Hz. Fâtıma
Fâtıma, 609 yılında Mekke de Hz. Muhammed in (s.a.v.) en küçük kızı olarak doğar. Yavruya, Hz. Hatice nin annesinin ismi olan Fâtıma konulur. Fâtıma nın doğumu büyük bir törenle kutlanır. Putperest Arap geleneği, her kız çocuğu doğduğunda yas tutmaktadır. Allah Rasulü bu geleneğe isyan edercesine, her kız çocuğu doğduğunda sevincini belirtip şenlikler yaptırır.
Kâbe de namaz kılmakta olan Rasul-i Ekrem in secdeye vardığı sırada omuzlarına, müşrikler tarafından bir devenin atıkları atılır. Bunun üzerine genç Fâtıma koşarak babasının üzerindeki pislikleri temizler ve bunu yapanlara kızıp söylenir (Buhari, Vudu 69; Müslim, Cihad 107-110).
Ebu Cehil bir gün Allah Rasulüne hakaret eder ve Fâtıma dan gereken cevabı alır. Küçük Fâtıma nın sözleri onu çok kızdırır ve yavrunun suratına bir tokat atar. Fakat Ebu Süfyan gibi amansız bir İslam düşmanı bile, bu duruma isyan edip ona karşı tepki gösterir (Yaşar Nuri Öztürk, Asrısaadetin Büyük Kadınları, 110).
Fâtıma 13-14 yaşlarındayken, kız kardeşi Ümmü Gülsüm ve yanlarında Hz. Ali ile annesi Fâtıma bint Esed, Sevde, Ebu Bekir in ailesi ile birlikte Medine ye hicret eder.
Fâtıma 15 yaşını tamamlayınca onunla evlenmek isteyenler çıkar fakat Hz. Peygamber bunlara olumlu cevap vermez. Bunun ardından Hz. Ali, Fâtıma ya talip olur ve bu isteği Rasulullah tarafından kabul edilir (İbn Sa d, Tabakat, VIII, 19). Bir zamanlar Hz. Ali ve Fâtıma nın evlerinin bulunduğu yer.
Hz. Fâtıma nın evinin temsili hali (İran).
O sıralarda 21 yaşında fakir bir delikanlı olan Hz. Ali nin, mehir verecek kadar malı yoktur. O da, Bedir Savaşında ganimetten payına düşen zırhını, bazı rivayetlere göre devesini ve bir kısım eşyasını satarak 450 dirhem gümüş civarında mehir verir.
Düğünleri Mayıs veya Haziran 624 te gerçekleşir (İbn Abdilberr, Fatıma md. İE. Kamil, II, 113 den naklen: Yaşar Nuri Öztürk, Asrısaadetin Büyük Kadınları, 120). Nikâhları Peygamber Mescidinde kıyılır.
Hz. Fâtıma nın çeyizi kadife bir örtü, içine hurma lifi doldurulmuş deri bir yastık, iki el değirmeni ve deri iki su kabından ibarettir (Nesai, Nikah 81). Hz. Fâtıma nın sandığı
Rasulullah ın oğlu Kasım vefat edince, inanmayanlar onunla alay edip, ona Ebter derler (soyunu sürdürecek erkek çocuğu olmayan). Oysa ki onun soyu, kızıyla devam edecektir. Böylece Yüce Allah tarafından, soyun devamı için mutlaka erkek çocuk gerektiği düşüncesi ortadan kaldırılmış olur.
Hz. Fâtıma Şubat 625 te ilk çocuğu olan Hasan ı, bir yıl sonra da Ocak ta Hüseyin i dünyaya getirir. Daha sonraki yıllarda Ümmü Gülsüm, Zeynep ve küçük yaşta ölen Muhassin doğar (İbn Hacer, el-isabe, VI, 243).
Rasul-i Ekrem; Hz. Fâtıma, Hz. Ali, Hasan ve Hüseyin i hırkasının altına alarak şöyle dua eder: Allah ım! Bunlar Ehl-i Beytimdir. Onları kötülüklerden koru ve kendilerini tertemiz kıl!
Evliliklerinin ilk yıllarında Hz. Ali ile Fâtıma arasında küçük çapta bazı anlaşmazlıklar olsa da (Buhari, Edeb 113), Rasul-i Ekrem in aralarını bulması ve Hz. Fâtıma ya kocasına itaati tavsiye etmesi üzerine kırgınlıklar son bulur. Hz. Ali de artık eşini hiçbir şekilde üzmeyeceğini söyler (İbn Hacer, el- İsabe, VII, 59). Hz. Fâtıma nın hırkası
Allah Rasulü, bir namaz vakti mescide geç gelen Müezzin Bilal-i Habeşi ye Neden geç kaldın? diye sorar. Bilal şu cevabı verir: Fâtıma ya uğramıştım. Fâtıma bir yandan el değirmeninde un öğütüyor, bir yandan da ağlayan çocuğunu avutmaya çalışıyordu. Ona yardımcı olmak için Ya un öğüteyim, yahut da çocuğa bakayım. dedim. O da un öğütmemi rica etti. Biraz un öğütmeye durdum da onun için geç kaldım. (Muhammed bin Ali Sabban, İs afu r-ragıbin, Mısır 1312, s. 169 dan naklen: Yaşar Nuri Öztürk, Asrısaadetin Büyük Kadınları, 145).
Rasulullah ın terbiyesinde yetişen Hz. Fâtıma onun haya (utanma duygusu) ve edep gibi özelliklerine sahiptir. Babasının uygun gördüğü hayat tarzını benimseyerek onun gibi sade yaşamaktadır. Hz. Âişe, şöyle der: Rasulullah a konuşma tavrıyla, oturuş ve sohbet şekliyle Fâtıma dan daha çok benzeyen birini görmedim. (Buhari, Menakıb 25). Hz. Fâtıma nın seccadesi
Hz. Fâtıma, 10 kadınla birlikte Uhud Savaşına katılır. Gazilere yiyecek ve su taşıyıp, aynı zamanda yaralıları da tedavi ederler. Bu savaşta Hz. Peygamber yaralanınca onun kızı, kanın dinmemesi üzerine bir hasır parçasını yakıp külleri ile akan kanı durdurmayı başarır (Müslim, Cihad 101).
Rasul-i Ekrem, Fâtıma yı görünce sevinir, kendisini ayakta karşılar, elini tutarak yanaklarından öper, ona iltifat edip yanına veya kendi yerine oturtur (Müslim, Fazailü s-sahabe 98; Ebu Davud, Edeb 143; Tirmizi, Menakıb 60).
Rasulullah ın sefere giderken en son uğradığı yer Fâtıma nın evidir. Yine Rasulullah, seferlerden dönüşte önce mescide uğrar, iki rekat namaz kılar ve doğruca Hz. Fâtıma nın evine gider onu kucaklar, koklar, öper ve sonra da şöyle der: İşte şimdi cennet kokusu kokladım. (Ebu Davud, Tereccül 21; Muhammed bin Ali Sabban, İs afu r-ragıbin, Mısır 1312, s. 169 dan naklen: Yaşar Nuri Öztürk, Asrısaadetin Büyük Kadınları, 132).
Rasulullah a çok düşkün olan Fâtıma, babasının 632 yılındaki vefatından dolayı çok sarsılır ve günlerce gözyaşı döker.
Hz. Fâtıma, 22 Kasım 632 tarihinde vefat eder. Fâtıma yı Hz. Ali yıkamıştır (Zehebi, A lamu n-nübela, II, 128). Cenaze namazını Hz. Abbas veya Hz. Ali kıldırmıştır.
Vasiyeti üzerine geceleyin Hz. Ali, Hz. Abbas ile onun oğlu Fazl tarafından Cennetü l-baki Mezarlığına defnedilir.
Tekke ve halk edebiyatında Hz. Fâtıma nın ismi, Türk halk ağzında Fatma veya Fadime şekilleri yanında Fatma Ana, Zehra, Betül, Cennet Hatunu (bir hadise göre cennetteki en faziletli dört kadından birisi olması dolayısıyla), Kıyamet Hatunu (kıyamette kendisinden şefaat beklenmesi nedeniyle) unvanlarıyla anılmaktadır.
Nikâh dualarında Bu gençlerin evliliği Fatma Anamızla Hz. Ali nin evliliği gibi mutlu olsun. temennisi vardır.
Bektaşi Alevi Edebiyatında siyah renk ve nar kokusu, Hz. Fâtıma yı temsil eder. Hz. Fâtıma nın lakabı Zehra (beyaz, parlak ve aydınlık yüzlü kadın) ve Betül dür (iffetli ve namuslu kadın). Ayrıca Hz. Hüseyin in kızı Fâtıma dan ayırmak için Kübra tabiri de kullanılmıştır, Fâtımatü l-kübra.
Kaynakça Kandemir, M. Yaşar, Fatıma, Diyanet İslam Ansiklopedisi, XII, 219-223. Öztürk, Yaşar Nuri, Asrısaadetin Büyük Kadınları, Yeni Boyut Yay., İstanbul 1990. Mart 2013