GELENEKSEL MÜSİAD İFTARI 12.06.2016 Sayın Cumhurbaşkanım, Saygıdeğer Hanımefendi, Sn Bakanlarım, (Mehmet Şimşek, Nihat Zeybekçi, Berat Albayrak, Faruk Özlü, Ömer Çelik, Fatma Betül Sayan Kaya) Değerli MÜSİAD Üyeleri ve MÜSİAD Dostları, Değerli Basın Mensupları, Geleneksel MÜSİAD iftarımızda hepinizi saygıyla selamlıyorum, hoş geldiniz, şeref verdiniz. Öncelikle, terör saldırılarında şehit olan asker ve emniyet görevlilerimize ve vatandaşlarımıza Allah tan rahmet, yakınlarına sabır, yaralılara acil şifalar diliyorum. Terörün bir anlamı da anlamı korkutmak, bir amacı da yıldırmaktır. Fakat biz, korkmadan, yılmadan, yolumuza devam edeceğiz... Cenab-ı Hakk a şükürler olsun ki, her sene Ramazan ayında, şu bereketli iftar sofralarımız vesilesiyle, MÜSİAD ın teşkil ettiği büyük kardeşlik halkasını, tekrar tekrar tecrübe etme imkânı buluyoruz.
İşin doğrusu, bu iftar programları, kadim geleneğimizin ve medeniyetimizin değerlerini, çağımızda yeniden temsil etmek amacıyla yola çıkan MÜSİAD a çok yakışıyor. İftarda, gün boyu, aynı amaç uğruna devam ettiğimiz, anlamlı bir açlığı, aynı anda ve hep birlikte gideriyoruz. Fakat, iftar sofraları, yalnızca yemek sofraları değildir. Oruç, nasıl, yalnızca aç kalmak değilse, iftar da, yalnızca yemek değildir. İftar, insanların giderek birbirinden koptuğu çağımızda, aramızdaki bağlantıyı vurgulayan, bir kardeşlik hizasını temsil ediyor. giriyoruz. Ramazan da, zengin fakir, yaşlı genç, büyük küçük, hepimiz bu hizaya Kimse, nefsini tatmin etmek için, bir adım öne geçemiyor. İftarın bir anlamı da, sabrın sonundaki selamettir. Merhum, Erdem Beyazıt Ağabeyin ifadesiyle: "Biliyorum, yaklaşıyoruz her an,
Biliyorum, oruçlu doğar insan, Ölümün iftar sofrasına..." Cenab-ı Hak tan, bize, bu dünyada iftar sofralarında bir araya gelmemizi nasip ettiği gibi, cennetinde de bir araya gelmemizi nasip etmesini niyaz ederim... Sayın Cumhurbaşkanım, Ecel şerbetiyle iftar edene kadar, bu dünyada mücadele, bazen azalıyor, bazen çoğalıyor, fakat, asla bitmiyor. Ziya Paşa nın, Terkib-i Bend inde ifade ettiği gibi: "Asude olam dersen eğer, gelme cihane, Meydane düşen, kurtulamaz, seng-i kazadan." Şüphesiz, dünya meydanında, çatışma kaçınılmaz, musibet mukadderdir. Fakat Allah, kimseye taşıyabileceğinden fazla yük yüklemez ayeti mucibince, atalarımız da Allah, dağına göre kar verir demişler.
Türkiye de, devraldığı büyük tarihsel mirasın üzerinde yükseldiği için, oldukça yüksek bir dağdır. Bu nedenle, başı dumanlıdır, bu nedenle, karı boldur. Bu nedenle, Türkiye de bir seçim olduğu zaman, sonuçlarını yalnızca milletimiz değil, bütün Müslüman coğrafyası takip eder. Bu nedenle, ne zaman zulümle karşı karşıya kalsalar, dünya mazlumları, gözlerini Türkiye ye çevirir. Bu nedenle, bugün 3 milyon Suriyeli göçmen, Türkiye de yaşıyor. Bugün, insanlık büyük sorunlarla karşı karşıya... Kâinatı okumak ve anlamak değil, ona hükmetmek fikriyle biçimlenen aydınlanma düşüncesi, bizi, içinde yaşanmaz bir dünyaya doğru götürüyor. İnsanın mânâsının yok sayıldığı ve yalnız bedeninden ibaret sanıldığı; doğmanın tesadüf, yaşamanın çatışma, ölmenin son kabul edildiği bir varoluş anlayışıyla, dünyanın geldiği yer ortada... Kıt kaynaklar ve sınırsız ihtiyaçlar dogmasıyla, hayatı bir çıkar savaşına dönüştüren dünyanın geldiği yer ortada...
Dünyanın bir ucunda, insansız araçlar trafiğe çıkarken, diğer ucunda, yalınayak insanlar taht-ı revan çekiyor... Dünyanın bir ucunda, fiyatlar düşmesin diye, üretim fazlası gıdalar denize dökülürken, diğer ucunda, bir lokma yiyecek bulamayan insanlar, açlıktan ölmeye devam ediyor... Biz, bu düzene mecbur değiliz... Bu topraklar, Rahman ve Rahim olan Allah (CC) tarafından yaratılan bu dünyada, her nimetten herkese yetecek kadar bulunduğunu; Allah ın (CC) arzının geniş, lütfunun bol, ikramının sonsuz olduğunu kavramış bir idrakin hüküm sürdüğü topraklardır... Bu topraklar, insanların ihtiyaçlarının değil, ihtiraslarının sınırsız olduğunu; bu nedenle, insanın ilerlemek için, tabiata değil, nefsine hükmetmesinin lüzumunu kavramış bir medeniyetin yaşadığı topraklardır... Ramazan ayındayız... Sizlere, medeniyetimizin, 2 güzel değerini hatırlatmak istiyorum... Bunlardan ilki, Zimem Defteri...
Bu topraklarda, Ramazan ayı gelince, zenginler, tebdil-i kıyafet dolaşarak, esnaftan, Zimem Defteri denilen, Borç Defterlerini satın alırlar, Yoksulların Borçlarını kapatırlardı... Ne, zengin kime yardım ettiğini, ne, fakir kimin yardım ettiğini bilirdi. Zenginin, mağrur olmadan vermesini, fakirin, mahcup olmadan almasını sağlayan Zimem Defteri adetimiz, asıl zenginliğin, gönülde olduğunu, ne güzel anlatıyor!.. Bir ekonomide, Zimem Defteri satın almak kadar güzel bir yatırım anlayışı olabilir mi?.. Bugün, dünyanın, Zimem Defteri uygulamasını hayata geçiren medeniyet zerafetine ihtiyacı var... Türkiye nin sorumluluğu, işte burada başlıyor. Sezai Karakoç un dediği gibi: "Sen doğu olursan, güneş sana gelecektir, Sen kuşluk olursan, kuş sende ötecektir."
Türkiye nin Doğu olduğunu gösterme vaktidir. Dünyaya, başka bir düzenin mümkün olduğunu gösterme zamanıdır, ki yapmaya çalıştığımız budur. Geleneğimiz ve medeniyetimizden aldığımız ilhamla, yeni bir hikâye yazma zamanıdır, ki yapmaya çalıştığımız budur. Türkiye nin, ekonomik büyüme, toplumsal kalkınma, teknolojik ilerleme gibi meselelere, kendi kimliği ve üslubu doğrultusunda bir istikamet çizmesinin vakti gelmiştir, ki yapmaya çalıştığımız budur. Bu yeni hikayeyi yazmak, bir tercih değil, zorunluluk; bir seçim değil, sorumluluktur. Bu, pratik kadar estetiğin, matematik kadar adaletin, teknoloji kadar merhametin de yer alacağı bir hikayedir. Ne mutlu bize ki, toplumsal hayatı, âlemlere rahmet olarak gönderilen Rasulullah (s.a.v) in getirdiklerini ölçü kabul ederek biçimlendirmiş bir geleneğin mirasçılarıyız...
Sayın Cumhurbaşkanım, Ramazan vesilesiyle müjdelemek isterim ki, güzel uygulamaları ihya etmek MÜSİAD a nasip oluyor. Bu uygulamardan ikincisi de, Karz-ı Hasen Sandığı. Karz-ı Hasen, malumunuz, Güzel Borç demek. Allah-u Teala, muhtaçlara, kendi rızasından başka bir karşılık beklemeksizin, borç vermemizi tavsiye ediyor. Biz de, üyelerimiz arasında yardımlaşma ve dayanışmayı arttırmak amacıyla, Karz-ı Hasen Sandığı nı kurduk. Karz-ı Hasen Sandığı, tabiri caizse, yaralar için merhem biriktirdiğimiz, bir Ecza Dolabı olacak. Karz-ı Hasen Sandığıyla, üyelerimizin vereceği güzel borçları, yine üyelerimizin ihtiyaçlarını gidermek için kullanacağız. Belirli bir aidatla sandığa giriş yapan üyelerimiz, bu uygulamadan yararlanacak.
Yine bu sandıktan, vefat eden üyelerimizin ailelerine yardım sağlayacağız. Kısacası, Karz-ı Hasen Sandığı, MÜSİAD üyeleri arasında bir dayanışma ve yardımlaşma organizasyonu olacak. Bu uygulamanın, alternatif finansman modellerine ilham vermesini temenni ediyorum. Sayın Cumhurbaşkanım, Mayıs ayında, 26. Yılımızı geride bıraktık. 26 yıl önce, umutla ve inançla ekilen bir fikrin tohumu, bugün, gölgesi bütün dünyaya yayılan, büyük bir ağaç oldu. Kurucu Genel Başkanımızdan, en son üyemize kadar, bu kutlu yürüyüşte, bizimle birlikte olan, destek veren herkese teşekkür ediyor, vefat edenlere, Cenab-ı Hak tan rahmet diliyorum. Kuruluş ilkelerimizden taviz vermeden, her geçen gün, daha da büyüyor, kardeşlik halkamıza katılan her yeni üyemizle, daha da gençleşiyoruz.
Bu vesileyle, 09-12 Kasım tarihleri arasında, Sn Cumhurbaşkanı'mızın himayelerinde gerçekleştireceğimiz, 16. Uluslararası Fuarımız ve 20. Uluslararası İş Forumumuza, hepinizi davet ediyorum. İftarımızı şereflendiren, Sayın Cumhurbaşkanımız'a, Saygıdeğer Hanımefendiye, Bakanlarımıza ve siz değerli misafirlerimize teşekkür ediyorum. Ramazan ayının getirdiği bereketin, ülkemizin ve İslam aleminin tamamına yayılmasını; bu bereketin, yalnızca sofralarımıza değil, kalplerimize de intikal etmesini temenni ediyor, sizleri saygıyla selamlıyorum. Nail Olpak MÜSİAD Genel Başkanı