NUH UN TREN YLE DEVR- AVRUPA



Benzer belgeler
Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

alternatif cevabı olabilir fakat anlatmak veya vurgulamak istediğim konu insanların alışveriş merkezlerine ihtiyacı olsun olmasın gitme durumları.

Ye aya Gelece i Görüyor

Topluluk Zorlukla Kar ıla ıyor

Seçelim ve yerleştireli. Kutlu : Merhaba. Sophie : Kutlu :. Kutlu... e?

Ertesi gün hastaneden taburcu olma vakti gelmi ti. Annesi odaya gelerek Can haz rlarken, babas hastane lemlerini yap yordu. Vitaboy hastaneden ç kman

Samuel, Tanrı Çocu u Hizmetkarı

Çocuklar için Kutsal Kitap sunar. 60. Hikayenin 21.si.

Uyumayan Şehir. Uyumayan Şehir New York için artık bir slogan. Çoğu kişi gibi ben. de New York u izlediğim filmlerden tanıdım ve gerçekte filmlerdeki

ÇEVREMİZ VE BİZ 1.park 2.büfe 3.okul 4.banka 5.otel 6.market 7.alışveriş merkezi 8.kafe 9.hastane 10.köprü 11.nehir 12.kafe 13.spor salonu 14.

ANKARA ÜNİVERSİTESİ TÖMER TÜRKÇE ÖĞRETİM ARAŞTIRMA VE UYGULAMA MERKEZİ TÜRKÇE SINAVI

Gülmüştü çocuk: Beni de yaz öyleyse. Yaz ki, kaybolmayayım! Ben babamı yazmamıştım, kayboldu!

Puslu Manzaralar. Yazar Volkan DURMAZ Cuma, 16 Ağustos :35 - Son Güncelleme Cuma, 16 Ağustos :44 1 / 9

Bir Prens Çoban Oluyor

Petrus ve Duanın Gücü

Çocuklar için Kutsal Kitap sunar. lk Kilisenin Do u u. 60. Hikayenin 55.si.

Kızla İlk Buluşmada Nasıl Sohbet Edilir? Hızlı Bağ Kurma Teknikleri

Eziyet Eden Birinden Vaaz Eden Birine

ANAOKULU VELĠ DEĞERLENDĠRME ANKETĠ VELĠ ADI: ÇOCUĞUNUZUN ADI: ÖĞRETMENĠNĠZĠN ADI: MAĠL ADRESĠNĠZ? TARĠH: OKULUN FĠZĠKSEL OLARAK DEĞERLENDĠRĠLMESĠ

Çocuklar için Kutsal Kitap sunar. 60. Hikayenin 30.si.

KİTAP GÜNCESİ VIII. GELENEKSEL KİTAP GÜNLERİ SAYI:3

Elmalı ve Elören Köyleri-Çamlıdere (22 Kasım 2009) Yazı ve foto raflar: Hüseyin Sarı (huseyinsari.net.tr)

YOL AYRIMI SENARYO ALĐ CEYLAN

KÜÇÜK KALBİMİN İLK REHBERİNİN BU GÜNÜME UZATTIĞI HAYAT YOLU

Asker hemen komutanı süzerek cevap vermiş; 1,78! Komutan şaşırmış;

MEHMET İHSAN MERMERCİ OTELCİLİK VE TURİZM MESLEK LİSESİ COMENIUS PROJESİ A TRIP ACROSS EUROPE FAALİYET RAPORU

ABLA KARDEŞ Gerçek bir hikayeden alınmıştır.

Türk Dili II (TURK 102) Ders Detayları

WICHTIGER HINWEIS: Bitte fertigen Sie keine Kopien dieses Fragebogens an!

1.Temel Kavramlar 2. ÆÍlemler

ÇAYLAK. Çevresinde güzel bahçeleri olan bir villaydı.

Çocuklar için Kutsal Kitap sunar. 60. Hikayenin 6.si.

TATÍLDE. Biz, Ísveç`in Stockholm kentinde oturuyoruz. Yılın bir ayını Türkiye`de izin yaparak geçiririz.

ÖNEMLİ NOT: 2016 BÜTÇESİ HAZIRLAMA ÇALIŞMASI. NYC Nilgün Yetiş Koçluk ve Danışmanlık. Gözden Geçirme Tarihi:

UFACIK TEFECİK KURBAĞACIK

ΣΔΛΙΚΔ ΔΝΙΑΙΔ ΓΡΑΠΣΔ ΔΞΔΣΑΔΙ. ΔΙΑΡΚΕΙΑ: 2 ώρες ΗΜΕΡΟΜΗΝΙΑ: 24 Μαΐοσ 2011 ΣΟ ΔΞΔΣΑΣΙΚΟ ΓΟΚΙΜΙΟ ΑΠΟΣΔΛΔΙΣΑΙ ΑΠΟ 8 (ΟΚΣΩ) ΔΛΙΓΔ. Τπογραφή καθηγητή:

A1 DÜZEYİ B KİTAPÇIĞI NOT ADI SOYADI: OKUL NO:

BURSA KARAGöZ ROTARY KULÜBÜ KULÜP MEKTUBU

Bazen tam da yeni keþfettiðiniz, yeni tanýdýðýnýz zamanda yitirirsiniz güzellikleri.

KURBAN BAYRAMINDA FRANSIZ ŞATOLARI Ağustos 2018 / 3 Gece 4 Gün

Dil ve Oyun. Günlük İşlerinizi Yaparken Konuşma ve Oynama

Jamie Foxx J

Tanrı nın Güçlü Adamı

Cümlede Anlam İlişkileri

Müşteri: Üç gece için rezervasyon yaptırmak istiyorum. Tek kişilik bir oda.

HER ŞEYİN BAŞI SAĞLIK

þimdi sana iþim düþtü. Uzat bana elini de birlikte çocuklara güzel öyküler yazalým.

Sibirya nın Mavi Gözü Baykal

WICHTIGER HINWEIS: Bitte fertigen Sie keine Kopien dieses Fragebogens an!


O sabah minik kuşların sesleriyle uyandı Melek. Yatağından kalktı ve pencereden dışarıya baktı. Hava çok güzeldi. Güneşin ışıkları Melek e sevinç

TEK TEK TEKERLEME. Havada bulut Sen bunu unut

OHIO DOĞAÇLAMASI (OHIO IMPROMPTU)

Walt Whitman. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

ÖZEL KIRAÇ ORTAOKULU EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI DEĞERLER EĞİTİMİ RAPORU (NİSAN 2015) KARŞILIKSIZ İYİLİK YAPMAK

Güzel Bir Bahar ve İstanbul

Euro2016 Türkiye-İspanya Maçı Break FRANSA

SAGALASSOS TA BİR GÜN

Hafta Sonu Ev Çalışması HAYAL VE GERÇEK

Anneye En Güzel Hediye Olarak Ne Alınması Gerekir?

SAFFET EMRE TONGUÇ İLE FRANSIZ ŞATOLARI 05 Nisan 2018 / 3 Gece 4 Gün

* Balede, ayak parmakları ucunda dans etmek. [Ç.N.] ** Balede, ayaklarını birbirine vurarak zıplamak; antrşa şeklinde okunur. [Ç.N.

İstek Özel Kemal Atatürk Anaokulu. Kanaryalar Sınıfı

Degerli ILK YAR'larimizin Degerli Dostlari, Hepimizin yuregini yakan Soma faciasindan sonra cesitli teklifler ve sorular geldi...

EDEBİYATIN İZİ 86. İZMİR ENTERNESYONAL FUARI NA DÜŞTÜ

Tanrı nın brahim e Vaadi


DÜZEY B1 Avrupa Konseyi Ortak Dil Ölçütleri Çerçevesinde BÖLÜM 4 SINAV GÖREVLİSİNİN KİTAPÇIĞI. Dönem Mayıs 2010 DİKKAT

Çocuklar için Kutsal Kitap sunar. 60. Hikayenin 19.si.

SIRADIŞI FRANSIZ ŞATOLARI

Tanrı Köle Yusuf u Onurlandırıyor

Gençlerin Doğu Ekspresi keyfinde usulsüzlük iddiası

KASIM AYI VELİ BÜLTENİ

:48 FİLİZ ESEN-BİROL BAŞARAN

manzaraadalar.com.tr

MİRKET NİNELER. Parti Veriyor

Cadı böyle diyerek süpürgesine bindi. Daha yüz metre uçmadan. paldır küldür yere düştü. Ağaçtaki kargalar Gak gak diye güldüler.

KÜRESEL GELİŞMELER IŞIĞI ALTINDA TÜRKİYE VE KUZEY KIBRIS TÜRK CUMHURİYETİ EKONOMİSİ VE SERMAYE PİYASALARI PANELİ

Kızlarsivrisi (3070 m) (27-28 Haziran 2015) Yazı ve fotoğraflar: Hüseyin Sarı

Bunu herkes yapıyor! -Gerçekten herkes mi? Nasıl korunmam gerektiğini biliyorum! -Kalbini, gönlünü nasıl koruyacaksın?

ELAZIĞ - TUNCELİ ZİYARETİ

19 ARALIK 2011 PAZARTESİ

RAPORU HAZIRLAYANLAR: Azime Acar & Ender Bölükbaşı

Soðaným da kar gibi Elma gibi, nar gibi Kim demiþ acý diye, Cücüðü var bal gibi

1. Çağımızda, toplumların mutluluk ve. refahlarının hatta bağımsızlıklarının; bilimin. ışığında sürdürülen araştırma ve geliştirme

Çocuklar için Kutsal Kitap sunar. 60. Hikayenin 24.si.

Doğukan Türkekul Akgün TURK Seda Uyanık. Tarih: Başlık: Budapeşte Gezi Notlarım. Budapeşte Gezi Notlarım

NURULLAH- Evet bu günlük bu kadar çocuklar, az sonra zil çalacak, yavaş yavaş toparlana bilirsiniz.

SÖZCÜKTE ANLAM. Gerçek Anlam Yan Anlam Mecaz Anlam Terim Anlam Sözcükler Arasý Anlam Ýliþkileri Anlam Olaylarý Söz Öbeklerinde Anlam

25 NİSAN DA SİNEMALARDA

MAT223 AYRIK MATEMATİK

DÜZEY B1 Avrupa Konseyi Ortak Dil Ölçütleri Çerçevesinde BÖLÜM 4 SINAV GÖREVLİSİNİN KİTAPÇIĞI. Dönem Kasım 2009 DİKKAT

Konumuz sol içi cinayetler, özel olarak da Acilciler bünyesindeki cinayetler

Aşşk Kahve ve Laduree

skandinav mesleki güvenlik ortam anketi

METEOROLOJİ SEMİNERİ

ortopedist röportaj RÖPORTAJ: DR. NADİR ŞENER

ISTE BIZ BÖYLE ANLAMISIZ ASLINDA BIZI SEVENLERLE DEGIL, BIZIM SEVDIGIMIZ March 2014 (5)

Çocuklar için Kutsal Kitap sunar. 60. Hikayenin 26.si.

ΤΕΛΙΚΕΣ ΕΝΙΑΙΕΣ ΓΡΑΠΤΕΣ ΕΞΕΤΑΣΕΙΣ ΤΟ ΕΞΕΤΑΣΤΙΚΟ ΔΟΚΙΜΙΟ ΑΠΟΤΕΛΕΙΤΑΙ ΑΠΟ 6 (ΕΞΙ) ΣΕΛΙΔΕΣ

Transkript:

NUH UN TREN YLE DEVR- AVRUPA Bazı basit sorular beni afallatır. Ne yanıt verece imi bilemem. Örne in bir geziden dönünce "Nasıl geçti?" sorusu. Ku kusuz "iyi", "güzel", "harika" ya da "kötü", "berbat" gibi yanıtlar bir kö ede durmaktadır ama bunların hiçbiri bir deneyimi tanımlamak için yeterli de il sanki. Bir de "En çok nereyi be endin?" sorusuyla sıkıntıya girerim. Galiba hayattaki en önemli problemlerımden biri kolay kolay favorimi bulamamam. Di er sorunum ise anlatıyla ilgili. Anlatı galiba ya anılanı ba - kala tırıyor. Ve bazı eyler sanki hiç anlatılamaz. Bazan kalem kendi ba ımsızlı ını eline alıp yola çıkıyor. Belki de bu yüzden iiri seçtim. iirle çe itli katmanlar yaratmak, gerçekli e de i ik dolambaçlardan, farklı düzlemlerden yakla mak daha olanaklı. Do rusu Avrupalı 107 yazarla birlikte yer aldı ım Edebiyat Ekspresi projesi sonrasında yolculukla ilgili yazmayı dü ündü üm her an bir görev duygusu sıkıntısı içine girdim. "Bitti i te imdi yazmalıyım"," Benden beklenen bu" gibi bir duygu...oysa ya anılan öylesine yo un, öylesine anlatıya teslim edilemeyecek denli gerçek ve karma ıktı ki bunu hep erteledim. Görüntüler, sözler, anlar kafamda dolanıp duruyordu. Bir de gezi yazarlarından beklenilen bazı ansiklopedik bilgiler, bazı rakamlar ve ülkelere ili kin gel mi lik raporları benim için fazla analitik ve gerçekçi. Do rusunu isterseniz beni yolculukların birlikte 1

yürüyen iç yolculuk kısmı mekanlarla ilgili detaylardan çok oraların duygusu, ve gizemi ço u zaman daha çok ilgilendirmi tir. Yola çıktı ımız ilk günlerde bazı rehber kitaplara göz atıp notlar alıyordum. Sonra bunu bıraktım ve kendimi anın, zamanın ve ehirlerin büyüsüne bırakmaya karar verdim. Bu nekadar mümkün olabildi bilemiyorum. Ben, aslında yalnız yolculuk etmeyi severim. a ırabilirsiniz ama sinemaya dahi yalnız gitmeyi severim. Ço u insan bunu anlayamaz. Filmlerle yalnızlık içinde kurdu um ili ki yanımda tanıdık birisi varken kurdu um ili kiden farklıdır. Yanımdaki insan dikkatimi da ıtır ve enerjimin bir kısmını yürütür; filme tam olarak yo unla amam. Bir lokantada yalnız yemek yiyen birini görmek içimi burkar ama sinemaya yalnız gelenlere kar ı hep gizli bir karde lik duyarım! Anlatacak ey olmadı ından de il. Yollar boyunca neler görmez ki insan. Ama ben yollar boyunca sanırım en çok o garip, ince hüznü gördüm. Tarihin co rafyaya iletti i hüzünleri... imdi dü ününce büyük bir u ultu i itiyorum. Trendeki insanlar, ehirler ve di erleri... Sayısız kategoriler ve kimlikler halinde, bayraklar, diller, pasaportlar halinde, Nuhun treniyle Devr-i Avrupa. Avrupa neresidir? Ben Avrupalı mıyım? Bu sorular galiba biraz sorunlu. Avrupa haritada bir yerden öte soyut bir kavram, bir tahayyül galiba ve kimlikler hiyerar isinde tuttu u yerden ötürü böylesi bir aidiyet önemli pek çokları için. Ve yazarlar... Avrupalı yazarlar. Yazar kimli i üzerine çok dü ündüm trende. Aynı anda hem ben çok önemliyimi hem de ben bir hiçimi nasıl kaldırabilir insan? 2

Ve ehirler...birbiri ardına geçip gitti imiz onca ehir. Her ehir bazı seslerden olu ur, her ehir bazı kokulardan, her ehirde o ehre benzeyen yüzler ya ar. Eski yolculukların büyüsü yok artık. Bir masal gibi yazardı eski seyyahlar. Çok daha özeldi o zaman yolculuklar. imdi dünyada sürekli hareket halinde bir elit kesim var. Benzer davranı lar içinde seyahat kitaplarına bakıp müzelerde bilet kuyruklarına giren... Yine de yolculuk alıp götürebilir insanı. Bir dü ü anımsatabilir. Akıp giden bir suya bakarken ruhunu bir tül gibi dü ürebilirsin oraya ve zamanlara karı ıp sürüklenebilirsin Sonra birgün birden anımsayabilirsin uzak sokaklarda yürüyen kendini. çinde çırpınan soruları ve kalbinin nasıl da a ırla tı ını bazan. Geri dönülece i bilindi inden mi doymazlıkla dokunulur o uzak ehirlere? Saraylar, müzeler, anıtlar... Avrupa bu mu? Geriye dönüp dü ündü ümde birden o kadınları hatırladım. St. Petersburgda saraylarda uyuyakalan bekçi kadınları. Rehber tarihsel bilgileri sıralarken ve biz de ehri ziyarete gelmi turist kılıkları içinde dola ırken kenarda rahatsız bir sandalyede oturan i man bekçi kadının gözleri kapanıyor. Bütün o ihti am ortasında ekmek parasını kazanmaya çaıl an yorgun, mutsuz bir kadın... Önünden geçip giden bir grup yazar... Avrupa kimli i üzerine ara tırma yapıyorlar! O kadın acaba dü görüyor muydu? Dü ünde o sarayda bir kraliçe miydi yoksa? Orada ya amayı isteyece ini hiç sanmam! Dola ırken o sıkıcı ortamlarda mutsuz kadınlar tahayyül ettim hep! Gözleri bir kapanıp bir açılıyordu. Kimbilir nasıl da yorgundu. Ne çok sıkılmı tı. Adı neydi kimbilir? Belki Olga... Dinle Olga! Rüyana girdim çünkü u an 3

önünden geçen Kıbrıslı bir airim ve bir grup yazarla birlikte Edebiyat Ekspresi adlı trenle ehrinize girdim. Önemli yazılar yazaca ım ehriniz hakkında! Hayır Olga, bo ver bunları! Bana kendini anlat. Çok mu yorgunsun? Kaç çocu un var? Nasıl bir hayat ya adın? A kların oldu mu? Hayat çok mu kötü davrandı sana? Olga beni duyamaz üstelik ortak bir dilimiz de yok. Ama ikimiz de Avrupalıyız... ddia bu. Avrupalı olmak büyülü bir sözcük gibi fısıldanıyor. De ersiz sayılan ulusal kimliklerin, küçük gruplara etnik aidiyetlerin kıskacından kurtulma yolu! Bu kurgu, bu sınırsız harita bu dü sel aidiyet bahçesinde yer alma tela ı var. Küçük aidiyetlerden kimlikler hapishanesinden kurtulup daha büyük bir aidiyetin parçası olmak... Tarih, Beni de Avrupalı yap! Birden Akdenizin ortasındaki yalnız, küçücük adamdan burnumu uzataca ım ve çok daha büyük, saygın bir adım olacak, pasaportum bana kapılar açacak, hiyerar i basamaklarında yükselece im. Avrupa kimli i derken hemen bir ulusal kimlik modeli geliyor herkesin aklına ve yorumlar da bunun üstünde yükseliyor. Bütün kafalar karmakarı ık da denilebilir. Bunca bölünme içinden bir üst kimlik daha kapsayıcı bir aidiyet bulmak... Hiç de fena bir fikir gibi durmuyor. Bu yeni hayali cemaatın sınırları ne peki? Bir de bu bütün içindeki hiyerar ilerle nasıl ba a çıkılacak? Ço unluklar azınlıklar ili kileri nasıl belirlenecek? Yaygın dillerin yaygın olmayanları yutması nasıl engellenecek? Büyük balıklarla küçük balıklar aynı akvaryumda nasıl yüzecek? Bu Avrupa nasıl bir "biz" olacak? Ve her "biz" gibi bir "öteki" yaratıp onunla sava mayacak mı? Benim kafamda yalnızca 4

sorular var ve bunca eyi dü ünmek zorunda kalmaktan çok yorgunum. Tren sanki bir proto tipti. Zengin ülkelerden yaygın dillerden yazarlar ve di erleri... Çatı malı ülkelerden gelenlerin sorunları... Her ey oradaydı. Bu Avrupa kültürü nasıl olacak,bu çatı malar nasıl bitecek diye kafa yormaktan pek çok eyin tadını çıkaramadım. Ben galiba Olga nın rüyasına geri dönece im ve onun küçük hayatını güncel sıkıntılarını kendime sorun edece im. u habire kararlar alanlar imzalar atanlar, yeni uygulamalar ortaya koyanlar Olga ya nasıl bir hayat verdiler. Hakkında hiçbir ey bilmiyorum. O yalnızca St. Petersburg daki Kı lık sarayda uyuyakalan bir bekçi kadın. Geziden yanımda getirdi im bir ba ka kadın imgesi daha var. Minsk ten Brest e giderken trene binen bir kaçak yolcu. Görüntüsü öyle net aklımda ki! nce, ürkek bir kadın. Kompartımamın kapısında duruyor. Kararsız ezik bir duru... çeriye girip giremeyece ini soruyor:"tabii, yer var" diyorum. George, Rusça biliyor onun aracılı ıyla anla ıyoruz. Hani yazarlar treni ya ilk akla gelen Minsk ten geziye katılacak bir yazar mı? Pek öyle gibi durmuyor ya... Bir zamanlar iir yazdı ını söylüyor. Koltu a e reti oturuyor; belki be kez rahat oturmasını söylüyoruz ama bunu yapması mümkün de il sanki. George çeviriyor. "Biz Minskliler her zaman çok sıkıntı çekti imizden hep gerginizdir." Trene kaçak bindi ini neden sonra anlıyoruz. Galiba onun gibi ba - kaları da var. Ortalıkta o espiri dolanıyor sonraları. "Trende gerçek insanlar var!" Gerçek insanlar ve garip yazarlarla ilerliyor tren! Bir tren insanı bir yere götürür. Bu önermenin co rafyasal boyutuyla ilgilı de ilim u an. O klasik gazeteci sorusu vardır ya " Bu yolculuk size ne kattı?" diye. Söylemi tim, dü ününce büyük bir u ultu var, 5

bir de anımsadıkça gülümsedi im ya da hüzünlendi im anlar...günlerce belle ime i leyen yazar görüntülerinden kurtulamadım. Yazarlar genellikle birbirleriyle anla amazlar. Onlar okurlarına sevgilileri gibi davranırlar ve okurlarının bir ba kasıyla da a k ya amasına katlanamazlar. Trende beni en çok geren bizi hapseden ulusal kimliklere yapılan vurguydu. Her birimizin adının yanında bir ülke adı... Belki de ba ka türlü olamazdı. Sonra gazeteciler... Sürekli bir gözaltı hali... Yo un programların yarattı ı yorgunluk... Bir garip okul psikolojisi... Ama yine de bu çılgın projenin yaratıcılarına yürekten bir alkı lazım! Yolculuktan belle ime kazınan bir üçüncü kadın imgesi Moskova da at üstünde gelen fahi eydi. Otelin önünde oturuyorduk; saat geceyarısını çoktan geçmi ti ve atla gelen kadın erkeklere kendisiyle ata binip gitmeye ça ırıyordu. Belli ki varolabilmek için sarayda uyuyakalan Olga dan ve ürkek, mavi gözlü, bir zamanlar iir yazmı olan Minskli kadından daha etkili bir yol seçmi ti. Sanırım ben Do u Avrupa ya takılıp kalmı ım! Oysa geriye dönüp dü ündü ümde kalbim en çok Lizbon da çarpıyor. Bir ilkgençlik tutkusundan olmalı. Alvaro Cunhal ın resimlerindeki tıknaz, bibloyu andıran insancıklar önümden geçip gidiyor. Yarın Bizimdir Yolda lar adlı kitabıyla bize gençlik yıllarımızınn devrimci romantizmini arma an eden Manuel Tıego, Alvaro Cunhal ın takma adıymı. Yıllar yılı yapılan kurgulara, yakı tırmalara son noktayı üç be yıl önce koymu ve Manuel Tiego nun takma adı oldu unu açıklamı. Bu ehir nasıl da stanbul u anımsatıyor! Onun kadar güzel olmasa da kendine özgü bir büyüsü var. Kendimi kaleden çatılara do ru bakarken görüyorum imdi. Ne garip! Kaleden çatılara do ru baktı ım o an, bir gün bunun sisler içinde bir anı olaca ını ve ı ık altında ya adı ım bu gerçekli e daha sonra uzaklardan bakarken bu 6

anın uçucu uzak ve sisli bir görüntüye dönü ece ini tahayyül etmi - tim. Yazar kimli i üzerine bir ba ka saptama: Yazar, öylesine yalnız ve aynı anda öylesine de kalabalık bir ki i. Öylesine yalnız çünkü kendine bile öteki muamelesi çekiyor. Kendini bile terk edip kendi dı ına çıkıyor ve içine do ru uzaklardan bakıyor. Tıpkı o an o gizli aynada kaleden uzaklara bakan bir özne olarak kendimi seyredi im gibi. Ve öylesine kalabalık çünkü ötekilerle derin bir empati içinde. Ötekileri içine yükleniyor. Kaleden çatılara do ru baktı ım o an donup kalmı belle imde. çimde uzak ülkelerdeyken duyulan derin ürperti, kalbimi hızla çarptıran bir serüven duygusu. Daha çok da iç sesimin kölesiyim. Oralara ta ıdı ım bohçamdaki özel kederlerle ilgiliyim. Kendi tarihimin izle inde, içimdeki dü ümlerle me gul... Cemal Süreyya nın "Ben nereye gidersem yalnızlı ın ba ehri orası" dizelerine hep bir akrabalık duymu umdur. Bir de ku kusuz Kavafis in "Bu ehir ardımdan gelecektir" dizeleriyle sevi melerim var yıllardır. Bu yolculukta beni en çok yoran yol arkada larımı izlemekti. Sürekli ince bir gözlem halindeydim gizliden. Bu i te yazarlı ın yorucu yanı! Hiç susmak bilmeyen sürekli yorumlayan, anlamaya çalı an bir iç ses! Sürekli gözlemenin yarattı ı bir yorgunluk hali! Belki de bu nedenle, yani dikkati daha çok içe ve ba kalarına lüzümsuz gelebilecek bazı ayrıntılara dönük oldu undan, yazar bazı eyleri görmeyebilir. Bazan insanlar bizim de görmü oldu umuz bir film üzerine konu urlar ve gerçekten aynı filmi mi gördük diye merak ederiz ya! te onun gibi. Yolda birkaç kez bu uyurgezer halinden kurtulmak için kendimi sarstım. Hani i in görev kısmı var ya! zleyece im, dü ünece im ve Avrupa kültürü üzerine yazaca ım! 7

Madrid te Picasso nun Guernicası nın önünde oldu um an geldi birden aklıma! Kar ında ke fedilmeyi bekleyen koca bir ehir var! Ama yalnız olsam tablonun önünde saatlerce durabilirdim. Yıllardır uzaklardan ileti im kurdu um eski bir tanı a, bir gün kanlı canlı kavu manın co kusu ve büyüsü içinde! Gece bekçisini uyutup müzede Guernica yla ba ba a kalmak, öylece büyülenmi halde sabaha kadar ona bakmak isterdim! Böyle garip bir arzuyu insan kendine gülünecek diye kimselere anlatamaz! Hem yeti ilmesi gereken toplantılar, resepsiyonlar var! Ve tren yola devam edecek! Örne in iki gün sonra Bordeaux da François Mauriac ın atosunda bulacaksın kendini! Burdaki garipli im ise bir foto rafa takılı kalmam. Foto rafta Mauriac çok ya lı, yüzü buru buru ve ya lı bir a acın gövdesine dayamı yana ını. A aç onun ikiz e i gibi ve ikisinin arasında inanılmaz bir ileti im var! Mauriac öleli otuz yıl oldu ama kimseye belli etmeden o a acı aradım. Mauriac ın bir yerlerde bir a aca dönü üp ya adı ını kimse bilmiyor olmalı! Benimle onun arasında özel bir sır! Paris ten yanımda getirdi im görüntü ise metroya dolu an çocukları azarlayan ö retmen sesi. Birden öfkeli Fransızca ö retmenimi anımsattı bana. Azarlanan çocu un yüz ifadesi belle ime kazındı. Sonra içeriye kemanlarıyla sokak çalıgıcıları girdi ve çocu un yüzü birden ı ıdı. Lile de çarkı söyleyen Filistinli çocuklarca kar ılanmak ise bir ba ka süprizdi! Çocukların seremonilerde gösteri yaparken takındıkları tavır vardır ya! Yeti kinlere yapılan gösteri, anne babaya gurur vesilesi! Avrupa bütün farklı kimlikleri bünyesine ta ımaktan, kucak 8

açmaktan ho lanıyor ama hiyerar iler var oldukça kimlikler acı çekmeye devam edecek! Brüksel deki otelde beyaz Arap cellabiyası içindeki adamın bakı - larında ürktüm önce. Sonra adam Fransızca olarak kendi kendine konu up ba ırmaya ba ladı. Artık bıktı ını, bu kadarına katlanamadı ını filan söylüyordu. Otel görevlileri onu yatı tırmaya çalı tılar. Adamla ilgili çe itli hikayeler yarattım kafamda... Ona ça ın tipik sorunlarina yara ır bir hayat hikayesi kurdum. Kendi co rafyalarını bırakıp Avrupa ya gelen insanların a kınlı ı ve uyumsuzlu unu dü ündüm. Bir müzeye benzeyen pırıl pırıl Avrupa ehirlerinde uzak co rafyalardan insanların nasıl küçücük ve çeresiz kalabileci ini, içine dü ebilecekleri derin yalnızlı ı,yabancı diller içinde ruhların nasıl da körelebilece ini, insanın iç sesini çocukluk dilini kendi içine gömüp ba ka bir dilin kültürel kapsamı içinde var olabilmek için harcaması gereken büyük çabayı dü ündüm. Bir Avrupa kültürü mümkün mü? Avrupa, bünyesinde pek çok de i ik kültürü, küçük dilleri ta ıyabilir mi? Kimlikler hiyerar isi var oldukça ve bazı kimlikler ötekilerden daha de erli sayılmaya devam edildikçe bu çatı ma hiçbir zaman bitmeyecek gibi. Dortmund ta dolanırken birden trendeki tek siyah yazara rastladım. Nedense sokakta yürükenki dalgınlı ı içimi burktu.1995 te katıldı ım Küdüs teki Uluslararası airler Festivalinde Amerikalı siyah air Lucille Clifton un söyledikleri geldi aklıma. Toplantıyı düzenleyenlere: "Orada bana benzeyen birileri olacak mı?" diye sormu. Soruya çok a ırmı lar. Belli ki kendisine benzemeyenler arasında 10 gün geçirecek olan bir siyah kadının ruh halini anlamamı lar. Belki de Avrupa bütün bu kategorilerin görünmez olaca ı bir düzlem olmalı. Karı ık bir okulda okuyan çocuklarda gözlemlemi tim bunu. Renkler ve kimliklerin hiçbir anlamı yoktu onlar için; bir e itlik duygusu 9

içindeydiler siyah, beyaz ve sarı olarak. Ku kusuz sözünü etti im özel okulda sınıfsal bir durum yoktu. Yani orta sınıf ve üst orta sınıf çocuklarıydı hepsi. Refah düzleminde e it sayılırlardı. Hepsinin de evlerinde bilgisayarları vardı. Yoksul olanlarla varsıl olanlar arasındaki çeli ki ve hiyerar i ba ka hiçbir hiyerar inin yerini alamaz sanırım.. Hanover de ya mura yakalanıp sı ındı ım telefon klübesinde bizim için parkta düzenlenen ve çok az ki i geldi i ayrıca da kimsenin nasıl olaca ını bilmedi i için gerçekle emeyen iir dinletisinden yürüttükleri biralarla iki genç geliyor yanıma. Hani sokaklara ait olan, sanırım esrar filan da kullanan gençlerden. Bana sordukları sorular ve görü lerini aktarı biçimleri tam da Avrupa nın gereksinim duydu u felsefe. Yani bu sokak gençlerinin marjinalli inde sistemin pek çok sorununa haklı ve gerçekçi bir ele tiri var. Yan taraftaki Türk arkada larım habire "Tamam mısın? Seni rahatsız etmiyorlar ya?" gibi sorular soruyorlar Türk erkeklerine ait koruma duygusu içinde. Ben halimden memnunum! Sokak insanlarını her zaman sevmi imdir! Malbork ta Nogat nehrinde tekneyle gezerken bize akordiyonla müzik yapıp arkı söyleyen bir aile vardı. Tıbkı sahnedeki tiyatro ö rencilerine e itimlerine ba ladıkları zaman yapılan ilk tavsiyeye uyar gibiydiler. Seyircinin gözüne bakmayacaksın! Bizi görmüyor, bize aldırmıyor, kendi aralarında e leniyor gibiydiler. Nehir boyunca manzara öylesine güzeldi ki çevreyi mi izleyeyim onlara mı bakayım a ırdım. Ama küçük kızın bir film karesine yakı an görüntüleri hala belle imde. Kaliningrad benim için tam bir çökü tü! Düzenlenen etkinliklerin ihti amı ve ola anüstü misafirperverlikle ehrin gözle görülür sefaleti örtülmeye çalı ılıyordu sanki. Birden kendi içime döndüm. Otel 10

odasında sabaha kadar a ladım. Sabah her eyi bırakıp geriye dönmeye filan karar verdim. Ertesi gün yava yava iyile tim ve bir sonraki durak Vilnius a vardı ımızda ehir beni yeniden sevindirdi! Neden bilmem bu ehir bana "Sevin vede beni sev dedi!" Hele kar ılama sırasında tren istasyonunda gerçekle tirilen o muazzam caz ve iir öleni! Burda beni bekleyen süpriz ehrin Uzupis adlı semtinde davetli oldu um iir dinletisiydi. Semt derken sıradan bir semt de il burası. Burda ya ayan ve ço unlu u sanatçılardan olu an bin ki i bir Cumhuriyet ilan etmi ler. Ba kanları bir air...bayrakları, alternatif bir anayasaları var. Nehir kıyısındaki kafede yaptı ımız iir dinletisinin ardından beni törenle iirin ve Kalplerin büyükelçisi" ilan ediyorlar. Ba ıma apka giydiriliyor, elime beratım veriliyor, konu malar yapılıyor. Matrak bir tören ama sıcacık, güzel bir anı. Dünyanın bir buca ında sana benzeyen insanlar bulma sevinci! Riga ve Talinn de aynı sıcaklıkta geçiyor. Baltık ülkelerinde insanı hareketlendiren bir enerji var! Rigadan getirdi im görüntüleri arasında engin çabasıyla Türkçe çevirmen Uldis Breznis, her foto raf çekti inde yana ına bir öpücük isteyen ya lı foto rafçı, gemiyle götürüldü ümüz sınıra yakın garip co rafyada gençlerin gerçekle - tiridi i muazzam gösteri ve geriye dönerken sohbete daldı ımız ya lı balerin var. Ya ına ra men hala güzel bir kadın ve hep konu mak istiyor. çi dopdolu. Bir kurban psikolojisi içinde Letonların Ruslar dan çekti ini filan anlatıyor. Sonra Aslı yla yorum yapıyoruz. Aslı kadının haklı eyler söyledi ini söylüyor. Beni ilgilendiren ise söylenenden çok söyleni biçimi. Kar ı çıkarken celladına dönü me hali ve tersten ırkçılık ve tepkisel milliyetçilik. Bu eski Sovyet ülkelerinin hemem hemen hepsinde var. Talinn de kinci Dünya sava ında Ruslar tarafından bombalanan bir yeri sava ayıbı olarak sergiliyorlar. 11

St. Petersburg da Beyaz Geceler beni uyutmadı. Ama belki de bahanemdi bu. Bunca acı dü ünceyi ta ıyamıyordum. Aslı yla sabahlara kadar Nevski caddesini ar ınladık. Tren ahalisi bizi kahraman ilan etti. Erkekler bile gündüz dahi sokakta yürümekten korkarken geceyarısı Nevski caddesini ar ınlayan iki kadın! çimizde en ufacık bir korku yoktu! Belki de insanı koruyan bu! Yani korkusuz kendinden emin eda seni dokunulmaz yapabiliyor! Bir de ehir geceleri öylesine büyülü ki sokakların ça rısıyla ba edilmiyor! Korkunç kokular içindeki o berbat otel odasına dönmek istemiyor insan. Bu ehir beni mahvetti. Düzenlenen ortak iir gecesindeki St. Petersburglu airlerin görüntüleri gözümün önünden gitmiyor. Tarihe ait bir dönemi yeni ke feder gibiydiler. Underground bir mekanda 68 lere ait görüntüler vardi. Dili anlamadı ım ve diyalog geli - tiremedi im için yanlı eyler söylemek istemem ama sanki bir çaresizlik, yönsüzlük, bir kafa kar ıklı ı egemendi ortama. Moskova ise daha enerjik ve atılım halinde görünüyordu. Fransız elçili indeki resepsiyonda Bella Ahmadulina yı görüyorum. Yüzü, gözleri canlılık ve gençlik dolu ve bu yüz çok ya lı, çökmü bir kadının gövdesi üzerinde. Bana sarılıyor "Çok sevimlisin" diyor; Belki de ona içten bir sevgiyle bakmı olmamdan. Ahmadulina nın eski e i oldu unu sonradan ö rendi im Yevtu enko da orada ve oldukça dinç duruyor. Amerika da bir üniversitede ders verdi ini büyük bir ailesi oldu unu ve onlar için para kazanmak zorunda oldu unu filan söylüyor. Yeni airler var mı? iirde neler oluyor? Bunu ö renmek mümkün olmadı. Pu kin kütüphanesindeki gösteriden sonra Pu kin in bazı akrabaları ve kütüphane yöneticileriyle oturdu umuz masa bir Çehov sofrasını andırıyordu. Herkes tarihe ait gibiydi. Ben sürekli gülümsüyor ve çabalarından duydu um minneti iletmek istiyordum. Pu kin den güç alıp ayakta durmaya çalı ıyor gibiydiler. Masada uzun hazırlıklar sonunda kar ılanan yabancı bir konuk olarak dili bilmeyenlerin genellikle yaptı ı gibi 12

çevreme gülücükler saçıp otururken günümüzde Rus kimli inin evrimine ili kin dü ündüm biraz ama yorumlar yapabilecek durumda de ilim. Her ey çabucak geçip gitti. Öylesine bir dokunu gibi... Geriye yalnızca yeniden gitme iste i ve merak kaldı. Minsk tren toplulu u tarafından yol boyuncaki en hazin deneyim ünvanını aldı. kinci Dünya Sava ı sırasında tamamına yakını yıkılan ehir Var ova gibi yeniden eski modeli örnek alınarak in a edilmemi ama bunun yerine o dünemlerin modernist, pragmatist, Stalinci mimari anlayı ı içinde yeni binalar yapılmı. lk bakı ta, ruhsuz, sıkıcı bir ehir. Belli ki çok sıkıntılar var. Trenden indi imiz zaman götürüldü ümüz ba kanlık salonundaki sıkıcı resmi konu malardan sonra grupla dola mak istemiyorum. Metroyla otele dönerken çıkı ta bir süre önce bir Rock konseri sonrasında ya mura yakalanan gençlerin sıkı ıp öldü ü yere geliyorum. Duvarlar gençlerin foto - rafları, çiçekler, yazılar, gençlerden kalan anılarla süslenmi. çim dayanamıyor.bu ehir hep yıkım, hep ölümle aklımda kalacak gibi. Tren Minsk ten çıkarken bir kutlama ruhu var. Brest te çocukların bizim için hazırladı ı gösteriyi izlemek için duruyoruz ve cebimdeki son paraları harcamaya çalı ırken grubu kaybediyorum. nanılmaz bir ey! Bunca insan bir anda nereye kaybolur? Trene ko uyorum... Tren bombo... Treni de i tirece imizi anımsıyorum ve neden sonra pasaport kontrolü kuyru unda buluyorum herkesi. Lüzümsuz bir panik ve kalp çırpıntısı! Uzak bir ülkede kaybolma korkusu! Ruhumun ta ralı acizli i! Trendeki aileme kavu uyorum. Var ova da ise bir ba ka aile kar ılıyor bizi. Bir istasyon önceden trene binen tiyatrocular trenle gelmesini bekledikleri kızlarını arıyorlar. Trenden iner inmez kucaklanıp istasyon dı ına kurdukları barakada düzenledikleri dü ün yeme ine götürülüyoruz. araplar içilip danslar ediliyor ve beklenen 13

gelin neden sonra geliyor. Üstelik 9 aylık hamile olarak. Babanın damadı öldürerek i leyece i cinayete engel oluyoruz ve danslar devam ediyor ta ki gelin sancılanana kadar. Çalı mayan arabayı iterek gelini hastahaneye yeti tirmeye çalı ıyoruz. te böyle ne eli kar ılıyor bizi Var ova. Var ova dönü ü büyük final var! Berlin Frederikstrase de büyük bir kalabalı ın bizi bekledi ine dair haberler geliyor trene. Berliner Ensemble de final konu maları, gösteriler sonra yo un Berlin programına dalı. Herkeste bir eve dönü heyecanı ve ayrılık hüznü var. te uçaktayım ve geriye dönüyorum. Olup bitenleri dü ününce bir u ultu duyuyorum. Sayısız yüzler. Sayısız anların görüntüleri gözümün önünden gitmiyor. Öylesine yüklenmi im ki kendimi ta ımakta zorlanıyorum. Güneyden Kuzeye do ru bir Avrupa dü ü... te küçük ülkeme, trendeki yazarların bulundu u ülkelerin en güneyindekine gidiyorum. Avrupa kapısında sıra bekleyen sorunlu, bölünmü ülkeme. Geçip gitti zaman ve bedenim bir uçtan bir uca dola ırken Avrupa yı, bu dü sel aidiyeti sorguladım.onca kalabalıklardan evimin sessizli ine kendi ehrimin doyulmaz yaz ak amı kokularına dönüyorum sonunda ve buna öyle çok ihtiyacım var ki! Yarın yüz kere "Ben Avrupalıyım! Avrupa Edebiyatının bir yazarıyım" diyece im.kimbilir, buna inanırım belki! Zaten kimlik dersinin ilk konusu inanmak de il mi? 14