Live The Life (Hayatı Yaşayın) 1 / 9
Codemasters lı yapımcıların bizlere aylardır sözünü verdikleri vaat. Peki bu boş bir vaat mi? Oyunumuzun diskini PS3 sistemimize taktığımızda bir çok oyun gibi ufak bir yükleme yapıyor ve ardından oyunumuza giriyoruz. İlk karşımıza çıkan ekrandaki loading kısmından sonra birincil kişi görünümünde basın toplantısı yapılan, gazetecilerle dolu bir odadaki, bir mikrofona yaklaşıyoruz. Burda sözü tek bir gazeteci alıyor ve bize adımızı soruyor. Ekranın alt kısmında çıkan yere istediğiniz adı yazabilirsiniz. Ve sonra soy adımız soruluyor. Burda da özgürsünüz. Kendimizi oyuna tanıttıktan sonra bize nasıl hitap edilmesini istediğimiz soruluyor aynı gazeteci tarafından. Burda Jacob tan Nathan a, Eric ten Vincent a kadar bir çok isim var. Burdan sonra da ülkemiz, uyruğumuz soruluyor. Ve tabi ki hangi takıma kaç sene boyunca katılacağımız. Biz daha oyunun başında bir çaylak olduğumuz için öyle her takımda boy gösteremiyoruz. Burda isteğinize göre belirli takımlardan bir takım seçtiğinizde oyunda Paddock olarak adlandırılan yere gidiyoruz. Paddock un Türkçe anlamları padok, etrafı çevrili çayır, otlak, karakurbağası ve kurbağa. Hiç bana bakma sevgili okur bunlar hep ince ince İngilizce tabirler, terimler işte. Sanırım buraya en uygun kelime karavanımız demek olacak çünkü bir karavan var ve içiresinde de menejerimiz var zaar. Karavanın içinde menejerimiz ilk önce bize bir hoşgeldin diyor ve şu şudur, bu budur gibi kısa ve öz bilgiler veriyor. Kaskımızı seçebiledeğimiz, liderlik tablolarına bakabileceğimiz, yarış haftasonuna (race weekend) geçebileceğimiz bölümlerin yanı sıra birde kapıdan dışarı çıkabileceğimiz bir yer var ki. Çıkar çıkmaz kapımızın önünde hemen basın mensuplarını görebileceğiz. Burda multiplayer, options, time trial, myf1 ve grand prix bölümleri var. İsimleri hepsinin üstünde. Grand prix de ise serbest olarak istediğimiz takımda istediğimiz kişi ile istediğimiz şartlarda bir yarışa çıkabiliyoruz. Karavanımıza dönüp long race weekend seçeneğini seçip, tur sayısını tam tur, zorluğu dört dereceden ikincisi seçip hemen pratik günü yani Cuma gününe dalıyoruz. Bugün günlerden Pratik Formula1 severler şimdi anlatacağım sahneyi bilirler çünkü yarışlarda, sıralama turlarında illa ki gösterilir. Garajın içinde karada en hızlı gidebilen araçlardan biri. İçinde kasklı ve özel kıyafetli bir şoför. Etrafda gezinen dolaşan, kiminin elinde laptop, kiminin elinde telsiz, kiminin elinde lastik olan mühendisler ve pit elemanları. Dışardan sürekli gelip geçen bir Vııınnnnn sesi. Arabanın üstüne şoförün görmesi ve kullanması için koyulmuş bir takılıp çıkarılan LCD ekran. Evet işte bu sahnedeki şoför sizsiniz. Açılış kesinlikle mükemmel. Peki bu LCD de ne var? Kaçıncı olduğunuz. Pratik, sıralama turları ve yarış günün hava durumu ki bu derece, rüzgar, 2 / 9
yağmur beklentisi, gökyüzü durumunu içeriyor. En iyi tur derecenizle kaçıncı olduğunuz. Pistte o an yarışan veya pitte bekleyen şoförlerin tur ve zaman bilgileri. Pist hakkında detaylıca tüm bilgiler. Ve AraştırmaVeGeliştirme bölümünün kaydettiği gelişmeler ve son olarak ayrıntı delilerine özel Engine, Alignment, Gearbox, Suspension, Balance, Braking ve Aerodynamics ayarları var. Sevgili okur İngilizce yazdım evet ama çoğu zaten, balans gibi mesela, Türkçemize girmiş kelimeler. Hatalıysam lütfen arayın. Burda ayrıca Mühendisimize hızlı bir araba ayarı yaptırabiliyoruz veya piste çıkmak istediğimizi söyleyebiliyoruz yada karavana dönebiliyoruz. Burda bir başka özellik daha var; burda derken bu garaj ortamı sadece pratik gününe özgü değil, her zaman bunlar var, tekerleklerimizi kuru hava, ıslak hava için ayarlayabiliyoruz veya yarış stratejimizi belirleyebiliyoruz. Ya da takım arkadaşımızın nasıl gittiğine bir göz atabiliyoruz. Burayı komple geçip sıralamalara girebilirsiniz. Ya da direk yarışa. Ya da zamanı 6x veya 30x hızla ileri sarıp sonucu gözlerinizle görebilirsiniz. Bugün günlerden Sıralama Geldik sıralama turları gününe. Önceki günle tek fark bugün burada yarın ki yerinizi belirleyecek olmanız. Tabi ki herkes gibi sizde Pole Position için yarışacaksınız. Bu iki gün içinde pite girmek istediğiniz de ise gene Formula1 izleyecilerinin bildiği bir görüntü sizi bekleyecek. Garajın önünde duran arabayı pit görevlileri geri geri iterek içeri sokacaklar. Bugün günlerden Grafik Demin bahsetmedim grafikten. Aslında etmem de gerekirdi. Ama kurguyu biraz değiştirdim bu incelemede. Ezel kurgusu yaptım biraz. Öncesi sonrası karıştı. Eğer benim gibi ilk önce kariyer moda girip hemen pratiğe geçerseniz ki bir çok kişinin böyle yapacağını düşündüğüm için kurguyu bu şekilde yaptım-boş bir piste çıkacaksınız ve grafiksel açıdan hayal kırıklığına uğrayacaksınız. Bu muydu? diyeceksiniz. Ama demeyin. Okumaya devam edin Interview with a vampire Gazeteciler sadece yarışlardan sonra değil, sıralama turlarının ardından da sizlere bazı sorular yöneltebiliyorlar. Bu gibi durumlarda verebileceğiniz belli başlı üç-dört-beş cevap arasından istediğinizi seçebiliyorsunuz. Ama bu cevaplar oyunda biraz sizin karakterinizi oluşturduğu için dikkatli cevap vermek lazım. Şöyle ki; eğer herşeyi kendiniz yapmış gibi 3 / 9
anlatırsanız, takıma hiç pay bırakmazsanız takımınızla yakın zamanda sıkıntı yaşamanız kaçınılmaz bir hale geliyor. Bugün günlerden Yarış İzninizle önce şunu söyleyeyim ki yarıştan ve sıralamadan önce pratiği es geçmeyin. Gerçekten şoförlük tecrübesi olanlar bilirler ki bildiğiniz yolda gitmesi daha kolaydır. Çünkü artık bu bilinen yoldaki kullanış beyinde bir reflekse döner. Beyinciğe gitmeden omurilik soğanından geri döner. Yani şöyle ki ben size İki kere iki kaç eder? diye sorsam buna hemen beyninizin içinde Dört diye çığlıklar atılır. Düşünmezsiniz. Çünkü beyniniz bir işlem yapmaz. Bu bir refleks olmuştur ve omurilik soğanından döner. İşte pistte sizin için bu hale gelirse tüm dikkatinizi - en azından çoğunu - yarışmacılara verebilirsiniz. Yarış günü de diğer günler gibi garajınızda açılıyor. Ben açıkçası burda ilk başta gerçekten Formula1 de olduğu gibi güzel kızların etrafında araçların başında mühendisleri görmeyi beklemiştim ama garajdan çıkar çıkmaz yarışa giriyoruz ki lastikleri ısıtmak amaçlı atılan ilk tur bile yok. Bunun da ben kendi adıma gerekli olduğunu düşünüyorum ama maalesef oyunumuzda böyle bir sahne yok, direk yarışa geçiyoruz. Grafiklerdeki hayal kırıklığından başta biraz bahsetmiştim ama yarışta iş değişti. Etrafınızda yirmiüç tane teknoloji harikası varken, tribünler tam doluyken, pitler tam doluyken grafikler oldukça detaylı. Her arabayı en ince ayrıntısına kadar ayırt edebiliyorsunuz. Ama grafikler ilgili söyleyeceklerim biraz sonra. Yarışta bir önemli husus da arabaları geçmek. İşte bu çok zor. Dört zorluk seviyesinden ikincisinin kolay gelmesi üzerine yarışta üçüncüye çıkarttım ve böyle oynadım. Ama saate 300Km/s ile giderken öndeki arabaya çarpmamak, onla burun buruna gitmek çok zor. Geçmemeniz için herşeyi yapıyorlar, yollarınızı kesiyorlar, önünüze kırıyorlar. Virajlarda geçmek oldukça zor iken sakın düz yolda geçerim diye sevinmeyin. Eğer zorluk seviyesini arttırırsanız düz yolda da bire bir olan bir çatışma sizi bekliyor. Pit ler ise gerçekten heyecanlı. Gerçek takımlardan birebir olarak alınmış ekiplerle gerçek hayattaki arabanızı onbeş bin bakımı için verip ertesi gün aldığınız zaman yapılan yağ değişimi, parça değişimi, lastik değişimi gibi şeylerin on saniye ve daha da altında yapıldığını görmek kesinlikle heyecan verici. Yarışlarda, sıralamalarda, pratiklerde kısaca arabayı kullandığınız her süre boyunca kulağınızda mühendisinizin önerileri, uyarıları olacak. Bunlar Benzin bitiyor pite gel, Motorun optimum sıcaklıkta şimdi en hızlı tur süresi için deneme yapabilirsin, bir kaza sonrası kumlara çıkmanız durumunda; Lastiklerinde kum var yol tutuşu onlar çıkana kadar azalır dikkat et gibi bir çok şekilde kulağınıza çalınıyor. Ayrıca eğer ki sıralamalarda birine arkadan çarpar ve kazaya sebep olursanız sıralama beş sıra geri düşürülüyorsunuz. Yarış sırasında çıkan yeşil bayrak (normal yarışa devam et), sarı bayrak ( yarışa girerken dikkat et), mavi bayrak ( sizden hızlı birinin veya tur bindirmek üzere olan birinin sizi geçmek üzere olduğu ve yol vermek zorunda olduğunuz), siyah bayrak (tehlikeli araç kullanmaktan yarıştan atıldığınız) gibi bir çok bayrak çeşitlerini de görebilirsiniz. Ayrıca mühendisiniz size tur zamanlarıyla ilgili bilgileri sektör sektör 4 / 9
olarak veriyor. Peki tüm bunlar ne için? Podyum için. Podyuma çıkmanın ve o ortamı görüp yarış sonra röportajı vermenin heycanı ise çok başka. Sanal olarak bir F1 pilotunun hayatı ekrana ancak bu kadar yansıtılabilir. Podyumda aldığınız yerler size takımınızda açılan upgrade ler ile daha hızlı daha kontrollü gitmenizi sağlamanın yanı sıra, farklı takımlardan daha fazla paraya anlaşmalar da kazandıracak. Ve bu paraları kendiniz kazanmış gibi sevineceksiniz. Ama bunlar için mükemmel bir direksiyon hakimiyeti lazım. E bunun için de kontroller ve yardımlarla uyumlu olmak lazım. Kontroller ve yardımlar (Driving assits) Eğer daha önceki F1 oyununu veya geçen seneki NFS:Shift oyununu oynadıysanız kontrollere alışmanız çok kısra sürecektir. Kontrollerde bu oyunlardan farklı olan iki şey ise üçgen ve yuvarlak tuşu. Üçgen tuşu ile pit e girme isteğinizi bildirebilir veya bunu iptal edebilirsiniz. Yuvarlak ile de pit içindeki hız limiti cihazını aktif hale getirebilir ya da kapatabilirsiniz. Tabi bunların hepsini otomatik olarak oyunun yapmasını da sağlayabilirsiniz. Frenler, pit içindeki hız limiti gibi bir çok ayarı açıp kapayabilirsiniz ama dikkat edin ilk baştan herşeyi kapamak isterseniz bol spinli günler sizi bekliyor demektir. Aslında vücudumuzda her an spinler olduğunu düşünürsek bu biraz ironik de olmuyor değil. Elektronların spini ile biz ayakta kalıyoruz ama arabaların spini ile devriliyoruz, yani mecazi olarak devriliyoruz. Ama tam bir sürüş keyfi için HUD(Heads Up Display) in hepsini ve bir çok assit i kapamanızı tavsiye ediyorum. Ve ondan sonra da dışardan değil de iç kameradan oynayın oyunu efendim. Sabahlar olmayacak. Ama dikkat edin birden en zorda başlamayın. O zaman sağlak olup da sağ eliyle, sol elin tırnaklarını ustlalıkla kestikten sonra sağ elin tırnaklarını sol elle kesmeye çalışıp bir türlü sağ elin tırnaklarını sol el tırnakları kadar güzel kesemeyen insanda ortada kalmayan o özgüvene sahip oluyorsunuz. Gerilim,aşırı yağmur yağacağa benzer'e karşı çok uzaklardan eve hızlıca arabayla gelmektir Sevgili okur F1 2010 oyununun belki de en ayrıcalıklı, kendini en belli eden özelliğine geldi sıra. Öyle ki oyununun grafik motorunu sorgulatıyor insana. Dinamik hava değişimi (dynamic weather) diye yedi ya bizim başımızı Codemasters lı yapımcılar evet hava bir anda değişebiliyor oyunda. Bulutlanabiliyor, çiseleyebiliyor ama bir Heavy Rain (sağnak yağmur) seçeneği var ki oyunda Formula1 severler kesinlike sadece bu havada yarışmak isteyecek. Tabi ki bu kariyerde size kalmış bir durum değil. Kariyer boyunca her hava şartını göreceksiniz. Ama sağnak yağmurdaki yarıştaki yağmur efekti Heavy Rain oyununda bile yok sanıyorum. Yerdeki ıslaklıklar, arabaların yerdeki sularda yansıması, yağmur damlalarının arabadan süzülmesi, arabaların arkasındaki kırmızı ışıkların ayrıntısı, kaskınızın özellikle önünüzde bir araba gidiyorsa ve size su sıçratıyorsa tamamen suyla kaplanması, bazen tam anlamıyla hiç bir şey 5 / 9
görememeniz. Bunların hepsi dualshock3 ünüzü veya sixaxis inizi tutarken kollarınızın, sırtınızın kasılmasına sebep oluyor. Kuru hava şartlarında bile önünüzdeki arabaya her an çarpmak üzere giderken yarış boyu bu sağnakta hiç bi şey görmezken kaza yapmak üzere olmanın gerilimi gerçekten hiç bir yarış oyununda yok. Sanal olarak insan bu kadar heycanlanabiliyorsa Formula1 pilotlarının ruh halini tahmin bile edemiyorum. Bir yandan tribünden fotoğraflarınız çekilip, bir yandan mühendisiniz kulağınızda söylenirken, bir yandan şimdi başlayan sağnak yağmurda kuru hava lastikleri ile olmanızdan dolayı pite girmekle girmemek kararı almaya çalışırken, son dört tur kala birincilikten olacağınızı bilirken ve önünüzü bile göremezken yarışmanın heycanı sadece F1 2010 da var sevgili okur. Multiplayer Multiplayer da bir çok oyununun çoklu oyuncu sisteminde olduğu gibi bir rank (rütbe, sıralama) sistemi mevcut ve bunu tabi ki yarıştıkça kazandığınız XP(puan desem?) ler ile yapıyorsunuz. Online daki sıralamalarda, flying laplerde, yarışlarda ilk ona girmekle puan kazanabilirsiniz. Online daki Party Lobby ile kurulmuş oyunları arayabilirsiniz. Online daki The Voting System ile siz ve arkadaşlarınız istemediğiniz pistleri geçebilir, istemediğiniz bir yarışmacıyı kovabilirsiniz( kick, ama inception daki kick değil). Qucik Modes da ise Pole Position, Sprint, Endurance, Online Grand Prix bölümleri var. Hepsinin amacı farklı tabi ki. Örneğin Sprint te üç tur yarışırken, Online GP de yedi tur yarışıyorsunuz. Ayrıca Online GP de hava dinamik oluyor ve bir kez pite girme zorunluluğunuz var. Ayrıca yarış öncesi onbeş dakikalık sıralama turları var. Endurance de ise gerçeğin %20 tur sayısıyla, herhangi bir sıralamada yarışıyorsunuz ve gene bir pit zorunluluğu var. Kısacası eğer FIFA nın online sistemini biliyorsanız. Aşağı yukarı aynısı diyebiliriz. F1 a adapte edilmiş haliyle. Sesler Sitemizde bir konu vardı. Monaco GP sinde yağmurlu bir havada gerçek yarışla F1 2010 oyunu karşılaştırması. Orda en çok merak edilen nokta sesti. Ses oyundan mı geliyordu yoksa gerçek ses miydi? Oyunu oynadıktan sonra şunu söyleyebiliriz ki bir fark yok. Arabaların çıkardığı o Vıınnnn sesi gerçekten özellike start-finish te kulaklarınızı delebilir. Fren yaparken çıkan yoğun lastik sesi de gerçekten bir Formula1 yarışı içindeymişsiniz hissi veriyor. Vites değişimleri, kuma girdiğiniz zaman çıkan boğuk teker sesleri, çarpışmalarda çıkan parçalanma kırılma sesleri, pite girdiğinizde özellikle pit alanı boş ise yankılanan Vıınnn sesi. Hepsi gerçek 6 / 9
heyecanı yakalamanız için birebir olarak hazırlanmış. Bir keresinde biri bana Eğer seçmek zorunda olsan kör olmayı mı sağır olmayı mı seçerdin? diye sormuştu. Konunun nerden nereye geldiğinden bahsetmeyeceğim tabi. Sağır olmak diye cevapladığımda cevabımın yanlış olduğunu, daha önemli olanın görmek değil duymak olduğunu çünkü duymanın görmekten daha yoğun olduğunu söylemişti. Sanırım bu inanışı daha yeni anlıyorum. Genel olarak arabalarda motor sesini içeri vermemesi beklenir. İçerisinin dışardan yalıtılmış olması gerekir. Ama bu spor arabalarda geçerli değildir. Yani hepsinde değildir. Şoför o motor sesini hissetmek ister, duymak ister. Ki gerçek bir şoför kadranla değil motor sesiyle kullanır arabasını. Bunu yaşamayı sevenler F1 2010 da bu duyguyu fazlasıyla alacaklar ama tavsiyemiz tabi ki en azından 4.1 lik bir ses sistemi ile oyunu oynamanız yönünde. Beş ama yıldızlı değil Oyun kesinlikle güzel. Bir Formula1 pilotunun hayatını olabilecek en iyi, en görsel, ve en dinamik şekilde yansıtıyor günün şartları ile. Grafikler kuru havada çok tatmin etmese de sağnak yağmurdaki grafiklerin insanı etkilememesi imkansız. Yarışlarda, özellikle dört zorluk seviyesinden üçüncü veya dördüncü olan en zorda oynarsanız, tansiyon üst dorukta. Her an bir kaza yapabilme olasılığı var ki ya yarış dışı kalırsınız, ya ceza alırsınız. İnanın ikisini de istemezsiniz. Genelde puanlama yapmam ama bu oyunda yapacağım. Evet oyun çok güzel ama tam notu kesinlikle alamıyor. Bu sadece benim cimriliğimden kaynaklanmıyor sanırım oyun genel olarak başarılı olsada yarış atmosferinin öncesi konusunda eksik kalıyor daha önce bahsettiğim gibi. GRAFİK: Grafiğe eğer sadece yağmurlu yarışlar olsaydı kesinlike 10/10 verirdim ama açık(kuru) hava grafiği beni tatmin etmedi. Sanki yağmur anında grafik motoru değişiyor ve tekerleklerden tutun da aa lara, aa lardan tutun da detaylara kadar herşey değişiyor. O yüzden 8/10 SES: Sesi zaten anlattık. Diyebilecek bir şey yok. 10/10 OYNANIŞ: Oynanışın zorluğu kolaylığı anlattığımız gibi size bağlı. Hangi assit leri açıp kapayacağınızla ilgili. Ama istenirse tam bir simülatör yapılabiliyor. Ve dualshock3 ünüzün sürekli biraz sağdan hafifçe, biraz solda hafifçe, bazen sağdan sola doğru hafifçe bazen gayet şiddetlice sallanması da sizi ayrıca moda sokuyor. Bir de yarışlarda flashbackler ile kaza yaptığınız andan öncesine dönüp sorunsuz bir şekilde devam etme şansınız var. Zorluk seviyesi arttıkça flashback sayınız düşüyor ve en zorda sıfıra iniyor. Ama bir eksik var: Split screen. Hiç 7 / 9
kullanmadığım bir seçenek olsada bir not kırdırıyor çünkü hemen hemen her yarış oyunun da bulunan bir özellik. Bizim notumuz 9/10 SUNUM: Bu oyun zaten üç şey ile gönüllere taht kuruyor. Ses, yağmurda yarışmak ve sunum. Bir Formula1 pilotunun hayatı olabilecek en güzel şekilde sunuluyor. Ama yarış öncesi sunumun eksikliği hayal kırıklığı yaratıyor. 8/10 GENEL: 8,75/10. Eksiklerinin ufak olması F1 2010 un en büyük dostu sanırım. Genel olarak F1 2010 yapılmış en iyi F1 oyunu, simülatörü. Kesinlikle hız tutkunlarının, Formula1 sevenlerin, yarış oyunu sevenlerin arşivlemesi gereken bir oyun. Diğer oyuncuların ise bir şans vermesi gereken bir oyun Formula1 2010. Minimum PC sistem gereksinimleri: ixiroyun.com Windows XP/Vista/7 işletim sistemi Intel Core 2 Duo @ 2.4GHz ya da Athlon X2 işlemci 1GB RAM (Vista için 2GB) Ekran kartı: GeForce 7800 / Radeon X1800 ya da daha iyisi Dual Layer destekleyen DVD-ROM sürücüsü 12.5 GB boş disk alanı Kurulum: İndirdiğiniz ISO doayasını daemon tools ile cd olarak bilgisayarınızda açın ve oyunu yükleyin. Serial: 01911-01911-01911-01911-01911 Son olarak Crack dosyasını orjinal dosyanın üzerine atın. İyi Yarışlar... 8 / 9
{loadposition oyun} 9 / 9