VE EĞİTİMİ SEMPOZYUMU



Benzer belgeler
Düzey-Türkiye Yükseköğretim Yeterlilikler Çerçevesi (TYYÇ) ve Verilen Derece

MAKİNE MÜHENDİSİ. Bir makine mühendisi üç ana işlevi üstlenir; - Tasarlama - Üretim yönetimlerini geliştirme - Üretimi planlama ve uygulama

: 1554 kişi ( tarihleri arasında) Taban ve Tavan Puanları : Taban Puan 175,556 Tavan Puan 283,916 ( ) :---

MÜHENDİSLİK EĞİTİMLERİNDE ÖLÇÜMBİLİM VE KALİBRASYON KONULARINDAKİ MEVCUT DURUMUN DEĞERLENDİRİLMESİ

KONTROL MÜHENDİSİ /KONTROL VE OTOMASYON MÜHENDİSİ

HİDROJEOLOJİ MÜHENDİSİ

ELEKTRİK -ELEKTRONİK MÜHENDİSİ

ENERJİ SİSTEMLERİ MÜHENDİSLİĞİ PROF. DR. EMİN TACER BAHÇEŞEHİR ÜNİVERSİTESİ

FİZİK MÜHENDİSİ TANIM

KONYA TEKNİK ÜNİVERSİTESİ TEKNİK BİLİMLER MESLEK YÜKSEKOKULU

LİSANSÜSTÜ EĞİTİM VE ÖĞRETİM YÖNETMELİĞİNDE DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR YÖNETMELİK

Yalova Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Polimer Mühendisliği Bölümü. Polimer Nedir?

ÜNİVERSİTE - SANAYİ İŞBİRLİĞİ BULUŞMASI 11 ŞUBAT 2012, İSTANBUL. Adnan DALGAKIRAN Yönetim Kurulu Başkanı

Üniversite ve Sanayi İkili İşbirliği Projesi

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ REKTÖRLÜĞÜNDEN

GEMİ İNŞAATI VE GEMİ MAKİNELERİ MÜHENDİSİ

teskon 2011 de buluşmak üzere SUNUŞ

YÖNETMELİK LİSANSÜSTÜ EĞİTİM VE ÖĞRETİM YÖNETMELİĞİNDE

ELEKTRONİK MÜHENDİSİ

ENERJİ GÜVENLİĞİ ÇALIŞTAYI Türkiye Nükleer Güç Programı 2030

MUĞLA SITKI KOÇMAN ÜNİVERSİTESİ

Ülkemizdeki Güzel Sanatlar Fakültelerindeki Sanat Eğitimi ve

ENDÜSTRİ MÜHENDİSİ. - Her türlü yazım ve çizim aletleri, - Çeşitli elektronik aletler, - Büro makineleri (bilgisayar, hesap makinesi vb.).

T.C. ADİYAMAN ÜNİVERSİTESİ MÜHENDİSLİK FAKÜLTESİ ELEKTRİK-ELEKTRONİK MÜHENDİSLİĞİ BÖLÜMÜ BİRİM TANITIM DOSYASI NİSAN 2018 ADİYAMAN

İstanbul Üniversitesi. Çerçeve Yönetmeliği Kapsamında Türkiye de Doktora Çalışmalarının Kurumsal Yapısı, İşleyişi ve Öneriler

DÜZCE ÜNİVERSİTESİ Sanayi ve İş Dünyası İşbirliği Uygulama ve Araştırma Merkezi (DÜSİMER) Yrd.Doç.Dr. Ethem TOKLU

Bilgi Toplumunda Sürekli Eğitim ve Yenilikçi Eğitimci Eğitimi

ELEKTRİK PROGRAMI. Genel Bilgi

UÇAK MÜHENDİSİ TANIM A- GÖREVLER

MAKİNA İMALAT SANAYİ SEKTÖR ARAŞTIRMASI ODA RAPORU

Dr. Önder TOMRUK SDÜ Acil Tıp AD-2017

ÖSYM sitesinde yayınlanan ALES hakkında yer alan bilgilere göre ; Sınavda 4 ayrı grupta soru çıkacaktır. Bunlar:

SU ÜRÜNLERİ MÜHENDİSİ

T.C. ÇANAKKALE ONSEKİZ MART ÜNİVERSİTESİ FEN BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ MÜDÜRLÜĞÜNDEN

NÜKLEER ENERJİ MÜHENDİSİ

GÜMÜŞHANE ÜNİVERSİTESİ FEN BİLİMLERİ VE SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ NE HOŞGELDİNİZ

TEL: FAKS: MAİL:

T.C. GÜMÜŞHANE ÜNİVERSİTESİ REKTÖRLÜĞÜ FEN BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ

ÇEVRE MÜHENDİSİ TANIM

FAKÜLTESİ MAKİNE MÜHENDİSLİĞİ BÖLÜMÜ DERS PLANI 1. YARIYIL:

Fen Bilimleri Enstitüsü

HAVACILIK VE UZAY MÜHENDİSİ/UZAY MÜHENDİSİ

ALES Puan Türü EA SÖZ. İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi nin İktisat, İşletme, Maliye, EA SAY EA SÖZ. ALES Puan Türü 60 EA EA SÖZ SAY ALES EA SÖZ

GİRNE ÜNİVERSİTESİ AKADEMİK TEŞKİLAT VE İŞLEYİŞ YÖNETMELİĞİ

ELEKTRİK-ELEKTRONİK TEKNOLOJİSİ ELEKTRİK-ELEKTRONİK ÖLÇME TEKNİKLERİ GELİŞTİRME VE UYUM EĞİTİMİ MODÜLER PROGRAMI (YETERLİĞE DAYALI)

Ege Üniversitesi Egitim Fakültesi

ÇORLU MESLEK YÜKSEKOKULU ELEKTRONİK VE OTOMASYON BÖLÜMÜ

EŞDEĞER KABUL EDİLEN DERSLER LİSTESİ (Son Güncellenme Tarihi: ) AKDENİZ ÜNİVERSİTESİ (Makine Mühendisliği Bölümü)

ÇANAKKALE ONSEKİZ MART ÜNİVERSİTESİ FEN BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ MÜDÜRLÜĞÜNDEN

ELEKTRİK-ELEKTRONİK TEKNOLOJİSİ C İLE MİKRODENETLEYİCİ PROGRAMLAMA GELİŞTİRME VE UYUM EĞİTİMİ MODÜLER PROGRAMI (YETERLİĞE DAYALI)

Lisansüstü Eğitim Sınavı ALES-GRE-GMAT GRE* (Sayısal Yeni) TOEFL IBT 2 GMAT ALES 1

TMMOB PEYZAJ MİMARLARI ODASI nın PEYZAJ MİMARLIĞI EĞİTİMİNE BAKIŞI

ULUSAL VE ULUSLARARASI BOYUTLARIYLA DOKTORA EĞİTİMİ ÇALIŞTAYI 4. OTURUM RAPORU

KULLANILAN ARAÇ, GEREÇ VE EKİPMAN

MUĞLA SITKI KOÇMAN ÜNİVERSİTESİ

GÜMÜŞHANE ÜNİVERSİTESİ KÜRTÜN MESLEK YÜKSEKOKULU NA HOŞGELDİNİZ

T.C. ÇANAKKALE ONSEKİZ MART ÜNİVERSİTESİ FEN BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ MÜDÜRLÜĞÜNDEN

Makine Mühendisliği Bölümü 2018 Eğitim - Öğretim Planı

GAZİ ÜNİVERSİTESİ FEN BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ MÜDÜRLÜĞÜ NDEN

KAMU İÇ KONTROL STANDARTLARI

ZİRAAT MÜHENDİSİ (HAYVANSAL ÜRETİM)

(EK-C) TİCARİ BİLİMLER FAKÜLTESİ SİGORTACILIK VE RİSK YÖNETİMİ PROGRAMI TYYÇ BİLGİ PAKETİ ÖRNEĞİ

Komisyon 5 Mesleki Teknik Öğretim ve Yaşam Boyu Öğrenme Komisyonu Kararları

AVUSTURYA DA ZORUNLU EĞİTİM, GENEL VE MESLEKİ ORTA ÖĞRETİM, TEMEL MESLEKİ EĞİTİM VE YETİŞKİN EĞİTİMİ

ÇANKAYA ÜNİVERSİTESİ MÜHENDİSLİK FAKÜLTESİ. Prof.Dr. Celal Zaim ÇİL Dekan

BİRİNCİ BÖLÜM. b) Merkez Müdürü: Dicle Üniversitesi Bilim ve Teknoloji Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürünü,

HARRAN ÜNİVERSİTESİ MÜHENDİSLİK FAKÜLTESİ MAKİNE MÜHENDİSLİĞİ BÖLÜMÜ ÖRGÜN ve İKİNCİ ÖĞRETİM PROGRAMI LİSANS DERSLERİ (*)

HARRAN ÜNİVERSİTESİ MÜHENDİSLİK FAKÜLTESİ MAKİNE MÜHENDİSLİĞİ BÖLÜMÜ ÖRGÜN ve İKİNCİ ÖĞRETİM PROGRAMI LİSANS DERSLERİ (*)

EK-2: İnşaat Mühendisliği Öğrenci Anketi

T.C. YÜKSEKÖĞRETİM KURULU BAŞKANLIĞI Basın ve Halkla İlişkiler Müşavirliği KAMUOYUNA DUYURU


AKDENİZ ÜNİVERSİTESİ (Makine Mühendisliği Bölümü)

URAP BİLİM VE TEKNOLOJİ RAPORU 12 ARALIK 2012

İZMİR BÖLGESEL GELİŞME PLANI İLERİ TEKNOLOJİYE DAYALI SANAYİLER SEKTÖRÜ ÇALIŞTAYI 10 TEMMUZ 2009 SONUÇ RAPORU


T.C. ÇANAKKALE ONSEKİZ MART ÜNİVERSİTESİ FEN BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ MÜDÜRLÜĞÜNDEN

Amaç. Dayanak. Kapsam

TMMOB ÇEVRE MÜHENDİSLERİ ODASI İZİN/LİSANS SÜREÇLERİ VE ÇEVRE MÜHENDİSLİĞİ

Dr. Öğr. Üyesi İsmail KOYUNCU Sağlık Hizmetleri MYO Müdürü

İŞLETME MÜHENDİSİ TANIM GÖREVLER KULLANILAN ALET VE MALZEMELER MESLEĞİN GEREKTİRDİĞİ ÖZELLİKLER ÇALIŞMA ORTAMI VE KOŞULLARI

T.C NECMETTİN ERBAKAN ÜNİVERSİTESİ MÜHENDİSLİK ve MİMARLIK FAKÜLTESİ MAKİNA MÜHENDİSLİĞİ BÖLÜMÜ DERS PLANI ,

MAKİNE TEKNOLOJİSİ BİLGİSAYAR DESTEKLİ 3 BOYUTLU TASARIM - CATIA GELİŞTİRME VE UYUM EĞİTİMİ MODÜLER PROGRAMI (YETERLİĞE DAYALI)

KOOPERATİFÇİLİK MESLEK ELEMANI

TMMOB MAKİNA MÜHENDİSLERİ ODASI BÜRO TESCİL, ÜYE KAYIT, EĞİTİM, BELGELENDİRME VE YAYIN ÜCRETLERİ

T.C. PAMUKKKALE ÜNİVERSİTESİ ile T.C. AFYON KOCATEPE ÜNİVERSİTESİ FEN BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ

BİYOMEDİKAL MÜHENDİSİ

a. Aşağıdaki hususlar Yükseköğretim Kurulu tarafından çıkarılacak yönetmeliklerle düzenlenir:

BİLİŞİM TEKNOLOJİLERİ ANDROİD İLE MOBİL PROGRAMLAMA GELİŞTİRME VE UYUM EĞİTİMİ MODÜLER PROGRAMI (YETERLİĞE DAYALI)

YEDİTEPE ÜNİVERSİTESİ TEKNOLOJİ TRANSFER OFİSİ YÖNERGESİ

MİLLÎ EĞİTİM BAKANLIĞINA BAĞLI EĞİTİM KURUMLARINA ÖĞRETMEN OLARAK ATANACAKLARIN ATAMALARINA ESAS OLAN ALANLAR İLE MEZUN OLDUKLARI YÜKSEKÖĞRETİM

T.C. KASTAMONU ÜNİVERSİTESİ GÖREVDE YÜKSELME VE UNVAN DEĞİŞİKLİĞİ SINAV İLANI

BOZOK ÜNİVERSİTESİ SENATO KARARLARI

KARABÜK ÜNİVERSİTESİ REKTÖRLÜĞÜ'NDEN

ELEKTRİK-ELEKTRONİK TEKNOLOJİSİ ELEKTRİK KUMANDA VE OTOMASYON TEKNİKLERİ GELİŞTİRME VE UYUM EĞİTİMİ MODÜLER PROGRAMI (YETERLİĞE DAYALI)

bölüm 6 eğitim ve belgelendirme çalışmaları

BİRİNCİ BÖLÜM Amaç, Kapsam, Dayanak ve Tanımlar

(EK-C) TİCARİ BİLİMLER FAKÜLTESİ YÖNETİM BİLİŞİM SİSTEMLERİ PROGRAMI TYYÇ BİLGİ PAKETİ ÖRNEĞİ

İNŞAAT TEKNOLOJİSİ TEHLİKELİ VE ÇOK TEHLİKELİ İŞLERDE ÇİMENTO MEKANİK BAKIMCI MODÜLER PROGRAMI (YETERLİĞE DAYALI)

ULUDAĞ ÜNİVERSİTESİ SÜREKLİ EĞİTİM UYGULAMA VE ARAŞTIRMA MERKEZİ YÖNETMELİĞİ. BİRİNCİ BÖLÜM Amaç, Kapsam, Dayanak ve Tanımlar

MAKİNE TEKNOLOJİSİ CNC FREZEDE PROGRAMLAMA - FANUC GELİŞTİRME VE UYUM EĞİTİMİ MODÜLER PROGRAMI (YETERLİĞE DAYALI)

Transkript:

tmmob makina mühendisleri odası V. ULUSAL MAKINA MÜHENDİSLİĞİ VE EĞİTİMİ SEMPOZYUMU 1 RAPOR VE BİLDİRİLER KİTABI 7-8 Kasım 2003 İSTANBUL Yayın No: E/2003/341

tmmob makina mühendisleri odası Sümer Sok. No: 36/1 -A Kızılay / ANKARA Tel: (0312) 231 31 59-231 31 64 Fax: (0312) 231 31 65 ISBN : 975-395-656-8 Bu kitabın yayın hakkı MMO'ya aittir. Kitabın hiçbir bölümü değiştirilemez, MMO'nun izni olmadan kitabın hiçbir bölümü elektronik, mekanik fotokopi vs. yollarla kopya edilip kullanılamaz. Kaynak göstermek şartıyla kitaptan alıntı yapılabilir. Baskı: Mart Matbaacılık Sanatları Tic. ve San. Ltd. Şti. Tel. : (0212)321 23 00

TMMOB Makina Mühendisleri Odası ULUSAL MAKİNA MÜHENDİSLİĞİ VE EĞİTİMİ SEMPOZYUMU 07-08 Kasım 2003 TÜRKİYE'NİN ODA ÜNİVERSİTE-SANAYİ İŞBİRLİKLİ ULUSAL AĞIR SANAYİSİ OLMALI İ. Hakkı AKÇAY S D Ü Müh. Mim. Fakültesi Makina Mühendisliği Bölümü, 32260 Isparta-TÜRKİYE Tel. İş: 0 246 211 15 94 GSM: 0 535 664 17 71... E-Posta: akcay@mmf.sdu.edu.tr "İlim Tercüme İle Olmaz, Tetkikle Olur.", 1932, M. K. Atatürk 317

ÖZET Bu çalışmada, Türkiye'de mevcut olan teknolojiler ve bu teknolojiler ile ilişkili olan sanayinin durumu ele alındı. Bu anlamda Türkiye'nin bulunduğu seviye ile olması gerekli olan seviye araştırıldı. Bu gün Türkiye'nin, teknolojide olması gerekli olan seviyeye neden ulaşamadığı, somut örneklerle açıklandı. İleri teknolojilerle destekli bir sanayiye sahip olabilmek için kesinlikle devlet destekli oda-üniversite-sanayi işbirliğinin sağlanması gerekliliği sonucuna varıldı. Devlet destekli oda-üniversite-sanayi işbirliğinin sağlanmasının ne şekilde olabileceği maddeler halinde açıklandı. Anahtar Kelimeler: Mühendislik Eğitimi, Teknoloji, Oda- Üniversite-Sanayi İşbirliği, Ulusal Ağır Sanayi THERE MUST BE NATIONAL HEAVY INDUSTRY OF TURKEY WITH CHAMBER-UNIVERSITY-INDUSTRY COOPERATION Abstract : in this study, the state of industry and technology of Turkey is taken up. Present and the necessary states of industry are investigated. Matter of Turkey's industry is not in the level where it has to be and how it could reach the necessary level is discussed. it is found that the most effective way for industrial development is the state supported chamber-university-industry cooperation could be established is explained. Key Words: Engineering Education,Technology,Chamber-University-Industry Cooperation,National Heavy industry 1. GİRİŞ Bugün, yeryüzünde bulunan tüm bağımsız ülkeler üzerinde basit bir araştırma yapılacak olursa, özellikle ağır makine sanayisi gelişmiş olan ülkelerin, hemen hemen her sahada söz sahibi olan ülkeler olduğu açık bir şekilde görülecektir. Dolayısıyla bütün dünyanın şekillenmesine de ancak bu ülkeler yön vermektedir. Ayrıca sanayileşmiş olan bu ülkeler, milli gelirleri, yaşam standartları, okuma-yazma ve yüksek tahsil oranları, kültür seviyeleri vb. gelişmişliğin göstergesi sayılabilecek bütün sahalarda en ileri düzeydedir. Bundan dolayı gelişmiş olan bu ülkelerin halklarını dışardan yönlendirmek olanaksızdır. Ağır sanayinin büyük bir bölümünü de ulusal otomotiv sanayileri oluşturur.çünkü bu gün dünyada her yıl miyarlarca dolar değerinde otomotiv sanayi ürünlerinin sürekli olarak alım ve satımı yapılmaktadır. Türkiye tarihinde bir türlü gerçekleşemeyen fakat gerçekleşmesi istenen oda-üniversite-sanayi işbirliği, devlet teşvik ve desteğiyle sağlanmalı ve hemen ardından da ulusal ağır sanayiye geçilmelidir. Yaklaşık yarım yüzyıldan daha önce % 100 yerli olarak üretilen ve halen Ankara'da bir müzede bulunan Devrim Otomobili bunun en güzel örneğidir. Ne yazık ki devrim otomobilinin devamı gelmedi ve getirilemedi. Bunun nedeni de henüz anlaşılmış değil. 2. ODA-ÜNİVERSİTE-SANAYİ İŞBİRLİĞİ SAĞLANMALI Türkiye'de çağdaş teknolojik seviyeye ulaşabilmek için, dünyadaki teknolojik gelişmelerin çok yakından takip edilmesi ve buna göre eldeki mevcut teknolojilerin sürekli geliştirilip yenilenmesi gerekir.bunu gerçekleştirebilmenin en uygun yolunun, oda-üniversite-sanayi işbirliğinden geçtiği muhakkaktır. Teknoloji ve sanayileri gelişmiş olan ülke üniversitelerinin bütün ana ve alt bölümleri, halkla, sanayi ile, 318

doğayla ve ilgili her alanla içli dışlı eğitim ve öğretim yapmaktadırlar. Ne yazık ki bu durum, Türkiye'de sınırlı olarak, insanların tedavi olma zorunluluğundan dolayı yalnızca tıp ve diş hekimliği fakültelerinde görülmektedir. Nasıl ki Türk ve dünya üniversitelerinde sağlık ve tedavi alanlarında, maksimum seviyede zorunlu üniversitehalk işbirliği tıp ve diş hekimliği fakülteleri aracılığı ile sağlanabiliyorsa, Türk Üniversiteleri'nin diğer bölümlerinde ve özellikle makine ve elektrik-elektronik mühendisliği sahalarında odanın katalizörlüğünde zorunlu üniversite-sanayi işbirliği benzer olarak sağlanmalı. Hem de bu üniversite-sanayi işbirliğinin kurulması, en azından hasta olan kişilerin tedavi olmada ve hekimlerin de hastalarını tedavi etmede hissettikleri bir zorunluluk derecesinde olmalıdır. Bu anlamda bir oda-üniversite-sanayi işbirliği sağlanamadığı takdirde, Türkiye'nin dünya üzerindeki malum durumu aynen devam edecektir. Bilindiği gibi pek çok sahada kullanılan makine, cihaz, alet ve edevatlar, genellikle makine ve elektrik-elektronik (mekatronik) mühendislerinin ortak üretebilecek oldukları ürünler olup ne yazık ki çok büyük bir kısmı ülke dışından satın alınmakta ve her yıl milyarlarca dolar para (emek) dışarıya aktarılmaktadır. Ayrıca sanayi tesislerinin yönetim ve işletim felsefesi; işletmeyi yönetme noktasında her alanda verimlilik ve ürünlerin niteliği bakımından da estetiklik, kalite ve ekonomiklik temeli üzerine kurulmalı ve geliştirilmeli. Bu gün dünyada 5 yıldan eski teknolojilerle uluslararası alanlarda teknolojik rekabet yapılamamaktadır. Türkiye'de ise genel olarak en yeni olan bilgi ve teknolojilerin çoğu 5 yıldan daha eskidir. Bundan dolayı Türkiye'nin hem üniversiteleri ve hem de sanayisi, bilgi ve teknolojilerini en kısa zamanda yenilemeli ve geliştirmelidir. Türkiye'nin bu teknolojik yarışta yerini alabilmesi için ; * En kısa zamanda ulusal bir kısa ve uzun vadeli teknolojik kalkınma planı oluşturmalı ve hemen uygulamaya konulmalı, * Her yönüyle ve her alanda uygulamalı oda-üniversite-sanayi işbirliği tesis edilmeli, * Üniversitelerde makine mühendisliği ve diğer teknik bölüm öğrencilerine verilmekte olan dersler, son bilgi ve teknolojilere uygun olmalı, * Üniversitelerde makine mühendisliği ve diğer teknik bölüm öğrencilerine daha birinci sınıfta o bölümü tanıtıcı temel ve genel bilgiler dersi verilmeli, * Üniversitelerde makine mühendisliği ve diğer teknik bölüm öğrencilerine verilmekte olan dersler arasında araştırma ve geliştirme (tasarım ve dizayn) dersleri olmalı, * Mesleki alanda; iyi bir bilgiye sahip olan, iyi bilgisayar kullanabilen, iyi bir mühendislik matematiği bilen, iyi bir teknik yabancı dil bilen mühendisler ve teknik elemanlar yetiştirilmeli[l], * Üniversitelerin laboratuvarları ile sanayi kuruluşlarının ar-ge merkezlerinde, proje ve bilgisayarda görsel, pratikte ise gerçek olan prototip teknik sistem modellerine ağırlık verilmeli, * Dış ülkelerin teknolojileri yakından takip edilmeli[9], * Ar-ge araştırmalarına ayrılan para ve diğer kaynaklar artırılmalı, Teknolojik kalkınma ve fizibilite rapor ve planları en az 50 yıllık bir süre için hazırlanmalı, * Üniversitelerin bünyesindeki mevcut Tekno-Park, Tekno-Kent ve Araştırma Merkezleri gibi teknik alt 319

kuruluşlar, çağdaş yeni teknoloji pazarlarına dönüştürülmeli ve bu pazarlar aracılığı ile yeni teknoloji üretim ve transferleri teşvik edilmeli ve geliştirilmeli,[8], * Bilim adamları hep yeni teknolojiler bulmaya teşvik edilmeli, özendirilmeli ve ödüllendirilmen, ı * Oda-üniversite-sanayi üçlüsü birbirinden asla ayrı kalmamalı ve teknolojik faaliyetlerdeki yasal yetki- ; leri artırılmalı[9], * Makine mühendislerinin mühendislik müşavirlik hizmetleri yasalar ile teşvik edilmeli, özendirilmeli, ödüllendirilmen, * Sürekli hazır lisans kullanmaktan kaçınılmalı, * Yabancı dillerde yayımlanan teknik yayın ve kitaplar en kısa zamanda Türkçe'ye çevrilmeli ve ilgili ' kurum ve kuruluşlara en kısa zamanda iletilmeli. * Bütün bu maddeleri uygularken tarihinde çok meşhur olan 'Japon Kalkınma Modeli'ni ve benzer başka hızlı kalkınma modellerini de göz ardı etmeden dikkate almak gerekir. j Bir ülkenin kalkınmasında en temel öğeleri oluşturabilecek insan merkezli Japon Kalkınma Modeli'ndeki beş temel esas; [7] '/ Çalışanlara zayıflıklarının üstesinden gelmek için yardımcı olmak, İnsanları suçlamadan sorunları çözmek, Sürekli gelişim içinde olmak, İnsanı bütün olarak tanımak ve kabul etmek, Karar alırken uzlaşmayı sağlamak. şeklinde alınıp uygulanmış ve o günkü Japonya'yı bu günkü Japonya seviyesine çıkarmıştır. j 3. TÜRKİYE'NİN TEKNOLOJİ VE SANAYİDEKİ DURUMU Bu gün genellikle 5 yıldan eski teknolojilere sahip olan Türkiye'nin durumu ortada. Teknolojileri eski olan bir ülkenin sanayisi de ona göre ilkel ve hantal bir yapıda olur. Dolayısıyla teknolojik yarışta da yerini alamaz. Hep gerilerden seyreder durur. Türkiye'nin acı olan bu durumu Çizelge. 1 üzerinden şöyle açıklanabilir. Görüldüğü gibi Türkiye'de ilgili birimlere yıllık yeni lisans müracaatları ile bu müracaatların onay sayıları en alt seviyede olup bu konuda söylenecek fazlaca bir söz kalmamaktadır. Bu patent sayıları ülkelerin nüfusları ve yüzölçümleriyle oranlandığında, Türkiye adına çok daha vahim bir tablo ortaya çıkar. ı t Şekil. 1'de ise, üniversitede mühendise verilen bilgi profilleri ile sanayide mühendisten beklenen bilgi profilleri gösterilmektedir. Buna göre mühendise üniversitede kazandırılan bilgi, beceri ve yetenekler ile bu alanlarda iş gören kuruluşların mühendislerden bekledikleri bilgi, beceri ve yetenek farkları 3-5-7-9 nolu profillerden bariz bir şekilde görülmektedir. Dolayısıyla Türkiye'de bulunan makine mühendislerinin büyük bir çoğunluğunun teoriyi kullanma ve uygulama yeteneği, yabancı dil bilgisi ile yeni fikir üretme özellikleri; pek çok sanayi kuruluşunda pek de bir işe yaramamaktadır. Bunun da nedeni sanayi kuruluşlarının genellikle hazır lisans kullanmasından dolayıdır. 320

Ekip-gtup çanşmasır» ve ijfcitfâne yatktnlıgi 12 Yeni fcleı 9 ti;e!me Yönetim ve 8 Sı 7 Y.34Iİ! ve 6 Sözü m «sanayide mulıenöıüen ı «8* * Mühendise üfiivecskede vetfetı ve ks2-aodwan isi^ ve ysi«f)sk proliii. Araştırma ve tasarım konusunda üniversitede mühendise kazandırılan ile sanayide beklenen arasında bilgi ve yetenek farkı [2] Sonuç olarak, Türk Sanayicisi'nin Türk Üniversiteleri'nden pek de bir şey beklemediği ortadadır. Ülke sanayisinde yerli lisans kullanımı yok denecek kadar azdır.bu durum da, Türk Üniversiteleri ile Türk Sanayisi'nin işbirliği içinde olmadığını açıkça yansıtmaktadır. Böylece ülke sürekli geri kalmışlığa mahkum olmaktadır. 4. ULUSAL AĞIR SANAYİ OLMALI Türkiye'nin ulusal ağır sanayisi gerekli ve yeterli düzeyde olmadığı sürece dünya sahnesinde layık olduğu yeri alamayacaktır. Ulusal ağır sanayinin olabilmesi için oda-üniversite-sanayi işbirliğinin sağlanması ve dünyada sürekli yarış halinde olan yeni teknolojilerin takip edilmesi ve yerli yeni teknolojilerin üretilmesi ile mümkün olur. Bir ülke, makine sanayisi dışındaki sanayi alanlarında gelişmiş olsa bile, o ülke aslında sanayileşmiş anlamına gelmez. Örneğin, alt yapısı çok güzel olan, telekomünikasyonu ileri seviyede olan ve hatta kendi enerjisini üreten baraj, santral ve türbinleri olan ülkeler yukarıda yazılı olan makine ve teçhizatı dışarıdan aldığı müddetçe dışarıya olan bağımlılığından asla kurtulamaz ve sanayileşmiş ileri ülkeler arasında yerini kesinlikle alamaz. Günümüzde mevcut olan ileri mühendislik bilimleri ve bunlara bağlı teknolojiler, çok gelişmiş olan ülkelerin adeta tekelinde öldüğü görülmektedir. Bunun da esas nedeni tarihi süreçten gelen pek çok olumsuz idari sorunlardan kaynaklanmaktadır[2]. Bazı ülkelerde teknolojik gelişmelerin patlama gösterdiği tarihlerde, diğer bazı bahtsız ülkeler de yönetim sorunları ile uğraşma durumundaydı. Bu gün dahi Japonya gibi 1-2 istisna ülke hariç, pek çok ülkede bu anormal süreçler aynı paralelde devam etmektedir. 321

Türk Sanayicileri'nin pek çoğu, henüz geleneksel ilkel sanayici kabuğunu kıramamış durumda olup babadan kalma klasik usullerle mal ve hizmet üretimlerine devam etmektedirler. Tabi ki bu durumda sanayileşmiş olan dünya ülkeleri ile yarış yapabilmeleri mümkün değildir. Ağır Sanayi Organizasyon Merkezi Şekil 2. Ağır sanayi organizasyon merkezi. Ağır sanayiye sahip olmanın yasa ve sermaye boyutları da vardır. Ama her ne halde olursa olsun esas lokomotiflik görevi devlete düşmektedir. Devlet en kısa zamanda yasal düzenlemeleri yapmalı ve küçük ve orta ölçekli sanayi işletmelerini belirli plan ve program içerisinde harekete geçirmelidir. Şekil.2'den de görüldüğü gibi, devletin kontrolünde Ağır Sanayi Organizasyon Merkezleri kurulmalı ve bu merkezler öncülüğünde, mevcut küçük ve orta ölçekli sanayi işletmelerinin teknik ve üretim kapasiteleri araştırılmalı, ileriye yönelik olarak birbirlerine entegre edilmelidir. Esasında Türkiye'de tek eksik olan şey, ülke insanının bir türlü bir araya gelip de milli sorunlarını ele alıp uygun bir çözüm bulamamasıdır. Bu olumsuz durumun kısa zamanda aşılması zorunludur. 322

Organizasyon merkezlerinin kontrolünde, gerekli ve uygun iş bölümleri yapılarak hem küçük, hem orta ve hem de ağır sanayi tesislerine en verimli bir biçimde ve en yüksek kapasitede işlerlik kazandırılabilir. Bütün bu organizasyon işlemleri, ar-ge vb. değişik adlar altında yürütülebilir. İngiltere'de ar-ge çalışmalarında yer alan eleman sayısı 265000'in üzerindedir. Ana merkezi Almanya'da bulunan Mercedes otomobil firmasında çalışan ar-ge elemanlarının sayısı 8000'in üzerindedir. Toyota firmasının yıllık asgari ar-ge çalışmalarına ayırdığı kaynak 1.5 milyar dolar civarındadır. [2]. Türkiye'deki ar-ge kurumlarında çalışan eleman sayısı ise üstteki yazılı değerlerin çok çok aşağısındadır. Zaten Türkiye'de ar-ge'ye ayrılan paranın değeri de gelişmiş ülkelere nazaran yok denecek kadar azdır. Bu yapılanma altında Türkiye'nin dünya üzerinde teknolojik anlamda sesini duyurabilme şansına sahip değildir. Türkiye gelişmiş olan ülkeleri örnek almalıdır. Dünya ülkeleri sürekli ihtisaslaşmaya doğru giderken, Türkiye üniversitelerinden de mezun edilecek olan makine mühendisi adayları, seçecek oldukları opsiyonel teknik sahalara uygun olarak yetiştirilip diplomaları verilmelimi]. Özellikle pratik sahada çok önemli rolleri olan ara elemanların (tekniker ve kalifiye usta) her alanda ve en kısa zamanda yetiştirilmelerinin de ihmal edilmemesi gerekir. [5 J. Yetişmiş kalifiye teknik ara elemanların olmaması veya eksik olması durumunda, mühendislerin geliştirdiği teknolojilerin uygulanması çok zor olur. Çizelge 1. de bazı ülkelerin ilgili kurum veya şahısları tarafından yapılan patent müracaatları ile resmi makamlar tarafından bu kurum veya şahıslara verilen patent sayıları gösterilmektedir. Malesef bu çizelgede 70 milyonluk Türkiye'ye ait sayıların, 12 milyonluk bir Yunanistan'dan bile ne kadar daha az olduğu (1/7 oranında) hemen göze çarpmaktadır. Türkiye'de 1989 tarihine kadar Sanayi ve Ticaret Bakanlığı'nda toplam olarak 42 000'i milli ve 64 000'i yabancı olmak üzere 106 000 adet marka, 4 500'ü milli ve 1800'ü yabancı olmak üzere 23 000 adet buluş tescil edilmiş olup bu sayılar dünya sıralamasına göre çok düşük değerdedir. Çizelge 1. Bazı ülkelerde patent müracaatları ve verilen patentler[2]. Yıllar 1984 1984 1985 1985 1986 1986 1987 1987 Ülkeler ABD Almanya Fransa İngiltere Japonya Türkiye Yunanis. Portekiz Patent müracaatı 111 284 45 209 40 200 32 828 282 314 600 3 490 1 852 Verilen patent 67 201 21 758 23 666 18 867 61 800 410 3 153 637 Patent müracaatı 117 006 83 103 56 114 70 182 305 395 593 3 158 1 991 Verilen patent 71 661 33 377 37 530 34 480 50 100 385 2 125 960 Patent müracaatı 122 433 86 108 58 848 73 421 322 561 726 5 324 2 268 Verilen patent 70 860 38 995 35 549 32 929 59 900 283 3 254 2 037 Patent müracaatı 133 807 94 247 68 280 82 184 344 138 898 2 787 2319 Verilen patent 82 957 39 897 30413 28 659 62 400 320 2 035 1 724 Kaynak: Industrial Property Statistics (1983-84-85-86-87) Artık Türkiye adına bu konuda her şey apaçık meydanda olup daha fazla yorum yapmaya gerek yoktur. Bu durumda, en kısa zamanda ulusal anlamda üniversite-sanayi işbirliği projesi çerçevesinde üniversitelerde verilmekte olan makine mühendisliği ile diğer ilgili bölüm eğitimlerinin modernleştirilmesi ve buna bağlı olarak sanayinin de yeni teknolojilerle seri üretim yapmaya doğru yönlendirilmesi gerekmektedir. 323

Bunun için uzman makine mühendisleri yetiştirilmelidir[3]. Ancak uzman makine mühendisleri sahası ile ilgili yeni teknolojileri bilimsel anlamda takip edebilir ve geliştirebilir kapasitede olmalıdır ve her yönüyle teknik çalışma alanlarında desteklenerek önleri açılmalı-, dır. Yine burada ilk görev devlete düşmektedir. / 5. ULUSAL OTOMOTİV SANAYİ OLMALI Ulusal ağır sanayisi olan ülkelerin ister istemez ulusal otomotiv sanayileri de otomatik olarak var demektir. Çünkü bir ülkenin ağır sanayisinin neredeyse belkemiğini oluşturan sanayi otomotiv sanayisidir. Otomotiv sanayisi ülkelerin teknolojik kalkınmışlık göstergesi gibidir. Yan sanayi ile birlikte yıllık toplam cirosu yaklaşık 9.5 milyar dolar olan ve Türkiye'nin gıda ve tekstilden sonra 3. büyük sektörü olan otomotiv sektörü, ekonomiye önemli miktarda katma değer sağlayan, beraberinde birçok sektörün de gelişmesine yardımcı olan ve geniş bir istihdam sahası olan özellikleri ile de lokomotif sektör durumundadır[2]. Japon örneği ele alındığında, her sahada ağır sanayileşmeye gidilmiş, bu süreci de hızlı bir şekilde devam ettirmektedirler ve neredeyse her pazarda ürünlerini satabilmektedirler. Güney Kore modelinde ise, firmalar devlet tarafından desteklenerek otomotiv sanayi ürünlerini dünya pazarlarına taşımasını başarmışlardır. Her ülkenin az da olsa kendine özgü bir sanayileşme modeli vardır ve olmalı da. Dolayısıyla Türkiye'nin de kendine özgü bir sanayileşme modeli olmalı. ı i Mevcut Türk Otomotiv yan sanayisine bir göz atıldığında, taşıt parçalarının tamamı Türkiye'de üretilmekte olduğu görülebilmektedir. Ancak ne var ki bu ayrı ayrı olan küçük otomotiv yan sanayi sektörleri bir araya gelip de birliktelik oluşturamamışlardır. İşte burada devletin önderlik ve hakemlik rolüne gereksinim vardır. Yeni otomotiv teknolojilerine, ancak çok sayıda bilim adamının yoğun ve uzun teorik ve deneysel araştırmaları sonucunda ulaşılabilir. Otomobil teknolojisi ilk önce malzeme teknolojisini gerektirir. Malzeme teknolojisinden sonra üretim; şekillendirme, döküm, talaşlı imalat ve uç ürün üretim teknolojileri olmadan otomotiv sanayisi ilerleyemez ve gelişemez. Otomotiv sanayisini kurmak için yalnızca finansman desteği yeterli değil. Sürekli yeni teknoloji ve tasarıma gerek var. Mevcut bilgi ve deneyimler ancak sınırlı katkı sağlar[4]. Türkiye'de Türk Malı bir otomobil üretmek için yeterli teknoloji ve üretim kapasitesi var. Ancak günümüzde uluslar arası pazarlara ihracat yapabilmek için en yeni teknolojileri, en güzel tasarımları ve en ekonomik üretim yöntemlerini uygulamak gerekir. Bütün bunların yanında şunu da asla gözden kaçırmamak gerekir ki dünyanın mevcut dev otomotiv sektörleri birleşme (evlenme) yoluna gitmektedirler. O zaman demek ki Türkiye'de kurulması arzulanan otomotiv sanayisinin tek başına başarılı olma şansı çok azdır. Evlenme yapan otomotiv sektörlerine benzer bir modelde Türk Otomotiv sanayisi desteklenmeli, kurulmalı, geliştirilmeli ve devamı sağlanmalıdır. Burada esas olan Türkiye'nin en azından üretimi tamamen yerli olan ulusal otomotiv üretim lisansına sahip olmasıdır. Eğer bir ülke ulusal otomotiv üretim lisansına sahip değil ise, yabancı lisans ile üretmiş olduğu otomotiv ürünlerini sadece o lisansı almış olduğu ülkenin uygun gördüğü ülke veya ülkelerde satabilmektedir. Yani yabancı lisans ile üretim yapan ülkeler işin tamamen hamallığını yapmaktan başka bir yaptırım gücüne sahip değillerdir. 324

Ekonomik kalkınma ve hızlı sanayileşme gayretleri içinde bulunan Türkiye'de, bu konu ile ilgili tüm resmi olan ve olmayan kurum ve kuruluşların arasındaki işbirliğinin sağlanması ve etkin bir koordinasyonun kurulması kaçınılmaz olmaktadır. 6. SONUÇLAR * Belki bu makale çalışmasında spesifik bilgilerden pek bahsedilmedi, fakat spesifik bilgilerden bahsedilebilmesi için önce bahis konusu olacak ortamın oluşturulması gerekmektedir. * Günümüzde mühendislik bilimlerinin liderliği, gelişmiş ülkelerin tekelinde olduğu açık bir şekilde görülmektedir. * Demir perde ülkelerindeki temel bilimlerin ileri seviyede olduğu, fakat buna rağmen teknolojilerinin ve buna bağlı teknoloji ürünlerinin ise hiç de ileri seviyede olmadığı görülmektedir. * Bu gün Türkiye'nin GSMH'den ar-ge faaliyetlerine ayırmış olduğu pay çok çok az olup bu payın 2003 yılına kadar % 1 olarak belirlenmesi gerekir. Oysa bu oran gelişmiş ülkelerde % 2 ile %3 gibi yüksek değerler arasındadır[2]. * Uluslar arası nitelikte olan ar-ge firmalarında yaklaşık ortalama 300-500 arasında, konularla ilgili mühendisler çalışmaktadır. Oysa bu değer Türkiye'de oldukça düşüktür. * Oda-üniversite-sanayi işbirliği sağlıklı bir yapıya kavuşturulmalı. Türkiye'de mevcut makine mühendislik eğitimi ders programlarının belirlenmesinde pek çok ülkede olduğu gibi meslek kuruluşlarının da söz hakkı olması gerekir. * Otomotiv sanayisinde yıllar boyunca kazanılan deneyim birikimi ve yan sanayinin giderek artan üretim potansiyeli Türk Otomotiv sektörünün gelişmesi için bir alt yapı oluşturuyor. Bu alt yapının değerlendirilebilmesi için Türk Otomotiv sanayisinde köklü bir yapısal değişim zorunluluğu vardır. * Alınması gereken ilk önlem Türk Otomotiv sanayi ürünlerini daha rekabet edebilir hale getirebilmektir. Türk Otomotiv sanayisinin bu gün içinde bulunduğu darboğazı aşması gerekiyor. * Türk Otomotiv Sanayisi'nde korumacı önlemlerle çözüm bulma olanağı yok. Ayrıca serbest piyasa ekonomisinin yerli sanayiye zarar vermesi de kabul edilemez. Türkiye'nin öncelikle bir otomotiv sanayi politikası olmalı. * Otomotiv sanayi politikası Türkiye'nin sanayileşme politikası ile birlikte yürütülmeli. Türk otomotiv sanayisinin önündeki engelleri ortadan kaldıracak güven ve yatırım ortamının sağlanması gerekiyor * Oda-üniversite-sanayi işbirliğinin, Türkiye Otomotiv sanayisine getireceği katkılar tartışılmazdır. Türkiye'de mevcut olan otomotiv sanayinin, mevcut olan dış pazar ve diğer gelişmiş olan ülkelerin teknolojileriyle yarışabilmesi için mühendislik bilimlerini özümsemesi ve Oda aracılığı ile mutlaka üniversite ile işbirliği yapması gerekmektedir[9]. * T.C. Devleti Türk Otomotiv Sanayisi'ni desteklemeli, yalnız bırakmamalıdır. * Unutulmamalı ki ülkelerin gelişmişliği o ülkenin üretebildiği, kullanabildiği ve satabildiği teknolojiyle ölçülmektedir. Otomotiv sanayisi, teknolojinin en iyi uygulanabildiği ve gelişmeye en açık sektördür. * Bu bilgiler ışığında Türkiye, otomotiv sanayisine artık hak ettiği değeri vermeli, üniversiteler bünyesinde teknolojik araştırmaların yapılabilmesi için gerekli olan kaynağı ayırmalıdır. * Özellikle mühendislik fakültelerinin laboratuvar ve atölyelerindeki araştırmageliştirme imkanlarının genişletilmesi, bu laboratuvarlarda uygun teknolojik araştırmalar için donanım ve teçhizatın eksiksiz olarak sağlanması mutlaka gereklidir. * Türkiye'nin mevcut üniversitelerinde yetiştirilmekte olan mühendislerin en yeni teknolojiyi kullanacak düzeyde olmaları özellikle sağlanmalıdır. * Tıp ve diş hekimliği fakültelerinde olan uygulamalı eğitim sistemi, Türkiye Üniversitelerinin özellikle 325

teknik bölümlerinde de aynen uygulanmalı ve laboratuardaki ar-ge çalışmalarına hız verilmelidir. * Üretim sonrası pazar olayına sıra gelince, Türkiye'nin tarihi misyonu ve mevcut coğrafya üzerindeki konum ve etkinliği küçümsenemeyecek kadar bir büyüklükte olup uygun bir şekilde değerlendirilmeli- < dir. / * Bütün bu yazılıp çizilenler, MMO ve benzeri kuruluşların katalizörlüğünde üniversite-sanayi işbirliği ' çerçevesinde sağlanmalı ve yürütülmelidir. * Sonuç önerilerinin yetkili merciler tarafından dikkate alınması ve gerekli iş ve işlemlere resmi olarak en kısa zamanda başlanması, ilk hedefler arasında olmalıdır. 7. REFERANSLAR [1] Akçay İ. H., "Makine Mühendisliği Eğitimi İhtisaslaştırılmalıdır",TMMOB,IV.Makine Mühendisliği ve Eğitimi Sempozyumu, 1-2 Kasım 2001, İstanbul. [2] Özemir Y.,1989," Birinci Ulusal Makina Mühendisliği Eğitimi Sempozyumu", İTÜ, Mak. Fakültesi, 1990, İstanbul. [3] Ayangül H., 1993, "Öğrenci Gözüyle Üniversite-Sanayi İşbirliği", TMMOB, MMO, "II. Ulusal Makine Mühendislik Eğitimi j ve Sempozyumu Rapor ve Bildiriler Kitabı", İstanbul. / [4] Taşkın H., 2001, " Sakarya Otomotiv Yan Sanayi ve Tedarik Zinciri Veri Tabanı Yönetim Sistemi ", TMMOB, MMO, ' VII. V Otomotiv ve Yan Sanayii Sempozyumu Bildiriler Kitabı", Bursa. [5] " Türkiye Bilişim Stratejileri Çalışma Raporu", 2000, "Türkiye Bilişim Vakfı" [6] Otomotiv Sanayii Derneği, 2001, "Aylık İstatistik Bilgiler Bülteni", İstanbul. [7] Kalkınmada Verimlilik, Anahtar, 2002, Milli Prodüktivite Merkezi, Makale "Japon Kalkınma Modeli", s.7. Ağustos, Ankara. [8] Oktay T, 1993, "Dünyada ve Ülkemizde Teknoparklar", TMMOB, MMO, "II. Ulusal Makine Mühendislik Eğitimi ve Sempozyumu Rapor ve Bildiriler Kitabı", İstanbul. [9] EBİLTEM (Ege Üniversitesi Bilim Teknoloji Araştırma ve Uygulama Merkezi) SDÜ 1. Konferansı, 2003, " Üniversite Sanayi İşbirliğine Bir Örnek EBİLTEM ", SDÜ Kültür Merkezi, İsparta. ÖZGEÇMİŞ Doç. Dr. İ. Hakkı AKÇAY; 1959 Çaykara-Trabzon doğumlu. İlk ve ortaokul öğrenimini Çaykara'da, lise öğrenimini Trabzon Erkek Yatılı Öğretmen Lisesi Matematik Kolu'nda tamamladı. 1978-1982 : Akdeniz Üniversitesi İsparta Mühendislik Fakültesi Makina Bölümü'nü bitirdi. 1983-1991: İsparta Mühendislik Fakültesi'nde araştırma görevlisi olarak çalıştı. 1983-1991 : Selçuk Üniversitesi Mühendislik Mimarlık Fakültesi Makina Mühendisliği AD'nda yüksek lisans ve doktora öğrenimi yaptı. Mayıs 1999 : Süleyman Demirel Üniversitesi Müh. Mim. Fak. Mak. Müh. Böl. Enerji AD'na Yrd. Doç. Dr. olarak atandı. Ekim 1996 : Doçentlik unvanını aldı ve halen aynı üniversitede Doç. Dr. Öğr. Üyesi olarak çalışmaktadır. 1 f '>' 326

TMMOB Makina Mühendisleri Odası ULUSAL MAKİNA MÜHENDİSLİĞİ VE EĞİTİMİ SEMPOZYUMU 07-08 Kasım 2003 MAKİNA MÜHENDİSLİĞİNDE LİSANS ÜSTÜ ÖĞRENİM VE SORUNLARI Prof. Dr.-Ing. Fatih C. BABALIK Uludağ Üniversitesi Makina Mühendisliği Bölümü 16059 Görükle-BURSA e mail: babalik@uludag.edu.tr 327

1. Durum Tesbiti Tüm üniversitelerimiz ülkemizin Avrupa Birliğine giriş hazırlık sürecinde, Bologna sözleşmesi doğrultusunda, öğrenim programlarını yenileme gayreti içerisindedir. Bu çalışmalar lisans öğrenimi j üzerinde yoğunlaşmış durumdadır. ; Üniversitelerimizin lisans öğreniminde uluslararası akreditasyon ve Avrupa Kredi Transferi programına uyum çalışmalarına paralel olarak master öğretiminin de hem üniversiteleriizin harcadığı emeğin verimliliği, hem de ülke ihtiyaçlarına uygun program uygulama açısından irdelenmesi ve içeriğinin, sınırlarının kaba çizgileriyle de olsa belirlenmesi gerekir. "Yüksek Mühendis" unvanını almış bir meslekdaşımızın zaman içinde ister üretimde olsun, ister yönetimde, üst kademelerde yer alma olasılığının yüksekliği de dikkate alındığında "yüksek lisans" öğreniminin önemi ortaya çıkmaktadır. ' Zaman içerisinde tüm üniversitelerde dış çerçeve açısından lisans düzeyi öğrenim birbirine benzeyecek olsa da, lisans üstü öğrenim, üniversitelein olanakları, öğretim üyelerinin yetenek ve deneyimine bağlı olarak üniversiteden üniversiteye farklılık arzedecek, belki de üniversitelerin profil kazanmasında en büyük rolü oynayacaktır. i Üniversitelerimizde mevcut Makine Mühendisliği bölümlerinin hemen hepsin de "yüksek lisans" öğrenimi yapılarak "Makine Yüksek Mühendisi" alınabilmektedir. Ancak yönetmelik gereği minimum 22 kredilik ders alma ve bir de tez hazırlamanın dışında bu öğretimin bölümlerarası ortak noktası olmadığı gibi bu konuda henüz bir çalışmaya başlanmış değildir. Teknoloji geliştirmekte çok geride kaldığımız ve önünde sonunda bu sorunu çözmek zorunda olduğumuz, bunun da teorik ve pratik üst düzey bilgiye sahip yetenekli genç mühendislerle mümkün olduğu düşünülürse, lisans üstü öğrenimin bir üst dereceye ulaştıran bir öğretim değil, istesek te, istemesek te globalleşen dünyada uluslar arası arenada başarı gösterecek elemanlar yetiştirebilen bir öğrenim olması gerektiğinde fikir birliğinde olmamız gerekir. ı f Bugün lisans üstü öğrenime başlamak için lisans öğrenimini bitirmiş olmak, bir genel kültür sınavı olan LES'ten 45 veya duha yukarı not almak gerekir. Yüksek lisans programlarına öğrenci kabulünde, LES puanı yanı sıra gerekirse, lisans not ortalaması ve mülakat sonucu da değerlendirilebilir. Bu değerlendirmeye ilişkin hususlar ile, başvuru için adayların sağlaması gereken diğer belgeler (referans mektubu, neden yüksek lisans yapmak istediğini belirten kompozisyon, uluslararası standart sınavlar vb.) ve hangi düzeyde yabancı dil bilgisi gerektiği, ilgili senato tarafından düzenlenen yönetmelikle belirlenir. Lisans üstü öğrenime kabul edilen öğrenci bölümün seçtiği danışman öğretim üyesinin onaylayacağı 22, kredilik (bazı üniversitelerimizde bu ders saati bir miktar aşılmaktadır) ders almakta ve bir - iki yarıyıl f süren bir tez ile öğrenim bitmektedir. Birisi danışmanı olan üç öğretim üyesinin üye olduğu jürinin yaptığı sınavda başarılı olan öğrenci "Yüksek Mühendis" unvanını almaktadır. Bu öğrenim 2 yılda tamamlanmaktadır. 2547 sayılı Yüksek Öğrenim Kanununan tanımına göre, yüksek lisans: (Bilim uzmanlığı, yüksek mühendislik, yüksek mimarlık, master): Bir lisans öğretimine dayalı eğitim-öğretim ve araştırmanın sonuçlarını ortaya koymayı amaçlayan bir yükseköğretimdir. Yüksek lisans programları tezli ve tezsiz olabilmektedir. Yönetmeliğe göre ise tezli yüksek lisans programının amacı, öğrencinin bilimsel araştırma yaparak bilgilere erişme, bilgiyi değerlendirme ve yorumlama yeteneğini kazanmasını sağlamaktır. Bu program j toplam yirmibir krediden az olmamak koşuluyla en az yedi adet ders, bir seminer dersi ve tez ;. 328

çalışmasından oluşur. Seminer dersi ve tez çalışması kredisiz olup başarılı veya başarısız olarak değerlendirilir. Öğrenci, en geç üçüncü yarıyılın başından itibaren her yarıyıl tez çalışmasına kayıt yaptırmak zorundadır. Tezsiz yüksek lisans programının amacı ise, öğrenciye mesleki konuda derin bilgi kazandırmak ve mevcut bilginin uygulamada nasıl kullanılacağını göstermektir.. 2. Başarı Faktörleri Lisans üstü öğrenimdeöğrencinin başarısını belirleyen üç faktör vardır. 1. Öğrencinin başlangıç bilgileri, yeteneği, çalışkanlığı. 2. Danışmanın ilgisi, bilgisi, deneyimi, öğrenciye ayırabildiği zaman. 3. Öğretim kurumunun kütüphane, laboratuar olanakları, sanayi ilişkileri. Birinci faktör elbette temel faktördür ve öğrenci çalışkan değilse, yüksek lisans öğrenimine tesadüfen başlamışsa, başarılı bir sonuca ulaşması beklenemez. İkinci ve üçüncü faktörlerin bazı yönlerden eksikliğinde zor da olsa veya yeterince yararlı bir tez ortaya çıkmasa da öğrenci öğrenimini tamamlayabilmektedir. Hem kaynaklarımızın kıtlığı, hem de hızla üst düzeyde bilgi ve deneyim kazanmış eleman yetiştirme zorunluğımuz bizi lisans üstü öğrenimde kaliteyi sağlamakla yükümlü kılmaktadır. Yönetmelikler, kurallar, güzel sözlerle donatılmış, ya da tersi hedefi yeterince belirtememiş olabilir. Önemli olan görev bilincine sahip öğretim üyeleri ve lisans üstü öğrenimden sorumlu enstitü yöneticilerinin yaptıkları işin uluslararsı düzeye yaraşır olması konusundaki titizlikleridir. Ayrıca mezunlarımızın önemli bir kısmı da Türkiye dışında, farklı ülkelerde çalışacaktır. Her ülkenin kendine göre teknik ve ekonomik düzeyi vardır. Bu farklı farklı konumlara da kolay uyum sağlayacak bilgi düzeyinde yüksek mühendis yetiştirmek zorundayız. Mezunlarımız Türkiye içinde olduğu kadar yurt dışında da başarılı olmalıdır. Bu bizlerin öğretim üyesi olarak görev sorumluluğumuzdur. 3. Öneriler Master programları içerik açısından "araştırmaya yönelik master" ve "uygulamaya yönelik master" programlan şeklinde iki temel ayrıma göre, üniversite, sanayi, meslek kuruluşları etkileşimi ile gözden geçirilip yeniden düzenlenmelidir. Bu ayrıma göre sadece programlar değil, öğretenler de farklı akreditasyon kriterlerini sağlamış kişilerden oluşmalı, laboratuar ve atölyeler amaca uygun ve yeterli donatıma sahip olmalı, üniversite - sanayi arasında sağlıklı bir ilişki sağlanmalıdır. Ülkemizin her iki alan için de iyi yetişmiş elemana ihtiyacı vardır. Herkes her işi yapamayacağı, yapmaması gerektiği gibi, öğretim elemanı da kendi bilgi birikimi, deneyimi, kurumunu olanakları ve ilişkilerini göz önüne alarak bu iki alandan birini seçmelidir. Öğrenciye verilecek dersler de zorunlu krediyi doldurmak için değil, birbiriyle ilişkili, tamamlayıcı dersler olmalı, öğrenciyi sistemli düşünmeye, araştırmaya yönlendiren, kendi kendini geliştirmeyi öğreten bir program uygulanmalıdır. Uygulamaya yönelik yüksek lisans yönetecek öğretim üyesi o alandaki teknolojiyi tanıyan ve uygulamasını bilen bir kişi olmalıdır. Ya üniversitede, ya da üniversitenin ilişki içerisinde bulunduğu bir kurumda öğrencinin o teknolojiyi tanıması, kullanması olanağını sağlamalıdır. Araştırmaya yönelik yüksek lisansı yönetmeye talip olan öğretim üyesi de, kendi araştırmalarıyla o alana katkıda bulunan, bilgi üreten, alandaki bilimsel gelişmeleri gecikmesiz takip eden, araştırmaya öğrencisini de katabilen bir kişi olmalıdır. 329

Üniversitelerimizin araştırma fonları lisans üstü tezleri destekleyebilmektedir. Ancak ödeneklerin azlığı, harcamaların zaman zaman tıkanıklığa uğraması burada da sorunlar yaratmaktadır. Bu koşullar sağlanmadığı sürece, yüksek lisans öğrenimi ne yeni teknolojileri verimli uygulamaya ne de j yeni teknoloji geliştirmeye yönelik bir katkı sağlayacaktır. Zaman, kaynak israf edilecektir. /.- Lisans üstü öğrenimin başarılı olabilmesi, hedefe ulaşabilmesi için verimlilik ve kalite düzeyi açısından aşağıdaki önlemleri almamız gerektiğine inanıyorum: Makine mühendisliği alanında hangi dallarda yüksek lisans yaptırılabileceği, bunun olmazsa olmaz koşulları üniversite - sanayi - meslek kuruluşlarının karşılıklı diyalogu ile belirlenmelidir. Üniversitelerin lisans üstü eğitim için gerekli donanım eksiklikleri objektif biçimde tesbit edilerek, hızla giderilmelidir. Hangi alanlarda hangi üniversite veya üniversitelerin ağırlıklı merkez olarak seçileceğine karar verebilirsek, yatırımlar da ona göre planlı ve verimli olur. (Her üniversitede buhar türbini araştırması yapmaya gerek var mıdır?), Belirlenen her bir dal için alınması gereken zorunlu ve birbiri ile ilintili dersler belirlenmelidir. t. Konuya ilgi duyan sanayi kuruluşlarının öğrenciye burs, üniversiteye güdümlü proje (personel ve ' laboratuar yatırımı) şeklindeki desteği sağlanmalıdır. Sanayi kuruluşlarının desteği ve ilgisi olmadan yapılacak tezler üniversitenin dört duvarı arasında, ya da bir yayın organının sayfaları arasında kalmaya mahkum çalışmalar olacak, yaşama geçemeyecektir. Tezler daha başlangıç aşamasında üniversitelerin özel web sayfalarında, internet üzerinden duyurulmak, benzer hatta aynı konuda çalışmalar varsa, birbirlerini engellememeleri, desteklemeleri sağlanmalıdır. Biten tezler özeti ve (yapıldıysa) tezden çıkan yayınlar da aynı şekilde tez tamamlanır tamamlanmaz duyurulmalıdır., Tez sınavlarının ciddiyetini artırabilmek için jüri sayısı beşe çıkarılmalı, iki üye başka üniversitelerden f çağrılmak, yukarıda bahsedilen tez duyurusunda, sınavı yapan öğretim üyelerinin de adı v belirtilmelidir. Üstün başarılı tezler ulusal düzeyde ödüllendirilmelidir. Uygulama alanı bulan tezler özel biçimde duyurulup, hem öğrenciler hem öğretim elemanları yüreklendirilmelidir. Herkesin desteğe, takdire gereksinimi vardır. Üniversitelerimizin ve öğretim üyelerimizin akademik özgürlüğünü kısıtlamadan, ancak uluslar arası düzeyde çalışmalar ortaya koyabilmek için hepimizin kabulleneceği bu temel şartları yerine getirerek hem kurumlarımızın hem de öğretim üyesi olarak kendimizin görevlerini daha iyi yapmasını sağlayacağız. I Kaynakça / 1. Tauch, C. Rauhvargers, A: Survey on Master Degree and Joint Degrees in Europa. European Commission 2002 2. Dietz, P. Bologna Erklaerung: Akkreditierung und Modularisierung. WGMK Tagung 2003 Clausthal. 3. Quality Assurance Agency for Higher Education 2000. Handbook for Academic Review 2000 Gloucester Prof. Dr. -Ing. Fatih C Babalık; 1968 yılında Federal Almanya Braunschvveig Teknik Üniversitesinde Makina Yüksek Mühendisliği öğrenimini tamamladı. Aynı üniversiteden 1972 yılında doktora derecesini aldı. 1973-1979 arası Karadeniz Teknik Üniversitesi'nde çalıştı. 1979'dan beri Bursa Uludağ Üniversitesinde Makina Elemanları ve Konstrüksiyon Bilim Dalı'nda çalışıyor. 1983'te profesör oldu. Dekan, Enstitü Müdürü vb. idari görevlerde bulundu. Asansörlerde emniyet elemanları, asansör güvenliği çalışma konuları arasındadır. i 330

TMMOB Makina Mühendisleri Odası ULUSAL MAKİNA MÜHENDİSLİĞİ VE EĞİTİMİ SEMPOZYUMU 07-08 Kasım 2003 MAKINA MÜHENDİSLİĞİNDE UZMANLIK- UZMANLIK EĞİTİMİ Öğr.Gör. Dr. Murat SÖNMEZ Orta Doğu Teknik Üniversitesi MYO Tel:312 2103661 E-Posta: sonmez@metu.edu.tr 331

Özet: Bu bildiride, 1999 yılında Ülkemizde yaşadığımız deprem felaketlerindeki yapı hasarlarından sonra gündeme gelen " Uzman Mühendis " kavramı üzerinde durulmakta, bir mühendisin uzmanlaşması ve uzmantığının belgelenmesi konularında görüş bildirilmekte ve üniversitenin uzman mühendislik eğitimindeki yeri, makina mühendisliği için tartışılmaktadır. Anahtar Sözcükler: Uzman mühendis, uzmanlık l.giriş Günümüz teknolojilerinin ve karmaşık sistemlerin gereği olarak geleneksel mühendislik dalları ve her bir mühendislik dalındaki ana bilim dallarındaki öğretilerin ve uygulamalarının iç içe geçmiş olması, özellikle yeni bir ürünün geliştirilmesi çalışmalarında veya kapsamlı bir uygulama projesinin hazırlanması ve gerçekleştirilmesinde çok iyi yetişmiş, teoriyi ve uygulamasını çok iyi bilen mühendislere, " uzman mühendislere" olan gereksinimi ortaya çıkarmaktadır. Ülkemizde halihazırda mühendislik eğitimi süresi, yabancı dille eğitim yapılan bölümlerdeki dil hazırlık eğitimi süresini saymazsak, dört yıldır. Mühendislik bölümlerinin esas öğrenci kaynağı mesleki ve teknik eğitim almamış, normal lise mezunlarıdır. Liselerin öğretim kadrolarındaki yetersizlikler ve özellikle lise 2. sınıftan itibaren izlenen, üniversiteye giriş sınavında çıkabilecek soruların kısa yoldan nasıl cevaplanacağına yönelik, telaşeli öğretim nedenleriyle, lise mezunlarındaki, mühendislik öğretimine başlayabilmek için gereksinim duyulan fen ve matematik bilgilerindeki eksikliklerin giderilebilmesi için mühendislik bölümlerinin 1. sınıflarında okutulmak durumunda kalınan fizik, kimya, matematik derslerine, mühendislik eğitimine kabul edilen öğrencilerin mesleki ve teknik programa sahip liselerden gelmemiş olmaları yüzünden okutulması zorunlu olan teknik resim, üretim yöntemleri ve süreçleri, malzeme bilgisi gibi derslerin de eklenmesiyle ve her nedense ilköğretim ve lise öğretiminde hala öğretilememiş olunan tarih ve Türkçe dersleriyle birlikte mühendisliğe hazırlık eğitimi toplam sürenin hemen hemen yarısını kaplamaktadır. Geriye kalan süre ise mühendisliğin temel teorik derslerinin (makina mühendisliği özelinde statik, dinamik, termodinamik, ısı iletimi, akışkanlar mekaniği, mühendislikte istatistiksel yaklaşım, sayısal yöntemler gibi dersler) ve bu temel derslerde edinilen bilgilerin uygulamalarının işlendiği uygulama ve tasarım derslerinin öğretilmesine yetmemektedir. Dört yıllık eğitimin sonunda mezun olarak mühendis unvanı alan öğrenci bu yetersiz eğitimi yüzünden, günümüzde teknolojide erişilmiş bulunan seviye itibariyle, sanayinin ve yerel yönetim uygulamalarının gereksinim duyduğu uzmanlık seviyesinden oldukça uzak olarak mühendislik hayatına atılmaktadır. Alanında uzman olmamasına rağmen 2001 yılına kadar, 1938 yılında yürürlüğe girmiş bulunan 3458 numaralı " Mühendislik ve Mimarlık Hakkındaki Kanun" un 1. Maddesine [1] göre, mühendis unvanı ile projelendirme ve uygulanması çalışmalarında görev alıp yetki kullanmış mühendislerin sebep olduğu ürün, malzeme ve enerji kayıpları, birçok durumlarda gizlenebildiği için, bilinememektedir. Sebep olunan iş kazaları ise mahkeme kayıtlarından çıkartılabilir. Uzmanca yapılmamış uygulamaların sonuçlarına katlanan kullanıcıların ise mühendislere olan saygısı ve güveni azalmaktadır. İnşaat mühendislerinin yapı tasarımı ve inşasında yaptıkları hatalar ise deprem felaketlerinde çok acı bir sonuç tablosuyla, büyük can ve mal kayıplarıyla, açığa çıkmaktadır. Nitekim 1999 yılında Ülkemizde yaşadığımız iki depremden sonra yapıların yıkılma nedenleri arasında, meslekte yeterince uzmanlaşmadan proje ve uygulamalarını yapan mühendislerin hataları da sayıldı ve Ülkemizde mühendislerin uzmanlığı konusu tartışılmaya başlandı. Gerçekten, inşaat mühendisliği eğitiminde de, makina mühendisliği eğitimi için yukarıda belirtilen benzer sorunlar nedeniyle, öğrenciler depreme dayanıklı yapılar konusunda yeterince bilgilendirilememektedir. Bir çok inşaat mühendisi binaların doğal frekansının ne olduğundan, deprem sırasında rezonansın önlenmesi için neler yapılması gerektiğinden habersizdirler. II. Mühendislik- Mimarlık Kurultayında [2] Mesleki Yeterlilik- Mesleki Yetkinlik üzerine alınan ve ilan edilen kararlarda da belirtildiği gibi " Mesleki yeterlilik tartışmalarının odağında Türkiye'deki mühendis- 332

lik eğitimi olmalıdır. Mevcut lisans eğitiminin gerek süresi gerekse de içeriğinin baştan sona tartışılması gereklidir." Yukarıda da belirtildiği gibi, normal lise eğitimine dayalı 4 yıllık mühendislik eğitimi, mezunları "uzman mühendis" yapacak kapsam ve içerikte olamamaktadır. 2. YÜKSEK MÜHENDİSLİK EĞİTİMİ Yukarıda belirtilen sorunlar karşısında akla Yüksek Mühendislik eğitimi gelmektedir. Mühendislik eğitiminin devamında yapılan Yüksek Lisans eğitiminin uzman mühendisler yetiştirmekte olduğu düşünülebilir. Ancak günümüzde, Ülkemizdeki lisans üstü eğitim toplumun ihtiyacı olan "uzman" mühendisleri yetiştirmekten çok uzaktır. Özellikle son yıllarda üniversite öğretim elemanlarının terfisi ABD ve Avrupa ülkelerinde yayınlanan dergilerdeki bilimsel makalelerin sayısına dayandırılmıştır. Bu dergiler, 10-15 yıl sonra gelişmiş ülkelerin yeni ürünler ve teknolojilerinin geliştirilmesinde kullanacakları, onlara temel teşkil edecek teorik ağırlıklı makaleleri yayınlamaktadırlar. Bu çeşit makaleler nerede ise temel bilimlerde yapılan matematiksel ağırlıklı çalışmalara benzer bir haldedir. Ülkemizde bu yayınların değerlendirilerek ürün teknolojisine geçilmesi, buna yönelik bir sistemin Ülkemizde bulunmaması nedeniyle olamamaktadır. Yüksek Lisans dersleri ve yaptırılan tezler, mühendislere proje hazırlama, hazırlanan projelerin uygulanması ile ilgili detaylı bilgiyi vermek amaçlı değildir. Mühendisleri uzmanlaştırmaya yönelik değil, sadece öğretim elemanlarının yurt dışı yayın yapabilmesine yönelik içeriktedir. Mensubu olduğum Orta Doğu Teknik Üniversitesi'nde Mühendislik Fakültesi Bölümlerinde Fen Bilimleri Enstitüsü Ana Bilim Dallarında verilen Yüksek Mühendislik eğitimi " Master of Science" yani bilimde (mühendislikte değil!) yüksek lisans diploması vermeye yöneliktir. Bu eğitim esas itibariyle öğretim elemanlarının yurt dışı yayın yapabilmesine yönelik bir eğitimdir. Tez öğrencilerinin teorik ağırlıklı çalışmaları öğretim elemanı tarafından yayın yapmada kullanılmaktadır. Öğrencilere ileri düzeyde teorik dersler aldırılmakta, nerede ise temel bilim dergilerinde yayınlanacak düzeyde makaleler hazırlanmasının amaçlandığı tezler yaptırılmakta ve başarılı olanlara Master of Science Derecesi verilmektedir. Bu derece, Türkçe'ye Yüksek Mühendislik derecesi olarak çevrilmektedir. Ancak belirtildiği gibi bu unvanı almış mezunlar toplumun ihtiyacı olan, mesleki konuda derin bilgi almış, mevcut bilginin uygulamada nasıl kullanılacağını bilen mühendisler, yani uzman mühendisler değil ancak doktora çalışması yapmaya hazır bireyler olmaktadırlar. Esasında Orta Doğu Teknik Üniversitesi Lisansüstü Eğitim-Öğretim Yönetmeliğinin [3] "Tezsiz Yüksek Lisans" programı ile ilgili kısmının 23. Maddesi okunduğunda. Üniversitenin toplumun gereksinim duyduğu mesleğinde uzman mühendisleri, gerçek yüksek mühendisleri yetiştirmek için hukuki alt yapısının hazır olduğu görülür. Bu madde tezsiz yüksek lisans programının amaç ve kapsamını belirtmektedir. Bu maddede " Tezsiz yüksek lisans programının amacı, öğrenciye mesleki konuda derin bilgi kazandırmak ve mevcut bilginin uygulamada nasıl kullanılacağını göstermektir" denilmektedir. Bu amaç "uzman mühendislik eğitimini", ve bilimde değil mühendislikte "master" derecesini tanımlamaktadır. Bu yönetmelik hazır olmasına karşın bugüne kadar maalesef Mühendislikte Master eğitimi başlatılmamıştır. Bunun iki ana nedeni bulunmaktadır: Birincisi ve en üzücüsü, toplumun ihtiyacı olan yüksek mühendisler (uzman-yetkin mühendisler)'in yetiştirileceği programlar açıldığında, öğretim elemanlarının teorik ağırlıklı yayınlar yapmalarında yardımcılık yapacak olan öğrencilerin alındığı " Master of Science" programlarına yeterince öğrenci gelmeyeceği gerçeğinden kaynaklanan endişedir. Öğretim elemanları kendi bireysel terfilerine ilişkin çıkarları uğruna "uzman mühendislik- Mühendislikte Yüksek Lisans" programlarını açmayarak toplumun ihtiyaçlarını göz ardı etmekte, uzman olmayan yüksek mühendisler mezun ederek Üniversitenin toplumdan gittikçe uzaklaşmasına, mühendislik meslek onurunun ve saygınlığının azalmasına sebebiyet vermektedirler. İkinci neden ise bir yüksek mühendisten beklenen düzey ve içerikte uygulama derslerini verecek bilgi ve tecrübede öğretim elemanı sayısındaki yetersizliktir. Yurt dışında doktora çalışmasını yapan genç bir akademisyen Ülkemize geldiğinde mevcut akademik yükselme şartlarına uygun olarak, Ülkemizin sanayisini tanımadan, sorunlarını bilmeden, yurt dışında ilgilendiği, muhtemelen çok teorik bir konuda birkaç yayın daha yapmakta ve doçent, ve bir süre sonrada profesör olmaktadır. Bu tarz bir akademik yükselme yapısında, öğretim üyelerinin bir çoğu mühendislik eğitimi verme durumunda olduğunu unutmakta, temel bilimlerde öğrenci yetiştirir bir tarzda eğitim vermektedir. 333

Böylece, örneğin, akışkanlar mekaniği konusunda temel ve ileri derslerin tamamını alıp başarı ile geçmiş bir makina yüksek mühendisi, Navier-Stokes denklemleri ile fazlası ile uğraştırılmış olmasına karşın hala bir santrifüj tip pompanın en fazla kaç metre derinden su çekebileceğini bilememekte, bir termik santralde ne gibi sorunlarla karşılaşacağını kestirememekte, iş hayatında deneye- yanıla iş, malzeme ve enerji ka- j yıplarına yol aça aça zamanla tecrübe kazanmakta uzun yıllar sonra uzmanlaşabilmekte ya da işin doğru- ; sunu hiçbir zaman öğrenemeden yaşlanarak 12 yılını doldurduğunda uzman! ilan edilebilmektedir. Uzman Mühendislik konusunda Üniversitenin neler yapması gerektiğinin özetlendiği sonuç kısmına geçmeden önce 1999 yılı depremlerinden sonra uzman mühendislik konusunda ne gibi gelişmeler olduğunu gözden geçirmek yerinde olacaktır. 3.1999 YILINDAN GÜNÜMÜZE KADAR UZMAN MÜHENDİSLİK KONUSUNDAKİ GELİŞMELER 1999 yılında yaşanan Gölcük ve Adapazarı depremlerinden sonra, yapı hasarlarının nedenlerinden birinin de yapıların projelendirilmesi ve bu projelerin uygulanması ve kontrolleri aşamalarında mühendis kusur ve eksikliklerinin olduğunun gündeme getirilmesi sonucunda ilk olarak, 10 Nisan 2000 tarihli Resmi Gazetede yayınlanan, "Yapı Denetimi Hakkındaki" 595 sayılı Kanun Hükmünde Kararname [4] yürürlüğe konuldu. Bu kararname ile yapılarda can ve mal güvenliğinin sağlanması, kaynak israfına sebep olan plansız, kontrolsüz ve kalitesiz yapılaşmayı önlemek amacına yönelik olarak özel Yapı Denetim Kuruluşları oluşturuldu. Bu yapı denetim kuruluşlarının bünyelerinde uzman mühendis ve mimarların bulunması şart koşuldu. Kimlerin uzman mühendis-mimar olduğunun belirlenmesi işi ise ilgili mühendislik ve mimarlık meslek odalarına bırakıldı. Uzmanlığı meslek odalarınca belgelenmiş mühendis ve mimarların imza yetkisi olacağı belirtildi. Bir geçici madde ile, uzman mühendislik ve mimarlıkla ilgili kanuni düzenleme yapılıncaya kadar, mesleğinde fiilen çalıştığını belgelemek kaydıyla, 12 yıl veya fazla mesleki deneyimi bulunanlara, ilgili meslek odalarınca başvuru tarihinden itibaren bir ay içerisinde uzmanlık belgesi verileceği aksi taktirde bu belgenin Bayındırlık ve İskan Bakanlığı tarafından verileceği hükme bağlandı. Yapı Denetim Kuruluşlarının denetimi ise Yapı Denetim Komisyonlarına ve Üst Komisyon' a verildi. Ya- ı pı Denetim Komisyonlarında üye çoğunluğunun bakanlıklara verilmiş olması ve özellikle, 12 yılını dol- / duranların Bakanlıkça uzman ilan edilebiliyor olması tartışmalara neden oldu. TMMOB'nin de destekle- V diği girişimlerin sonucunda 595 sayılı KHK Anayasa Mahkemesi'nin 24 Mayıs 2001 tarihli kararıyla iptal edildi. Öte yandan 595 sayılı KHK nin yayınlanmasından iki ay sonra "Mühendis ve Mimar Odaları Birliği Kanununda değişiklik yapılmasına dair 601 Sayılı KHK" 28.06.2000 tarihinde yürürlüğe konuldu[5]. Bu kararname ile 6235 sayılı TMMOB Kanunu [6]'na eklenen üç ek madde ile " mühendis ve mimarlara, meslek alanlarına giren konularda hizmet kalitesini yükseltmek amacıyla belirli bir deneyim ve meslek içi eğitimden sonra ilgili meslek odasınca uzman mühendis veya uzman mimar belgesi verilir, uzman mühendis ve mimar belgesi almak isteyenler, ilgili meslek odasınca tespit edilen ve TMMOB'nin onayladığı uzmanlık alanları ile ilgili konularda sınava tabi tutulurlar. Bu sınavlar ilgili meslek odası tarafından yazılı olarak yapılır" denildi. Yedi kişilik sınav komisyonunun sadece bir üyesinin Meslek Odasından seçileceği kalan üç üyenin ilgili bakanlıklardan, diğer üç üyenin de Yüksek Öğretim Kurulu'ndan se- i çileceği hükme bağlandı. Ek 7. Madde ile, uzman mühendis veya mimar olabilmek için, adayların ilgili ;, meslek alanlarında, uzman mühendis ya da mimar denetiminde en az 5 yıl çalışması, uzmanlık sınavında başarılı olması şartı getirildi. Bu kararnamedeki bir geçici madde ile, Kararnamenin yürürlüğe girdiği tarihte en az 5 yıllık deneyimi olanlar için 2 yıl içinde müracaatları halinde, 5 yıl uzman mühendis-mimar yanında çalışma zorunluluğunun olmadığı ve o tarihte 12 yıl veya daha fazla mesleki deneyimi bulunanlara, müracaatları halinde, uzmanlık belgesi verilmesi hükme bağlandı. Yasal düzenlemeler bu şekilde oluşurken, TMMOB Makina Mühendisleri Odası Mart 2000 de toplanan Oda Genel Kurulu Kararı gereğince önce 26.06.2000 tarihinde "Mekanik Tesisat Hizmetleri Uzmanlık ve Belgelendirme Yönetmeliği" ni, 31.07.200 tarihinde de Makina Mühendisliğinin tüm uzmanlık alanlarını kapsayan ve çerçeve niteliğinde olan "Uzmanlık ve Belgelendirme Yönetmeliği"ni çıkardı[7]. Bu yönetmelikte uzmanlık konuları ile ilgili verilecek meslek içi eğitimler ve sınavların MMO Meslek İçi Eğitim Merkezi (MİEM) tarafından ger- j çekleştirileceği belirtildi. Bu tarihlerde yapılan tartışmalarda 601 sayılı KHK' nin mühendis-mimar ücret-, f. j / 334