Tasavvuf İlmine Dair Kuşeyrî Risalesi
İlk Harf Yayınevi, 2013 Kitabın tüm yayın hakları "İlk Harf Yayınevi"ne aittir. Abdulkerîm el-kuşeyrî Tasavvuf İlmine Dair KUŞEYRÎ RİSALESİ İlk Harf Yayınevi, 25 Tasavvuf Serisi, 21 ISBN 978-605-5457-88-4 Özgün adı: er-risâletü'l-kuşeyriyye Yazar Abdulkerîm el-kuşeyrî Tercüme Muhammed Coşkun Yayın Yönetmeni/Editör Ersan Güngör Sayfa Düzeni İrfan Güngörür Kapak Tasarımı Sercan Arslan Basım Tarihi 1. Baskı, İstanbul, Mayıs 2013 Baskı / Cilt Şenyıldız Yay. Matbaacılık Ltd. Şti. Gümüşsuyu Cad. No: 3, K: 2 Topkapı/İstanbul Tel: 0212 483 47 92 (Serti ika No: 11964) İLK HARF YAYINEVİ Genel Dağıtım Çelik Yayınevi (Serti ika No, 14710) Ticarethane Sokak No: 59 Cağaloğlu - Fatih / İstanbul Tel: +90 212 511 28 11-513 73 19 Fax: +90 212 511 28 12 www.celikyayinevi.com info@celikyayınevi.com
Abdulkerîm el-kuşeyrî Tasavvuf İlmine Dair Kuşeyrî Risalesi Tercüme Muhammed Coşkun
İçindekiler Takdim...11 Risalenin Mukaddimesi...13 Sûfîlerin İnançları...19 İlk Dönem Sûfîlerinin Hayatları ve İtikatları...35 1- İbrahim b. Edhem...36 2- Zünnûn-i Mısrî...38 3- Fudayl b. İyâz...39 4- Maruf el-kerhî...41 5- Seriyyü s-sekatî...43 6- Bişr el-hâfî...46 7- Haris el-muhâsibî...49 8- Davud et-tâî...51 9- Şakîk-i Belhî...53 10- Bayezid-i Bistâmî...54 11- Sehl et-tüsterî...57 12- Ebû Süleyman ed-dârânî...59 13- Hâtemü l-asamm...60 14- Yahya b. Muaz...62 15- Ahmed b. Hadraveyh...63 16- Ahmed b. Ebû l-havârî...64
17- Ebû Hafs el-haddâd...65 18- Ebû Turâb en-nahşebî...66 19- Abdullah b. Hubeyk...67 20- Ahmed b. Asım el-antâkî...68 21- Mansur b. Ammar...69 22- Hamdûn el-kassâr...70 23- Cüneyd-i Bağdâdî...71 24- Ebû Osman el-hîrî...74 25- Ebû l-hüseyin en-nûrî...76 26- İbnü l-cellâ...77 27- Ruveym...78 28- Muhammed b. Fazl...79 29- Ebû Bekir ez-zekkâk...81 30- Amr b. Osman el-mekkî...81 31- Semnûn b. Hamza...82 32- Ebû Ubeyd el-busrî...83 33- Şâh-ı Kirmânî...84 34- Yusuf b. Hüseyin...84 35- Ebû Bekir Verrak...85 36- Hakîm Tirmizî...86 37- Ebû Said el-harrâz...86 38- Ebû Abdullah el-mağribî...87 39- Ahmed b. Mesrûk...87 40- Ali b. Sehl...88 41- Ebû Muhammed el-cerîrî...89 42- İbn Atâ...90 43- İbrahim el-havvâs...90 44- Abdullah el-harrâz...91 45- Bünân el-hammâl...92 46- Ebû Hamza el-bağdâdî...92 47- Ebû Bekir el-vâsıtî...93 48- Ebû l-hasen b. es-sâiğ...94 49- İbrahim er-rakkî...95 50- Mümşâd ed-dineverî...96
51- Hayru n-nessâc...96 52- Ebû Hamza el-horasânî...97 53- Şiblî...98 54- Mürtaiş...99 55- Ruzbârî...99 56- İbn Münâzil...100 57- Ebû Ali es-sekafî...101 58- Ebû l-hayr el-akta...102 59- Ebû Bekir el-kettânî...102 60- Nehrecûrî...102 61- Müzeyyin...103 62- Ebû Ali b. el-katib...104 63- Muzaffer el-kirmisînî...104 64- Ebû Bekir b. Tahir...105 65- İbn Bünân...105 66- İbrahim b. Şeybân...106 67- İbn Yezdânyâr...106 68- Ebû Said b. el-a rabî...107 69- Ebû Amr ez-zeccâcî...107 70- Cafer el-huldî...108 71- Ebû l-abbas es-seyyarî...109 72- Dükkî...109 73- Abdullah er-râzî...109 74- İbn Nüceyd...110 75- Bûşencî...111 76- İbn Hafîf...111 77- Bündar...112 78- Ebû Bekir et-tamestânî...113 79- Ebû l-abbas ed-dîneverî...113 80- Ebû Osman el-mağribî...114 81- Nasrâbâdî...115 82- Husrî...116 83- İbn Atâ er-ruzbârî...116
Tasavvufî Istılahlar...121 1- Vakt...122 2- Makam...124 3- Hâl...125 4- Kabz-Bast...127 5- Heybet-Üns...130 6- Tevâcüd-Vecd-Vücûd...133 7- Cem - Fark...138 8- Cem u l-cem...140 9- Fenâ-Bekâ...142 10- Gaybet-Huzur...145 11- Sahv-Sekr...148 12- Zevk-Şürb...150 13- Mahv-İsbât...151 14- Setr-tecelli...153 15- Muhâdara, Mükâşefe, Müşâhede...155 16- Levâih-Tavâli - Levâmi...157 17- Bevâdih-Hücum...159 18- Telvîn- Temkîn...159 19- Kurb-Bu d...162 20- Şeriat-Hakikat...166 21- Nefes...167 22- Havâtır...168 23- İlme l-yakîn, ayne l-yakîn, hakka l-yakîn...170 24- Vârid...171 25- Şâhid...171 26- Nefs...172 27- Ruh...174 28- Sır...174 Sûfilerin Makâm ve Hâlleri...177 1- Tevbe...177 2- Mücâhede...188 3- Halvet-Uzlet...194
4- Takvâ...200 5- Verâ...206 6- Zühd...213 7- Susmak...221 8- Havf (Allah korkusu)...228 9- Recâ (Ümit)...238 10- Hüzün...249 11- Açlık ve Nefsânî arzuları terk...252 12- Huşû -Tevâzu...257 13- Nefse Muhalefet...267 14- Hased...272 15- Gıybet...275 16- Kanaat...279 17- Tevekkül...284 18- Şükür...299 19- Yakîn...306 20- Sabır...313 21- Murakabe...322 22- Rızâ...327 23- Ubûdiyyet...334 24- İrâde...340 25- İstikâmet...347 26- İhlâs...350 27- Sıdk...354 28- Hayâ...359 29- Hürriyet...364 30- Zikir...367 31- Fütüvvet...374 32- Feraset...382 33- Ahlâk...397 34- Cömertlik...405 35- Gayret...415 36- Velayet...421 37- Dua...428
38- Fakr...439 39- Tasavvuf...451 40- Edeb...459 41- Sûfîlerin yolculuk âdâbı...466 42- Sohbet/Dostluk...475 43- Tevhid...481 44- Evliyânın vefât hâlleri...488 45- Marifetullah...500 46- Muhabbet...509 47- Şevk...525 48- Tasavvuf büyüğü şeyhlere hürmet...532 49- Semâ...535 Velilerin Kerâmetleri...557 Sûfîlerin Rüyâları...605 Müridlere Tavsiyeler...623 Dizin...645
Takdim İ mam Kuşeyrî nin tasavvufa dair bu risalesi, tasavvufun bir ilim olarak tesisinde önemli bir yere sahiptir. Eser üç ana bölümden müteşekkildir. Evvelemirde sûfîlerin temel inanç esasları ortaya konulmakta, başlangıçtan Kuşeyrî nin yaşadığı döneme kadar yaşamış olan tasavvuf büyüklerinin terceme-i hâlleri işlenmekte, sonrasında ise hâller ve makamlar çerçevesinde tasavvuf ilminin ıstılahları ele alınmaktadır. Yaşadığı dönemde (h. 5, m. 11. asır) karşılaştığı ve kendilerini sûfî olarak vasfeden bazı grupların hâllerinden şikâyetçi olan Kuşeyrî, tasavvufun hakikatinin bu olmadığını, bu kimselerin zahiren sûfî olarak görünüyor olmakla beraber gerçekte yolun büyüklerinin yaşam ve hâllerinden uzak düştüklerini tespit etmekte ve bu tespitini temellendirme babında, İbrahim b. Edhem den (vf. 161/777) başlayıp İbn Atâ er- Ruzbârî (vf. 369/979) ye kadar toplam 83 büyük sûfî zâtın hayat hikâyelerini ve tasavvuf ilmine dair yol gösterici sözlerini iktibas etmektedir. Yaklaşık iki asırlık bir dönemi kapsayan bu tabakât yazımı, tasavvuf ilminin sonraki yüzyılları için önemli bir kaynak teşkil etmekte, bu yönüyle bu eserin İslamî ilimler tarihi açısından önem arz etmesine de sebep olmaktadır. 11
Abdulkerîm el-kuşeyrî Kuşeyrî Risalesi Istılahların bir ilim için vazgeçilmez unsur olduğunu ifade eden Kuşeyrî, bu minvalde eserinin üçüncü ana bölümünde ki bu kısım risalenin en uzun bölümüdür- tasavvuf ıstılahlarını ayrıntılı bir şekilde hâl ve makamlar çerçevesinde anlatır. Eserin bu kısmı, yukarıda değindiğimiz sûfî tabakât yazımında olduğu gibi, daha sonra yazılacak olan pek çok tasavvuf klasiğinin de ıstılah bakımından temel kaynağı olmuştur. Kuşeyrî nin tasavvuf ilmine dair telif ettiği bu Risâle nin bir diğer önemli hususiyeti ise kanaatimizce müellifinin tasavvufu dışarıdan gözlemleyen bir tabakat yazarı veya düşünce tarihçisi olmayıp bizzat bu ilmin içerisinde bulunması, Ebû Ali ed-dekkâk gibi büyük bir sûfî şeyhin manevî terbiyesini görüp bu hâl üzere yetişmiş olmasıdır. Bu durum, Risâle ye, tasavvuf ilmine giriş ve bu alanın kavramsal ve tarihsel çerçevesine dair diğer çalışmalarda bulunmayan bir önem ve hususiyet kazandırmaktadır. Dilimize çeşitli mütercimler tarafından çevrilmiş olan bu kıymetli eserin, tarafımızdan yapılan tercümesinde risalenin Abdulhalim Mahmud tarafından yapılan tahkiki (1989, Kahire) ile Mehdi Muhabbetî tarafından yapılan tahkiki (2012, Tahran) esas alınmış, bununla beraber tercümede yer yer Şeyhülislam Zekeriya el-ensârî nin ( vf. 926 /1519) İhkâmu d-delâle Âlâ Tahrîri r-risâle adlı şerhinden ve Mustafa b. Muhammed b. Ahmed b. Musa el Ârûsî nin (vf. 1293/1876) Netâicu l-efkâri l-kudsiyye fî Beyâni Maânî Şerhi Risâleti l-kuşeyriyye adlı haşiyesinden istifade edilmiştir. Son olarak eserin yeniden dilimize tercüme edilmesini üstlenen İlk Harf Yayınları'na ve editörü Ersan Güngör e, tercümenin hemen her aşamasında değerli katkılarını gördüğüm kıymetli dostlarım M. Nedim Tan ve Ercan Alkan a müteşekkirim. Muhammed COŞKUN Bağlarbaşı, 2013 12
Risalenin Mukaddimesi M elekûtunun yüceliğiyle münferit; mahlûkata hükümrânlığının cemâliyle biricik (yegâne); vahdâniyetindeki ulviyetiyle muazzez (izzet sahibi); kâinatın her dem kendisine muhtaç oluşunun üstünlüğü ile mukaddes; zâtı itibariyle hiçbir şeye benzemeyecek kadar azamet sahibi; ilim, irade, kudret gibi sıfatları açısından her türlü kusurdan ve zevâlden münezzeh ve yaratmış olduğu mahlûkattan kendisini ayıran, rubûbiyyet sıfatlarına sahip olan Allah a hamd olsun. O öylesine yüce ve muazzezdir ki; kendisini ihâtâ edecek bir tanım veya sınır yapılamaz, künhüne vâkıf olunamaz, vahdâniyetine çokluk sirayet edemez, kendisinden öncesi (evvel ) veya kendisinden sonrası (ahir) yoktur. Mevcûdâtı var etme hususunda hiçbir kudret O na yardım edemez. Birdir, eşi-ortağı yoktur, zamandan ve mekândan münezzehtir. Hiçbir akıl O nu idrak edemez, hiçbir zihin O nu tasavvur edemez. Hakkında; nasıldır?, nerededir?, nasıl bu kadar cemal ve kemal sahibi olmuştur?, nasıl bütün kusur ve çirkinliklerden münezzehtir? gibi sorular tasavvur edilemez. Kemal ve tenzih noktasında mahlûkata muhtaç değildir, çünkü hiçbir şey O nun gibi değildir, O nun vasıflarına sahip değildir. O, işiten ve görendir. (Şura, 42/11) Kimse O na galip gelemez. 13
Abdulkerîm el-kuşeyrî Kuşeyrî Risalesi Yarattıklarının her hâlinden haberdardır, dilediğini var etmeye de yok etmeye de kadîrdir. Kullarına ihsan ettiği nice nimetlere mukabil olarak O na hamd eder, takdir buyurup kıstığı ve vermediği şeylere mukabil olarak da O na şükrederim. Her fiilimde O na tevekkül eder, verdiğine de vermediğine de tam bir rıza ile kanaat getiririm. Tevhide yakînen iman etmiş ve ilahî inayetin mükemmelliğine itimad etmiş bir kul olarak Allah tan başka ilah olmadığına, O nun eşi-ortağı bulunmadığına şehadet ederim. Yine şehadet ederim ki, efendim Hz. Muhammed (s.a.v.), O nun seçilmiş kulu ve bütün mahlûkata gönderilmiş elçisidir. Allah ın salât ve selamı O nun, karanlıkları aydınlatan meşaleler mesabesindeki âlinin ve hidayet yolunun rehberleri mesabesindeki ashabının üzerine olsun. İşbu risale, Kerem sahibi Rabbinin inayetine muhtaç kul Abdülkerim b. Hevazin el-kuşeyrî tarafından, hicri 437 senesinde, İslam memleketlerindeki sûfîlere hitaben yazılmıştır. Kardeşlerim! Allah cümlenizden razı olsun; bilesiniz ki Yüce Allah bu sûfî taifesini seçkin kılmış, peygamberlerden sonra en faziletli kimseler olma lütfunu onlara bahşetmiş, ümmet içerisinde hususen onları ilahî nurların mükâşefe ile üzerlerine doğacağı kimseler kılmış, kalblerini ilahî ilhamın tecelligâhı hâline getirmiştir. Bu hususiyetler neticesinde onlar insanlığın sığınağı olmuşlardır. Şehvet ve arzularının deverânından kurtulmuş ve her daim Hak ile beraber olur olmuşlardır. Kalblerine tecelli eden ilahî vahdaniyetin müşâhedesi onları beşerî meşgalelerden, nefislerinin isteklerinden azade kılmış, müşâhede makamına yükseltmiş, ubûdiyyet âdâbına muvaffak olmalarını ve Yüce Allah ın gerek kendileri gerek 14
Kuşeyrî Risalesi Risalenin Mukaddimesi diğer mahlûkat üzerindeki tasarrufunu müşâhede etmelerini sağlamıştır. Böylece bu kimseler, mükellef oldukları kulluk vazifelerini îfâ etmeye koyulmuş, Yüce Allah ın kendileri hakkında takdir buyurduğu her şeyi tam itmi nan ve rıza ile tahakkuk ettirmişlerdir. Sonra bu kimseler Yüce Allah ın dilediğini şeyi yapabileceğini, kullarından dilediğini seçebileceğini, hükmü karşısında mahlûkatın hiçbir şekilde söz sahibi olmayacağını; sevabının ihsan ve rahmet, azabının adalet, emrinin ise nihaî karar olduğunu bildikleri için O nun karşısında kendi amellerine ya da yaşadıkları bu hâllerine itimat etmemiş, aksine tam bir tezellül, huşû ve inkisâr hâli içerisinde ve O nun rahmetine muhtaç bir durumda O na rucû etmişlerdir. Kardeşlerim! Allah sizlere rahmeti ile muamele etsin; şunu da biliniz ki, zamanımızda bu saydığım vasıflara sahip kimseler çok azalmış, günümüzde bu taifenin sadece izleri kalmıştır. Şairin dediği gibi; Çadırlar aynı onların (dostlarımızın) çadırları gibi, Ama görüyorum ki içlerindeki kadınlar onların hanımları değil! Evet, bu taifede bir kopukluk ve kesinti söz konusu olmuştur, hatta bu taifenin hakikî temsilcilerinin artık kalmadığını dahi söyleyebiliriz. Hidayet rehberi büyük evliyâlar göçüp gitmiş, onların izinden giden gençler de pek azalmış bulunmaktadır. Verâ büsbütün yok olmuş, helal -harama riayet etme ve bu hususta titizlik gösterme diye bir şey kalmamış; mal ve makam sevdasından neş et eden tamahkârlık başını alıp yürümüştür. Artık insanların kalblerinde şeriatın hürmet ve saygınlığı kalmamış bulunmaktadır. İnsanlar basit dünyevî amaçlarına 15
Abdulkerîm el-kuşeyrî Kuşeyrî Risalesi erişebilmek için dinî hükümleri umursamamayı en sağlam yol bellemişler, helali haramı ayırt etme gibi hassasiyetleri önemsemez olmuşlar, büyüklere ve âlimlere hürmetsizlik etmeyi huy edinmişler, Allah dostu insanlardan hayâ etmez olmuşlar, ibadetleri yerine getirmeyi hafife almaya başlamış, ibadetlerin kulun kalbini Allah a yönletmesi için birer vesile olduğunu söyleyip namazı ve orucu basite alacak, bunlara ihtiyaçlarının kalmadığını söyleyecek kadar gaflete dalmışlardır. Üstelik bu kimseler bütün bu kötü fiilleri yapmakla da kalmamış ve yüksek hakikatlere ulaştıklarını, mâsivâ sevgisinden tamamen azade âzâde olduklarını, Allah tan başkasına dostluk ve kulluk bağlarını kopardıklarını, bütün vasıfları ile Hak ta fenâ bulduklarını, üzerlerinde tamamen Hakk ın hükmünün cereyan ettiğini, ilahî vahdaniyet sırrı ile kuşatıldıklarını, kalblerinin ve ruhlarının kapıldığı bu cezbe neticesinde artık Allah tan başka hiçbir şeye gönüllerinde yer kalmadığını, dolayısıyla yaptıkları veya yapmadıkları herhangi bir şeyden dolayı ilahî ceza veya kınamaya muhatap olmayacaklarını, sıradan insanlar için geçerli olan hükümlerin kendileri için geçerli olmayacağını iddia eder olmuşlardır. Yine bu kimseler Hakk ta fenâ bulmalarının ardından ilahî samediyyet nuru ile bekâ bulduklarını, artık kendi dilleri ile Hakk ın konuştuğunu, yaptıkları işlerinde de kendileri tarafından değil, Hakk ın tasarrufu olarak gerçekleştiğini iddia etmişlerdir. Zamanımızda sûfîlere ta an etmek, onları eleştirmek oldukça yaygın olduğu için; yukarıda birazına değindiğim ve uzun zamandan beri büyük bir müşkül olan bu meselelerin üzerine gitmiyor, bunlar vesilesiyle sûfîlere saldırılmasına fırsat vermek istemiyordum. Tasavvuf yolunda görülen bu bozulmanın düzeleceğini ümit ediyor ve inşallah rabbim lütfeder de, Allah dostu zâtların örnek hayatlarından sapan ve 16
Kuşeyrî Risalesi Risalenin Mukaddimesi tasavvuf yolunun âdâbını böylesine zayi eden bu kimseler gafletlerinden uyanırlar diye dua ediyordum. Fakat zaman geçtikçe durum daha da kötüleşti. Zamanımızda bu bölgelerde yaşayan bu insanlar, ıslah olmak bir yana, tutturdukları yolda iyice ısrar eder, hatta bu yol ile övünür oldular. Durum öylesine kötü bir hâle geldi ki, artık insanların bu kimselere bakıp tasavvuf yolunun tamamen böyle olduğunu, geçmişteki tasavvuf büyüklerinin de bunlar gibi olduklarını düşünmelerinden endişe eder oldum. Ey sûfî dostlarım! İşte bu sebeple, oturup bu risaleyi kaleme aldım ve sizlere arz ettim. Geçmişte yaşamış büyük sûfî zâtlardan bazılarının ahlâklarını, itikatlarını, edeblerini, vecd ve ilhamlarını, bidayetten nihayete kadar takip ettikleri seyr ü sülûk larını ortaya koydum ki, bu, tasavvuf yoluna koyulmak isteyenlere kuvvet versin. Ayrıca bunları yazarak, bu bozuk gidişata razı olmadığına ve mevcut hataları tashih edip tasavvuf yolunu saf ve berrak hâlini ortaya koymaya çalıştığıma şahit olmanızı istedim. Bunlarda da öte esas gayem, Yüce Allah ın sevap ve ihsanına nail olmaktır. Yazacağımız hususlarda Rabbimin yardım ve mağfiretini niyaz ediyorum. Allah bana yardım etsin, beni hatalardan muhafaza buyursun. O nun fazlı, ihsanı büyüktür, kudreti dilediği her şeye yeter. 17
Sûfîlerin İnançları A llah cümlenize rahmeti ile muamelede bulunsun, şunu biliniz ki, sûfî taifesinin büyük zâtları, tevhid konusundaki inançlarını sahih temeller üzerine bina etmişler, böylece itikatlarını bidatlerden muhafaza etmiş, selef-i salihin in ve Ehl-i Sünnet in inancını benimsemişlerdir. Bu çerçevede onlar temsil ve ta til e 1 sapmadan tevhid inancına iman etmişler, kadîm (ezeli) olan Yüce Allah ı layıkıyla tanımışlar, kendilerinin yoktan var edilmiş olduklarını bilerek Allah karşısında huşû ve tezellül içerisinde olmuşlardır. İşte bu nedenle, tasavvuf yolunun üstadı olarak bilinen Cüneyd -i Bağdâdî (vf. h. 297) şöyle demiştir: Tevhid; kadîm (ezeli) olan Yüce Allah ın sonradan yaratılmış varlıklardan ayrı olduğunu, yegâne olduğunu kabul etmektir. Sûfîler itikat ilkelerini apaçık delillerle, kanıtlarla desteklemişlerdir. Nitekim Ebû Muhammed el-cerîrî (vf. h. 311) şöyle demiştir: Tevhid ilmini delilleri ile bilmeyen kimsenin ayağı kayar, helak çukuruna düşer ve telef olup gider. 1 Temsil; Allah ın diğer varlıklara benzetilmesi; Ta til ise temsil endişesine kapılarak aşırıya gidip ilahî sıfatları inkâr etmektir. 19
Abdulkerîm el-kuşeyrî Kuşeyrî Risalesi el-cerîrî bu sözüyle şunu demek istemektedir: Taklide meyden ve tevhidin delilleri üzerine düşünmeyen kimse, kurtuluş yolundan uzaklaşır ve helak çukuruna düşer. Bu büyük zâtların sözlerini iyice araştırıp anlamları üzerine düşünen kimse, onların sözlerinin hem toplamında hem de her bir cümlesinde; sûfîlerin bu mevzuları hakkıyla tahkik etmiş olduklarını, bu hususta hiçbir noktayı atlamadıklarını görecektir. İşte biz burada şimdi onların itikat meselelerine dair bazı sözlerini zikredecek ve ardından da özet olarak, itikat konusunda izah edilmesi gereken birkaç noktayı izah edeceğiz. Ebû Abdurrahman Muhammed b. Hüseyin es-sülemî (vf. h.412) den duyduğuma göre o, Abdullah b. Musa es- Selâmî nin Ebû Bekir eş-şiblî (vf. h. 334) den şöyle duyduğunu aktarmıştır: Bir olan Yüce Allah, kendisini belirleyecek bir cihet veya ifade edecek bir sayı yok iken dahî, bilinmekte idi. Şiblî nin bu ifadesi, Yüce Allah ın zâtının tanımlanamayacağını, kelamının da harflerden müteşekkil olmadığını sarahatle ortaya koymaktadır. Ebû Hatim es-sûfî den duyduğuma göre Ebû Nasr et- Tûsî şöyle demiştir: Kadı Ebû Muhammed Ruveym b. Ahmed el-bağdâdî (vf. h. 302) ye, Yüce Allah ın mahlûkata ilk farz kıldığı şeyin ne olduğu soruldu, o da, Marifetullahtır, çünkü Yüce Allah; ben cinleri ve insanlar sadece bana kulluk etsinler diye yarattım (Zariyet, 51/56) buyurmuştur dedi. İbn Abbas buradaki bana kulluk etsinler ifadesini, beni tanısınlar şeklinde tefsir etmiştir. Cüneyd -i Bağdâdî şöyle demiştir: Kulun hikmet itikadı itibariyle kulun ilk muhtaç olduğu şey, kendisini var eden Yüce Yaratıcı yı ve O nun kendisini nasıl 20