SAYFA 1 SAYFA 1 KADIKÖY DE 23 NİSAN TÖRENİ SARKOZİ VE SLOVEN LİDER BERBER DİRAN A TRAŞ OLSAYDI! ÜCRETSİZDİR BELEDİYE ARSA SATIYOR!



Benzer belgeler
Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

OSMANİYE KAHRAMANMARAŞLILAR YARDIMLAŞMA VE DAYANIŞMA DERNEĞİNE GÖRKEMLİ AÇILIŞ.

2.8 milyon TL harcanarak 8 ayda tamamlanan Alucra Turan Bulutçu Meslek Yüksek Okulu (MYO) binasının açılışı Kültür Bakanı Ertuğrul GÜNAY yaptı.

SORU- Bize kısaca kendinizi tanıtır mısınız? Hangi okullarda okudunuz? Nerelerde çalıştınız bugüne kadar?

Şerafettin TUĞ Kaymakamı

Başbakan Yıldırım, Keçiören Metrosu nun Açılış Töreni nde konuştu

Başbakan Yıldırım, 39. TRT Uluslararası 23 Nisan Çocuk Şenliği ne gelen çocukları kabul etti

CHP Yalıkavak Temsilciliğinin düzenlediği Kahvaltıda Birlik ve Beraberlik Mesajı

DİDİM. Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk, ölümünün 78. yılında Didim de anıldı

Bin Yıllık Musiki Kültürümüze Katkı Sunuyoruz. 14 Ocak 2014 Kürdilihicazkâr Faslı Beraber ve Solo Şarkılar Konseri

ESAM [Ekonomik ve Sosyal Araştırmalar Merkezi] I. Dünya Savaşı nın 100. Yıldönümü Uluslararası Sempozyumu

Şehit yakınları ve gaziler için iş kurası

MÜSİAD Başarılı Öğrenciler Ödül Töreni KARADENİZ EREĞLİ 7 HAZİRAN 2018 Sayın Kaymakamım, Sayın Milletvekilim, Sn Rektörüm, Belediye Başkanlarım,

MÜSİAD İNGİLTERE ŞUBESİ AÇILIŞI , LONDRA. İş ve Siyaset Dünyasının, STK larının Başkan ve Temsilcileri,

TÜRKİYE SOSYAL, EKONOMİK VE POLİTİK ANALİZ - 4

Bir Kadın 3 Sanat Sergisi açıldı

Başbakan Yıldırım, Ankara Sincan da halka hitap etti

Çoğunluk olmak, azınlığı yok saymak

SURİYE TÜRKMEN PLATFORMU I. TOPLANTISI ONUR VE ÖZGÜRLÜK MÜCADELESİ SONUÇ BİLDİRİSİ

Yaşam Boyu Öğrenme, Araştırma ve Uygulama Merkezi nin ilk şubesi Bodrum da

A1 DÜZEYİ B KİTAPÇIĞI NOT ADI SOYADI: OKUL NO:

Cumhurbaşkanı Erdoğan, bayram namazı sonrası açıklama yaptı

Cumhuriyet Halk Partisi

SAMSUN BÜYÜKŞEHIR BELEDİYE BAŞKANI YUSUF ZİYA YILMAZ & SAM-DER Avusturyada yaşayan Samsunlular Derneğinin

BAŞBAKAN YARDIMCISI HAKAN ÇAVUŞOĞLU, BATI TRAKYALI GENÇLERLE YTB DE BULUŞTU Cuma, 13 Nisan :47

"medya benim ayağımın altına muz kabuğunu biraz zor koyar" vari açıklamalarda bulunuyordu ki Olanlar oldu

Erbil Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Dara Celil Hayat ile Türkiye-Kürdistan Ekonomik ilişkileri. 02 Temmuz 2014

T.C. İZMİR İLİ URLA BELEDİYESİ MECLİS KARARI

AHMET ÖNERBAY GÖRELE'DE

ARHAVİ SPOR KULÜBÜNE ANLAMLI DESTEK

Baki olan Rabbimiz ve davamızdır

Emeğin İktidarını Birlikte Kuracağız

BAŞKAN YAVUZ, TUZLA BELEDİYE BAŞKANI DR.ŞADİ YAZICI, EŞİ

Yenilenen Geçici Hayvan Bakım Merkezi açıldı

15 Mayıs 2009 al-dimashqiyye Salonu

Aç l fl Vural Öger Çok değerli misafirler, Konrad-Adenauer vakfının 23 senedir yapmış olduğu bu gazetecilik seminerinde son senesinde bizim de k

Türkiye nin 81 ilinden gelen 100 muhtar, çözüm sürecine destek için Mardin de toplandı. Muhtarlar, barışa destek için beyaz güvercin uçurdu.

Bodrum-Kos arasındaki turizm ve ticaret işbirliği

A1 DÜZEYİ A KİTAPÇIĞI NOT ADI SOYADI: OKUL NO:

ÇANTA VE KIRTASİYELER ONİKİŞUBAT TAN

KILIÇDAROĞLU K.MARAŞ'TA

Radyo. Bayram teklifi. MUSTAFA Kemal Atattürk 16 Mayıs ta annesiyle vedalaşıp Bandırma Vapuru

Başkan Kocadon basına yemek verdi; tarafsızlığınızdan taviz vermeyin

KASIM 2014 FAALİYET RAPORU. Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili

Ne Yana Gitsem, Ne Yapsam Nafile; Fatsa nın Hayali Gözümden Gitmez.

OCAK 2012 FAALİYET RAPORU. Prof.Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili

Bodrumlu seçmenden yoğun katılım

Cumhuriyet Halk Partisi

İNSANLIĞIN SAVAŞI YENDİĞİ YER; ÇANAKKALE SAVAŞ ALANLARI PROJESİ (TR R5)

:48 FİLİZ ESEN-BİROL BAŞARAN

TEMMUZ 2012 FAALİYET RAPORU. Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili

kimdir? Nazif Kerem GÖZENER ÖZGEÇMİŞ

Kafkasya ve Türkiye Zor Arazide Komfluluk Siyaseti

Hollanda Türkevi Topluluğu nun Ankara Ziyareti

BURDUR VE ISPARTA OSB LERİ İÇİN ATIKSU ARITMA TESİSİ YAPIMI İLK ADIM ATILDI

AK Parti mazlum coğrafyaların umudu

Devrim Öncesinde Yemen

Eylül 2013 FAALİYET RAPORU. Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili

Mahmut ÇELİKCAN Fatma EVCİMİK Sayim FERSAK Meclis Başkanı Meclis Katibi Meclis Katibi Belediye Başkanı

19 EYLÜL MÜHENDİS, MİMAR, ŞEHİR PLANCILAR DAYANIŞMA GÜNÜ

KASIM 2011 FAALİYET RAPORU. Prof.Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili

Başkan Kocadon, personelinin yeni yılını kutladı

TÜRKİYE - AFRİKA EKONOMİ FORUMU AÇILIŞ TÖRENİ KONYA 9 MAYIS İş Dünyası ve STK ların Değerli Başkan ve Temsilcileri,

Onlar konuşur, AK Parti yapar

BAŞBAKAN ERDOĞAN İRAN DA BAŞBAKAN ERDOĞAN, CUMHURBAŞKANI AHMEDİNEJAD, DİNİ LİDER HAMANE

TED İN AYDINLIK MEŞALESİNİ 50 YILDIR BÜYÜK BİR GURURLA TAŞIYAN OKULLARIMIZDA EĞİTİM ÖĞRETİM YILI BAŞLADI

Başbakan Binali Yıldırım, başbakan olarak ilk kez memleketi Erzincan'a geldi.

TOPLU KONUTLARIN TEMELİ, 12 ŞUBAT RUHUYLA ATILDI

TÜRKİYE SOSYAL, EKONOMİK VE POLİTİK ANALİZ -6-

Cumhuriyet Halk Partisi

29 EKİM TÖRENLERİ. Cumhuriyet Bayramı Republic Day OFFICIAL HOLIDAY. Cumhuriyetin ilanı ve Atatürk'ün Cumhurbaşkanlığı'na seçilmesi

TATÍLDE. Biz, Ísveç`in Stockholm kentinde oturuyoruz. Yılın bir ayını Türkiye`de izin yaparak geçiririz.

Dünyayı Değiştiren İnsanlar

Bodrum a gönül veren ünlüler Trafo da buluştu

DÜZEY B1 Avrupa Konseyi Ortak Dil Ölçütleri Çerçevesinde BÖLÜM 4 SINAV GÖREVLİSİNİN KİTAPÇIĞI. Dönem Kasım 2009 DİKKAT

NİSAN 2014 FAALİYET RAPORU. Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili

HÜRRİYET İLKOKULU EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI 23 NİSAN ULUSAL EGEMENLİK ve ÇOCUK BAYRAMI KUTLAMA PROGRAMI

ORSAM AYLIK IRAK TÜRKMENLERİ GÜNCESİ

Cumhuriyet Halk Partisi

Demokrasi ve Sivil Toplum (SBK256)

Bodrum aşığı yabancıların buluşması

Güneş (Kıbrıs)

MUĞLA GAZETECİLER CEMİYETİNDE GÖREV GENÇLERİN

Niğde Üniversitesi Türk Dünyası Araştırmaları Topluluğu Başkanı Okan Aktaş Toplulukta Görev almak bir İletişimci olarak bana çok faydalı oluyor

Başbakan Yıldırım, Piri Reis Ortaokulu nda karne dağıtım törenine katıldı

Hükümet in TSK İçinde Oluşturduğu Paralel Yapılar; Cumhurbaşkanı ve AYİM nin Konumu..

MART 2016 FAALİYET RAPORU. Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili

GÜMÜŞHANE YE 40 DAMLA Gençlik ve Spor Bakanlığı Proje ve Koordinasyon Genel Müdürlüğü tarafından hayata geçirilen 'Damla Projesi' kapsamında 23-30

T.C. ERCİYES ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ

Başbakan Yıldırım, Mersin Şehir Hastanesi Açılış Töreni nde konuştu

ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ ΤΟ ΕΞΕΤΑΣΤΙΚΟ ΔΟΚΙΜΙΟ ΑΠΟΤΕΛΕΙΤΑΙ ΑΠΟ ΕΞΙ ( 6 ) ΣΕΛΙΔΕΣ

Süleyman Demirel Hayatını Kaybetti

Atatürk Üniversitesi, Atatürk İlkeleri ve İnkılâp Tarihi Enstitüsü Müdürlüğü Öğretim Üyesi

MEHMET TİRE: BODRUM TRAFİĞİ NEFES ALACAK

HAS Parti Genel Başkanı Prof. Dr. Numan KURTULMUŞ Beykoz da - Özgün Haber

TV LERDEKİ PROGRAMLARA ÇIKANLAR KURAN OKUMASINI BİLMİYOR

Administrator tarafından yazıldı.


HAZİRAN 2012 FAALİYET RAPORU. Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili

Şerif Kocadon için mevlit

Transkript:

SAYFA 1 KADIKÖY DE 23 NİSAN TÖRENİ BELEDİYE ARSA SATIYOR! Haber: M.T.-İst. Tören 10.30 da Kaymakam, Garnizon Komutan vekili, Belediye Başkanı nın, halkın ve çocukların bayramını kutlamasıyla başladı. İstiklal marşı ve Saygı duruşunu takiben, İlçe Milli eğitim müdürü oldukça ağır bir konuşma metnini kürsüden seslendirdi. Her yerde olduğu gibi burada da konuşma; Sayın Kaymakam, Sayın Garnizon Komutamım, Sayım Belediye Başkanım, Sevgili çocuklar, Değerli Kadıköylüler, olarak başladı... Üç makamı saymakla devleti öne çıkarmış olmuyor muyuz? Hani, önce insandı? Neden birkaç iltifat dolu kelime ve cümlelerle doğrudan Sevgili Kadıköylüler demiyoruz? Törenleri coşkuya dönüştürmeliyiz. Bilgi vermeden çok duyguları dikkate almalı ve öne çıkarmalıyız. Çocuklar bando eşliğinde tören geçişi yaptılar, sonra da gösterileri başladı... Bayrama seyirci olarak katılanların nerdeyse tamamına yakını çocukların annesi, babası belki teyzesi halasıydı... Halk nerede? Bu bayram yalnız çocukların ve çocuğu bayram törenlerine katılanların bayramı mı? Öyle ise ne yapmalı? Bu törenleri halka mal etmek için çok da zeki olmaya gerek yok! Özellikle büyük şehirlerde bayram yerini afişlerle, bez pankartlarla halka duyurmak lazım. TV yayınları da törenlerin yeri, başlama saati, program içerikleri hakkında bilgi verebilir. Törenler esnasında halka sponsorlar aracılığı ile bazı yiyecek içecek ikramlarında bulunmak katılımı teşvik edebilir. Sonra ne olduğu malum: Spor hocalarının nezaretinde toplu gösteriler... İlk gösteri, Gesi bağlarında dolanıyorum, yitirdim yavrumu aranıyorum müziği eşliğinde yapıldı. Oldukça ağır ve hüzünlü bir parçaydı. Allah tan sonrası coşkulu geçti: Bodrum a da gittik beraber, İstanbul da da yaşadık. Sorun şehirlerde değildi biz hep yalandık Sonra harmandalı... Çocuğunu seyretmek için değil de sade bir vatandaş olarak 23 Nisan törenlerini Fenerbahçe Stadı içinde seyretmeye gittim. Gittiğime pişman olmadım. Ama daha güzel olabilirdi. En azından milli duygularım tazelendi, Atatürk ü bir kez daha andım, Tarihimiz içine biraz da olsa daldım. Size de tavsiye ederim. TV başında seyretmekle aynı tat alınmıyor... HABER FOTO GAZİ DOĞAN DİVRİĞİ KONUSUNDA İSTANBUL DA TOPLANTI YAPILACAKTIR. SARKOZİ VE SLOVEN LİDER BERBER DİRAN A TRAŞ OLSAYDI! MUSTAFA TARAKÇI * Mülkiyeti Divriği Belediyesine ait olan Turabali Mahallesinde bulunan arsalar ihale yoluyla satılacaktır. İhale tarihi henüz belli değil. Konu ile ilgili olarak Belediye Başkanı Hakan GÖK yaptığı açıklamada; Bilindiği gibi TOKİ ihalesi geçtiğimiz günlerde yapıldı. İhale kesinleştikten sonra ilgili firma çalışmalarına devam edecek ama, hepinizin malumu olduğu üzere kamulaştırma çalışmalarının etkisi ile İlçemizde eskiden beri gelen konut sıkıntısı devam ediyor. Bize gelen vatandaşlarımız ev yapmak için arsa talebinde bulunuyorlar. Bizler de ilçenin gelişmesinin en büyük faktörü olan bu taleplere kulak verdik ve her sene olduğu gibi bu sene de arsa satış ihalemizi yapıyoruz.arsa satış alanımız TOKİ Konutlarının yapıldığı güzergahta ve yeni yapılan Sadık Özgür Devlet hastanesinin karşı tarafında. Zaten burada İnşaat çalışmaları devam ediyor. Bize talepte bulunan vatandaşlarımızın Muhasebe servisimize müracaat ederek taleplerini dilekçe ile bildirerek ihaleye katılabileceklerdir. Ben özellikle dışarıda bulunan ve Divriği de mülk edinmek isteyen hemşerilerimizi Divriği ye davet ediyorum; herkese saygılarımı sunuyorum dedi. Arsa satışı ile ilgili bilgilerin Divriği Belediyesi Muhasebe Servisi nin 0.346.418.51.87 nolu telefonundan alınabileceği bildirildi. 27 Nisan 2012 günü; Ataşehir dolunay Restorant ta yapılan Divriği Sevdalıları-3 yemekli toplantısına, yakın akrabası ve Divriği ye babası adına Kütüphane yaptıran bir başka Hayırsever İşadamımız Sn. Duran Önder le katılan, tanınmış Hayırseverimiz Prof. Dr. Mahir Tevrüz; 20 ye yakın hemşerimizin mikrofon başında Divriği hakkında özlemlerini, iyi dilek ve temennilerini dinledikten sonra, kendisinin de yaptığı uzun ve kapsamlı konuşmada, daha önce açıklanan çağrısını bir kez daha yineledi: Divriği hakkında bu ve benzer görüşleri 5 MAYIS 2012 günü saat 14.oo te, Taksim deki Sivas Hizmet Vakfı binasında yapacağımız toplantı da da dile getireceğiz. Divriği ile ilgili görüşleri olan Hemşerilerimizi Oraya da bekliyorum, dedi. Batılıların Atatürk doğmadan 3 yıl önce, 93 harbi yenilgisini müteakip Berlin Anlaşmasında ve 1.Dünya savaşını müteakip imzalanan Sevr anlaşmasında sözünü ettikleri 6 Ermini (Devamı Sy.7 de) * www.mustafatarakci.com Özgeçmiş SAYFA 1 ÜCRETSİZDİR

SAYFA 2 İSTANBUL DİVRİĞİ SEVDALILARI-3 VE YENİ DİVRİĞİ İNTERNET GAZETESİ 1.YAŞ GÜNÜ YEMEKLİ TOPLANTISI YAPILDI 27 Nisan 2012 Cuma günü,yeni Divriği internet Gazetesi Genel Yayın koordinatörü Mustafa Tarakçı nın davetiyle bir araya gelen azımsanmayacak sayıdaki Divriğili, Ataşehir Dolunay Restorant ta unutulmaz bir gece yaşadı. İstanbul un en büyük çilesi trafiğe rağmen Bahçeşehir den,avcılar dan bile katılımın olduğu yemekli toplantıda fasıl heyetinin iki kez sahne almasına rağmen yapılan konuşmalar geceye damgasını vurdu. İlk olarak, ev sahibi konumundaki Mustafa Tarakçı, gazeteci kimliğini öne çıkararak kısa bir açılış konuşmasında;yeni Divriği İnternet Gazetesi nin Divriği merkezi nin hassasiyetinin bilincinde olarak; kardeşliğe, dostluğa, birlik ve beraberliğe çok önem verdiğini, Gazetenin ana temasının sevgiyi çoğaltmak olduğunu, Merkezin sağlam olmaması halinde çevrenin da sağlam olamayacağını vurgulamayı müteakip Divriği de olup bitenler hakkında bilgi verdi: -Divriği Halkı, Maden ocaklarının son 10 yılını yaşadığı bu süreçte kalkınmasını Kültür Turizmi, Eğitim, Sağlık ile Tarım ve Tarıma dayalı gıda sanayinde görmektedir. Ulucami, Kale, Konaklarımız en büyük servetimizdir. Bundan böyle Onların kıymetini daha da iyi bilmek durumundayız. İnternet üzerinden Kemaliye-Divriği turları düzenlenmektedir. Bu faaliyetler aratarak devam edecektir. -Ulucami çevresindeki evler Nisan-Mayıs aylarında yıkılacaktı. Kaymakam Salih Ayhan ın tayini bu süreci biraz geciktiriyor olabilir. Evsiz kalacak hemşerilerimize ve daha fazlasına TOKİ, Bademlik- Hüseyingazi etekleri arasına 360 konut yapacaktır. İhaleyi Kayserili bir firma almıştır. -Cürek, sevindirici bir sürece girmiştir. OYAK buradaki hakkını Üniversite ye fakülte açmak koşulu ile devredecektir. -Önümüzdeki günlerde Hal Binası nın ortasındaki şapka yıkılacak, dükkânları elden geçirilecektir. -Kültür merkezi/ Cem Evi ihalesi yapılmış, hafriyat çalışmaları başlatılmıştır. -Yeni Terminal ve Belediye Benzin istasyonu yap- işlet- devret ihalesi yapılmış; ancak, ilk ihalede katılan firma olmamıştır. - Kale de restorasyon çalışmaları başlatılmıştır. Tarihi konaklarımız fonksiyonlarına göre restore edileceklerdir. Abdullah Paşa Konağı işletme ihalesi Sivas Kültür İl Müdürlüğünce yapılacaktır. -Divriği nin İçme suyu ve karayolu olarak iki temel problemi, Sayın başbakan ın Divriği yi ziyaretiyle çözüm yoluna girmiştir. Divriği- Çetinkaya, Divriği-Arapkir yol çalışmaları yoğun bir şekilde devam etmektedir. Sincan üzerinden Sivas yolu, 40 km. kısa bir güzergâhı takip edecektir. -250 Kişilik Meslek Yüksek Okulu öğrenci yurdu açılmıştır. Bu yurt yaz aylarında sivil halka da ücret mukabilinde hizmet edecektir. - Cumhuriyet Meydanı nın projelendirilmesi, Ulucami Önünün peyzaj işlemleri, üzerinde ciddi olarak düşünülmesi gereken konular olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu bilgi arzından sonra, Yeni Divriği İnternet Gazetesi ne maddi veya manevi destek veren 20 kadar hemşerimize, özenle çerçeveletilmiş birer modern yağlı boya resmi armağan edildi. Genel yayın koordinatörümüz Mustafa Tarakçı nın övgü dolu sözlerle mikrofona davet ettiği konuklar, hem Gazete hem de Divriği ve Divriğili hakkında önemli tespitlerde bulundular. Bu ayrıntıyı SOSTYAL MEDYA sayfamızda okuyabilirsiniz. Son dan bir önceki konuşmayı Divriği eski Belediye başkanlarından Muharrem Yağbasan, son ve en uzun sayılabilecek konuşmayı da Prof. Dr. Mahir Tevrüz yaptılar. Gecenin geç saatine kadar devam eden toplantıya saat 12.00 den sonra Aile Sıcaklığı hâkim oldu. Mahmut Kalkan ın güzel sazı ve türkülerine, davetli olarak geceye katılan Celal Yılmaz ve Sefer Kocakaya nın öncülüğünde herkes o güzel yöresel türkülerimizi hep bir ağızdan söyledi. İzzet ve Dumbuca nın Bayırına oyun havaları da unutulmadı. Saat 02.00 gibi gece sona ererken dostça kucaklaşmalar, sırt sıvazlamalar Divriği kardeşliğinin en güzel örnekleriydi... ( DEVAMI SAYFA 5 TE) SAYFA 2 ÜCRETSİZDİR

1 NİSAN 2012 SAYI: 24 SAYFA 3 ÇOCUKLAR SÜT İÇECEK! Ne güzel oldu.1960 lı yıllardı ilkokulda süt tozundan yapılmış süt içilirdi. Şimdi kendi sütümüzü çocuklarımız içecek. Tebrik ve teşekkür ediyoruz. Ne güzel bir düşünce. İhalesi de adil olmuş. Dört bölge için dört ayrı konsorsiyum da kalmış. Çocuklara verilen sütün her bir paketinin maliyeti 50 kuruş. Konsorsiyumlarda kimler mi yok: hemen hemen marketlerden tanıdığımız bütün firmalar var. Tanımadığımız birçok yeni firmada onlarla birlikte olmuş.sütaş,danone Tikveşli, Tat, Dimes, Pınar, Yörüklüoğlu tanınmış firmalardan Uygulamaya yeni başlandı. 7milyon çocukbundan yararlanacak. KEMALİYE-DİVRİĞİ TUR İnternette gezinirken Kemaliye-Divriği Tur a gözümüz ilişti. Önce Arnika wep sayfasından tur hakkında bilgi aldık. Sonra tur operatörü ile telefonla görüştük: -Turlar 20 kişilik, -21-23 Nisan 2012 turu dolmuş. -müteakip tur 8-12 Temmuz 2012 de Tur un ana esasları şöyle: 1.GÜN: İstanbul dan Elazığ a uçuç, Arapkir üzerinden Kemaliye(Eğin) e geliş. Eğin de şehir içinde tarihi yerlerin görülmesi; akşam yemeği, konaklama.2.gün: Taş yol- karanlık kanyon yolundan Erzincan, Sivas yoluna çıkış ve Sincan üzerinden Divriği Ulu camii ve Kale ve konakların gezilmesi, öğlen yemeği, Kemaliye ye dönüş ve Fırat Nehri nde bot turu. 3.GÜN: Bir saat orman içi yürüyüş. Ahmet Kutsi Tecer in köyünü ziyaret, Ocak köyünü ziyaret ve Elazığ hava alanına intikal ve 19:05 uçağı ile İstanbul Atatürk Hava L imanına dönüş. Burada Divriği ye niye az zaman ayrıldığını soruyoruz. Otel yokluğundan söz ediyor. Konuşmasının bir yerinde deneyimli turizmci, Kemaliye, Divriği o bölgenin incisi. Maalesef yeteri kadar bilinmiyor diyor... YETKİLİLERE SESLENİYORUZ: DİVRİĞİ KAYMAKAMINI BEKLİYOR! - Divriği, Anadolu nun Ortadoğu sunda parlayan bir yıldızdır. - Mengücekoğullarına Başkentlik Yapmıştır. - 1938 yılından beri Türkiye nin en önemli Demir Cevheri üretim merkezidir. - ULUCAMİİ si ile Dünya Kültür Mirasına ev sahipliği yapmaktadır. DİVRİĞİ KAYMAKAMI BİRAN ÖNCE GÖREVLENDİRİLMELİDİR. EMSAL Boya San. Paz. Dış Tic. Ltd. Şti. Dolapdere Sanayi Sitesi 6.Ada No:1 İkitelli / İSTANBUL 0 (212) 671 36 16-0 (212) 671 36 15 İŞİN UCU NEREYE DAYANIR ZAMAN GÖSTERECEK! Başbakan Erdoğan, bildiğini saklamayan, halkın anlayacağı dilden konuşan, kırgınlığını dargınlığını, taraf olup olmadığını açıkça ortaya koyan biri... Belli ki 28 Şubat döneminin yargılanmasına destek veriyor. Haklı olarak, kendisinin de bu süreçte mağdur olduğundan, cezaevine girdiğinden söz ediyor ve İşin ucu nereye varır, zaman gösterecek demekle de, 28 Şubat davasının yalnız askerlerle sınırlı kalmayacağının sinyallerini veriyor. Genelkurmay Eski 2.Başkanlarından Çevik Bir, savcı ve hâkimlerin sorduğu yaklaşık 100 soruya verdiği cevaplara göre; yasal çerçeve içinde hareket ettiklerini, Milli Güvenlik Kurulu ve Başbakanlık talimatına göre irtica ile mücadele ettiklerini; ancak, bazı uygulamalarda kaş yapayım derken göz çıkarıldığından söz etmiş... Doğrudur.12 Eylül ve 28 Şubat ın yasal dayanakları var. Ama bize göre her ikisinin de asıl nedeni irticadan çok ekonomik! Gazi Mustafa kemal in, hayat demek ekonomi demektir özdeyişinden hareketle, sebep sonuç ilişkisini iyi analiz etmek lazım. Bu iki darbe veya bir darbe diğeri post-modern darbe her neyse ekonomiyle yakın ilişkili gibi! 12 Eylül malum 24 Ocak 1979 da alınan 24 Ocak adıyla bilinen, Türkiye nin karma ekonomik sistemden, devletçi ekonomik politikadan serbest piyasa ekonomisine geçişini temin ve kolaylaştırmak için yapıldığı bir gerçektir. Merhum Özal, ekonomiden sorumlu başbakan yardımcısı olarak bu işi Amerika ile yakın temas içinde yürütmüş ve Türkiye yi her geçen gün Uluslararası ekonomik aktörlerin bir piyonu haline getirmiş, güçlü ekonomiler karşısında rekabet gücü olmayan Türkiye, montaj sanayi ve serbest Pazar özelliği ile bugünlere gelmiştir. 28 Şubat 1997 de de durum benzerlik göstermektedir. Merhum Erbakan her ne kadar dini eylem ve işlemleri olsa bile milli ekonomiden yana, emperyalizme karşı mücadele veren biriydi. Kendi motorumuzu, kendi tankımızı yapma Onun hevesiydi. Kamu Kurum ve Kuruluşlarının tüm hesaplarını bir havuzda toplayarak, ihtiyacı olanın bu havuzdan yararlanma yoluna gidip, bu suretle ihtiyacı olan kuruluşların faizle para bulmasını, gereksiz yere devletin faiz yükü altına girmesini önlemek istemişti. Ayrıca Erbakan, istikametini ABD ve Batı dan İslam Ülkelerine çeviren, Onlarla ilişkileri yoğunlaştıran biriydi. Buna karşı Emperyalist Batı bir kez daha Ordu yu kullanmak istemiş olabilir. Bu da kuvvetle muhtemeldir. Çevik Bir de Amerika nın BM Somali Barış Gücü Komutanlığı için Türkiye den seçip görevlendirdiği bir isimdir. O ayrıca, TSK nin İsrail ile iyi ilişkiler kurmasına da özel gayret göstermiştir. Tüm bu ilişkiler gün ışığına çıkarılmadan sağlıklı karar alınması mümkün görülmemektedir. Haber/ Analiz :M.T.-İst. SAYFA 3 ÜCRETSİZDİR

SAYFA 4 1.Sayın Başkan, Güneyevler Köyü Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği (Erşün köyü) İst Dernek başkanısınız. Kendinizi, köyünüzü, dernek projelerinizi özet olarak anlatırımsınız? Öncelikle bizi önemsediğiniz ve bizimle ilgili haber röportaj yapmak istediğiniz için sizlere şahsım ve yönetim kurulum adına teşekkür ederim. Ayrıca yöremizde bir ilk olarak başlattığınız ve devam ettirdiğiniz internet gazeteciliğinde sizlere başarılar diliyorum. Öncelikle kendimi tanıtmakla sorularınıza cevap verecek olursam; Ben Mehmet KÜÇÜK (bozogillerdenim) 1955 Güneyevler (erşün) doğumluyum, emekliyim, derneğimizin son genel kurulu 11.03.2012 tarihinde yapıldı. Bu tarihte yapılan genel kurul ile ikinci defa tekrar köy dernek başkanlığı görevini üstlendim. 2008 yılında yapılan genel kurul ile genel sekreter olarak yönetim kurulunda görev almış idim. Köylümü ve derneğimi insanlarımı çok seviyor ve onlar, dernek ve çevrem için bir şeyler yapmak istiyorum. Köyümden uzunca bir zamandır ayrı kalmış olsam da; çocukluğumun geçtiği yerleri hiç unutamıyor ve özellikle son 4-5 yıldır yaz ve kışları olmak üzere köyüme ziyarete gitmekteyim. Tabi bu ziyaretlerin bir kısmı dernek faaliyetlerimizle de ilgilidir. Köyümüzü biraz anlatacak olur isem; Güneyevler Köyü Divriği nin güneybatısında ve Divriği ye 11 kilometre uzaklıktadır. Kalenin güney yamaçlarına kurulu 80 haneli bir yerleşim yeridir. Köyümüzün eski adı Erşün dür. Köyün tarihçesi ile ilgili elde çok somut bilgiler olmamasına rağmen önceleri Ermenilerin oturduğu daha sonraları köyün yakın yerlerinde oturan yerliler diye adlandırılan kabilenin muhacirlerin Erzurum dan Karakuz dan Kürt asıllı kabilelerin gelmesi ile birlikte köyde üç ana kabine oluşmuştur. Zamanla köyden kente göçle birlikte çevre köylerden de birlikte köyümüze yerleşenlerde olmuş ve kabine ağalarının da parçalanması sonucu kozmopolit bir köy nüfusu oluşmuştur. Memleketimizin her yerinde olduğu gibi Güneyevler köyünde de köyden kente göç büyük bir sorun olarak karşımıza çıkmaktadır. Göç verilen şehirlerin başında İstanbul, Ankara, İzmir gibi metropol şehirler bulunmaktadır. Köyümüzde yaşayan insanlar tarım, hayvancılık, kereste işleriyle uğraşarak ve bir kısmı ise maden ve çeşitli alanlarda işçi olarak çalışarak gelir elde etmektedir. Köyümüz tarımsal alanda toprakların işlenebilirliği ve tarıma elverişliliği bakımından Divriği nin en verimli topraklarına sahiptir. Arazinin % 80 ni ise sulu tarım için çok uygun konumda olup tahıl olarak; arpa, buğday, nohut, fasulye, Sebze olarak karpuz, kavun, biber, kabak, salatalık, domates (Erşün domatesinin Divriği çapında büyük bir üne sahip olduğunu da burada anımsamak gerekir) Meyvecilik olarak da elma, kayısı, ceviz, armut gibi üretim çeşitliliği ile Divriği nin tüketim ihtiyaçlarını kısmen karşılamaktadır. Köyümüzde Köşevenk, Ağacören, Dereyayla olmak üzere üç yaylanın oluşu hayvancılığa köy ekonomisine olan katkısını artırmaktadır. Derneğimizden bahsedecek olursak; derneğimiz 18 yıl önce yani 1994 yılında halen mevcut olan bir ihtiyaç olarak, köylülerimizin çevremizin desteği ile kurulmuş olup halen aktif olarak faaliyetlerine devam etmektedir. Tüzüğümüzde belirtilen amaçlar kapsamında şimdiye kadar olduğu gibi artarak faaliyetlerimiz devam etmektedir. Bu faaliyetlerimizi ana hatlarıyla belirtecek olur isek; üyeler ve köylüler arası yardımlaşma ve dayanışma, bayramlaşma, piknik, abdal musa adetler, cem törenleri, cenaze yardımları, düğün ziyaretleri ve katkıları, köy ihtiyaçlarını karşılama, gençlik faaliyetlerine destek olma gibi faaliyetlerimiz devam etmekte olup, derneğimiz cumartesi ve pazar günleri açık olarak üyelerimizin kaynaşmasına vesile olmaktadır. 2. Dernek çatısı altında köylülerinizle hangi sıklıkla bir araya geliyorsunuz? Dernek binanız nerede? Mülkiyeti sizin mi? Biraz önce de belirtmiş olduğumuz gibi düğün, cenaze vs. etkinlikler dışında derneğimiz her hafta sonu (özellikle kış aylarında) açık bulunmakta ve üyemiz, köylümüzün buluşmasına kaynaşmasına imkân sağlamaktadır. Dernek binamız Siyavuşpaşa Mah. Köprü Yolu Sok. No.:9/3 adresinde kurulduğundan bu yana faaliyet göstermekte olup, gazeteniz aracılığı ile tüm dostları derneğimizi ziyarete davet ediyoruz. Derneğimizin faaliyet gösterdiği yer, derneğimiz mülkiyetinde olup, tapu teşcilide derneğimiz adınadır. 3. Diğer köy dernekleri ve Divriği Kültür Derneği ile ilişkileriniz ne durumdadır. Koordinasyon ve işbirliğinize dair somut örnekler verebilirimsiniz? Nihayetinde derneğimiz bir yöre derneği olup amaçları kapsamında faaliyet göstermekte olup, gerek ilçe derneğimiz olan Divriği Kültür Derneği ile gerekse civar köy dernekleri ile ilişkilerini mümkün mertebe artırmaya gayret göstermektedir. Özellikle derneğimiz eski başkanı Sn. Arslan ERDOĞAN ın şu anda Divriği Kültür Derneği yönetim kurulu üyesi olması sebebiyle DKD ile ilişkilerimiz daha da artmıştır. Çevre köy dernekleri ile ilgili olarak özellikle Kayaburun (odur) köyü ile ilişkilerimizin çok iyi olduğunu söyleyebilirim. Şöyle ki; geçmiş 2-3 boyunca bu köy derneği ile ortaklaşa olarak piknikler düzenlemiş de bulunmaktayız. 4. Köyünüzde iş adamı olarak öne çıkan hangi isimler var. Neler yapıyorlar. Derneğe katkıları hangi düzeyde? Köyümüz, Divriği'nin diğer köylerine göre daha sonradan ve daha az göç veren yeri olması sebebiyle olsa gerek ki ve bu sebeple geç kalmışlığından dolayı büyük çapta fazla iş adamı olduğunu söyleyemem. Ancak, her birisi de en az çok büyük iş adamları gibi başarılı ve köyümüze derneğimize yardımcı olmaktadır. 5. Köyünüzde yazın herhangi bir etkinliğiniz oluyor mu? Bu yaz neler yapmayı düşünüyorsunuz? Evet, köyümüzde yazları etkinliğimiz oluyor. Her yaz olduğu gibi köylülerimiz tarafından Ankara'da kurulmuş olan köy derneği, İstanbul derneğimiz ve Güneyevler Köyü köy muhtarlığı tarafından ortaklaşa olarak her yıl Ağustos ayı içerisinde geleneksel köy şenliğimiz olmaktadır. Bu yılda bu şenliğimizi tarihi net olmasa da icra edeceğimiz kesinleşti. Şenliğimiz akşamüzeri saat 16.00 gibi başlayıp gece geç saatlere kadar devam etmektedir. Şenliğimizi diğer köy şenliklerinden ayırt eden en önemli özelliği de budur, şenliğin akşam ve gece şenliği olarak köyümüz ilkokulu önünde; yemekli olarak, aydınlatmalar ile sahne ile ve havayı fişek, semah, halk oyunları gösterili olarak gerçekleştirilmesidir. Sayın Başkan Mehmet Bey, Şahsınızda tüm Erşünlü hemşerilerimize sevgi ve saygılarımızı sunarız. Yeni Divriği Gazetesi adına MUSTAFA TARAKÇI SAYFA 4 ÜCRETSİZDİR

SAYFA 5 NE DEDİLER MahirTevrüz: -Sadık Bey in hastanesini görünce ben Divriği ye lalettayin bir yurt yaptıramam dedim. Yurt bana, Edip Önder ve Oyak a 800.000 dolara mal oldu. -Cumhuriyet Üni. Rektörünü ikna ettim. Divriği Ermaden in Müdürü nü ikna ettim. Cürek in Üniversiteye hibe edilmesi karar aşamasına geldi. Oraya 4 yıllık Sağlık Bilimler Yüksek Okulu açılması üzerinde duruyorum.(devami SY.9) Muharrem Yağbasan: -Divriği denince eğitim ve kültür akla geliyor. Hiçbiryerde ortaokul yokken Nuri Demirağ ortaokul açmış. Saygı ile anıyorum. Hiçbir İlçede MYO yokken Divriği Nihat Önder Paşa sayesinde bu imkâna kavuştu. Onu da şükranla anıyorum. -İnşaatına katkısından dolayı Sadık Özgür e,yurt binası için de Mahir Tevrüz Hocam a saygılar sunuyorum. Gazi Tukta: -Hepimiz Divriğiliyiz. Divriğili olmaktan onur duyuyorum. -Çok mutluyum. 40 yıldır görmediğim arkadaşlarımı burada gördüm; büyüklerimi gördüm, çok mutlu oldum. Teşekkür ederim. İhsan Çalapverdi: -Mustafa bey, konuşmasında çok güzel şeylerden bahsetti. Ben de iki konu üzerinde duracağım: -Köylerimiz yaşatılmalıdır. ÇEKÜL çalışmalarında Tuğut ve Çobandurağı köylerini program dâhiline aldık. Diğer köyler de aynı şekilde işlem görebilir. - Hızlı tren hattının Divriği den geçmesi konusunda gayret göstermeliyiz. Hüseyin Durnagöz: -Odurluyum ama çocukluğum Divriği de, Uluzar mahallesinde geçti. -10 yıl Demir Madeninde çalıştım. -Torna ve kalıpçılık üzerine çalışıyorum. İşyerim Topkapı da, Divriği den hiç kopmadım. Kopmam da mümkün değil... Gazi Yerlikaya: -Bu güzel günü bize yaşatan teyzemin oğlu Mustafa Tarakçı ya huzurlarınızda teşekkür ederim. -Bu güzel ve Divriği için hayati öneme haiz konuşmaların burada kalmamasını, mümkün olan en kısa sürede hayata geçmesini temenni ediyorum. Biz de bu konuda elimizden ne gelirse yapmaya hazırız. Ahmet Yozgatlı: - Lisesi nde bir müdürümüz vardı. En iyi konuşma en kısa olandır derdi. -Divriğili olmakla gururluyum. İnşallah daha kalabalık ortamlarda bir arada olcağız. - İstasyonda indiysen, Kör Ahmedin paytonuna bindiysen,camuzun Hamamına gittiysen,sen Divriklisin. Duran Önder: -Ben Cürek i çok önemsiyorum; orada geçen günlerimi sevgiyle anıyorum. Çocukluğum Cürek te geçti. _ İnşallah çok geçmeden Cürek adam olacak. -Mustafa Bey e çok teşekkür ederim. Her ayın 1 inde ve 15 inde muntazaman Gazetesini de alıyorum ve okuyorum. Mehmet Gülgel: -Bugün burada olmakla çok mutluyum. Çocukluğumuzu Divriği de İmamoğlu mahallesinde birlikte yaşadığımız, Annesini, Babasını çok iyi tanıdığım Mustafa Kardeşimi kutluyorum. -Yeni Divriği İnternet gazetesinin iyi bir takipçisiyim. Divriği, sizler gibi benim de vefa borcum olduğu memleketim. Lise yılları dahil ordaydım. Sonra İstanbul da ticaret hayatı derken Şükürler olsun bugün biri boya diğeri mobilya konusunda iki saygın firmanın ortağıyım. Bu başarımı Divriği nin havasına, suyuna, taşına toprağına borçluyum. Alaaddin Pancaroğlu: -Ulucami nin tam karşısında evimiz vardı. Hey yıl ziyarete giderim. Divriği ve Divriğilileri çok seviyorum. -Divriği nin tarihi değerini ilk ortaya atanlardanım. Divriği Tabiat Varlıklarını Koruma Derneği Kurucularındanım. -Divriği de ilk restorasyonu biz başlattık; şimdi gelişerek devam ediyor. -Biz Mengücekoğullarındanız. Hüseyin Tarakçı: -Divriği 1952 doğumluyum. İTÜ mezunuyum. -Şimdiye kadar Divriği için bir katkım olmadı. Ama Divriği nin bana katkısı oldu; Divriği de doğdum. -Bir arzum var Divriği ye gömülmek istiyorum. -Bir kentin kalkınması öncelikle sanayileşmeye bağlıdır. Başka yollarla kalkınmak mümkün değildir. Mustafa Akgün: -Mahir Pekşen in değimiyle Kainatın Başşehri nin çocuklarıyız. Dini değerlerimizle, kültürel değerlerimizle farklı bir şehrimiz var. -İstanbul da 3 derneğimiz var. Birbirimizin ayağına basmaktan vazgeçmeliyiz.4 Gazetemiz de Divriği için çabalıyor. -Kültürel değerlerimiz bizim özelimizdir. Ama hepimiz Divriğiliyiz. -Gazetemiz çok güzel şeyler yazıyor, çok güzel hedefler gösteriyor kutluyorum. Ali Höbek: -Divriği Sevdalısı olarak her toplantıya katılmaya devam edeceğim. -Divriği nin okuma oranı çok yüksektir. -Mustafa Tarakçı Hocamın Divriği hakkında verdiği bilgiler çok güzeldi. Kendisini tebrik ediyorum. İsmail Aydoğmuş: -Güzel yürekli insanlar güzel şeyler üretirler. Burada güzel bir akşam geçiriyoruz. -Tenkitleri kar olarak görmemiz lazım. Eleştiriden de kaçmamamız lazım. -BizCumhuriyet2ten ve Büyük Atatürk ün izinden ayrıldığımızda çok büyük felaketlerle karşılaşacağımızı unutmamalıyız! -Divriği eski Kaymakamı Divriği yi tanıtıcı bir kitap yayınladı, ancak eksikleri var. Hüseyin Gazi, Seyit Baba,Karadonlu Can Baba neden o kitapta yok? SAYFA 5 ÜCRETSİZDİR

SAYFA 6 ÇAMŞIH OZANLARI OZAN ALİ AĞA. (10/10) DERLEYEN: Ali Kızıltuğ, 1944 yılında Divriği ye bağlı Mursal köyünde dünyaya gelmiģtir. 1958 yılında bağlama çalmaya baģlayan Kızıltuğ temel bilgileri köyünde bulunan Abbas ustadan öğrenmiģtir. 1969 yılında çıkardığı asrı gurbet harap etmiģ köyümü adlı ilk plakından bugüne kadar 103 plak ve87 kaseti yayınlanmıģtır. Ali Kızıltuğ un çocukluğu ve gençliği Mursal köyünde geçmiģtir. Ekonomik nedenlerle Ankara ya göç etmiģtir. Halen Ankara da yaģamaktadır. 1969 dan bu yana sadece kendi eserlerini seslendiren Ali Kızıltuğ, 1971 yılında ĠĢtanbul TepebaĢında yapılan bir atıģma yarıģmasında birinci olmuģtur.ġiirlerini çok yalın anlaģılır ve temiz bir Anadolu Türkçesiyle yazan Ali Kızıltuğ un baykuģlara kalan köy ve sorma efendim adında iki kitabı bulunmaktadır. Ali Kızıltuğ un Divriği Mursal köyü dıģında yaģamını sürdürmesi onu doğduğu ve büyüdüğü yöreden hiç koparmamıģtır. Kendisi gurbette hep köyünü ve yöresini yaģamıģ ve insanlara da yaģatmıģtır.ali Kızıltuğ, çok çalıģkan ve üretken bir ozanımızdır; eserleri tüm ülkede beğeni ile dinlenmekte ve izlenmektedir.kendisi değiģik ve yanık bir sese sahip olup, kendisine has bir saz çalma tekniği vardır. KIZILTUĞ DAN ĠKĠ DÖRTLÜK: ÂŞIKVEYSEL ALİ AĞA İLİŞKİSİ Daha önce yayımlanan eserlerde bu konuda pek bilgi olmadığı için Aşık Veysel Ali ağa ilişkisi üzerinde durmak yerinde olur diye düşünüyorum: Sen Gel Diyorsun: Aramıza girmiģ dağlar, denizler, Gelemem diyorum sen gel diyorsun. Kar yağmıģ yollara örtünmüģ izler, Bulamam diyorum sen bul diyorsun... Bu halınla bir de meclisin üst başına çıkıyorsun, çık dışarı dedi. Veysel büyük bir acı ile ağladı. Öyle ağladı ki ortam bir anda değişti. Bize ulaştığına göre Veysel ağlarken gözlerinden değil göğsünden ağlardı. Ağladığı zaman orada bulunan bütün insanların acıma duyguları dayanılmaz hale gelirdi. Köylüden tokat yiyince burada da öyle acıklı şekilde ağladı. Veysel in derinden ağlaması Dede Aliağayı rahatsız etti. Veysel e vuran köylüye kızdı ve Veysel i getirtip yanına oturttu. Bir süre daha içli içli ağlayan Veysel dedenin teskinleri ile yatıştı ve meclisin sonuna kadar dedenin yanında oturdu. Dede Ali ağa ertesi gün kalkar kalkmaz küçük Veysel i yanına çağırttı. Ona sordu. Munzur :başbelası Muhatap :Kendisine söz söylenen kimse Mahsuben :Hesabına sayılmak üzere Beyhude :Boşuna, anlamsız Ziyade :Fazla Zemheri : Kara kış Güz : Sonbahar Yaban : El, ehli olmayan Zemberek: Karı anahtarı, kapı kilidi Yakup : erkek keklik Yusuf : İnleyen, ah çeken Her yıl kış ayları gelince Çamşıh lı dedelerin bir kısmı Emlek köylerine gider orada birkaç ay kalır, cem yapar, cemaat yönetir, akşam sohbetleri düzenler, böylece Alevilik yolunu yaşatırlardı. Bu Çamşıh dedelerinden birisi de Ali ağaydı. Uzun kış gecelerinde Cem öncesi yaklaşık bir iki ay süre ile akşam muhabbetleri yapılır, bir taraftan yenilip içilirken, bir taraftan da Alevilik hakkında insanlar bilgilendirilip, Alevilik kararlığı artırılırdı. İşte Âşık Veysel in hayatını değiştiren de böyle bir akşam muhabbetiydi. Âşık Veysel in keşfedilmesinin nedeni de Alevi muhabbetlerine olan düşkünlüğüydü. Daha on on iki yaşlarındayken dahi hiçbir akşam muhabbetini kaçırmaz, büyük bir dikkatle konuşulanları dinler, dedenin çaldığı deyişler ve mersiyeler eşliğinde kendinden geçer ağlardı. Bir akşam yine Alevi muhabbeti yapılırken o zaman Kör oğlan olarak çağrılan Veysel, kendisini muhabbete kaptırmış ta dedenin bulunduğu yere kadar gelmişti. Gözlerinin çiçek hastalığından kör olması, görüntüsünü de nahoş hale gelmişti. Aynı zamanda bakımsızdı. Veysel in muhabbet meclisinin ta üst başlarına geldiğini gören köylülerden birisi yerinden kalkarak küçük Veysel e bir tokat vurup dışarı attı. Sana bir saz yapayım mı? Veysel kendinden geçti, çok sevindi. Dede bunun üzerine köylülerden kendisine iğde kütüğü getirmelerini istedi. Bir süre sonra köyde bir iğde kütüğü bulup getirdiler. Dede Ali ağa oturup o kütüğü günlerce uğraşıp oydu. Köylüler dedenin bu halini çok yadırgadılar. TAM MANASI Dede bu kör çocuğa niye bu kadar uğraşıyorsun. Bu yola yürümesini beceremiyor gariban bir de saz mı çalacak. Dediler. Dede bunun üzerine hala Çamşıh ta söylenen şu sözünü söyledi Yârin o bir âşık olacak ki dünyada adı söylenecek. Dede Ali ağa Veysel in sazını kendi elleri ile yaptı. Sonra o sazı Veysel e verdi. Kendisi de karşısına geçti. Bu kez saz çalmayı öğretti. Bununla da yetinmedi, bu kez kendi türkülerini, Çamşıh türkülerini öğretti. Ali ağa her yıl Emlek köylerine gittiğinde Veysel onun dizinin dibinden ayrılmadı. Bu kez sazın ustalıklarını öğretti. Tam bir saz ustası olduktan sonra da Alevi meclislerine, cemlerine götürüp Alevi deyişlerini, semahlarını, mersiyeleri öğretti. Veysel Âşık unvanını Dede Ali ağdan öğrendiği Çamşıh türküleri ile kazandı.. İlk plağını Ağ gül seni camekânda görmüşler ve Küçük gelin türküleri ile yaptı. Küçük gelin suya gider, Eloğluna çalım eder,çok sallanma küçük gelin,ben cahilim aklım gider... Penceresimavi boya SAYFA 6 SEFİRE YOL GÖSTERİN Ali Haydar Yalçın Divriği nin Çamşıh Yöresi Mamoağa (Ağın Gözecik) köyünde dünyaya gelmiştir. Yaşamı dedelik yapmakla, şiir yazmakla geçmiştir. Fakir bir ailenin çocuğudur. Dedelik için gittiği yerlerde ozanlık geleneğini de yaşatmıştır. Sık sık Sivas ın Emlek yöresindeki taliplerinin yanına giderek dedelik vazifesini yerine getiren Ali Ağa,o yörenin köylerinden biri olan Sivrialan a da gider. Oraya gelin giden kızkardeşini de görme imkânı bulur. Ali ağa nın şu anda hayatta olmayan Mahmut ve Fatıgül isimli çocukları olmuştur. Yaktığı türkülerde ve şiirlerde mahlas bulunmamaktadır. Ali ağa hakkında fazlaca bilgi yoktur ancak, kendi köyünde vefat ettiği bilinmektedir. Yar Bu sene: Gönül ummanlara daldı, Yar bu sene, yar bu sene, Yağmur değil dolu yağdı, Yar bu sene yar bu sene... İBRETLİK Fransa da çok meşhur bir sözlük vardır: Larousse. Burada bir kelime vardır: decapiter. Bu kelime 1931 yılındaki sözlükte boynunu vurmak diye ifade ediliyor. Kelimenin bir başka anlamı daha var. Kazığa oturtmak, yani sivri bir kazık hazırlamak ve insanları kazığın bir ucu ağzından çıkacak şekilde üzerine oturtmak. Vahşi bir uygulama. Burada kazığa oturtmak deyiminin manasını açıklığa kavuşturmak için örnek veriliyor: Türkler bugün bile esirlerini kazığa oturturlar. Atatürk bunu öğrenince Fransız büyükelçisini yemeğe davet ediyor. Elçi diğer elçilere böbürleniyor, hava atıyor Atatürk tarafından davet edildiği için. Köşke geliyor, yemekler yeniyor. Atatürk tabii bir şekilde elçiye bu kelimenin anlamını soruyor. Oda bildiği anlamı söylüyor. Atatürk, Kelimenin başka bir anlamı var mı? diye sorunca büyükelçi, Bunu söylemek için sözlüğe bakmam gerekir, diyor. Atatürk daha önce hazırlamış olduğu ve çalışanlarına öğütlediği şekilde Larousse u getirtip büyükelçinin önüne koyduruyor. Elçi daha işin nereye kadar gideceğinin farkında olmadan hevesle okumaya başlıyor. Ancak, kelimenin karşısında kazığa oturtmak Konusun da verilen örnek cümleye gelince ancak yarıya kadar okuyabiliyor ve yarısından sonra yutkunarak Atatürk ün yüzüne bakıyor. Atatürk diyor ki: Demek ki biz Türkler bugün de esirlerimizi kazığa oturtuyoruz, öyle mi sayın sefir? Sözlüğünüze böyle yazmışsınız, bu doğru mu? Sefir hemen sözlüğü biraz karıştırıyor ve bir kaçamak noktası bularak diyor ki: Efendim bu sözlük Katolik Kilisesi nin matbaasında basılmış, bildiğiniz gibi biz laik bir ülkeyiz, kilisenin yaptıklarının bizim hükümetimizle bir ilgisi yok. Bizi ilgilendirmez ve biz kiliseye karışamayız. Atatürk: Öyle mi efendim, siz laik bir ülke olduğunuz için demek ki kiliselere karışamıyorsunuz. Öyleyse ben de yarından itibaren İstanbul daki kiliselerin kapılarına koca birer kilit astırıyorum, diyor. Bunu duyan sefir birden ayağa kalkıyor ve Ekselans, protesto ederiz, diyor. Bunun üzerine Atatürk: Hani sizi ilgilendirmiyordu, karışmıyordunuz? diyor ve ilgililere : dönerek, Sefire yolu gösterin, diyerek bir anlamda onu kovuyor. Sonra ne mi oluyor? Tabii Fransız hükümeti laiklik söylemlerini bir tarafa bırakıyor, hemen o sözlük toplatılıyor ve yeni baskısından o cümle çıkarılıyor. DERLEYEN: Mustafa Tarakçı ÜCRETSİZDİR

SAYFA 7 Alb. MUSTAFA TARAKÇI Yrd. Doç. Dr./ Em. Kur. Alb tarakci.mustafa@gmail.com SARKOZİ VE SLOVEN LİDER BERBER DİRAN A TRAŞ OLSAYDI! Batılıların Atatürk doğmadan 3 yıl önce, 93 harbi yenilgisini müteakip Berlin Anlaşmasında ve 1.Dünya savaşını müteakip imzalanan Sevr anlaşmasında sözünü ettikleri 6 Ermini vilayeti, (vilayet-i sitte) Batı Ermenistan olarak ta adlandırılıyordu. Ancak, bu vilayetlerin hiçbirinde vilayet ölçeğinde etnik kimliğe göre nüfus sayısında Ermeniler çoğunluğu sağlayamamışlardır. En yoğun oldukları Van ve Bitlis tede %50 yi bulamamışlardır. Ermenilerin yoğun olduğu Erzurum, Bitlis, Van, Elaziz, Diyarbakır, Sivas, Adana, Halep, Trabzon illerinde de Ermeni nüfusu genel nüfusun 1/3 ünü bile bulmuyordu.ermeni nüfusun genel nüfusa oranı %15tir.Encyciopedia Britannica nın 1990 baskısında bu oranı vermektedir. Günümüzde Ermenistan olarak bildiğimiz doğu komşumuz, Sovyetlerin dağılması ile 1991de bağımsızlığına kavuşmuştur. 2008 itibari ile Ermenistan ın toplam nüfusu 3 milyon 239 bin 100 kişidir. Başkent Erivan ın nüfusu ise 1 milyon 107bin 800dür.Türkiye deki Ermeniler gerek İstanbul da, gerek çoğunluğu Anadolu bölgesinde olmak üzere Osmanlı döneminde güvenilir bir etnik ve dini grup olarak görülmüş; devlette önemli görevler üstlenmişlerdir. Ancak, kaynağını Fransız ihtilal inden alan, 1.dünya savaşından sonra Osmanlı tebaası arasında daha da hızlanan milliyetçilik hareketi Ermeniler arasında da Ermeni Ulusal Hareketi olarak kendini göstermiş; kurulan Taşnak ve Hınçak komiteleri bu harekete öncülük etmişlerdir. Bu komiteler tek başına Osmanlıyla başa çıkamayacaklarını bildiklerinden o dönem Osmanlıyla savaş halinde olan Rusların yanında ve yakınında yer almışlar, Rusların kendilerine ilerde bağımsızlık sözü vermelerine kanarak 600 yıldır birlikte yaşadıkları Türklere karşı düşmanca tutum içine girmişlerdir. O dönem İttihat ve Terakki partisi Osmanlı devletinde söz sahibidir. O parti, Türklüğü öne çıkarmak ve diğer zararlı unsurlara karşı Türk vatanını korumak kararlılığındadır. Bu nedenle açıkça Ruslara yardım ve yataklık ettiği anlaşılan Ermenilerin bulundukları yerden bir başka Osmanlı toprağına zorunlu göçe tabi tutulmaları kararı alınmış ve uygulamaya geçilmiştir. Bu göç, doğası gereği gaddarca olmuş; Ermeniler belki biz Türklerden öncede var oldukları bu topraklardan sökülüp başka yerlere gönderilmişlerdir. Ancak, gönderildikleri yer yine bir Osmanlı toprağıdır. Bu göç o zamanın koşullarını göre normal olarak yaya olmuş, göç esnasında gerek açlık, gerek salgın hastalık, gerekse çevreden yapılan saldırılarla çok can kaybedilmiştir. Yolda ölmesin diye çocuğunu geçtikleri köy yakınlarına bırakıp yoluna devam eden anneler olmuştur. Çoğu tahminlerin ortalamasına göre zorunlu göçteki ermeni kaybı 300 bindir. Bu kararlı uygulamada iki tarafın da suçu ve ihmali vardır. Yapılanlar o bölgeyle sınırlı olması nedeniyle soykırım anlamı taşımaz. Olsa olsa usta gazeteci Hasan Pulur un deyimiyle katliam olur. Soykırım yoktur ama karşılıklı katliam vardır. Özür mü dilenir; keşke olmasaydı mı denir biz de hata yaptık ama sizin de suçunuz vardı mı denir, bu mesele Türkler ve Ermeniler arasında bir meseledir. Amerika ya, Fransa ya Avrupalı başka devletlere olsa olsa susmak düşer. Diaspora da olsa Ermenileri bizim kadar kimse sevemez. Bunun kanıtımı? Bakınız Hrant Dink cinayeti sonrası yapılan gösteriler Binlerce Türk vatandaşı biz Ermeniyiz diye pankart taşıdılar BUNLARIN DIŞINDA BİRDE BENİM BİZZAT YAŞADIĞIM BİR ÖRNEK VAR: Sene 2000, Beyrut ta askeri ataşeyim. Lübnan, Ermeni Diasporasının yaşadığı Amerika, Fransa dan sonra 3. Büyük ülke. 350 bin ermeni Beyrut ta yaşıyor. Hemen tamamı 1915 yılında Anadolu dan zorunlu göçle gelmiş Beyrut a yerleştirilmiş Ermeniler. O dönem Beyrut Osmanlı toprağı. Beyrut un tam merkezi bölgesinde Burçamut denilen bir yerde topluca yaşıyorlar. Başka semtlerde de yerleşen var ama çoğunluk orada yaşıyor. Oto tamirciliği, kuyumculuk, ayakkabıcılık, tekstil başlıca uğraş alanları. Dükkânları da bizim dükkânlara çok benziyor. Bakkal, terzi, berber, nerdeyse bizdekilerin aynı iç düzende Berber Diran, benim zaman zaman gidip tıraş olduğum berber. Kırık Türkçesiyle çok güzel sohbet ettiğim gurbetteki hemşerim. Bir gün aramızdaki konuşma zorunlu göç /tehcir üzerineydi. Bize kırgınsınızdır herhalde Erzurum u bırakıp buraya gelmenize sebep olduk demem üzerine şu cevabı beni çok etkilemiş ve içimi ferahlatmıştır. Sağduyu sahibi bir Ermeni nin vereceği en güzel cevaptır. Ne dedi biliyor musunuz? Mustafa Bey, hemşerim, biz kardeşçe Anadolu da en az 600 yıl birlikte yaşamışız. Osmanlı bize hiç dokunmamış güvenmiş devlette önemli görevler vermiş. Bizim ulu dedeler demek ki çok önemli bir suç işlemişler ki bizi 1915te buralara sürdüler. Ben birazda suçu kendimizde arıyorum dedi. Keşke, önce Sarkozy sonra Sloven lideri ve diğer Ermenici geçinen devlet adamları Beyrut a gidip benim tıraş olduğum ermeni berber Diran a Onlarda tıraş olsalar, kolay kolay soykırım kararı almazlar... Fikirleri azda olsa değişir. Zaman zaman haberini alıyorum. Diran yaşıyor ve dükkânı açık BANA İYİ ANNELER VERİNİZ, SİZE İYİ VATANDAŞLAR VEREYİM. Napolyon Bonapart YUSUF TAMER YILMAZTÜRK KÜRT MESELESİNE STRATEJİK BAKIŞ Milliyet Gazetesi köşe yazarı, deneyimli ve saygın gazeteci Fikret Bila, Nisan ayı ortalarına doğru Büyük Kürdistan konulu bir yazı kaleme almıştı. Konunun ciddiyeti üzerine kamuoyunun dikkatini bir kez daha çekmek istediği anlaşılıyordu... Biz de bu yazımızda sınırlı yerimiz olmasına rağmen, aynı konuya değinip, Kürt sorununun bütününe, yakın tarihsel gelişim içinde bakıp, bir analiz yapmak istiyoruz: 1.Amerika nın Irak a müdahale etmesiyle ilk büyük çaplı Kürt sorunu 1991 yılında Körfez savaşı ile ortaya çıktı. Bu savaşta Amerika Kuveyt i işgal eden Saddam a müdahale etti. Saddam ın 36. Paralelin kuzeyine, yani bugünkü Barzani Bölgesine girmesini yasakladı. Bunun güvencesini de bizim İncirlik te konuşlandırdığı çekiş güç le sağladı. ABD Irak a müdahale etmeden önce, bize de teklifte bulunarak bizim Irak a kuzeyden taarruz etmemizi önerdi. Dönemim Genelkurmay Başkanı Necip Torumtay bunu istemedi, istifa etti. 2. Amerika ikinci kez ve fakat daha düşük yoğunlukta, 2003 yılında ikinci kez Irak a müdahale ettiğinde de, topraklarımızdan geçip ve Onu Irak topaklarında takip etmemizi istedi. Onu da 1 Mart teskeresi ile TBMM kabul etmedi. Oysa, bu iki hareketten sonra Irak ta bir ayrışma, bölünme süreci başladı.bu bölünme hem inanç hem de ırk bazında oldu.güney Irak daki Şiiler İran a yanaştı, Kuzey deki Kürtler özerk bir yapıya büründü,merkezdeki Sünni Iraklılar da rejimin sembolik bekçisi oldular... 3.Suriye deki son gelişmeler Suriye deki Kürtlerin hareketlenmesine, özerk bir yapıya kavuşma isteklerine yol açtı. İran daki Kürtler de benzer arzuları daha sessizce yaşıyorlar... 4.Bizim Güneydoğu Anadolu bölgemizdeki Kürt Yurttaşlarımız, BDP Siyasi örgütleri aracılığı ile Özerk bir Kürdistan ı epeydir dile getiriyorlar... Yazının başında belirttiğim Fikret Bila,bahse konu yazısında şunları ifade ediyor: Abdullah Öcalan ın savunmasında, Mesut Barzani ni son dönemlerde daha sık dile getirdiği gibi Büyük Kürdistan İdeali, 4 ülkede (Türkiye-Irak- İran- Suriye) 4 parçayı birleştirme projesidir.4 ülkeden koparılacak 4 parçanın birleşmesiyle kurulacak Bağımsız Büyük Kürdistan Devleti, İmralı daki Öcalan ın da Kuzey Irak Yönetimi Lideri Barzani nin de, Kürt kökenli Irak Cumhurbaşkanı Talabani nin de ortak hedefidir diyor. Kurulacağı varsayılan bu büyük Kürdistan elbet bir yere dayanacak, bir yerden güç alma ihtiyacı duyacaktır. Bu da hiç kuşkusuz Amerika olacaktır. Şimdi size bütün samimiyet ve özgüvenimle soruyorum, bu hamiliği ABD yerine biz niye yapmayalım? Biz Türkiye olarak, sınırlarımız içindeki ve komşu ülkelerdeki tüm Kürt kardeşlerimizi neden özerk bir yapı içinde kendi bünyemiz içine almanın gayretini göstermiyoruz.?oysa en büyük Kürt nüfus bizde!içte, eğitimi, kültürü, iç güvenliği, ekonomisiyle serbest; dışta ise Türkiye ye bağlı bir Büyük Kürdistan neden olmasın? NOT: Yazarımızın Özel Mazeretinden dolayı müstear adla yazı hazırlanmıştır. BAŞKALARININ MENFAATİNE ZARAR VEREBİLİRSİN, REKABETTİR! MİLLİ MENFAATE ZARAR VERMEN KABUL EDİLEMEZ, HIYANETTİR! Mustafa Tarakçı SAYFA 7 ÜCRETSİZDİR

SAYFA 8 Yani devletin yurttaşlar tarafından kurulduğunu, örgütlendirildiğini ve buna bağlı olarak yetkisinin sınırlarını belirlendiğini gösteren bir belge niteliğindedir. 61 ve 82 anayasaları açık, serbest bir tartışma süreci içinde ve halkın demokratik temsilcileri Zeynel YAYLA DİVRİĞİ CHP ESKİ İLÇE BŞK TOPLUMSAL MUTABAKAT GEREKİR. İktidar partisi mecliste sanki bir başka parti yokmuşçasına tek parti ve tek adam görüntüsü ile çalışmalarına devam etmektedir. Her yapılan işler ve girişimler planlı ve programlı. Söylemler ayrı uygulamalar ayrı, içeride ki siyaset ayrı, dışarıda ki siyaset ayrı. Başbakan bir bakıyorsun mecliste grubu bulunan partilere bir davetiye çıkarıyor. gelin görüşelim. diyor. Muhalefet partileri görüşse bir türlü, görüşmese bir türlü. Komisyonlarda ki oylamalar oldubittiye getirilerek anti demokratik uygulamalarla geçiştiriliyor. Hadi yeni anayasa hakkında görüşelim. Ne görüşeceksiniz? Ne önereceksiniz? Önerileriniz ve görüşleriniz sonuç verecek mi? Bugüne kadar görüşmelerinizin bir tanesinde ortak mutabakat sağlandı mı? Sağlıklı bir sonuç alındı mı? Öyle ki hemen, hemen tüm çevreler yeni bir anayasa yapılmasından yana olsa da başta bu işi yapacak Meclis olmak üzere kimse Nasıl bir anayasa? sorusu bir cevap bulamazken. Niçin yeni bir anayasa? da kafaları karıştırmaktadır. Başbakan seçim arifesinde birilerine seslenmedi mi? Yeni anayasayı hazırlamaya başlayın diye. Muhalefet partilerine neden gelin görüşelim diyor? Formalite yerine gelsin. Hep bir arada yaptık, Gitmezseniz de davetimi kabul etmediler demeyecek mi? Türkiye toplumu bugüne kadar kendi girişim ve iradesiyle bir anayasa yapmış değildir. Mevcut yürürlükteki anayasa kışla zihniyetinin bir ürünü olup devletin topluma çizdiği sınırları gösteren bir vesayet belgesi niteliğindendir. Hâlbuki demokratik devletlerde anayasa, toplumun devlet için tanzim ettiği bir yetki belgesi niteliğinde olup bu yetkinin sınır ve mahiyeti toplumun kendisi tarafından belirlenmektedir. Z YAŞAMAK İÇİN NE YİYELİM? KONUK YAZAR UyuĢturucu madde kullanıyormuģ, çok sigara içiyormuģ, aģırı alkol tüketiyormuģ vs Bu nedenle kanser olmuģ, çok geçmeden de ölmüģ Tamam, kabul ediyorum, elbette bunların öldürücü olduğunu biliyoruz ama bunun yanında yediğimiz yiyeceklere de bakmalıyız biraz öyle değil mi? Çabuk büyütüp paraya çevirebilmek için çocuklarının sağlığını bile gözetmeyen sayın çiftçimiz hayvanlara ve sebzelere ilaçlar verip saniyeler içinde büyütüyorlar. Bunları yiyen insanlar hastalanıp ölmüyorlar mı? Tavuk yeme, et yeme, balık hiç yeme Artık GDO lu yiyecekler yetiģtiriliyor, sakın yeme! Acıkıyorum, mutfağa gidiyorum, elimi neye uzatsam beni kanser yapacak olan bir yiyecek. Fakirin yiyeceği ekmek bile Peki biz ne yiyeceğiz? Ġstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi Onkoloji Enstitüsü Öğretim Üyesi Dr. Yavuz Dizdar ın Türkiye nin tarım merkezi olan Antalya Kumluca da lenfoma ve kemik iliği kanserlerinde patlama olduğunu, Ergene de olağanüstü bir çevre kirliliği nedeniyle kanser ölümlerinin olduğunu söylediğine iliģkin bir yazı okuduğumda tüylerim diken diken oldu. Yetkililerin; o bölgelerde çok sigara içildiği için kanser ölümlerinin olduğunu söylemesi üzerine Dizdar böyle bir Ģeyin söz konusu bile olamayacağı belirtmiģtir. eliyle yapılmamıştır. 1961 anayasasında halkın çoğu dışlanmış hatta tahkir edilmiş, 82 anayasası ise tartışma ve konuşmanın tamamen yasaklandığı bir süreçte hazırlanmıştır. Bu iki anayasada asker ve ulema ağırlıklı devlet elitlerinin toplum için diktikleri birer elbise niteliğinde olmuştur. Bundan dolayı toplum tarafından tanzim edilmemiş yazılı bir anayasanın varlığı devleti demokratikleştirmemiştir. Zira dünya üzerinde, yazılı anayasası olan birçok otoriter veya diktatör yel rejimler bulunmaktadır. Bu tür rejimlerde anayasa, antidemokratik rejimin örtüsü niteliğindedir. Bu tür rejimlere sahip ülkelerde; demokratik müzakere ve katılım yolu mümkün olmadığından dolayı buralarda istikrar, özgürlük, eşitlik, adalet, zenginlik gibi siyasi, sosyal ve iktisadi sonuçlar doğuracak projelerin hazırlanması da mümkün değildir. Özgürlük, değişim insanca yaşam ve ilerlemeyi kendi parti tüzüklerine koyan bütün siyasi partiler bütün seçim programlarında Türkiye toplumunu siyasi, sosyal ve ekonomik noktada rahatlatacak, toplumsal barışa hizmet edecek bir anayasa yapacakları noktasında taahhütte bulunuyor olsalar da bu taahhüt bugüne kadar her hangi bir siyasi parti tarafından tahakkuk ettirmiş değildir. Gelinen nokta itibariyle Türkiye toplumunu selamete çıkaracak tek yolun sivil, birey odaklı, özgürlükçü bir anayasanın yapılmasından başka bir yol bulunmamaktadır. Bundan dolayı yeni yapılacak anayasa hiçbir kısıtlama ve baskının olmadığı bir ortamda toplumun bütün kesimlerinin görüşü alınıp, üzerinde mutabakat sağlandığı hususların anayasal kural haline getirmeliyiz. AKP hemen hemen her gün tüm partilerle kavga etmektedir. Oysa yeni bir anayasa düşüncesi, huzur ortamının sağlanarak toplumda yeni bir havanın yaratılmasıyla doğmalıydı. Bugün ise Türkler ve Kürtler arasındaki duygusal bağ koparılmaya çalışılırken uzlaşma söz konusu olmuyor, olamaz da. Toplumsal mutabakatın sağlanmadığı bir anayasa sadece iktidarın sivil diktatör yel baskısı sonucunda oluşmuş bir anayasa olur. Aldı, Kaçtı, Parçaladı özel anayasası olur. Bu oldubitti yapılacak anayasa da Türk toplumuna dar gelir. HİÇ KİMSE HERKESTEN DAHA AKILLI DEĞİLDİR! Konu ile ilgili Gündoğdu adında bir belgesel filmi çekildiğini, bu belgeselde her Ģeyin çok açık olduğunu ancak Türkiye de gösterilmediğini, Marsilya da bir çevre filmleri festivaline gittiğini, izleyenlerin konuģacak hallerinin kalmayacak kadar bittiklerini ĢaĢkınlıkla okudum. Ġnsanların yedikleri, içtikleri, giydikleri, soludukları hava, her Ģey hastalık yapıyor, bunu Ģunu yemeyin, o türlü giyecekleri kullanmayın vesaire vesaire Bunların oluģmasına sebep olan insanlar biz insanları düģünmedikleri gibi kendilerini, eģlerini, dostlarını, akrabalarını en önemlisi evlatlarını da düģünmüyorlar. Çok para kazanmak dıģında baģka bir Ģeyler olmalı yoksa insanlar bu kadar bilinçsiz, duyarsız, benliğini kaybetmiģçesine Ģeyler yapmazlar. Peki, ne yapmalıyız? Bizim yapabileceğimiz aslında pek de bir Ģey yok. Bunlara karģı çıkıp, yaptıklarının yanlıģ olduğunu söylemekten baģka. Lütfen dünyanın hayran olduğu güzel ülkemin saygıdeğer çiftçileri; elinizi vicdanınıza koyun, her ne yetiģtiriyorsanız doğru yetiģtirin. Allah tan korkun, yapmayın, insanlığı bitirmeyin. Her sorumlu; evladı için doğrudan ĢaĢmazsa kaç tane insanın kurtulmasına sağlayacaktır biliyorlar mı? Kimsenin etkisi altında kalmayın, fazla kazanmak için çocuğunuzun kanser olmasına ve ölmesine neden olmayın Bu insanlar neden ailelerinden biri kanser olduğunda onu hastaneye götürüp, tedavisi için uğraģıyorlar, ölünce üzülüp ağlıyorlar ki? Onun hastalanıp ölmesine neden olan kiģi kendisi değil mi? Ya olduğunuz gibi görünün, ya da göründüğünüz gibi olun Rahime ÜSTÜNER BAŞ DİVRİĞİ, DÜNYA KÜLTÜR MİRASINDA HAKETTİĞİ YERİ ALACAKTIR. SAYFA 8 ÜCRETSİZDİR

DİVRİĞİ SEVDALILARI-3 ÜN DEVAMI Prof. Dr. Sn. Mahir Tevrüz ün gecede yaptığı önemli konuşmanın devamı: -Bütün konuşmacılar çok güzel noktalara değindiler. Divriği sevdalısı olduklarını söylediler. Tebrik ediyorum. Ama biz uyuyan bir güzele sevdalıydık... -Divriği bir başşehirdir. Etrafı kapalı olduğu için istilaya Div uğramamıştır. Bu nedenle çok kıymetli eserler yapılmıştır. Hepimiz Mengücek olmakla iftihar ediyoruz. -Bir ara Divriği de ayrımcılık vardı. Şu soru sık soruluyordu: Divriği nin içinden misin, köylerinden misin? Bunlar Yanlış şeyler... -Naci Demirağ ı da hiç unutmamalıyız. O bize içilebilecek suyu ilk olarak getirendir. -Sadık Özgür Beyi de gelecekte hiç unutmamalıyız. -Devlet, Sigorta, Üniversite ve Özel sektörde hizmetlerde bulundum.bu nedenle yapılan yeni hastanenin bir katının iptaline çok üzüldüm.koordine içinde olsaydık yıktırmayabilirdim.çünkü: Divriği de 4 yıllık Sağlık Bilimleri Yüksek Okulu olmasını öne attım. Sivas Milletvekili Nursuna Memecan da bunu uygun görüyor. Bu olursa Sadık Özgür Hastanesi bu okulun uygulama hastanesi olacak. Doktordan sonra gelen sağlık personeli burada yetişecek. Her sene en az 150 öğrenci girişi olacak. Hemşirelik okulu üzerinde de duruyorum. -Cürek, Duran Bey in de önemle üzerinde durduğu bir yer.duran Önder in Babası benim Dayım. Annemin Abisi. Cürek yeni açılacak Sağlık Meslek Yüksek okulunun yurdu, öğretim üyeleri lojmanı vs. olabilir. -Cürek te hastane gereçleri üretim atölyesi açma fikri de gündemde. - MYO da kalan öğrencilerim memnuniyeti beni çok mutlu etti. NOT: Gecemize katılan, ancak zaman yetersizliğinden dolayı konuşma imkânı veremediğimiz aşağıdaki kıymetli kardeşlerimizden özür diler, bir başka seferde Onları öncelikle dinleyeceğimizi ifade etmek isteriz: Sn. Aslan Erdoğan Sn. Haşim Yalçın Sn. Mehmet Tanrıkulu Sn. Erdoğan Yılmaz Sn. Celal Yılmaz Sn. Mahmut Kalkan Sn. Mustafa Özcan Sn. Cemal Kuş Sn. Yusuf Ateş Sn. Kemal Bozkaya Sn. Murat Kaptan Sn. Süleyman Özcan FOTOGRAFLAR: Ali Mansur Çelik SAYFA 9 ATATÜRK VE DİN-3.Efendiler,gerçek din bilginleri ile dine zararlı ulemanın birbirine karıştırılması Emeviler zamanında başlamıştır.bilindiği gibi SıffınVak ası nda, Hz. Ali nin Ordusuna karşı,mızrak uçlarına Kur an-ı Kerim sayfaları takarak saldırdılar.işte o zaman dine fesatlık karıştırıldı.halifelik hile ile el değiştirdi.ondan sonra müstebit hükümdarlar dini alet edindiler.bu duruma şahsi menfaatine düşkün,haris ve imansız hocalar da destek oldu,fetvalar verdiler.artık bu Milletin ne böyle hükümdarlar ne de böyle hocalar görmeye tahammülü yoktur. Böyle hocalar çıkarsa Benim ve Benimle hemfikir olan Siz arkadaşlarımın yapacağı şey mutlaka o adamı tepelemektir. demişlerdir. Atatürk,18 Şubat1931 de Konya ya 9ncu ve son gelişinde onbir gün kalmış, bir tam gününü de müze haline getirilen Mevlana Dergahı ve Türbesi nde geçirmiştir.mustafa Kemal Paşa Konya ya her gelişinde Mevlana yı ziyaret etmeyi ihmal etmemiştir. Atatürk Mevlana yı Müslümanlığı Türk Ruhuna intibak ettiren büyük bir reformatör olarak görmüştür. Mevlana nın Kim olursan ol,gel demesini,dini ilahileri müzikle birleştirmesini takdirlekarşılamıştır. Cumhuriyet in ilk Diyanet İşleri Başkanı Rıfat Börekçi, Atatürk ün kendisine duyduğu saygı ve hürmeti şöyle anlatır: Ata nın huzuruna gittiğimde beni ayakta karşılardı. Utanır, ezilir, büzülür; Paşam beni mahcup ediyorsunuz dediğim zaman Din adamlarına saygı göstermek Müslümanlığın icaplarındandır buyururlardı. Atatürk şahsi çıkarları için kutsal dinimizi siyasete alet eden cahil din adamlarını sevmezdi (8) demektedir. Hafız Zeki Çağlarman anlatıyor: Atatürk ün kız kardeşi Makbule Hanım la uzun yıllar komşuluk yaptık.her yıl Ramazan Ayı yaklaşınca Atatürk,kız kardeşine, Makbule Ramazan geliyor,annemize hatim okutmayı ihmal etme der;hatim okuyacak hafıza hediye edilmek üzere bir zarf içinde para bırakırdı (9)demektedir. Atatürk ün kendisine, 1923 yılında, armağan olarak küçük boyda bir Kur an gönderilmesi üzerine teşekkürü şu sözlerle olmuştur: Bence kıymetini takdire imkan olmayan bu hediyeyi en derin ve hürmetkar din duygularımla muhafaza edeceğim. Sakarya Muharebesi nin en şiddetli günlerinden birinde,gece,gazi Mustafa Kemal Paşa çadırında harita üzerinde çalışıyordur.bir ara Yaver Muzaffer Kılıç tan çok acele Fevzi Çakmak Paşa yı çağırmasını ister.muzaffer Kılıç atına atlayıp,acele Fevzi Paşa nın çadırına varır.içeri girdiğinde Fevzi Paşa kendinden geçmişçesine yüksek sesle Kur an okuyordur.arkası kapıya dönüktür. Yaver Muzaffer Kılıç seslenmez,geri döner.gazi Mustafa Kemal Paşa,nerde Fevzi Paşa? Deyince durumu anlatır. Emrederseniz tekrar gidip çağırayım der. Gazi Mustafa Kemal; Bırak Paşa Kur anını okusun,paşamızı rahatsız etmeyelim demişlerdi. Atatürk ün Ortaöğretim Öğrencileri için hazırlattığı Medeni Bilgiler kitabına girmek üzere, kendi el yazması ile din konusunda şu düşünceleri ifade etmiştir: İslam Dinini kabul edenler, kendilerini unutmaya,hayatlarını Allah kelimesinin her yerde yükseltilmesine hasr etmeye mecburdular.bununla beraber,allah a kendi Milli Dilinde değil,allah ın Arap Kavmine gönderdiği Arapça kitapla ibadet ve yakarmada bulunacaktı.bu vaziyet karşısında Türk Milleti birçok asırlar,ne yaptığını, ne yapacağını bilmeksizin,adeta,bir kelimesinin manasını bilmediği halde,kur an ı ezberlemekten beyni sulanmış hafızlara döndüler. (10) Bu tespitten sonra Atatürk 1930 yılında,ilk defa olarak,kur an ın Arapçadan Türkçeye tercüme edilmesini emretmiştir. Kur an ın Türkçe ye çevrilmesinin tamamlanmasını müteakip,1932 yılının Ramazan Ayında,ilk defa, Ezan ın Türkçe okunması yanında,kur an ı Kerim surelerinin ve duaların Arapça okunmasından sonra Türkçe anlamlarının da okunmasını başlatmıştır.bu durum Halktan büyük rağbet görmüş, camiiler dolup taşmıştır. 1932 yılı Ramazan ın 26Ncı günü Kadir Gecesi nde, İslam Aleminde ilk defa camide okunan mevlit,radyodan naklen yayınlanmıştır. Atatürk, Ayasofya Camiinde okunan mevlidi,radyoları başında dinlemiş,ertesi gün mevlit okuyan Hafızları Dolmabahçe Sarayı nda iftar yemeğine davet etmiş,onlara teşekkürlerini iletmiştir.(11) Mustafa Kemal paşa Cumhuriyet in kuruluş yıllarında, genç ve gelecek nesillerin din eğitimi konusunda şu veciz ve önemli ifadeleri dile getirmiştir: Elhamdülillah hepimiz Müslüman ız.hepimiz dindarız..artık bizim din gereklerini öğrenmek için şundan bundan ders ve akıl hocalığına ihtiyacımız yoktur.analarımızın,babalarımızın kucaklarında verdikleri dersler bile,bize dinimizin esaslarını anlatmaya kafidir (12) demişlerdir. Kaynaklar: (1)Atatürk ün Söylev ve Demeçleri C.3,T.İnk.Tar.Enst.Yayını,Ank.,1954,s.70 (2) Atatürk ün Söylev ve demeçleri C.1, T.İnk.Tar.Enst.Yayını,Ank.,1954,s93-94 (3) Atatürkçülük,Gnkur. Bşk.lığı Yayını,1983,s.455 (4) Atatürk ten Düşünceler,Derleyen: Enver Ziya Karal,İstanbul,1981,s.87 (5) Atatürkçülük,Gnkur.Bşk.lığı Yayını,1983,s.45 (6) www.tekadam.8k.com/ Atatürk ün Din ve Laiklik Anlayışı (7) Ahmet Gürbaş,Atatürk ve din Eğitimi,Diyanet İşleri Başkanlığı Yayını,s.28 (8) Ahmet Gürbaş,Atatürk ve Din Eğitimi,Diyanet İşleri Başkanlığı Yayını,s.12 (9) Ercüment Demirer,Din Toplum ve Kemal Atatürk,s. (10) Medeni Bilgiler ve Mustafa Kemal in El yazmaları,ttk Yayını,3.Baskı,1978 (11) Yurdakul Yurdakul Prof.Dr.,Atatürk ten Hiç Yayınlanmamış anılar,truva Yay.İst.,2005 (12) Utkan Kocatürk Prof.Dr.,Atatürk ün Fikir ve Düşünceleri Yeni Divriği İnternet Gazetesi 1.Yaş Günü Gecesinde Hediyelik resimlerin hazırlanmasında desteğini esirgemeyen Sevgili Metin Höbek e teşekkürlerimizi bir borç biliriz. YDG adına Mustafa Tarakçı