Çocuklarda İdrar Yapma İşlev Bozuklukları Doğumsal Beyin ve Omurilik Hastalıkları Gebelik Nükleer Tıp Check-up Diyabet ve Göz Bel Fıtığı Sinüzit



Benzer belgeler
Hamilelikte Görülen Yakınmalar

Sigara sağlığa zararlı olmasına rağmen birçok kişi bunu bile bile sigara kullanmaktadır. En yaygın görülen zararlı alışkanlıkların içinde en başı

TÜTÜN ÜRÜNLERİNİN ZARARLARI PASİF ETKİLENİM

Sigaranın Vücudumuza Zararları

9. Sigarayı bırakma zamanı

Ankilozan Spondilit BR.HLİ.065

Omurga-Omurilik Cerrahisi

Günümüzde diş ve diş eti hastalıkları bütün dünyada yaygın ve önemli bir sorundur. Çünkü ağız ve diş sağlığı genel sağlığımızla yakından ilişkilidir.

KADIN VE AİLE SAĞLIĞI HİZMETLERİ İSTANBUL BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİ SAĞLIK VE SOSYAL HİZMETLER DAİRE BAŞKANLIĞI SAĞLIK VE HIFZISSIHHA MÜDÜRLÜĞÜ

Süt dişleri neden önemlidir? İlk dönemde süt dişlerinin bakımı nasıl yapılmalıdır?

Kanserin sebebi, belirtileri, tedavi ve korunma yöntemleri...

TROMBOSİTOPENİ KONTROLÜ

BEL AĞRISI. Dahili Servisler

PIHTIÖNLER (KAN SULANDIRICI) İLAÇ KULLANIM KILAVUZLARI }EDOKSABAN (LİXİANA)

Hisar Intercontinental Hospital

Hemoroid (Basur) Nedir?

KANSER NEDIR? TARAMA YÖNTEMLERI NELERDIR? BURSA HALK SAĞLIĞI MÜDÜRLÜĞÜ KANSER ŞUBE DR.AYŞE AKAN

GEBELİK VE LOHUSALIK

Endometriozis. (Çikolata kisti)

Anne Sütünün Önemi. 10.Sınıf Kadın Sağlığı Hastalıkları ve Bakımı. Anne Sütünün Önemi. Anne Sütünün Önemi. Anne Sütünün Önemi

Adet döneminin gecikmesi ile beraber göğüslerde aşırı şişkinlik ve hassasiyet oluşur. Gebelik ilerledikçe göğüsler büyür ve göğüs uçları koyulaşmaya

LENFÖDEM ERKEN TANI VE ERKEN TEDAVİ GEREKTİREN BİR HASTALIKTIR!

Çene Eklemi (TME) ve Yüz Ağrıları Merkezi

Kansız kişilerde görülebilecek belirtileri

Periodontoloji nedir?

İdrar kaçırma hastalığına boyun eğmeyin.

Çocuğunuzun ilk doğduğu günden itibaren gençlik çağlarına gelinceye kadar çeşitli kontroller ve sağlıklı çocuk izlemleri yapılması gerekiyor.

SIK RASTLANAN HASTALIKLAR-1

KOAH Nedir ve Nasıl Tedavi Edilir?

Genellikle çocukluk ve gençlik döneminde başlayan astım kronik bir solunum sistemi hastalığıdır.

PIHTIÖNLER(KAN SULANDIRICI) İLAÇ KULLANIM KILAVUZLARI DABİGATRAN(PRADAXA)

Op Dr Aybala AKIL. ACIBADEM Bodrum Hastanesi

KALP KRİZİ UZ.DR.MUHAMMET HULUSİ SATILMIŞOĞLU

KALP KRİZİNDE İLK MÜDAHALE VE STENTLİ HASTANIN YAŞAMI. Uzm.Dr. Selahattin TÜREN Kardiyoloji Bölümü

Kalp Krizini Tetikleyen Durumlar ve Tedavisi. Doç. Dr. Bülent Özdemir Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi Kardiyoloji Anabilim Dalı

MEME KANSERİ. Söke Fehime Faik Kocagöz Devlet Hastanesi Sağlıklı Günler Diler

HEPATİTLER (SARILIK HASTALIĞI) VE KRONİK BÖBREK HASTALIKLARI VE

DAMAR HASTALIKLARINDA GÜNCEL YAKLAŞIMLAR

Epilepsi nedenlerine gelince üç ana başlıkta incelemek mümkün;

TC. SAĞLIK BAKANLIĞI SAKARYA ÜNİVERSİTESİ EĞİTİM VE ARAŞTIRMA HASTANESİ. ERİŞKİN İSTMİK SPONDİLOLİSTEZİS (Bel Kayması) HASTA BİLGİLENDİRME BROŞÜRÜ

BOYUN VE BEL FITIKLARI

DOĞUM SONU EVDE BAKIM (ANNE EĞİTİMİ) Hazırlayan: Aysun Çakır Acıbadem Kadıköy Hastanesi Eğitim ve Gelişim Hemşiresi

Hipertansiyon. Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı. Toplum İçin Bilgilendirme Sunumları 2015

ADOLESANA VERİLMESİ GEREKEN KORUYUCU SAĞLIK HİZMETLERİ. Doç Dr Müjgan Alikaşifoğlu

YAŞLI DEĞERLENDİRME FORMU. Boy/kilo / BKİ):

Meme Kanseri: Uyarıcı işaretler, memede herhangi bir sertlik veya kitle ve meme uçlarından gelen akıntı veya kan.

Vücutta dolaşan akkan sistemidir. Bağışıklığımızı sağlayan hücreler bu sistemle vücuda dağılır.

AKCİĞER KANSERİ AKCİĞER KANSERİNE NEDEN OLAN FAKTÖRLER

BÖBREK HASTALIKLARI. Prof. Dr. Tekin AKPOLAT. Böbrekler ne işe yarar?

Pazartesi İzmir Basın Gündemi

Rahim Ağzı Kanseri Korkulu Rüyanız Olmaktan Çıkıyor

T.C. Sağlık Bakanlığı Türkiye Halk Sağlığı Kurumu Tüberküloz Daire Başkanlığı VEREM HASTALIĞI

Kalp Hastalıklarından Korunma

KANSER TANIMA VE KORUNMA

Boyun Ağrıları Bulgu ve Belirtiler:

GÜVENLİ ANNELİK. Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı 2016

GEBELİKTE SIK GÖRÜLEN RAHATSIZLIKLAR VE ALINACAK ÖNLEMLER

Reflü Hastaları Ne Yapmalı?

Prof. Dr. Pınar AYDIN O DWEYER

Gastrointestinal Sistem Hastalıkları. Dr. Nazan ÇALBAYRAM

AİLE PLANLAMASINDA KULLANILAN YÖNTEMLER HORMONAL YÖNTEMLER- 2. Yrd. Doç. Dr. İlknur M. GÖNENÇ

PROSTAT BÜYÜMESİ VE KANSERİ

Yaşlanmaya Bağlı Oluşan Kas ve İskelet Sistemi Patofizyolojileri. Sena Aydın

HODGKIN DIŞI LENFOMA

Karolinska Üniversite Hastanesi Onkoloji Kliniği, FEC TEDAVİSİ HAKKINDA BİLGİLENDİRME

ÇEVRESEL SİNİR SİSTEMİ SELİN HOCA

1. İnsan vücudunun ölçülerini konu edinen bilim dalı aşağıdakilerden hangisidir?

Karolinska Üniversite Hastanesi Onkoloji Kliniği, DOCETAXEL TEDAVİSİ HAKKINDA BİLGİLENDİRME

MULTİPL MYELOM VE BÖBREK YETMEZLİĞİ. Dr. Mehmet Gündüz Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Hematoloji B.D.

Türkiye'de Yıllara Göre Yeni Verem Hasta Sayıları Yıllar

Yaşlanma ile birlikte deri ve saçlarda görülen değişiklikler gibi vücut duruşunda ve yürüyüşünde de değişiklikler meydana

Yaşlılarda düzenli fiziksel aktivite

Meme Sağlığı Merkezi

BARİATRİK AMELİYATLARIN KİLO VERMENİN ÖTESİNDE 7 ÖNEMLİ YARARI

ÇINLAMA KONUSUNDA EN SIK RASTLANAN SORULAR

Kan basıncının normalden fazla olmasıdır. Büyük tansiyon 140 mm Hg veya küçük tansiyon 90 mm Hg dan fazla ise yüksek tansiyon olarak kabul edilir.

HASTALIKLARA ÖZEL BESLENME

AKCİĞER KANSERİ TANISI KONULDUKTAN SONRA NE YAPILIR HASTA NASIL TAKİP VE İDARE EDİLİR

Administrator tarafından yazıldı. Cumartesi, 16 Haziran :16 - Son Güncelleme Cumartesi, 16 Haziran :25

BASIN AÇIKLAMASI SAĞLIKTA ŞİDDET SONA ERSİN Şanlıurfa Harran Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Çocuk Acil Servisi nde görevli olan Dr.

Diyabet ve diş-dişeti sorunları TÜRKİYE ENDOKRİNOLOJİ VE METABOLİZMA DERNEĞİ DİABETES MELLİTUS ÇALIŞMA VE EĞİTİM GRUBU

İLKYARDIM.

Gebeliğiniz süresince Doğum Öncesi Bakım Hizmetleri;

KADINLARDA İDRAR KAÇIRMA NEDİR VE NASIL TEDAVİ EDİLİR? İdrar kaçırma nedir- nasıl tanımlanır? Bu bir hastalık mıdır?

Hepatit B ile Yaşamak

Kalın bağırsağın mukoza adı verilen iç yüzeyinin zayıf noktalardan dışarı doğru kese şeklinde fıtıklaşmasına veya cepleşmesine, bağırsak divertikülü

TÜRK KOLON ve REKTUM CERRAHİ DERNEĞİ

hasta EĞİTİMİ Bel fıtığını anlamak ve Anüler Kapama için Barricaid Protezi

Prof. Dr. Lale TOKGÖZOĞLU

Temelde akılda tutulması gereken nöbetlerin iki çeşit olduğudur parsiyel (yani beyinde bir bölgeye sınırlı başlayan nöbetler jeneralize (beyinde

YAŞLILIKTA SIK GÖRÜLEN HASTALIKLAR. Prof. Dr. Mehmet Ersoy

KALİTE YÖNETİM BİRİM ÇALIŞMA TALİMATI

Baş ağrısı, başta ve bâzen de boyun veya sırtın üst kısmında gerçekleşen ağrılara verilen ortak isimdir. Yaygın ağrı şikâyetlerinden biridir ve hemen

Sperm Bozuklukları Sperm Testi: Sperm testi nasıl yapılır, gerekli koşullar nelerdir?

DİYABET NEDİR? Özel Klinik ve Merkezler

Şişmanlık (obezite); sağlığı bozacak düzeyde vücutta yağ miktarının artmasıdır.

Su / Hasta Değil Susuzsunuz adlı kitapta suyun önemi anlatılıyor ve yazara göre vücudumuz tam 46 nedenle suya ihtiyaç duyuyor.

KÖTÜ AĞIZ HİJYENİ OLAN KİŞİLERDE;

ÇANKIRI GAZİ MESLEKİ VE TEKNİK ANADOLU LİSESİ İŞLETMELERDE MESLEKİ EĞİTİM YILLIK PLAN

DIŞ KULAK YOLUNDAN YABANCI CİSİM / POLİP ÇIKARTILMASI AMELİYATI HASTA BİLGİLENDİRME VE ONAM (RIZA) FORMU

Transkript:

Özel Hisar Intercontinental Hospital Ücretsiz Sağlık Yayınıdır Türkiye nin sağlık üssü!.. Yıl: 3 Sayı: 5 Ocak-Mart - 2009 Çocuklarda İdrar Yapma İşlev Bozuklukları Doğumsal Beyin ve Omurilik Hastalıkları Gebelik Nükleer Tıp Check-up Diyabet ve Göz Bel Fıtığı Sinüzit Hisar Intercontinental Hospital Sağlıklı Yaşam Ödülleri sağlık

Yıl: 3 Sayı: 5 Ocak-Mart-2009 -- HİSAR INTERCONTINENTAL HOSPITAL -- Adına İmtiyaz Sahibi : G.Direktör Prof. Dr. Haydar SUR HIH Eğitim, Kültür ve Yayınlar Kurulu --- Başkanı ve Yazılardan Sorumlu Editör --- Doç. Dr. Salih SOMUNCU ------ Yayına Hazırlıktan Sorumlu Editör ------ Ülkü ERTUĞRUL -------------------- Yayın Kurulu --------------------- Prof. Dr. Bekir Sami UYANIK Prof. Dr. Fuat DEMİRCİ Uzm. Dr. Nilay DEĞİRMENCİ Uzm. Dr. Yavuz FURUNCUOĞLU Uzm. Dr. Gülşah YÜKSEL Emine YAVUZ Büşra ÇETMİN Sibel GÜMÜŞBOĞA ------------------- Yazışma Adresi ------------------- HİSAR INTERCONTINENTAL HOSPITAL Halkla İlişkiler Bölümü Alemdağ Cd. Site Yolu Sk. No:7 PK. 34768 Ümraniye / İSTANBUL / TÜRKİYE Çağrı Mrk: 0216-444 5 888 Faks: 0216-524-1323 www.hisarhospital.com info@hisarhospital.com --------- Grafik Tasarım ve Fotoğraflar --------- Ali UZUN ali@aliuzun.com ------------------------- Baskı --------------------------- FAZİLET NEŞRİYAT ve TİC. AŞ Bağlar Mh. Mimar Sinan Cd. No: 52 GÜNEŞLİ - BAĞCILAR - İSTANBUL Tel: 0212-657-8800 (pbx) Faks: 0212-657-9588 www.fazilet.com.tr takvim@fazilet.com.tr Tanı Bölümleri Check-up Endoskopi Laboratuvarı» Gastroduodenoskopi» ERCP» Kolonoskopi» Rektoskopi Göğüs Hastalıkları» Alerjik Cilt Testleri» Bronkoskopi» Solunum Laboratuvarı» Solunum Fonksiyon Testleri» Reverzibilite Testi» Bronş Provokasyon Testi» CO Difuzyon Testi» Verem Testleri (PPD)» Plevra Biyopsisi» Ergospirometri» Uyku Laboratuvarı - Tüm Gecelik Uyku Testi - CPAP / BİPAP Titrasyonu Göz Hastalıkları» Bilgisayarlı Görme Alanı» FFA-ICG Angiyografi» OCT» Wave Front Analizi Kardiyoloji» EGK» Efor Testi» Ekokardiyografi» Ritim ve Tansiyon Holter» Koroner Anjiyografi» Telemetri Kulak Burun Boğaz Hastalıkları» Odyoloji Ünitesi Tedavi Bölümleri Acil Servis Ağız ve Diş Hastalıkları Alerji Anesteziyoloji ve Reanimasyon Çocuk Cerrahisi ve Ürolojisi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Dermotoloji Enfeksiyon Hastalıkları Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Gastroenterohepatoloji Genel Cerrahi» Meme Cerrahisi Göğüs Hastalıkları ve Tüberküloz Göğüs Cerrahisi Göz Sağlığı ve Hastalıkları Hiperbarik Oksijen Tedavisi İç Hastalıkları Kadın Hastalıkları ve Doğum Klinik Laboratuvarlar» Immünoloji» Biyokimya» Endokrinoloji» Hematoloji» Mikrobiyoloji» Seroloji Nöroloji» EEG» EMG Nükleer Tıp» Sintigrafi» Miyokard Perfüzyon Spect Sintigrafisi» Spect Beyin Kan Akımı Çalışması» Akciğer Perfüzyon Ventilasyon Çalışması Patoloji - Sitopatoloji» Histopatoloji» Sitopatoloji» İmmünohistopatoloji Radyoloji» Anjiyografi» Bilgisayarlı Tomografi» CT Anjiyografi» Dijital Direkt Röntgen» Dijital Floroskopi» Dijital Mamografi» Kemik Dansitometrisi» Manyetik Rezonans Görüntüleme(1.5 teşla MR)» Ultrasonografi (Renkli Doppler Ultrasonografi) Uyku Laboratuvarı Üroloji» Androloji Laboratuvarı» Green Light» Sistoskopi» Ürodinami Laboratuvarı Kalp Damar Cerrahisi Kardiyoloji Kulak Burun Boğaz Hastalıkları Nefroloji Nöroloji Nüroşirürji (Beyin ve Sinir Cerrahisi) Nükleer Tıp Obezite Polikliniği Ortepedi ve Travmatoloji Pediatrik Kardiyoloji Plastik ve Rekonstrüktif Cerrahi Psikiyatri ve Klinik Psikoloji Üroloji Yoğun Bakımlar» Cerrahi Yoğun Bakım» KVC Yoğun Bakım» Yenidoğan Yoğun Bakım» Koroner Yoğun Bakım

Önsöz ÖnsözÖnsöz Çağdaş hizmet, hastanın gönlüne göre sunulan hizmettir. Genel Direktör Prof. Dr. Haydar SUR Değerli okuyucular, İnsanlık var olduğundan beri sağlık hizmetleri de var olmuştur. Tarih öncesi devirlerde belki de avlanırken, dereyi geçerken vb. kişiler yaralandığında yaranın üzerine bir yaprak basıyorlardı. O dönem için bu da bir sağlık hizmetidir. Çok değil 500 yıl önce birçok ülkede hastaların içine şeytan girdi diye diri diri yakılabiliyordu. Yirmibirinci yüzyılda modern tıp biliminin bizi getirdiği noktada hizmetin içeriği de veriliş şekli de bambaşka bir hal almıştır. Yüzyıllardır hastane denince (bence doğrusu Selçukluların dediği gibi şifahane olmalı, hastalık odaklı değil sağlık odaklı isimlendirme yapmalıyız) yalnız hekim ve hemşirenin hizmet verdiği, hekimin dediklerinin gerçekleştiği ve hastanın söz hakkının olmadığı mekanlar akla geldiği için yirmibirinci yüzyılın hastane anlayışını sağlık görevlilerinin kabul etmesi zor olmuştur. İşin ilginç yanı hastaların ve yakınlarının da yeni anlayışa ulaşması kolay olmamıştır. Ancak sağlık hizmetlerinin yeni yüzü farklıdır. Artık hasta odaklı hizmet vermek gerekiyor. Tabii ki hekimlerin, hemşirelerin, diğer sağlık profesyonellerinin okudukları bilim nedeniyle hastaları bilgilendirme ve yönetme görevi vardır ve bu her zaman olacaktır. Profesyonellikle elde edilen bu güce rağmen, hastalarımızı ve yakınlarını profesyonel kararlara ortak etmeliyiz. Onların arzularını olabildiğince gerçekleştirmeye çabalamalıyız. Çağdaş sağlık hizmeti bunu gerektiriyor. Hasta ve yakınları ile uygun iletişim zemini oluşturulduğunda birçok şeyi paylaşmak ve karar birliğine ulaşmak zor değildir. Hisar Intercontinental Hospital, en başından beri, kullanıcı dostu bir hastane olarak tasarlanmıştır. Bu hastanenin mayası böyle yoğrulmuştur. Ülkemizde akademik olarak örnek gösterilecek bir mimarisi vardır. İçinde barındırdığı cihazlar da bu mimariyi taçlandırmaktadır. Geriye kala kala insan faktörü kalıyor. Hastalarımızın arzuladığı hizmeti ortaya koymak için hasta odaklı hizmet kültürünün yerleşmesi böylece en kritik bir noktaya gelmiş oluyor. Bizden hizmet almaya talip olmuş her kişiyi, günde yüzlerce kişiye hizmet verirken hiç aksatmadan memnun ederek göndermeye yeminimiz var. Hisar Intercontinental Hospital ın memnuniyet yeminini her gün ele aldığımız konularla bir an bile akıldan çıkarmadığımız gibi, bu yemini her sayımızda bir şekilde tekrar tekrar hatırlatmak gerekiyor. Esenlik ve sağlık dolu günler diliyorum. Saygılarımla. sağlık

Editör Editör Editör Saygıdeğer okurlarımız; Doç. Dr. Salih SOMUNCU Hisar Sağlık Dergisinin beşinci sayısını sizlerle buluşturmanın heyecanını ve sevincini yaşıyoruz. Sizlere sunduğumuz kaliteli sağlık hizmetini, elinizde bulundurduğunuz dergimiz ile de sürdürmek amacındayız. Tıp bilimi sürekli okumayı, kendini yenilemeyi ve modern dünyanın tüm imkanlarından bu anlamda faydalanmayı gerektiren bir bilimsel alandır. Artık bilgiye ulaşmak, bilgiyi taze tutmak bir bilgisayar tuşuna basarak ulaşmak kadar kolaylaşmıştır. Ancak bu kolay ulaşım bazı yanlışları doğru gibi algılamaya neden olabilmektedir. Bu açıdan elinizde bulundurduğunuz dergiyi her zaman başvurabileceğiniz bir kaynak olarak hazırlamayı amaçladık. Dergimizde en yetkin isimler sizlere en sık karşılaştığımız sağlık sorunları ile ilgili bilgiler vermektedir. Hisar Intercontinetal Hospital Eğitim Kurulu olarak sizlere bu dergiyi hazırlamanın yanında kurum içi eğitim hizmetlerine de ara vermeden devam ediyoruz. Düzenli olarak hekimlerimize ve diğer çalışanlarımıza yönelik hizmet içi eğitimlerimiz sürmektedir. Yine çevre sağlık çalışanlarına ve halkımıza yönelik eğitsel faaliyetlerimizi de sürdürüyoruz. Dergimizin sayfalarını karıştırırken mutlaka kendiniz veya bir yakınınız ile ilgili bir sağlık konusuna denk geleceğinize inanıyoruz. Konuların seçiminde özellikle buna dikkat etmeye çalıştık. Neredeyse her bölüm ile ilgili sık rastlanılan bir sağlık sorununu en doğru ve en güncel şekli ile sizlere paylaşmak istedik. Gelecek sayılarımızda tekrar buluşmak üzere, tüm halkımıza ve tüm sağlık çalışanlarına mutlu ve sağlıklı günler dileriz.

Doktorlarımız Doktorlarımız GENEL DİREKTÖR ESTETİK VE PLASTİK CERRAHİ KULAK BURUN BOĞAZ TIBBİ DİREKTÖR FİZİK TEDAVİ VE REHABİLİTASYON BAŞHEKİM GASTROENTEROLOJİ NEFROLOJİ ANESTEZİ ve REANİMASYON GENEL CERRAHİ NÖROLOJİ NÖROŞİRURJİ BİYOKİMYA ve KLİNİK BİYOKİMYA GÖĞÜS CERRAHİSİ NÜKLEER TIP CHECK UP GÖĞÜS HASTALIKLARI ORTOPEDİ ve TRAVMATOLOJİ ÇOCUK CERRAHİSİ GÖZ HASTALIKLARI PATOLOJİ ÇOCUK SAĞLIĞI VE HASTALIKLARI HEMATOLOJİ PSİKİYATRİ ÇOCUK KARDİYOLOJİ HİPERBARİK OKSİJEN TEDAVİSİ RADYOLOJİ ÇOCUK PSİKİYATRİ ÇOCUK PSİKOLOĞU DERMATOLOJİ İÇ HASTALIKLARI KADIN HASTALIKLARI ROMATOLOJİ UYKU MERKEZİ DİŞ KARDİYOLOJİ ÜROLOJİ ACİL DİYET ENDOKRİNOLOJİ KARDİYOVASKÜLER CERRAHİ İŞ YERİ HEKİMLİĞİ SERVİS HEKİMLERİ ENFEKSİYON HASTALIKLARI KLİNİK PSİKOLOG sağlık * Parttime

Kadın Doğum Gebelikte görülen yakınmalar Opr. Dr. Ayşa KARA HIH Kadın Hastalıkları ve Doğum Bölümü Gebelik her ne kadar fizyolojik bir süreç de olsa bu esnada anne adayının vücudunda belirgin değişiklikler meydana gelecek, bazı yakınmalar ortaya çıkacaktır. Bu belirti ve yakınmaların anne adayına en iyi şekilde izah edilmesi gerekir. Gebelik sürecinde görülen yakınmalar: Bulantı ve kusma: Bulantı ve kusmada hormon üreten sistemlerin rolü vardır. Psikolojik faktörlerin de etkisinin olabileceği düşünülmektedir. Gebeler bu durumda sık ve az miktarda kuru yiyecekler yemelidir. Ağır ve kokulu yiyeceklerden kaçınılmalıdır. Bulantının geçmediği, kusmaların devam ettiği ve kilo kaybedildiği durumlarda doktora başvurulmalıdır. Mide yanması: Barsak hareketlerinin azalması ve gebelikte artan hormonların etkisi ile sindirim sistemi kaslarında oluşan gevşeme bu duruma neden olur. Anti asit ilaçlar kullanılabilir. Kabızlık: Barsak hareketlerinin azalması kabızlığa neden olur. Bol posalı yiyecekler, kepek ekmeği ya da tam ekmek tüketilmelidir. Kayısı, incir, erik gibi meyveler ve bunların kompostoları alınmalıdır. Gerekirse büyük abdesti yumuşatan ilaçlar kullanılabilir. Hemorid(Basur): Rahimin büyümesi toplar damarlardaki kan dönüşünü engelleyerek hemoroid oluşumunu neden olur. Hemoroid varsa yakınmaların artmasına neden olur. Kabızlık bir kısır döngü yaratarak yakınmaları ağırlaştırabilir. Bu nedenle kabızlık önlenmelidir. Hemoroid kitlesinin büyüdüğü durumlarda ve kanama olduğunda gebe mutlaka doktora başvurmalıdır. Bacaklarda kramp ve ağrı: Serum kalsiyumunda azalma veya serum fosforunda artmaya bağlı olarak bacaklarda kramp tarzı ağrılar oluşabilir. Yorulduğunda dinlenmek koşuluyla yürüyüş yapılmalı ve aynı yerde sabit durarak ayakta beklenmemelidir. Kramp anında bacaklar karına doğru çekilmelidir. Yakınmalar fazlaysa kalsiyumdan zengin diyet ve ilaç alınabilir. Vajinal akıntı: Gebelikte büyüyen rahim ağzı nedeniyle vajinal salgıda artış oluşur. Bu salgı artışı vajinal ortamın asiditesini bozarak enfeksiyona zemin hazırlar. Özellikle mantar enfeksiyonları gebelikte sıktır. Yakınmalarda doktora danışılmalıdır. Sık idrar yapma: İdrar toplayıcı sistemlerde genişleme, idrar akışının azalması, hormon değişiklikleri ve büyüyen rahimin baskısı mesane fonksiyonlarını değiştirir. İltihap için zemin oluşturur. Bu durumu engellemek için bol su içilmeli ve genital hijyene dikkat edilmelidir. sağlık 31

Baş ağrısı: Duygusal ve hormonal değişiklikler veya sinüzite bağlı olarak baş ağrısı oluşabilir. Ayrıca gebelikte tansiyon yüksekliği ile seyreden gebelik zehirlenmesi, allerji ve enfeksiyon da bu duruma neden olabilir. Sık görülen ya da devam eden baş ağrılarında doktora başvurulmalıdır. Ödem (şişme): Gebelikte sıvı tutulmasına bağlı olarak görülür. Bu bulgu gebelik zehirlenmesi belirtisi de olabilir. Gebeye bacaklarını yukarı kaldırarak dinlenmesi önerilir. Tuz alımı azaltılır. İdrar sökücüler kullanılmamalıdır. Bel ağrısı: Duruş bozukluğu, vücut ağırlığının artışı gibi nedenler bel ağrısına yol açabilir. Duruşun düzeltilmesi bel ağrısını azaltır. Giysi ve ayakkabı seçimi dikkatli yapılmalı ve uygun egzersizler yapılmalıdır. Bayılma ve halsizlik: Hormonal değişiklikler ayağa kalkıldığında tansiyon düşmesine neden olabilir. Bu durumlarda derin nefes alıp verme, bacakların hareket ettirilmesi, başın aşağı ayakların yukarı pozisyona getirilmesi gerekir. Ayrıca, kan şekerinin düşük olması da bayılmaya neden olabilir. Bu durumda şekerli sıvılar verilmelidir. Göğüslerde hassasiyet ve ağrı: Fizyolojik olarak göğüslerdeki değişiklik hassasiyete neden olabilir. Gebeliğe özel rahat sütyenler 24 saat kullanılmalıdır. Göğüslere buz uygulaması yararlı olabilir. Karın ağrısı: Ciddi bir hastalık belirtisi olabileceği gibi son üç ayda rahimin kasılmasına bağlı olarak da görülebilir. Dinlenme ve pozisyon değiştirme ile karın ağrısı düzelebilir. Düzelmez devam ederse doktora başvurulmalıdır. Gebelikte dikkat edilmesi gereken durumlar: İlaç kullanımı: Bazı ilaçların bebekte gelişim bozukluğu ve anormallik yapma riski vardır. Doktora danışılmadan ilaç kullanılmamalıdır. Bazı vitaminlerin fazla tüketilmesi de bebeğe zarar verebilir. Radyasyon: Tanısal radyolojide maruz kalınan radyasyonun zararları spontan talihsizliklerle karşılaştırıldığında embriyoya son derece düşük risk getirmektedir. Bu nedenle gebelikte gerekli ise anne adayına X-ray tanısal testleri yapılabilir. Sigara içme: Sigara içimi ile düşük kilolu bebek doğurma arasında ilişki araştırmalarda gösterilmiştir. Sigara içimi ayrıca düşük, dış gebelik, gelişme geriliği, düşük doğum ağırlığı, ölü doğum, ani bebek ölümü gibi sorunlara da neden olabilir. Nikotin plesantadan geçmekte ve amnion sıvısında anne kanından %88 daha yüksek konsantrasyonda bulunmaktadır. Sigarayı bırakamayan, günde 10-15 den fazla sigara içen ileri derecede bağımlı gebelerde terapi düşünülmelidir. Alkol kullanımı: Uzun süreli alkol kullanan annelerin bebeklerinde alkolün kesilmesi ile geri çekilme bulguları ortaya çıkabilir ve beslenme bozukluğu görülebilir. Ayrıca bebekte görülen fetal alkol sendromu da oluşabilir, dolayısı ile gebeliğin hiçbir döneminde alkol tüketilmemelidir. Cinsel ilişki: Gebeliğin her döneminde cinsel ilişki serbesttir. İlişki sırasında rahimde kasılma ve kramp hissediliyorsa ilişkiden kaçınılmalıdır. Ayrıca geç düşük, erken doğum yapmış ve kanaması olan gebeler, düşük tehdidi ve erken doğum riski olanlar ilişkide bulunmamalıdır. Banyo yapma: Gebeliğin son döneminde vücut ağırlığının artması ve ağırlık merkezinin değişmesi nedeni ile banyo yaparken kayma ve düşme riski artar. Diş bakımı: Yemeklerden sonra ve gece yatarken dişler fırçalanmalıdır. Dişeti kanamları ve diş eti iltihabı görülebir, hijyene dikkat edilmelidir. Gebeliğin her döneminde diş hastalıkları tedavisi yapılabilir. Giyim: Rahat ve bol giysiler giyilmelidir. Ayakkabı çok yüksek ve çok alçak topuklu olmamalıdır. Çorap ve iç çamaşır lastikleri çok sıkı olmamalıdır. Seyahat: Gebeliği normal seyreden gebelerin seyahat yapmasında sakınca yoktur. Karayolu ile seyahatlerde 2-3 saatlik yol sonrasında 15-20 dakika mola verilmeli ve molada yürüyüş yapılmalıdır. Otururken rahat oturulmalı ve yastıklarla desteklenmelidir. Uçakla seyehat kabin içi basıncın ayarlı olmasından dolayı güvenlidir. Uzun süren uçuşlarda doğum riski göz önünde bulundurulmalıdır. Uyku: En az 8 saat uyunmalı gündüzleri ise dinlenilmelidir. İleri gebelik haftalarında yan yatılmalı, sırtüstü yatılmamalıdır. Anne adayı ağır yük kaldırmamalı, ani ve sert hareketler yapmamalıdır. Haftada 3 gün en az yarım saat dinlenerek yürüyüş yapmalıdır. Beslenme: Anne adayının sağlıklı beslenmesi bebeğin büyüme ve gelişimini olumlu olarak etkiler. Gebelik döneminde yetersiz beslenme nedeniyle annenin kemiklerinden kalsiyum kaybı olur, guatr ve demir eksikliğine bağlı kansızlık görülür. Ayrıca, iyi beslenemeyen gebelerde enfeksiyona karşı direnç azalır, gebelik ve doğumla ilişkili problemlerde 3-4 kat artış olur. 32 sağlık

Göğüs Hastalıkları Sigara ve zararları Uzm. Dr. Orhan DALKILIÇ HIH Göğüs Hastalıkları Bölümü Sigara dumanında 4000' in üzerinde zehirli kimyasal madde vardır. Bu zehirlerin öldürücü etkisi günümüzdeki hava kirliliğinde daha etkilidir. İçerisinde 50 adet direk kanserojen katkı maddesi bulunur. Ligth veya zararsız sigara yoktur. Sigara ve zararları Özellikle gençlerde ve kadınlarda tüketimi artan sigara; erken yaşta başlandığı zaman bağımlılık yapıcı oranı daha fazla olur. Eroin ve esrara göre 8 kat daha fazla alışkanlık yapar. Sigara dumanında 4000' in üzerinde zehirli kimyasal madde vardır. Bu zehirlerin öldürücü etkisi günümüzdeki hava kirliliğinde daha etkilidir. İçerisinde 50 adet direk kanserojen katkı maddesi bulunur. Ligth veya zararsız sigara yoktur. Pasif içicilik yoluyla alınan çevredeki sigara dumanı ana dumandan daha fazla nikotin içerir. İçenlerin kanserden ölme oranı içmeyenlere göre 20 kat fazladır. Akciğer kanserlerinin % 90 'ı sigaraya bağlı oluşmaktadır ve dünyada en fazla öldüren kanser türüdür. Önlenebilir hastalık ve ölümlerin birinci nedenidir. Her 8 saniyede 1 kişiyi öldürmektedir Tüm organlarda kanser yapmasının yanısıra, kronik bronşit, amfizem, kronik obstrüktif akciğer hastalığı (KOAH), astım, hipertansiyon, kolesterol, felç, kalp krizi, ülser, dişlerde sararma, ağız kokusu ve ani ölüm gibi birçok hastalığa neden olmakta veya görülme oranını artırmaktadır. Sigara içen kadınlarda erken doğum, erken yaşlanma, kemik erimesi, kısırlık, anormal gebelik, sakat ve hastalıklı çocuk doğmasına neden olmaktadır. Bebekte ise fiziksel ve zihinsel gelişme geriliği yapar. Yılda 4.8 milyon kişinin ölümünden sorumludur. 20 yıl sonra ise 10 milyon kişinin öleceği tahmin edilmektedir. sağlık 33

Ülkemizde heryıl 100.000 kişi bu sigara nedeniyle ölmektedir. Maalesef bütün bunlara rağmen yapılan gizli reklamlar ve özendirici tanıtımlarla tüketim oranı özellikle geri kalmış ülkelerde ve kadınlarda gün geçtikçe artmaktadır. Gelişmiş ülkelerde tüketim oranı % 30 azalırken ülkemizde ise % 80 artmıştır. Sigara nasıl bırakılır? Tıpta sigara bağımlılığı tedavi edilmesi gereken bir hastalık olarak tanımlanmaktadır. Bıraktırmada başarılı olmak için en önemli faktor sigarayı bırakma isteği ve iradesidir (kendi kendine bırakma). Ya hep ya hiç denmelidir, azaltarak bırakma yöntemi başarısızdır, bırakmaya kesin karar verip birden bırakılmalıdır. Aniden bırakanların başarma oranı % 80 iken, azaltarak bırakanların başarma oranı % 6' ya düşmektedir. Sigarayı bıraktırma bir ekip çalışması gerektirir. Bu ekipte doktor, psikolog, hemşire, fizyoterapist ve sosyal gönüllüler görev almalıdır. Sadece hekimin sigarayı bırakma yönündeki telkiniyle bırakma oranı % 8'dir. Ek tedavi yöntemleriyle başarı oranı artmaktadır. Bir taneden birşey olmaz yalanına kanmamalı, bağımlı olmamak için sigaraya hiç başlamamalıyız. Özenti, anne-babanın sigara kullanması sonucu pasif bağımlı olunması nedeniyle sigaraya başlama yaşının 10 lara kadar düştüğü günümüzde sigarayı bırakma daha da önem taşımaktadır. Bırakma yöntemleri Etkinliği kanıtlanmış tıbbı tedaviler uygulanmalıdır; Takvim-belirli gün bırakma, Nikotin sakızı, Nikotin bandı, Nikotin burun spreyi, Nikotin kartuşu, İlaç tedavisi; Bupropion HCL(Zyban), Veraniklin (Champix), Davranış tedavisi (Psikoterapi) gibi yöntemlerdir. Hekim telkiniyle bırakma oranı % 8, nikotin replasmanı ile % 25, ilaç tedavisi ile ise % 25-44 cıvarındadır. Bırakma yöntemleri güçlü bir irade ile desteklenmelidir. Sigaradan kurtulmak güçtür, ancak imkansız değildir. Sigarayı bırakamayacağınızı asla düşünmeyin, karamsarlığa izin vermeyin. Nikotin yoksunluk belirtileri geçicidir. En çok zorlayıcı süre ilk iki-üç haftadır, sonrasında içme isteği ve yoksunluk belirtileri giderek ortadan kalkar. Sigarayı bıraktığınız da İlk 20 dakikada nabız, kan basıncı, el ve ayakların ısısı normale döner. 8-24 saat sonra kan oksijen seviyeniz, dokulara giden oksijen miktarınız ve enerjiniz artar. Kandaki karbonmonoksit gazı azalır. Kalp krizi geçirme riskiniz ilk günden itibaren azalmaya başlar, bir yılın sonunda risk %50 azalır. Beyin kanaması ve bacaklardaki gangren riski %30-50 oranında azalır. Üçüncü günde tat ve koku alma duyularınız artar. İki hafta ile üç ay arasında; Akciğer kapasiteniz %30 artar, rahat spor yapabilirsiniz. Öksürük, balgam azalır ve kaybolur. Bağışıklık sisteminiz güçlenmeye başlar. Diş ve parmaklarınızdaki sarı lekeler kaybolur. Bir yıl sonra kalp krizi ve beyin kanaması geçirme riskiniz %50 azalır. 34 sağlık

Sağlığını, geleceğini ve sevdiklerini düşünen hastalarımızı kendi istekleriyle başaracakları bu mücadeleye davet ediyor, sağlıklı ve sigarasız günlerde buluşmayı umut ediyoruz. Beş yıl sonra akciğer ve diğer organ kanseri olma riskiniz günde bir paket sigara içen kişiye göre %50 azalır. On yıl sonra felç olma riskiniz hiç sigara içmemiş olan kişilerle aynı düzeye iner. Onbeş yıl sonra kalp krizi riskiniz hiç sigara içmeyen kişilerle aynı olur. Evde, işyerinde arkadaş ortamında sigara içmeyen ve siz içtiğiniz için rahatsız olanlar ve sevdikleriniz hiç dumana maruz kalmayacaklardır. Çocuklarınıza iyi bir örnek olabilirsiniz. Çocuklarınızın kulak iltihabı, bademcik iltahabı, sinüzit, bronşit, hışıltılı solunum, astım gibi hastalıklara yakalanma risklerini azaltacaksınız. Bırakmanın en iyi yönü kronik bronşit, amfizem gibi akciğer dokusunda gelişebilecek tahribatların ve kanser gibi geri dönüşümü olmayan hastalıkların engellenmesidir. Bozulma sürecindeki akciğerin sigaranın bırakılmasıyla yeniden toparlanması mümkündür. Neden sigarasız yaşam? Toplumun genelinde yaygın olarak kullanılan ve onlu yaşlara kadar düşmüş olan sigara bağımlılığı sosyal ve psikolojik nedenlerle birlikte giderek artış göstermektedir. Bu nedenle dünya sağlık örgütü ve sağlık otoriteleri sigara ile ciddi bir mücadele başlatmışlardır. Birçok ülkede yasaklanan sigara sivil toplum örgütleri ve diğer sağlık kuruluşları tarafından da çeşitli kamnyalarla kişilere bıraktırılmaya çalışılmaktadır. Hastanemizde bu mücadeleye; Sigarasız yaşam polikliniği kurarak katkıda bulunma kararı almıştır. Sigarasız Yaşam Polikliniğimizin İşleyişi Hastanemizde sigarayı bırakma tedavisi hekim gözetiminde bilimsel yöntemler kullanılarak yapılmaktadır. Sigarayı kendi kendinize bırakmakta zorlanıyorsanız Sigarasız yaşam polikliniği mize başvurarak bilimsel yöntemlerle yardım alabilirsiniz. Polikliniğimiz randevulu çalışmakta olup sigarayı bırakmaya karar veren hastalarımız ön muayeneden geçirildikten sonra isteyen olgulara paket program uygulanmaktadır, Bilimsel kanıtlara dayalı tıbbi tedaviler yanında sigaranın zararlarını gösteren check-up programları, karbon monoksit(co) ölçümü, uzman psikiyatrist eşliğinde psikoterapi ile bütünleşmiş tetkik ve tedavi protokolleri ile başarılı bir tedavi hedeflenmektedir. Bırakma esnasında zorlanan olgulara davranış tedavisi ile destek olunmaktadır. Belli aralıklarla bireysel ve grup terapileri yapılmakta, 2.4. ve 6.haftalarda kontrollerle tedaviye uyum takip edilmektedir. Çocuklarımızın geleceğini karartmayalım. sağlık 35

Ağız ve Diş Sağlığı Çocuklarda ağız ve diş sağlığı Dt. Defne KANIK HIH Ağız ve Diş Sağlığı Bölümü Bebeğin dişlerinin oluşumu için gerekli kalsiyum, fosfor ve diğer mineraller annenin kan dolaşımından alınır. Anne hamilelik döneminde yeterli kalsiyum almazsa, bebeğin ihtiyacı olan kalsiyum anne vücudundan karşılanır. Bir bebeğin dişleri, annenin hamileliğinin daha 3. ayında oluşmaya başlar. Bu sebeple hamilelik döneminde beslenmenin ayrı bir önemi vardır. Dengeli beslenme ve zararlı ilaçlardan uzak durma bebeğin dişlerinin sağlığını direkt olarak etkileyecektir. Bebeğin dişlerinin oluşumu için gerekli kalsiyum, fosfor ve diğer mineraller annenin kan dolaşımından alınır. Anne hamilelik döneminde yeterli kalsiyum almazsa, bebeğin ihtiyacı olan kalsiyum anne vücudundan karşılanır. Bu sanıldığı gibi annenin dişlerinden değil, kemiklerinden karşılanır. Hamilelik döneminde ortaya çıkan hormonal değişikliklerden dolayı diş etleri şişebilir. Bunun sonucunda daha fazla bakteri plağı birikmesiyle birlikte, dişeti iltihabı ve çürük gelişebilir. Bu sebeple anne adayının daha özenli ağız bakımı yapması gerekir. Gerektiğinde diş hekimine gidilip diş temizliği yaptırılabilir. Bebeklikten Yetişkinliğe Çocuk Dişleri Sağlıklı bir ağız ortamı için, ebeveynler bebeğin ağzında dişler görülmeye başladıktan sonra ne yapmalı? İlk dişler bebek 6 aylık olduğu zaman genellikle alt çenede, ön orta kısımda, iki diş olarak görülür ve bu dişlere ön kesici (santral) dişler denir. Bu dişler sürekli dişlere göre küçük, beyaz ve daha aralıklıdır. Kesici Dişler Köpek Dişleri Azı dişleri 36 sağlık

Aşağıdaki tabloda süt dişlerinin sürme yaşı belirtilmiştir. Diş Sürme Zamanı (Yıl) Aşağıdaki tabloda sürekli dişlerin sürme yaşı belirtilmiştir. Bazı çocukların dişleri geç, bazılarınınki erken sürer. Dişlerin sürme zamanı 10-12 aydan geç bile olsa bu normaldir. Geç sürmüş olan dişlerin çürüğe dirençleri erken sürmüş olanlara göre daha fazladır. Bunun sebebi ağız ortamına çıkıncaya kadar devamlı vücut dokularından florür almalarıdır. Oluşmakta olan dişlerin kusursuz ve çürüğe dayanıklı olmasına yardım etmenin en iyi yollarından biri erken dönemde florür uygulamaktır. Süt Dişleri Neden Önemlidir? Düşme Zamanı (Yıl) Ön Kesici 7.5 7 Yan Kesici 9 8 Köpek dişi 18 11 Birinci Azı 14 9 İkinci Azı 24 11 Alt Dişler Ön Kesici 6 6 Yan Kesici 7 7 Köpek Dişi 16 10 Birinci Azı 12 9 İkinci Azı 20 10 * 6 ay öncesi veya sonrası normal sınır kabul edilir. Diş Orta kesiciler Yan kesiciler Kaninler 1. Küçük azılar 2. Küçük azılar Sürme Zamanı (Yıl) 7 8 10 9 11 1. Büyük azılar 6 2. Büyük azılar 12 3. Büyük azılar 18 yaşından sonra 20 adet süt dişi çocukluk yılları boyunca ısırma, çiğneme ve ezme işlemleri ile sindirime yardımcı olurlar. Yüzün ve çenelerin gelişimini ve şeklini etkilerler. Daimi dişlere sürme rehberliği yaparak onların yerleşeceği boşluğu korurlar ve sürekli dişlere sağlıklı bir ortam hazırlarlar. Herhangi bir süt dişinin erken kaybı komşu dişlerin bu boşluğa doğru kaymasına sebep olur. Böylelikle yer değiştiren bir diş, sürmeye hazır bekleyen daimi dişin sürmesine engel olur ya da ağız içinde çapraşıklığa sebep olur. Çocuklarda Diş Temizliği Çocuklar ağızlarını yeterince temizleyemezler. Çocuğun el becerisi ve ebeveynin tutumu diş fırçalama alışkanlığını belirler. Bebeğin ağzında dişler ilk görünmeye başladıktan sonra (6-8 ay) temizlenmeye başlanmalıdır. Her beslenmeden sonra temiz bir tülbent veya gazlı bez ile silinmelidir. 1-1.5 yaşından sonrada yumuşak bir diş fırçası kullanılabilir. Diş fırçası küçük başlı, düz, yumuşak ve naylon kıllardan oluşmalıdır. İkinci yaş gününden sonra diş fırçalarını çocuklar kullanabilirler. Ama bu sadece alışkanlık kazandırmak içindir. Bu görev hala ebeveynlerindir. 2.5 yaşından sonra minicik bir diş macunu parçası fırça üstüne konulabilir. Fakat kesinlikle yutulmamalıdır. Çocuklarda Kötü Alışkanlıklar Parmak ve emzik emme: Emme fonksiyonu yeni doğmuş çocuklarda çok kuvvetlidir. Parmak emme alışkanlığı genelde 2 yaşın sonunda kaybolur. Ancak parmak emme, emzik emme alışkanlığı devam edecek olursa henüz gelişmekte olan kas ve kemik yapıları üzerine basınç uygulayarak dişlerin yer değiştirmesine yol açar. Bu durumda üst ön dişler öne, alt ön dişler ise geriye doğru eğilir ve alt ve üst ön dişler arasında açıklık meydana gelir. Alışkanlık bırakılırsa bu açıklık kapanır. Fakat 4-5 yaşına kadar çocuk bunu terk etmezse anne baba müdahale etmelidir. Tırnak yeme: Bir çocuk tırnak yemeye iki yaş civarında başlayabilir. Bu alışkanlık ağzın ön kısmındaki dişlerde yan dönmelere, dişlerin ısırma yüzeylerinde aşınmalara sebep olabilir. Diş gıcırdatma: Bazı çocuklarda gün boyu veya uyku sırasında diş gıcırdatmaya (bruksizm) eğilim vardır. Bruksizmin kesin sebebi bilinmemekle birlikte, çocuklarda sık görülmesinin sebebinin,çocuğun süt dişlerini temas ettirmeye çalışması sonucu geliştiği düşünülmektedir. Bunun sonucunda süt köpek dişleri ve kesici dişlerde hafif aşınmalar görülebilir. Bruksizm eğer çok ileri derecedeyse yüz kaslarında ağrı, baş, boyun, kulak ağrıları ve çene ekleminde ağrılar görülebilir. Biberon çürüğü: Bebeklerde bazen süt dişlerinin sürmesiyle birlikte özellikle üst çene ön bölge dişler de kahverengi lekeler ve küçük kırıklar görülebilir. Aslında bu lekeler diş çürükleridir ve dişler de çürük nedeniyle kırılır. Bu şekilde yaygın çürüklerin oluşmasının sebebi biberonla ballı, şekerli veya bisküvili sütün verilmesi ve biberonun gece boyunca bebeğin ağzında kalmasıdır. Biberon çürüğü çok hızlı ilerleyen bir çürük tipidir ve müdahale edilmezse alt kesici dişleri de içine alabilir. sağlık 37

Biberon çürüğünden korunmak için: Geceleri, bebekleri ağızlarında biberonla uyutmamak, sütün içine tatlandırıcı gıdalar katmamak gerekir. İlk dişlerin sürmeye başlamasıyla sabah ve gece beslenmeleri sonrası ıslak bir tülbentle dişleri silmek gerekir. Biberon çürükleri tedavi edilmezse ağrı ve iltihaplanma olur. İltihaplı ya da ağrıyan dişler bebeğin huzursuzlaşmasına ve beslenme düzeninin bozulmasına neden olur. İltihap alttan gelecek kalıcı dişleri de etkileyip şekillerinin bozuk olmasına yol açar. Bu dişler çekilmek zorunda kalırsa çocukta konuşma problemleri ortaya çıkabilir. Çocuk Dişlerini Koruyucu Önlemler Fissür örtücü (fissur sealent): Azı dişlerinin çiğneyici yüzeylerinde pit ve fissür denilen girinti ve çıkıntılar vardır. Fissür örtücüler de dişleri çürükten korumak için bu çukurları dolduran plastik esaslı malzemelerdir. Sıvı şeklinde ve beyaz renklidir. Uygularken dişleri aşındırmaya gerek yoktur. Ağrısız bir tedavidir. Fissür örtücüler daimi dişleri yeni sürmüş çocukların, genellikle 1.ve 2.büyük azı dişlerine uygulanır. Flor Uygulaması: Dişler mineralize olurken florürün ortamda olması dişin mine tabakasını güçlendirir. Diş çürüğe karşı dirençli hale gelir. Flor alımının iki esas yolu vardır. Florürlü suyun içilmesi ve florür takviyelerinin yutulması şeklinde olan sistemik alım ve günlük florürlü diş macunu, gargara kullanımı veya diş hekiminin uyguladığı florür jelleri gibi lokal uygulamadır. Kullanılmakta olan içme sularının flor ihtiva etmesi önemlidir. Bunun yeterli olmadığı durumlarda uygun doz belirlenerek fluor takviyeleri alınabilir. Çocuğunuz çok fazla florür alırsa florozis (daimi dişlerin ön yüzeylerinde beyaz, düzensiz lekeler) olabilir. Lokal flor uygulaması: Flor diş hekimi tarafından, özel bir kalıba solüsyon veya jel ile doldurup birkaç dakika ağıza uygulanır. Bu işlemin 6 ayda bir tekrar edilmesi gerekir. Yer Tutucu Uygulaması Süt dişinin zamanından önce kaybedildiği durumlarda, daimi diş gelinceye kadar geçici bir yer tutucu yapmak gerekebilir. Yer tutucular sabit veya hareketli olabilir. Gerektiği halde yer tutucu yapılmazsa her iki taraftaki dişler bu boşluğa devrilir. Karşı çenedeki diş uzama yapar. Bu durumda ortodonti tedavisi gerekli olur. Daimi Dişlerde Sorunlara Yol Açabilecek Süt Dişi Problemleri Ön süt dişlerine gelmiş olan bir darbe enfeksiyona yol açabilir ve daimi dişlerin şekil, büyüklük ve renklerinde düzensizlikler yapabilir. Süt dişleri tedavi ile yerlerinde tutulmak yerine çekilirse, boşluğunu korumak için yer tutuculara gerek duyulabilir. 6 yaş dişi ağız içinde sürerken süt birinci ve ikinci azılarının yerlerinde olması çok önemlidir. Böylelikle 6 yaş dişi normal yerinde sürecektir. Çocuklarda Oluşmuş Problemlerin Tedavi Edilmesi Çürük: Dişteki çürük kısım temizlenerek kalıcı veya geçici bir dolgu maddesiyle doldurulur. Çürük çok ilerlemişse, dişin canlı kısmına kadar,kanal tedavisi uygulanabilir. Darbe: Bazen düşme veya yaralanma durumunda diş yerinden tümüyle çıkabilir. Bu durumda çıkan diş ile birlikte acilen diş hekimine gidilmelidir. Bu esnada diş ya çocuğun dilinin altında tutulur yada bir miktar süt içinde muhafaza edilir. Kaza sonucu dişte bir kırılma oluşursa,dişi ılık su ile silip temiz tutarak zaman kaybetmeden diş hekimine gidilmelidir. Diş Çekimi: Bazı durumlarda çürük, dişin canlı kısmına kadar ilerlemiştir ve dişin köklerinden çene kemiğine kadar ilerlemiş iltihabi bir durum gelişebilir. Böyle durumlarda bu bir süt dişiyse ve alttan gelen daimi dişin sürmesi çok yakınsa çekim yapılabilir. Daimi dişin sürme zamanı yakın değilse çekilen dişin yerine bir yer tutucu yapılması gerekir. 38 sağlık

Genel Cerrahi Anal Fissür Opr. Dr. İlker ABCI HIH Genel Cerrahi Bölümü Anal fissür (çatlak), makatın çıkışında meydana gelen çatlak şeklinde bir yaradır ve dışkılama sırasında ve sonrasında şiddetli ağrıya ve bazen kanamaya neden olan bir hastalıktır. Anal fissür (çatlak), makatın çıkışında meydana gelen çatlak şeklinde bir yaradır ve dışkılama sırasında ve sonrasında şiddetli ağrıya ve bazen kanamaya neden olan bir hastalıktır. Görünüş olarak küçük bir lezyon olmasına karşın belirgin rahatsızlık verir. Çatlak en çok arka orta hatta oluşmaktadır. İlk bir aylık dönemdeki yırtıklara akut (erken) anal fissür, daha uzun süreli çatlaklara ise kronik (geç) anal fissür denmektedir. Kadın ve erkekte aynı oranlarda ve her yaş grubunda görülebilir. Bebek ve çocuklarda görülen makattan kanamanın da en sık sebebini oluştururlar. Sebebi henüz tam olarak belirlenememiş, çeşitli faktörler ileri sürülmüştür.uzun süreli kabızlığın, doğumun, Crohn hastalığı ve ülseratif kolit gibi iltihabi barsak hastalıklarının çatlakların oluşumunda ve devamında etkili olduğu bilinmektedir. Hastaların çoğunda şikayetlerin başlamasından önce büyük ve sert bir dışkılama hikayesi veya bazen ishal sırasında sık barsak hareketlerinin oluşu hastalığı başlatan olaydır. Rektal bir termometrenin yerleştirilmesi, lavman cihazının ucu ve hatta rektum ve anüsün muayenesinde kullanılan bir endoskop anal fissür meydana gelmesi için yeterli bir travma oluşturabilir. Çok sık olmasa da hamilelik, bir doğum olayı sırasında da perineal travma sonucu çatlak oluşabilir. Anal fissürlü hastalarda anal istirahat basınçları yüksek bulunmakta ve arka orta hatta azalmış kan akımı ciddi ağrıdan ve iyileşmenin gecikmesinden sorumlu tutulmaktadır. Anal fissürlü hastaların çoğunda anal ağrı ve özellikle ağrılı dışkılama mevcuttur. Ağrı, genellikle yırtılır, kesilir gibi veya yanma şeklinde tarif edilir ve genellikle dışkının çıkışı sırasında duyulur. Ağrı, anal kanaldaki lezyonun büyüklüğü ile orantılı değildir. Çatlak küçük ama ağrısı şiddetli olabilir. Ağrı dışkılamadan hemen sonra kısa sürede bitebilir veya devamlı olabilir. Bazen dışkılama işlevini sağlık 39

başlatmayı durduracak kadar, kabızlık oluşturabilir. Büyük, sert dışkının geçişi çatlağın daha da ilerlemesine veya devam etmesine neden olur. Bunlara ek olarak kanama, kaşıntı ve kötü kokulu dışkılama, üriner şikayetler olabilir. Anal fıssür, makattan olan ağrılı kanamaların en sık görülen sebebidir. Kanama, parlak kırmızı, bir kaç damla halinde veya genellikle tuvalet kağıdına bulaşma şeklinde görülür. Kanama bazen daha fazla, damlama şeklinde tuvalete boşalabilir. Kanama genellikle küçük miktarlardadır ve genellikle kansızlığa sebep olmaz. Kaşıntı, anal ülserasyondan kaynaklanan akıntı nedeniyle oluşur ve hastaların % 50 kadarında ortaya çıkar. Anal fissürden kaynaklanan ağrı bazen sık idrar yapma, hatta idrar yapamama ile sonuçlanabilecek kadar idrar yolu şikayetleri ile seyredebilir. Çatlak şeklindeki yara 4-5 haftadan fazla devam ederse, çatlak hattı önünde hemoroide (basur) benzer bir deri uzantısı oluşur; buna hipertrofik papilla veya bekçi bir meme denir. Çatlak daha da derinleşir ise ağrı ve kaşıntı artar, yani artık kronik (müzmin) anal fissür oluşur. Ağrı saatlerce, hatta gün boyu devam edebilir. Kanama seyrektir. Bazen her tuvalete çıkışta kanama olabilir ve kağıda bulaşır tarzdadır, hemoroidlerdeki gibi püskürür tarzda değildir. Anal fissürün tıbbi tedavisinde kabızlıktan korunma çok önemlidir. Bunun için bol meyve, sebze tüketilmelidir. Kadınlardaki anal fissür, genellikle doğum travması veya doğumdan sonraki ilk günlerde oluşan kabızlıkla ilgilidir. Anal fissür bir şekilde oluşmuşsa diyet, dışkı yumuşatıcı ilaçlar, kısa süreli topikal kremler, sıcak su oturma banyoları 3 hafta kadar devam edilmeli, ağrı varsa ağrı kesiciler verilmelidir. Akut (erken) fissürlerde ilaç tedavisinin başarı şansı, dikkatli bir uygulama ile % 80 'dir. Ancak fissür kronikleşmiş ise, yani çatlak derin ve zemini çok sert ve bekçi meme gelişmiş ise bu tür tıbbi tedavi % 50 başarısız kalacaktır. Kronikleşmiş anal fissürde tedavi, tıbbi veya cerrahi yolla anal spazmın giderilmesi esasına dayanır. Tıbbi tedavi ile geçici rahatlama sağlansa da, esas tedavi cerrahi müdahale ile sağlanabilmektedir. Cerrahi tedavide anal dilatasyon, fissürektomi ve lateral internal sfinkterotomi kullanılmaktadır. Günümüzde bu metodlardan en sık lateral internal sfinkterotomi denilen metod tercih edilmektedir. Bu ameliyatta lokal veya genel anestezi altında açık veya kapalı olarak iç sfinkter kesilir. Her iki yöntemdede anal basınç yeterli ve eşit miktarlarda düşer. Ameliyattan sonra çatlakların %97 ile %100 ü tamamen iyileşmektedir. Hastaların %90 ından fazlası 48 saat içersinde ağrıdan kurtulurlar. Ayrıca anal fissür tedavisinde lokal olarak kullanılan Glyceryl Trinitrate (GTN) merhemleri anal kanaldaki basıncı azaltarak etkili olmakta, etkisinin çabuk geri dönmesi, ilacın olumlu etkisinin hızlı bir şekilde ortaya çıkması, böyle bir tedavi ile fissür vakalarının bir kısmında cerrahi tedaviye gerek kalmaması, başarısızlık olmasının hastada herhangi bir zarar meydana getirmemesi ve yan etkilerinin son derece az, önemsiz olması nedeniyle günümüzde tercih edilmeye başlayan tedavi yöntemleri olmaya başlamıştır. Günümüzde yeni bir uygulama ile komplike olmamış anal fissür hastalarına cerrahi tedaviye alternatif olarak Botulinum toksini (Botox) injeksiyonu yapılmaktadır. İşlem anestezi gerektirmeden poliklinik şartlarında uygulanmakta ve işlemden hemen sonra hastalar evlerine gönderilmektedir. Bu yöntem, herhangi bir anestezi gerektirmemesi, ağrısız olması ve ameliyata göre uygun maliyeti ile alternatif bir seçenek olarak görülebilir. 40 sağlık

- İdrarın ıkınarak yapılması - Uzun süre idrarını tutma ve daha sonra istemsiz olarak kaçırma - Kahkaha ile gülerken mesanenin aniden boşalması Tüm bu nedenlerin ortaya konup hepsine uygun tedavinin başlanması tedavideki esas amaçtır. Her bir nedenin kendine özgü farklı tedavisi vardır. Amaç idrar yapma fonksiyonunu dü-zenlerken, oluşabilecek mesaneden geri kaçışlar ve idrar yolu enfeksiyonunun önlenmesidir. Gece idrar kaçırma (Enürezis nocturna) Doğumdan itibaren hep olabileceği gibi, belli bir dönem normalken daha sonra ortaya da çıkabilir. 5 yaş öncesi gece altını ıslatma hastalık olarak kabul edilmezken, 5 yaş sonra oluşu hastalık olarak kabul edilir. Her yıl %15-17 oranında kendiliğinden düzelir. %15 oranında gece idrar kaçırmaya kabızlık ve dışkı kaçırma şikayetleti de eklenmiştir. Nedenleri: Genetik, Psikolojik, Gelişimsel, Ürodinamik ve Uyku bozuklukları ADH (İdrar çıkışını azaltan hormon) eksikliği gibi nedenlerdir. En önemli nedenler: Geceleri aşırı idrar oluşumu, Mesane kası aktivitesi, Fonksiyonel mesane kapasitesinin düşük oluşu Uyanma eşiğinin yüksek oluşudur. İdrar yolu enfeksiyonu. Doğumdan itibaren hep olanlarda daha çok genetik, nörolojik nedenler ile dikkat eksikliği ve uyanma eşiği yüksekliği ve gece idrar oluşumunun fazlalığına neden olan su dengesi bozukluğu önemli nedenler arasında yer almaktadır. Enürezis nocturna tedavisi: Çocuğun motivasyonu ve davranış tedavisi Alarm cihazları İlaç tedavisi: İdrar çıkışını azaltan hormonun (ADH) verilmesi, mesane kasının istemsiz kasılmalarını azaltan ilaçlar ve psişik sorunları düzelten ilaçlar. Kuru yatak eğitimi ana baba ve çocuk üçlüsü tarafından gerçekleştirilir. Sebebi ne olursa olsun, gündüz veya gece idrar kaçırma, idrar yapmada işlevsel bozuklukların tümü önemli pediatrik ürolojik bir sorundur. Her hastanın ayrı ayrı değerlendirilip, nedeninin bulunup buna uygun tedavinin düzenlenmesi gerekir. Hastalığın tedavisi uzun solukludur ve hekim dışında annebabaya ve hastaya da önemli görevler düşmektedir. Özellikle ailenin ve hastanın tedavi için istekli olup, hekim ile sıkı bir diyalog içinde olmalar gerekmektedir. Hastanemizde her türlü detaylı inceleme yapılmakta ve tedavilerin tümü bilimsel olarak uygulanmaktadır. sağlık 21

Nükleer Tıp Nükleer Tıp Deneyimi Uzm. Dr. Nadiye KAHRAMAN HIH Nükleer Tıp Bölümü Hastanenin kuruluşundan beri faaliyet göstermekte olan Nükleer Tıp Bölümü modern çift başlı gama kamera SPECT cihazı ile Hisar Intercontinental Hospital'a, İstanbul'a ve çevre illere test hizmeti vermekteyiz. Hastanenin kuruluşundan beri faaliyet göstermekte olan Nükleer Tıp Bölümü modern çift başlı gama kamera, SPECT cihazı ile halkımıza hizmet sunmaktadır. Hem Hisar Hospital'da takip edilen hem de İstanbul çevresi hatta yakın illerden bize test amacıyla gönderilen hasta profilimiz oluşmuştur. Nükleer Tıp, ülkemizde 1960'larda Avrupa ve Amerika gibi ülkelerle hemen hemen eş zamanlı bilim dalı olarak kurulmasına rağmen hâlihazırda sadece belli üniversite ve büyük hastanelerde aktif çalışan bir bölümdür. Bunda çeşitli faktörler rol oynamaktadır. Mesela test için hastaya verdiğimiz, kalp, böbrek, tiroid, kemik gibi dokularda tutulan ve ilgili organın çalışmasını gösteren ajanlar (bilim dilinde radyofarmasötikler) sadece özel koşullarda, özel merkezlerde ve bazen reaktörlerde üretilmektedir. Sintigrafi testi ileri bir tetkik olduğu için hastanenin de tüm bölümlerinin ve onkoloji servislerinin hasta potansiyeli olması gereklidir. Ülkemizde nükleer tıp uzmanı sayısı sınırlıdır. Bölümün kurulması Sağlık Bakanlığı ve Atom Enerji Kurumu'ndan özel izne tabiidir ve Fizik mühendisleri denetimi altındadır. Hisar Hospital bünyesinde kurulan bölümümüz yetkili kurumlar tarafından tümüyle akredite edilmiştir. Bölümümüzde de tam gün çalışan ve hastalara verdiğimiz dozları hassasiyetle hesaplayan fizik mühendisimiz bulunmaktadır. Nükleer Tıp nedir? Nükleer Tıp bölümüne gidip size ya da yakınınıza sintigrafi çektirmediyseniz hakkında çok az şey bildiğiniz bilim dalıdır. Adı korkuyla karışık anılsa da ve hastalar çoğu kez bölümümüze kaygıyla geldiğinde 'peki bana ne yapacaksınız?' diye sorduğunda cevabımız şu olacaktır. Organlarınızın filmini çekeceğiz. İşin temeli de budur. Nasıl akciğer filmi çekilirken bir makinenin önünde hareket etmeden duruyor ve X-ray ışınlarının sizi geçip filme yansımasına izin veriyorsanız burada da benzeri işlemi gerçekleştiriyoruz. Temel farkı radyoloji tetkiklerinde radyasyonun kaynağı nasıl X-ray cihazı ya da bilgisayarlı tomografi ise burada da size az dozda çoğunlukla 22 sağlık

damardan enjeksiyon olarak verdiğimiz radyoaktif solüsyondur. Uygulamanın akabinde organlarınızda hücre düzeyinde tutulan madde sizden yansıyıp film kaynağı oluşturmaktadır. Nükleer Tıbbın tarihçesi 1800'lü yılların başında İngiliz kimyager John Dalton'un atom teorisini ortaya atmasıyla başlayıp, Alman Wilheim Konrad Roentgen'in 1895'de X ışınlarını bulmasına, 1928'de Amerika'da Ernest Lawrence'ın siklotronu yapmasına kadar uzanmaktadır. Nükleer tıp gelişimindeki en önemli adım 1934 yılında Marie Curie'nin yapay radyoaktiviteyi keşfetmesidir. Ancak birçok tarihçi nükleer tıbbın gerçek başlangıcı olarak radyoaktif iyodun toksik guatr (zehirli guatr) tedavisinde kullanılmaya başlandığı 1940'lı yılları göstermektedir. Halen nükleer tıp görüntülemelerinde en sık kullanılan radyoaktif madde olan teknesyum yapay olarak 1937 yılında üretilmiş, 1965 yılından sonrada ticari üretim, dağıtım ve kullanımı başlamıştır. Takip eden yıllarda farklı ajanlar bulunarak nükleer tıp günümüze kadar süren hızlı gelişmesine başlamıştır. Görüntüler nasıl oluşturulmaktadır? Hastaya çoğunlukla damardan enjekte edilen bazen uygulanan teste göre inhalasyon (solunum), subkütan (deri altı), veya oral (ağızdan) yöntemle verilen serbest ya da proteine bağlanmış isotoplar ilgili organa yerleşip gama ışını yayarlar. Bu ışınlar özel bir kamera aracılığı ile toplanmakta, bilgisayar ve software aracılığı ile bir dizi kantitatif analizden geçtikten sonra görüntü haline dönüşmektedir. Nükleer tıbbın özellikle kullanıldığı alanlar olan kalp perfüzyon çalışması, kalp kasının ve kalp duvarının hareketleri, böbreklerin dinamik olarak görüntülenmesi ve çalışmasının hesaplanması, tiroid bezinde ultrasonografi ile saptanan nodüllerin aktivite derecesi gibi çalışmalar bu yöntemler kullanılarak gerçekleştirilmektedir Yapılan görüntülemeyle, organlarla ilgili, başka yöntemlerle elde edilmesi mümkün olmayan fizyolojik, metabolik ve moleküler düzeyde bilgi, noninvaziv, sayısal ve objektif olarak sağlanmaktadır. Çok duyarlı aynı zamanda amaca özgül yöntemlerdir. Nükleer Tıp bölümünde ne tür çalışmalar yapılmaktadır? Bize başvuruların % 70 80 kadarı kalp sintigrafisi için gönderilen hastaları oluşturmakta. Diğer çalışmalar ve kullanım alanları web sayfamızda detaylı olarak yer almaktadır. Sıklıkla uyguladığımız testler nelerdir? Kemik: Primer veya metastazda kanserin kemiklere yayılım derecesi veya ağrı nedenlerini araştırma, spor yaralanmalarında ayırıcı tanı, kırıkların erken dönemde tespiti. Akciğerler: Kan akımında ve/veya havayolunda obstrüksiyon, pulmoner embolus teşhisinde olasılık tayini. Akciğer kanseri operasyonu öncesinde akciğer fonksiyonlarının değerlendirilmesi için de yapılmaktadır. Karaciğer/safra kesesi: Abdominal ağrı, fonksiyon bozuklukları; iltihabi durumlar, ameliyat sonrası komplikasyonlar. Dalak: Büyüme Tiroid: Guatr tanı ve tedavi takibi, tiroid bezinin az veya çok çalışma durumları, nodüllerin değerlendirilmesi, ameliyat sonrası takip. Böbrekler: Doğuştan veya sonradan tas, daralma gibi nedenlere bağlı obstrüksiyonları değerlendirme, nedeni açıklanamayan ve böbreğin neden olduğu tansiyon yüksekliğinin tayininde en hassas testlerden kaptopril testinin uygulaması, sağlık 23

böbrek yetmezliği. Kalp: Enfarktüs, iskemi alanı tayini, ejeksiyon fraksi-yonu, kalp kası viabilitesi, kalp yetmezliği, Paratiroid: Yükselen kan kalsiyum nedenlerini araştırma, lezyon (adenoma) tespiti. Beyin: Epilepsi, tümörler, kan dolaşım yetmezliği, özellikle Alzheimer riski olan vakalarda klinik bulguların gelişmesinden de önce teşhisin sağlanmasında en hassas testtir. Enfeksiyon, enflamasyon: Kemik iltihabi, apseler, nedeni açıklanamayan ateş. Gözyaşı Yolları Sintigrafisi: Gözyaşı yollarındaki tıkanıklığın tanısında en duyarlı ve ağrısız testtir. Meme kanseri: Ameliyat öncesinde ilgili memeye yapılan enjeksiyonla lenfatik drenajı gösteren cerrahiye yardımcı preoperatif lenfosintigrafi. Gama prob ile kanser hastalarında ameliyat sırasında sentinel lenf nodu tesbiti yapılmaktadır. Testis Sintigrafisi: Ağrılı testis değerlendirilmesinde ayırıcı tanıya yardımcıdır. Lenfosintigrafi: Lenfatik Drenajın ve lenf yollarındaki tıkanıklığın nedenlerinin araştırılması. MUGA: Kalbin bütün olarak veya bölgesel hareket bozukluklarının tespitini yapan bir testtir. Kalbe zarar verebilecek tedavilere başlamadan önce ve sonra yapılması önerilir. Galyum Sintigrafisi: Enfeksiyon odaklarının tespiti, Lenfoma, sarkoidoz, bağışıklık sistemindeki düşüşe bağlı gelişebilen PCP tanısında ve bazı spesifik tümörlerin teşhis ve tedavisinin takibinde önemlidir. Gastrointestinal Kanama Sintigrafisi: Kanama odağının tespiti açısından aktif kanaması olan hastalarda en hassas testlerden biridir. Verilen radyasyonun yan etkileri var mı? Radyasyonun ana kaynağı sadece yaşıyor olmanızdan kaynaklanan doğadan alınan radondur. Tetkiklerden alınan radyasyon uçak yolculuğu esnasında alınan dozla karşılaştırılabilir düzeydedir. Örnek verilirse kalp sintigrafisi sonrası alınan doz anjiyografi esnasında alınan dozdan daha düşüktür. Tabii burada hiç de zararsızdır demek doğru olmaz. Temel prensip uluslararası kabul edilen ALARA prensibidir. AS LOW AS REASONABLY ACHIEV- ABLE Bu da size yapılacak tetkikin zarardan çok fayda getirmesi ve mümkün olan en az düzeyde radyasyona tabi kalmanızdır. Nükleer tıp tetkiki için kullanılan dozdan dolayı yan etki gelişmesi ihtimali yok denecek kadar azdır. Daha önce tiroid kanseri için yüksek dozda iyot tedavisi vererek takip ettiğimiz hastada hamile kalmayın dediğimiz halde çocuk yaptığında hiçbir etki gelişmediğini gördüğümüz vakalar olmuştur. Klinik olarak gerekli olmadıkça testlerin yapılmaması gerekir. Radyoaktif maddelerin yan etkisi var mıdır? Nükleer Tıp'da kullanılan radyoaktif maddelerin alerjik, toksik yan etkisi yoktur. Bu maddeler, her yaştaki hastada ve çocuklarda, yaşa-kiloya göre değişen dozlarda, güvenle uygulanabilir. Otuz yıldan daha uzun süredir tüm dünyada ve ülkemizde yaygın olarak kullanılan Nükleer Tıp yöntemlerinin, hastaların sağlığı üzerinde herhangi bir olumsuz etkisinin bulunmadığı yapılan araştırmalarda saptanmıştır. Bebek emziriyorsam, hamileysem ne yapmalıyım? Verilen maddeye göre 24 saat emzirmemenizi tavsiye ediyoruz. Hamile hastalarda mutlaka gerekli değilse radyasyon içeren hiçbir tetkik yapılmamalıdır. 24 sağlık

Bel Fıtığı Bel fıtığı kimlerde görülür? Erişkinlerin %80'i hayatlarının bir döneminde en az bir kez bel bölgesindeki ağrıdan yakınmaktadır. Bel fıtığı genelde 30-60 yaş arasındaki erişkin grupta sık görülmesine rağmen hemen her yaşta ortaya çıkabilir. Bel fıtığının özellikle görüldüğü bir gruptan ziyade bel fıtığına yol açabilecek risk faktörlerinden söz edilmelidir. Opr. Dr. Emre ORAN HIH Beyin ve Sinir Cerrahisi Bölümü Bel Fıtığı 30-60 yaş arasındaki erişkin grupta sık görülmesine rağmen hemen her yaşta ortaya çıkabilir. Bel fıtığının özellikle görüldüğü bir gruptan ziyade bel fıtığına yol açabilecek risk faktörlerinden söz edilmelidir. Risk faktörleri nelerdir? Obezite (Şişmanlık): Aşırı kiloluluk bel fıtığının en sık nedenidir. Vücudumuzun ağırlığını omurgamız tasır. Omurganın esnekliğini sağlayan ve bir tür destek yastığı olarak görev yapan disklerin aşırı baskıya maruz kalması, deforme olmasına ve şeklinin bozulmasına yol açar. Normal şeklini kaybederek dışarıya doğru kabaran, fıtıklaşan disk, baskı yaptığı sinirin fonksiyonlarını etkileyerek değişik belirti ve bulgulara neden olur. Gebelikte de vücudun ağırlık merkezinin öne doğru yer değiştirmesi omurgaya ek yük binmesine neden olur. Hareketsizlik: Vücudumuzun yükünü taşıyan sadece omurgamız değildir. Omurga boyunca uzanan tüm boyun, sırt ve bel kasları, karın kaslarının da fonksiyonu çok önemlidir. Hareketsiz yaşam, düzenli egzersiz yapmama gibi durumlarda kaslar yeterince güçlü olmadığından, kasların taşıması gereken vücut ağırlığı da omurganın üzerine ek yük getirir. Bu yük, disklerin üzerine binerek fıtıklaşmalarına neden olur. Sigara içme: Sigaranın disk dejenerasyonlarını artırdığı, iyileşmeyi yavaşlattığı birçok yayında bildirilmektedir. Günlük yaşamda omurga fizyolojisine uygun hareket etmemek: Günlük yaşantımızda farkında olmadan yük kaldırma, nesneleri itme, çekme gibi yaptığımız bir dizi harekette, omurga fizyolojisine uygun davranılmalıdır. Yerden bir yük kaldırılırken mutlaka dizler kırılarak çömelmeli, yük sonra kaldırılmalıdır. Omuz üstüne yük kaldırılırken ( çamaşır asma, dolap yerleştirme gibi) dikkat edilmeli, varsa bir merdiven, sandalye gibi bir yükseklik üzerinden bu işler yapılmalı, yukarı doğru uzanılmamalıdır. Günlük çalışma sırasında özellikle masa başında, tam dik pozisyonda otur- sağlık 25