Sack Sag Sagacious Sage Salutary Salutation Salvage Sanction Sanctity Sanitary Sanity Saturnine Scale Scant Scatter Sceptial Scold Scorn Screen Scrub Scrutiny Seal Sedentary Sediment Segregate Sentence Sentimental Serf Serve Set out Setle in Sewer Shabby : Çuval, işten atmak : Eğilmek : Akıllı : Avukat : Etkileyici, ibret verici : Selamlama : Mal kurtarmak : Onay, onaylama, yaptırım, kabul : Kutsallık : Sağlıklı : Akıl sağlığı : Gülmez, asık suratlı : Terazi gözü, tırmanmak : Az, yetersiz : Serpiştirmek : Şüpheci : Azarlamak : Küçümsemek : Elemek, korumak : Bodur çalılık, fırçalamak : Dikkatli inceleme : Mühür : Yerleşik : Tortu, posa : Ayrı : Mahkum etmek, yargı : Duygusal : Toprağa bağlı köle : Hizmet etmek : Yola çıkmak, açıklamak : Alışmak : Lağım : Eski, yıpranmış
Shallow Shatter Sheet Shove Shower Shred Shrink Sideways Siege Signify Signpost Simulate Sincere Skid Skull Slam Sledge Slide Sling Slippery Slope Smallpox Smooth Smuggle So/such that So long Soak Solemn Solicit Solicitor Soluble Somehow Somersault Sort out Spank : Derin olmayan, sığ : Paramparça etmek : Yatak çarşafı : İtmek, dürtmek : Yağmak : Parçalamak : Çekmek, büzülmek : Yan : Kuşatma : Bildirmek : Karayolu tabelası : Numara yapmak : Samimi, halis : Kızak yapma, kayma : Kafatası : Kapıyı çarparak kapama : Kızak : Kaymak : Sapan, atmak : Kaygan : Yokuş, eğimli olmak : Çiçek hastalığı : Düz, düzeltmek : Kaçakçılık : Öyle ki : Güle güle : Islatmak, ayyaş : Dinsel, ağırbaşlı : Rica etmek : Avukat, talip : Çözünür, erir : Nedense : Takla atmak : Ayıklamak : Kıçına şaplak atmak
Spanner Spat Spell Sphere Spoon Spouse Spring Sprinkle Sprit Squeal Squeamish Squeeze Stack Staff Staircase Stake Stale Stalk Stall Stammer Stand down Staple Startle Starling Starvation Steer Stem Stereotype Stick Stick to Stiff Still Stimulate Stingy Stipend : İngiliz anahtarı : Ağız kavgası, şamar : Büyü, harflemek : Küre : Kaşık : Eş, karı-koca : Sıçramak : Serpmek, çiselemek : Filiz, tomurcuk : Ciyaklamak, haykırmak : Güç beğenir, titiz : Sıkıştırmak, sıkmak, el sıkmak : Toplamak, İstif, Yığmak : Değnek, eleman : Merdiven : Kazığa bağlamak, para : Bayat : Sap, sinsice izlemek : Bahane, ahır, durmak : Kekelemek : Terk etmek : Başlıca, zımbalamak : Korkmak : Şaşırtıcı, ürkütücü : Açlık : Dümen kullanmak : Gövde, akışını durdurmak : Klişeleşmiş örnek : Saplanmak, sopa : Bağlı kalmak : Katı, ceset : Hareketsiz, sessiz : Kışkırtmak : Cimri : Maaş
Stipulate String Stringent Strip Stroke Stroll Stubble Stuck Stuck-up Stud Stuff Stun Stunning Sturdy Submerge Submit Subscribe Subside Subsist Substantial Substantially Subtle Such as Sufficient Suffocate Supervise Supper Surge Surpass Surplus Surrender Surveillance Survey Susceptible Suspend : Şart koşmak : İp : Zorunlu : Soymak, çizgi, şerit : Okşamak, vuruş : Gezinmek : Kısa sakal : Şaşırıp kalmış, şaşırıp kalmak, yapışmış, saplanmış : Kibirli, şımarık : Çivilemek : Malzeme, doldurmak : Sersemletmek, şaşırtmak : Çok çekici, şok : Güçlü, kuvvetli : Batmak, dalmak : Boyun eğmek, sunmak : Abone olmak, bağışta : Dibe çökmek : Kıt kanaat geçinmek : Katı, sağlam : Esnasında, çok : Güç algılanan, kurnaz, zor farkedilen, ince ayrıntı : Gibi : Yeterli, kafi : Boğulmak : Denetlemek : Akşam yemeği : Büyük dalga : Geçmek, üstün olmak : Atık : Teslim olmak : Gözaltı, teftiş : Harita çizmek, incelemek : Kolay etkilenen : Asmak, ertelemek
Sustain Swamp Sward Swerve Swindle Swing Swoon Swot Syllable : Güçlendirmek : Bataklık : Çim : Ani dönüş : Dolandırmak, dolandırıcılık, hile yapmak, hile : Sallanmak : Bayılmak : Çok çalışmak, inek : Hece