ATEŞ GAZELİ Şeyh Gâlib'in Bir Gazelinin Şerhi



Benzer belgeler
Prof. Dr. Osman HORATA TDE 472 Eski Türk Edebiyatı Ders Notları. ŞEYH GÂLİB Gazel

International Journal of Languages Education and Teaching

International Journal of Languages Education and Teaching

DİNLEDİM NEY DEN HASRETİ Pazartesi, 11 Haziran :59

ŞİİRDE ÂTEŞ (ŞEYH GALİB VE ŞEYH MUHAMMED ES AD ERBİLÎ NİN ÂTEŞ REDİFLİ GAZELLERİNİN KARŞILAŞTIRMALI TAHLİLİ) Özet

HAYALİ, EFSANEVÎ VARLIKLAR VE İLİMLER

Betül Erdoğan.

KİTABİYAT. Mevlānā Celāleddin-i Rumî, Mesnevî 1-2/3-4/5-6, Nazmen Tercüme: Ahmet Metin Şahin, Kaynak Yayınları, İstanbul 2006.

Mehmet Aydın 5. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

ÖZ GEÇMİŞ. Çalıştığı Kurum : Giresun Üniversitesi, Fen Edebiyat Fakültesi, Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü Öğrenim Durumu : Doktora

NÂİLÎ NİN ANDELÎB REDİFLİ GAZELİNİN ŞERHİ VE TEMATİK AÇIDAN İNCELENMESİ

Ömer Turhan. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

1. HAYATI ESERLERİ Divan Vâridât Ankâ-yı Meşrık Devriyye-i Ferşiyye...17

Divan Edebiyatının Önemli Şair ve Yazarları. HOCA DEHHANİ: 13. yüzyılda yaşamıştır. Din dışı konularda şiir yazan ilk divan şairidir. Divanı vardır.

iki sayfa bakayım neler var diye. Üstelik pembe kapaklı olanıydı. Basından izlemiştim, pembe kapaklı bayanlar için, gri kapaklı olan erkekler içindi.

TÜRK EDEBİYATI 10. SINIFLAR 17 Nisan 2015

Fen - Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü

ARZU ATİK, Yard. Doç. Dr.

Azrail in Bir Adama Bakması

İSLAM UYGARLIĞI ÇEVRESINDE GELIŞEN TÜRK EDEBIYATI. XIII - XIV yy. Olay Çevresinde Gelişen Metinler

(Seni sevdiğim için eğer benden bedel isterlerse, iki cihânın mülkünü versem bile bu bedeli ödemeye yetmez.)

NOT : İMAM-I RABBANÎ Hz. bu mektubu muhterem şeyhi Muhammed Bakibillah'a yazmıştır.

ÖZGEÇMİŞ. Yasemin ERTEK MORKOÇ


PROF. DR. MESERRET DĐRĐÖZ

Yayın Değerlendirme / Book Reviews

Şeb-i Arus İstanbul da: Mevlana nın vuslat gecesi bu yıl yine aşkın başkentinde!

NOT : İMAM-I RABBANİ Hz. bundan önceki mektuplar gibi. bunu da büyük şeyhi Bakibillah'a yazmıştır.

PROF.DR. MUSTAFA İSEN İN ÖZGEÇMİŞİ VE ESERLERİ

Mevlânâ dan Bilgelik Katreleri - Genç Gelişim Kişisel Gelişim

-Rubai nazım şekli denince akla gelen ilk sanatçı İranlı şair.. dır.

Doç. Dr. KAPLAN ÜSTÜNER İN ÖZGEÇMİŞİ VE YAYIN LİSTESİ

İÇİNDEKİLER. ÖNSÖZ...9 GİRİŞ... Osman Horata 11

SU KASÎDESİNDEN BEŞ BEYİT ÜZERİNE BİR ŞERH DENEMESİ

Harun Tolasa nın Osmanlı Edebiyatı Araştırmalarına Yaptığı Katkılar Üzerine *

ŞANLIURFA İL KÜLTÜR VE TURİZM MÜDÜRLÜĞÜ YAYINLARI. Konusu: Urfa Üzerine Yazılmış Şiir Seçkisi

HALK EDEBİYTI IV AŞIK EDEBİYATINDA ÜSLUP

Ramazan Alkış. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

YRD. DOÇ. DR. ABDÜLKERİM GÜLHAN /4508.

AVNÎ (FATİH) DÎVÂNI. Hazırlayan. Muhammed Nur Doğan

Zȃti nin Hazer Et Redifli Gazelinin Yapısalcılık Açısından İncelenmesi

Necip Fazıl ın Yaşamındaki Düşünce Labirentleri - Genç Gelişim Kişisel Gelişim

Zirve 9. Sınıf Dil ve Anlatım

10.SINIF TÜRK EDEBİYATI DERSİ KURS KAZANIMLARI VE TESTLERİ

Müslim Uyğun. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

A.Ü. Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Dergisi Sayı 39, Erzurum 2009 Prof. Dr. Hüseyin AYAN Özel Sayısı

Merkez / Bitlis Temel İslam Bilimleri /Tasavvuf Ana Bilim Dalı.

Şiir. Kategori: Şiir Cuma, 23 Nisan :15 tarihinde yayınlandı. Gösterim: / 7 Phoca PDF 1. SEN (1973) Senden, senden, hep senden,

GADİR ESİNTİLERİ -9- Şiir: İsmail Bendiderya

SȖDȂN SEYAHȂTNȂMESİ: METİN VE İNCELEME

SEVGİNİN GÜCÜ yılında Manisa da doğan İlhan Berk, Türk şiirinin en üretken, usta şairlerinden

SÂMİHA AYVERDİ KİMDİR? Hazırlayan: E. Seval YARDIM

ÖZGEÇMİŞ. II. (Link olarak verilecektir.)

temlerini işlediği şiirlerinden bazıları: Yol Düşüncesi, Sessiz Gemi, Rintlerin Akşamı, Ufuklar, Mehlika Sultan.

BAYRAM Yavuz, XIV-XV.Yüzyıl Gazel Şerhleri, Klâsik Çağlar Boyunca Gazel Şerhleri, Kriter Yay., İstanbul 2009, s

Edebiyat Mevsimi 2012 de Tasavvuf Rüzgarı. Tasavvuf Ve Gelenek. Seminerleri

BEŞİR AYVAZOĞLU NUN AŞK ESTETİĞİ KİTABI ÜZERİNE

İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ...7 KISALTMALAR GİRİŞ 1. HAYATI ESERLERİ DÜŞÜNCE DÜNYASI...24 Tasavvufî Düşünce ve Kenan Rifâî...

Yukarıda numaralanmış cümlelerden hangisi kanıtlanabilirlik açısından farklıdır?

Doç.Dr. ŞEVKİYE KAZAN NAS

(Edebiyat ve Hayat Konulu Konuşma, Elazığ Mehmet Koloğlu Anadolu Lisesi Konferans Salonu, ) EDEBİ HAYATIMIZ - III ŞİİR SEVDÂSI II

ÖZGEÇMİŞ. Derece Alan Üniversite Yıl Lisans. Edebiyat Fakültesi Y.Lisans - - -

Günaydın, Bana şiir yazdırtan o parmaklar. ( ) M. Mehtap Türk

T.C. GAZİANTEP ÜNİVERSİTESİ ARAŞTIRMA PROJELERİ YÖNETİM BİRİMİ FEF BESNİLİ SIDKÎ BABA HAYATI VE DİVANI. Doç. Dr. Halil İbrahim Yakar

Ana başa taç imiş. Her derde ilâç imiş. Bir evlât pîr olsa da. Anaya muhtaç imiş. seyin Nail Kubalı

ZÂTÎ'NİN "HAZER ET" GAZELİ

NOT : İMAM-I RABBANİ Hz. bu mektubu büyük şeyhi Muhammedi Bakibillah'a yazmıştır.

İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ...7 KISALTMALAR GİRİŞ İran ve Türk Edebiyatlarında Husrev ü Şirin Hikâyesi BİRİNCİ BÖLÜM Âzerî nin Biyografisi...

Uğur Gür Ömrümü Çalan Yıllar Cem Ofset Matbaası, İstanbul Nisan 2003.

2 273 A-Seçmeli I (Şiir İncelemeleri) A-Seçmeli I (Çağdaş Türk Ede.Metin İnc.)

DİVAN ŞİİRİNDE RENKLER 1

ASAF HÂLET ÇELEBİ NİN AYNA ŞİİRİNDE GELENEĞİN İZLERİ

ORMAN YANGIN DAVRANIŞINA GİRİŞ

PROF. DR. CENGİZ ALYILMAZ

Prof. Dr. Osman HORATA TDE 471 Eski Türk Edebiyatı Ders Notları

GENEL AÇIKLAMA. 1. Bu kitapçıkta, 6. Sınıf Fen Bilimleri dersi Ünite Değerlendirme Sınavı bulunmaktadır.

Öğrenim Kazanımları Bu programı başarı ile tamamlayan öğrenci;

TÜRKÇE SÖZCÜKTE ANLAM

EKLER. Öğretmenlere Uygulanan Fen Laboratuvar Uygulamalarına Yönelik Davranış Amaçlarını Belirleme Ölçeği

TARİH DANS EDİYOR HÜRREM SULTAN DANS GÖSTERİSİ

I- TARİHSEL SÜREÇ. Eski Türk Şiirine Kısa Bir Bakış/Mehmet Ölmez. pan Şiirini Tanıyor muyuz?/iskender Pala. Tekke Şiiri/Hasan Kavruk

International Journal of Language Academy FIERY CLOTHES OF DIVAN POETRY

ÖZGEÇMİŞ. 4. Öğrenim Durumu :Üniversite Derece Alan Üniversite Yıl Türk Lisans. Halk Atatürk Üniversitesi Türk Halk Hacettepe Üniversitesi 1971

I TÜRK SANATINDA MEYVE FRUITS IN TURKISH ARTS 7

SYMBOL OF LOVE: APPLE

TÜRK DİLİ-1. Yrd.Doç.Dr.Öğ.Yb. Ertan EROL

basılmıştır. XVIII. ASRIN GENEL ÖZELLİKLERİ Bu asrın önde gelen şairleri: Nedim Râgıb Paşa Kânî Seyyid Vehbî Sünbül-zâde Vehbî Fıtnat Hanım Şeyh Gâlib

ÖZ GEÇMİŞ II. Akademik ve Mesleki Geçmiş

ŞEYH SAFVET İN TASAVVUF DERGİSİ NDEKİ YAZILARINDA TASAVVUFÎ KAVRAMLARA BAKIŞI

İnci. Hoca DİVAN EDEBİYATI NAZIM BİÇİMLERİ II (BENTLERLE KURULANLAR)

KRAL JAMES İNCİLİ 1611 APOCRYPHA DUA AZARYA & üç Yahudi şarkı. Azarya ve şarkının üç Yahudi duası

ÖZGEÇMİŞ. Kenan Erdoğan Unvanı. Adı Soyadı. Doçent Doğum Tarihi veyeri Yozgat 01 Mart 1963 Görev Yeri

1950 yılında yayımlamaya başladıkları derginin adına atfen Hisarcılar

SORU:Ahir zaman alametleri, Ahirzaman alametlerinden abbasi meliki horasana vardığı zaman doğu tarafından iki dişli parlak bir yıldız çıkar.

OSMANLI ŞAİRLERİNİN SANATÇI KİMLİĞİNİN GÖSTERGESİ OLAN BİR EDEBÎ SANAT: HÜSN-İ TA LÎL

Cumhuriyet Dönemi nde ;

İstanbul'da mart ayında hangi etkinlikler var?

Yıl: 9 [Temmuz-Aralık 2008], sayı: 22 ISSN

PROGRAM OTURUMLAR. 09:00-09:20 Hat, Tezhip, Ebru Sergisi 09:20-09:40 Açılış Konuşmaları 09:40-10:00 Müzik Dinletisi

Transkript:

ATEŞ GAZELİ Şeyh Gâlib'in Bir Gazelinin Şerhi Abdullah EREN * Özet: Ateşin tabiatta ve insan hayatında olduğu gibi şiirde de önemli bir yeri vardır. O, özellikle; duygu, hayal ve düşüncelerin anlatımında çeşitli yönleri ile teşbih, mecaz; güzellik ve ahenk unsuru olarak şiire yansır. 18. yüzyılda Türk Edebiyatı nın önde gelen şairlerinden Şeyh Gâlib in ateş redifli gazeli bu yansımanın en güzel ve başarılı örneklerinden biridir. Şeyh Gâlib bu gazelde aşkın iç âlem -gönül- ve dış âlem üzerindeki tesirlerini ateş vasıtası ile tasvir eder. Anahtar Kelimeler: Ateş, şiir, aşk Ateş, Klasik Türk Şiiri nde genellikle mecazî ve ilâhî aşkın anlatımında sıkça kullanılan ana motiflerdendir ve gerek yakıcılığı ve gerekse rengi esas alınarak çeşitli teşbih ve mecazlarda ana unsurlardan biri olarak kullanılmıştır. 18. yüzyıl şairlerinden Şeyh Gâlib, ateş redifli gazelinde (Şeyh Gâlib, 1994: 327, 328) onu insan muhayyilesinde, hem maddî ve manevî sahada birbiriyle bağlantılı olmakla birlikte farklı manzaralar oluşturacak şekilde; hem de şekil ve muhteva ahenginin temel unsuru olacak tarzda; çekici ve renkli bir üslûp ile şiire aksettirir: Aşk, âşığın varlığı üzerindeki tesiri bakımından en çok ateşe benzer ve bu ateş ona diğer insanlardan farklı bir hüviyet kazandırır. Aşk ateşi ile yanmış, aşkın beraberinde getirdiği hâllerle -hasret, çile, yokluk v.s.- hâllenmiş kişi kendine has bir düşünme, algılama ve yaşayış tarzına; duygu ve hayal dünyasına sahiptir. Tabiatında aşk bulunan insan, ateş dolu bir âleme dalmış gibidir. Gül ve lâle bahçeleri ona yangın yeri; buralardan akan ırmak, akmakta olan alev gibi görünür. Gül âteş gülbün âteş gülşen âteş cûybâr âteş Semender-tıynetân-ı aşka besdir lâlezâr âteş Âşık, bu manzara içerisinde korku ve üzüntü hissetmez; aksine, sevinir. Çünkü yaratılış itibarıyla semender gibidir, ateşte yaşamaya ihtiyaç duyar. Varlığındaki aşk sayesinde âlemin bu hâli ona, Hz. İbrahim in düştüğü ateş gibi şevk, neşe ve huzur verir. Âşıkların huzuru da perişanlığı da temelde sevgilinin tavırlarına dayanır. Bu tavırlar cemal ve celâl kaynaklı olmak üzere iki grupta sınıflandırılabilir. Cemale dayalı tavırlar -ihsan, feyiz, tevfik, inayet v.s.- bütün dertlerin ilacı olup gönülleri neşe ve huzur ile doldurur. Celâl kaynaklı olanlar -gazap, kahır, hiddet * Dr., Ordu Fen Lisesi Edebiyat Öğretmeni.

v.s.- ise helak edicilik bakımından şiddetle yanan bir ateşe benzer 2 ve bunlar karşısında âşıklar âdeta mecalsiz, çaresiz ve kahrolmaya mahkûm pervaneler gibidir. Bu yüzden sakiden, meclise gazapla gelip hiddetten bir meşale gibi yanan sevgilinin eline -dest-i dildâra 3 - bir an önce kadeh tutuşturması istenir. Kadeh ve dolayısıyla şarap da renk ve vücuda verdiği hararet itibarıyla ateşe benzer. Böylece şair, kadehi bir yangının yayılmasını engellemek için önden, tedbir için yakılan ateş olarak telâkki etmiş olur ve sagar tutuşturmak ifadesindeki tutuşturmak kelimesine ateş yakmak manası da kazandırarak bu durumu şöyle ifade eder: Hemân ey sâkî bir sâgar tutuştur dest-i dildâra Gazabla bezme geldi şem -i meclis-veş yanar âteş Beyitte, hiddeti teskin edici bir unsur olarak tavsiye edilmesinden hareketle şarabın muhabbeti sembolize ettiği de düşünülebilir. 4 Çünkü hiddet ve gazabın ortadan kalkması, âşıkların safa bulması için sevgiliye merhamet gelmesi gerekir ve merhamet büyük ölçüde muhabbette dayanır. Bunlardan hareketle muhabbetin, sevgilideki gazap ve dolayısıyla celâl ateşinin sönmesine ve cemalden kaynaklanan tavırlarının ortaya çıkmasına vesile olarak görüldüğü söylenebilir. Celâl ve cemal ile alâkalı olarak ateş tasavvuru üçüncü beyitte belirgin bir şekilde izah edilir: Sevgilinin cemalden kaynaklanan tavırları nesime -hafif ve hoş esen rüzgâra- benzer. Bu rüzgârın tahriki ile ümit gözünün goncasından ateş çıkar. Böylelikle emel bahçesi güllerle dolup şenlenir. 5 Fakat bunun ardından 2 Şairin bu benzerliği anlatırken ateşin yanına yanar يانار) ) kelimesini yerleştirmesi dikkat çekicidir. Bu kelimenin içinden çıkarılabilecek nâr نار) ) kelimesi de gazap ateşindeki şiddetin had safhada bulunduğunu vurgulayıcı ve beyitteki ateş motifini güçlendirici bir unsur olarak zikredilebilir. 3 Burada dest-i dildâr ifadesinde dest kelimesi sâkî, sâgar ve bezm kelimelerinin yanında desti yi de çağrıştırmaktadır. Böylelikle testide köpürüp duran şarabın bir an önce kadehlere konulması gerektiğinin ima edildiği; şarabın muhabbeti sembolize ettiği düşünüldüğünde ise; şairin, sakiden veya mürşitten mecliste bulunanları dildar ın muhabbetinden hissedar etmesi temennisini dile getirdiği söylenebilir. 4 Şarabın ayrıca tasavvufî bir mefhum olarak da karşılıklarından biri muhabbettir. (Uludağ, 2002: 323) 5 Burada güllerin istekler i temsil ettiğini düşünmek yerinde olur. Bu düşünce, gülşen-i âmâl -isteklerin gül bahçesi- ifadesine dayandırılabileceği gibi beyitin birinci mısraında zikredilen ümit ile de alâkalı olarak açıklanabilir. Çünkü ümidi, isteklerin canlanmasının ve artmasının önemli vesilelerinden biri olarak ele almak mümkündür. Şairin burada, emel kelimesinin çoğul şeklini kullanması bazı tasavvufi çağrışımları da beraberinde getirmektedir: Âşığın tek emeli Allah olmalıdır. Bu bakımdan, O ndan başka veya birden fazla isteğe sahip olmak âşık için kötü bir hâldir. Bu durumda beyitte, Allah ın ihsan rüzgârı ile okşanarak rahatlığa kavuşan âşığın gaflete düşüp gönlünü çeşitli heveslerle doldurduğu ve böylece asıl hedefinden sapmaya başlayınca ona ilâhî ikaz geldiği manaları ortaya çıkar. Bu ikaz şimşek gibi korkutucu ve yakıcı olmakla birlikte âşığın lehinedir. Böylece şairin, şimşeği bahar ile birlikte zikretmesinin bir yönü de ortaya çıkmış olur. Bunlarla birlikte; emel bahçesinde sadece bir gül bulunduğu ve bu gülün ümidi temsil ettiği; ümidin tek başına, emel bahçesine gül bahçesi hükmünü verdiği de düşünülebilir. 98

gelen celâl şimşeği veya yıldırımı bu gül bahçesini yakar. Nesîm âteş çıkardı gonce-i çeşm-i ümîdimden Bırakdı gülşen-i âmâlime berk-i bahâr âteş Tasavvufî bir mefhum olarak nesim, ilâhî inayet yönünden esen rüzgâr, ilâhî cemalin tecelli etmesi gibi manalara gelir; şimşek -berk-, sâlike ilk olarak görünen ve onu seyr fillah 6 -Allah ta seyr- etmesi için Mevlâ ya yakınlık makamına davet eden parlak ışıltılar olarak tarif edilir; gül, taç yaprakları ve dikenleri ile cemal ve celâli; gül bahçesi ise kalbin mutlak olarak fethi ve açılışını temsil eder. (Uludağ, 2002: 73, 149, 272) Bu itibarla beyite Allah ın, kalbini cemal ve celâl tecellileriyle açtığı âşığını sevindirdiği, ümitlendirdiği ve kendisine çağırdığı manaları yüklenmiş olur. Ümidin başlangıç itibarıyla gonca ve gonca gibi kapalı bir göz olarak tasavvuru âşığın, özellikle, sevgilinin ihsanına kavuşmadan önceki hâlinin anlatılmasına yöneliktir. Bu tasavvur, sevgilinin iltifatından mahrum, talihi kapalı âşığın içine düştüğü zulmetin, darlığın; çaresizlik ve ıstırabın bir ifadesidir. Goncadan ateş çıkması onun açılmaya başlaması veya gül hâline gelmesi manasına gelir. Bu durumda sevgilinin ihsanı ile ortaya çıkan, canlanan veya artan ümit, güle benzetilmiş olur. Şair, burada ümidi göze de benzetir ve gözün açılması ile goncanın gül hâline gelmesi arasında bağlantı kurar. 7 Ümit gözü sevgilinin ihsanı ile gül gibi açılıp nurlanan âşık neşelenir, ferahlar. Emel bahçesinin ateşe verilmesi ise iki şekilde ele alınabilir: Birincisi, bu bahçenin yakılması, yok edilmesidir. Bu durumda sevgilinin, bir yandan âşığın ümidini canlandırırken diğer yandan isteklerinin gerçekleşmesine mâni olduğu manası ortaya çıkar. İkincisi ise; gül ile ateş arasındaki renk münasebetinden ve ateş bırakmak ifadesine yüklenebilecek alevlenmesine vesile olmak ve dolayısıyla canlandırmak manasından hareketle, bu bahçenin güllerle donatılması yani emellerin yeşermesi -güçlenmesi- ve gerçekleşmeye yüz tutmasıdır. Bütün bu anlatılanların bahar çerçevesinde verilmesi, baharın hararet ve soğukluk bakımından dengeli bir mevsim olmasından kaynaklanır. Bu mevsim; özellikle beraberinde getirdiği güzellikler ile vefa, cömertlik gibi mefhumlarla iç içedir. Böylelikle burada yıldırımın da bahar ile birlikte zikredilmesi aslında celâlin, her ne kadar yıkıcı tesiri olsa da âşığa fayda sağladığına ve dildar dan gelmekle hoş karşılandığına delâlet eder. Maşukun ihsanları bazen nesim, bazen de şimşek suretinde tecelli etmekle âşığa âdeta bahar mevsimi yaşatır. 6 Seyr fillah, seyr ü sülûkun dört mertebesinden ikincisidir. Cem ve beka billah olarak da adlandırılır. Bu mertebede, sâlikin kendisinden hiçbir işaret bulunmaz; o, Allah ın sıfatları ile sıfatlanır, ahlâkı ile ahlâklanır, isimleri ile hakikat bulur. (Pakalın, 1993: 3.c., 199) 7 Göz ile gonca arasındaki bağlantı göz kelimesinin delik ve boşluk manaları ile kapanma ve açılma ile alâkalı olarak kurulabilir. Goncanın açılması ortasındaki boşluğun -gözün- genişlemesi ile gerçekleşir. 99

Hasret de âşığın gönül ve ten âlemini tutuşturan ateşe benzer ve kendini ahlar yoluyla belli eder. Şair; ayrılık gecesi, ben, hayal -gölge- ve ahı bir araya getirerek siyah bir tablo oluşturur ve bu tabloya ateş saçan yıldızları yerleştirir. Bu yıldızlar ayrılık gecesinde hasret ateşi ile kavrulan âşığın göklere çıkan ah dumanındaki hararet ile kor hâline gelmiştir. 8 Hayâl-i hasret-i hâlinle âh etdikçe uşşâkın Şeb-i fürkatde her dem ahterân eyler nisâr âteş Böylece şair; yıldızları başlangıç itibarı ile -âşıkların ahı ile tutuşmadan önce- renk, şekil ve soğukluk bakımından sevgilinin benine benzetmiş olur. 9 Ahların gökyüzüne çıkmasını ise temelde bu benzerliğe dayandırır. Ben, kesreti karşılayan bir unsurdur. Âşığın talihsizliğinin bir semeresi olarak telâkki edilir. 10 Vahdeti -yüzü- perdelemesi, örtmesi ve böylece âşığı içine düşürdüğü perişanlık -siyahlık, karanlık ve dolayısıyla zulmet- itibarıyla küfür ile de alâkalıdır. Küfrün cezası ateş -cehennem- olmakla da onun sevdasına düşenin zulmet içerisinde yanması pek tabiîdir. Böylelikle beyitte bahsi geçen yıldızların; masiva engeline takılan ve vahdetten, sevgiliye kavuşmaktan mahrum kaldıkları için siyah ah dumanı çıkararak yanıp duran talihsiz âşıklar oldukları da düşünülebilir. 11 Sevgiliden ayrı kalan âşık daima dert ve sıkıntı içerisindedir. Bu ruh hâli ile çevresinde gördüğü her şey sevgiliyi hatırlattığı için onda ayrılığın verdiği derdi, hasreti artırır. Gül bahçesi, dünyanın en safa bahş edici yeri olması lâzım gelirken böyle biri için âdeta cehennem kesilir. Böylelikle dildar dan ayrı kalan insan daha dünyada iken âdeta cehennem ıstırabına müptelâ olur. Bana dûzahdan ey meh dem urur gülzârlar sensiz Dıraht âteş nihâl-i dil-keş âteş berg ü bâr âteş Burada dem ve meh ifadeleri bazı özel çağrışımları beraberinde getirmektedir: Beyitte, dem vurmak deyiminin anlatmak, hatırlatmak ve çağrıştırmak manaları esas olmakla birlikte; gül bahçesi, ateş ve ayrılık ile alâkalı ifadelerle tenasüp oluşturması açısından bu ifadedeki dem kelimesinin 8 Ahın göklere çıkması ve yıldızlarla birlikte zikredilmesi yedinci kat felekteki Zühal yıldızı ile bağlantılı olarak da açıklanabilir. Zühal, yedinci iklim kuşağına hâkimdir ve bu iklimde siyah derili insanlar -Hintliler- yaşar; bu yıldızın kendi rengi de siyaha bakan boz yeşildir (Pala, 1995: 585). Burada, âşıkların bu renk münasebetlerinden hareketle, sevgilinin beni ile alâkalı gördüklerinden dolayı, ah dumanları vasıtası ile ona ulaşmaya çalıştıkları; yine ben ile münasebeti bakımından ve âşığın içinde bulunduğu hâlin kötülüğünün yansıması olarak ah dumanının siyah olduğu düşünülebilir. Ayrıca beyitte; ayrılık gecesinin, bu ah dumanının sebep olduğu karanlık ile meydana geldiği şeklinde bir tasavvur bulunduğunu söylemek mümkündür. 9 Soğukluk burada, sevgilinin aşığa yüz vermemesi ve onu kendinden uzak tutmasının bir ifadesi olarak alınabilir. Ayrıca Zühal yıldızının soğuk tabiatına (Onay, 1993: 446) da işaret eder. 9 Şeyh Gâlib onun bu yönünü bir başka gazelindeki bir beyitte şöyle izah eder: Meh-i burc-ı ârızında gönül oldu hâle mâ il Bana kendi tâli imden bu siyeh sitâre düştü (Şeyh Gâlib, 1994: 419) 11 Bundan hareketle, ayrılık gecesindeki zulmetin âşığın kendi varlığından kaynaklandığı fikrine de ulaşmak mümkündür. 100

kan manası da hesaba katılabilir. Böylece beyitte hâkim renk olan kırmızı daha da belirginleşir ve ayrılık derdi içerisindeki âşık için çevresindeki varlıkların yaralayıcılığının ima edildiği düşünülebilir. Sevgilinin aya benzetilmesi; ayın özellikle güzelliğine ve ulaşılmazlığına dayanır. Işığının nur olarak telâkki edilmesi de bu benzerliğe esas olan özelliklerden biridir. (Pala, 1995: 57) Beyitte zaman -çevrenin görülebilmesinden hareketle- gündüz vaktidir. Ay ise gece vakti görünür. Bu durumda bu benzetme ile sevgilinin ulaşılmazlığının ve ondan ayrılığın derecesi ima edilmiş olur. Ayın ışığının nur olarak telâkkisi ise sevgilinin güzelliğinin yanı sıra âşığın gönlündeki hasret ateşi ve çevresindeki cehennem ateşi ile de ilişkilendirilebilir. Bu ateşler o ay dan mahrumiyet sebebi ile tutuşmuştur ve ancak onun nuru ile sönebilir. Âşığın ateşle münasebeti ezelî bir takdirdir ve ezel meclisinde aşka düşmesi ile başlar. O, yaratıldığı zamandan beri bütün varlığı ile yanmaktadır ve bu yanma hâli, onun vücuduna anasır-ı erbaa dan -ateş, hava, su ve toprak unsurlarından- sadece ateşin isabet ettiği fikrini verir. Âşıklar böylece tabiat itibarıyla da diğer insanlardan ayrılır. Mürekkebdir vücûdu tâ ezel yek-pâre sûzişten Anâsırdan meğer uşşâka olmuşdur dûçâr âteş Âşık ile sevgili ilişkisinin anlatımında mum/çerağ ile pervanenin macerası geniş yer tutar. Pervanenin ateşle karşılaşması ve yanması aşka düşmesiyle başlar; aşk ve buna bağlı olarak kavuşma arzusu vücudu içten başlayarak yakan bir ateş gibidir. Bu bakımdan gerek çerağın içine girmeden önce gerekse girdikten sonra o, ateş ile iç içedir. Böylece onun için, beklemek de kavuşmak da ateş olur. Âşık da sevgiliye kavuşmadan önce, pervane gibi aşk, ayrılık derdi ve kavuşma arzusu ile yanar. Kavuştuğu zaman ise kendi varlığından eser kalmaz, artık sadece sevgili vardır. Bütün bunlar sevgilinin takdiridir ve sevgili, âşığını böylece âdeta ateşle imtihan etmektedir. Çerâğ-ı bezm-i hicri olduğum yapmış yakışdırmış Gönül pervânesine vuslat âteş intizâr âteş Bu beyitte, ateş kelimesinin aşırı zorluk ifadesi olarak da kullanıldığı; bu yolla, bekleyiş hâlindeki âşığın çok ağır şartlar altında bulunduğunun ve sevgiliye kavuşmanın çok zor gerçekleştiğinin anlatılmak istendiği düşünülebilir. Herkesin veya her nesnenin kendine göre içindeki ateşi ve onun verdiği acıyı beyan etme tarzı vardır. Çınar içten içe yandığını dışarıya sıçrayan kıvılcımlar yoluyla gösterirken âşıkta bu, ateş renkli -ateşli- mısralar şeklinde olur. Beyân-ı sûziş eyler herkes isti dâd-ı fıtratdan Eder berceste âşık mısra -ı rengîn çenâr âteş 101

Burada yanmanın beyanı niyaz manasında da alınabilir. Böylece her varlığın sevgiliye karşı kendine göre bir niyaz şeklinin bulunduğu ifade edilmiş olur. Aşkın kendisi gibi anlatımı da yakıcıdır. Kalem onu anlatırken öyle hararetlidir ki yazdığı her şey ateş olur. Zemin, zaman; bütün yaratılmışlar; masiva onun hareketiyle tutuşup yanar. Aşk ile hâllenmiş bir şairin mısraları da böylece âdeta ateşten bir gazel meydana getirir. Meğer kilk-i sebük cevlânın olmuş germ-rev Gâlib Zemîn âteş zamân âteş bütün nakş u nigâr âteş Abstract: Fire has an important role in poems as well as in nature and human life. With different aspects, it reflects into the poem especially telling emotion, imagination and thoughts as the element of comparison, metaphor; esthetic and composition. A ghazal which wiritten by 18th Century Turkish Literature s foremost poet Sheikh Galib, of which redif is ateş, is one of the most beautiful and successful example of this reflection. Sheikh Galib, in this ghazal, described the effect of love on inner world -heart- and outer world by means of fire. Key Words: Fire, poem, love Kaynakça Çavuşoğlu, Mehmed, (2001), Necatî Bey Divanı nın Tahlili, Kitabevi Yayınları, Çelebioğlu, Âmil, (1998), Eski Türk Edebiyatı Araştırmaları, M.E.B. Yayınları, Çelikoğlu, Şahver, (2001), Muhabbetullah, Marifet Yayınları, Deniz, Sabahat, (1999), Türk Edebiyatında Hind Üslûbu, Osmanlı Kültür ve Sanat Ansiklopedisi, C. 9, s. 639-647, Yeni Türkiye Yayınları, Ankara. Eren, Abdullah, (2004), Şeyhülislam Yahya Divanı nın Tahlili, Erzurum: Atatürk Üniversitesi: Basılmamış Doktora Tezi. Holbrook, Victoria R., (1998), Aşkın Okunmaz Kıyıları, Çev.: Erol Köroğlu ve Engin Kılıç, İletişim Yayınları, Kocakaplan, İsa, (1992), Açıklamalı Edebî Sanatlar, M.E.B. Yayınları, Kurnaz, Cemal, (1996), Hayâlî Bey Divânı nın Tahlîli, M.E.B. Yayınları, Levend, Agah Sırrı, (1984), Divan Edebiyatı Kelimeler ve Remizler Mazmunlar ve Mefhumlar, 4. Baskı, Enderun Yayınları, Mevlânâ Celâleddin Rûmî, (1990), Mesnevî, 6 C., Çev.: Veled İzbudak, M.E.B. Yayınları, Onan, Necmettin Halil, (1989), İzahlı Divan Şiiri Antolojisi, M.E.B. Yayınları, Onay, Ahmet Talat, (1993), Eski Türk Edebiyatında Mazmunlar, 2. Baskı, Haz.: Cemal Kurnaz, T.D.V. Yayınları, Ankara. 102

Pakalın, Mehmet Zeki, (1993), Osmanlı Tarih Deyimleri ve Terimleri Sözlüğü, 3 C., M.E.B. Yayınları, Pala, İskender, (1995), Ansiklopedik Dîvân Şiiri Sözlüğü, 3. Baskı, Akçağ Yayınları, Ankara. Sefercioğlu, Nejat, (1990), Nev î Dîvânı nın Tahlîli, Kültür Bakanlığı Yayınları, Ankara. Şemseddin Sâmi, (1989), Kâmûs-ı Türkî, Enderun Yayınları, Şeyh Gâlib, (1994), Dîvân, Haz.: Muhsin Kalkışım, Akçağ Yayınları, Ankara. Tanyu, Hikmet, (1991), Ateş, İslam Ansiklopedisi, C. 4, s. 52-55, T.D.V. Yayınları, Tarlan, Ali Nihad, (2003), Bâkî Dîvânı Şerhi Notları, Haz.: Necip Fazıl Duru ve Sait Okumuş, Meneviş Yayınları, Ankara. Tolasa, Harun, (2001) Ahmet Paşa nın Şiir Dünyası, 2. Baskı, Akçağ Yayınları, Ankara. Uludağ, Süleyman, (2002), Tasavvuf Terimleri Sözlüğü, Kabalcı Yayınevi, 103