Hans Christian Andersen ANDERSEN MASALLARI Behçet Necatigil çevirisiyle Resimleyen: Claude Leon DESTANLAR VE MASALLAR Masal
Hans Christian Andersen ANDERSEN MASALLARI Çeviren: Behçet Necatigil resimleyen: Claude Leon
Yayın Koordinatörü: İpek Şoran Editör: Mehmt Erkurt Düzelti: Seda Ateş Kapak ve İç Tasarım: Gözde Bitir Tasarım Uygulama: Recep Eren 1. Basım: 2000 adet, Nisan 2016 ISBN 978-975-07-3213-3 Can Sanat Yayınları A.Ş., 2016 Tüm hakları saklıdır. Tanıtım için yapılacak kısa alıntılar dışında yayıncının yazılı izni olmaksızın hiçbir yolla çoğaltılamaz. Can Sanat Yayınları Yapım ve Dağıtım Tic. ve San. A.Ş. Yayıncı Sertifika No: 31730 Hayriye Caddesi No. 2, 34430 Galatasaray, İstanbul Telefon: (0212) 252 56 75-252 59 89 Faks: 252 72 33 cancocuk.com cancocuk@cancocuk.com Kapak Baskı: Azra Matbaası; Sertifika No: 27857 Adres: Litros Yolu 2. Matbaacılar Sitesi D Blok Kat: 3 No: 3/2 Topkapı, Zeytinburnu, İstanbul İç Baskı ve Cilt: Türkmenler Matbaacılık; Sertifika No: 12584 Adres: Maltepe Mah. Gümüşsuyu Cad. No:16 Topkapı, İstanbul
Hans Christian Andersen ANDERSEN MASALLARI Bu kitabın sahibi:... 3
Hans Christian Andersen (2 Nisan 1805-4 Ağustos 1875) Danimarka nın ünlü masal yazarı Andersen, bir ayakkabıcının oğlu olarak dünyaya geldi. O daha küçük yaştayken babası hayata veda edince, okulu bırakıp annesiyle çalışmak zorunda kaldı. Temizlikçi ve çamaşırcı olarak çalıştıktan sonra, tiyatro oyuncusu olmak istedi. Bu hayali gerçekleşmedi, ama Kopenhag Üniversitesi ne girebildi. Pek çok ülke gezdi ve gezi kitapları yazdı. Köleliğin kötülüklerini anlattığı Mulatten en dikkat çekici eserlerindendir. Masallarında bazen iyimserlik ön plandaydı, bazen de hüzün. Hayatın sertliklerini tatmış bir çocukluk geçiren Andersen, yaşamını masallarına yansıtıyordu Bugün çocuk kitapları alanında verilen, çocuk edebiyatının Küçük Nobel i sayılan Hans Christian Andersen Ödülü ne de ismini veren Andersen, Kopenhag da hayata gözlerini yumdu. Behçet Necatigil (16 Nisan 1916-13 Aralık 1979) İstanbul da doğan Necatigil, hem bir öğretmen hem de edebiyatımızın en seçkin şairlerindendi. Hem edebiyat bölümünden birincilikle mezun olduğu Kabataş Erkek Lisesi nde, hem de Türkiye nin farklı şehirlerinde edebiyat öğretmenliği yapan NEcatigil, tiyatro oyunları ve radyo tiyatroları da yazdı. 223 yazardan 751 esere yer verdiği Edebiyatımızda Eserler Sözlüğü, bugün önemli başvuru kaynaklarından biridir. Almanca dan otuza yakın kitap çeviren Necatigil in ailesi tarafından düzenlenen Necatigil Şiir Ödülü, 1980 yılından bu yana kesintisiz olarak veriliyor.
ANDERSEN MASALLARI İçindekiler Andersen e, Necatigil e ve çocukluğumun masallarına dair... 9 Parmak Kız, 15 İmparatorun Yeni Elbiseleri, 33 Bezelye Üstündeki Prenses, 41 Çirkin Ördek Yavrusu, 44 Gelin Güvey, 59 Çoban Kızıyla Ocak Süpürücüsü, 63 Küçük Denizkızı, 71 Yaban Kuğuları, 107 Çam Ağacı, 133 Yiğit Kurşun Asker, 147 Domuz Çobanı, 155 Küçük İda nın Çiçekleri, 163 Kibritçi Kız, 176
Andersen e, Necatigil e ve çocukluğumun masallarına dair... Danimarkalı yazar Hans Christian Andersen den okuduğum ilk masal, Çirkin Ördek Yavrusu ydu. Zavallı ördekçiğin haline çok üzülmüştüm, ama masalın sonu o kadar güzeldi ki, üzüldüğüme değmişti doğrusu... Tüm masallar mutlu bir sonla bitmiyordu tabii, ancak bunun da çaresi vardı. Çocukluğumda en sevdiğim oyunlardan biri, okuduğum masalların sonunu değiştirmek, masal bittikten sonra zihnimde yeniden yazmaktı. Bazen de, resimlerini beğenmediğim kitaplara hayali resimler çizerdim rengârenk. Gerçek hayatta da böyle değil mi zaten? Değiştirmek, düzeltmek, güzelleştirmek, tümüyle olmasa da, az çok bizim elimizde. Okuyacağınız masalların yazarı Andersen in hayatı da iyi bir örnek bu konuda. Babam Behçet Necatigil, Andersen in masallarını 9
Hans Christian Andersen ANDERSEN MASALLARI Türkçe ye çevirirken onun hayatıyla ilgili uzun bir araştırma yapmış ve araştırmasını, 1875 yılında ölen bu ünlü yazarın yüzüncü ölüm yıldönümünde, 1975 yılında bir dergide yayınlamış. 1 Bir kunduracının oğlu olarak dünyaya gelen Andersen, ailesindeki sorunlar yüzünden zor ve mutsuz bir çocukluk geçirir. On bir yaşındayken babasını kaybedince, aile daha da yoksullaşır ve Andersen çocuk yaşta başının çaresine bakmak zorunda kalır. Annesi bir terzinin yanına çırak olarak girmesini ve terzi olmasını istemektedir, oysa Andersen in hayalleri çok büyüktür. Ağlayıp yalvarır, uzun uzun dil döker ve annesini ikna edip, on dört yaşında, yaşadığı kentten ayrılıp büyük bir kente, Kopenhag a doğru yola çıkar. O zamana dek düzgün bir eğitim görmemiştir, ama şansı yaver gider, ses sanatçısı olarak girmek istediği Kopenhag Devlet Tiyatrosu müdürü bu azimli çocuğa destek olarak eğitimini tamamlamasını sağlar. Güçlükle aldığı burslarla başka ülkelere gider, otuz yaşında yazdığı bir romanla şöhret ve başarıya ulaşır. Aynı yıllarda masallara yönelir ve ilk masallarını yazmaya başlar. Ulaşım olanaklarının bugüne kıyasla çok kısıtlı olduğu XIX. yüzyılın en büyük gezginlerinden olan Andersen, toplam yirmi dokuz gezi yapmıştır. Değişik 1 Sonsuzluğunu Masallarda Garantileyen Andersen: Çok Yönlü Bir Dünya (Milliyet Sanat Dergisi, 142, 25 Temmuz 1975 10
ülkeler görmesi yazdığı masallara da yansır, dünyanın farklı coğrafyaları yer alır Andersen in masallarında. Benzer şekilde toplumun her kesiminden insanlar tanıması, varlığı da yokluğu da tatmış olması, onun masal evreninin çeşitliliğini sağlamıştır. Yaşamı boyunca verdiği eserler elli cilt tutan Andersen, en çok masallarıyla tanınır ve babamın deyişiyle sonsuzluğunu masallarla garantileyen bir yazar olarak bugün hâlâ tüm dünyada sevilerek okunan, herkesin bildiği bir isim haline gelir. Babamın Andersen için yazdığı yazıyı yıllar önce okuduğumda, Bu da bir masal, diye geçirmiştim içimden. Sonunu değiştirmeye gerek olmayan, güzel bir masal... Hans Christian Andersen ANDERSEN MASALLARI Benim masallara düşkünlüğüme gelince... Babam edebiyatçı olduğu için, evimizin dört bir yanının kitaplarla dolu olması benim de kitapları sevmemde etkili oldu kuşkusuz, ama itiraf etmeliyim ki, en çok babamın akşam yemeklerinde anlattığı Cimbil Fare masallarından etkilendim. Fare deyip geçmeyin sakın, Cimbil bir süper fareydi; dünyanın neresinde olursa olsun, başı dertte olanlara yardım ediyor, bir serüvenden ötekine koşuyordu. Biraz da sakardı, bu yüzden çok komik oluyordu hikâyeleri. Uzun süre Cimbil in gerçek olduğuna inanmıştım. Beni de seviyordu, hem de yaş günümü unutmayacak 11
Hans Christian Andersen ANDERSEN MASALLARI kadar! Mümkün müydü postacıyla armağan gönderen bir farenin gerçek olmaması? Onun varlığından kuşkulanıyordum önceleri, ama bir armağan göndermişti bana; postacı getirmişti paketi ve Gönderen: Cimbil yazıyordu üstünde! Sonra büyüdüm ve Cimbil in yalnızca babamın yarattığı bir masal kahramanı olduğunu anladım. Babam bir yolculuğa çıkıyordu, minicik bir oyuncak fare bulup gizlice cebine koydum. Birkaç gün sonra kısacık bir mektup aldım ondan. Şöyle yazmıştı: Sevgili Ayşe, Cebimden bir fare çıkınca çok korktum, bağırdım. Geminin doktoru geldi, baktı. Korkma, dedi, bu, cansız fare. O zaman anladım, bu fareyi sen koymuşsun cebime. Seni gidi seni Korkuttun beni İşte farenin resmi. Hâlâ özenle sakladığım bu mektubun sonunda, sevimli bir fare resmi vardı. Babam da masallara çok düşkünmüş çocukken. Bir röportajında şöyle diyor: Anneannem beni masallarla büyüttü. Ben Üç Turunçlar ı, Billur Köşk leri, Muradına Ermeyen Dilber leri hep ninemden dinle- 12
dim. Ben farkına varmadan masallar içime sinmiş. Bunu ancak otuzumdan sonra anladım. Bazı şiirlerinde, radyo oyunlarında masal geleneğinden izler olması bu yüzden olsa gerek. Andersen i Türkçe ye çevirmesinin bir nedeni de, masallardan vazgeçememesidir belki de, kim bilir Bu masallarının çevirisini yaptığı 1972 yazında, babam üç aylığına Almanya ya gitmişti; biz annemle birlikte İstanbul daydık. Ben dikkatsizlik yüzünden küçük bir kaza geçirip elimi yakmıştım, ablamın ise diş ağrısı tutmuştu. Ablama yazdığı bir mektupta Andersen den söz ediyor yine yazdıklarının gerçek olmadığını bilsek de, çok eğleniyorduk mektuplarını okuyunca: Hans Christian Andersen ANDERSEN MASALLARI Tatlım Selma, Pazarkaya Yüksel mektubunu öğlen verdi, durumunuzun iyi olduğuna pek sevindim. Ayşe nin eli iyi olmuş, senin diş ağrın da geçince, arabi ayın on beşinde Andersen masallarındaki büyücünün mağarasına girip kurşun döktürün, fakat merdivenler gıcırdamasın, kimseler duymasın. Nazara inanmayan kâfirdir. Dünyaca ünlü yazar Andersen in doğumunun iki yüz on birinci, masallar sevdalısı şair, çevirmen Behçet Necatigil in doğumunun yüzüncü yılında bu 13
Hans Christian Andersen ANDERSEN MASALLARI seçkiyi tekrar yayına hazırlarken, günümüz yazım ve noktalama kurallarına uygun hale getirilmesi dışında herhangi bir değişiklik yapılmadığını da belirtmek isteriz. Yüz yıllar, iki yüz yıllar... İnsana tuhaf geliyor doğrusu! Andersen in yüz yılları aşan başarısı, masal sözcüğünün karşılığı sanki: Olağandışı bir hayattan olağandışı hikâyeler... Ayşe Sarısayın 25 Mart 2016 14
Parmak Kız Vaktiyle, bir kadın varmış. Minik bir yavrusu olsun istermiş, ama nereden bulsun bu çocuğu, bilemezmiş. Bir büyücü nineye gitmiş, Küçük bir çocuğum olmasını çok istiyorum, fakat nerede bulayım bu çocuğu, söyler misin? demiş. Kolay! demiş büyücü. Al şu arpa tanesini. Ama tarlalarda yetişen yahut tavuklara yedirdiğimiz arpalardan değil bu, başka türlü bir arpa. Ek bir saksıya, gerisini bekle. Teşekkür ederim! demiş kadın. Büyücüye beş 15
Hans Christian Andersen ANDERSEN MASALLARI on lira vermiş, evine dönmüş, arpa tanesini ekmiş. Büyük, güzel bir çiçek bitmiş arpadan. Bir laleye benziyormuş bu çiçek; ama, sanki henüz bir tomurcukmuş gibi, sımsıkı kapalıymış yaprakları. Çok hoş bir çiçek, demiş kadın ve o kırmızı, sarı, güzel yapraklarını öpmüş çiçeğin. Tam öperken, çatırdayarak açılmış çiçek. Evet, bir laleymiş bu; lale olduğunu görmüş kadın. Ama ayrıca bir de ne görsün! Çiçeklerin ortalarında yeşil yumurtalıkları olur ya, işte orada mini mini bir kızcağız oturmuyor mu! Pek şirin, pek sevimli bir yavru. Boyu da olsa olsa bir parmak kadarmış; o yüzden de Parmak Kız koymuş adını. Cilalı, pek cici bir ceviz kabuğu beşiği olmuş çocuğun. Mor menekşe yaprakları döşeği olmuş, bir gül yaprağı da yorganı. Geceleri uyuyor, gündüzleri masada oynuyormuş. Kadın masaya bir tabak koymuş, çiçeklerden bir çelenk yerleştirmiş tabağın etrafına; tabakta su varmış, sudaymış çiçeklerin sapları. Tabakta büyük bir lale yaprağı varmış; yüzen bir yaprak. Parmak Kız bunun üstüne oturuyor, tabağın bir ucundan öbür ucuna gidip geliyormuş; iki tane beyaz at kılı kürekleriymiş onun. Öyle hoş bir manzaraymış ki bu! Şarkı söylemesini de biliyormuş Parmak Kız; hem nasıl! Çok güzel, çok cici, öylesi hiç duyulmamış oralarda. Bir gece Parmak Kız o güzel yatacağında ya- 16
tarken, çirkin bir kurbağa girmiş pencereden içeri. Camlardan biri kırıkmış da oradan girmiş. Kurbağa dişiymiş, çok çirkinmiş; kocaman, ıpıslak bir şey. Tam da masanın altına hoplamış üstünde, Parmak Kız kırmızı gül yaprağına sarılmış yatıyor ya, o masanın altına. Oğlumla evlendireyim ben bu güzel kızı! demiş kurbağa. İçinde Parmak Kız ın uyuduğu ceviz kabuğunu kaptığı gibi, Parmak Kız la zıplamış pencereden bahçeye ve gitmiş. Geniş, büyük bir dere varmış oralarda, kıyıları vıcık vıcık bataklıkmış, ana kurbağayla oğlu orada yaşarlarmış. Oğul kurbağa da tıpkı anasına benziyormuş; çirkin, iğrenç bir şey. Ceviz kabuğundaki minik, cici kızı görünce, Koaks, koaks, brekke-ke-kes! demiş oğlan; işte, ancak o kadarını diyebilmiş. Bağırma, uyanacak kız! demiş ana kurbağa. Kaçar gider sonra; kuğu tüyü gibi hafif, görmüyor musun! Derede koca koca yapraklı nilüferler var ya, biz bunu onlardan birinin üstüne koyalım. Bu kız hafif, küçük. İyi o yapraklar, bir ada gibi. Oradan kaçamaz. Biz de bu arada yosunların altındaki büyük odayı dayayalım döşeyelim de, ikinizin olsun orası. Derede bir sürü nilüfer varmış; iri yeşil yapraklı nilüferler; suyun üstünde yüzer gibiymiş her biri. En uzaktaki en büyük, en geniş yaprakmış; ana kurbağa oraya yüzmüş, içinde Parmak Kız ın yattığı ceviz ka- Hans Christian Andersen ANDERSEN MASALLARI 17
Hans Christian Andersen ANDERSEN MASALLARI buğunu o nilüferin üstüne koymuş. Zavallı minik kız sabah erkenden uyanmış, nerede olduğunu görünce acı acı ağlamaya başlamış; kocaman yeşil yaprağın dört bir yanı suyla çevriliymiş çünkü, karaya ulaşmak imkânsızmış. Ana kurbağa bataklıktaymış; salonunu sazlarla, sarı sarı nilüfer çiçekleriyle süslüyormuş. Gelini beğensin istiyormuş salonu. Derken, çirkin oğluyla beraber, Parmak Kız ın olduğu yaprağa gelmiş ana kurbağa. Güzel yatağı götüreceklermiş; gelin odasına kızdan önce yatağı gelmeli, hazırlanmalıymış. Ana kurbağa suda yerlere kadar eğilerek selamlamış kızı, Bak, bu da benim oğlum, demiş. Senin kocan olacak, bataklıkta güzel güzel yaşayacaksınız. Koaks, koaks, brekke-ke-keks! demiş oğlan da; işte, ancak o kadarını söyleyebilmiş. Sonra o çok cici, minik yatağı alıp, yüze yüze geri dönmüşler ana oğul. Parmak Kız bir başına yeşil yaprağın üstünde oturuyor, ağlıyormuş; o çirkin ana kurbağayla oturmak, onun o iğrenç oğluyla evlenmek istemiyormuş çünkü. Suda yüzen balıklar ana kurbağayı görmüşler, söylediklerini duymuşlar herhalde ki, başlarını çıkarmışlar sudan, minik kızı görmek istemişler bir kerecik olsun. Görür görmez de onu öyle sevimli, öyle tatlı bulmuşlar ki, o çirkin ana kurbağanın yanına gideceğine pek üzülmüşler. Hayır, olamaz, demişler içlerinden. Parmak Kız nilüfer 18
Hans Christian Andersen ANDERSEN MASALLARI Hayat bazen adaletsizdir onun masallarında. İnsanın bencilliği, duyarsızlığı, acımasızlığı neden olur buna. Ama hep bir umut vardır Andersen in masallarında. Hayal gücünün koridorlarında küçük bir yürüyüşe çıkarak, eskinin öykü ve efsanelerine yelken açarak, doğayı tüm zenginliğiyle kucaklayarak, insanın sınır tanımaz hırs ve zaaflarının farkında olarak, mizahı ve ironiyi de elden bırakmadan sürekli öyküler anlatarak, zorluklara göğüs germenin çok daha kolay olduğunu hissettirir Hans Christian Andersen. Her masalda olduğu gibi, onun metinlerini de çağımıza ve değerlerimize göre yeniden düşünerek, ifade ettiklerinden anladıklarımızı sorgulayarak, üzerinde konuşup eleştirerek okumaktır en güzeli, en keyiflisi. Bu kitabın ilk baskısını yaptığımız Nisan 2016 da, usta şair, yazar, çevirmen Behçet Necatigil in 100. doğum gününü, Ayşe Sarısayın ın sımsıcak önsözü eşliğinde, özellikle çocuklar ve masal severlerle birlikte kutlamanın mutluluğunu yaşıyoruz. ISBN 978-975-07-3213-3