AKSİYON HAFTALIK HABER DERGİSİ 01 Mart 2005, Salı (Aksiyon Weekly News Magazine) March 1, 2005 Tuesday



Benzer belgeler
Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

SİYASET BİLİMİ VE ULUSLARARASI İLİŞKİLER DOKTORA PROGRAMI DERS İÇERİKLERİ ZORUNLU DERSLER. Modern Siyaset Teorisi

Erbil Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Dara Celil Hayat ile Türkiye-Kürdistan Ekonomik ilişkileri. 02 Temmuz 2014

Cumhuriyet Halk Partisi

TÜRKİYE NİN AVRUPA BİRLİĞİ İLETİŞİM STRATEJİSİ

Amerikan Stratejik Yazımından...

TÜRKİYE - FRANSA YUVARLAK MASA TOPLANTISI - 1

Beyaz Saray'daki Trump-Erdoğan Zirvesinden Ne Çıktı?

BAŞBAKAN ERDOĞAN: KOPENHAG SİYASİ KRİTERLERİ NOKTASINDA EĞER HERHANGİ BİR SIKINTI DOĞACAK OLU

Yaz l Bas n n Gelece i

TÜRKİYE - İTALYA YUVARLAK MASA TOPLANTISI - 1

KOPENHAG ZİRVESİ IŞIĞINDA TÜRKİYE AB İLİŞKİLERİ

TÜRKİYE - SUUDİ ARABİSTAN YUVARLAK MASA TOPLANTISI 1

ORTADOĞU DA BÖLGESEL GELIŞMELER VE TÜRKIYE-İRAN İLIŞKILERI ÇALIŞTAYI TOPLANTI DEĞERLENDİRMESİ. No.12, ARALIK 2016

PKK'nın silah bırakması siyasi bir mesele

Aç l fl Vural Öger Çok değerli misafirler, Konrad-Adenauer vakfının 23 senedir yapmış olduğu bu gazetecilik seminerinde son senesinde bizim de k

TÜRKİYE - POLONYA YUVARLAK MASA TOPLANTISI - 1

İRAN IN BÖLGESEL FAALİYETLERİ VE GÜÇ UNSURLARI ABDULLAH YEGİN

İÇİMİZDEKİ KOMŞU SURİYE

TÜRKİYE NİN JEOPOLİTİK GÜCÜ

ABD İLE YAPTIĞIN GİZLİ ANLAŞMAYI AÇIKLA -(TAMAMI) Çarşamba, 03 Temmuz :11 - Son Güncelleme Perşembe, 04 Temmuz :10

Bloomberg Businessweek. BASINDA GeniuSpy. Zihni Birleştirir, Zekâyı Geliştirir 1/6

Cumhuriyet Halk Partisi

Avrupalıların Müstakbel Bir AB Üyesi Olarak Türkiye ye Bakışları ve. Türkiye nin Avrupalılaşma Sorunları

Cumhuriyet Halk Partisi

Göç yani hicret dini bir vazifedir.insanların dinlerini daha iyi yaşamaları,hayatlarını devam ettirebilmeleri için göç bir ihtiyaçtır.

1999 dan 2007 ye Seçmen Tercihleri ve Değişim CHP

GÜMÜŞHANE TİCARET VE SANAYİ ODASI

Türk ve Alman Medyas fl nda Ortado u

ORSAM ORTADOĞU STRATEJİK ARAŞTIRMALAR MERKEZİ KARİKATÜRLERİN DİLİNDEN IRAK I ANLAMAK - 3 UNDERSTANDING IRAQ THROUGH CARTOONS 3

4. TÜRKİYE - AVRUPA FORUMU

2000 li Yıllar / 6 Türkiye de Dış Politika İbrahim KALIN Arter Reklam Ağustos-2011 Ömür Matbaacılık Meydan Yayıncılık-2011

Çarşamba İzmir Gündemi

Türk Kamuoyunun ABD ye ve Amerikalılara Bakışı Araştırması

İran Cumhurbaşkanı Ruhani, Fransa Cumhurbaşkanı Macron

Aylık Dış Ticaret Analizi

ABD İLE İLİŞKİLERDE YENİ DÖNEM: MODEL ORTAKLIK

Türkiye de üniversiteye giremeyen öğrenciler Fas ta üç dil öğreniyor

11 EYLÜL SALDIRISI VE YENİ DÜNYA: SOĞUK BARIŞ DÖNEMİ

SARACAĞIZ YARALARIMIZI

Türk-Alman Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü Ders Bilgi Formu

TÜSİAD YÖNETİM KURULU BAŞKANI HALUK DİNÇER İN KADIN-ERKEK EŞİTLİĞİ HAKKINDA HER ŞEY KISA FİLM YARIŞMASI ÖDÜL TÖRENİ KONUŞMASI

DIŞ POLİTİKA AKADEMİSİ - III

Güncel BES Verileri. Toplam Fon Büyüklüğü (milyar TL) 43,06. Faizsiz Fon Büyüklüğü (milyar TL) 1,76 139,65

Kürtler gerçekten de ABD'nin umrunda mı?

TÜRKİYE GÜNDEM ARAŞTIRMASI

21 Kasım 2018 Çarşamba GÜNE BAKIŞ FX EMTIA

TÜRKİYE DE SİYASET VE DEMOKRASİ

Güncel Bilgiler. y a y ı n l a r ı

DEVLET BAKANI VE BAŞMÜZAKERECİ BABACAN: TÜRKİYE, İŞ YAPMAK, HİZMET ÜRETMEK, ÜRÜN ÜRETMEK, PARA KAZ

JENS STOLTENBERG İLE SÖYLEŞİ: NATO-RUSYA İLİŞKİLERİ VE BÖLGESEL İSTİKRARSIZLIK


Milli Devlete Yönelik Tehdit Değerlendirmesi


SİVİL GLOBAL GLOBAL SİVİL DİPLOMASİ İNŞASI PROGRAMI Potansiyelin Keşfi

TÜRKİYE - ARJANTİN YUVARLAK MASA TOPLANTISI - 1

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Atatürk Havalimanı Devlet Konukevi nde düzenlenen basın toplantısında konuştu


GARANTİ EMEKLİLİK VE HAYAT A.Ş. KAMU BORÇLANMA ARAÇLARI EMEKLİLİK YATIRIM FONU 2012 YILI 9 AYLIK FAALİYET RAPORU

Türk Elitlerinin Türk Dış Politikası ve Türk-Yunan İlişkileri Algıları Anketi

Kerkük, Telafer, Kerkük...

BLOG ADRESİ :

TEMMUZ 2018 TAŞIMACILIK İSTATİSTİKLERİ DEĞERLENDİRME RAPORU

SAYIN TAKİPÇİLERİMİZ,

Başbakan Yıldırım, Mersin Şehir Hastanesi Açılış Töreni nde konuştu

NATO'yu nasıl bir gelecek bekliyor?

Yak ndo u Medyas nda Türkiye ve AB Müktesebatlar - srail örne inde


EKONOMİ POLİTİKALARI GENEL BAŞKAN YARDIMCILIĞI Nisan 2013, No: 57

Duygusal ve sosyal becerilere sahip Genç profesyoneller

Kuzey Irak ta Siyasi Dengeler ve Bağımsızlık Referandumu Kararı. Ali SEMİN. BİLGESAM Orta Doğu ve Güvenlik Uzmanı

Eslen: Stratejik İnisiyatif Ayrılıkçılarda

Öğrencilerin çektiği fotokopiye yasal formül şart!

Kuzey Irak'a harekat

CHP Yalıkavak Temsilciliğinin düzenlediği Kahvaltıda Birlik ve Beraberlik Mesajı

VİZYON BELGESİ (TASLAK) TÜRKİYE - MALEZYA STRATEJİK DİYALOG PROGRAMI Sivil Diplomasi Kapasite İnşası: Sektörel ve Finansal Derinleşme

2013 ABD Hükümeti Bütçe Krizi

MISIR IN SİYASAL HARİTASI

Kadir Has Üniversitesi

TÜRKİYE - ÇİN STRATEJİK DİYALOG PROGRAMI Sivil Diplomasi Kapasite İnşası: Sektörel ve Finansal Derinleşme

Uluslararası Piyasalar

Türkler Kendi işinin patronu olmak istiyor!

İdris KARDAŞ Küresel Sorunlar Platformu Genel Koordinatörü

Sudan'da Türk-Sudan İlişkileri Sempozyumu düzenlendi

1979 İRAN İSLAM DEVRİMİ SONRASI TÜRKİYE-İRAN İLİŞKİLERİ. Ömer Faruk GÖRÇÜN


Dr. Öğr. Üyesi İsmail SAFİ

DÜŞÜNCE KURULUŞLARI: DÜNYADAKİ VE TÜRKİYE DEKİ YERİ VE ÖNEMİ. Düşünce Kuruluşları genel itibariyle, herhangi bir kâr amacı ve partizanlık anlayışı

BUĞDAY RAPORU

İSTANBUL AYDIN ÜNİVERSİTESİ SİYASET AKADEMİSİ ANKARA DEMOKRATİKLEŞME SÜRECİNDE KÜRT VE ERMENİ MESELELERİNİ TARTIŞTI!

"Türkiye, Gürcistan'a ilham kaynağı olabilir"

BAŞBAKAN ERDOĞAN İRAN DA BAŞBAKAN ERDOĞAN, CUMHURBAŞKANI AHMEDİNEJAD, DİNİ LİDER HAMANE

TÜRKİYE - AFRİKA EKONOMİ FORUMU AÇILIŞ TÖRENİ KONYA 9 MAYIS İş Dünyası ve STK ların Değerli Başkan ve Temsilcileri,

KPSS'de çok konuşulan 'vitamin' sorusu ve çözümü

Araştırma Notu 15/179

:48 FİLİZ ESEN-BİROL BAŞARAN

10 Ağustos. Cumhurbaşkanlığı Seçimleri Yazılı Medya Araştırması. 18 Ağustos Ağustos 2014 Cumhurbaşkanlığı Seçimi Yazılı Medya Araştırması

ESAM [Ekonomik ve Sosyal Araştırmalar Merkezi] I. Dünya Savaşı nın 100. Yıldönümü Uluslararası Sempozyumu

Nisan. Haftaya Bakış Nisan 2016

Hackerlar ortaya çıkardı: Birleşik Arap Emirlikleri İsrail yanlısı kurumları fonluyor!

Transkript:

AKSİYON HAFTALIK HABER DERGİSİ 01 Mart 2005, Salı (Aksiyon Weekly News Magazine) March 1, 2005 Tuesday Amerika, Türkiye yi kaybetmek istemez; ama... (America does not want to lose Turkey, but ) Sayı: 534 Ali Aslan WASHINGTON - Soner Çağaptay a göre, ABD için Türkiye hâlâ gözde. Ama, Türkiye deki Amerikan aleyhtarlığından kaygı duyuyor. Türkiye nin desteği ABD nin hareket alanını genişletiyor. İşler Türkiye siz de oluyor; ama Türkiye ile daha kolay... Gelecek 5-10 yılda Amerikan ordusunda en aktif görev alacak subaylar, 1 Mart tezkeresinden ötürü Türkiye ye kızgınlık duyanlar olacak. Etkili düşünce kuruluşu Washington Enstitüsü nün (WINEP) Ortadoğu ve Akdeniz misafirperverliğinin buluştuğu küçük bir odasında mütevazı ama büyük bir beyin çalışır. Washington ahalisi onu Alan Makosvky den devraldığı Türkiye Araştırma Programı nın hakkını ziyadesiyle veren Soner Çağaptay olarak tanır. Bu Darüşşafakalı nın yabancı dil dağarcığında kusursuz İngilizce sinin yanı sıra Almanca, Fransızca, İspanyolca, Boşnakça, Osmanlıca, İbranice ve Azerice vardır. Amerika nın gözde üniversitelerinden Yale den tarih doktoralı Çağaptay, genç yaşına sığdırdığı entelektüel birikimiyle Washington da Türk-Amerikan ilişkilerinin dünü, bugünü ve geleceğine başarıyla ışık tutan önde gelen analizcilerden biridir. Aynı zamanda Georgetown Üniversitesi nde Türk tarihi dersi veren Çağaptay la Türk-Amerikan ilişkilerinin Washington dan görünüşünü konuştuk... -Wall Street Journal makalesi Türk-Amerikan ilişkilerinin ABD de algılanışı açısından ne ifade ediyor? Makaleyi yazan gazeteci Robert Pollock son birkaç ayda Türkiye ye birkaç kez gitmiş gelmiş. Gerek Ankara daki havayı koklama, gerekse beraber seyahat ettiği Amerikalı hükümet temsilcileriyle sohbet etme imkanı bulmuş. Makale bu iki etkileşimin bir ürünü. 20 senedir Türkiye ye yönelik eleştirel köşe yazısı yazmamış olan ve PKK terörüne karşı mücadeleden AB sürecine kadar pek çok konuda Türkiye ye destek vermiş olan WSJ da son birkaç sene içinde Türkiye hakkında çıkan en sert yazının yayımlanmış olması enteresan. Bu gazetenin yayın politikasının neden çok ciddi bir dönüş yaptığını sormak lazım. -Sizce neden? Makalenin özünde, Türkiye ABD den bakıldığında burayı eskiden beri iyi bilen Amerikalıların tanıyamayacağı kadar Amerikan aleyhtarlığının yükseldiği bir ülke olmuş deniyor. Türkiye yi kayıp mı ettik? tartışmalarının arkasında da Amerikalıları şaşırtan bir Amerikan aleyhtarlığı var. Metal Fırtına nın çok popüler olması, komplo teorilerinin yaygınlığı, ve bunların artık marjinal medyayla kısıtlı olmaması, çok eğitimli hatta ABD de eğitilmiş Türkler tarafından bile kabul görmesi burayı

şaşırtıyor. WSJ makalesi, Türkiye nin Amerikan siyasetini eleştiri hakkı yoktur diye yorumlanmamalı. Makalenin amacı o değil. Türkiye nin eleştiri hakkı baki kalmakla beraber, ikili ilişkilerin oturduğu bir çıkar ittifakı zemini var. O zeminin korunması gerekir. Irak ta Türkiye nin hiçbir hassasiyeti göz önüne alınmadı. PKK, Kerkük, Türkmenlerin durumu. Bunların hiçbirinde ABD nin somut adım atmaması da bir sıkıntı bence. -Peki neden adım atmıyorlar? ABD nin Irak siyasetinde etkin konumda olan askerlerin bakış açısından, Türkiye nin 1 Mart tezkeresinde attığı adım çok negatif. Bu kişilerin, 1 Mart olayını hatırladıkları sürece, siyasi irade buradan her ne kadar farklı mesajlar veriyor olursa olsun, Türkiye nin hassasiyetlerini tatmin etmeye yönelik adım atmasını beklemek zor. ABD nin kızgınlığı, Türkiye nin savaşa girmemesi, destek vermemesi değil. Bir, söz verip arkasından destek vermemesi. İki, o süreci çok uzatması. Bunların etkisi bence hâlâ bazı kafalarda. Türk-Amerikan ilişkilerinde Irak savaşı öncesine kadar askerler arası ilişkiler, bu münasebetin en güçlü payandasıydı. Türkiye ve dolayısıyla hükümet işte bu askeri elitin güvenini kaybetti. Orta vadede daha da kötü bir yansıması şu olacak. Irak ta görev alan subaylar orduda diğerlerine göre daha hızlı terfi edecek. Yani önümüzdeki 5-10 yılda Amerikan ordusunun idari mekanizmalarında en aktif görevde bulunacak kişiler Türkiye ye kızgınlık duyanlar olacak. -Birçok ülke savaşa karşıydı. Niye Türkiye ye bu kadar kızgınlık var? -Çünkü Türkiye eleştirirken, Batılı ülkelerin kullandığı dili kullanmıyor. En büyük sıkıntı bu. Türkiye nin Irak savaşına muhalefetini İspanya, Fransa gibi dile getirmesi bekleniyor. Son bir sene içindeki söylemde, buna hükümetin ve basının söylemi dahil, bunun böyle olmadığını düşünüyorlar. Eleştiriden ziyade Amerikalıların millet olarak kan dökücü, gaddar, çıkarları için milyonlarca insanı soykırıma tabii tutabilen bir millet olduğu fikri işleniyor ki, işte bu Amerikalılarda çok sıkıntı yapıyor diye görüyorum. Yani eleştirinin kendisi değil, içeriği sıkıntı yaratıyor. Türkiye de tabii pek çok kişi Amerikan aleyhtarlığının gerekçeleri olduğunu söyleyecek. Irak savaşı, savaşın yerine getirilme biçimi gibi. Bazı kimseler Türkiye de Amerikan aleyhtarlığının o kadar da ender bir fenomen olmadığını söyleyecek. Bunların hepsi doğru. Türkiye Irak Savaşı konusunda kaderin bir cilvesi olarak Meclis inde oy kullanmış tek ülke. Türkiye savaşı Meclis te oyladı ve savaşa hayır dedi. Halkın zihninde işte bu kaldı. Savaş bir nevi Türk halkına rağmen meydana getirilmiş oldu. Türkler, tarihsel olarak Batılılarla olan ilişkilerinde hak ettikleri saygıyı görmediklerini hissettikleri zaman ciddi Batı karşıtı tavır alan bir millet. Bunun neticesinde de Amerikalılara ve Avrupalılara karşı olan muhabbet bazen bir gecede kaybolabiliyor. 1 Mart tezkeresi bence bu etkisi açısından tartışılmalı. Amerikan aleyhtarlığı temelde Türklerin 1 Mart tezkeresini ve Irak savaşını algılama süreciyle alakalı. Bunun eşdeğer örneği, Türkiye nin AB ile ilişkisinin tarihinde de var. AB ile işler ortalama düzeyde gidiyorken 1997 Lüksemburg zirvesinde Avrupalıların çıkıp sizi aday ülke olarak bile görmüyoruz demesinin ertesinde çok ciddi bir AB aleyhtarlığının oluşmasını 1 Mart tezkeresine çok benzetiyorum. Orada da saygı unsuru var. Türkler Batı dünyası ile ilişkilerinde eşit muamele görmek istiyor. Türk-AB ilişkileri açısından 1997 Lüksemburg zirvesi nasıl bir olumsuzluk ifade ediyorsa, 1 Mart tezkeresi de Türk-ABD ilişkileri açısından onu ifade ediyor. Ama işin ilginç tarafı şu, bizdeki Batı ya olan kızgınlık saygı şartları zuhur ettiğinde ortaya çıktığı süratle zemin altına inebiliyor. Mesela, AB ye kızgınlık

1999 da Helsinki de buharlaştı. ABD ye karşı ise tezkere sürecindeki kızgınlık hâlâ sürüyor. Çünkü 1999 Helsinki zirvesine denk düşen bir adım atılmadı ilişkilerde. -İlişkilere çok kötüyü sıfır, çok iyiyi 10 olarak nitelersek, şu anda kaç puan verirsiniz? Helsinki zirvesinde AB nin Türkiye yi dışlamasından sonra ABD nin en ciddi global ortağımız olduğu, Apo nun yakalanmasına destek olduğu, Bakü-Ceyhan petrol boru hattı projesini Türkiye ile ABD nin el ele hayata geçirdiği, Balkanlarda Boşnaklara ve Arnavutlara ortak destek verilen 1997-99 döneminde ilişkilerin 10; Kıbrıs harekatı sonrası afyon krizi ve ambargo dönemi olan 1974-1975 te sıfır olduğunu farz edersek, bugün Türk-Amerikan ilişkileri 0 la 5 arasında bir yerde. Amerikalı yetkililere göre ilişkilerde arzu edilen puan nedir deniyorsa, sekiz ve üstü. Ama gerçekte hissettikleri not dört. -İlişkilerin bozuk olması Türkiye ye mi ABD ye mi daha çok zarar verir? ABD, bugün süper güç değil, global güçtür. Süper güç, karşısında dengeleyen güç olan ülkeler için kullanılır. Soğuk Savaş ta ABD bir süper güçtü. Şu anda karşısında denge unsuru bulunmayan global bir güç. Dünyanın bir tane hakimi varsa, Türkiye nin ona tabii ki ihtiyacı var, bu hoşumuza gitse de gitmese de. Bu, Türkiye nin şartsız olarak ABD nin her istediğini yapacağı anlamına geliyor mu? Hayır. Çünkü Türkiye aynı zamanda bir bölgesel güç. Dolayısıyla Türkiye nin bu ilişkide hâlâ bazı parametreleri belirleme gücü var. Ama bunun için önce ABD nin bir küresel güç olduğunu idrak etmesi lazım. İstese de istemese de bölgesindeki bazı değişikleri bundan sonra ABD nin yürüteceğini kabul etmesi lazım. Kabul ayrı, takdir ayrı. Türkiye bunu karıştırıyor. Türkiye nin Irak savaşının kaçınılmazlığı kabul etmesiyle bu savaşı takdir etmesi aynı şey değil. Bundan sonra Ortadoğu nun başka yerlerinde olabilecek şeyleri takdir etmesi gerekmiyor. Ama bunların kaçınılmazlığını ayrı bir mesele. Çünkü Irak savaşında gördük, tek başına Türkiye nin bunları engelleme gücü yok. Irak savaşında öyle bir yanılgı oluşmuştu Türkiye de. Türkiye istemediği takdirde savaş olmaz fikri vardı. Türkiye ya planlama sürecinde bu parametrelerin belirlenişine yönlendirici etki yapabilir, ya da tamamen sürecin dışında kalarak ne tayin edici ne yönlendirici etkisi olur. -ABD dünyaya hakim bir güçse, Türkiye gibi bölgesel güç olan bir ülkedeki anti- Amerikanizm den neden bu kadar endişe ediyor? Çünkü ABD nin Türkiye de görmek istediği sekiz, dokuz ve on; dört değil. Türkiye ABD nin gözden çıkarttığı bir ülke asla değil. ABD nin gözünde kıymetli bir ülke. Bu nedenle Türkiye de Amerikan aleyhtarlığının artması ABD için endişe verici. Bazı konularda Türkiye nin destek vermesi ABD nin harekat alanını genişletiyor, manevra kabiliyetini artırıyor. Dolayısıyla Türkiye siz yapılabiliyor ama Türkiye ile daha kolay. İşte o yüzden Türkiye yi istiyor hâlâ. ABD nin kafasında şu anda üç tane sorunlu bölge var. En büyüğü Ortadoğu, ikincisi Çin-Kuzey Kore, üçüncüsü Karadeniz den başlayıp Kafkaslar üzerinden Orta Asya ya kadar uzanan bölge. Türkiye, üçüncü bölgeye açılan en önemli kapılardan biri. Türkiye tek başına bu ülkelere gidip bölgesel güç olduğunu kanıtlayabilir mi? Bunun zor olduğunu 1990 larda gördük. Partner arayabilir mi? ABD açısından Türkiye cazip bir partner belki de. Ama bu, Türkiye siz olmayacağı anlamına gelmiyor. İşte bu Türkiye de çok karıştırılıyor. Türkiye, ABD nin dış siyaseti için ortaklığı arzu edilen bir ülke, ama illa da olmazsa olmaz bir aktör değil.

-WSJ makalesini ABD nin AK Parti hükümetine güvenini kaybettiği şeklinde yorumlayanlar oldu. Siz nasıl değerlendiriyorsunuz? Hükümetin, ABD nin Irak taki varlığına yönelik sert eleştirilerinin nasıl açıklanacağı sorusu var burada. Bazı kişiler diyor ki, Türkiye de böyle bir tepki var, Erdoğan da o kamuoyu tepkisini dile getirmek zorunda. İkincisi ise, liderler kamuoyu tepkisini yönlendirir. Erdoğan ın son bir senede başarıyla yapmadığı, kamuoyu tepkisi tarafından idare edildiği imajı var. İşte bu belki de en çok sıkıntı yaratan fikir. Hükümetin tepkisi kamuoyu tepkisini şahlandırıcı bir vazife görmüştür diye düşünüyor insanlar burada. O da AK Parti hükümetinin ABD ye Irak ta yeterince ihtimam göstermediği şeklinde yorumlanabiliyor. Bence güven erozyonu var. Altında da, basındaki eleştirilerden ziyade hükümetin ve AK partili üyelerin ABD yi eleştiride işin ayarını kaçırmış olduklarının düşünülmesi yatıyor. -Türkiye ile ABD arasında stratejik ortaklık var diyebilir miyiz? Adı hâlâ resmi olarak stratejik ortaklık ama geçmişteki gibi bir ortaklık yok. İçeriğinde çok yıpranma, belirsizlikler ve tanımlanmamış alanlar var. Stratejik ortaklıkta temel kavram, iki tarafın birbiri için hayati olan meselelerde birbirine her türlü desteği vermesidir. Mesela ABD kendisi için bütün olumsuz yansımalarına rağmen AB sürecinde Türkiye ye destek verdi. Bu Türkiye için hayati bir meseleydi. Ama Irak ta aynı stratejik ortaklık derinliğinin olmadığını görüyoruz. Irak hariç böyle bir ortaklık var. Ama Irak bu ortaklığın o kadar büyük kısmı ki, Irak ta olmadığı zaman gerisinde kalanlar ne kadar çabuk yıpranır, o soruyu cevaplamak lazım. -Ortaklığın yürümediği alanlar olarak Suriye ve İran ı da ekleyebilir miyiz? Öncelikle şunu söyleyeyim, Washington da ne Suriye ye ne İran a yönelik bir savaş stratejisi var. Bunu Bush un önümüzdeki 4 yılın gidişatını gösteren Birliğin Durumu konuşmasını analiz ederek çıkartıyorum. Orada, Suriye Hizbullah ı desteklemeyi bıraktığı zaman, Lübnan dan çekildiği zaman biz onu batılı ülkeler âlemine kucak açarak kabul edeceğiz diyor. -Yani Libya ya yaptıkları gibi.. Aynen, Libya modeli. Rejim değişikliği değil, savaş da değil. İran a yönelik olarak da savaş bahsi yok. -O halde sizce Washington un ve Ankara nın Suriye ve İran politikalarıyla ilgili karşılıklı endişeleri neye dayanıyor? İki taraflı bakalım. Türkiye de kimi zaman gerçekçi ve çıkarlara dayalı dış politika üretememe sıkıntısı oluyor. ABD nin Ortadoğu siyasetinin dönüşümünün arkasındaki gerekçelerin abartılması ve bunların hepsinin bir şekilde Türkiye ye yönelik olduğu konusunda bir hezeyan var. Mesela ABD, İncirlik üssünü kullandırsaydık Türkiye yi işgal edecekti, hiç çıkmayacaktı. diyenler var. Irak ta bulunma sebebi Türkiye yi kontrol etmek diyen çok ciddi insanlar var. Bunların hiçbirinin gerçekle alakası yok. ABD, Arap ülkelerinin dahil olduğu Ortadoğu yu değiştirmek ve dönüştürmek istiyor. Türkiye bir laik demokrasi olduğu için hedefte değil tabii ki. Ama Türkiye kendisini bu projenin parçası olarak gördüğünden sıkıntı içinde. Dolayısıyla ABD nin Irak ta attığı ya da Suriye de atacağı hiçbir adım sağlıklı olarak değerlendirilemiyor, hepsinin arkasında başka gerekçeler aranıyor. Bu da bir tür sağırlar diyaloğu sürecini ortaya çıkarıyor. Mesela, Türkiye, Beşşar Esad rejiminin dünyaya

açılabilecek, Türkiye üzerinden Avrupa ya açılabilecek ve kendi kendini reforme edebilecek bir rejim olduğunu düşünüyor. ABD, Beşşar Esad ın Suriye derin devletinde etkili olamadığını, dolayısıyla Esad ın Suriye üzerindeki değiştirici dönüştürücü etkisinin sınırlı olduğunu düşünüyor. Yani Türkiye dönüşüm Esad eliyle gelebilir diyor, Amerika gelemez diyor. Arada bir algılama farklılığı var. Ayrıca Türkiye nin Suriye yi algılamasında kısa dönem hafızası dediğim bir sorun var. Bu ülke 5 sene öncesine kadar Abdullah Öcalan ın 15 sene ikamet ettiği bir ülkeydi. Suriye, beş komşumdan, işgal altında tuttuğu Lübnan hariç, üç tanesiyle sorunlarım var diye düşünüyor, kendini stratejik bir izolasyon altında hissediyor ve bunu kırmak için tek bir komşusu kalıyor; Türkiye. Suriye nin Türkiye ye bakışı tamamen stratejik ve çıkara dayalı. Türkiye nin Suriye ye bakışı ise iyi ilişkiler nosyonu gibi Lüksemburg la Belçika arasında geliştirilebilecek bir ilişki üzerine kurulmuş, bölgede naif kalan bir bakış açısı. -İran için de aynı şey geçerli mi? İran ın da Türkiye ye bakışı son derece stratejik ama Türkiye nin İran a bakış açısında Suriye de olduğu kadar naifimsi bir tavır yok. Kimileri İran Şii devlet olduğu için, kimileri Tahran nükleer silah peşinde olduğu için, kimileri de bunlar Acem kurnazı diye düşünerek İran a karşı şüpheli. Ayrıca, bir diğer fark ABD ve AB nin Suriye siyasetinde dozu gittikçe artan bir çakışma var. Irak ta olduğu gibi Türkiye nin yararlanabileceği bir ayrışma yok. İran da böyle bir ayrışma mümkün. -ABD nasıl bir Türkiye görmek istiyor? AB üyesi bir Türkiye. Niye? AB üyesi bir Türkiye nin ekonomik olarak istikrarlı olacağını düşünüyor. ABD açısından Türkiye nin ekonomik istikrarsızlığı en büyük sorun. Ayrıca, AB içinde Türkiye Ortadoğu ya komşu olduğu için dış politika öncelikleri mesela Lüksemburg dan farklı olacak. Bunda ABD nin de çıkarı var: ABD ile iyi ilişkilerini koruyabilmiş AB üyesi bir Türkiye, sonuçta içeriden ABD ye destek olan Atlantisist refleksleri kuvvetli bir İngiltere gibi davranabilecek. Türkiye nin de çıkarı var burada, böylece eli kuvvetlendiği için Ankara kendi dış politika önceliklerini AB sürecine daha rahat katabilecektir. Türkiye, ABD ile AB arasında seçim yapmadan her ikisiyle kendi çıkarına olan kuvvetli ilişkiler kurabilir