılan insani değerlere karşı alternatif ve insana yaraşır değerler yaratmak, yaşama geçirmek. Örgütlülük bilincini almak. Eğitimimiz ve mesleğimizle ilgili haklarımızı, ülke sorunlarından ayırmadan tek bir ağızdan savunmak. Sosyal alanları değerlendirmek, yenilerini yaratmak, birlikte iş yapıp paylaşımı ve kolektif yaşamı örmek. Mesleğimizle ilgili bir takım etkinlikler yapıp(teknik gezi, seminer, kurs, proje vs), elimizdeki olanaklarla kendimizi geliştirmek. Bir araç olarak yayın ve kullanılması; Koyduğumuz hedeflere gitmenin yolu örgütlülüğümüzü nitel ve nicel olarak çoğaltmaktan geçiyor. 6

Bunun araçlarından rınd an bir tanesi elbette ki yayınımızdır. çalışmasının asının en önemli ayağını turacak yayınımız, doğru kullanıldığı lanı ldığı zaman (ileride göreceğiz) ancak görevlerini yerine getirecektir. ecektir. Yayının kullanımı ve yaşatılması atılması konusunda bir şeyler söylemek gerekiyor. Türkiye genelinde inşaat mühendisliği bölümlerinde e dağıtılacak olan yayınımız ımız sesimizi i i ortaklaştıracaktır. tıra ktır Bütün inşaat mühendisliği öğrencilerini aynı çatı altında toplamanın ve onlara ulaşmanın vazgeçilmez aracı olacaktır. Çıktığı zamanlarda örgütümüzü harekete geçirecek eceke ve canlandıracaktır. Ortak tartışmalarımızda ve fikir alış-verişlerimizde bir platform görevi üstlenecektir. ektir. Yayınımızın devamlı olması için yazı akışının sağlanması gerekiyor. ekiyor Her inşaat mühendisliği öğrencisi bu yayına yazı yazmalı ve sahiplenmelidir. Gönderilecek ecek yazılar mesleğimizle ilgili, etkinliklerimizle ilgili, üniversitelerimizdeki eki ve ülkemizdeki sorunlarla ilgili, i, kendi ilgi alanlarımız ilgili(sanat, edebiyat, ebiy kitap eleştirisi, film eleştirisi, şiir vs) olabilir. Bir kaç kişinin yazdığı yazılarla çıkacak bir dergi istediğimiz bir araç olmayacaktır. Önemli olan herkesin yazarak fikirlerini ini söylediği, kendini geliştirdiği ve böylece sahip çıktığı bir dergi oluş- yaratmaktır. Kurultaya a nasıl bakmalıyız; Kurultay, örgütlülüğünün lüğü en ileri unsurlarının bir araya geldiği bir toplantıdır. tıdır. Kurultay başlığı etrafında tartışmaların arın olduğu, dönem içinde yapılan işlerin değerlendirildiği dirildiği ve önümüze yeni hedefler koyduğumuz bir platformdur. En önemli yanlarından arında biri ise gücümüzü görebileceğimiz bir toplantı olmasıdır. Tartışmalarımızın içeriği ve katılımımız ımımızız bizlerin önünü açacak, acak, ufkumuzu genişletecektir. Bunun yanında yüz yüze gelip bir birimizi tanıyacağımız ve deneyimlerimizi eyimlerimizi aktaracağımız bulunmaz bir fırsat olacaktır. Neden Parasız-Bilimsel-Demokratik i sel-demokratik Eğitim ; Türkiye deki bütün eğitim kurumlarını kapsayan ve yakıcı bir sorun olan bu başlık, nun nun önüne koyduğu en büyük taleplerden bir tanesidir. Anayasal bir hak olan parasız eğitim alma hakkının, uygulamada kaldırıldığı bu dönemde üniversite öğrencileri olarak bu hakka sahip çıkmak bizlerin vazgeçilmez talebi olmalıdır. Aldığımız eğitimin niteliksizliği, bilimsellik llik den uzak oluşu bizleri çaresizlik içinde bırakmaktadır. Teorikle, pratiğin yan yana olmadığı bir eğitim; kitaptan okuyarak araba kullanmayı öğrenmek gibi bir şeydir. Bu talebe sahip çıkmak insanlığın geleceğine sahip çıkmaktır. Üniversitelerde en fazla nüfusa sahip olan ama üniversite de karar alma mekanizmasının dışında olan öğrencilerin demokratik eğitim talebi yakıcıdır. Bizlerin fikirleri önemlidir ve dikkate alınmalıdır. alıdır. Her türden gerici fikre karşı, içinde insan kaygısı taşıyan bizlerin bu taleplere ere sahip çıkması önemlidir. rultayımızda da bu sorunları tartışıp, fikirler üretip pratikte neler yapabileceğimizi ortaya çıkarmalıyız. Ku- Kurultayı nasıl planladık; Kurultayın nasıl ilerleyeceğine dair bir plan hazırladık. Bu plan dâhilinde bütün şubeler kendilerine bir alt başlık seçip kendi çalıştaylarını arını yaparak kurultaya gelecekler. Seçtikleri konu dışında kurultayımızın ana başlığı olan Parasız-Bilimsel-Demokratik-Eğitim emok im konusunu da tartışılmalıdır. Böylece daha verimli bir kurultay geçirmiş olacağız. ağız Şubelerde yapılan çalıştaylar bütün üyelerin katıldığı bir toplantı şeklinde yapılmalı ve orada da tartışmalar yürütülmelidir. Bu tartışmalar sonun da çıkacak sonuçlar bir sunum olarak kurultayda sunulacaktır. Gücümüz örgütlülüğümüzdür; r; Yeni dönemde çalışmalarımızı daha iyi planlamalı ve kurultaya hazırlanmalıyız. Mesleki, sosyal ve kültürel gelişimimizde birlikteliğimizi iyi değerlendirmeliyiz. erle Günümüzde bunun önemi her zamankinden daha fazladır. Unutmamalıyız ki birlikte çok daha güçlüyüz. üyüz. 7

Öğrenciyim abi.. Avşar Çelik Öğrenci Konseyi Başkanı ODTÜ Geleneksel bir durum(du) Türkiye toplumunda öğrenciye kolaylık gösterilmesi. Öğrenciyim abi... diye başlayan mülteci isteklerimiz, pazarlıklarımız olur, belediye otobüslerine indirimli bineriz (Ankara hariç), müzelere ücretsiz gireriz, kütüphanelere bedelsiz üye olabiliriz v.s..bu öğrenciyi koruyan uygulamaların gizli mantığı ; öğrencilerin para kazanamaması ve (genelde) gurbette olmalarıdır. Sistem bir kaç sene sonra tepesine bineceği körpe kölelerine bir süre müsemma göster(di). Evet bu anlatılarım yavaş yavaş tarih olmaya başladı. Öğrenciyim bahanesini artık sallamaz oldu sistem. Bir yandan yıllardır sırtımızdaki harç yükü, okullara ayrılan kısıtlı bütçelerin trajikomik sonuçları, (üniversite eğitimini güdükleştiren ve bilim den uzaklaştıran olanaksızlıklar, yetersizlikler) burs ve kredi sistemlerinin çarpıklığı ve tıkanıklığı ve bunların tuzu biberi YÖK (seni unutur muyum hiç 12 Eylül ün güzeli!). Bütün bu saydıklarım bizleri iyice bunaltmaya başladı. Toplum ve dünya gerçekliğinden ayrı değil tabiî ki bizim dünyamız, kapitalizmin ve onun getirdiği yozlaşmanın etkisi altında değişen ve dönüşen toplumda tıpkı devleti gibi öğrenciye sırtını dönmüş ve bu kitleyi en çok yolunacak kaz gibi görmekte. Kirası x lira olan bir ev öğrenci için 3x olurken, öğrencilerin yoğunlaştığı bölgelerde öğrenciye ucuz hizmet vermek yerine mecburiyet lerinden faydalanıp fahiş fiyatlarla soygunculuk yapan işletmeler (nasıl oluyorsa?) okul yönetimlerinin de desteğiyle kampüsümüze kadar girmiş durumda. Ders kitaplarının (özellikle yabancı dilde eğitim veren üniversitelerin kullandığı ithal kitaplar) pahalılığı, yüzlerce lirayı bulan fotokopi masrafları, yemekhanelerin yenilemeyen yemekleri ve böcekleri... daha neler neler... Hayat karşısında vereceğimiz zorlu mücadele daha şimdiden başlıyor. Sömürülecek emeğimizi henüz üretemediğimiz için satın alamayan sistem, cebimizdeki üç kuruş harçlığa da aç gözlü bir biçimde el uzatıyor, gasp ediyor. Bütün coğrafyaları, değerleri, sanatı ve doğayı birer rant kapısına çeviren, (kibar adıyla) globalleştiren kapitalizmin öğrencilere merhamet etmesini beklemek (hele bizim gibi yarı sömürge bir ülkede) herhalde saflık olur. Her geçen gün kazanılmış haklarımız tek tek elimizden alınırken bakalım üniversite gençliği 80 darbesinin ve YÖK ün üzerine ve beynine serptiği ölü toprağını ne zaman silkecek, ne zaman depolitizasyonun dondurucu etkisinden kurtulacak, geleceğine ve gençliğine nasıl sahip çıkacak? En önemlisi olan biten in farkında olan bizler bu süreci nasıl yönlendireceğiz ve nasıl müdahil olacağız bu sürece. Umut etmekle başlayabilir her şey. 8

08 li olmak Sabri İnce Ege Üniversitesi Öğrenci Konseyi Üyesi Okuduğumuz kitaplarda 68 liler, 78 liler farklı bir ülkede yaşamış, farklı bir siyasi bilince sahip insanlar gibi geliyor insana. O dönemler siyasi hareketlerin içinde aktif olmuş hangi büyüğümüzü görsek liderliği ve özgüveni hissediyoruz. Çünkü aç kalmışlar, dövülmüşler, ezilmişler, işkence görmüşler fakat vazgeçmemiş, yılmamışlar. Kendileri için değil ülkeleri için ideolojilerine bağlı kalmışlar. Bizler aslında çok daha güçlü gençler olmalıyız. Çünkü 68 lilerin, 78 lilerin çocuklarıyız. O dönemde yapılan hatalar ve ülkenin hareketliliği, gelişen devrimci gençlik hareketini ve solu böldü. Ama ailelerimiz tarafından oluşturulan bilinç ile bizler eski kuşaklarımızın yaptığı hataları yapmayabiliriz. Daha bilinçli ve istikrarlı politikalar aslında bugün bizim kuşağımız tarafından üretilebilmelidir. Çünkü ülkemizdeki darbeleri yaşayanların, en güçlü liderlerin çocuklarıyız. Fakat darbeler ile aşılanan toplumsal korku, ailelerin çocuklarını koruma içgüdüsüyle birleşince siyasi körlük oluşmuş, olması gerekenler unutturulmuştur. Verilen mesaj o kadar netti ki, bazı kişiler siyasetle hiç ilgisi olmasa da, halktan biri olduğu için tutuklanmış ve işkence görmüş, kim olursan ol bu ülkede siyaset üretme ve üretilmesine müsaade etme denmişti. Demokrasi engellenmiş, demokratik bir sürecin tekrar başlamaması için tüm önlemler alınmıştı. Geçtiğimiz dönem bazı TMMOB bileşenlerinin öğrenci komisyonlarınca düzenlenen bir belgesel gösteriminde DEVRİMCİ GENÇLİK KÖPRÜSÜ izlendi. Belgesel başından sonuna insanı farklı bir dünyaya götürüyor. 68lerin Türkiye sinde ve bugünün Doğu Anadolu sunda geziniyorsunuz. Sanki ikisi de bize çok uzak. O günlerde tiyatro, varoşlarda yaşayanlara, kültür ve bilinç aşılamak için kullanılıyor. Öğrenciler halktan kopuk siyaset yapılamayacağına, siyasette istikrar isteniyorsa halkın siyasi düşüncesinin olgunlaşması gerektiğine inanıyorlar. Üniversite öğrencileri işçisiyle, emekçisiyle bir olmuş sokakta slogan atıyor. Halk ile üniversite arasında toplumsal bir köprü var. Üniversitenin toplum için olduğunu, önemli olanın toplum için mücadele etmek olduğunu derinden kavramışlar. Belgeselde Boğaz köprüsüne karşı çıkılıyor. Çünkü boğaz köprüsü trafik sorununu çözmeyecek kendi trafiğini yaratacak, göçü arttıracak, büyümesi kontrolden çıkmaya başlayan İstanbul u tamamen kontrolden çı- 9

kısmı köprü inşaatında çalışmak için yola çıkıyor. kartacak. Nitekim söylemlerde hiçbir yanlış olmadığı bugünün İstanbul una bakıldığında görülüyor. O dönemin mühendis ve mimarları tarafından yayınlanan bir raporu okuması ile dönemin İTÜ İnşaat Fakültesi öğrencisi Yaşar YILMAZ köprü inşaatına karşı çıkıyor. Batıya ve doğuya eşit yatırım düşüncesiyle Hakkari de Zap suyu üzerine bir köprü yapılmasını öneriyor. Milliyet gazetesinin yardımıyla toplanan bağışlar sayesinde köprü inşaatına başlamak üzere 70 üniversite öğrencisi bir kısmı o bölgede inceleme yapmak, bir Yaklaşık 3 ay süren inşaat süresince gazetede sürekli köprü inşaatı ile ilgili yazılar çıkıyor, doğudan batıya haber akıyor. Ankara ya sesini iletemeyen doğu artık gazetelerde ilk sayfada yer alıyor. Bugünün bir dizi filmi izlenir gibi o günlerde gazeteden bir ideoloji okunuyor. Halk köprü inşaatını bir dizi gibi takip ediyor, doğuyu düşünüyor, devletin yapmadığı hizmeti kendisine bir tehlike gibi yansıtılan gençlerin yaptığını görüyor. 68 lerde gençlik sadece ideoloji savunuculuğu yapmıyor. İdeolojisini, üretmek için kullanıyor. Mevcut sorun üzerinde dolanarak siyaset yapmıyor, sorunu çözmek için kendi siyasi düşüncesini kullanıyor. Bizler eğer bugün bir bilinç yaratmak istiyorsak insanlara ulaşmak için belli etkinliklerimiz olmak zorunda. Bir tiyatro oyunu sergilemek, köprü inşa etmek ve bunu 3 ay boyunca gazeteden yayınlamak o gün kullanılmış araçlar. Bizler de neler yapabileceğimizi düşünmeli kendimizi göstermekten korkmamalıyız. Biz arkadaşlarımız ilgisiz, siyasetten uzak, politikleşmemiş veya köreltilmiş gibi bahanelerle örgütlenmekten vazgeçersek, halkı cahil olmakla ve kendisi için iyi olanı bilmemekle suçlayıp daha cahil bırakan burjuva iktidarı ile aynı çizgide yer alırız. Kendi köyünde şampiyon olmak, bizim toplumsal düşüncemiz ile asla örtüşemez. Her etkinliğimizde kalabalıklaşmanın, çoğalmanın, kitleselleşmenin yollarını açmalıyız. Bir işi başardığımızda bunun birkaç kişinin başarısı değil, orada bulunan herkesin başarısı olduğunu bilince çıkarmalıyız. Bahriye KABADAYI belgeseli çekmekle, Enis RIZA belgeselin fikir babalığını yapmakla, Yaşar YILMAZ köprü inşaatını başlatıp arkadaşlarıyla birlikte inşaatı bitirmekle, TMMOB bileşenlerindeki öğrenci komisyonları bu etkinliği ortaklaştırarak daha çok insana ulaşmakla, etkinliğe katılanlar arkadaşlarına destek vermekle ve bu örgütlenme ile bir paylaşımda bulunmakla toplumu ve kendilerini bir adım öne taşıdılar. Bir sonraki adımı beraber atmak dileğiyle 10

İş Güvenliği ve Sağlığı Fatih Yazar İstanbul Teknik Üniversitesi Kader ve kaza günlük hayatımızda hemen hemen hergün karşımıza çıkan iki kelime. Her kazadan sonra kazazede yakınları kader iş yeri sahipleri ise mukadderat kelimelerini kullanmaktadır. Bu iki kelime bazen çaresizliğin işareti bazen de teslimiyetin simgesi olmakta. Tanrıya inanmak ve bunun önüne geçemiyor olma düşüncesi aynı zamanda bizi rahatlatan bir etkisi de var bu iki kelimenin. Bütün sorumlulukları üzerimizden alması da cabası Ne yapabiliriz ki kader. Bu iki kelime aslında bir çelişki zinciri madem kadere inanıyoruz nasıl oluyor da kazadan sonra hemen mahkeme kapısına dayanıp kazanın sorumlusunun ortaya çıkarılması ve cezalandırılması için hukuksal mücadele veriyoruz. Kısacası kazaların kader ya da mukadderat olmadığı bir ihmalkarlık olduğunu görmekteyiz. ILO (Uluslar Arası Çalışma Örgütü) kaynaklarına göre her yıl 1,2 milyon kadın ve erkek iş kazaları ve meslek hastalıkları dolayısıyla hayatını kaybetmektedir. Her yıl 250 milyon insan iş kazaları 160 milyon insan ise meslek hastalıkları sonucu ortaya çıkan zararlara maruz kalmaktadır. İş sağlığı ve güvenliği emeği ile geçinen insanları doğrudan ilgilendirmektedir. Bu kavram ülkeden ülkeye, toplumdan topluma farklı algılanmaktadır. Aslına bakılırsa; ülkelerin gelişmişlik düzeyinin ve toplumu oluşturan bireylerin kültürel ve sosyal bilinç yapısının bir göstergesidir. Gelişmiş ülkelerde yasal önlemler ve toplumsal eğitim ve bilinçlendirme ile sorunun çözümü doğrultusunda önemli mesafeler kat etmişlerdir; fakat ülkemizde durum bu şekilde iç açıcı değildir. Ülkemizde şantiyelerde, maden ocaklarında ve tersanelerde iş güvenliği anlamında ki çalışmalar son derece yüzeysel ve kağıt üzerinde kalmıştır. Aynı zamanda her 5 iş kazasının ve bunun sonucu gerçekleşen her 3 ölümün inşaat sektöründe yaşanmış olması bir rastlantı olamaz; çünkü İnşaat sektöründe göçmen veya çocuk işçi çalıştırma, eğitimsiz iş gücü sigortasız ve kuralsız çalışma ortamları ergonomik olmayan iş güvenliğine uygun tasarlanmayan teknolojiler her yıl binlerce cana mal olmaktadır. Bununla beraber ve en önemli etken olan devlet kontrol mekanizmasının zayıf olmasından ve sorunların çözüm üretilmeyişinden kaynaklanmaktadır. İş güvenliği konusunda ülkemizde eğitimli ve deneyimli personel açığı bulunmaktadır. İş yeri hekimliği nasıl hekimlik temel eğitimi üzerine kurulu ise ve iş sağlığı uzmanı olarak tanımlanmamışsa, iş güvenliği mühendisli- 11

Ülkemizde şantiyelerde, maden ocaklarında ve tersanelerde iş güvenliği anlamında ki çalışmalar son derece yüzeysel ve kağıt üzerinde kalmıştır. ği de mühendislik temel eğitimi üzerine kurulmalıdır ülkemizde eleman yetersizliğinin devletin ve özel sektörün oluşturacağı çeşitli seminerler ve eğitim kursları ile aşılacağı ön görülse de mühendislik öğrencilerine lisans seviyesinde yoğun bir iş güvenliği ve işçi sağlığı formasyonu verilerek bu açık daha çabuk kapatılacağının kanısında olduğumuzu belirmek isteriz. Bununla beraber iş güveliği konusunun özellikle öğrenciler açısından önemli boyutu da staj yapan öğrencilerin durumları ile ilgilidir. Mühendislik alanında stajer öğrencilik kavramının ülkemizde yeterince önemsenmemiş ve hukuksal çevçeveye oturtulmamış olmasından dolayı biz mühendis adayları şantiyelerde işçilerle beraber tüm tehlikeli çalışma şartları içerisinde çalıştırılmaktayız. İş güvenliği konusunda yeterli bilince ve formasyona sahip olmayan öğrencilerin mezun olmaları durumda bu konunun takipçisi ve çözüm üretecek olan bizlerin daha öğrenciyken bu çıkmazın bir parçası olması bizim açımızdan en büyük sorundur. Özellikle stajer öğrencilerin sigortasız çalıştırılması ve bu konuda ne okulların ne de inşaat mühendisleri odasının yeter baskı unsuru oluşturmayışı, öğrencilerin staj yerlerini seçerken sadece staj defterlerini doldurmak adına iş güvenliği konusunda duyarsız olan şirketlerde staj yapmaları bu meselenin çözümünde engel oluşturmaktadır. Bizim asıl isteğimiz meslek odalarının ve üniversitelerin genel olarak iş güvenliği konusunda yeterli duyarlılığı göstermeleri bu konuda zorlayıcı ve takipçi unsur olmaları ve de öğrencileri staja gönderirken iş güvenliği konusunda bilinçlendirmeleri gerekmektedir. Bunun için iş güvenliği dersinin zorunlu hale getirilmesi ve staj yapacak öğrencilere staj döneminden önce bu konu ile ilgili bir seminer ya da bilgilendirme toplantısı düzenleyerek öğrencilerin staj sırasında karşılaşacak sorunları minimuma indirilmesi sağlanmalıdır. Türkiye de yaşanan kazalardan da anlaşılacağı gibi gerek inşaat şantiyeleri, gerek maden ocakları, gerekse de tersanelerde çalışan işçiler, stajer öğrenciler ve mühendisler için durum ortadadır, fakat her şeyin bu kadar açık ve net olduğu bu duruma kulakları olanların duymaması, gözleri olanların görmemesi kabullenilecek bir durum değildir. Bir önlem alma çalışmalarının başlaması için daha ne kadar bedel ödenmesi gerekmektedir. 12

Eylül Fırtınası Barış Çetinkaya Dicle Üniversitesi Öğrenci Konseyi Üyesi Bahar müjdeciliğiyle öne çıkmış bir mevsimdir. Doğu bölgelerde bu bahar biraz daha gerçekçidir müjdelerinde. Kışlar sert geçtiğinden ilkbahar, yazlar da kurak ve bunaltacak derecede sıcak geçtiğinden sonbahar insanın bu değişime ne kadar ihtiyacı olduğunu gösterir ki bu mevsimlere müjdeleyici sıfatı eklenir. Eylül de beklenen bahar müjdecisi bir aydır. Yazın sıcağından ve Diyarbakır daki sosyal eksikliklerden bunalan insanlar kendilerini şehrin irili ufaklı park ve bahçelerine atarlar. Termoslarda çaylar, kahveler dolup boşalırken mecburi birliktelikler -ki bunlar halkın sıcaklığının ve samimiyetini en önemli kanıtıdır- ile başlayan dost sohbetler öyle tatlı bir hal alır ki zamanın nasıl geçtiğini anlamazsınız bile. Çocuklar birbilerini kovalar koşar coşar İşte 12 Eylül 2006 da böyle bir zamandı Diyarbakır da Koşuyolu semtinde adını buradan alan Koşuyolu parkında. Rutin bir gece geçiriliceği düşünülüyordu. Yine büyükler sohbete dalacak çocuklar koşturacak ve vakit tamamlanınca herkes evine dönecekti. Fakat öyle olmadı.. Saat 21:00 sularında 2 çocuğun, parkın duvarı önüne konulmuş bir termosu görmesine kadar gayet huzurlu bir zaman dilimi geçiyordu. Çekirdek çitleme, araba kornaları yapılan sohbetleri ve çocukların gülüşme seslerini, kapağın bu çocuklar tarafından açılmasıyla yüksek şiddetli bir patlama böldü. Oysa onlar kapağı açınca içinde dondurma bulacaklarını zannediyorlardı. Müjdeci Baharın Müjdeci Eylül ayı bu kez müjde vermiyordu Haber ajansları çok sayıda ölünün ve yaralının olduğunu söylüyordu. Ve bir süre sonra 10 kişinin bu hain saldırıda yaşamını yitirdiği bildirildi. Bunlardan 7 si, yaşları 3 ila 13 arasında olan çocuklardı. Ölümü oyunla tanıyan 7 çocuk. Spikerin hüzünle isimlerini anons ettiği ; Faide Demir, Şilan Demir, Evin Dilah Demir, Mızgin Demir, Zilan Demir, Nazar Çetinkaya, Nazlı Çetinkaya, Abdullah Çetinkaya, Hasan Marangoz ve Rojhılat Aslan artık yoktu. Olay aydınlatılamadığı için faili meçhul olarak kalmıştı ve hala da öyle devam etmekte. Onlardan geriye Diyarbakır Büyükşehir belediyesi tarafından yaptırılan anıttan başka hiçbir şey kalmadı. Onlarca heykeltıraş projesi içerisinde sivil toplum örgütleri tarafından seçilen heykel şu günlerde tamamlandı ve heykele 12 Eylül ismi verildi. 13

Katılaşan Rejim, Buharlaşan Haklar Hüseyin Onur Gümüş Dokuz Eylül Üniversitesi Türkiye cumhuriyeti 1982 anayasasının 2.maddesinde, Türkiye cumhuriyeti devletinin insani haklar temeline dayanan demokratik, lâik ve sosyal bir hukuk Devleti olduğu yazmaktadır. Sosyal devlet ancak sağlık, eğitim, ulaşım gibi temel insani hakların ücretsiz, nitelikli ve sürekli olduğu durumlarda geçerlidir. Peki, çeşitli mücadelelerle kazanılmış onlarca devrimin sonunda oluşmuş sosyal devlet haklarının Türkiye deki durumu nedir? Kapitalizmin dünyadaki mutlak galibiyeti dünyada sosyal devletin tasfiyesini hızlandırmış, bütün sosyal hakların egemenlerce hunharca talan edilmesinin önünü açmıştır. Sovyetlerin yenilgisiyle yeniden kurulan dünyada herkes bir rol üstlenmiştir. Vahşi kapitalizmin emperyalist kanadını İsrail ve Amerika oluşturmuş, dünyanın her yerin de sosyal hakları geri plana iten hükümetleri destekleyerek bu hükümetlerin ekonomilerini dünya bankasına ve IMF ye teslim etmesini sağlamıştır. Ülkemizde ise sosyal kazanımlara ilk saldırı 70 ve 80 darbeleriyle olmuştur. Sosyal devletin en büyük koruyucuları ve kurucuları olan üniversitelere saldırılmış, ilerici ve demokrat öğretim üyeleri ve öğrenciler hapishanelere atılmış, vatandaşlıktan çıkarılmış ve ya işkence görmüştür. Bu eğitimin satılması için gerçekleştirilen ilk adımdır, çünkü düşünen insanlara eğitim satmak zordur onun yerine günümüz apolitik gençliğini oluşturmak gereklidir. Bunu çok iyi bilen egemenler birinci amaçlarını darbelerle ve darbe anayasalarıyla tamamlamıştır. Şimdi sıra ikinci adımdadır. Üniversitelerin kantinleri, spor sahaları, konferans salonları gibi sosyal tesisler özelleştirilecek, böylece sosyal ve üreten gençliğin oluşmasında ilk şart öğrencinin zengin olması olarak önümüze gelecektir. Hatta devlet üniversiteleri ya hiç kurulmayacak ya da olanlar niteliksizleştirilecek, onun yerine eğitimin satıldığı vakıf üniversiteleri desteklenecektir. Bunu yapma görevi 1981 de kurulan YÖK e verilmiştir. Yönetim kadrosunda emekli askerden, iş adamına herkesi barındıran YÖK hem baskı mekanizmasını işlevselleştirmektedir hem de bir tüccar zihniyetiyle bilim yuvalarını parsel parsel satmaktadır. Eğitime katkı diye toplamaya başladığı harcın hiçbir denetlenebilirliği yoktur. Okulda kültürel ve sanatsal faaliyetlere, spor aktivitelerine, kütüphanelere, laboratuarlara yansıması gereken harcın nereye gittiği çok büyük bir muammadır. Harçla resmileştirdiği paralı eğitimi felsefe haline getiren okul yönetimleri, bankaları okulun içine sokup onlardan ücretiz aldığı bankamatik görevi de gören kimlik kartlarını okula yeni gelen hazırlık öğrencilerine satmaktadır. Zaten ÖSS yarışından bunalımlar yaşayıp çıkmış 14

üniversiteye kapağı attım ya artık ne olursa olsun. diyen öğrencilerin bu durumlarından sonuna kadar yararlanmaktadır. Transkript ücretleri, bandrol paraları, quiz öncesi çalışma notları gibi her okulun öznel koşullarına göre değişen argümanları da kar aracı olarak görmektedir. Bunun yıkıcı etkileri gün be gün ortaya çıkmakta ama medyanın gündeminde yer bulamamaktadır. Toplumu okumaya hakkı olan ve okumaya hakkı olmayan diye ikiye ayıran bu zihniyet ülkeyi sonu belli olmayan bir karanlığa sürüklemektedir. Verimli bir eğitim hayatı geçirmesi gereken bir öğrencinin olmazsa olmaz temel ihtiyaçları vardır. Bunlar beslenme, barınma ve ulaşımdır. Öğrencinin bir geliri olmadığı, yani bir çalışan olmadığı göz önünde bulundurulduğunda bu temel ihtiyaçları satın almak durumunda kalması mantıkla açıklanabilir değildir. Fakat kötü yurt ve yemekhane koşulları öğrencileri çaresiz bırakmaktadır. Yüksek ev kiraları öğrencileri beslenmelerinden, ısınmalarından, temizliklerinden tasarrufa teşvik etmektedir. Her akşam makarna yiyen, soğuk banyolarda duş alan öğrencilerin tüm bunların üstüne okullarına tıka basa dolu belediye otobüsleriyle gidip girecekleri derslerden verim beklemek safdillikten başka bir şey değildir. Fakat bütün bu kötü koşulların temelini oluşturduğu başarısızlığa yönetimin getirdiği çözüm daha da trajiktir. Yemekhanede, kantinde, spor alanlarında sömürdüğü öğrencilerin önüne yaz okulunu koyarak, 7 ayda öğretemediği dersin 2 ayda öğretebileceğini savunup, öğrencileri yazında müşteri tüccar ilişkisinden koparmamaktadır. Okullarda yaşanan bu trajik olaylar bir gün olsun tartışılmamakta onun yerine sahte gündemler(türban sorunu vb.) oluşturulmakta, bütün bu günlük sorunlarla boğuşan öğrenciler kendi öz sorunlarına yabancılaştırılırken önlerine bireycil kurtuluş yöntemleri sunulmaktadır. Kariyer günlerinde, nasıl daha öne çıkılırın ve bu at yarışında nasıl fark atılırın taktikleri öğretilmektedir. Kısacası kariyer oluşturulurken karakterler ezilmektedir. Bağıl sistemle birbirine not vermez duruma gelen bireyci öğrenciler, kariyer günlerinde konferans salonlarını doldurmaktadır. Ortada çok ciddi bir sorun vardır birileri dişlerini bilemiş ve bizim en temel hakkımız olan eğitimden elde edeceği rantın rüyalarını görmektedir. Fakat onlara en güzel cevabı eğitim hakkının sahipleri olan öğrenciler verecektir 15

Yüksek Öğretimde Hedef Ne? Sabri İnce Ege Üniversitesi Öğrenci Konseyi Üyesi Her zaman için önemli olan kişinin değil, toplumun çıkarıdır. Öğrencileri birbirleriyle yarışmaya değil, birlikte üretmeye alıştırmalıyız. İlhan Tekeli 19 Haziran 1999 tarihinde 29 Avrupa ülkesinin katılımıyla başlatılan, 2 yıl sonra ülkemizin de dahil olduğu Bologna süreci 2010 da sona eriyor. Avrupa da ortak bir yükseköğretim alanı oluşturulması hedefini taşıyan süreç Avrupa kredi transfer sistemi (ECTS), diploma eki, kalite güvencesi gibi belirlediği alanlarda üye ülkelerin düzenleme yapmalarını gerektiriyor. Ülkemiz bu sürecin içinde olmaktan çok memnun bir şekilde tüm çalışmalarına son hız devam etmektedir. 2010 a kadar gerekli çalışmaları tamamlamak için alt yapı oluşturmadan uygulamaya geçen ülkemiz, içine gireceği durumu düşünmeden Avrupa sevdasıyla hareket etmektedir. YÖK tarafından Diplomalardan unvanların kaldırılması, TMMOB un yetkili mühendislik kanun tasarısı farklı zamanlarda gündeme gelsede aynı izlenimi yarattı. Öğrenciler bu iki uygulamanın aynı şey olduğu veya ikisinin de TMMOB tarafından yapıldığı düşüncesine sahiptiler uzunca bir süre. Bu durum öğrenciler içerisinde ciddi soru işaretleri ve kaygıların oluşmasına sebep olmuştur. İmza yetkilerini ve unvanlarını kaybettiklerini düşünen öğrencilere, yapılan çalışmalar hakkında bilgi verilememesi bu kafa karışıklığını arttırdı. Diplomalardan unvanların kaldırılması ve diploma eki çalışmaları ülkemizde tamamlanan Bologna süreci çalışmalarındandır. Ayrıca ülkemizdeki dönemlik ders kredisinin 26 ile sınırlandırılması da ECTS ile örtüşmektedir. Yükseköğretim Akademik Değerlendirme ve Kalite Geliştirme Komisyonu (YÖDEK) son dönemde kurulan ve üniversitelerin programlarını düzenleyen kurumlar Bologna sürecinin yürütmesini, ülkemizdeki üniversitelerin kalite kontrolünü yapmaktadırlar. YÖDEK ve benzeri kurumlar aslında Türkiye deki gibi son bir kaç senede ortaya çıkmış değil. Birçok Avrupa ülkesi üniversitelere özerkliğini vermiş durumda. Bu özerkliği kontrol etmek içinde kalite kontrol sistemlerini kurmuş bir süre önce. Yani Bologna süreci Avrupa daki eğitimlerin ortak noktalarından oluşturulmuş. Avrupa daki yükseköğretim okulları ile meslek disiplinleri için ülkeler arasında geçişi kolaylaştırmak için kurulmuş. Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü(OECD), Uluslararası Öğrenci Değerlendirme Programı(PISA) sayesinde birçok ülkedeki eğitim programlarını istatistiksel olarak değerlendirmektedir. Yükseköğretim sistemlerini doğru inşa eden ülkeler global ekonomiye daha fazla katkıda bulunabileceklerdir. Aynı zamanda çok daha tatmin olmuş, aktif bir vatandaş profiline sahip olacaklar ve ellerindeki kaynakları da daha verimli bir şekilde değerlendirebileceklerdir. Üniversiteler giderek öğrenciler, araştırma finansmanı, akademik personel için özel sektör ve uluslararası alanda rekabet ediyorlar. OECD, oluşan istekler ve karmaşık ortam, devletin artık üniversitelerin ihtiyacını karşılayamaz hale gelmesine sebep olmuştur düşüncesine sahip. OECD nin beyan ettiği görüş; yakın zamanda devlet üniversitelerine dayalı eğitim veren, sosyal devletlerin artık kalmayacağı şeklindedir. Ekonomist dergisinde Avrupa daki yükseköğretim kurumlarının büyük değişiklikler yapması gerektiği belirtilmiş, yükseköğretimin daha pazara dayalı ve daha rekabetçi olması gerektiği söylenmiştir. Dünya Bankası, devlete bağlı kurumlardan daha çok pazara bağlı sistemlerin olmasının daha verimli olacağını düşünmekte. Tüm bu düşünceler Amerikanın kapitalist sistemini yükseköğretimin içine yerleştirip, dünyaya yayma çalışması olarak görülmelidir. Sonuçta kapitalizm vahşiliği, üniversitelerin içine işlerse meşruiyetini de kazanmış olacak. 16

Japonya da yükseköğretim sınavla başlıyor. Japonya da ki sınav sitemi ülkemizdeki gibi öğrenciler arasında rekabet ortamı yaratıyor. Bu rekabet sistemi Amerikanın eğitim anlayışıyla örtüşüyor. 3 milyon öğrenci, dörtte üçü özelleştirilmiş olan toplam 700 üniversitede eğitim alıyor. Her ne kadar özel üniversite sayısı fazla olursa olsun, ulusal devlet üniversiteleri her zaman lider durumunda ve özel üniversiteler üzerinde etkili. Hollanda 1987 yılında yayınlanan bir yasa ile üniversitede özerklik sağlamış ve sorumluluğu kalite güvencesi kurumlarına vermiştir. 1987 yılına kadar profesörler devlet tarafından atanmakta. Hollanda da, Almanya da olduğu gibi teknik ve akademik eğitim olmak üzere iki farklı üniversite var. 13 Üniversitesinde 195bin öğrencisi ve 50 meslek yüksek okulunda 345bin öğrencisi bulunan Hollanda 2002 yılında ECTS ve diploma eki uygulamalarını ülkesinde gerçekleştirmiş. Amerikada yükseköğretim sistemi gerçekten pazara dayalı. 4 yıllık kolej ve üniversiteler, 2 yıllık halk kolejleri dahil 4000 in üzerinde yükseköğretim kurumu var. Bu sistem içerisinde 700 kamu, 2500 özel sektör yer almaktadır. Bu üniversiteler SAT adında bir sınavdan alınan nota bakarak ve gerekirse görüşme yaparak öğrencilerini belirlemektedirler. Üniversiteye girişte pek çok ölçüt aslında değerlendirilmekte fakat seçici olan üniversite sayısı oldukça az ve halk üniversitelerine giriş ise serbest. Tabi Amerika da harçların oldukça yüksek olduğunu unutmamak gerekir. Üniversitelerin bulundukları eyalete göre değişen, kendi belirledikleri bir eğitim sistemleri var. Mesela Toyota fabrikası bir ilde fabrika kurduğunda buradaki üniversiteye başvurarak ne nitelikte eleman ihtiyacı olduğunu söylüyor ve üniversite bu alanda öğrenci yetiştiriyor. Açıkça görüldüğü gibi eğitim tamamen pazara dayalı ve Amerika eğitim sisteminin işlemesini sağlayan efsaneyi pazara dayalı bir eğitim sistemi olarak değerlendiriyor. Türkiye bunca sistem içinde ne yazik ki kendi sistemini kurmaya yönelmemiştir. Aslında 2005 yılındaki uluslararası yükseköğretim konferansının açılış konuşmasında Prof. Dr. Erdoğan TEZİÇ, genç nüfusun çokluğu sebebiyle eğitim-öğretimin ülkemizde ne kadar önemli olduğundan bahsediyor. Konuşmasının ileriki kısımlarında kurdukları stratejik gelişme komisyonuna değiniyor ve önemle belirterek, kendilerinin hiçbir çalışmada dünya üniversitelerinin taklitçisi olmak istemediklerini söylüyor. Aynı konuyu kapanış konuşmasında ele alan Stratejik Gelişme Komisyonu üyesi Prof. Dr. İlhan TEKELİ özgün katkılar yaparak düşüncelerini geliştireceklerini söylüyor. 2005 de YÖK Başkanı olan Sayın Teziç in ve Sayın Tekeli nin konuşmaları YÖK için umut verici. Konuşmalardan yeni bir sistem geliştirmek ve bu sistemin diğer dünya üniversitelerine örnek olmasını istedikleri hedefi görülüyor. Bu sistem üniversitelere zorla değil de rektörlerin tartışarak hatta yeni açılımlar ekleyerek uygulanacak. Gerçekten bu konuşmalar YÖK den beklenmeyen ve duymak istediğimiz cümlelerle dolu. Aynı konferans içinde Sayın Tekeli Türkiye nin ihtiyaçlarını ve Avrupa ile bazı kişilerin görmek istemediği yükseköğretimin durumunu çok güzel dillendiriyor. Geçmişte yürütülen tartışmaları üniversiteleri bilmeyen kişilerin önerileri üzerinden yaptıklarını, bu tartışmaları da siyasi çekişmelerin konusu olan önermeler üstünden yürüttüklerini söylüyor. Bugün için tüm ülkelerde yarışmacı bir kalite kaygısı var. Tüm Bologna süreci hem öğrencileri yarıştırıyor, hem de üniversiteleri. Oysa yarışmayla temellendirilmemiş bir kalite kaygısı mümkün değil mi? Bu soruya Prof. Dr. Tekeli demokrasi üstünden bir cevap veriyor. Yükseköğretim sistemlerine anlam yüklenirken yarışmacı değil demokratik bir yol seçilmeli. Her zaman için önemli olan kişinin değil, toplumun çıkarıdır. Öğrencileri birbirleriyle yarışmaya değil, birlikte üretmeye alıştırmalıyız. Avrupa nın kalite sistemi içinde boş kalan yerler adalet, eşitlik ve toplumsal ihtiyaçlar gibi sosyal yaşamın temel ilkeleridir. Kalite güvencesinde eğitim, üniversite, öğretim üyesi sayısı, bilimsel makale sayısı vb. birçok ölçüt göz önünde tutuluyor. Fakat kimse o üniversitedeki öğrencilerin nasıl bir hayat yaşadıklarıyla, sosyal olarak kendilerini nasıl geliştirebilecekleriyle veya öğretim üyelerinin ihtiyaçlarıyla ilgilenmiyor. Çünkü artık sosyal bir devlet düşünülmüyor. Artık piyasacı, özelleşmiş bir devlet var. Tüm Bologna süreci tartışmaları içinde eğitim ve araştırma varken üçüncü kriter olan hizmet pek yok. Çünkü burası riskli bölge. Üniversitelerin piyasa için çalışır hale gelmesi bekleniyor. Piyasa için çalışan bir üniversite ne öğrencisini, ne öğretim üyesini ne halkını nede ülkesini düşünebilir. O artık kar için çalışır. Nerede kar varsa oraya eğilimlidir. Çünkü üniversite artık bilgiyi satarak geçinmektedir. Satamayacağı bilgiyi üretmez. Peki para getirmeyen bilgi değerli değil midir? Eğer kamusal yarar önemsenmiyor ise, değersizdir. Üniversiteler insan hakları kavramı üzerine oturtulan kamu kuruluşlarıdır ve topluma karşı sorumludurlar. Üniversiteler tepkisiz ve öğrencilerin sıkıldığı bir yer olamaz. Üniversitelerde öğrenciler sosyal gelişimlerini tamamlamakta ve üniversiteden sonraki hayatlarında sosyal çevrelerini üniversite hayatından etkilenerek oluşturmaktadırlar. Yazımı Prof. Dr. İlhan TEKELİ nin bir değerlendirmesi ile bitirmek istiyorum. Biz bir gelişmeyi geriden izleyici bir ülke olarak, ileriye aynı yoldan geçebilir miyiz? Hep geride kalırız. Farklı yolları üretebildiğimiz zaman öne geçebiliriz. O da bir cesaret ve heyecan işidir. Üniversite bu cesaret ve heyecanı üretebiliyorsa, üniversite toplumla mukavelesinde bir pazarlık gücü olarak ortaya çıkabiliyorsa sanıyorum iyimser olmak için daha çok sebep olabilir 17

Nükleer Çağın Tehdidi Metin Görgeç Dokuz Eylül Üniversitesi Nükleer enerji nedir? Gerçekten gerekli mi? Ne gibi tehlikeler içeriyor? Bunların her birisi başlı başına saatlerce konuşulacak birer tartışma konusu. Herkesin merak ettiği soru ise; nükleer enerji çağın gereksinimi, geleceğimizi tehlike altına sokuyor mu? Öncelikle nükleer enerjinin nasıl oluştuğundan bahsedeyim. Bir nötronun uranyum, toryum gibi bir element atomuna fırlatılarak, bu nötronun atom çekirdeğine çarpması ve atomu küçük iki çekirdeğe ya da daha fazla farklı çekirdeğe bölme reaksiyonuna fisyon(çekirdek tepkimesi) denir. Peki çekirdek tepkimesi bize ne ifade ediyor? Çekirdek tepkimesi bize kimyasal tepkimeye göre yaklaşık 1.000.000 kat daha fazla bir enerjiyi ifade ediyor, yaklaşık 25.000 ton kömürün enerjisi. Nükleer santrallerde fisyon ile enerji kontrollü bir şekilde üretilir. Bu kadar büyük bir enerjiyi elde etmek güzelde bunun hiç mi zararı yok? Elbette var. Nükleer enerjinin zararlarını sıralamaya kalkacak olursak hepsini bir iki sayfayla anlatamayız ancak birkaç örnek verebiliriz. Bu enerjinin üretimi sonunda birçok atık meydana geliyor. ABD de 109 nükleer santral bulunmakta ve bu santraller günde 6 ton atık üretmektedir. Bugüne kadar ABD tonlarca atık üretti. ABD hükümeti bu atıkları bertaraf etmek için milyarlarca dolar harcadı ancak bir çözüm üretemedi. Şu an nükleer atıklar gömerek yada depolanarak idare edilmeye çalışılıyor. Bunun bir çözüm olmadığını mutlaka sizde düşünüyorsunuz çünkü nükleer atıklar gömerek yada depolanarak yok olmaz, doğadan yalıtılamazlar. Bu nedenle atıklar çok büyük tehlike oluşturmaktadır. Doğaya zarar veren nükleer santraller aynı zamanda nükleer terörizmi de beraberinde getirmektedir. Art niyetli insanların ya da teröristlerin hedefinde olacak bir nükleer tesis yada nükleer atık depolama tankına bir saldırı yapılması halinde binlerce insanın hayatını tehlike altına sokabilir. Bunların örnekleri tarihte görülmüştür. Nükleer santraller var olduğu sürece kaza riski kesinlikle bulunmaktadır. Bugüne kadar dünyada binin üzerinde kaza yaşanmıştır. Bildiğiniz gibi bunlardan en büyüğü Çernobil faciasıdır. Bu facia sonucunda kazadan hemen yada bir süre sonra en az beş yüz bin kişi yaşamını yitirmiştir. Beş milyon kişi de radyasyona maruz kalmıştır. Çernobil faciası sonunda ortaya çıkan radyasyon ABD nin Hiroşimaya attığı bombadan çıkan radyasyondan yaklaşık 400 kat daha fazladır. Ukrayna da yaşayan insanların %7 si Çernobil nedeniyle kansere yakalanmış, Beyaz Rusya nın %99 u bu faciadan etkilenmiş ve topraklarının dörtte biri tarım için kullanılamaz hale gelmiştir. Çernobilin etkileri daha hala sürmekte ve her yıl yaklaşık bin kişi troid kanserinden yaşamını yitirmektedir. Çernobil faciası dünyada nükleer santrallerin kapatılmasında çok büyük rol oynamıştır. 2006 yılına kadar 110 santral kapatılmıştır. İtalya tüm santrallerini kapatmıştır ve yeni santral inşa etmemiştir. Almanya ve İsveç kapatma kararı alan ülkeler arasındadır. Avusturya inşaatı tamamlanan santralini kapatmış ve çalıştırmamıştır. İspanya nükleer programını durdurmuştur. 18

Neden Türkiye nükleer enerjiyi istiyor? Daha doğrusu hükümet neden nükleer enerjide ısrarlı? Kaynaklarımız mı tükendi? Başka çıkış yolu yok mu? Neden toplam enerji ihtiyacımızın %4 yada 5 gibi küçük bir kısmını karşılayacak bir çözüm için binlerce insanımızın hayatını tehlike altına sokacak tesisler kurmayı hedefliyor? Aslında nükleer enerjinin kapatabileceği enerji açığı çeşitli yollardan karşılanabilir. Türkiye sanıldığı gibi doğal kaynaklar bakımından sınırlı değildir; linyit, hidroelektrik ve rüzgar enerjisi potansiyeli ülkemizde oldukça yüksektir. Bunlar tam verimlilik ile kullanılamamaktadır. Petrol ve kömürde dışa bağımlılık yerine yerli üretimi destekleyip var olan potansiyeli değerlendirme yoluna gidilmelidir. Doğal gaz ithalatı yapmak yerine dünyada 7., Avrupa da 1. olan jeotermal kaynaklarımız verimli şekilde kullanılmalıdır. Fabrikaların ve Sanayilerin ihtiyacı olan enerjiyi rüzgar enerjisi ile karşılaması için çalışmalar yapılmalı, rüzgar enerjisi ile çalışan santraller yaygınlaştırılmalıdır. Hükümetimizin enerji politikası ise nükleer santral inşa etmek üzerine kurulmuş durumda, bu da doğal olarak enerji üretiminde ülkemizin uzun vadeli bir politika oluşturamadığını gösteriyor. Hükümet 2020 yılı için rüzgar enerjisinde hedefini sadece 3000 megavat olarak belirledi. Oysa bu var olan potansiyelin 1/16 sı. Bu mevcut potansiyel yerine, inşası en az yıllarca sürecek ve hammaddesinde dışa bağımlılık yaratacak nükleer enerji tercih ediliyor. Danimarka da toplam enerjinin %20 si rüzgar enerjisinden karşılanıyor ve Danimarka dünyadaki rüzgar türbinlerinin %40 ını üretiyor. Hem enerjisini üretiyor hem de bu sektörde teknolojisini diğer ülkelere pazarlıyor. Bunun temelleri 1970 lere dayanıyor. 1970 lerde uygulanan petrol ambargosu Danimarka yı alternatif enerjilere (rüzgar enerjisi vb) yöneltti. Bunun yanında halk enerji tasarrufu konusunda bilinçlendirildi, ar-ge çalışmaları yapıldı. Bugüne kadarki süreçte Danimarka düzenli ve akılcı bir politikayla iyi bir yere geldi. Türkiye nin enerjide uyguladığı planlı bir politika ne yazık ki bulunmuyor. Bunun yerine rant politikalarıyla piyasayı ve Avrupa yı memnun edecek yollar izleniyor. Hazır olmadığımız bir teknoloji zorla dayatılıyor ülkemize. Her hamlemizde dışa bağımlığımız artıyor. Sonuç ise Avrupadaki teknolojiye sahip olmak yerine daha da sömürülmek oluyor. 19

MÜDEK Selcan Sovukluk Dokuz Eylül Üniversitesi Mühendislik eğitim programları ve akreditasyon derneği(müdek), farklı disiplinlerdeki mühendislik eğitim programları için akreditasyon, değerlendirme ve bilgilendirme çalışmaları yaparak Türkiye de mühendislik eğitiminin kalitesinin yükseltilmesine katkıda bulunmak amacıyla faaliyet gösteren bir sivil toplum örgütüdür. MÜDEK, 2002 yılında Türkiye ve KKTC de mühendislik eğitimi veren fakültelerin dekanlarından oluşan Mühendislik Dekanları Konseyi (MDK) tarafından, bu fakültelerin bünyelerindeki mühendislik lisans programlarının değerlendirilmesi için ayrıntılı bir program düzenlemek ve uygulamak üzere Mühendislik Değerlendirme Kurulu adı ile anılan bağımsız bir sivil toplum platformu olarak kurulmuştur. 25 Ocak 2007 de MÜDEK adında bir derneğe dönüşerek tüzel kişilik kazanmıştır. İhtiyacın ve talebin karşılanması için zaman içinde kurulan devlet ve daha sonra vakıf üniversitelerinde hızla artarak çeşitlenen mühendislik programlarının bir bölümünün niteliği konusundaki endişelerin toplumun çeşitli kesimlerinde yayıldığı gözlenmiştir. Örneğin: depremde hasar gören binalar yüzünden inşaat mühendislerine olan güvenin azalması. Meslek odaları, değerlendirilemeyen mühendislik programlarının da sorumlu tutulabileceği, mühendislerin mesleki uygulamalarındaki yetersizlikten kaynaklanan zararların önlenebilmesi için yıllardır yetkin mühendis kavramının hayata geçirilmesini tartışıyorlar. Bölgeler arasındaki uçurum ve fırsat eşitsizliğinin sonucu olarak farklılaşmış olan mühendis niteliğinin bu görüntüsünün bir seçkinci anlayışla çeşitliliğe tabi tutularak, ön hazırlık süreci yaratmadan yetkin mühendis seçimi yapmak, bozukluğu kabul edilmiş düzende mühendislik kalitesini yükseltmez. Meslek odaları bu temsiliyete alet olmamalıdır. Meslek odaları tüm üyelerinin yetkin olabilmesinin önünü açacak önlem ve yöntemleri ortaya koyabilmelidir. Bu anlayış, İMO genel kurulunda kabul edilmiş olan Ana sorunlar komisyonunda da dile getirilmiştir. Son yıllarda mühendislik eğitiminin değerlendirilmesi konusunun sistematik olarak ele alındığı bir başka ortamın oluşumu, eğitim niteliğinin gelişmesi yönünde, özellikle mühendislik eğitimini yürüten kurumlarda öz denetim sağlanması açısından umut yaratmaktadır. MÜDEK olarak bilinen bu oluşum, ülke çapında mühendislik programlarının değerlendirilmesinde kısa zamanda güvenilir bir referans durumuna gelmiştir. 2003 ten beri MÜDEK in dört ana görevi: MDK bölgesindeki lisans düzeyindeki mühendislik programlarını değerlendirme, Program değerlendiricilerinin seçimini ve eğitimini yürütmek, Program yöneticilerinin (dekanlar, bölüm başkanları ve yardımcıları) ve öğretim üyelerinin program değerlendirmesi konusunda bilgilendirilmesi ve eğitimini gerçekleştirmek, 20