MİLLİ MÜCADELE'Yİ KONU ALAN PİYESLER *



Benzer belgeler
MİLLİ MÜCADELE TRENİ

OSMANLI BELGELERİNDE MİLLÎ MÜCADELE VE MUSTAFA KEMAL ATATÜRK

Öğrenim Kazanımları Bu programı başarı ile tamamlayan öğrenci;

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

Bilim,Sevgi,Hoşgörü.

MİLLİ EDEBİYAT DÖNEMİ Gönderen admin - 31/01/ :14

Mustafa Kemal Atatürk ün Hayatı

BURDUR VE ISPARTA OSB LERİ İÇİN ATIKSU ARITMA TESİSİ YAPIMI İLK ADIM ATILDI

EFENDİLER! YARIN CUMHURİYETİ İLAN EDECEĞİZ.

Bir başka ifadeyle sadece Allah ın(cc) rızasına uygun düşmek için savaşmış ve fedayı can yiğitlerin harman olduğu yerin ismidir Çanakkale!..

BATI CEPHESİ'NDE SAVAŞ

ANADOLU TOPRAKLARINDA MEHMETÇİĞİN İMZASI: SİPER HATLARI

ATATÜRK. Mustafa Kemal Atatürk, 1881 yılında Selanik'te doğdu. Babası Ali Rıza Efendi, annesi Zübeyde

HÜRRİYET İLKOKULU EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI 23 NİSAN ULUSAL EGEMENLİK ve ÇOCUK BAYRAMI KUTLAMA PROGRAMI

TERCİH ETTİĞİN OKOL GELECEĞİNDİR MEVLÜT ÇELİK 8.SINIF KAVRAM HARİTASI. Mevlüt Çelik. T.C. İnkılap Tarihi ve Atatürkçülük

Kazanım: : Vatanımız için mücadele eden insanların fedakarlıklarını öğrenerek vatanseverlik duygusunu artırır.

KURTULUŞ SAVAŞI ( ) Gülsema Lüyer

Gazi Mustafa Kemal Atatürk ü Ölümünün 78. Yılında Saygı ve Minnetle Anıyoruz

Öğrenim Kazanımları Bu programı başarı ile tamamlayan öğrenci;

TED İN AYDINLIK MEŞALESİNİ 50 YILDIR BÜYÜK BİR GURURLA TAŞIYAN OKULLARIMIZDA EĞİTİM ÖĞRETİM YILI BAŞLADI

Devleti yönetme hakkı Tanrı(gök tanrı) tarafından kağana verildiğine inanılırdı. Bu hak, kan yolu ile hükümdarların erkek çocuklarına geçerdi.

2018-LGS-İnkılap Tarihi Deneme Sınavı 9

ATATÜRK İLKELERİ VE İNKILÂP TARİHİ DERSİ I.DÖNEM MÜFREDAT PROGRAMI

KURTULUŞ SAVAŞI KARTPOSTALLARI MEHMED İN HİKAYESİ *

Bir Kadın 3 Sanat Sergisi açıldı

KURTULUŞUN 95. YILI COŞKUYLA KUTLANDI

HALİDE EDİB ADIVAR VURUN KAHPEYE ROMAN

Öğrenim Kazanımları Bu programı başarı ile tamamlayan öğrenci;

Öğrenim Kazanımları Bu programı başarı ile tamamlayan öğrenci;

Necip Fazıl ın Yaşamındaki Düşünce Labirentleri - Genç Gelişim Kişisel Gelişim

Kütahya Gazeteciler Cemiyeti Ziyareti:

8 MART DÜNYA EMEKÇİ KADINLAR GÜNÜ 1 MAYIS 10 KASIM ATATÜRK Ü ANMA ETKİNLİĞİ SANATSAL ETKİNLİKLER

Türkiye nin köklü şirketlerinden PET HOLDİNG 40 yaşında

MÜSİAD İFTARI ŞANLIURFA

Öğrenim Kazanımları Bu programı başarı ile tamamlayan öğrenci;

KÖYÜMÜZ AİLE LİSTESİ AKGÜL A Y K A N A T KAMİL AYKANAT A S M A G Ü L A Y C I L KENAN ATLAS CEMAL ATLAS ALİ AKTEN MEHMET AKTEN

Yusuf Ziya Ortaç ve Tiyatro Eserleri

İkinci B ö l üm KİŞİLİK VE KARAKTER GELİŞİM SÜRECİ

Kanuna konulan Atatürkü koruma kanunu,aslında onu korumak değil, korumaya muhtaç ve aciz bir kimse olduğunu ima etmektir.

Milli varlığa yararlı ve zararlı cemiyetler

NURULLAH- Evet bu günlük bu kadar çocuklar, az sonra zil çalacak, yavaş yavaş toparlana bilirsiniz.

EKİM 15. Şarkiye Mahallesi Kocakişi Sokak No: Altınordu/ORDU.

MİLLİ MÜCADELE DÖNEMİ MUSTAFA KEMAL İN SAMSUN A ÇIKIŞI GENELGELER KONGRELER

Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS

Dünyayı Değiştiren İnsanlar

SAMSUN BAHRİYE MEKTEBİ

15 TEMMUZ DEMOKRASİ ZAFERİ VE ŞEHİTLERİ ANMA ETKİNLİKLERİ RAPORU

CHP Yalıkavak Temsilciliğinin düzenlediği Kahvaltıda Birlik ve Beraberlik Mesajı

Hürkuş a Türk Savunmayii nin İlkleri

İNSANLIĞIN SAVAŞI YENDİĞİ YER; ÇANAKKALE SAVAŞ ALANLARI PROJESİ (TR R5)

HOCAİLYAS ORTAOKULU. ÜNİTE 1: Bir Kahraman Doğuyor T.C. İNKILÂP TARİHİ VE ATATÜRKÇÜLÜK-8

En İyisi İçin. Cevap 1: "II. Meşrutiyet Dönemi"

BAŞBAKAN YARDIMCISI HAKAN ÇAVUŞOĞLU, BATI TRAKYALI GENÇLERLE YTB DE BULUŞTU Cuma, 13 Nisan :47

8. SINIF T C İNKILAP TARİHİ VE ATATÜRKÇÜLÜK DERSİ

Öğrenim Kazanımları Bu programı başarı ile tamamlayan öğrenci;

BÜLTEN İSTANBUL AZİZ BABUŞCU. FİLİSTİN MESELESİ 2 5 te B İ L G İ NOTU. Öğretmenler ile öğrenciler yıllar sonra bir araya geldi

NOKTALAMA İŞARETLERİ MUSTAFA NAZIM ÖZGEN

MEHMET RAUF - Genç Gelişim Kişisel Gelişim ( )

Aruzla şiire başlayan sanatçılar, Ziya Gökalp in etkisiyle sonradan hece ölçüsüyle yazmaya başlamışlardır.

Müdafaa-i Hukuk Hareketi bu hakları savunmak ve geliştirmek için kurulmuştur.

T.C. ONDOKUZ MAYIS ÜNİVERSİTESİ SENATO KARARI KARAR TARİHİ TOPLANTI SAYISI KARAR SAYISI /

Çocuklara sahip çıkmak geleceğe sahip çıkmaktır

Tuba ÖZDİNÇ. Örgün Eğitim

Savaş, kahramanlık ve vatan sevgisi gibi konuları destansı ve abartılı bir anlatımla işleyen şiirlerdir.


TÜRKİYE CUMHURİYETİ ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI ANABİLİM DALI

İÇİNDEKİLER. 1. BÖLÜM İSLÂMCILIK VE YENİ İSLÂMCI AKIM Yeni İslamcı Akımın Entelektüel Zemini Olarak İslâmcılık...17 Yeni İslâmcı Akım...

Sunum ve Sistematik 1. BÖLÜM: MUSTAFA KEMAL İN HAYATI

Yayın no: 133 ÇANAKKALE SAVAŞI. Genel yayın yönetmeni: Ergün Ür Yayınevi editörü: Özkan Öze Dizi editörü: Prof. Dr. Salim Aydüz

5. SINIF SOSYAL BİLGİLER YILLIK PLANI

MUSTAFA KEMAL ATATÜRK'ÜN ASKERLİK HAYATI

Başbakan Yıldırım, Ankara YHT Garı açılış töreninde konuştu

Nasrettin Hoca ya sormuşlar: - Kimsin? - Hiç demiş Hoca, Hiç kimseyim. Dudak büküp önemsemediklerini görünce, sormuş Hoca: - Sen kimsin?

İÇİNDEKİLER SÖZ BAŞI...5 MEHMET ÂKİF ERSOY UN HAYATI VE SAFAHAT...9 ÂSIM IN NESLİ MEHMET ÂKİF TE GENÇLİK... 17

İnci Hoca YEDİ MEŞALECİLER

KÜÇÜKÇEKMECE BELEDİYESİ OKULLAR ARASI ÖDÜLLÜ YARIŞMALAR

İnönü Üniversitesi Fırat Üniversitesi Siirt Üniversitesi Ardahan Üniversitesi - Milli Eğitim Bakanlığı ‘Değerler Eğitimi’ Milli ve Manevi Değerlerimiz by İngilizce Öğretmeni Sefa Sezer

İLERİ DÜZEY SENARYO YAZARLIĞI SERTİFİKA PROGRAMI

tellidetay.wordpress.com

CEVDET ŞAMIKOĞLU İLKOKULU/ORTAOKULU DEĞERLER EĞİTİMİ PROGRAMI MART - NİSAN AYLARI FAALİYET RAPORU

EĞİRDİR İHTİYAT ZABİTLERİ NAKLİYAT ANONİM ŞİRKETİ

Atatürk İlkeleri ve İnkılâp Tarihi I. Laboratuar (saat/hafta) Uygulama (saat/hafta) Teori (saat/hafta) AKTS. 1.YIL/ 1.yarıyıl Güz

NO ADI SOYADI AİDATLAR GÖZGÖZ SEFER GÖZGÖZ 60,00 60,00 60,00 60,00 2 ERCAN GÖZGÖZ 60,00 60,00 60,00 60,00

Kodu:ATA101 Ders Adı: AİİT I Teorik + Uygulama: 2+0 AKTS: 2

Başbakan Yıldırım, 39. TRT Uluslararası 23 Nisan Çocuk Şenliği ne gelen çocukları kabul etti

BURDURLU HOCA DAN YURT SÖYLENCELERÝ

4.DÖNEM DERS ÖĞRETİM PLANI

Öğrenim Kazanımları Bu programı başarı ile tamamlayan öğrenci;

Edirne Tarihi - Edirne nin Yaşadığı İşgaller. Ahmet Usal - Edirne Vergi Dairesi Başkanlığı

ÇANAKKALE ŞEHİTLERİMİZİN AZİZ HATIRASINA

IV.HAFTA XX.YÜZYIL BAŞLARINDA OSMANLI İMPARATORLUĞU

Yüreğimize Dokunan Şarkılar

TLL Uygulama. Aşağıdaki seçeneklerin hangisinde Hüseyin Rahmi Gürpınar a ilişkin bilgi doğru değildir?

1. Aile tarihimizi araştırırken aşağıdaki eşyalardan hangisi bize yararlı olabilir? A) Çeyiz sandığı B) Oyuncak kamyon C) Bilgisayar D) Tansiyon aleti

T.C. İNKILÂP TARİHİ VE ATATÜRKÇÜLÜK / SON 16 YIL OKS, SBS VE TEOG ÜNİTE BAZINDA SINIFLANDIRILMIŞ ÇIKMIŞ SORULAR FASİKÜLÜ

II. MEŞRUTİYET DÖNEMİ


Milli Devlete Yönelik Tehdit Değerlendirmesi

Bu durumun, aşağıdaki gelişmelerden hangisine ortam hazırladığı savunulabilir?

Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS

Transkript:

1 www.karatasabdullah.com MİLLİ MÜCADELE'Yİ KONU ALAN PİYESLER * Türk milleti, bilinen tarihi geçmişi içinde Oğuz Kağan'ın toparlayıcılığını saymazsak iki defa yok olmakla karşı karşıya kalmıştır. Bunlardan ilki Orta Asya coğrafyasında Çin hegemonyasıdır ki; bu zillet, Kutluk Bey tarafından kırılır. Diğeri ise öncekilerden daha ciddi, daha vahim, daha zalim, daha imkânsız, daha çaresiz, daha yorgun ve daha parçalanmış bir halde yakalar milletimizi. Osmanlı devleti son yüzyılını yenilgi, zulüm, işkence, parçalanma, dağılma, yoksulluk ve yorgunluk halinde sürdürür. Son olarak payitahtı da işgal edilince teslim olmaktan başka çaresi kalmaz. Bu teslimiyet basiretsiz ve ruhsuz yöneticilerin teslimiyetidir. Halkını telef etmiş, gafil yöneticilerin teslimiyeti. Yöneticiler teslim olur ama Türk milleti teslim olmaz. İlk olarak en zor durumda bağrından çıkardığı kahramanlar ile yeniden harekete geçer, kurtuluş mucizesini gerçekleştirir ve düşmana boyun eğdirir. Sonra da yüzyılların sefaletini ortadan kaldıracak kültürel, ekonomik ve sosyal kalkınmanın zafere ulaşacak mücadelesini verir. Millî Mücadele adıyla anılagelen bu büyük savaşın, dramatik edebiyat dışındaki türlerdeki yerini bir kısım araştırmacılar ve yazarlar makale, kitap ve tezlerde anlatmışlardır. Ben ise bu son yok oluştan kurtulma mücadelesini, zafere ulaştığı süreçte, dramatik edebiyatımıza nasıl yansıdığını aktarmaya çalışacağım. Konuyla ilgilenirken, dramatik edebiyatımızda bu konuda müstakil bir çalışmanın yapıldığına dair bir ize rastlamadım. Tespit edebildiğim malzeme ile bir Yüksek Lisans, hatta çocuk oyunları ve senaryoları da içine alabilecek nefis bir doktora çalışması çıkabileceğini de gördüm. Böyle geniş bir malzemenin tamamını burada nakletmem elbette mümkün değil. Ama genel hatlarıyla da olsa konuyu huzurlarınıza getirmek istiyorum. Millî Mücadele konusunu, Mustafa Kemal Atatürk'ten ayrı düşünmemiz elbette mümkün değildir. Millî Mücadele ve bu mücadelenin önderi, merkezi olan Kemal Atatürk, dolaylı veya dolaysız, yüzün üzerinde piyeste ele alınmış ve işlenmiştir. İstanbul'un işgaliyle başlayan Millî Mücadele'nin, Mustafa Kemal'in Samsun'a çıkışı, Sivas ve Erzurum Kongreleri, Ankara'ya dönüş, Meclis'in açılması, bu arada Kuvâ-yi Seyyare'nin mücadeleleri ve Kuvâ-yi Millîye'nin oluşturulması, düzenli orduya geçiş, I. ve II. İnönü, Sakarya Meydan Savaşları, düşmanın İzmir'den denize dökülüşü, Cumhuriyet'in ilânı resmi tarihimizin bilinen aşamalardır. Bu tarihi akış içinde, belgelerde kalmış hatta unutulmuş pek çok hadise mevcuttur. Buna bir de Mustafa Kemal'in hayatı, ailesi, yakın çevresi ile resmi ve özel İlişkilerini ekleyecek olursak bir dolu malzemenin de dramatik edebiyatın kaynağı olduğunu görürüz. İncelediğimiz piyeslerde bu malzemelerden yeterince İstifade edilmiş, bir kısım piyesler kurgusunu resmi tarih doğrultusunda oluşturmuş, başarılı yazarlar dramatik kurgularında daha çarpıcı ve orijinal sonuçlara ulaşmışlardır. Bunun yanında tekrara düşenler, gerilim unsurunu dikkate almayanlar, öğretici maksatla konuyu ele alanlar; hatta sadece Mustafa Kemal'i yüceltmek maksadıyla yazılanlarda vardır. Prof. Dr. İnci Enginün, "Savaş günleri gerçeğinin tespiti çok hazin sayfalan ortaya çıkarır. Bu gerçek o kadar acıklı ve dehşet vericidir ki, Millî Mücadele'de Türk milletinin katlandığı sıkıntı ve ıstırapları yakından gören yazarlar, onları birer ibret vesikası olarak yazmak isterler., der. Sayısı yüzün üzerinde olan piyeslerden yayım tarihlerine göre bir seçim yaparken; hocamızın biraz önceki sözlerinde yatan tespitini de seçimime ölçü aldım ve son çıkan piyeslere bilhassa ağırlık vererek bir değerlendirmeye gittim.

2 www.karatasabdullah.com Kesin olmamakla birlikte bizim tespit ettiğimiz ilk piyes, üzerinde yayım tarihi bulunmayan Remzi Ayıntâbi'nin yazdığı İntibâh-ı Millî piyesidir3. Daha sonra 1920 yılında Mersin'de yayımlanan A. Rıza'nın İzmir'e Doğru4, isimli piyesi gelir. Hayri Muhittin (Dalkılıç)'ın 1926 yılında kaleme aldığı ve aynı yıl Sadi Tek tiyatrosunda sahnelenen Gazi Mustafa Kemal isimli eseri basında da yankı bulan önemli bir eserdir. Zira bu piyes hakkında Akşam gazetesinin 7 Temmuz 1926 tarihli nüshasında Reşad imzasıyla ve Cumhuriyet gazetesinin 11 Temmuz 1926 tarihli nüshasında imzasız iki de yazı neşredilir. Münir Hayri Egeli'nin Atatürk'ü bir destan kahramanı olarak ele aldığı ve bizzat Atatürk'ün düzeltmelerini yaptığı Bay Önder1 i de ilk grup piyesler arasındadır. En son yayınlanan piyes ise 2001 yılında Nuri Güngör'ün iki perdelik 1212 Gün üdür. İncelememize esas olan ilk piyesimiz, Hayri Muhittin (Dalkılıç)'ın Gazi Mustafa Kemal isimli eseridir. Piyesin kahramanı Masum Bey, İzmir işgal edilince, buna dayanamaz ve Kuvâ-yi Millîye hareketini başlatmak ister. Daha önce Mustafa Kemal'i Dumlupınar'da tanımış ve çok etkilenmiştir. Mustafa Kemal'in zor anlardaki mucizesine inanan Masum Bey, düşmanla işbirliğine giderek kendilerini ele veren vatan haini arkadaşı Kerim Bey'e Mustafa Kemal Paşa'yı anlatır. Amacı onu da Mustafa Kemal in mucizesine inandırmaktır. Piyes, Yunan İşgali altında kalan yerlerdeki insanların gördüğü zulmü, soygunu, baskıyı, tecavüz ve kurşuna dizilmeleri de anlatır ve İzmir'de Yunan'ın denize dökülmesi ile son bulur. Atatürk'ü sahneye çıkarmadan yücelten bir piyestir. Yine Atatürk'ü sahneye çıkarmadan, halk üzerindeki tesirini ve ateşleyici gücünü anlatan bir diğer piyes de Faruk Nafiz Çamlıbel in 1933 yılında kaleme aldığı Kahraman'dır7. Hece vezniyle üç perdelik destan şeklinde kaleme alınan piyesin konusu Millî Mücadele'nin başlangıç yıllarında geçer. Yıllardır savaşmış ve son savaşta yenik çıkartılmış Anadolu'nun yanık yürekli insanları, bezgin ve ümitsiz bir haldedir. Ordu dağıtılmış, düşman yurdu işgal hazırlığı içindedir. İşte tam yılgınlığın ortaya çıktığı anda birisim ortalığı sarar. Bu Mustafa Kemal'dir. Yurdu bir baştan bir başa yıldırım hızıyla dolaşan ve Millî Mücadele'nin ateşini tutuşturan bu kahraman, Anadolu insanı için de kurtuluşun ta kendisi olur. Piyes batı Anadolu'da bir köyde geçer. Asker kaçağı ve eşkıyalık yapmış olan Hüseyin, Mustafa Kemal'i bizzat görünce değişir ve Millî Mücadele'nin ateşiyle tutuşur. Kardeşi Hasan'ın casusluğu karşısında da sessiz kalmaz ve onu bertaraf eder. Artık Bekir Çavuş'un kızı Emine'yle evlenebilmesi için tek engel kalmıştır: Millî Mücadele'den başarıyla çıkmak. Emine de tıpkı Namık Kemal'in Vatan yahut Silistre piyesindeki İslam Bey'in Zekiye'si gibi onu takip eder. Yol, ulaşım ve haberleşme durumunun müsait olmadığı Anadolu topraklarında hızla dolaşarak ümitsizliğe düşen köylüye kurtuluş ümidini aşılamasıyla Mustafa Kemal, Anadolu halkını mücadeleye sokan, itici ve canlandırıcı bir güç olarak piyeste anlatılır, Mustafa Kemal ağızdan ağıza anlatılarak efsane kahraman olarak belleklere kazınır. Hızır gibi algılanır âdeta. Bütün Anadolu ona İnanır ve peşinden koşmaya başlar. Bütün bezgin canlar onun adı etrafında birer kahraman olurlar. Kahramanlık Türk milletinin hasletinde vardır, Hele söz konusu istiklal, yani bağımsızlık mücadelesi olursa. Nitekim Atatürk'ün "Bağımsızlık benim karakterimdir" sözü mensup olduğu milleti de ifade eder. İşte Reşat Nuri'nin 1933 yılında kaleme aldığı İstiklâl isimli piyes de; Millî Mücadele öncesinde, bu mücadeleyi başaranların ruhlarını yansıtması bakımından önemlidir8.

3 www.karatasabdullah.com Bir uslanmaz katil olan serkeş Adalı, yakalanıp ölüm cezasına çarptırılır. Düşmanla işbirliği yapan ağabeyinin dostu, işgal kuvvetleri komutanı General Galo'nun emriyle ipten alınmak istenir. Fakat Adalı ruhunu satmaz, düşmanın verdiği özgürlüğü reddeder ve darağacına gitmeyi kabul eder. Adalı'nın, yabancı işgali karşısında, vatan ve millet aşkı canından daha önemlidir. İşgal kuvvetleri bu topraklarda yaşayan ırkın genlerinde taşıdığı bir özelliği görememişlerdir. İçerideki kanı bozukların hazırladığı imkânlarla bütün ulusu esir edebileceklerini ve istediklerini yaptırabileceklerini zannetmişlerdir. Bugün de dikkate alınması gereken büyük tarihi yanılgıyı Necip Fazıl Kısakürek, 1935 yılında yazdığı Tohum isimli piyesiyle gözler önüne serer. Fransız desteğini de arkalarına alan Ermeni komitacılarla Maraşlıların onurlu mücadelesinin anlatıldığı piyese hâkim olan hava; maddenin emrinde acze düşen insan ile ruhun emrine giren maddenin amansız mücadelesidir. Yazar, insanın iç benliğinin sırlarını, Millî Mücadele'yi yaratan insanda arar ve piyesin kahramanı Ferhat'ta ve çevresinde bu ruhu tespit eder. Ferhat, Anadolu'da yaşayan ve fark edilmeyen büyük çınarın yanık, kavruk tohumudur. İşte Millî Mücadele bu tohumların çatlamasıyla güç kazanır ve kazanılır. Millî Mücadele'nin kazanılmasıyla iş bitmemiştir. Bilakis asıl savaş bundan sonra başlayacaktır. Kültürel ve ekonomik başarıyı da yakalayan Cumhuriyet in ruhu sanat eserleri vasıtasıyla anlatılmalıdır. Halit Fahri Ozansoy'un 1933 yılında manzum olarak tanzim ettiği On Yılın Destanı, bir taraftan Millî Mücadele'nin enkazı üzerinde gezinirken; diğer taraftan bu enkazdan yaratılan, geleceğe dönük yepyeni bir yapının kurulmakta olduğunun müjdesini de verir. Turgut'la Gönül, İzmir'in kurtuluşunda dökülen kanları ve Turgut un şehit babasını anarlar. Bestekâr olan Turgut, bu büyük mücadelenin müziğini yapmak ister. Bunun için de Millî Mücadele'nin geçtiği yerleri dolaşarak ilhamını yakalamaya karar verir ve trenle yola çıkarlar. Zira büyük savaş kazanılmıştır şimdi sıra şairlere ve bestekârlara bu zaferi anlatmak düşmektedir. Turgut'un bünyesi zayıftır, ciğerlerinden hastadır. Uzun yaşayamayacağını düşünür ve "Ah ölmeden bu İşi bitirebilseydim" telaşına düşer. Trendeki saz şairi Âşık, Yunan savaşında bir kolunu ve oğlunu kaybetmiştir. Ama zaferin kazanılması bütün acılarından onu arındırmıştır. Tren Afyon'a gelir ve Afyon'da savaş günlerini yaşamış bir yüzbaşı ile tanışırlar. Yüzbaşı, Afyon savaşını ve Mehmetçiğin kahramanlıklarını gururla anlatır. Tıpkı savaşta olduğu gibi ekonomik kalkınmada da Atatürk'ün yanında topyekûn bu millet fedakârlıklarına devam ederek çalışmıştır. Bu sürede fabrikalar kurulmuş, Gazi'nin Cumhuriyet planı hayata geçirilmiştir. Mustafa Kemal, sanki Hz. İsa'nın ölüye can vermesinden daha büyük bir iş yapmıştır. Ölü bir milleti canlandırmış ve kalkındırmıştır. Bu yüzden bütün Türk milleti her şeyini ona ve savaşta şehit düşenlere borçludur. Uşak'ta bir mühendisin evine gelirler. Memleketin her yerinde fabrikalar kurulmuştur. Kadınlar erkeklerle beraber bu fabrikalarda memleketin kalkınması için çalışmaktadırlar. Turgut, sanat

4 www.karatasabdullah.com ile fennin birlikte çalışarak ülkeyi kalkındıracağına inanır: ''Sanatla fen kardeştir, ikisi de vatanı parlatacak güneştir" der. (s.34) Bir köye giderler. Okuma yazma seferberliği bütün köylere ulaşmış ve başarılı olmuştur. Köylüler cehalet ve geri kalmışlıktan okuma yazmayı öğrenerek kurtulmanın gururunu yaşarlar. Turgut Millî Mücadele'nin yapıldığı coğrafyayı baştanbaşa dolaşarak; buradan aldığı şevkle, 10 yılın bestesini Ankara'da yapar. Anadolu insanının canını, İstanbul'un işgal edilmesinden ziyade İzmir'e Yunan'ın çıkışı yakmıştır. Zira İstanbul padişahın mekânıdır ve onlara göre padişah bir hal çaresi mutlaka bulacaktır. Ama Anadolu milletin mahremidir ve buraya uzanacak eller bütün bir milleti seferber etmeye yeter. Nitekim İzmir, Yunanlıların eline geçince, Makedonyalı yiğit Parti Pehlivan ve iki arkadaşı Topal Murat ve Halil, Salihli'de Çerkez Ethem'in yanına gönüllü savaşmaya koşarlar. Çerkez Ethem, Millî davaya aykırı davranmaya başladığı anda onu terk ederler. Erol Toy'un 1970 yılında yazdığı ve aynı yıl Ocak Tiyatrosunda sahnelenen Parti Pehlivan isimli bu oyunda, Çerkez Ethem, Tatar Haşan, Galip Paşa, Arif Oruç gibi gerçek kişiler de yer almaktadır. İstanbul'un işgali ise ayrı bir karmaşadır. Bir taraftan İşgalcilerin kanunsuz uygulamaları ve çevreye verdikleri zararlar karşısında, yılgınlığa, yorgunluğa, bezginliğe uğrayan vatanseverler, diğer tarafta Yakup Kadri'nin Sodom ve Gomore'sinde sahnelerini seyrettiğimiz işbirlikçi kadınlar, subaylar, fırsatçı İş adamları vardır. İsmet Küntay'ın 1970'de yazdığı Tozlu Çizmeler12 13 14, böyle bir ortamda tek yolu Anadolu'ya geçmekte bulan vatanseverleri anlatır. Millî Mücadele'nin amansız safhalarından biri de Sakarya ve havalisini kapsar. Bu yöre aynı zamanda zaferin ilk noktasıdır. Abay Dağlı'nın 1971 yılında yazdığı Sakarya ve havalisinde cereyan eden mücadelelerin anlatıldığı dizi piyeslerden biri olan Malazgirt'ten Sakarya ya; tıpkı Malazgirt zaferiyle fethedilen Anadolu'nun, Bizans'ın torunları olduklarını iddia ile Anadolu'yu işgal eden Yunanlılardan, bir daha tekerrür edilmemek üzere, Sakarya zaferiyle yeniden fethedildiği ileri sürülür. Konu Sakarya çevresinde savaş günlerinde geçer. Çetelerin örgütlenmesi, direnmesi ve düşman kuvvetlerine başkaldırmalar anlatılır. Bu arada köylülerden kadınlar ve kızların desteği büyüktür. Erkeksiz köyde kadınlar ve kızlar Nine nin etrafında toplanıp düşmanla mücadeleye girişirler. Bir köprü uçurulur, Trenle nakledilen düşman cephanesi ele geçirilir. İstanbul işgal edilmiş, Sakarya, Sinop yıkılmış, Anadolu halkı acısını içine gömmüş, mücadele İçin toparlanıyor. İstanbul dan Anadolu'ya iki tip aydın gelir. Birincisi Millî Mücadele'yi destekleyenler, İkincisi İşgal güçlerini ve Padişahı tutanlar. Kan davalılar bile düşmana karşı birleşmişken İstanbul hükümeti ve taraftarları bunu yapmazlar. Bu durumda Anadolu halkı iç düşmanlarla da savaşmak zorunda kalmıştır. Piyes Malazgirt ve Sakarya zaferlerini birleştirerek anlatma yoluna gider. Sakarya Lisesi Edebiyat Öğretmeni olan Abay Dağlı nın diğer bir piyesi de Sakarya'da 22. Gün adını taşır. Piyes, Mustafa Kemal in Harbokulu'ndaki günleri, annesi ile ilişkisi ve annesinin ona evlenmek üzere komşu kızı Emine yi tavsiye etmesiyle başlar. Fakat Mustafa Kemal, vatanı düşmandan kurtarmadan, -tıpkı İslam Bey gibievlenmeyi reddeder. Piyes Mustafa Kemal in zaferi getiren "Hücum emrinin verilmesi ile

5 www.karatasabdullah.com biter. Piyeste Mustafa Kemal le birlikte mücadeleye katılan köylüler, çeteler ve aileler de yücelir. Sakarya savaşı aziz kılınır, vatan duygusu ölümün önüne konur ve Mustafa Kemal'e övgüler düzülür. Güngör Dilmen'in Samsun'a Doğru isimli senaryosu da benzer konuyu gündeme getirir. 13 Kasım 1919'da Atatürk işgal altındaki İstanbul a gelir. Zübeyde Hanım oğlunu Padişah Vahdettin'in kızı Sabiha Sultan İle evlendirmek ister. Mustafa Kemal memleket kurtulmadan evliliğe razı olmaz. Senaryo, Mustafa Kemal in Samsun'a çıkması ile biter. Kurgusu mükemmel piyeslerden biri de Orhan Asena'nın 1980 yılında yayımlanan 16 Mart 1920'sidir. Piyes Atatürk ün yakın silah arkadaşı Rauf Bey ve arkadaşlarının İstanbul'daki mücadelesini anlatır. Millî Mücadele'nin İstanbul safhası gözler önüne getirilir. Mustafa Kemal, Rauf Bey ve Kuvâ-yi Millîyecileri İstanbul İşgal edileceği haberiyle acele Ankara'ya çağırır. Zira Osmanlı tükenmiştir yeni bir yapıya ihtiyaç vardır. Bunun için yeni kavga Ankara'da verilecektir. Mustafa Kemal'in ilk istediği Anadolu'da düzenli ordusunu kurmuş müstakil bir cumhuriyettir. Bunun için önce dış düşmanlarla sonra da İçerideki düşman ve gafillerle hesaplaşacaktır. Yani candan can kopartacaktır. İsmet Paşa, Halide Edip Anadolu'ya geçmeye hazırlanırlar, Adnan Bey'i de ikna ederler bu geçiş için. İtilaf kuvvetlerinin meclisi basmaya hazırlandığını duyan Rauf Bey, dünya kamuoyunun ve gafillerin gözünü açmak; işgalcilerin gerçek yüzlerinin fark edilmesini sağlamak için kendini feda edip İstanbul'da kalmak ister. Nami Bey, padişah yanlısı teslimiyetçi bir hafiyedir. İşgalci güçleri medeniyetin temsilcileri olarak kabul edip Rauf Bey ve arkadaşlarından boyun eğmelerini ister. Rauf Bey ise kurtuluş mücadelesini şu sözlerle savunur. "Batı medeniyeti Batı medeniyeti dediğiniz ne ki sizin Nami Bey? İki yüz yıldır gözümüzü bir yalancı tanyerine çevirmişiz, günün doğmasını bekliyoruz, sözüm ona. Bize kaybettirdiği şu İki yüz yıl yetmez mi Batı medeniyeti dediğiniz serabın. Emperyalizmdir gerçek adı sizin Batı medeniyeti dediğiniz şeyin. (s.38) Piyeste, İstanbul'dan Ankara'ya kaçış yolunda Sultantepe'deki Özbekler Tekkesi önemli görevler üstlenir. Çevre köylerin pek çoğu padişah aşkıyla ihanet içindedirler. İsmet paşa, Adıvarlar ve diğer Kuvâ-yi Millîyeciler bu yolla Anadolu'ya geçerler. Bu geçiş sırasında Özbekler Tekkesi'nde karşılaşan Halide Edip ve Çerkez Ethem in kardeşi Reşit, düzenli ordu ve çete konusunu tartışırlar. Nami Bey, sonunda hataya düştüğünü anlar ve baskına uğrayan tekkedekilerin kaçmasına, kendini feda ederek yardım eder. Fuat İşhan ın "Kin tutmayacağız ama olanları da unutmayacağız." diyerek 1984 yılında kaleme aldığı ve Şehir Tiyatroları tarafından başarıyla sahnelenen Bayrak Böyle Yükseldi isimli piyeste; kadını ve erkeği ile can pahasına verilen kurtuluş mücadelesi anlatılır. Düşman denize dökülürken Atatürk'ün dehasına İnanan millet, bayrak direği yerine bedenlerini üst üste yığarlar ve bayrağımız böyle yükselir. Düşman sadece cephede değildir. Ajanlarıyla halkın arasına da karışmıştır. Böyle organize bir güce karşı Türk milletinin inancı, mucize olan kurtuluşu sağlar.

6 www.karatasabdullah.com Piyeste pek gün yüzü görmemiş belgelerden yola çıktığını söyleyen yazar; K. Sami Bey, Ali Fuat, Komiser Burhan, Kasa hırsızı Abbas, İngiliz istihbaratçısı Benet, güzel casus Mary, Gül Hanım, Sıtkı Hoca, unutulmaz gazeteci Haşan Tahsin gibi gerçek kişileri yaşadıkları olaylarla sahneye getiriyor. Aralarında bağlantı kurup, "İnsanca yaşama tarihinin evrensel bir aşaması olan Kurtuluş Savaşı mucizesini, olumluyu, olumsuzu göz ardı etmeden", bir dramatik yapıya kavuşturuyor. Bir yandan mütareke İstanbul'u entrikalarla, tatlı su frenklerinin onur kırıcı davranışları ile acı çekerken; bir yandan da vatan haini Sait Molla'ya karşı dayanışmaya giren Komiser Burhan ve kasa hırsızı Abbas yüreğimizi kabartıyor. Ankara'ya, hatta ordumuzun geri hatlarına sızan düşman casusları ile istihbaratçılarımızın mücadelesi de piyeste heyecanı doruğa çıkarıyor. Haşan Tahsin in şehâdet olayını ve İzmir'in işgalini anlatan bir diğer piyes de 1972 yılında yayınlanan Erol Toy un, İzmir'in İçinde Vurdular Beni-Hasan Tahsin isimli eseridir. Kemal Bekir'in Kâmil Bey i, Kemal Tahir in üçlemesindeki (Esir Şehrin İnsanları, Esir Şehrin Mahpusu ve Yol Ayrımı) bir roman kişisi. Ama bu kez, değişen, içinde yaşadığı ortamın değişmesi sonucu, hem kendisiyle, hem çevresiyle hesaplaşan bir oyun kişisi. Payesin birinci perdesi İşgal altındaki İstanbul'da 1920-1921'de geçer. Paşazâde Kâmil, İstanbul'dan Anadolu'ya gizlice silah sevkiyatı yaparak Millî Mücadele'ye katılır ama yakalanıp yedi yıla mahkûm olur. Mahkûmiyeti sırasında eşi ve akrabaları işgalcilerden yana tavır alınca eşini boşar. Kamil Bey, hapisten çıkınca kızının hasretine de tahammül göstererek Anadolu'ya geçer. 2. Bölüm 29 Ekim 1933, 10. yıl kutlamaları esnasında karısına bıraktığı kızını görmeye gelir. Karısı başkasıyla evlenmiştir. Kızı, babasının başka bir kadının peşine takılıp Avrupa'ya gittiği ve orada öldüğü anlatılarak büyütülmüştür. Kamil Bey, Kuvâ-yi Millîyeci arkadaşlarının desteği ile kızıyla buluşur ve gerçekleri öğrenir. Babasının hep bir Kuvâ-yi Millîyeci olmasını arzuladığını söyleyen Ayşe, o güne kadar hayalinde yaşattığı babasına böylece kavuşur. Piyeste, işgal altındaki İstanbul ve Kuvâ-yi Millîye hareketine katılanların onurlu savaşları anlatılır. Güngör Dilmen, Hâkimiyet-i Millîye Aşevi isimli piyesinde kurtuluş savaşından Lozan barışına uzanan gerilimli günlerin dramını, Ankara'da bir aşevinde Millî Mücadele'nin gerçek kişilerine dayanarak anlatıyor. İçte padişaha inanarak düşmanla işbirliğine girenler vardır. Bu işbirliğini, başka güvenilir kimselerin olmamasına bağlarlar. İtalyanlarla işbirliği yapan Mehmet Nadir şöyle der: "Ortalıkta Türk devleti adına güvenilir bir varlık kalmamıştı. Hükümeti temsil eden kişiler kendi başlarının derdine düşmüştü. Namusumuz, malımız ayaklar altında kalacaktı. Benim gibi düşünenler bir araya geldik, durumu ölçtük biçtik, selameti İtalyanların işgalinde bulduk. (s.31) Anzavur, Delibaş ve Çapanoğlu çeteleri Kuvâ-yi Millîye'ye başkaldırırlar. Eşkıya Demirci, Yörük Ali ise Mustafa Kemal'e inanarak Kuvâ-yi Millîye'ye katılırlar. Aslında eşkıyalıktan sabıkalı olan bu adamlar, bir anda kahraman kesilirler. İsmet Bey bu durumu şöyle anlatır: "Şu ya da bu nedenle halka, devlete karşı suçlar işlemiş kişilerdi, şimdi ulusal kahraman oldular.

7 www.karatasabdullah.com Evet, dayanağımız ister istemez aşiret reisleri, çift çubuk sahipleri, din adamları. Para ve asker ancak onların aracılığıyla sağlanabiliyor." (s.53) Çerkez Ethem ve taraftarları ise Ankara yı eylemsizlik ile suçlarlar. Hatta Ethem'in ağabeyi Reşit Bey: "Biz cephede düşmanla vuruşuyoruz, siz işi lafa, kırtasiyeye vurmuşsunuz", diyerek Ankara yı hafife alır ve suçlar. Anadolu içlerine ilerleyen Yunan ordusu, düzenli ordunun başarısı sonucu durdurulur. Düzenli orduya inanmayan Çerkez Ethem Ankara'ya boyun eğmez ve Yunan ordusuna sığınır. Piyes Lozan'a İsmet Paşa'nın gönderilmesi ile biter. Çerkez Ethem meselesinin Millî Mücadele İçinde önemli bir yeri vardır. Bu konuyu en çarpıcı şekilde ve belgesel nitelikte Orhan Asena Candan Can Koparmak İsimli piyesinde detayıyla ele alınır. Mustafa Kemal "Devlet gibi davranırken, Çerkez Ethem "Çete" gibi davranmayı sürdürür. Hacı Şükrü Bey'in ağzından Mustafa Kemal ve Çerkez Ethem in karşılaştırılması şöyle yapılır: "İlkin kişilikleri çatışır. İkisi de birinci adam olmak üzere doğmuşlardır. Biri mutlaka öbürünün elinden kapmak isteyecek, beriki vermeyecek, hır çıkacak. Sonra yetişme biçimleri... Biri klasik eğitimden geçmiş, her rütbesini hak ederek çoğu kişinin önünü kesmiş, paşalığa değin yükselmiş, öbürü bir astsubay, ama kurmay subay ağabeyleri buyruğunda çalışıyor. Nice paşaları kıskandıracak yetkiler ve sorumluluklar yüklenmiş, hepsinin altından da başarıyla kalkmış, bugünkü ordusunu on dört kişilik müfrezesi ile kurmuş, bir halk kahramanı. Biri ne kadar ileri düşünceli olursa olsun bir Osmanlı paşası, belki de son Osmanlı paşası." (s.94) Ethem, ağabeylerinin ve yandaşlarının Mustafa Kemal'in karşısına çıkmasını istemeleri karşısında önceleri onları dinlemez, onurlu davranır: "Hayır Ağabey! Her sözün başım gözüm üstüne, ama iktidar uğruna Millî Mücadele'yi bölemem ben. Hem bir askerim ben. Belki de iyi bir asker. Ama iyi bir politikacı olduğumu sanmıyorum. Bir görev verilmiştir bana, bir görev alınmıştır. Hemen yarın görev bölgeme hareket edeceğim". (s.38) Ethem'in büyük ağabeyi Reşat Bey Ankara'da meclistedir. Diğer ağabeyi Tevfik Bey ise yanındadır. İkisi de Ethem'i, Mustafa Kemal'e, karşı durması ve dinlememesi hatta hareketin başına geçmesi için doldururlar. Ama o buna son ana kadar cesaret edemez. Mustafa Kemal e göre çeteler işlerini bitirmiştir. Artık düşmanın karşısına düzenli ordu olarak çıkma zamanıdır. Nitekim kurulan düzenli ordu düşmanı denize döker. Piyes Mustafa Kemal'in hem iç düzenlemede hem de düşman karşısındaki zaferiyle son bulur. Mustafa Kemal'in şu sözleri konuya daha açıklık getirir: "Efendiler! Hem Yunan'ı, hem Ethem Bey kuvvetlerini yenmiş bulunuyoruz. Bu düzenli ordunun ilk yengisidir. Kuvâ-yi Millîye'yi asla hor görmediğimizi bir kez daha belirtmeliyim. Kuvâ-yi Millîye bir dönemin adıydı. Milletin can havliyle ve savunma güdüsüyle başvurduğu ilk ve onurlu karşı koyuşun adı. Ama asıl savaş elbette düzenli ordularla kazanılacaktır. Ve elbette bu düzenli orduları yaratacak, onlara komuta edecek sizlersiniz. Büyük Millet Meclisi'dir. Biz bu gerçeği ne yazık ki bazı arkadaşlarımıza anlatamadık, onun İçin canımızdan can koparmak zorunda kaldık." (s.101) Hem dış düşmanlarla hem de iç ihanet çevreleriyle yokluk ve imkânsızlık içinde mücadele edip başarıya ulaşan Mustafa Kemal in en büyük gücü milletine olan inancı ve ruhundaki

8 www.karatasabdullah.com keşfedilmemiş gizemli bir kuvvetler topluluğudur. İşte Turan Oflazoğlu, Anıtkabir isimli çalışmasında bu gizemli ruhun ötesindeki gücü -biraz da gururla altını çizerek- hatırlatır. Piyes Oğuz Kağan, Bilge Kağan ile Orta Asya hayatına; Alpaslan la başlayan Anadolu'nun fethine; Osman Gazi, Fatih Sultan Mehmet, Yavuz Sultan Selim, Kanuni Sultan Süleyman'la biten, muhteşem Osmanlı dönemine; arkasından gelen çöküşler ve yokluklarla mücadelenin yok oluş sınırında Mustafa Kemal ile verilen kurtuluş mücadelesine uzanır. Atatürk'ün ulusumuzu nasıl bir zulmetten kurtardığını tarihi verilerle ortaya koyar. İşgali ve zafere giden yolu anlatır. Askeri zaferlerin yetmediğini, Atatürk'ü büyük yapanın, milletin içine düştüğü ekonomik bunalımdan çıkarmasını ve kültürel şuurun ortaya konmasını da anlattıktan sonra mazideki büyük kahramanlarla Atatürk'ü özdeşleştirerek, hepsinin ruhunun Atatürk te toplandığını ve o yüzden bu büyük zaferi kazandığımızı belirtir. Mustafa Kemal tarih ve millet şuuruyla hareket etmiş ve milletini aynı ruhta buluşturmuştur. Millî Mücadele'nin Samsun cephesini ve özellikle bu mücadeleye katılmada tereddüt gösterenlerin zaman içinde çelişkilerini nasıl yendiklerini, Türk milletinin savaş içinde dahi gülmeyi başardığını ve ümidini hiç yitirmediği de Remzi Özçelik'in Güneş Hala Sıcak isimli piyesinde anlatılır. Emin Bey, padişahın sağ koludur. İstanbul işgal edilir ve meclis dağıtılır. Emin Bey de Bafra'daki çiftliğine döner. Samsun'da Millî Mücadele başlamıştır. Emin Beyin de aralarına katılmalarını bir kaç kere bizzat Atatürk ister. Bu sahne Mustafa Kemal ile Rauf Bey'in ilk münasebetlerini hatırlatır. Emin Bey yeni başlayan millî harekete inanmada tereddütler yaşar. Kızının (Nuray) nişanlısı ile tartışır ve Sami'yi evden kovar. Sami Millîciler'e katılmaya giderken Emin Bey'i korkaklıkla ve vatan hainliği ile suçlar. Nuray da Sami'ye destek verir. Emin Bey ikilem içindedir fakat çevresindeki herkes annesi dâhil Millî Mücadeleyi desteklerler ve katılmasını İsterler. Emin Bey sonunda gerçekleri görür ve Millî Mücadele'ye Mustafa Kemal'in yanında katılmak üzere yola çıkar. Büyük yenilginin ardından ülkemizi saran karanlığı, Yunan ordularının 1919 yılında Ege'den Anadolu içlerine yürümelerini, savaştan yeni çıkmış yorgun ve yoksul Anadolu halkının toprağını ve onurunu korumak için yeniden silaha sarılışını Mustafa Asoğlu Onurlu Direniş Kuvayı Millîye isimli piyesinde anlatır. Konu iç Ege'de Aydın'ın Alvarlı köyünde geçer. 1919 güz aylarıdır. I. Dünya Savaşı sonrası yenilgilerin ağırlığı ve acısı Anadolu insanının ve toprağının üstüne bir kara bulut gibi çökmüştür. Yorgunluk ve yoksulluğa bir de Yunan çizmesi ve süngüsü eklenir. I. Dünya Savaşı köyü neredeyse erkeksiz bırakmış, birde hükümetin Jandarması ve vergi memurları köylüyü zorlamakta, sıkıştırmakta hatta ırza musallat olmaktadır. I. Dünya Savaşı sonu bir kısım askerler terhis edilir ve geriye dönerler, fakat çok geçmeden Yunan işgali başlayınca tekrar Kuvâ-yi Millîye teşkili için savaşa çağrılırlar. Aydın'da efeler ve askerler ilk cepheyi kurmuştur ve Yunan'la savaşırlar, bu arada da direnişi güçlendirmek için köylerden asker toplarlar. Fakat köylerde "Tarlalar boş, ocaklar sönük, evler direksiz" kalmıştır. Hele memleketin başsız kalması iyice ürkütür köylüyü. Fakat Mustafa Kemal'in adı yeni bir umut olur ve köylüyü diriltir. İnanarak cepheye yeniden koşarlar. Köyün gençleri ve dağa çıkan ümmet Kuvâ-yi Millîye'ye katılmak üzere dualarla köyden yolcu edilir.

9 www.karatasabdullah.com Aynı minval üzere yazılan Nazım Hikmet in Kuvâ-yi Millîye Destanı'nı da burada zikretmek lazım. Bu destan, "düşmanlar tarafından kuşatılmış bir imparatorluğun; onurlu, çağdaş ve adil bir ulus yaratmasının dönüm noktasını ve bu savaşı yapan adsız insanlar, hümanist ve duygusal bir dille, portreler". Yine Nezihe Araz'ın Kuvayı Millîye Kadınları bu onurlu mücadelenin en ağır yükünü çeken kadınlarımızı bize tanıtır. I. Dünya Savaşı'ndan Yunan'ın İzmir'de denize dökülmesine kadar olan dönemi anlatan Yaşar Güner in, Batan Gün'ü ve Ergin Orbey'in Belgelerle Kurtuluş Savaşı önemli piyeslerdir. Kurtuluş Savaşı, dünyada gerçekten benzeri olmayan bir millî direniş hareketidir. Kurtuluş Savaşı, daha çok dış düşmanlar öne çıkarılarak sayfalara yazılmıştır. Oysaki dış düşmandan önce bizim, kendimizle çok çetin savaşlarımız olmuştur. İşte Nuri Güngör'ün 1212 Gün adlı oyununda bu acı olaylardan biri, yani candan can koparmak, kendi kendimizle savaşımız anlatılmıştır. Batı Anadolu'da bir kasaba, I. Dünya savaşı bitmiş, Anadolu'da köyler aç ve sefil, erkekler kalmamış, savaştan kaçanlar da dağlarda saklanırlar, köy ağaları zengindir ve köylüye zulmederler. Yunan İzmir'e çıkmıştır. Padişahın emriyle ordu ve İzmir savunulmadan teslim olmuştur. Yunanlı yakaladığı subayları ve askerleri kurşuna dizmektedir. Kaçabilenler de çeteler kurup savaşa hazırlanmaktadırlar. Hakkı da bunlardan birisidir. Eşraf padişaha inanırken, gerçekleri gören gençler düşmana direnmeyi teklif ederler. Hâlbuki padişah: "Mütareke millet, devlet için hayırlı olacaktır. İşgal kuvvetleri memlekete refah, medeniyet getirecektir. Türk misafirperverliğine yakışır şekilde karşılayın. Teşvik ve tahrike kapılmayın" diye ferman yayınlamıştır. (s.17) Herkes sinmiş ve korku içindedir. Halk savaş bıkkınıdır. Bunu eşraftan Şerefin şu sözleri açıklar: "Savaşacak adam mı var memlekette? On yıldır savaşırlar. Herkes savaş bıkkını... Bir köşesi göçmedik ev mi kaldı?" (s.25) Eşraf çetelere yardım etmek istemez, hatta Yunan işgaline yumuşak yaklaşırlar. Bu yüzden çeteler de eşraftan yardımı zorla alırlar. Soygunculukla suçlanan Çeteci Delidolu konuya açıklık getirir: "Ne demek soymak? Bu adamlar canını koyacak ortaya. Eşraf da parasını koysun. Vermeyenden de zorla alırım arkadaş. Bekçi bile tutsa para vermeyecek mi bu adamlar? Düşmandan mallarını koruyanların ellerine silah vermek, karınlarını doyurmak, boyunlarının borcu değil mi onların? Borcunu vermeyenden ama öyle, ama böyle borcu alınır elbette" (s.30) Direnmek için örgüt kurmak kolay değildir. Hüsnü Hoca ile Cemal ilk harekete geçendir. Kasaba, düşmandan önce birbirleriyle boğuşur. Hakkı'nın sözleri önemlidir: "Çıkarını düşünüyordu herkes. Vatanı kurtarmak kimsenin aklına gelmiyordu. İnandırmak gerekiyordu, doğruyu kabul ettirmek gerekiyordu onları, zorla da olsa... Kolay değildi Cemal in işi... Amma her şeyi göze aldı Cemal, geçti öne. Sonra, sonra gördük ki, bizim bize düşmanlığımız yanında, düşmanın bize düşmanlığı hiç kalırmış meğer." (s.22) Atatürk, yerel direniş kuvvetlerini kendine bağlar ve düzenli orduya geçebilmek için organize eder. Çanakkale'deki başarısı çeteler nezdinde ona güven kazandırmıştır. Nitekim Çetebaşı Cemal de Atatürk'e güvenir.

10 www.karatasabdullah.com Eşraf, aşiret reisi Kuytu Osman'ın adamlarıyla kasabayı basar. Kuvâ-yi Millîye Cemal'i yakalar ve Yunan subayına gönderirler. Eşkıya Delidoru Cemal'i ve kasabayı kurtarır. Hacı Şerif ve Kuytu Osman Yunan a sığınır ve bilgi verirler ve bu defa da kasabayı Yunan gelir talan eder. Yunan ordusu kasabada padişahın askerleri gibi karşılanır. Bu orduyu beslemek de büyük yük getirir eşrafa. Kendi millî ordusuna bakmayan eşraf Yunan'a daha fazla bedel öder. Çetelere vereceklerinin bir kaç mislini düşmana verirler, bir de can, mal, namus emniyetleri olmaz. Yunan askerleri dilediğince davranırlar kasabada. Kaytan Osman ın gözü bu durumu görünce açılır ve hatasını anlar. Bu piyeste de düzenli ordu-çete çatışması var. Eşkıya Delidoru -Tıpkı Çerkez Ethem gibidüzenli orduya karşı çıkar. Ankara'nın düzenli orduyu kurabileceklerine inanmazlar, hatta yavaş hareket ettikleri için eleştirirler. Bu eleştirilerden Atatürk de nasibini alır. Onu Ankara'ya kapanmakla ve aksiyoner olmamakla suçlarlar. Güngör Dilmenin Hâkimiyet-i Milliyet inde de Çerkez Ethem ve yandaşları Atatürk'ü aynı şekilde suçlarlar. Bu piyeste Mustafa Kemal'in yerini bir şekilde Kuvâ-yi Millîyeci Cemal alırken; Delidoru, Çerkez Ethem'i temsil eder. Kasabanın eşrafı tıpkı Çerkez i baştan çıkaranlar gibi Delidoru'yu Cemal'e karşı ayaklandırırlar. Çerkez ile Mustafa Kemal arasında geçen benzer sahneler bu piyeste Cemal ile Delidoru arasında geçer. Zafer kazanılır. Eşraf İstiklal Mahkemeleri'nde yargılanırken, sahipsizlikten gaflete düştüklerini iddia ederler. Cemal de savaşa beyin olarak iştirak eder ve İzmir kurtulur. İstiklâl, karargâhtan iyi idare ile kazanılmıştır. Böylece Mustafa Kemal'in neden Ankara'da bulunduğunun da cevabı verilir. Mustafa Kemal'in özel hayatına uzanan piyesler daha çok son yıllarda yazılmıştır. Recep Bilginer'in Savaştan Barışa Aşktan Kavgaya İsimli iki perdelik piyesinde; Mustafa Kemal'in Latife Hanım ile tanışması evlenmesi ve 2,5 yıldan sonra boşanması anlatılır. Bu süreçte mekân İzmir'dir. Cumhuriyet kurulmuş, bir bir inkılaplar yapılmaktadır. Atatürk'ün evlenme sürecinde annesi Zübeyde Hanım, kız kardeşi Makbule ve zor günlerinde hep yanında olan Fikrîye Hanımla İlişkileri öne çıkar. Büyük zaferi kazanan Mustafa Kemal, evliliğinde doğru seçim yapamamış, boşanmış ve mutsuz olmuştur. Sebep Latife Hanım'ın kadınsı duygular ile hareket etmesi, aşırı kıskançlığıdır. Bu evliliğin doğru bir evlilik olamayacağını Zübeyde Hanım daha başlangıçta şu sözlerle ikaz eder: Kadının çok okumuşu kadı, okumamışı cadı olur." (s. 120) Mustafa Kemal'in başarısız evliliğini anlatan bir de senaryo vardır: Bir Kırmızı Gül. Bu senaryo Nezihe Araz'ın Mustafa Kemal'le Bin Gün isimli piyesinden uyarlamadır. Piyes Latife Hanım'ın anılarından derlenmiş ve pişmanlıklarını anlatan bir oyundur. Senaryo da aynı çizgiyi takip ederek; Atatürk'ün hayatı ve Latife Hanım'la geçen bin günün hikâyesi anlatılır. Zafere giden yolda Atatürk'ün özel hayatına girilir ve askeri başarı kazanan Mustafa Kemal'in duygusal başarısızlığı irdelenir. Mutsuz evlilikte suçlu Latife Hanım'dır. Zira o doyumsuzdur ve sahip olduğu her şeyin yalnız kendisine alt olmasını İster. Bu arada Mustafa Kemal in Fikrîye Hanım ile olan İlişkisi ve Fikriye nin trajedisi de yürekleri sızlatır. Senaryoda, Latife Hanım İle Fikrîye Hanım'ın karşı karşıya gelmesi yanında Rauf Bey'le İsmet Paşa'nın çatışmaları da dikkat çekicidir. Zübeyde Hanım'ın ölümü, Mustafa Kemal'in cenazeye iştirak edememesi, Latife Hanım ile boşanma süreci, Mustafa Kemal'in kalbinin sıkışması, Fransız gazeteci Madam Bertha

11 www.karatasabdullah.com Gaulis'in, Mustafa Kemal'e Latife için "Paşam, bu sizin ilk ve tek yenilginiz." demesi, belgelere dayalı olarak piyeste kullanıldığı öne sürülen malzemelerdir. Senaryo, Latife Hanım ın -röportaja gelen gazeteci kızla- Mustafa Kemal'in kabrine bir tek kırmızı gül göndermesiyle biter. Mustafa Kemal'in emperyalizme karşı Anadolu halkının örgütlenmesinin hikâyesini anlatan Ziya Öztan'ın Bozkırda Bir Yalnız Adam isimli senaryosu, 29 Ekim 1938 tarihiyle başlar. Dolmabahçe sarayında Atatürk hastadır. Geriye gidiş olur: 10 Kasım 1918, işgalde İstanbul ve Atatürk'ün meşhur sözü: "Geldikleri gibi giderler", arkasından Samsun'da başlayan mücadele süreci, Aydın cephesindeki olaylar, Sivas'ta mütareke tartışılır, Erzurum Kongresi ne çileli gidiş, Ankara'ya dönüş ve meclisin açılışı. Tekrar ana dönüş, Atatürk odasında ölümü beklemekledir ama mutludur zira 29 Ekim 1938 Cumhuriyet Bayramı'nı gençler özgürce kutlamaktadırlar. Mustafa Kemal ve Millî Mücadele yi anlatan pek çok öğretici mahiyette çocuk oyunları da yazılmıştır. Bu konuda da bir iki başarılı çalışmayı örnek vermek istiyorum. Mustafa Yılmazkaya nın Kemal Paşa'nın Emri isimli piyesi bir köyde geçer ve Millî Mücadele'ye Mustafa Kemal'in emri doğrultusunda, çocuklar, kadınlar ve yaşlılar iştirak ederler ve düşman denize dökülür. Diğeri ise; çocuk piyesleri içinde en başarılı olanlarından saydığım Fikret Terzi nin Yaşasın Cumhuriyet İsimli piyesidir. Bu çocuk piyesi, çocuklar tarafından değil büyükler tarafından çocuklar için oynanmak üzere yazılmıştır. Piyes, Millî Mücadele nin başlangıç yıllarından start alır. Mondros Mütarekesi ile ülkenin İçine düştüğü çıkmaz, İtilaf devletlerinin Osmanlı üzerine çullanışı ve topraklarını paylaşması sahneleriyle birlikte; Mustafa Kemal'in 19 Mayıs 1919'da Samsun'a çıkışı, kongreleri toplaması ve arkasından Millî Mücadele'yi başlatması akıcı ve anlaşılır bir üslupla dile getirilir. Tablo tablo devam eden piyes iki perdedir. Piyeste çocuğuyla, kadınıyla, ihtiyarıyla en imkânsız koşullarda düşmana boyun eğmeyen milletimiz, gururla takdim edilir. Bu millet esir yaşamaktansa ölmeyi tercih etmiştir. Vatanı için ölmeyi göze alan bu milletin karşısında düşman bile şaşkınlık içindedir. 1453 yılında fethedilen İstanbul, 16 Mart 1920 tarihinde işgal edilmiştir. İşgal karşısında milletimizin verdiği tepki kısa zamanda derlenip toparlanmayı da sağlar. Milletin ölüme meydan okuyuşu, I. ve II. İnönü zaferlerini, arkasından da büyük taarruzu görürüz. İşte bu süreç küçük bir Anadolu kasabası örnek mekân alınarak anlatılır. Bu küçük yerleşim yerinde düşmanla mücadelede çocukların da büyük katkısı olur. Yazar, çocuğu, kadını ve yaşlısıyla topyekûn bir mücadele veren bir milletin asla esir edilemeyeceğini tema olarak İşler. Piyes, düşmanın denize dökülüp, cumhuriyetin ilân etmesiyle biter. Piyes, bir taraftan resmi tarihi süreçle ilerlerken yani İstanbul'un işgalinden Cumhuriyetin İlanına, diğer taraftan İşgal altında kalan bir köyün mücadelesi ve düşmanı kovmasını anlatır. Buradaki mücadelede de çocukların, imamın ve kadınların büyük emeği vardır. Ölüm karşısında bile cesaretini kaybetmeden mücadele edenlere yazarın da büyük hayranlığı vardır. Aynı minval üzerinde yazılmış ve çocuklara Millî Mücadele nin Mustafa Kemal'in önderliğinde topyekun nasıl kazanıldığını ve cumhuriyetin nasıl kurulduğunu anlatan tespit

12 www.karatasabdullah.com edebildiğimiz diğer belli başlı piyesler şunlardır: Aka Gündüz: Yarım Osman; Hadi Besleyici: Bayrağımızın Gölgesinde, 19 Mayıs, Bir Bayrak Dalgalandı, Küçük Efe; Münir Karakullukçu: Şehit Fatma; İsmail Dündar: Kemal Yetiş; Tacettin Erdönmez: Vatan İçin; İsa Coşkuner: Küçük Ali; Ömer Sayılgan: Kurtuluş Savaşına Başlarken; Fethi Bolayır: Vatan Kurtulursa Öğretmenim; A. Reşit Uygun: İstiklâl Kahramanları; Mustafa Yılmazkaya: Kemal Paşa nın Emri. Sonuç olarak görüldüğü gibi; Millî Mücadele, bütün yönleriyle ve kişileriyle yeterli olmasa da dramatik edebiyatımızda etraflıca yerini almıştır. Yazılan piyeslerin büyük bölümü, heyecanlarla kurgulanmış ve daha ziyade öğretici mahiyet arz etmektedirler. Özellikle 1960'tan sonra yetişen yazarlar, bu meseleyi daha başarılı dramatik kurgularla ele alırlar ve ciddi eserler verirler. Hele son yıllarda Kültür Bakanlığımızın ödüllü katkıları da sayının artmasına vesile olmuştur. Bunu da burada şükranla karşıladığımı belirtmek isterim. Amerikan iç savaşına, Vietnam'a, Avrupa savaşlarına hatta Irak ve Afganistan çatışmalarına ait binlerce film yapıldığı hepimizin bildiği şeylerdir. O halde bizim bu büyük ve anlamlı mücadelemizin çok daha fazla piyesle ve filmle desteklenmesi gerekmiyor mu? Zira genç nesillere bu mücadeleyi iyi anlatamadığımız için, ülkemiz Atatürk'ten sonra bir dizi bunalımların, parçalanmaların muhatabı olmaktadır. Yeniden toparlanmanın ve değişen dünya düzeni içinde onurlu yerimizi almanın yolu Millî Mücadele'nin iyi anlatılması ve anlaşılmasından geçer. Yeni nesillerimizin gaflet, dalâlet ve hatta hıyanete düşmemeleri için, idrak sahiplerine büyük görevler düştüğünü unutmamamız lazımdır. * Enver Töre, Dramatik Edebiyat Üzerine Araştırmalar I, Dijital Sanat Yayınları 2009.