Ahmet Erol Müjde. - şiirler - Yayın Tarihi: 23.2.2011. Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat



Benzer belgeler
Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

Ramazan Alkış. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

Muzaffer Asiltürk. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

Melih Güler. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

Günaydın, Bana şiir yazdırtan o parmaklar. ( ) M. Mehtap Türk

YÜKSEL ÖZDEMİR. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

Ahmet Erol Müjde. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

Ay Yine Gecikti. Ferhat Şahnacı

O sabah minik kuşların sesleriyle uyandı Melek. Yatağından kalktı ve pencereden dışarıya baktı. Hava çok güzeldi. Güneşin ışıkları Melek e sevinç

Akın Uyar. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

Çiğdem Başar. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

Buse Akbulut. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

Mehmet Aydın 5. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

KÜÇÜK KALBİMİN İLK REHBERİNİN BU GÜNÜME UZATTIĞI HAYAT YOLU

Evimi misafirlerim gidince temizlemek için saatlerce uğraşıyorsam birçok arkadaşım

Murat Çelebi 2. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

Arapgirli Haşim Koç. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

YALÇIN ÖZDOĞAN. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

Aylin Adıgüzel. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

Cemil Kara. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

Mehmet Ali Aktar. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

Müslim Uyğun. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

Nafiz Diba. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

Sevda Üzerine Mektup

Adı-Soyadı: Deniz kampa kimlerle birlikte gitmiş? 2- Kamp malzemelerini nerede taşımışlar? 3- Çadırı kim kurmuş?

Yukarıda numaralanmış cümlelerden hangisi kanıtlanabilirlik açısından farklıdır?

Uğur Akkaş. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

İntikam. Ölüm Allah ın Emri

Polat Gürgen. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

Ömer Turhan. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

ABDULLAH ALİYE CAN ANAOKULU ÇİÇEKLER SINIFI. Nİsan AYI BÜLTENİ. Sevgİ Kİlİmlerİmİz

ALTIN BALIK. 1. Genç balıkçı neden altın balığı tekrar suya bırakmayı düşünmüş olabilir?

Geç Kalmış Bir Yazı. Yazar Şehriban Çetin

edersin sen! diye ciyaklamış cadı. Bunun hesabını vereceksin! Kadının kocası kendisini affetmesi için yarvarmış cadıya. Karısının bahçedeki marulları

AĞIR ÇANTA. Aşağıdaki soruları metne göre cevaplayınız. 1- Fatma evden nasıl çıktı? 2- Fatma neyi taşımakta zorlanıyordu?

Çakır Efe 2. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü, Kapitalist Sömürü Sistemini Yıkmak için Örgütlenme ve Mücadelenin adıdır!

Evren Nağmesinde Bir Gelincik Tarlası

Şiir. Kategori: Şiir Cuma, 23 Nisan :15 tarihinde yayınlandı. Gösterim: / 7 Phoca PDF 1. SEN (1973) Senden, senden, hep senden,

þimdi sana iþim düþtü. Uzat bana elini de birlikte çocuklara güzel öyküler yazalým.

Ekmek sözcüğü, sözlüklerde yukarıdaki gibi tanımlanıyor. Aşağıdaki görselin yanında yer alan tanımlar ise birbirinden farklı. Tanımları incele. 1.

ADIN YERİNE KULLANILAN SÖZCÜKLER. Bakkaldan. aldın?

Dersler, ödevler, sýnavlar, kurslar... Dinlence günlerinde bile boþ durmak yoktu. Hafta sonu gelmiþti; ama ona sormalýydý.


Birbirimize anlatacağımız ne çok şey var; düşündünüz mü? İşte bu yazma nedenlerimden biri. İlki...

Gülmüştü çocuk: Beni de yaz öyleyse. Yaz ki, kaybolmayayım! Ben babamı yazmamıştım, kayboldu!

TATÍLDE. Biz, Ísveç`in Stockholm kentinde oturuyoruz. Yılın bir ayını Türkiye`de izin yaparak geçiririz.

ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ

Defne Öztürk: Atatürk ün herkes mutlu ve özgür olsun diye hediye ettiği bayramdır.

Fatma Atasever.

UFUK GÜRBÜZDAL TURK 102-3

SÖZCÜKTE ANLAM. Gerçek Anlam Yan Anlam Mecaz Anlam Terim Anlam Sözcükler Arasý Anlam Ýliþkileri Anlam Olaylarý Söz Öbeklerinde Anlam

Bahadın, 2 Ağustos 2014 Sevgili Yoldaşlar, Canlar, Yol Arkadaşlarım, Devrimciler Diyarı Bahadın da buluşan güzel insanlar,

Numan İstanbul. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat


Ben gid-iyor-muş-um git-mi-yor-muş-um. Sen gid-iyor-muş-sun git-mi-yor-muş-sun. O gid-iyor-muş git-mi-yor-muş. Biz gid-iyor-muş-uz git-mi-yor-muş-uz

Sevda Altunsoy. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

KARANLIKTA FİLİZLENEN TOHUM

1) O, bu işin. Yukarıdaki cümle aşağıdakilerden hangisi ile tamamlanırsa zor bir işi başarmak anlamına gelir?

YOL AYRIMI SENARYO ALĐ CEYLAN

KILIÇDAROĞLU K.MARAŞ'TA

Adım Tomas Porec. İlk kez tek boynuzlu bir at gördüğümde sadece sekiz yaşındaydım, bu da tam yirmi yıl önceydi. Küçük bir kasaba olarak düşünmeyi

KİTAP GÜNCESİ VIII. GELENEKSEL KİTAP GÜNLERİ SAYI:3

TV LERDEKİ PROGRAMLARA ÇIKANLAR KURAN OKUMASINI BİLMİYOR

I. Metni okuyunuz ve soruları cevaplayınız. ÖNEMLİ BİR DERS

Haydi Deniz Kıyısına! Şimdi okuyacağınız hikâye Limonlu Bayır

KÜLTÜR SANAT-MAVÝ KARANFÝL-127

ÖZEL İSTANBUL ÜNİVERİSTESİ VAKFI ADIGÜZEL OKULLARI ÇEKMEKÖY ANAOKULU TAVŞANLAR SINIFI MAYIS AYI KAVRAM VE ŞARKILAR

Günler süren yağmurdan sonra bulutlar kayboldu. Güneş, ışıl ışıl yüzünü gösterdi. Yıkanan doğanın renklerine canlılık gelmişti. Ağaçlardan birinin

HAYAT BİLGİSİ A TEMASI: OKUL HEYECANIM. Gözümüzün rengi Saçımızın rengi Okula gitmemiz Yukarıdakilerden hangisi fiziksel özelliğimiz değildir?

Maksut Genç. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

Güzel Bir Bahar ve İstanbul

ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ

Tuğrul Tanyol. Beyaz at. Sönmüş kentleri dolaştım sessizlikte Boş meydanları, kirli sokakları Herkes kendi yankısının peşinde

de hazır değilken yatağıma gelirdi. O sabah çarşafların öyle uyandırmıştı; onları suratıma atarak. Kız kardeşim makas kullanmayı yeni öğrendi ve bunu

Hakan Gökbaş. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

Devrim Mehmet Pattabanoğlu

KURALLI VE DEVRİK CÜMLELER. --KURALLI CÜMLE: İş, hareket, oluş bildiren sözcükler cümlenin sonunda yer alıyorsa denir.

"Satmam" demiş ihtiyar köylü, "bu, benim için bir at değil, bir dost."

1. Soru. Aşağıdakilerden hangisi bu paragrafın sonuç cümlesi olabilir? olaylara farklı bakış açılarıyla bakalım. insanlarla iyi ilişkiler kuralım.

6. Sınıf sıfatlar testi testi 1

Yüreğimize Dokunan Şarkılar

3 YAŞ AYIN TEMASI. Cinsiyetim, adım, özelliklerim, görünümümdeki değişiklikler nelerdir?

İÇİNDEKİLER GİRİŞ BİRİNCİ KİTAP

Boylesine bir emek hic bir maddi karsilikla elde edilemez... ILKYAR gonulluleri boylesine essiz birliktelikler yasiyorlar ilkyar lari ile...

1. Aşağıdakilerin hangisi eşsesli bir sözcüktür? A) felaket B) deprem C) biz D) bit

T.C. M.E.B ÖZEL MANİSA İNCİ TANEM ANAOKULU DENİZ İNCİLERİ SINIFI

Doğada Keşif Yapıyoruz

Giovanni dışında bütün örenciler çok çalışıyor. O hiç çalışmıyor ama sınıfın en başarılı öğrencisi. Çok iyi Türkçe konuşuyor.

Pirinç. Erkan. Pirinç (Garson taklidi yaparak) Sütlükahve söyleyen siz değil miydiniz? Erkan

SAKA (SAtır KApama) Ağustos Umut & Yeşim Uludağ SAKA V. 1.0

2013 YILI Faaliyet Raporu

5 YAŞ VE HAZIRLIK SINIFI EKİM BÜLTENİ

ANOREKTAL MALFORMASYON DERNEĞİ

Bir sözcüğün zihinde uyandırdığı ilk anlama gerçek anlam denir. Kelimelerin sözlükteki ilk anlamıdır. Bu yüzden sözlük anlamı da denir.

Adım-Soyadım:... Oku ve renklendir.

İşten Atılan Asil Çelik İşçilerinin okuduğu basın açıklaması: 15/03/2012

Söylemek istemediğimiz birçok şey, söylemek istediğimiz zaman dinleyici bulamaz.

EFDAL ERENKÖY ANAOKULU PENGUENLER GRUBU KASIM AYI BÜLTENİ

Bilgi güçtür. Sevdiğiniz kişiyi dinleyin ve kendinizi eğitin.

Transkript:

- şiirler - Yayın Tarihi: 23.2.2011 Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat Yayın Hakkı Notu: Bu e-kitapta yer alan şiirlerin tüm yayın hakları şairin kendisine ve / veya yasal temsilcilerine aittir. Şiirlerin kopyalanması gerçek veya elektronik ortamlarda yayınlanması, dağıtılması Türkiye Cumhuriyeti yasaları ve uluslararası yasalarla korunmaktadır ve telif hakları temsilcisinin önceden yazılı iznini gerektirir. Bu doküman, şairin kendisi veya temsil hakkı verdiği kişinin isteği üzerine Antoloji.Com tarafından, şairin veya temsilcisinin beyanları doğrultusunda yayınlanmıştır. Bu dokümanın yayınlanması kullanılması dağıtılması kopyalanması ile ilgili husularda ve şiir içerikleri ile ilgili anlaşmazlıklarda Antoloji.Com hiç bir şekilde sorumlu ve taraf değildir.

1 Öykü Bir şeyler yapmak istediğini düşün. Her eylem dışarıdan gelen engellerle karşılaşabilir. Eğer sen bir eylemi gerçekleştirmek isterken bazı engellerle karşılaşırsan, o anda eylemi gerçekleştirmekte özgür olmadığını anlarsın. Böylece engellerle karşılaştığında ve özgür olmadığını hissettiğinde özgürlüğünün bilincine varmış olursun. Daha önce gerçekleştiremediğin eylemleri gerçekleştirmeye başladığında ise kendini özgür hissedersin. Her şey On Eylül Pazartesi günü başladı. İş gününe başlamak üzere yatağımdan kalkmıştım ki onu gördüm. Orta boylu, esmer bir kadın karşımda durmuş beni süzüyordu. Yatağından kalktığında karşısında tanımadığı bir kadın gören herkes kadar korkmuştum. O kadar korkmuştum ki onu görünce bir an nefesim kesildi. Biraz bakıştıktan sonra onun bir hırsız olmadığını ve beni öldürmeyeceğini anladım. Kimsin sen? Ben senin duygularından biriyim. Bana bu cevabı verdiğinde onun bir deli olabileceğini ve beni öldürebileceğini düşünebilirdim fakat düşünmedim. Güven verici bir görünüşü vardı, deli olamayacak kadar sakin ve tutarlı bir görünüş. Üstelik çok da güzeldi. Peki hangi duygumsun? Senin hissettiğin bir duygu Adını koyamadığın İçeri nasıl girdin? İçeri girmedim. Dün gece gördüğün rüyalardan sonra beni sen yarattın. Rüyamda? Evet. Ben sana aidim, diğer insanlar beni göremez ve duyamaz. Onun bir duygunun insanlaşmış hali olamayacağından emindim, çünkü bu durum imkânsızdı. Tamam, belki mucize denen bir şeyler vardır, fakat mucizeler özel insanlar içindir herhalde. Ne bileyim belki peygamberlerin veya mistik insanların başına gelir böyle akıl dışı şeyler. Benim gibi sıradan işinde gücünde birine mucizeler gerekli değildir. Hiçbir şey olmamış gibi kahvaltımı ettim ve işe gitmek için hazırlandım. Sonrasını o ucuz Amerikan filmlerinden biliyorsunuz. Sokaktaki insanlar onu göremiyorlar, benim kendimle konuştuğumu zannedip bana garip garip bakıyorlardı. İşyerinde arkadaşlarım tuhaf davrandığımı ve öğlen tatilinde neden başka bir masada yalnız başıma oturduğumu anlayamadıklarını söylediler. Tüm bu olanları iş yerimdeki en iyi arkadaşıma anlattığımda benim çok yorulduğumu, biraz dinlenmem ve bir psikiyatriste gitmem gerektiğini söyledi. Ben de işten iki gün izin aldım. Bu arada onunla hiç konuşmuyordum. Ben konuşmadıkça ve bir şeyler sormadıkça kesinlikle konuşmuyordu. O günün akşamı eve döndüğümde oldukça bitkindim. O yine yanımdaydı. Büyük kahverengi gözlerini bana dikmişti. Uykuya dalmadan önce en son hatırladığım şey onun güzel kahverengi gözleriydi. Ertesi sabah kalktığımda başucumdaydı. Yataktan kalkarken kendimi çok uzun süredir fark etmediğim kadar sağlıklı hissettim. Kalkıp kendime kahvaltı hazırladım. Kahvaltımı bitirdikten sonra günün en zevkli sigarası olan ilk sigaramı içerken ona bakıyordum. Belki de sessizliği ve durağanlığı hoşuma gidiyordu. Ona bakmak, onun yanımda olduğunu bilmek bir göl kıyısında oturup gölü seyretmek kadar dingin ve huzurluydu. Bu düşüncelere biraz daha takılsaydım psikiyatristle olan randevuma geç kalacaktım. Hazırlandım ve psikiyatriste gitmek üzere yola çıktım. İlk bakışta sıradan biri gibi görünen psikiyatriste olanı biteni anlattım. Anlattıklarım üzerinde biraz düşündükten sonra uyuşturucu kullanıp kullanmadığımı sordu. Çocukluğumda ailemle yaşadığım sorunları, cinsel yaşantımda ve iş hayatımda karşılaştığım problemleri belirlemek için bana sorduğu sorular da oldukça sıkıcıydı. Benim davranış biçimlerimin eksiksiz anlaşılması için bazı testlerin gerekliliğinden, hastaneye yatmam gerektiğinden bahsetti. Bu testlerin ve ilaç tedavisinin çok uzun

sürebileceğini söyledi. Doktora hastaneye yatmaya falan ihtiyacım olmadığını, benim normal bir yaşantım olduğunu, her sabah işe gittiğimi ve hastaneye yatmamın iş hayatımı etkileyebileceğini söyledim. Sanırım delilerin yanında, hapishane gibi bir yerde günlerimi geçirmekten korkmuştum. Doktorun yanından iki gün sonra görüşmek ve yeniden durum değerlendirmesi yapmak üzere ayrıldım. Bütün öğleden sonramı bir barda içki içerek geçirdim. Akşam eve döndüğümde yatağın üzerine kendimi bıraktım. Sızmışım. Ertesi sabah kalktığımda onun yanımda olacağını bilerek uyandım. Kahvaltıdan sonra ilk işim psikiyatristi aramak oldu. Psikiyatriste sabah kalktığımda onun yanımda olmadığını, her şeyin normale döndüğünü ve kendimi çok mutlu hissettiğimi söyledim. Doktora bu yalanı söylerken onun güzel gözlerine bakıyordum. Sanırım korktuğumu ve akıl hastanesine yatmak istemediğimi anlamıştı. Telefonu kapattıktan sonra kendime bir bardak çay aldım ve onunla konuşmak için mutfaktaki masaya oturdum. Bir sigara yaktım. Neden korku yada mutluluk değil de senin gibi garip bir duyguyu yarattım acaba? Çünkü korku, mutluluk gibi duyguları biliyorsun ve hissediyorsun. Bu duyguların seni nasıl etkilediklerini de biliyorsun. Fakat benim üzerimde kalıcı kararlara varamadın. Yani basitçe senin nasıl bir duygu olduğunu bilmiyorum. Daha benim ne olduğumu bilmiyorken, iyi ya da kötü bir duygu olup olmadığım hakkında düşünüyorsun. Siz insanlar çok garip yaratıklarsınız. Seni tanımaya çalışıyorum. Hayır beni tanımlamaya uğraşıyorsun. Beni tanımlamaya çalışmamalısın. Beni duyumsamalısın. Sen de işleri iyice karıştırıyorsun! İşler derken yaşamdan bahsediyorsan, yaşam senin sandığından daha karışıktır. Bırak bu palavraları da bana kendinden bahset biraz Sana kendimi anlatamam. Niye? Çünkü doğuştan kör olan bir insana renkleri anlatamazsın. Beni ancak hissederek anlayabilirsin. Çağrışım yapmayı dene Bu kadar ısrar ettiğine göre beni gerçekten merak ediyor olmalısın. Sana bir örnek vereyim. Özgürlüğü hisseder misin? Evet Hissederim. Arada sırada özgür olmadığımı da hissederim. Güzel. Özgürlüğün ne olduğu değil de özgürlüğü ne zaman hissettiğin üzerinde duralım. Özgürlüğü ne zaman hissedersin? Bu ne biçim soru! Özgürlüğü Özgür olduğum zaman hissederim. Hayır. Özgürlüğü ancak özgürlüğün kısıtlandığı zaman hissedersin. Anlamadım. Bir şeyler yapmak istediğini düşün. Her eylem dışarıdan gelen engellerle karşılaşabilir. Eğer sen bir eylemi gerçekleştirmek isterken bazı engellerle karşılaşırsan, o anda eylemi gerçekleştirmekte özgür olmadığını anlarsın. Böylece engellerle karşılaştığında ve özgür olmadığını hissettiğinde özgürlüğünün bilincine varmış olursun. Daha önce gerçekleştiremediğin eylemleri gerçekleştirmeye başladığında ise kendini özgür hissedersin. Peki bunların seninle ne ilgisi var? Ne ilgisi olduğunu şimdi anlayacaksın. Kapat gözlerini Ne? Kapat gözlerini. Bana zarar vermek isteseydi bunu çoktan yapardı diye düşündüm. Biraz sakinleştikten sonra gözlerimi kapatmak fikri korkutuculuğunu kaybetti. Derin bir nefes alıp gözlerimi kapattım. Beş yada on saniye bekledikten sonra ondan da ses gelmeyince gözlerimi

açtım. Ve o gitmişti. Kendimi daha önce hiç hissetmediğim kadar yalnız hissediyordum. Onun gitmesi benim üzerime yalnızlığı bırakmıştı. Belki de o esmer kadın, daha önce hiç hissetmediğim gerçek yalnızlığımdı.

8 Mart 1910 yılında Clara Zetkin, 8 Mart gününün 'uluslararası emekçi kadınlar günü' olarak ilan edilmesini önerdiğinde, önerisi hemen kabul edilmiştir. Ve bu tarihten itibaren 8 Mart günü uluslararası bir gün olarak özel bir yere sahip olmuştur. Kimi çevrelerde, salt 'dünya kadınlar günü' olarak kabul edilen 8 Mart'ın emekçi, yani kapitalizm koşullarında çalışan kadınların mücadelesini simgeleyen ve onun kurtuluşunun ele alındığı bir gün olması büyük bir öneme sahiptir. 8 Mart, yalın bir 'kadın günü' ya da 'dünya kadınlar günü' değil, kapitalizm koşullarında çalışan, emek-gücünü en elverişsiz koşullarda satan kadınların günüdür. Bu boyutuyla, 8 Mart, tıpkı 1 Mayıs gibi, işçi sınıfının kapitalizme karşı, sömürü düzenine karşı son kavgasının bir simgesidir. Bir başka deyişle, 8 Mart, çalışan, emekçi kadınların sömürüye karşı mücadele günüdür. Bu nedenle işçi sınıfının, bütün insanlığın gerçek ve kalıcı kurtuluşu yönündeki tarihsel mücadelesinin bir parçasıdır. Dünyanın neresinde olursa olsun, insanlığa karşı her hareketin, faşizmin, ırkçılığın, ulusal baskının karşısında gelişen her mücadelede kadınlar yer almışlardır. Naziler tarafından idam edilen Sovyet partizanları, Amerikan emperyalizmine karşı savaşarak ölen Vietnamlı kadınlar, Sandino'nun kızları, Pinoşet diktasına karşı direnen Şilili kadınlar, Arjantin'in Mayo Meydanı anaları, Güney Afrika'da ırkçılığa karşı meydan okuyan siyah kadınlar ve ülkemizin kadınları küçük bir örnektir. Tüm Emekçi Kadınlarınn mücadele gününü kutlarım.

Anladım Bunca zaman bana anlatmaya çalıştığını, kendimi bulduğumda anladım. Herkesin mutlu olmak için başka bir yolu varmış, Kendi yolumu çizdiğimde anladım.. Bir tek yaşanarak öğrenilirmiş hayat, okuyarak, dinleyerek değil.. Bildiklerini bana neden anlatmadığını, anladım. Yüreğinde aşk olmadan geçen her gün kayıpmış, Aşk peşinden neden yalınayak koştuğunu anladım.. Acı doruğa ulaştığında gözyaşı gelmezmiş gözlerden, Neden hiç ağlamadığını anladım.. Ağlayanı güldürebilmek, ağlayanla ağlamaktan daha değerliymiş, Gözyaşımı kahkahaya çevirdiğinde anladım.. Bir insanı herhangi biri kırabilir, ama bir tek en çok sevdiği acıtabilirmiş, Çok acıttığında anladım.. Fakat,hakkedermiş sevilen onun için dökülen her damla gözyaşını, Gözyaşlarıyla birlikte sevinçler terk ettiğinde anladım.. Yalan söylememek değil, gerçeği gizlememekmiş marifet, Yüreğini avucuma koyduğunda anladım.. ''Sana ihtiyacım var, gel! '' diyebilmekmiş güçlü olmak, Sana ''git'' dediğimde anladım.. Biri sana ''git'' dediğinde, ''kalmak istiyorum'' diyebilmekmiş sevmek, Git dediklerinde gittiğimde anladım.. Sana sevgim şımarık bir çocukmuş, her düştüğünde zırıl zırıl ağlayan, Büyüyüp bana sımsıkı sarıldığında anladım.. Özür dilemek değil, ''affet beni'' diye haykırmak istemekmiş pişman olmak, Gerçekten pişman olduğumda anladım.. Ve gurur, kaybedenlerin, acizlerin maskesiymiş, Sevgi dolu yüreklerin gururu olmazmış, Yüreğimde sevgi bulduğumda anladım.. Ölürcesine isteyen, beklemez, sadece umut edermiş bir gün affedilmeyi, Beni affetmeni ölürcesine istediğimde anladım.. Sevgi emekmiş,

Emek ise vazgeçmeyecek kadar, ama özgür bırakacak kadar sevmekmiş... CAN YUCEL

Asi Sevdalar Halkım benim esaretimde ben halkımın özgürlüğündeyim yeryüzü suskun, öfkeli ve özgürlüğe gebe silahlar vahşete, dehşete ve özgürlüğe giden yolda ve toprakta kan, barut, gözyaşı, zulüm ve hepsinin içinde kara toprakta yeşeren mavi özgürlük ve gökte, denizde ve kavganın ortasında yeşeren boy atan asi sevdalar

Aşka Dair gözler fısıldar deliliği yürek doğrulur bakar, zamana sığmaz görünen yangın yayılır taşar, sonra ten çağrısı umut sancısı, sonra sonra çocuk adımlar, yürek doğrulur bakar, utangaçtır kırmızı saniyelerse cesur, boşalır zinciri dudakların sözler peşpeşe kopup akar, akar, akar, sonra...?

Ayaküstü Söyleşi Dedim, Hep hüzün doğuruyor gün Hüzün ki dalga kıranıdır karanlığın Zemheridir geceden gün karanlığı, bacım Yoksa kısır mıdır zaman aydınlıklara. bir gül de falına bakayım dedi Çingene Siyah laleler aktı yürekten hareli gözlere Ve bildim, toprağın nadasa durmuş bir çift zeytine, Sen hüzünleri hep karanlıklarda bildin, Ve sen sevda çiçeğini karanlıkta büyüttün sandın Düşün, Nasıl büyür mor çiçekler ışık olmayınca Ve anla, Ak yürekli sevdaların güneşidir hüzün, beyim. Dedi Çingene. 01 mart 2008 Diyarbakır

Bence Şimdi Sen De Herkes Gibisin Gözlerim gözünde aşkı seçmiyor Onlardan kalbime sevda geçmiyor Ben yordum ruhumu biraz da sen yor Çünkü bence şimdi herkes gibisin Yolunu beklerken daha dün gece Kaçıyorum bugün senden gizlice Kalbime baktım da işte iyice Anladım ki sen de herkes gibisin Büsbütün unuttum seni eminim Maziye karıştı şimdi yeminim Kalbimde senin için yok bile kinim Bence sen de şimdi herkes gibisin Nazım Hikmet Ran

Boşluk Sevdanın ve korkunun imgesinde kar yangını bir geceydi zaman kekeme ve hırçın caddelerde gecenin iz düşümünde sonrası(z) bir yaşamdı doğum sakalım, dünya ve intihar bir daha tekrarlanmayacak bir şarkı şimdi hem kuşlar da uçtu bu kentten.

Canımın Yarısısın. Sağ yanım gün batımı karası Yitik onur yarası Melâmet kasırgası Yargısız infaz acısı Onulmaz sevda sancısı Hüzzam bir özlem şarkısı Ve sen. Sol yanım gün doğumu sarısı Sevgi yağmuru damlası Narçiçeği, menekşe, nergis tarlası İlle de yaban gülü goncası Dağ zirvesi sevdası Evrensel bir devrim şarkısı Ve sen. Ocak 2010 ankara

Devran Dönmeden Önce Sen yanımdayken Utanarak ta olsa Yüzünü seyrederdim Devekuşu misali. Canlı bir tablo izler gibi. Belli etmesen de sıkılırdın, İncinirdin. En çok, Gözlerini arardı gözlerim Dokununca irkilirdim. Bazen gözlerine eflatun bulutlar dolardı Toprağa yakın, Ha yağdı ha yağacak. Buğulanırdı gözlerim, Efkârlanırdım. Gözlerindeki güneşi arardım hep Yanaklarındaki gonca güllere hayat veren, Yüzündeki gölgeleri silen güneşi. Gördüğümde Gençliğimi hatırlar, Hevsel bahçelerinde gezinirdi ruhum, Sevgi yağmuruyla ıslanır, Mutlanırdım. Güzelliğine diyecek yok Gözlerimden tescilli, Yüreğimin en derininde gizli. Ama sevdam, Tensel değil, tinsel güzelliğineydi. Bir kuş nefesi kadar yakındın bana. Ruhunun titreşimlerini, Aynı frekansta ruhumda hisseder, Kendimden utanırdım. Uzaklaşmak adına attığım her adımda Daha çok yaklaşırdım sana. Bu tutku değil derken kendime, Dağda tepede arayıp dururdum seni Tesadüflerden kaçacak kadar utançla. Kaçınılmaz olan oldu, Güzelliğine kapıldım, Sevdalandım. Devran döndü şimdi. Mahallede her şey değişti Ama posta sokağında değişen bir şey yok. Majör depresyon dışında

Devrim Devrim Temiz kalan tek yerdir devrim bütün bir yıl kirlenen duvarda ama görebilmek için asıldığı çividen indirilmelidir yaprakları biten takvim Zorbalara direnmektir devrim bir çocuğun annesinin çantasından aldığı paraları altına gizlediğini söylememiştir dövülen hiçbir hali İçinde yaşamaktır devrim dikiş kutusunun ve toplu iğneler gibi bir arada olmayı gerektirir karşı koyabilmek için zulmüne makas denilen patronun Gece ışıklar arasında koşmaktır devrim ateş böceklerini yakalamak isteyen çocukların peşine takılır gün gelir yanıp sönen mavi ışıkları polis arabalarının Kağıt bir gemidir devrim bütün gemiler hurdaya çıksa da sonunda taşıdığı özgürlük şiiriyle batmadan yüzer nicedir dünya sularında Kim bilir kaç yunus görmüş kaç DENİZ GEZMİŞ... Sunay Akın

Git Dersen kırgınım, saçılmış bir nar gibiyim sessiz akan bir ırmağım geceden git dersen giderim kal dersen kalırım git dersen kuşlar da dönmez, güz kuşları yanıma kiraz hevenkleri alırım ve seninle yaşadığım o iyi günleri, kötü günleri bırakırım. aynı gökyüzü aynı keder değişen bir şey yok ki gidip yağmurlara durayım. söylenmemiş sahipsiz bir şarkıyım belki sararmış eski resimlerde kalırım belki esmer bir çocuğun dilinde. bütün derinlikler sığ sözcüklerin hepsi iğreti değişen bir şey yok hiç ölüm hariç. aynı gökyüzü aynı keder. Ankara 2005

İnsanlık Suçu işkenceciydiler her biri bir harami durmaksızın kanattılar yaramı silinmişti yüzleri yoktu gözleri manyetodan çıkardı iğrenç sözleri ben inlerken o hırlar ve titrerdi haki giymiş kara bantlı harami sanki zevke gelmiş boşalır gibi sokarken iğneyi tırnak altıma (Can dostum) Mahmut Özdeş

Ka Ve Erkekler Dünyasıdın Kadınlara karşı şiddet dünyada en yaygın, ancak en az cezalandırılan suçtur. Tahminlere göre 113 ile 200 milyon arasında kadın demografik olarak kayıp (yok) görünmektedir. Ya doğar doğmaz öldürülmüşler (erkek çocuğun kız çocuğa tercih edilmesi) ya da erkek kardeşleri ve babalarıyla eşit derecede gıda ve tıbbi olanaklara ulaşamamışlardır. Fuhuşa zorlanan ya da bunun için satılan kadınların sayısı yılda 700.000 ila 4.000.000 arasındadır. Cinsel kölelik düzeninden elde edilen kazançlar yılda tahminen on iki milyar dolardır. Küresel olarak, on beş ile kırk beş yaş arası kadınlar, kanser, sıtma, trafik kazaları ve savaşlardan daha ziyade, erkek şiddetinin sonucu hayatını kaybetmekte veya sakatlanmaktadır. En az üç kadından biri dövülmüş, cinsel ilişkiye zorlanmış ya da hayatı boyunca başka türlü suistimal edilmiştir (tecavüz, kötü davranış). Genellikle, suistimal eden kişi aileden bir üye ya da kadının tanıdığı bir kimsedir. Ev içi şiddet, bölge, kültür, etnik köken, eğitim, sınıf ve din ne olursa olsun kadınlara karşı en yaygın suistimal şeklidir. Dinsel, kültürel vb. nedenlerle yılda iki milyondan fazla kız çocuğunun genital organlarına hasar verilmektedir (kadın sünneti). Bu oran, 15 saniyede bir kız çocuğudur. Sistematik tecavüz yeryüzündeki birçok çatışmalarda bir terör silahı olarak kullanılmaktadır. Ruanda soykırımı (1994) esnasında 250.000 ila 500.000 kadının tecavüze uğradığı tahmin edilmektedir. Araştırmalar, kadına karşı şiddet ile HIV virüsü arasında yükselen bağlantıyı göstermekte ve HIV bulaşmış kadınların daha fazla şiddete maruz kaldıklarını, şiddet kurbanlarının da HIV bulaşma risklerinin daha yüksek olduğunu ortaya koymaktadır.

Kadının Akşam Duası -Durmadan dağılır oda Küflü bir ıslaklık dolaplarda -Aşkı düşün aşkı, dayan- Işıldayan sabun köpüğü -Öyle yakınım ki seçilmiyor Yaşamın çizgileri Saçlarıma değmeden geçiyor Camlarda kalıyor izi -Bir çayevinde olmalı şimdi Şiirler okumalı akşam serinliğinde Uzaktan uzağa toprak kokusu- Bulaşık kalsın Soğudu su, yağlar dondu Çorba pişmeli -Yüreğine akşamla çökeni Sokaklar uzaklaştıramaz Uyanırsın yanında Yabancı biri Aşkı kimseler kurtaramaz Öyle yakınım ki Seçilmiyor Yaşamanın çizgileri SENNUR SEZER

Kirli Aşk ak bir yaban güvercini gibiydin aşk, vişnelere bulaştın kirlendi kanadın. Düşlerde kaldın.

Kutup Yıldızı O korku vardı hep çıkılan yolda O korkusuzluk vardı Suyun su olduğu günden beri akardı Biri can verip aydınlatır Diğeri boğar ve yakardı Yaşamın her dönüm noktasında Bir ileri bir de geri Atılan adımlar gibi alçalma ve yücelme Atılan adımlar gibi Büyüme ve küçülmeydi adı Biri sevgi olup yapardı Diğeri öfke olup yıkardı O korku vardı hep çıkılan yolda O korkusuzluk vardı Geceler güvensizdi Gökyüzünde soluklar tükenirken Ay sevinçsizdi Bir şey vardı sanki hep yarım kalan Bir anı ya da bir düş gibi Uzak Uçurumlarda sessizce sallanan Yıllardan beri canlı tutulan ateşler Söndürülürken yüreklerde birer birer Kim yakacaktı Uğrunda ölünen o büyük ateşi kim Daha gün batmadan Karartılan günlerin rengini Gün doğarken Kim haykıracaktı mor bahçelere kim Kim ağlayacak Kim gülecekti tüm güzellikler adına Kim sevecek Kim dövüşecekti Kim takacaktı ölürken Ölümsüzlüğü gül diye yakasına Kışın kar açıp Çiçek olacaktı buz sarkıtan dallarda Yazın güneş açıp Gelecek olacaktı ufuklarda kim Bir yıldız vardır hani Bütün yıldızlar içinde der Homeros Ne kopmuştur hiç bir zaman Kök saldığı kutsal yerinden Ne de boyun eğmiştir Ölüm kusan hiç bir karanlık önünde Nasıl susulursa Bin yıllık zamana karşı okyanus dilinde Aynen öyle parlamıştır Tüm gecelerin gökyüzünde Aynen öyle

Notaların tören tören canlanıp Dile geldiği günden beri Hiç bir senfoni bulamadı bu sesi Bulamadı sarayların görkemli sütunlarında Hiç mi hiç bestelenmeden Ve seslendirilmeden yaşandı zindanlarda Hücreler senfonisiydi adı Yaylı sazlar: Demir parmaklıklar Ve demir kilitli demir kapılar Vurmalı sazlar: Taş duvarlar Ve taş katılığında kör baskılar Üflemeli sazlar: Şafakta idamlıklar Ve direnen tutuklular Erkekler kadınlar duvarlar ve ufuklar Yıldızlar içindeki o yıldızın Ölüme ve ölümsüzlüğe doğru Akışıyla başlıyordu hep birden uçuşarak Ardından diğer bütün notalar Ki maviliklerde süzülen kuşlar Kurtuluş savaşında Kurşuna ve saza vurulan türküler Fransız ihtilalinde Sürgüne ve giyotine gidilen marşlar Ve bir nice kızıl meydanda Yankılanan uğultular - uğultular Sonra güneşe gönderilen Özgürlük renkleri peş peşe Ve fethedilerek Ağızdan öpülen enginler - enginler Ey halkımın demir kazık dediği Yıldızlar içindeki soylu yıldız Varsın onlar söndü bilsinler seni Bulutları delerek saldığın ışıklar Ki bin renkli gelenek üzre Balkıyıp çoğalıyor şimdi Susmayan bir hücreler senfonisinde Kentlerin en yumuşak sessizliğinde Bildiriler düşüyor artık İnsanların yüreğine yağmur taneleriyle Gök gürlemeyince yer gülmez Gök gürlemeyince yer gülmez diye Adnan Yücel

Nisyan İyi günlerimde çok eller uzanır ellerime Resmimi başköşeye asarlar Fakat demir kapılar her kapandığında üzerime Ardında taş duvarların her kalışımda Ne arayan beni ne soran Ehh daha iyi be bunun böyle olduğu Minnetim ve borçluluğum yalnız sana kalsın İyi günlerimde unuttuğum insan eli Nasılsın? Nazım Hikmet

Paradigma Değişirken Türkiye de 1980 li yılların başından bu yana ekonomik yapıda köklü bir dönüşüm yaşanmaktadır. Bu dönüşüm sürecinde Türkiye, küresel kapitalizmin kendisine biçtiği rol çerçevesinde üretim süreçlerinden devletin işlevlerine kadar pek çok alanı yeniden yapılandırmıştır. Bu yeniden yapılanma sürecinde kamu işletmeleri özelleştirilmiş, kamu hizmetleri piyasalaşmış, emek maliyetini ucuzlatmak amacıyla çalışma yaşamı kuralsızlaştırılmış, tarım ve hayvancılık büyük ölçüde tasfiye edilmiştir. Tüm bunların gerçekleştirilebilmesi için ise yeniden yapılanmadan olumsuz etkilenecek ve karşı çıkacak olan emekçi sınıflar, 12 Eylül darbesiyle başlayan ve bugüne kadar gelen baskılarla sindirilmeye çalışılmıştır. Bu baskılarla birlikte üretim sürecindeki değişimin de etkisiyle emekçiler örgütsüzleşmiş ve yalnızlaşmıştır. Böylece sermaye sınıfı ekonomik alanla birlikte siyasal alanda da egemenliği büyük ölçüde eline geçirmiştir. 30 yılı bulan süreç içinde ekonomik yapıyı köklü biçimde değiştirenler şimdi de değişen ekonomik yapıya uygun olarak Türkiye Cumhuriyeti Devleti nin kuruluşundan bu yana benimsediği paradigmayı değiştirmek istemektedir. 87 yıllık bir devleti yapısal olarak değiştirmek elbette kolay değildir. Bunun için çok güçlü bir siyasi iktidar kadar, bu değişimle birlikte konumu sarsılacağı için mevcut paradigmayı koruma refleksi gösterecek kesimlerin de etkisiz hale getirilmesi gerekmektedir. Ekonomik yapıda 30 yıldır süren değişim sürecinde -sadece yedi buçuk yıl iktidarda bulunmasına rağmen- son derece önemli bir paya sahip olan AKP, şimdi de devletin yapısını kökten değiştirmeye talip olmuştur. AKP nin bu zorlu görevi üstlenirken -bu görevi kendisine veren- uluslararası ve ulusal sermaye ile ABD, AB gibi uluslararası güçlerin de desteğini arkasında hissettiği anlaşılmaktadır. AKP nin 87 yıllık paradigmayı yıkmak konusunda yeterli güce sahip olduğunu varsaydığımızda geriye mevcut paradigmanın savunucularının etkisizleştirilmesi kalmaktadır. Bu konuda AKP, en önemli hamleyi Cumhurbaşkanlığı seçiminde başarıyla gerçekleştirerek yapmıştır. Daha sonra Ergenekon ve benzer diğer davalar da kullanılarak başta TSK olmak üzere mevcut paradigmanın savunucusu olan kesimler etkisiz hale getirilmiştir. Öte yandan YÖK ün merkeziyetçi yapısı kullanılarak üniversiteler susturulmuş, yargı da benzer yöntemlerle etkisiz hale getirilmeye çalışılmıştır. Geriye mevcut paradigmanın kurucusu da olan ana muhalefet partisi CHP kalmıştır. Onun da gizli kamera komplolarıyla mevcut yapısını değiştirmeye zorlandığı görülmektedir. AKP nin, üstlendiği bu zorlu görevi başarıyla tamamlayıp Türkiye de bir rejim değişikliğini sağlayıp sağlayamayacağını şimdiden kestirmek zordur. Ancak şu gerçeklerin altını çizmekte yarar vardır: * AKP nin getirmeye çalıştığı paradigmayı bir tarafa bırakırsak, Türkiye Cumhuriyeti Devleti nin mevcut paradigması değişen ekonomik düzen ve düzenin getirdiği toplumsal yapıya uyum sağlayamamaktadır. Öte yandan mevcut paradigma özgürlükçü demokrasi anlayışından tamamen uzaktır ve içerisinde ne emekçiler ne de ezilen diğer toplum kesimleri hiçbir zaman kendilerine yer bulamamıştır. Dolayısıyla mevcut paradigmanın savunulacak hiç tarafı yoktur ve değişmesi gerekmektedir. * Mevcut paradigmanın değişmesi kadar, yerine neyin konulacağı da son derece önemlidir. AKP nin tasarladığı yeni paradigma belki mevcut ekonomik düzene uyumlu olacaktır. Ancak unutulmamalıdır ki mevcut ekonomik düzen emek sömürüsü üzerinde ayakta durmaktadır ve buna uyumlu bir devlet yapılanmasının ne özgürlükçü demokrasi anlayışını ne de emekçilerin ve ezilenlerin sorunlarına çözüm getirmesi beklenebilir. Bu nedenle AKP nin ya da sermayenin temsilciliğini yapan başka bir oluşumun değişim taleplerine karşı çıkılmalıdır. Eğer istenen özgürlükçü demokrasi anlayışı içerisinde halkların kardeşçe yaşadığı ve emek sömürüsünün olmadığı bir Türkiye ise; mevcut paradigmanın yerine inşa edilecek yeni paradigmanın oluşumunda emekçi sınıfın söz sahibi olması gerekir. Bunun için de diğer ezilenlerle birlikte emekçi sınıfın sermaye sınıfı karşısındaki gücünü yükseltmesine ihtiyaç vardır. Türkiye de paradigmaların yıkılıp

ve yeni paradigmaların inşa edildiği bu süreçte hiçbir sendikacının ve hiçbir emekçinin sessiz kalma lüksü yoktur(!) İşçilerin emekçilerin kendilerinin ve ülkenin geleceğine sahip çıkası için 26 Mayıs önemli bir fırsattır. 26 Mayıs ta sadece çalışma koşulları için değil, emekçi sınıfın ve tüm ezilenlerin Türkiye nin geleceğinde söz sahibi olabilmesi için de üretimden ve dayanışmadan gelen güç sonuna kadar kullanılmalıdır.

Sevdanın Bedeli Her şey uyaksız düşlerin kırıldığı o haziranda kaldı Yedi tepede akıp giden o coşkulu insan selinde Tezat dolu yüreğin ateşçisi adımızı karanlıkla bestelerken Her şey bükülmez kirpiklerin dallarındaki dargınlıkta kaldı Araf ta cehennemler arasında salınıp dururken deli yürek Bedelli bir aşkın çıkmaz sokağında apışıp kaldı Güneşin çürüdüğünü duyurduğunda derinden gelen ses Her şey uykusuz dönüş gibi dökülen o ayaz yazıda kaldı Yüz atmış desibel şiddetinde bir haykırış kaldı belleğimde Gezgin ve yaşlı oturduğum kaya oyuklarında Ters çevrilmiş derimle soluyorum iyileşmez bir sayrılıkla Her şey kara bir delik gibi duran onursuz mazide kaldı Ocak 2010 Ankara

Sevgi Düşünceler mutluluk, Işığıyla yıkanır... Sevgi belirgin bir şeyde değil, Herşeydedir... Hayata anlam ve ideal kazandırır, Hayal kurmanın, Sonsuz hürriyetine ulaştırır sevgi. Seven yürek şahlanır, Ağaçlar en çılgın renklere bürünür, Çöl sıcağından sonra, Vahaya ulaşmış gibi olur yaşam... Gece kararır durur da Düşler bile anlamsız olduğunda, Sevgi dolu gözün, Kendisine değmesini bekler yürek... Bomboş ve çöl kadar anlamsız, Hayatlar, anlam kazanır, Gülüşler takılı kalır yüreklerde... Zaman aşımına uğramaz, Aydınlık bakmayı öğretir sevgi... Muhtaçtır insan sevgisine, Her hayvan ve bitki, Yüzyıllardan yüzyıllara uzanmalı, Duyguların kralı İnsan sevgisi...

Sevmek Bir kadın sevdim, kış ortasında bahar... Bir kadın sevdim, dallarımda gün ışığı tomurcuklar... Kaybolurken çatışmalarda, devrimler çiçek açar... Bir kadın sevdim, ömrüme milat yazar... Bir kadın sevdim, gökte ay on dört yıldızlar bir bir yanar... Bir kadın sevdim, Varsın beni yoldaş bilsin Kardeş bilsin ne yazar Bir kadın sevdim ben var mı ötesi söyleyin bana arkadaşlar...

Taştan Küfürler kendi balık burcundandır, tevellüdü bilinmez. zira dişidir ruh! Nane molla cinsinden bilinse de yaşı söylenmez. çerkez gelin gibi balayında babaya nazlı, kavak dölü düşer gibi rüzgarda suya ürkek, çin vazosu kadar gevrek, Ilgaz dağı başı kadar serttir başı bükülmez. ille de içmişse bir damlada olsa aşkın sek iksirinden, huysuzdur, irin akar yüzünden, gözlerinden ağıt. nem kapar aksırır, alırsa elleri gölgesinden kahırla süslü bir kağıt. nefret eder, ağarır göz bebekleri su yun akmayan sesinden ve uzaklığın buz kesen nefesinden. hele varsa asılı mim yapraklı bir takvim, bahçesi hercai çiçekli evde, noktası kanlı, çok vefasızdır kaçmak ister, acı tatlı günlerin kadim dostu, can yoldaşı bedeninden. işte o an bir dilber görünür ki düşlerine afet-i cihan türünden. doyum bulmaz fahişe, bin kocalı bir gelin şehvetli bakışlarla açar sere serpe sonsuza uzanan bereketli rahmini, göz kırparak giz sunar, huzur vaatleriyle huri alemlerinden. sonsuz sevişmenin onulmaz hazzı akar ruhtan bedene çakılır kalır gözler, kaçamaz sırça tenli petek gözlerle kaplı silisli memelerinden. budur sebep ayrılık iki dirhem beter gelir ölümden ararken bir yol sırça kollarına varmak için dilberin, beden, karışır kınalı saçlar birden, yağmurun ördüğü aynadaki düşlere. bir çift çatık kaş, bir de zıpkın bakış saplanır, hüzünle korlaşmış ak yüreklere. gerilmiş sinir telleriyle belirir, kıskançça kızarmış bir setenay. ince bir umut huzmesi iner gaipten, kalplerdeki derinliklere. Ruh diner,beden utançla siner Ağız dolusu küfür gider taştan küfürler Kurak ve soysuz devinimlere. Mart 2005 Ankara

Tutsaklık Sancıları Sırdaşımdın, En güvendiğim yanım. Nice sevdalar geçti sokaklarından, Kimi esmer kimi sarışın. Kırılmadın kırmadın, Hep dik durdun, Ve hep sır tuttun çeperlerinde, Ezilmeden ezmeden, Tümünü zamanın derinliklerine gömdün. Yalnızca özgürlüğe tutkunsun sanıyordum Yanıldım. Yıllar önce sokaklarını dolduran bir hayalin Ayak izlerine takıldın kaldın. Sırlarımı taşırdın her yana. Yıllardır bu hayalin sancılarıyla Kıvranıp durdun. Yakışmaz sana bu tutsaklık ey kalbim, İnan yakışmaz Özgürleş artık! Özgürleş Özgürleş.

Türkiye İşçi Sınıfına Selâm! Selâm yaratana! Tohumların tohumuna, serpilip gelişene selâm! Bütün yemişler dallarınızdadır. Beklenen günler, güzel günlerimiz ellerinizdedir, haklı günler, büyük günler, gündüzlerinde sömürülmeyen, gecelerinde aç yatılmayan, ekmek, gül ve hürriyet günleri. Türkiye işçi sınıfına selâm! Meydanlarda hasretimizi haykıranlara, toprağa, kitaba, işe hasretimizi, hasretimizi ayyıldızı esir bayrağımıza. Düşmanı yenecek işçi sınıfımıza selâm! Paranın padişahlığını, karanlığını yobazın ve yabancının roketini yenecek işçi sınıfına selâm! Türkiye işçi sınıfına selâm! Selâm yaratana! Nâzım Hikmet

Umut bir küçük kelebek olmalıyım şimdi özgürlük mavisine boyanmış ruhumun gülüşüyle hızlı hızlı çırpmalıyım kanatlarımı, hani umut var ya, bir umut işte ben sevgiyle çırptıkça kanatlarımı en yakınımdan,dünyanın bir ucuna sevdaya en küskün yürekli insanlarda bile iyilik rüzgarlarıyla başlayıp mutluluk fırtınaları yaratmalıyım umut işte! umut insanın, umut devrimin ve aşkın bacası orda tüter yüreğim.