Tüketim Toplumuna Farklı Bakışlar

Benzer belgeler
Duygusal ve sosyal becerilere sahip Genç profesyoneller

3. Global SATELLITE SHOW HALİÇ KONGRE MERKEZİ STK, Kurum ve Kuruluşlarımızın Değerli Başkan ve Temsilcileri,

EĞLENCEM MEDYA. Prof. Dr. E. Nezih ORHON. Anadolu Üniversitesi İletişim Bilimleri Fakültesi

Küresel Kitleler Leziz Bir YouTube Reklamıyla Knorr un Tadına Baktı

Pazarlama İletişimi-3

Necla Akgökçe den bilgi aldık. - İlk olarak ülkede kadınların iş gücüne katılım ve istihdam konusuyla başlayalım isterseniz

SİNOPSİS. Fragmanın Youtube Fragmanı: Fragmanın İndirme Linki:

HP, Y Kuşağına Ulaşmak için İlgi Çekici YouTube Reklamları Kullanıyor

Pepee den Önce Pepee den Sonra P.Ö- P.S

Toplumsal cinsiyet, davranışalar, tutumlar, ilgiler, amaçlar, değerler vb. düzleminde kadınsı (dişil) ve erkeksi (eril) olarak ayrılan

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

Bilgi güçtür. Sevdiğiniz kişiyi dinleyin ve kendinizi eğitin.

Benimle Evlenir misin?

SANAL GERÇEKLİK. Reklamcılık için ne ifade ediyor? Kaynak: thinkwithgoogle

Medya ve Toplumsal Cinsiyet

Dünyanın en büyük sosyal dil öğrenme ağı busuu şimdi Türkiye de!

İLK FIRSAT 2017 MEZUNLAR BULUŞMASI // 27 Mayıs 2017

TÜSİAD YÖNETİM KURULU BAŞKANI HALUK DİNÇER İN KADIN-ERKEK EŞİTLİĞİ HAKKINDA HER ŞEY KISA FİLM YARIŞMASI ÖDÜL TÖRENİ KONUŞMASI

Dijital Pazarlamada. Trendleri ye merhaba demeden önce bir önceki senede neler olduğunu birlikte incelemek istedik.

BİR ACAYİP SOYGUN ADANA İŞİ. - Basın Toplantısı Haber Küpürleri Ocak 2015 Adana Hilton Otel

İşletme Sonuçları Elde Etmek için Daha İyi Bir Çağrı Merkezi Deneyimi Sunma

Kasım/Aralık fındığın başkenti. kirazın anavatanı

bilgilerle feminizm hakkında kesin yargılara varıp, yanlış fikirler üretmişlerdir. Feminizm ya da

Kaynak: St. Louis Fed

Seyfi Teoman Kısa film çekmeyi düşünmüyorum, çünkü maliyeti çok yüksek, geri dönüşü yok.

TURK101 ÇALIŞMA 6 ZEYNEP OLGUN MAKİNENİN ARKASI

L Oréal in Dijital Dönüşümü

Aç l fl Vural Öger Çok değerli misafirler, Konrad-Adenauer vakfının 23 senedir yapmış olduğu bu gazetecilik seminerinde son senesinde bizim de k

Digiturk dünyasına keyifli bir yolculuk

Türkiye nin geleceğini 25 milyonluk kitle belirleyecek

DÜZEY B1 Avrupa Konseyi Ortak Dil Ölçütleri Çerçevesinde BÖLÜM 4 SINAV GÖREVLİSİNİN KİTAPÇIĞI. Dönem Kasım 2009 DİKKAT

Bloomberg Businessweek. BASINDA GeniuSpy. Zihni Birleştirir, Zekâyı Geliştirir 1/6

EĞİTİM ÖĞRETİM YILI SORGULAMA PROGRAMI

Bodrum Deniz Filmleri Festivali

yılları arasında Yeni Şafak Gazetesinin İnternet Yayın Yönetmenliği görevini üstlendi.

ÇOCUĞUM BAŞARACAK MI?

3. SINIFLAR PYP VELİ BÜLTENİ (13 Mayıs Haziran 2013) Sayın Velimiz, 13 Mayıs Haziran 2013 tarihleri arasındaki temamıza ait bilgiler

Çocukların Medya Tüketimleri ve Yaşam Tarzları. Nobody s Unpredictable

KİTAP GÜNCESİ VIII. GELENEKSEL KİTAP GÜNLERİ SAYI:3

ATBÖ Sürecinde Ölçme-Değerlendirmeye Hazırlık: ATBÖ Yaklaşımı Nasıl Bir Ölçme Değerlendirme Anlayışını Öngörüyor?

Ahmet Pura: Dijitaldeki kontrolsüz büyüme korkutuyor

Ücretsiz bir hizmet. Yemek masrafınız ayırdığınız bütçe kadar olsun.

Türkiye nin 500 Büyük Hizmet İhracatçısı Araştırması. Eğlence ve Kültür Hizmetleri Sektör Kılavuzu

D218 Sosyal Siyaset: Sosyal Yardım, Güç ve Çeşitlilik CDA2: CDA5614

SPİKER TANIM A- GÖREVLER. Spikerleri, radyoda ve televizyonda görev yapanlar olarak iki gruba ayırabiliriz.

ÖZGEÇMİŞ. Derece Alan Üniversite Yıl. İletişim Bilimleri/Radyo Marmara Üniversitesi 2010

FK IX OFFER BENLİK İMAJ ENVANTERİ

HALKLA İLİŞKİLER. HALKLA İLİŞKİLER ve SPONSORLUK. Yrd.Doç.Dr. Özgür GÜLDÜ

HANGİ MAKALE HANGİ DERGİYE?

ÇOCUKLARIMIZ VE TEKNOLOJİ

PERYÖN İNSAN YÖNETİMİ ÖDÜLLERİ FARK YARATAN İK PROJELERİ TOPLUMSAL CİNSİYET EŞİTLİĞİ

Derece Alan Üniversite Yıl Lisans İletişim T.C. Galatasaray Üniversitesi Sanat ve Tasarım Fakültesi, İletişim Sanatları Bölümü

GÜMÜŞHANE ÜNİVERSİTESİ İLETİŞİM FAKÜLTESİ NE HOŞGELDİNİZ

Carousel'de Alışveriş AYBIKE TURAN. 54 Carousel Instyle

BİMEKS B.B.Bodrumspor a Teknoloji Sponsoru Oldu

ARAŞTIRMANIN KAPSAMI. Saha Tarihi: 9-10 Nisan ilçe. 35 il. 200 mahalle/ köy görüşme

İletişim Fakültesi(İ.Ö.) Gazetecilik Lisans 2011 Yılı Müfredatı. Genel Toplam Ders Adedi : 60 T : 158 U : 5 Kredi : 113 ECTS : 240 T+U : 163

Anneye En Güzel Hediye Olarak Ne Alınması Gerekir?

TÜRKÇE DERSİ GÖRSEL OKUMA TESTİ Kubilay ORAL

Conceptos aprendidos a través de experimentos con la creación de contenido de realidad virtual

3. Yazma Becerileri Sempozyumu

Endüstri 4.0 Ahmet Furkan GİRGİN. Emrah BİLGİÇ

T. C. BAŞBAKANLIK DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞI BASIN VE HALKLA İLİŞKİLER MÜŞAVİRLİĞİ. M. Cüneyd Çiğdemli

Giresun Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü İletişim Bilimleri Anabilim Dalı İletişim Bilimleri Doktora Programı Ders İçerikleri

İŞLETME VE YÖNETİM BİLİMLERİ FAKÜLTESİ GİRİŞİMCİLİK BÖLÜMÜ

Türkler Kendi işinin patronu olmak istiyor!

İş Sağlığı ve Güvenliği Hizmet Fiyat Teklifi

Dekorasyona dair Küçük Sırlar

ORGANİK HABERLEŞME TEKNOLOJİLERİ

ANAVARZA BAL ÇOCUK TİYATROSU

Kızla İlk Buluşmada Nasıl Sohbet Edilir? Hızlı Bağ Kurma Teknikleri

Türkiye de Hukuk Zihniyeti anketinin sonuçlarının tamamı ve geniş yorumu için bakınız:

A1 DÜZEYİ B KİTAPÇIĞI NOT ADI SOYADI: OKUL NO:

ANKET SONUÇLARI. Anket -1 Lise Öğrencileri anketi.

Haziran 25. Medya ve Güven. Gündem. Tüm hakları gizlidir.

İş Sağlığı ve Güvenliği Hizmet Fiyat Teklifi

Vizyon Tarihi: 12 Temmuz 2013 Yönetmen: Shawn Levy Oyuncular: Vince Vaughn, Owen Wilson, Rose Byrne, Max Minghella, Will Ferrel Yapımcı: Shawn Levy,

Ekonomik Etki Değerlendirme Çalışması

Toplam Perakende 2016

TÜRK FİLİMLERİ HAFTASI EMEK ÖDÜLLERİ İLE SONA ERDİ

Neden Sosyal Medyanın Geleceği Reklam Değil, Yayıncılık?

Kaynak: St. Louis Fed

TÜSİAD, dizilerde toplumsal cinsiyet eşitliği için harekete geçti

MEDYA EKONOMİSİ VE İŞLETMECİLİĞİ

ÖZEL EGEBERK ANAOKULU Sorgulama Programı. Kendimizi ifade etme yollarımız

Biz beyaz yakalılarız. Günümüzün çoğu plazalarda geçer. 9-6, 9-9, bazen de ne kadar giderse o kadar çalışırız. Adımız aynı zamanda kimliğimiz.

Jamie Foxx J

Testversion Ej för ifyllnad

Kazova: Patronsuz üretim devam ediyor; herkes mutlu, herkes çalışmak istiyor.

Hem. Dr. SONGÜL KAMIŞLI Hacettepe Üniversitesi Kanser Enstitüsü Prevantif Onkoloji A.B.D. Psikososyal Onkoloji Birimi

25 NİSAN DA SİNEMALARDA

ERKEKLER ve Demografik Büyüklükler Hedef Kitle Tanımlamaları Yaşam Trendleri

TV LERDEKİ PROGRAMLARA ÇIKANLAR KURAN OKUMASINI BİLMİYOR

Engelsiz Eğitim ve Yaşam Sosyal İçerikli Televizyon Programı SPONSORLUK DOSYASI

Bu yıl markanızın çok daha büyük düşünmesini sağlayacak çok güzel bir sebep var

Kadınlar kimsenin namusu değildir

Bunların takibini kolaylaştırmak için tüm haberlerin tek bir noktada eksiksiz ve güncel şekilde bir araya getirilmesi gerekiyordu.

Seviye 1 Ünite 6 Çalışma Planı

EVRİM TRANSCENDENCE 10 EKİM DE SİNEMALARDA!

İÇİNDEKİLER. 1. BÖLÜM İSLÂMCILIK VE YENİ İSLÂMCI AKIM Yeni İslamcı Akımın Entelektüel Zemini Olarak İslâmcılık...17 Yeni İslâmcı Akım...

Transkript:

MEDYALAB ARALIK 1 AYLIK İLETİŞİM ARAŞTIRMALARI DERGİSİ MEDYALAB Yalnızlık, Çözüm ve Temsil Odağında Kimlik Krizi VR Kitleri Sayesinde Bakış Açımız Değişecek! Romero Zombilerinin Tüketim Çılgınlığı Blade Runner Ne Anlatıyor? Güzellik,post-truthmudur? Tüketim Toplumuna Farklı Bakışlar OKAY KARACAN İLE SPOR MEDYASI ÜZERİNE Doç. Dr. Aybike Serttaş / Doç. Dr. Hasan Gürkan / Doç. Dr. Michael Kuyucu Araştırma Görevlisi Tugay Sarıkaya / Stüdyo Sorumlusu Yaren Kalkan Esmanur Ünğan / Suden Ünal / Melike Şahin 1 / Berfin Sayan PROF. DR. HÜSEYİN ÇELİK - DOÇ. DR. AYBİKE SERTTAŞ - ARAŞTIRMA GÖR. TUGAY SARIKAYA SAİME S. ÖZGÜL YAREN KALKAN - ENES ALUÇ - MELİSSA FEZA KATLAR - DİLARA NUR OKA İLAYDA MARANGÖZ -ENES DİLLİ - SEVGİ BAŞAR Türk Dizi İhracatında Rekor Büyüme Yaşanıyor MEDYALAB DERGİSİ İSTİNYE ÜNİVERİSTESİ MEDYA ÇALIŞMALARI UYGULAMA VE ARAŞTIRMA MERKEZİ (İSÜMED)TARAFINDAN ÇIKARILMAKTADIR. ARALIK 2021 14.SAYI

MEDYALAB ARALIK 2 MEDYALAB ARALIK 3 İÇİNDEKİLER Okay Karacan İle Spor Medyası Üzerine 05 Editör ARAŞTIRMA GÖREVLİSİ TUGAY SARIKAYA Tasarım ENES ALUÇ Emeği Geçenler DOÇ. DR. AYBİKE SERTTAŞ DOÇ. DR. HASAN GÜRKAN DOÇ. DR. MİCHAEL KUYUCU Araş. Gör. TUGAY SARIKAYA STÜDYO SORUMLUSU YAREN KALKAN ALUÇ ESMANUR ÜNĞAN SUDEN ÜNAL MELİKE ŞAHİN İLAYDA SILA TEMUÇİN BERFİN SAYAN Türk Dizi İhracatında Rekor Büyüme Yaşanıyor Yalnızlık, Çözüm ve Temsil Odağında Kimlik Krizi VR Kitleri Sayesinde Bakış Açımız Değişecek! Araf Filminde Ataerkillik Olgusu: Yeşim Ustaoğlu 11 14 18 21 İletişimin ABC'si: Ünsal Oskay 24 Değerli Okuyucu, İstinye Üniversitesi Medya Çalışmaları ve Uygulama Merkezi (İSÜMED) olarak hazırladığımız e-derginin bu ayki sayısı ile karşınızdayız. Derginin bu sayısında TV sektöründen spor medyacılığına kadar geniş yelpazede bir seçki ile okurlarımıza ulaşmayı amaçladık. Önümüzdeki ay yine benzer şekilde serbest tema üzerinden dergimiz sizlerle buluşacak. Bu noktada önümüzdeki sayılar için sunacağınız katkıları bekliyoruz. Bu ayki sayının çıkmasında emeği olan öğretim görevlilerimize ve öğrencilerimize teşekkür ediyoruz. Araş. Gör. Tugay Sarıkaya Medyalab Dergisi Editörü Grafik Tasarım ENES ALUÇ Metaverse İle Tanışın 26 Medyalab Dergisi Hak. MedyaLab dergisi Aylık yayınlanan bir dergidir. Bu dergi basın meslek ilkelerine uymayı taahhüt eder. MedyaLab dergisinin içeriği, tamamen ya da bölümler halinde dergi yönetiminden ve yazarlardan izin alınmaksızın kullanılamaz. 2 İnternet Bağımlılığı İle Sosyal Fobi Arasındaki İlişki 28 3 ADRESLER isumed@istinye.edu.tr website/med.istinye.edu.tr youtube/isümed twitter/isümedya

MEDYALAB ARALIK 4 MEDYALAB ARALIK 5 OKAY KARACAN BÜŞRA ASLAN & RABİA KUL OKAY KARACAN İLE SPOR MEDYASI ÜZERİNE Türk spor medyasında uzun yıllar spor spikerliği ve yorumculuğu yapmış ve kariyerine Woman Tv Genel Yayın Yönetmenliği yaparak devam eden Okay Karacan ile spor medyası üzerine bir röportaj gerçekleştirdik. Bu keyifli röportajı dilerseniz birlikte inceleyelim. BÜŞRA ASLAN & RABİA KUL OKAY KARACAN 4 Merhaba, öncelikle Medyalab okuyucularımız ve sizi tanımayan kişiler için biraz kendinizden ve kariyerinizden bahsedebilir misiniz? Merhaba, Ben Okay Karacan. 1992 yılında TRT nin açtığı sınavı kazanarak TRT de spiker oldum. Spor bölümünde çalışmaya başladım. Yalnız spor bölümünde çalışırken sadece sporla ilişkiniz olmuyor spiker olduğunuzda bütün terminolojiyi bilmeniz gerekiyor o yüzden haber merkezinde de çalıştırıldım. Haftanın 4 günü spor servisinde, 1 günü parlamentoda bazen de reklam ve halkla ilişkiler konulu çalışmalarda eğitimlerin içerisinde bulundum. TRT o dönemlerde hizmet içi eğitimlerle de her konuda insanları yetiştiriyordu. Bu durumda sadece spor spikerisiniz diye o alanda kalmıyordunuz sizi isterse radyo spikeri, haber spikeri, program spikeri ya da muhabir olarak her şekilde kullanabiliyordu. Dolayısıyla geniş, güçlü bir iletişim ve eğitimin içerisinden geldim. Bu da bana hayata daha geniş perspektiften bakma şansı sağladı. Mesleğe girdiğimde hem futbol maçı anlatıyordum hem olimpiyat anlatıyordum hem de TBMM de siyasilerin toplantılarını takip ediyordum. Aynı zamanda reklam piyasası nasıl reklam yapıyor bunları öğreniyordum ve olaylara bütün açılardan bakabiliyordum. 1996 da NTV kuruldu Formula 1 in Türkiye de çok fazla yayıncısı olmadığı için bende Formula 1 i yıllarca anlatmış ve bilinen birisi olarak kurduğum kanaldaki Formula 1 yayınları çok izleniyor, çok karşılık buluyor. Sponsorları tarafından da ilgiyle izleniyor dolayısıyla burada tek olmak ya da az yayın yapanlardan biri olmak bana ve kanalıma çok büyük bir avantaj sağladı çünkü Formula1 Niş bir konudur. Herkesin kolay anlayıp algılayabileceği, dilini kullanabileceği bir şey değil. Futbolu herkes konuşur. Kahvede Mehmet abi ile Ahmet abi de konuşuyor ama Formula 1 öyle bir şey değil. Dolayısıyla Formula 1 bizim kanalımıza Formula 1 Konuşulan Kanal olarak da prestij kazandırdı. Formula 1 in genel dünyadaki etkisi de budur; Formula 1 in in yapıldığı ülke yükve NTV ye geldim. Oluşan bilgi birikimimle NTV televizyon kanalı kurulduğunda spor müsabakalarının anlatılması, spor haberlerinin yapılması, spor programlarının üretilmesi konusunda çalıştım. 1998 Dünya Kupası nda, Türkiye de ilk defa seyyar uyduyla Türkiye ye yurtdışından canlı yayın yaptık. Bu NTV nin de dönüm noktalarından birisi oldu ve Türkiye de birçok insan da şaşırdı tabii, Eyfel Kulesi nin önünden yayına çıkıyorsunuz. Şu an sizler için ilginç gelmeyebilir ama o zaman çok acayipti. Türkiye içerisinde yayın yapmak bile büyük bir parayken seyyar uyduyla yaptığımız iş; teknolojinin küçülüp cebe girdiği ilk dönemin bir anlamda öncüsüydü. Daha sonra NTV den ayrılınca Habertürk televizyonunda yöneticilik yaptım yani bir spor servisini yönettim. Ardından kendi prodüksiyon şirketimi kurdum. Lig TV yani bugün ki BeIN Medyaya o zaman ki Digitürk e dışarıdan program ürettim, TRT ye programlar ürettim. Yurtdışına eleman gönderdim ve yurtdışından görüntüler transfer ettim. Bunların hepsini hem TRT de hem de NTV de elde ettiğim Nonolive kullanarak geliştirdim yani 5 teknolojiyle birlikte, teknolojiyi kovalayarak bir noktaya kadar geldim. 2016 yılına kadar hem Lig TV ye hem TRT ye programlar yaptım. Maçlar ve Formula 1 anlattım. Özellikle Formula 1 konusunda insanlar üzerinde çok büyük bir repütasyonum olması dolayısıyla 2019 yılında kendi Youtube kanalımı kurdum ve hala büyütmekteyim. Ardından da Woman TV ye geldim. Woman TV nin Genel Yayın Yönetmeniyim yani bir televizyon yaratıyorum. Demek ki neymiş TRT zamanında bana doğru eğitim vermiş ki ben bugün burada bu işi yapmaya çalışıyorum. Sizce Formula 1 programları üzerinde Youtube gibi sosyal medya platformları nasıl bir öneme ve etkiye sahip?

MEDYALAB ARALIK 6 OKAY KARACAN MEDYALAB ARALIK 7 OKAY KARACAN sek teknoloji ülkesi olarak algıya girer, öyle algılanır. Formula 1 in yayınlandığı yerlerde burası kalitelidir algısı yaratıyor dolayısıyla bize ve benim hayatıma Formula 1 in katkısı çok büyüktür. 10-15 yıl önceye göre şu an ki spor medyasındaki değişimler nelerdir? 15 yıl önce sosyal medya yoktu. Yavaş yavaş Facebook çıkmıştı o da arkadaşlık sitesi olarak algılanmıştı. O zamanlar bu kadar her önüne gelen medyacı olamıyordu. En büyük değişim budur. İsteyen istediği gibi yayıncı da olamıyordu. Şimdi elinde telefonu olan yayıncı oluyor ve eğer bir de kulübünün haklarını savunarak ağzı laf yapıp, sert cümleler kuruyorsanız bir televizyondan fazla izlenebilirsiniz ama hiçbir zaman medya olamazsınız. Sosyal medya her alanda olduğu gibi sporda da skalayı değiştirdi. Kafasına esenin her şeyi söyleyebileceği bir dal oldu. Bugün günümüzde de habercilik yapan adamlar da eğer o işlerde başarılı olamazlarsa Fenerbahçe, Galatasaray ve Beşiktaş hakkında konuşarak tekrar kendilerini hatırlatma gereğinde bulunuyorlar. Spor çok güçlü bir mecradır ve bunu halterden, bokstan bahsederek değil futboldan hatta Fenerbahçe, Galatasaray, Beşiktaş üzerinden onlara sallayarak elde edebilirler. İşte 15 yılın değişmeyen tarafı da bu; sporun herkes tarafından kendi lehlerine kullanılıyor olması. Sizce şu an spor medyasının en önemli sorunu nedir? Spor medyasının çok fazla istihdamı var. Çok rahat girildrildiği için ve girince insanın kendisine ben artık gazeteciyim diye adlandırması diye bir şey söz konusu ol- duğu için artı olarak sporu yöneten politikanın medya anlamında bir seçici yeteneği olmadığı için, en büyük problem budur. Yani herkes kendine gazeteci diyor maalesef. Yüz kişiden doksanı gazeteci değil ama öyle algılatılıyorlar bu da Türkçe nin bozulmasına yol açıyor. Türkiye deki en büyük problem budur. Türk medyası metin yazmayı, doğru dürüst cümle kurmayı ve yazılı olarak hikaye anlatmayı bir uluslararası alanda okutmayı başaramıyor. Uluslararası alanda makaleleriniz okunmuyorsa, röportajlarınız yayınlanmıyorsa siz zaten dünya gerçeklerinin gerisindesiniz demektir. Spor medyasının eksikleri nelerdir? Konvansiyonel medya dediğimiz yani televizyon, radyo ve gazetenin önde koştuğu medyadır. ABD ve Avrupa Türkiye ye kıyasla biraz daha hızlı bir şekilde yerini dijital platformlara bıraktı. Yani Türkiye de insanlar hala televizyon izliyorlar. Spor haberi bir haberdir ama spor medyasının yaptığı yayınlar azaldı neden? çünkü reyting getirmiyor. Neden reyting getirmiyor? çünkü Türkiye de kavga var, Türkiye de kaybetme duygusu çocuklara öğretilmiyor. Kaybetmek Türkiye de feminen bir duygu edilgen bir duygu. Kazanmak ise maskülen, etken bir duygu dolayısıyla Türkiye de kadın-erkek eşitsizliği üzerinden de anlatılabilir bu. Bir de adalet yok Türk futbolu içerisinde. Hep hakemlerin manipüle ettiği bir olguymuş gibi aslında siyaset dili Türkiye de futbol dili oldu. Siyaset dili neyin üzerine kurulu? 6 Genellikle yalan ve kandırma üzerine algı üzerine kuruludur ve dünyanın kurulduğu günden beri böyledir. O dil futbola da yansıdı futbolu yönetenler ne yapıyorlar? bir haksızlık olduğu zaman ya hakemleri suçluyorlar ya başka kendilerine düşman yaratıyorlar ve işin içinden çıkıyorlar kendilerini suçlu görmüyorlar. Spor medyası da zaman içerisinde halka haber veren, halka program üreten, halkı eğlendiren medya olmaktan çıkarak taraflı medyaya dönüştü yani Galatasaraylı medya, Fenerbahçeli, Beşiktaşlı medya olarak değişti ve bu algı sosyal medyayla birlikte halkın zihnine oturdu yani mesela ben 30 yıldır bu işi yapan ve tarafsız bir medya kuruluşu bir medya mensubu olarak tuttuğum takımı insanlar biliyorlar yani ben ağzımla kuş tutsam inandıramıyorum kendimi dürüst ve tarafsız olacağıma çünkü insanlar bu dille boğulmuş durumdalar. TRT döneminde insanlar herkese yayıncılıktaki adalete bakarak, doğru mesafede, eşit mesafede ve taraf tutmaz gözüyle bakıyorlardı. Artık taraf tutma diye bir şey yok herkes taraflıdır gözüyle bakıyorlar yani sosyal medyayla birlikte Türkiye de sporun dili sadece Fenerbahçe, Galatasaray, Beşiktaş ın kazanma ihtimalleri üzerine keskin, sert, agresif, kaba bir dile dönüştü. Zaman içerisinde alternatif spor dalları olan Formula 1, Voleybol gibi futbolun alternatifi gibi görünse de kendi çapında büyük spor dalları Türkiye de insanların huzur bulmak için gidecekleri limanlar haline dönecek ama Fenerbahçe, Galatasaray, Beşiktaş yayıncılığı bu şekilde giderse kaos daha da büyüyecek çünkü gazeteciler kendilerini yüz küsür yıllık kulüplerinin aklarını korumakla mükellef avukat gibi görüyorlar onu avukat gibi korudukları zaman gazeteciler, o zehirlenmiş izleyici kitlesi de onları kahraman olarak görüyor ve o kahramanların izlenme oranı arttıkça reklam piyasasındaki bazı reklamcılığı bilmeyen ama günü kurtaranlarda burada çok iyi rakam var diye onları fonluyorlar. Reklam piyasasının kendine çeki düzen vererek doğruyu fonlaması lazım yani Türk medyasının spor medyasının içinde bulunduğu durum tamamen vahim bir durumdur. Medya herkesin çok rahat girip çıkabileceği bir emek piyasasına dönüştü ve emek seyyaliyet oldu. Spor medyası Türkiye de uluslararası anlamda gücünü tamamen yitirmiş durumda, bir gücü yok yani aynı Türk futbolu gibi. Futbol ağırlıklı spor medyası hakkında neler düşünüyorsunuz? Ben NTV den NTV Spor kurulurken ayrıldım insanlar şaşırdılar hala daha öyleler şaşkınlar. Ben Türkiye de spor medyası, spor kanalına inanmıyorum. Spor kanalı olamaz çünkü insanlar Türkiye de Fenerbahçe, Galatasaray ve Beşiktaş ı tutuyorlar. Tutuyorlar mı? tutmuyorlar aslında. Fenerbahçe, Galatasaray, Beşiktaş ın kazanma ihtimalini tutuyorlar. Onu da tutmuyorlar aslında Fenerbahçe, Galatasaray ve Beşiktaş ın şampiyon olma ihtimalini tutuyorlar. Aslında onu da tutmuyorlar. Fenerbahçe, Galatasaray ve Beşiktaş ın, birinin diğer ikisini ezme, paramparça etme ihtimalini tutuyorlar yani vahşi bir Vandalizm var. Ve bu çok tutulan bir konu olduğu için insanlar oraya gidiyorlar yani vurdulu, kırdılı, parçalamalı erkek gücünü ortaya koyan bir sinema filmine bayılıyor Türk halkı ama duygusal, romantik işin içerisinde sanatın olduğu bir filme de light mısın birader? diye bakıyorlar. O yüzden Türk futbolunun gidebileceği hiçbir yer yok çünkü seyircisini üretemiyor. Futbol yayıncılığının yapıldığı yerin de aslında futbol yayıncılığı değil futbol şov yayıncılığının olduğunu düşünüyorum yani futbol magazin yani şu anda da televizyon oraya gidiyor. İnsanlar çıksınlar, kışkırtsınlar, hakaret etsinler bunun adı futbol değil. Futbol magazin programı bunlar yani futbol yayın kanalı kalmadı işte yayıncı kuruluşu var, TRT ve A spor var bunlar konvansiyonel medyayı tutmaya çalışıyorlar ama sadece futbol ağırlıklı gidiyor her şey diğer spor dalları ikinci, üçüncü noktadalar. Bütün sporları sevdirebilmemiz lazım bu şeye benziyor sürekli et yiyerek çok sağlıklı bir insan olamazsınız. Peki sizce Türkiye de en büyük haksızlığa uğrayan spor dalı hangisidir? Güzel bir soru. Sanırım voleybol çok büyük bir haksızlığa uğradığını ispat ederek herkesin yüzüne çarptı. Özellikle kadınların voleybolu. Kadın voleyboluyla, erkek basketboluna biraz daha ilgi göstermemiz lazım. Yani erkek basketbolunda çok iyi yerlere gelebiliriz, çok iyi oyunlarda oynanıyor ülkemizde ama futbola para ayrıldığı için oraya pek fazla para gitmiyor ve bir inovasyon olmuyor. Kadın voleybolcularımızda yıllardan beri yani 70 lerin sonundan itibaren çok başarılıdırlar ama onlara yeterli desteği veremiyorduk şimdi o desteği söke söke aldılar. Gerekli ilgiyi vermediğimiz, göstermediğimiz iki dal olarak onları söyleyebilirim. Boks için de kızlarımız başarılarıyla da biz sizlere neler getirebilirizi gösterdiler tabii onların da hakkını vermemiz lazım. Türkiye de spor eleştirmenliği hem bir meslek dalı hem de üretim olarak arttı bu konu hakkında neler söyleyebilirsiniz? Spor eleştirmenliği 7 uluslararası standartta bir karşılığı varsa üretimdir öbür türlü boş laftır. Herkesin boş boş zaman geçirmek için yaptığı şey. Eskiden kahvede konuşmak için para verilmiyordu artık sosyal medya üzerinde konuşmaya para veriliyor. Niye? televizyona gitme, bakma olayı kalmadı. Eskiden saat sekizde maçı izliyorduk şimdi o saatte bin tane şey var onu izleyebilirsiniz. Youtube ve benzeri sosyal medya platformları siz bize gelirseniz biz size para veririz diyerek televizyonun reklam bütçesini global anlamda bölmeye başladılar. Ve İş orada değişimi sağladı, değiştirdi ve değiştirmeye de devam edecek. Kadın futbol oyuncularının maaşları ve erkek oyuncularının maaşları arasındaki farkın sebebi nedir sizce? Kadın futbolu neden daha az izleniyor? Kadın futbolu Avrupa da, Amerika da bazı ülkelerde çok izleniyor. Bununla alakalı olarak özellikle, Norveç, Finlandiya, İsveç gibi ülkelerde maaşların eşitlenmesi konusunda çalışmalar yapılıyor, başarıya da ulaşıldı. Tabii erkek futbolu çok geleneksel, yüz küsür seneyi aşmış, iki yüz seneye doğru giden bir erkek oyunu olarak algılanmış bir spor ve çok ciddi bir geçmiş var, geçmişe gidiyor taraftarlar birazda, o tarihteki yaşananları, kahramanları var. Kadın futbolunun kahramanları yeni yeni oluşuyor. Biraz kahramanları sevince futbolu seviyorsunuz. Pele yi sevenler, Maradona yı sevenler, Ronaldo yu sevenler, Messi yi sevenler, kadın futbolu kahramanlar yarattıkça başka yere gidecek. Önümüzdeki 10 yıllık dönem içerisinde uluslararası anlamda reklam verenler, finanse etmeye başlayacaklar ve kadın futbolu çok hızlı bir şekilde büyüyecek. Kadın futbolu endüstriyel olmadan önce futbolun verdiği keyfe benzer bir keyif veriyor izleyenlere aslında her an her şeyin olabileceği, endüstriyelleşmemiş, parayla farkın yaratılabileceği değil de aslında

MEDYALAB ARALIK 8 OKAY KARACAN MEDYALAB ARALIK 9 sportif olmakla farkın yaratılabileceği bir mecra olarak gözüküyor o yüzden kadın futbolunu izlemeyi ben seviyorum. Türkiye de de kulüpler öncülük yapan Beşiktaş ı takip ettiler ve kulüpler kurmaya başladılar. Bir lig var lig oluşacak kadınlarda gidecekler o futbol karşılaşmalarını izleyecekler. Dünyada yavaş yavaş yükseliyor. Şimdi futbola akan paranın oraya akmasıyla birlikte ücretlerde eşitlenecektir bir noktada. Ne kadar görüntülenebiliyorsanız o kadar para alabiliyorsunuz. Son olarak iletişim fakültesi öğrencileri için tavsiyeleriniz nelerdir? Fakülteler genellikle teorik eğitim verirler. İletişimciler pratik eğitim almak için mühendisten, avukattan, iktisatçıdan, sosyologtan daha avantajlıdır çünkü hayatın her tarafı artık iletişim. Yani derse girerken elinizdeki cep telefonuyla bir haber, o haberin nasıl yazıldığı, nasıl resimlendiğine dair bir bilgi sahibi olabiliyorsunuz. Yüzlerce televizyon kanalı izleyebiliyorsunuz yapacağınız tek bir şey var; işin yoğunluğu şöyle artıyor en az 2 tane yabancı dili çok iyi konuşmanız lazım. Bunu öğrenmek sizin elinizde. Günde iki saat İngilizce çalışırsanız ilk iki sene çok iyi ingilizce konuşursunuz. Son iki senede çok iyi İspanyolca çalışırsanız mezun olduğunuz zaman iki yabancı dili olan uluslararası bir gazeteciye dönüşürsünüz. de binlerce örnek var. Sektörü takip etmelisiniz, girişimci olmanız lazım, kariyerinizin başında para odaklı olmamanız lazım. Bizim NTV ye gelen stajyerlerimiz sadece yemek fişi alıyorlardı ama bugün Türkiye nin önemli medya insanları arasındalar. Hayata öyle başlıyorsunuz. Ben TRT ye başladığımda ortaokul mezunu bir muhabirin kıymalı pide siparişlerini gidip güvenlikten alıp getirip ona veriyordum para üstüyle birlikte. İki üniversite bitirmiş birisi olarak yapıyordum onu iyi ki yapmışım çünkü o sizin egolarınızı törpülüyor, hepimizin her şeyi yapabileceğini gösteriyor, iletişimcilikte makam meselesi yoktur. Bunlar çok önemli, her şeyin peşine düşmek lazım. İlginiz ve keyifli sohbetiniz için teşekkür ederiz. Dünya her gün yeni bir hayat sunarken bu hayatın bedeli ömürden kesilir. Canlılara düşen zorunlu görev ise bu döngüden kendisine pay biçmesidir. Biçtiğimiz hayata dönüp baktığımızda göreceğimiz, hissedeceğimiz ruhtur hayat. Sınırlı sayfalarda dolu hayatımızda bulduğumuz paydır ömür. Hayatta kendine yer bulmuşken tamda, ansızın alır seni hayat bu hengameden. BERFİN SAYAN Bir iletişim öğrencisi olarak farklı birçok dal hakkında fikir sahibi olmanız gerekiyor. Başlangıçta da söyledim TRT beni her konuda yetiştirdi, her konuda... Ben halkla ilişkilerciyim dediğiniz zaman haberciliği atamazsınız, hem haberci, hem halkla ilişkilerci hem de reklamcı olacaksınız. Önünüz- 8 9

MEDYALAB ARALIK 10 MEDYALAB ARALIK 11 TÜRK DİZİ İHRACATI Doç. Dr. Mihalis (Michael) Kuyucu Türk Dizi İhracatında REKOR Büyüme Yaşanıyor BÜŞRA ASLAN & RABİA KUL OKAY KARACAN 10 Türkiye de dizi sektörü ilk 1975 yılında TRT tarafından çekilen Aşk-ı Memnu adlı diziyle başladı. Bu dizi aynı zamanda Türkiye nin ilk yurt dışına ihraç ettiği dizi oldu. 1975 yılında çekilen Aşk-ı Memnu dizisi 1981 yılında Fransa ya ihraç edildi. Bu dizi sektörünün gelişiminde ilk atılan önemli adım oldu. Özel televizyon kanallarına yapılan yatırımların artması ile birlikte dizi sektörü de canlandı. Doksanlarda sayısı artan özel sermayeli televizyon kanalları beraberinde üretilen dizilerinde artmasına katkıda bulundu. Doksanlara kadar sadece TRT tarafından çekilen diziler özel kanalların da bu sektöre yatırım yapmasıyla birlikte hem nitel hem de nicel olarak arttı. Bu diziz sektörünün ikinci önemli kilometre taşı oldu. Avrupa Yakası, halen yayında olan Arka Sokaklar, Aliye, tekrar çekilen Aşk-ı Memnun ve onlarca dizi bu dönemde hayat buldu. İki Binli Yıllarda Piyasayı Ele Geçirdi Diziler İki binli yıllarda Türk televizyonlarını adeta domine etmeye başladı. İzleyicinin gösterdiği talep ve yüksek reytingler dizilerin yapım kalitesinin de artmasına ve yatırımların büyümesine neden oldu. Bu dönem ki izleyicinin değil dünyanın da ilgisini çekmeye başladı. Önce Arap ve Balkan ülkeleri Türk dizilerini ihraç etmeye başladı. Daha sonra bu adım adım gelişti ve Çin den Brezilya ya kadar tüm dünya Türk dizilerine talep gösterdi. Bu konuda en önemli rekor Muhteşem Yüzyıl adlı tarih temalı dönem dizisine ait. Dizi Çin in demir perdesini dahi yıkmayı başararak Çin tarafından ithal edildi ve Çin de yayınlandı. İspanya da yayınlanan Kadın adlı dizi 1,9 milyonluk bir ortalama izleyici tarafından izlendi. Son dönemlerde İspanya Kadın dizisinin dışında Kızım Bir Zamanlar Çukurova Elif Anne Sen Kapımı Çal gibi dizileri de yayınladı. Şu an İspanya da yayınlanan Masumlar Apartmanı ortalama 1,8 milyon kişi tarafından izleniyor. Yunanistan da Türk Dizileri Dergi Satışlarını Arttırdı Türk dizilerine büyük talep gösteren ülkelerden biri de Yunanistan. Yunanistan da özellikle 2010 ile 2016 yıllar arasında tüm ana akım televizyon kanal- 11 larında günde en az iki dizi yayınlandı. Öylesine bir furya oldu ki, magazin dergileri, televizyon dergileri hafta sonları dergilerle beraber bu dizilerin DVD lerini de promosyon olarak vermeye başladı. Türk dizilerinin bölüm- lerini promosyon DVD si olarak veren dergiler yok sattı.

MEDYALAB ARALIK 12 TÜRK DİZİ İHRACATI MEDYALAB ARALIK 13 OKAY KARACAN sorduğu ortak soru ise şuydu O saraylar, o yalılar ne kadar güzel. Orada gerçekten de yaşayan insanlar var mı? Bu tabii ki başka bir tartışma konusu. Biz bu dizilerin sunduğu yalan hayata özellikle gençlerin kendilerini kaptırmamasını dilerken bir bakıyoruz ki bu diziler sadece Türk insanının değil dünya insanının da ilgisini çekiyor. Dizi İhracatının Ekonomik Etkileri Türk dizilerinin dünyaya satılması ve farklı ülkelerin ana akım televizyon kanallarında yayınlanmasının ekonomik anlamda ciddi bir getirisi oldu. TÜİK (Türkiye Televizyon İzleyici Ölçümü) Araştırmasına göre 2020 yılında 25 Türk dizisi 11 farklı ülkede en çok izlenen ilk on TV programı arasına girmeyi başardı. Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy geçtiğimiz ay yaptığı açıklamada toplamda 152 ülkede yayınlanan Türk dizilerinin dünya genelinde 600 milyon izleyiciye ulaştığını söyledi ve Dünyadaki her 13 kişiden biri Türkiye de üretilen en az bir diziyi izliyor diyerek dizi ihracatının ne kadar büyüdüğüne vurgu yaptı. Şu an Türkiye, ABD den sonra dünyanın ikinci büyük dizi ihracatı yapan ülkesi konumunda. Türkiye nin dizi ihracatı ile yarattığı ekonomi küçük başladı ve yaklaşık 20 yılda yıllık 500 milyon dolar seviyesine ulaştı. 2023 yılında hedeflenen rakam ise 1 milyar dolar. Bu çok iyi bir veri, şu an 600-700 milyon dolarlık bir dizi ihracatı yapılıyor. Bu eğer bu ihracat yıllık 1 milyar doları bulursa Türk yapımı diziler hem Türkiye nin ekonomisine, hem de cari açığın kapanmasına önemli bir katkıda bulunacak. Kültürel Etkiler Hafife Alınmamalı Türk dizilerinin diğer ülkelere ihraç edilmesinin ekonomik olduğu kadar kültürel de etkileri var. Buna en somut örnek Türk dilinin ve Türk kültürünün yaygınlaşmasına olan katkı. Bu diziler diğer ülkelerde genelde alt yazı ile yayınlanıyor. Yani diziler orijinal dili olan Türkçe yayınlanıyor. Dilin yaygınlaşmasına katkıda bulunduğu gibi Türk yaşam tarzı ve kültürünün de promosyonunu sağlıyor. Aralık ayının başlarında mecliste bilgi veren Google ve Youtube un Türkiye temsilcileri diziler sayesinde 15 yılda yaklaşık 230 milyon kelimenin Türkçeye çevrildiğini söyledi. İnsanlar dizileri izliyor ve duydukları Türkçe kelimeleri kendi Google Translate başta olmak üzere Google arama moturunda merak ediyor gençlerin deyimiyle google lıyor. 230 milyon işlem yapılmış. 12 Dijital Medyanın da İlgisini Çekiyor Diziler sadece geleneksel medyanın değil, dijital medyanın da ilgisini çekiyor. Muhteşem Yüzyıl dizisi aynı zamanda dijital platformların da ilgisini çekmiş ve Youtube ta 12 farklı dilde yüklenmiş. Diriliş Ertuğrul dizisinin Urduca versiyonu da yapılmış ve dizi 17 milyon takipçisi olan bir kanalda yayınlanıyor. Türk dizilerini İspanya ya ihraç eden Atresmes Media Grubu İspanya da Amerikan dizileri etkiliyken, İspanyollar çocuklarına Jonathan ismini koyuyordu. İspanyol aileler artık Mustafa ismini koymaya başladı diyerek işin kültürel bağlamdaki değerini örnekledi. 2018 yılında Fatmagül ün Suçu Ne? adlı diziyle ilk Türk dizileriyle tanışan İspanyolların bu diziler sayesinde Türkiye imajına yönelik öngörüleri de yok oldu. Mesela Dolores Valverde adlı bir İspanyol izleyici Analiz Gazetesine verdiği bir röportajda Türk dizilerinden önce benim gözümdeki Türkiye imajı çok fakir, sokakları pis bir ülkeydi. Ama gördüm ki, bu böyle değil. Çok güzel görüntüler var. Çok güzel bir ülke bu beni şaşırttı diyerek dizilerin Türkiye nin promosyonuna da nasıl etki ettiğinin bir örneği oldu. Türk dizilerinin Türkiye İmajına olan etkisini bende pek çok kez tanıklık ettim. Yunanistan a her gittiğimde taksicisinden, esnafına kadar aklınıza gelecek herkes bana Türk dizilerinden bahsediyordu. Herkesin Son Başarı Sadakatsiz Dizisinden Geldi Son olarak Kanal D de yayınlanan ve ciddi bir izleyici kitlesi yakalayan Sadakatsiz adlı dizi yurt dışına ihraç edildi. Dizi bir yandan Çarşamba akşamları Türkiye de yayınlanırken diğer yandan da dünyada 65 ülkede yayınlanıyor. En son Latin Amerika da Şili, Kosta Rika, Ekvator, El Salvador, Honduras ve Paraguay da yayınlanmaya başladı. Sadakatsiz geçtiğimiz haftalarda İspanya da haftalardır yayınlandığı gün prime time da birinci sırada. Dizi En iyi Yabancı Drama ödülü de aldı. Bu başarılar çok güzel başarılar. Milli bir başarı var bu sektörde. Dizilerin topluma olan olumsuz etkilerini çok konuştuk, tartıştık. Hala da konuşuyor ve tartışıyoruz. Ama madalyonun diğer yüzüne baktığımızda bu dizilerin Türkiye ye ve Türk kültürüne olan ekonomik ve kültürel katma değerleri de var. 13

MEDYALAB ARALIK 14 KİMLİK KRİZİ MEDYALAB ARALIK 15 KİMLİK KRİZİ Yalnızlık, Çözüm ve Temsil Odağında Kimlik Krizi Viennale 2019 Film Festivali nde izleme fırsatı bulduğum, Bani Khoshnoudi nin yazıp yönettiği filmi Luciernagas 1, ulusötesi ve yeni queer filmlerin yeniden yorumlanmasını anlamlı kılıyor. Bu yüzden, bu yazı, ulusötesi, yeni queer filmler ve temsil meselesine odaklanarak kimlik kavramını derinleştirmeyi amaçlıyor. Temsil insanlar, yerler, nesneler, olaylar, kültürel kimlikler ve diğer soyut kavramlar gibi gerçeklik unsurlarının herhangi bir ortamında (özellikle kitle iletişim araçlarında ve bu metinde bu filmde) inşa edilmesini ifade eder. Bu noktada temsilin kaçınılmaz olarak seçici olduğunu ve bazı şeyleri ön plana alıp, diğer bazı şeyleri geri plana attığını; bunu yaparken de yorum gerektirdiğini ve anlamın bireysel yoruma tabi olduğunu unutmamak gerekir. Temsil her zaman belirli bir bakış açısından gerçekliğin inşasını içerir. 14 Temsil sistemleri, ideolojiler üzerinden metinlere bakmanın yollarını oluş- 1 Filmin orijinal adı Luciernagasdır. Filmin İngilizce adı Fireflies, Türkçe ismi ise Ateş Böcekleri dir. Metinde bütünlüğü sağlamak ve okuyucuda anlam karmaşası oluşturmamak adına, filmin orijinal ismi kullanılacaktır. DOÇ. DR. HASAN GÜRKAN turmak için çerçevelendiği araçlardır ve bu değer sistemleri konularını çerçevelerler. Bu nedenle, medya çalışmalarında (medya metinlerinde) temsil meselesi cinsiyet, toplumsal cinsiyet, ırk, etnik kimlik, vb. açılardan ele alınır ve tartışılır. Toplumsal cinsiyet, göç edeni, nereye göç ettiği ve nedenlerini, göç ettiği ülkedeki mevcut fırsatları, kaynakları ve göç ettiği ülkenin koşullarını da hesaba katarak bu saydıklarıma etkilerde bulunur. Riskler, güvenlik açıkları ve ihtiyaçlar da büyük ölçüde birinin cinsiyeti tarafından şekillendirilir ve çoğu zaman farklı gruplar (kadınlar, erkekler, queer, Müslümanlar, Hristiyanlar, vb ) için büyük ölçüde değişkenlik gösterir. Bunun yanı sıra, bu süreçte asıl önemli olanın cinsel kimlik olduğunu unutmamak gerekir. Yani göç eden kişinin erkek, kadın, queer birey olması, göç sürecinin tüm yönlerini etkiler. Bu açıdan, Luciernagas filmi, cinsiyetin göçle nasıl etkileşime girdiğini anlatması ve buna göre yanıt vermesi açısından sel olması sebebi ile yeni queer sinema ile de yakın ilişki kuruyor. Bu noktada, film, queer teorinin ortaya koyduğu politik mücadeleyi sinemaya aktarma görevini gerçekleştiriyor. Böylelikle film, normalleştirmeye karşı çıkarak eşcinselliği ve göçmenliği bir azınlık göstergesi olarak ele alan normatif mantığı yapıbozumuna uğratıyor. Popüler sinemanın normalleştirdiği eşcinsel imgesinin yeni queer sinema tarafından sorguya açıldığını düşündüğümüzde, Luciernagas filmindeki karakterin kimlik sorunları yaşayan bir birey olduğunu görebiliyoruz. Yalnızlık ve Çözümün Bir Portresi: Luciernagas Filmin hikâyesi şöyle: Ramin Türkiye den ayrılan bir kargo gemisine saklanır ve kendini Meksika nın Veracruz liman kentinde bulur. İranlı olan Ramin, genç bir eşcinsel erkek olarak zulümden kurtulmuştur, ancak aynı zamanda kendisini bildiği her şeyden uzakta bulur. Geçmişinin ve geleceğinin sürekli olarak yeni ilişkilerle karşı karşıya geldiği bu liman kentinde sürgün hayatı yaşar. Yönetmen, bu filmin- de somut olmayan ama gerekli bir şeyden bahsediyor. Filmde tam anlamıyla bahsedilmese de Ramin in hapse atıldığı ve kırıldığı cinsel tercihi nedeniyle ülkesini terk ettiğini ve bir göçmen haline geldiğini anlıyoruz. Ramin in gerçekliği ile yüzleşirken, anlatıda Leti beliriyor ve Leti, amcasıyla birlikte yaşayan, hayatta insanların birbirlerini terk ettiklerine şahit olan ve bunu deneyimleyen, ancak onu o yere bağlayan bir otelde yaşar. Luciérnagas, yalnızca filmin geçtiği o liman kentinin yoksulluğunu vurgulamaz, aynı zamanda başka bir ülkede (coğrafyada) yeni fırsat arayanlar için bir umut olur. Ramin i gündelik işlerde çalışırken görürüz, Leti nin işlettiği otelde kalır ve Leti ile arkadaş olur; bir yandan da gündelik işlerde çalışırken, aslında oradan kaçıp kurtulmak isteyen Guillermo ile arkadaş olur. Guillermo, durmadan oradan gitmek istediğini vurgular ve bunu da Herhangi yeni bir yer, geride bıraktığımız yerden daha iyidir şeklinde açıklar. Guillermo bu sözleri ile adeta içinde bulunduğu aidiyetsizlik çatışmasını yansıtırken, filmin içerisindeki diğer karakterlerin de (Ramin, Leti, Leti nin amcası gibi) aidiyetsizliklerini ve kimlik bunalımlarının sözcüsü olur. Filmin görünür amacının, göçün şu anki gidişatını gerçekçi bir şekilde vermesi olduğu iddia edilebilir. Bu noktada, filmin yönetmeninin İran asıllı kadın olması, toplumsal cinsiyet perspektifinin bütün bir toplumsal manzarayı ne ölçüde dönüştürebileceğini gösteriyor. Yönetmenin Viennella 2019 Film Festivali nde yaptığı konuşmasında, çeşitli ülkelerden gelen göçmenlerle gerçekleştirdiği görüşmeler, ince bir şekilde, daha iyi bir yaşam elde etme arzusunu vurgularken, kahramanı daha iyi bir gelecek taahhüt etme konusunda kararsız bıraktığının da altını çiziyor. Hikâye, varoluşu temsil eden Veracruz limanı ve bu limanda yaşam mücadelesi veren Ramin in özgürlüğü algılamak ve umut bulmak için duygusal imkansızlığını doğrular. Filmde öncelikli göç, cinsiyet meselesi, homofobi ve diğer önyargıların hepsi usulüne uygun olarak sıralanır ve oyuna dâhil edilirken, izleyici asla karakterlerinin yaşamlarına derinden dahil edilmez. Meksika da kayıp bir İranlı göçmenin gerçekliği, geceleri sokaklarda umutsuzca dolaşmak olabilir. Ramin, Guillermo ya zamanını ilginç bir İran hapishanesinde geçirdiğini söylüyor. Ancak cinselliğini yeni arkadaşına gösterme korkusu, nedenini açıklayamayacağı anlamına geliyor ve bu tür değiş tokuşlar, Ramin etrafında sadece Veracruz da değil, filmin anlatısında bir şekilde mahsur kalmasına neden olan bir sessizlik yaratmaya hizmet ediyor. Yeni Queer ve Ulusötesi Sinemanın Ötesinde: Luciernagas Filmi Luciernagas filmi, kabul edilen cinsiyet kalıpları ve rollerini, toplumunun kurallarını belirleyen egemen ideolojinin tavrından etkilendiğini ortaya koyuyor. Yeni kültürel arenada (Meksika da), Ramin, olması gereken 15 hatta mecburi, aksi kabul edilemez bazı olgular için egemen ideoloji tarafından yönlendiriliyor ve yönetiliyor. Kontrolü ve sürekliliği sağlamak için iktidarın kendine biçtiği en önemli görev olan, erkek olma sorumluluğunu her daim yerine getirmeye çalışıyor. Filmde, iktidarın toplum üzerinde kurduğu hâkimiyetin benzerini, toplumsal yapı içerisinde, (hegemonik) erkeklerin, diğer canlılar üzerinde kurması yine iktidar amaçlarını yerine getirmek için kullanılır. Burada iktidar kelimesini yalnızca siyasi bir güç elde etmek anlamında değil, başkası üzerinde hegemonya kurmak şeklinde kullanıyorum. Bu nedenle, sistemin onayladığı heteronormatif ilişkiler bağlamında, erkeğin erkekliğini kanıtlama yolları vardır. Bu yollara çıkan ilk basamak erkeğin karşı cinsle olan birlikteliğidir. Kadın üzerinde iktidarını kanıtlayamayan, yani cinsel ilişkide başarısız olan -eril tanıma göre- erkek için kullanılan terim ise iktidarsız terimidir. Film ise bu önermeyi, başkalaştırır: Ana karakter Ramin nun bir erkek olarak, karşı cins ile kurması gerektiği iktidar ilişkisini yok sayar. Göçmen olarak öteki olan Ramin, bu ötekiliğini eşcinsellik ile taçlandırır. Bu noktada, filmin ana akımdan farklı olarak bir farkındalık yarattığını ve gerçek hayatta olagelen olayların inşasına yer verdiğini söyleyebiliriz. Bir önceki cümle, tüm film çalışmaları uzmanlarının bildiği ve üzerinde hemfikir olduğu bir önermedir. Bunun yanı sıra, filmin, bir kurum olarak sinemanın ölçeğini nasıl yeniden düzenlediğine dikkat etmemiz için bizi uyarıyor, çünkü filmde günümüz dünya siyasetine dair ciddi bir gözlem ve temsil meselesi ele alınıyor. Stuart Hall ın kültürel melezlikle ilgili açıklamaları bu noktada başvurulması gereken bir yerde duruyor. Hall un belirttiği diaspora deneyimi öz veya saflıkla değil, gerekli bir heterojenliğin ve çeşitliliğin tanınmasıyla kendisini göstermektedir. Yani farklılıklara rağmen birlikte yaşayan bir kimlik anlayışı: melezlik.

MEDYALAB ARALIK 16 KİMLİK KRİZİ MEDYALAB ARALIK 17 KİMLİK KRİZİ Bu noktada diaspora kimliklerinin, dönüşüm ve farklılık yolu ile sürekli olarak kendilerini yeniden üreten ve çoğaltan kimlikler olduğunu düşündüğümüzde, filmin anlatısının başlangıcında, Ramin nun yeni kültürel ortamında, her ne kadar kendi öz kimliğini göstermese de, ilerleyen sahnelerde (filmin gelişme/çatışma noktasına doğru), bu melezliği sağladığını görmek mümkündür. Böylelikle, Khoshnoudi nin filminin bazı kimlikleri yeniden ürettiğini söyleyebiliriz. Hall a göre, herkes kendini başkalarıyla ilişkili olarak konumlandıran bir ajan ise, bu noktada, yıllarca süren emperyalizm ve etnik, ulusal ve kimlik meseleleri arasındaki sömürgecilik ile kurulan bağlantıların çözülmesi önemli görünmektedir. Kimlik bunun yerine farklı pozisyonlar arasında sürekli bir müzakere, beklenmedik durumlardan etkilenen bir yapı değil, aynı zamanda öznelerin kurumunun bir ifadesi haline gelir. Hall, geleneksel olarak onurlandırılmamış olan bu kültürel kompozisyon olan melezliğe farklı bir anlam ifade yükler. Melezlik; yeni, dinamik ve karışık bir kültür yaratma fırsatı sunduğu için Hall, bu kavramın içerisinde güçlü bir yaratıcılık bulur. Yine Hall dan referans alarak, üst bir kimlik inşa etmek için diğer kimlik(lerin) iğne deliğinden geçirilmesi gerekir. Bu noktada Luciernagas filminin, bir ulusötesi film örneği olarak, bileşenlerinin çok karmaşık bir boyut oluşturduğu söylenebilir. Tarihteki toplumsal hareketler, türler gibi filmin bağımlı, merkezi ve hiyerarşik bir yapısı yoktur. Bu filmin anlatı biçiminin bileşenlerinin belirlenmesindeki temel kıstas, bu bileşenlerin ulusötesi özellikler gösteren diğer filmlerde de kullanılmasıdır. Bunu daha da açıklamak gerekirse, filmdeki melez yaşam deneyimleri anlatı biçimini de melezleştirir. Film, ulusal sinemaların, türlerin ve anlatıların sınırları etrafında hareket ediyor ve benzer şekilde iki veya üç dilli filmler ve bu filmlerin film yapımcılarının çifte bilincinin durumunu yansıtıyor. Bununla birlikte, queer çalışmaların özellikle heteroseksüelliğin görünürlüğüne dikkat çekmek için eleştirel bir uygulama olduğunu düşünürsek, filmin anlatının merkezine Ramin yu alması ve onun kendi kimlik arayışında bir ses oluyor. Filmin anlatısında, heteroseksüel norm toplandıkça (ki filmde özellikle Ramin nun bulunduğu tüm alanlar heteronormativenin inşasını içerir), somutlaşmış olan Ramin nun eşcinselliği, onun hem bir göçmen hem de eşcinsel olmasından ötürü daha dezavantajlı durumda kalmasına neden olur. Filmdeki karakterlerin (ve özellikle anlatının temeline oturtulan Ramin karakteri), diğer ulusötesi anlatı karakterleri ve kimlik temsillerinin belirli bir sınıflandırmaya tabi tutulaması gibi, yine de benzer eğilimler gösterdiği söylenebilir. İlk dönem ulusötesi anlatılar içerisinde sıkılıkla karşımıza çıkan karakterler, pasif, edilgen ve sessiz olarak temsil edilirler; ilk dönem anlatılarında mecburen göç etmek durumunda kalan göçmenler, yeni coğrafyalarında sürüsünü kaybetmiş birer av gibidir. Bu bağlamda ilk dönem 16 filmlerde karakterlerin stereotipleştirildikleri söylenebilir. Daha sonraki anlatılarda ise karakterlerde çeşitlenmeler görülmekte ve stereotipler terk edilmektedir. Örneğin bu anlatılarda, kadın karakterlerin ilk dönemlere göre daha baskın olduğu söylenebilir. Luciernagas filmi ise, bahsi geçen bu anlatıları bozarak, anlatının temeline eşcinsel bir karakteri oturtur. Ulusötesi filmlerde sıklıkla kullanılan bir başka öge de iletişim araçlarıdır. İletişim araçlarına film karakterlerinin uzam, zaman ve gerçeklikle ilişkilerini toplumsal ve metaforik bir biçimde konumlandırmaları için yer verilmektedir. Luciernagas filminde iletişim araçlarının varlığı, yokluk, kaybolma, mesafeler, özlem, geri dönme isteği, Ramin nun geride bıraktıklarını haberdar edebilme ve haber alabilme gibi genel olarak göçmenlerin duygularını sembolize edebilmekte ya da onların varlığını canlı tutmak için kullanılmaktadır. Bu durumda, filmde, göçmenlerin yersiz yurtsuz olmaları durumu Ramin üzerinden de her an izleyiciye aktarılmakta ve gösterilmektedir. Bir Madun Olarak Ramin Konuşabilir mi? Spivak ın bilinen Madun Konuşabilir mi? isimli çalışmasını, bu noktada Luciernagas filmindeki Ramin karakterine uyarlamak mümkündür. Spivak, dilin Batılı, beyaz, sömürgeci, erkek, heteroseksüel olduğunu ve dolayısıyla dilin toplumlardaki hegemonik erkekliğe hizmet ettiğini ve bunun dışında kalan herkesin madun olduğunu belirtir ve madun olan herkesin sessizliğe bağlı olarak bir sarmalın içerisine girdiğini anlatır. Filmde, ataerkil toplum yapısının hegemonik erkeklik dışında kalan herkesi, toplumsal cinsiyet eksenini içerisinde sıkıştırdığını görürüz ve göç süreci ile birlikte toplum içerisinde öteki olarak yer alan Ramin, özne olmanın dışındaki söylem alanlarını arar. Dilin Spivak ın tartışması ile batılı, beyaz, sömürgeci, erkek ve heteroseksüel özellikleri özneye ait kılınır ve tüm hegemonik ve hiyerarşik ilişkilerin en altında ve dışında bulunan madun, kendisinin ait olmadığı ve hatta kendisinin kuramadığı bir dille konuşmanın çıkmazında mücadele eder ve hiçbir zaman kendi (özne) olarak konuşamaz. Spivak ın bu tanımlamalarının her birini filmde Ramin karakteri üzerinden görürken, onu her daim belirleyen/ sınırlayan kurucu (hegemonik) bir söyleme başvurur ve kendisini ifade edemez, hem gündelik iletişimde hem de erkeklik ispatında kaybolur ve yine kendi olamaz. Ramin (madun olarak), kendi gibi konuşamaz. Filmde Ramin, göçmen ve eşcinsel olarak madundur ve erkekliği temsil eden Guillermo ile asla kendi gibi konuşamaz. Helen Hok- Sze Leung ın belirttiği gibi, içerisinde yaşadığımız küresel dünyadaki küresel güçler, kitle kültürünü ve kültür endüstrisinin değerlerini de belirliyor. Bu durum, yeni queer sinemanın da ortaya çıkışına zemin hazırlıyor. Bu noktada Luciernagas filmi, heteronormatiflik dışında kalan cinsiyet ve toplumsal cinsiyet uygulamalarını konu almasının yanı sıra, kolektif bilince göre tuhaf (garip) olarak addedilen kimliklere bakışlar atar. Film, mevcut tarih ve politika kavramlarını altüst ederek, üçüncü sinemanın savunduğu eşitlik, özgürlük ve haklardan mahrum bırakılan kişi/kişilerin seslerine kulak verir, bir nevi onların sesi olur. Filmde Ramin karakteri, kimliğinin bir kısmını talep etmek isterken, aynı zamanda karmaşık bir güç ağı ile karşı karşıyadır. Ulusal kimliklerin doğumdan beri kökleşmiş olduğunu söylemek mümkündür. Ramin için kimliğin kendisini görme biçiminin çok güçlü bir parçası olduğu açıktır. Bunun yalıtılmış bir deneyim mi yoksa daha geniş bir hareketin parçası mı olduğu, cevap aramaya değer bir sorudur. Ulusötesi eşcinsel kimlik (ve film öznelinde yorumlandığında), Ramin in etnik kimliği ve/veya ulusal diyasporası, din veya siyasi yapıya dayanmayan yeni bir ulusötesi kimlik türüdür. Temel bir karakteristik olmasına rağmen, ailesel bir bileşeni olmayan bir özelliktir. Bildiğimiz gibi eşcinsel kimlik, büyük ölçüde, nispeten yeni olan kültürel ve psikolojik bir yapıdır. Bu tür bir kimliğin ulusötesi bir fenomene evrimi, özellikle de diğer kimlik türleri için benzer bir evrimi önceden haber verirse, küreselleşmiş bir dünyada siyasi ve sosyal yapıların gelişiminde potansiyel olarak önemli bir değişim olduğu söylenebilir. Bu noktada denebilir ki, yönetmen Khoshnoudi, bu tür konular (LGBT) ile ilgilenen filmlerde, karakterleri tasvir ederken bir tuzaktan kaçınır; Ramin in cinselliği sosyal adalet lehine silinir (görmeden gelinir). Böylesi bir durumun bireylerde etkileyici bir yalnızlık portresi yarattığını söyleyebiliriz. Ramin in Leti ile olan dostluğu, filme canlı bir doku kazandırmaya yardımcı olur. Kaynakça Gürkan, H. & Ege, Ö. (2021). Gendering Turkish Action Films in the Post-2010 Period: Hey boy, protect me and don t cry!. Studies in European Cinema. 1-16: https:// doi.org/10.1080/17411548.2021.1903296 Gürkan, H. & Serttaş, A. (2017). The Representation of 17 Masculinity in Cinema and on Television: An Analysis of Fictional Male Characters. European Journal of Multidisciplinary Studies, 5(1), 402-408. http://dx.doi. org/10.26417/ejms.v5i1.p402-408 Hall, S. (1991). Old and New Identities, Old and New Ethnicities. Ed. Anthony D. King, Culture, Globalization and the World System. Binhamton, Macmillan Press, 41-68. Hall, S. (1998) Küreselleşme ve Etniklik A.D. King, (ed..) G. Seçkin ve Ü.H. Yolsal: Kültür, Küreselleşme ve Dünya Sistemi, Ankara: Bilim ve Sanat Yayınları Helen Hok- Sze Leung, New Queer Cinema and Third Cinema, in New Queer Cinema: A Critical Reader, ed. Michele Aaron (New Brunswick, NJ: Rutgers University Press, 2004), 166. Kiraz, S. ve Kestel, S. (2017). Kadınların Madun Sorunsalı ve Bir Alternatif Olarak Yeni Medyada Dijital Aktivizm: Change.org. İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi Dergisi, 53: 139-163 Spivak, G.C. (1998). Can the Subaltern Speak?: Cary Nelson and Lawrence Grossberg (eds) Marxism and the Interpretation of Culture London: Macmillan. Yaren, Ö. (2015). Göçmen Sinemasını Yeniden Düşünmek. MOMENT: Hacettepe Üniversitesi İletişim Fakültesi Kültürel Çalışmalar Dergisi, 207-223

MEDYALAB ARALIK 18 VR KİTLERİ MEDYALAB ARALIK 19 VR KİTLERİ Nelerle karşılaşacağız? 18 VR KİTLERİ SAYESİNDE BAKIŞ AÇIMIZ DEĞİŞECEK! Hazır konusu tazeyken, Facebook un yeni tanımladığı evren Metaverse e giriş için kullanılan araçlarından biri olan ve sanal gerçeklik gözlüğü olarak bilinen VR ekipmanlarından bahsetmek istiyorum. Facebook, 2014 yılında Oculus VR firmasını 1 milyar 700 milyon Euro'ya satın almıştı. O zamanlar ürün henüz seri üretimde değildi. Dergilerde tanıtılan gözlük fazlasıyla dikkat çekmişti. Son birkaç yıldır teknolojinin imkanları doğrultusunda Facebook atağa kalktı ve VR üretimine hız verdi. ABD de 299 dolardan satılan bu kitleri Türkiye de 4 bin 500 liraya bulabilirsiniz. İlk modeli Oculus olan bu VR kitlerinin Oculus Quest 2 versiyonu en gelişmişi ve yeteneklisi. Ürünü aldığınızda içerisinden iki adet kablosuz kumanda çıkıyor. Fakat dilerseniz menüden ilgili ayarları açtığınızda, el hareketlerinizle cihazı kullanabilir, dilediğiniz yere parmaklarınızla tıklayarak giriş yapabilirsiniz. En önemli özelliği ise alnınızı tanıttıktan sonra sizi her türlü riskten koruyor olması. Herhangi bir cisme çarpma riskiniz var ise (odanız karanlık dahi olsa) elektromanyetik dalgalar sayesinde sağa sola çarpma riskiniz azalıyor. Peki bu gözlüklerin yetenekleri bu kadarla mı sınırlı? Oculus Quest 2 ile neler yapılabilir? Bu sorunun cevabı her şey!. Bu gözlüklerle isterseniz oyun oynayabilir, internette dolaşabilir, film izleyebilir hatta iş toplantılarına bile katılabilirsiniz. Bunun için kişisel avatarlarınızı oluşturmanız İLAYDA SILA TEMUÇİN yeterli. 360 derecelik açıyla üç boyutlu eşsiz deneyimler sağlayan bu kitlerle dünyanın öbür ucunda, deniz kenarında yürüyebilir veya Paris in o muhteşem sokaklarında gezebilirsiniz. Her bir gözümüz için 1832x1920 piksel çözünürlük sağlayan bu VR kitleri gerçeğe yakın inanılmaz deneyimler sunuyor. Tabii insanlar üzerinden psikolojik ve sosyolojik etkileri uzunca yıllar tartışılmaya devam edecek. Hangi koltuğu istersiniz? Ya da tam tersi bir durumla karşılaşacağız ve insanlar VR kitlerine birkaç uygulama indirerek yeni çıkan filmleri otomatik satın alabilecekler. Bu yüzden de insanların yeni filmler çıktıktan sonra sinema salonlarına gitmek için harcadıkları heyecan ve tatlı telaşlar ortadan kalkacak. Belki de sinema hiç olmadığı kadar dönüşecek ve yok olacak. Siz nasıl bir dönüşüm hayal ediyorsunuz? Bu devrim sinema sektörünü olumsuz etkileyecek! Teknolojinin insan hayatındaki yeri ve kolaylıkları müthiş. Bir akşam üstü evde otururken canımız sıkılacak ve VR kitleri takarak istediğimiz yerde olacağız ya da istediğimiz filme erişip anında o büyülü dünyasına katılabileceğiz. Ve bunu yaparken hiç olmadığı kadar az para ve enerji harcayacağız. Geçen yıl yapılan araştırmaya göre, gazete ve dergilerin tirajı 2020 yılında, 2019 yılına göre %20,9 azaldı. Bunun sebebi; elimizin altında olan akıllı telefonlarımız ve saniyesinde ulaşabildiğimiz güncel haberler. Aynı durum sinema sektörü için de geçerli. Sanal gerçeklik gözlüklerinin ortaya çıkması ve bazı film-dizi platformları nedeniyle 2014 ten bu yana sinema salonlarında film izleme oranlarında %87,3 oranında düşüş yaşanmıştır. (Pandemiyi de unutmamak gerekir) Birkaç yıl sonra, elimizin altında izleyebileceğimiz milyonlarca film ve farklı ruh halimize göre seçebileceğimiz milyonlarca içerik olacak. Görünen o ki, on yıl sonra sinema salonlarının sayısı oldukça düşecek ve insanların nostalji yapmak için senede bir uğrayacakları yerler olarak kalacak- Tüm insanlığın yaşam tarzını değiştirecek olan Quest 2 VR gözlükleri sinema sektörünü de büyük oranda değiştirecek. Sinema ve reklam gibi dijital medya ürünleri her an her yerde izlenebilecek. Koltuk seçiminizi ister sahnenin en önünden isterseniz de sahnenin en arkasından yapabileceksiniz. Filme girmek için uzun ödeme sıraları beklemeyeceksiniz. Hatta neredeyse filmin içindeki karakterler beraber olmak mümkün hale gelecek. Hayatımıza kolaylık getirecek bu teknoloji ilerleyen zamanlarda büyük bir devrim yaratacak. Bu noktada, sinema endüstrisinin sanal gerçeklik teknolojisine kendini adapte etmesi çok uzun sürmeyecek gibi gözüküyor. Bazen bundan on-on beş yıl sonrasını hayal etmeye çalışıyorum. Bu sektör nasıl bir hal alacak? Nelerle karşılaşacağız? diye. Belki de yeni vizyona giren filmler için sinema bileti sırası değil de VR odalar için bilet sıraları bekleyeceğiz. Herkes mini odalar içinde büyük maceralar yaşayacak. Bu bizim için maliyetli olacak fakat şirketler ve film ekipleri için bol kazançlı bir durum yaratabilir. Ya da tam terlar. Tabii buna bağlı olarak reklam sektöründeki değişimler de kaçınılmaz hale gelecektir. https://data.tuik.gov.tr/bulten/index?p=print-media-and-international-standard-book-number-statistics-2020-37204 Box Office Türkiye (2020). Filmlerin Yıllık Box Office Verileri. Erişim Tarihi: 24.01.2021 Erişim: Yıllık- Box Office Türkiye (boxofficeturkiye.com) 19

MEDYALAB ARALIK 20 MEDYALAB ARALIK 21 ARAF FİLMİ YAREN KALKAN ALUÇ Araf Filminde Ataerkillik Olgusu: Yeşim Ustaoğlu 20 Araf filmi, üç gencin hayatlarını ve şehirlerarası yol üzerindeki bir dilenme tesisinde çalışmalarını konu almaktadır. Asıl karakterler Zehra ve Olgun dur yan karakterler ise Derya, Mahur, Zehra nın annesidir. Zehra köy hayatında çelişkiler yaşayan, kendine bir yer arayan ve arafta kalmış bir şekilde yaşamını sürdürmeye çalışmaktadır. Derya ise genç yaşta evlilik dışı çocuk sahibi olmuştur. Ancak toplumun onaylamadığı bu olay karşısında çocuğunu evlatlık vermek zorunda kalmıştır. Zehra ve Derya çalıştıkları dinlenme tesisinde yakın arkadaş olmuşlardır. Diğer çalışma arkadaşları Olgun ise, sessiz her şeye boyun eğen annesi ve alkolik babası ile yaşamaya çalışmaktadır. Zehra ya duyduğu aşk ile ona yakınlaşmaya çalışmakta ancak Zehra ona karşılık vermemektedir. Derya nın Zehra yı götürdüğü bir düğünde Mahur ile yakınlaşan Zehra o geceyi Derya nın evinde geçirir. Aralarında bir şey geçmemesine rağmen Mahur ile birbirlerine bir şeyler hissettikleri görülür. Mahur, Zehra nın çalıştığı dinlenme tesisine gidip gelmeye başlar ve bir gün Zehra onun arabasına biner. İlişkileri bu noktada başlar ve Zehra Mahur a onu da yanında götürmesini söyler ama Mahur buna sessiz kalır ve bir daha Zehra nın yanına gelmez. Birkaç ay sonra hamile olduğunu anlayan Zehra sıkıntılı bir dönemden geçer ve bir gece hastanenin tuvaletinde bebeğini ölü doğurur. Durum tüm köye duyulur. Zehra nın hamile kaldığını öğrenen Olgun, Derya nın evine zarar verir. Zehra hep Olgun a mektuplar yazar ve filmin sonunda Zehra ile Olgun cezaevinde evlenirler. Geçmişten günümüze ataerkillik kadınların yok sayıldığı bir sistem haline gelmiştir ve bu her mesleğin her dalında görülmektedir. Kadın yönetmenler filmlerinde ataerkillik olgusunun üstünde yoğun bir şekilde durmuş ve bu yaklaşım kadınlar üzerindeki etkilerini topluma yansıtmaya çalışmıştır. Yeşim Ustaoğlu da Araf filminde seyirciye ataerkil yapıyı sunmakta- 21 dır. Kadın yönetmenlerin filmlerde kadın temsillerini daha vurgulayıcı ve gerçekçi olduğuna inanan Yeşim Ustaoğlu, bu durumu şöyle özetler: Kadın cinselliğini, duygularını, bedenini, arzusunu arzusunu bir kadın yönetmen daha iyi empati kurarak anlayabilir ve filmlerinde bunu aktarabilir. Bir kadın güvenirliğini daha rahat bir şekilde ve kolaylıkla ortaya koyabilir. Erkek yönetmenlerin kadın konulu filmlerinde erkeklerin kadın temsillerini işlemesi farklılık gösterebiliyor. Ancak kadın yönetmen, kadının tüm duygularını aktarmada daha net ve doğru olabiliyor. Camille Paglia, cinsel hazların birçoğunu erkeklerden aldığımızı vurgulamakta. Türkiye de olan bitene karşı ne önerebilirim bilmiyorum. Kadın yönetmenlerin belli organizasyonlarda bulunduğu ve katıldıkları festivaller söz konusu. Ama kendi adıma ne diyeceğimi bilemiyorum. Kadın sineması ayrımını yapmak bana göre çok değil. Kadınları belli başlı kalıplara da koyabiliyoruz bazen bu şekilde. Böylelikle kategorize edilme durumundan çok hoşlanmıyorum yani (Aktaran Özen, 2017, s. 76). Araf filminde en belirgin noktalardan biri kadınların bulundukları hayattan kaçmak için bir erkeğe güvenmeleri, sırtlarını dayamaları gerektiğini düşünmeleridir. Tıpkı Zehra nın Mahur a kasaban çıkmak

MEDYALAB ARALIK 22 ARAF FİLMİ MEDYALAB ARALIK 23 ARAF FİLMİ için yaptığı gibi. Zehra sevdiği adama onu götürmesini, buralardan gitmelerini söyler. Bu durum o insanın iyi ya da kötü olması, onu sevmesi, saygı göstermesi gibi olguları ikinci üçüncü plana atılmasına sebep olmaktadır. Daha tanıyamadığı Mahur hiç konuşmayan biridir. Uzun yol şoförlüğü yapan Mahur ara sıra Zehra nın çalıştığı yere gider ve orada birbirlerini görürler. Bir iki kere görüşürler ve Zehra hep Mahur u bekler. Mahur onu işten alır evine bırakır ancak paylaştıkları başka bir şey yoktur. Buna rağmen bir gün birlikte olurlar ve Zehra birlikte olduğu bu adamı bir daha göremez. Zehra artık Mahur dan haber alamaz. Özgürlük ve bulunduğu yerden gitme hayali, Mahur a olan aşkı ile elinden gider. Tek başına karnında bebekle, artık geleneklerin toplumun yasaların, normların karşısındadır (İlbuğa, 2018, s. 309). Zehra nın kendinden yaşça büyük çalışma arkadaşı Derya ile olan sohbetinde iş aramak için Zehra için internette açılacak bir profilden bahsederlerken Derya nın Zehra ya sen işi bırak bir koca bul böylece kurtul, abla tavsiyesi demektedir. Burada da tek kurtuluşun, bir koca bularak olabileceğinin inancı gösterilmektedir. Ataerkil yapıda erkekler kurtaran kişi, güçlü ve dayanaklı olarak geçmiş- 22 ten günümüze kodlanmaktadır. Kadınlar ise kırılgan, narin ve boyun eğen karakterler olarak kodlanır. Zehra nın her zaman uzaklara gitme hayali vardır. Taşrada büyümeye çalışan ve kendini bulmaya çalışan genç bir kadındır. Uzaklara gitme hayalinin ise her zaman bir erkeğin varlığı ile mümkün olabileceğine inandırmaktadır. Olgun, Derya nın şikayeti ile hapse girdikten sonra Zehra ona mektuplar yazar ve en sonunda ceza evinde canlı yayında evlenirler. Aynı şekilde Zehra nın Mahur a duyduğu bu aşk belki daha bilinçli olsaydı bu kadar ağır bir ceza ile sonuçlanmazdı ancak ataerkil toplumlarda özellikle taşrada aşk yaşamak ağır sonuçlar doğurabilmektedir. 1995 yılında Mitchel, feminizm için ataerkil dünyada rollere, cinsiyetçiliğe ve günlük yaşam haklarına yer vermektedir. Günümüz kadın yönetmenlerinde filmlerinde de bu olguya yer verildiği görülmektedir. Altyazı dergisine röportaj veren Yeşim Ustaoğlu, genelde muhafazakâr sinemada kadının bu yönü, aşkın peşinden cesurca gitmesi hep bir trajediye yol açar ve burada da aslında aynı şey meydana geliyor, film aynı bakışa sahip olmasa da. Cümlelerine karşılık olarak: Eğer aşkını o kadar hissederek yaşamasaydı ve biz bunu göstermeseydik, o zaman sonradan başına gelenler bir cezalandırma gibi algılanabilirdi. Bu benim istemediğim bir şeydi tabiiki. Bu çocuğu travmaya sürükleyen biziz; bu yapı, bu toplum. O insanın çaresizliğini hissetmemiz lazım. O sahneyi o yüzden hiç kesmedim zaten. İnsanların bakamadığını da biliyorum, sinir sistemimizi zorlayan bir şey. Ama herkesin bayılmasını istedim. O ânı bu kadar hissederek yaşamazsak olmaz. Çünkü bu bir trajedi. Bakın buraya geldiniz, bunu hepiniz oturup sey- redin. Bu kadar ağır bir şey yaşadı çünkü bu kız ( Yücel, 2013). Filmin, ataerkil yapıya karşı çıktığı bir diğer özelliği ise babaların geri planda bırakılmasıdır. Filmde Zehra nın babasını neredeyse görmeyiz çünkü ailede annesinin sözü daha çok geçmektedir. Anne karakteri burada daha baskın olarak görülmektedir. Kocasını susturabilen, psikolojik ve fiziksel şiddete görmemektedir. Öte yandan Olgun un babası alkolik ve annesine kötü davranan işe yaramaz bir adamdır. Ustaoğlu burada işe yaramayan, kötü davranışlar sergileyen baba figürünü çok geri planda bırakıp ataerkil yapıyı bozmaya çalışmaktadır. Olgun un babası filmde ön planda yansıtılmamaktadır. Babasının silüet şeklini genelde görmekteyiz. Sinemada genelde yansıtılan geri planda kalmış baba figürünü bu filmde dışarıda bırakmaktadır. Evi ile ilişkisi kötü olan o kadar çok baba figürü vardır ki Ustaoğlu bu filmde baba figürüne bir kimlik vermez. Evine ve ailesine katkı sağlamayan bu karakterleri filmde yok sayarak onları cezalandırır. Aynı şekilde filmde köpekleri zehirleme sahnesi olması toplum tarafından kabul görülmeyecek işler yaptığını da kanıtlamaktadır (Özen, 2017, s. 115). Toplum tarafından dışlanmış, kadını kirlenmiş, suçlu gibi düşünülür. Kadının kendisini en kuvvetli hissettiği zaman, toplumdan kötü tepki aldığı ana dönüşür. Kadının cesaretinin kaybolmasını sağlayarak, kararlarını özgürce değerlendirme konusunda onu kıran bir konuma sokar. Feminist kuramcılara göre bu durum, kadının kendi iradesini toplum yüzünden bastırılması ve elinden alınmasına, özgürleşmesinin engellenmesine sebep olmaktadır (Özen, 2017, s. 143). Kaynakça; İlbuğa, U., E., (2018). Yeşim Ustaoğlu Sinemasında Kadın Karakterlerin Özgürlük Arayışları, Akdeniz Üniversitesi İletişim Fakültesi, Selçuk İletişim. Cilt 11, Sayı 2. Özen, Y. (2017). Yeşim Ustaoğlu Sinemasında Toplumsal Cinsiyet ve Kadın, Maltepe Üniversitesi, Doktora Tezi. İstanbul: Eylül. Yücel, F. (2013). https://altyazi.net/soylesiler/yesim-ustaoglu-olu-zamanlar-ve-araf/ Altyazı dergisi. 23

MEDYALAB ARALIK 24 İletişimin ABC'si MEDYALAB ARALIK 25 İletişimin ABC'si Ünsal Oskay Ankara Siyasal Bilgiler Fakültesi ni bitirmiş, Stanford Üniversitesi İletişim Araştırmaları Merkezi nde eğitim almıştır. Akis, Varlık, Devrim, Oluşum ve Telekomünikasyon gibi dergilerde yazıları yayımlanmıştır. 1986 yılında profesör olmuştur. Türkiye de iletişim disiplininin kurucularından biri olarak görülen Oskay ın ondan fazla eseri ve çevirisi bulunmaktadır. Bu metinde ele alacağımız eseri İletişimin ABC si ilk kez 1992 de yayımlanmıştır. Baskısına göre 130-140 sayfa aralığında değişmekte olan kitap, 5 temel kısımdan oluşmakta, her kısım kendi içinde alt başlıklar içermektedir. Bu alt başlıklar kendi içlerinde farklı bir derinliğe sahip olsalar da esasında hepsi insana dayanması sebebiyle ortak bir zeminde buluşmaktadırlar. Kitaba ismini veren iletişim, Ünsal Oskay ın tanımıyla; birbirlerine ortamlarındaki nesneler, olaylar, olgularla ilgili değişmeleri haber veren, bunlara ilişkin bilgilerini birbirine aktaran; aynı olgular, nesneler, sorunlar karşısında benzer yaşam deneyimlerinden kaynaklanan benzer duygular taşıyıp bunları birbirine ifade eden insanların oluşturduğu topluluk ya da toplum yaşamı içinde gerçekleştirilen tutum, yargı, düşünce ve duygu bildirişimlerdir (Oskay, 1992: 23). Oskay, uzun ve kapsamlı bir tanım yapmayı tercih etmiş ve tanımın ardından iletişim öğeleri başlığı- İLETİŞİMİN ABC Sİ ÜNSAL OSKAY 24 Esmanur Ünğan maktadır. Medyanın önemine yapılan vurgu, medya üreticileri olarak iletişimcilerin de önemini kapsamaktadır. Oskay, kitabın pek çok yerinde iletişimcilerin nasıl olması gerektiğine dair cümleler kurar ve direkt olarak iletişimcilere tavsiyeler verir. Bu altı çizilesi tavsiyelerden bazıları şunlardır: İnsanı, hayatı, iletişim süreçlerini böylesine yetkin düzeyde anlayabilmek için bir başka nokta daha var: Yalnızca düz anlamda tarihle, ekonomik ve toplumsal bilgi alanlarıyla değil, insanların her dönemde yaşadıkları ipuçları veren edebiyatı, diğer sanat dallarını da izlememiz gerekir" (Oskay, 1992: 81). İletişimciler olarak, bugünkü iletişim ortamımızın yarın değişeceğini de bilmek zorundayız (Oskay, 1992: 94). Yazarın iletişimcilere verdiği tavsiyelerin yanı sıra kitaptaki diğer meselelerde verdiği örnekler de geniş bir yelpazeye sahiptir: Siyasi iletişimde Nazi örneği, algılama eşiği sorununda siyahilerin ev satın aldığı mahalledeki evlerin fiyatlarının düşmesi, Demokrat Parti nin Yeter, söz milletindir! sloganı, çelişkin başlığına geçmiştir: ileti, kaynak, hedef kitle ve kanal. Bunlar iletişimin temel öğeleridir ve her türlü iletişimi kapsamaktadır. Daha sonra iletişimin başarılı olması konusunda 9 iletişim kuramından bahsetmiştir. Bu kuramlar, hedef kitleyi tanımanın ve bu doğrultuda ileti oluşturmanın temel yöntemlerini belirtir. Yazarın her bir kuram için verdiği örnek, kuramın daha iyi anlaşılmasını ve içeriğin zenginleşmesi sağlamıştır. Yazarın ele aldığı bir diğer kavram kitle iletişimi dir. Okurun iletişim ve kitle iletişiminin farklarını ve ortak yönlerini kavraması açısından yazarın bu ayrımı yapması önemlidir. Oskay, kitle iletişiminin önemli bir örneği olarak haberlerden bahseder: Okuduğumuz her haber, onlarca kişinin belirli bir iş bölümüyle oluşturduğu endüstriyel bir üründür (Oskay, 1992: 53). Yine bu kısımda yazar dünyayı izlemedeki duyarlılığımız günümüzde gazetelerin, radyoların, televizyonların kurumsallaşmış kişiliklerine göre oluşturduğu dünyaya ilişkin gündemin ne tür bir gündem olduğuna bağlıdır diyerek medyanın insan hayatındaki önemine vurgu yapideolojilerin bir arada bulunmasında James Bond filmleri, dünyayı algılamada Gestalt psikolojisi örneği gibi pek çok örnek sayılabilir. Yazarın böyle geniş bir örnek yelpazesi kullanması, bilgi sahibi bir okur kitlesine hitap ediyor ya da okuru, özellikle iletişimci bir okuru merak etmeye ve bilgi sahibi olmaya iteliyor diyebiliriz. Son olarak yazarın bahsettiği ve günlük yaşantımızda karşılaştığımız bazı medya sorunlarına değinecek olursak bunlardan ilki medyada şiddetin gösterimidir. Özellikle son yıllarda Türk televizyon dizilerinin eleştiri alan konularından biri olan medyada şiddet gösterimi hakkında yazar, şiddetin hayatın olağan bir parçası olarak gösterilmesi sonucu şiddeti olağan bir şey gibi algılamamıza yol açtığını belirtir (Oskay, 1992: 62). Benzer şekilde suç sahnelerinin estetikleştirilmesine de değinir ve bu durumun, izleyici kitlesinin ileride büyük bir sarsıntıyla karşılaşmaları sonucu suça yönelmelerinin kolaylaştırdığını belirtir (Oskay, 1992: 62). Tartışma konularından biri olan medyada pornografi ve cinselliğin gösteriminin eşitsizlikçi ve doğallığı değil, hiyerarşik yaşam biçimini savunduğunu belirtir (Oskay, 1992: 57). 3. kısmın 10. alt başlığında yine TV dizileri hakkında şöyle bir başlık açar: TV Dizilerinde Çelişkin Değerlerin Savunulması. Bu başlık altında aynı kanaldaki TV dizilerinin dahi birbiriyle çelişen ideolojileri barındırmasını açıklar ve bunun çoğulcu bir medya politikasının varlığı olarak kabul eder. Yazarın bu konulara değinmesi ve kendi fikirlerini belirtmesi, okurun bu konular üzerinde düşünmesini ve farklı bir perspektiften bakmasını sağlar niteliktedir. İletişimin ABC si iletişim alanında temel Türk eserlerden biridir. Kısa bir kitap olması, içinde çeşitli alt başlıklar ve örnekler barındırması bakımından zengin bir eserdir. Yazar, genel olarak bilgi aktararak okuruna seslenen bir konumdadır. Kavram ve durumlara verdiği örnekler ve yorumlamaları, yazarın bakış açısının da okura aktarılmasını sağlamıştır. Yer yer iletişimcilere öğütler vermiş ve iletişimcilerin yapması gerekenler kısmında biz, iletişimciler olarak gibi söylemlerle kendini de iletişimci olarak tanımlaması da kitabın hedef kitlesinin genel olarak iletişime meraklı insanlar olduğunu göstermektedir. Üslup olarak kitabın ilk kısmı, diğer kısımlara göre daha yalın bir anlatıma sahiptir. Kalan kısımlar, hem anlatım olarak hem de içerik olarak daha derin ve konsantrasyon isteyen kısımlardır. KAYNAKÇA Oskay, Ü. (2018) İletişimin ABC si (9. Basım) İnkılap Kitabevi. 25

MEDYALAB ARALIK 26 Metaverse İle Tanışın MEDYALAB ARALIK 27 Metaverse İle Tanışın Suden Ünal/ Melike Şahin METAVERSE İLE TANIŞIN rımcılar için büyük ilgi uyandıran bu sanal dünyaya ilgi arttığı kadar yatırımlar da hızla büyüyor. Peki metaverse araştırmacılarının sahip olması gereken donanımlar nelerdir? füzyonu, haritalama ve yerelleştirme için bilgisayarlı görü algoritmalarının birleştiği noktada teknolojiyi kullanarak prototipler inşa edebilmeleri ve ardından ölçekleyebilmeleri gerekiyor. Son zamanların popüler kavramı olan metaverse, gerçek ve sanalın bir bilim kurgu vizyonunda birleştiği ve insanların farklı cihazlar arasında hareket etmesine ve sanal bir ortamda iletişim kurmasına izin verdiği dijital bir dünya. Pratik anlamda, artırılmış ve sanal gerçeklik ürün ve hizmetlerini ifade ediyor. Metaverse teknik olarak sanal bir evren anlamına gelen bir blockchain tanımıdır. Günümüzde kripto paraların, kripto dünyanın ve sanal dünyanın ne getireceği henüz tam kestirilemeyen bir alanı oluşturduğu için metaverse kavramı da üzerine konuşulması ve tartışılması gereken bir kavram olarak önümüzde durmaktadır. Gündemde yeni popüler olan bir kavram olsa da kavramın kökleri oldukça etkiye gidiyor. Metaverse, ilk kez Neal Stephenson tarafından 1992 de yayımlanan Snow Crash adlı romanda kullanılmıştır. Ernest Cline'ın sonradan Steven Spielberg tarafından filme de çekilen ''Ready Player One'' adlı romanında Vaha olarak yeniden tanımlanmıştı. Çoğumuzun izlediği ve gündemde olan filmlerde de anlatılmak istenen hatta anlatılan başlıca konu sanal evrenin en popüler örneklerinden biri de Matrix filmleridir. Şu an tüm dünyada kavramın popülerleşmesinin en büyük nedeni Facebook un sahibi olan Mark Zuckerberg in kavramı yarının teknolojisi olarak tanımlaması ve kendi şirketinin ismini Meta olarak değiştirmesidir. Metaverse ile fiziksel ve dijital dünyanın gittikçe daha fazla iç içe girmesi bekleniyor. Tüm dünyanın dijital olarak görünür ve harekete geçirilebilirliği ile her şeyin teorisinin sanal alana taşınmasını gerektiren bir süreç ortaya çıkmaya başlıyor. Oluşturulan sanal ortamlarda insanlar arkadaşlarıyla dolaşabiliyor, binaları ziyaret edebiliyor, mal ve hizmet satın alıp konser, sergi gibi sanal etkinliklere katılabiliyor. Sanal dünyada hayatların hikayelerini yaratmak, tasarlamak, modellemek, çizmek, harekete dökmek, ekonomisini oluşturmak, sosyal veya hukuksal evreninin kurallarını belirlemek gerekiyor. Genellikle kripto para birimi kullanılarak, sanal araziler, binalar, avatarlar ve hatta isimlerin alınıp satılabildiği bu sanal dünyalar bulut tabanlı sunucularda büyük yerler işgal etmeye başladılar. Yatı- 26 Derin öğrenme, grafik tasarım temel bilgisi, hesaplamalı görüntüleme alanları becerisi ile adayların sinirsel görüntüleme, sahne rekonstrüksiyonu, hesaplamalı görüntüleme, görsel-ataletsel odometri, durum tahmini, sensör Her şeyin sanal dünyaya taşındığını görüyoruz. Bedenimiz ve zihnimizde bu sanal dünyaya dahil. Oyunlar için kendimize nasıl avatar kimliği oluşturuyorsak metaverse için de bir kimlik yaratmamız gerekecek. Benliğimize çok benzeyen bir kopya ya da stilize edilmiş bir avatar. Avatarlar, internetteki sanal kimliğimizi oluşturur. Kendimize minik bir profil görseli seçer ve internetteki her yerde kullanmaya başlarız. İnternetin bir sonraki aşaması için -yani bugünlerde çok konuşulan metaverse içinavatarlar yeterli olmayacak. Gerçek zamanlı olarak hareket ettirebildiğimiz, çok gerçekçi 3 boyutlu dijital insanlar kullanacağız. Duygularımızı bu sanal varlıklarla ifade edeceğiz. Yazılı iletişimde emojiler kullanmaya benzer şekilde, görüntülü iletişimde bu dijital insanların yüzü bizim duygusal durumumuzu yansıtacak. Artık avatar kelimesi yerine metahuman kelimesini kullanacağız. 27

MEDYALAB ARALIK 28 İnternet Bağımlılığı MEDYALAB ARALIK 29 İnternet Bağımlılığı Serenay Bayer İNTERNET BAĞIMLILIĞI İLE SOSYAL FOBİ ARASINDAKİ İLİŞKİ İnternetin yaygın kullanımıyla beraber bazı bireyler yüz yüze iletişim yerine sanal ortamlarda iletişim kurarak ihtiyaçlarını gidermeyi tercih etmektedirler. Bu tercih zamanla internet bağımlılığına dönüşebilmekte ve bireyler için psikolojik sorunlara yol açabilmektedir. Pek çok araştırma aşırı internet kullanımı ve internet bağımlılığı ile sosyal fobi arasında önemli bir bağlantı olduğu göstermektedir. Bu yazıda internet bağımlılığı ile sosyal fobi arasındaki ilişkiyi inceleyeceğim. Sosyal fobi, başka insanlar tarafından sürekli izleniyor ve değerlendiriliyor hissinden dolayı küçük düşmeye yönelik duyulan yoğun endişedir. Bu bireyler sosyal hayatlarında iletişim kurmayı en aza indirirler ya da tamamıyla iletişimden kaçınırlar. Böyle insanlar için internet ortamında iletişim kurmak oldukça konforludur. Bireylerin sosyal fobi sebebi ile aşırı internet kullanımı da sadece kendileri için değil aileleri için de problem yaratmaktadır. (Gültekin ve Dereboy, 211: 151). Aşırı internet kullanımından bahset- önce sağlıklı internet 28meden kullanımına değinmek konuyu derinlemesine değerlendirme adına oldukça büyük önem taşımaktadır. Sağlıklı internet kullanımı; belirli zaman dilimlerinde, dengeli bir şekilde ve ihtiyaç halinde sanal ortamda iletişim kurmayı tercih etmek ve buna bağlı olarak sanal ile yüz yüze iletişimi ayırt edebilmektir. Sağlıklı bir şekilde sanal platformları iletişim için kullanabilen bireyler interneti bir kimlik kaynağı olarak görme eğiliminde değillerdir. Sadece ihtiyaçları olduğunda yararlı şekilde kullanacakları bir araç olarak görme eğilimi daha ağır basmaktadır (Zorbaz, 2013: 29-30) Aşırı (problemli) internet kullanımı ise, bireyin aşırı internet kullanımından dolayı iş, aile ve eğitim hayatında ciddi bozulmalar, internet kullanımının dengesizliğini kontrol edememe şeklinde özetlenebilir. İnternet kullanımı aşırı olan ve denge kurmakta iradesizlik yaşayan bireylerde bağımlılık tespit edilebilmektedir. Bu bağımlılığın temelde madde bağımlılığıyla belli benzerlikleri bulunmaktadır. (Diba, 2017: 20). Web 2.0 teknolojisinin bir getirisi olan sosyal medyada en yaygın uygulamalar, Instagram, Twitter, Youtube ve Facebook dur. İnsanların Sosyal medya uygulamalarını en yaygın kullanma amacı arkadaşları ile iletişime geçmektir. Onun dışında ürün ve hizmetlerini ta- nıtmak, fikirlerini aktarmak için de kullanılmaktadır. Sosyal medya uygulamalarının dışında özellikle çocuklar ve gençleri etkisi altına alan ve vaktinin pek çoğunu sanal ortamda harcamalarına sebep olan en önemli olgulardan biri de çevrimiçi oyunlardır. Özellikle çok oyunculu bilgisayar oyunları farklı kültürlerden insanları bir araya getirebilmektedir (Vural ve Bat, 2010: 3351). Bu durum güncel saatten bağımsız ve sürekli olarak bir döngü halinde çocukları ve gençleri oyuna çekmektedir. Genel manada ise aşırı internet kullanımı 3 başlıkta toplanabilir; sosyal problemlerden kaçış, sosyal fobi ve sosyalleşme. Sosyal fobisi olan bireyler sanal ortamda sosyalleşmenin gündelik hayatta sosyalleşmekten daha az tehlikeli olduğunu düşünmektedirler. Bu sebeple sosyal fobisi olan insanlar çevrimiçi ortamlarda sosyalleşme ihtiyaçlarını karşılamaktadırlar. Bu durum yoğun şekilde yaşandığında internet bağımlılığı artabilmektedir. Aynı zamanda sosyal fobisi olan bireyler sanal ortamda kendilerini daha yeterli hissetmektedirler. Yapılan bir araştırmada, bireylerin sosyal fobi belirtilerinin azalması ile internet bağımlılıklarında ciddi düşüşler olduğu vurgulanmıştır. (Savcı, 2017: 59) Sağlıklı intenet kullanımını öğrenmede, çocuklara ve gençlere aşılamada en önemli rol ailelere ve eğitimcilere düşmektedir. Ebeveynlerin ve eğitimcilerin çocuklara sanal ortamda arkadaşlık kurarken dikkatli olmaları gerektiğini, şiddet ve müstehcen içerikli görüntülerden uzak kalmaları gerektiğini iyi anlatmalıdırlar. Bu gerekliliklerini yerine getirmeye çalışan çocuklara ise yasaklayıcı değil kısıtlayıcı olmak ve neden o tür içeriklerden kaçınması gerektiğini iyi ifade etmek gerekmektedir. Bu süreçlerde çocuklarla kurulacak iyi ve samimi diyalog büyük önem taşımaktadır. Sonuç olarak internet, günümüz dünyasında vazgeçilmez bir yenilik ve imkandır. Bilgiye kolaylıkla erişebilir, dünyanın bir ucundan sevdiklerimizle konuşabilir, resmi işlerin pek çoğunu oturduğumuz yerden gerçekleştirebilir, uzaktan eğitim ile ders dinleyebilir ve yayın organlarına internet sayesinde ulaşabiliriz. Dengeli olmak ise sadece internet kullanımında değil hayatın pek çok alanında önemlidir. Diba, P. (2017). Evli çiftlerin sosyal fobi ve internet bağımlılık düzeylerinin bazı değişkenler açısından incelenmesi. Arel Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü. İstanbul Arel Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Yüksek Lisans Tezi, İs tanbul,(danışman: Prof. Dr. Mehmet Engin Deniz). Gültekin, B. K., & Dereboy, İ. F. (2011). Üniversite Öğrencilerinde Sosyal Fobinin Yaygınlığı ve Sosyal Fobinin Yaşam Kalitesi, Akademik Başarı ve Kimlik Oluşumu Üzerine Etkileri. Turk Psikiyatri Dergisi, 22(3). Savcı, M. (2017). Ergenlerin sosyal zekâ, sosyal kaygı, akran ilişkileri, internet bağımlılığı ve sosyal bağlılık düzeyleri arasındaki ilişkiler. Yayımlanmamış Doktora Tezi, İzmir, Dokuz Eylül Üniversitesi, Eğitim Bilimleri 29 Enstitüsü. Vural, Z., & Bat, M. (2010). Yeni Bir İletişim Ortamı Olarak Sosyal Medya: Ege Üniversitesi İletişim Fakültesine Yönelik Bir Araştırma. Journal Of Yasar University, 5(20). Zorbaz, O. (2013). Lise öğrencilerinin problemli internet kullanımının sosyal kaygı ve akran ilişkileri açısından incelenmesi.

MEDYALAB ARALIK 30 30