Kadın ve Erkek Eşitti Hukuken İki Cins De Eşitti Çok Evlilik, Töreye Aykırıydı Kız Evlat İsteyenler Savaşçı Türk Kadınları Tecavüzün Cezası Türkler İslam a Girince Mi Kadının Değeri Düştü? Kaynakça Kadının Eski Türklerdeki Konumu ve Değeri
Kadın ve Erkek Eşitti Türk Töresine göre kadının bütün toplumsal işlerde erkekle beraber bulunması şarttı. Hatun devlet idaresinde Hakanla aynı haklara sahipti. Fermanların muhakkak surette Hakan ile Hatun buyurur ki diye başlaması lazımdı (Gülçin Çandarlığolu, Türk Destan Kahramanları, 64).
Sadece Hakan buyuruyor ki! diye başlayan fermanların hükümleri, bazı yerlerde yerine getirilmezdi. Hatun, Hakan ın solunda oturur; siyasi konuşmalarda, elçilerin kabullerinde hazır bulunur ve savaş meclislerine katılırdı (Gülçin Çandarlığolu, Türk Destan Kahramanları, 64).
Kadınlar ev işlerinden başka meyve toplayıcılığı, avcılık, çiftçilik, sürü sahipliği, savaş, ulusal ziyafet ve toplantılara, şölenlere (Moğolca: Ziyafet) ve kurultaylara girmek gibi birçok etkinliklere katılıyorlardı. Bu etkinlikler, kadının hukukça yüksek, özgür ve serbest olmalarını sağlıyordu (Ziya Gökalp, Türk Uygarlığı Tarihi, haz. Yusuf Çotuksöken, İnkılap Yay., İstanbul 1991, s. 104). Ziyafetlerde kayın ağacından yapılmış taslar içinde sunulan kımız (kısrak sütünün mayalanmasıyla yapılan az alkollü, ekşi bir içecek) ikramına, önce kadınlardan başlanılırdı.
Büyük Hun İmparatorluğu adına Çin ile barış antlaşmasını, Mete Han ın Hatunu imzalamıştır (Bahaeddin Ögel, Türk Kültürü nün Gelişme Çağları, 32). Hakan Alp İlteber in annesi Uluğ Hatun, ülke içindeki anlaşmazlıkları çözümlüyor, yargı yetkisini de kullanarak, kanunlara muhalefet edenleri şiddetle cezalandırıyordu. Bu sebeple de Uygur oymaklarındaki güvenlik ve düzen yerindeydi (Osman Turan, Türk Cihan Mefkuresi Tarihi, I, İstanbul 1969, s. 126 den naklen: Necdet Sevinç, Eski Türkler de Kadın ve Aile, 32-33; Bahaeddin Ögel, Türk Kültürü nün Gelişme Çağları, 110).
1300 lü yılların ilk yarısında Türk Ülkelerini dolaşan ünlü seyyah İbn-i Batuta, Kıpçak Türkleri nin kadına verdiği değeri ve kadının toplum içindeki yerini şöyle özetlemektedir: Bu ülkede gördüğüm ve beni epeyce şaşırtan tutumlardan birisi de, buradaki erkeklerin kadınlarına gösterdikleri aşırı saygıdır. Bu memlekette kadınlar, erkeklerden daha üstün sayılırlar. (İbn-i Batuta Seyahatnamesinden Seçmeler, haz. İsmet Parmaksızoğlu, 1000 Temel Eser Serisi, İstanbul 1975, s. 79-80 den naklen: Necdet Sevinç, Eski Türkler de Kadın ve Aile, 64-65).
Hukuken İki Cins De Eşitti Cinsiyet ayrımının hiçbir zaman yapılmadığı eski Türklerde kadın, hukuk bakımından erkekle eşitti (Ziya Gökalp, Türk Medeniyeti Tarihi, II, İstanbul 1974, s. 289). Kız ile erkek arasında ayrım yapılmazdı. Türklerde kız çocuğu, evin başı, evin yakışığı idi. Eve gelen gelin, evi aydınlatan bir ateş olarak görülürdü (Bahaeddin Ögel, Türk Kültürünün Gelişme Çağları, Türk Dünyası Vakfı Yay., İstanbul 1988, s. 250, 254 den naklen: Seyfullah Kara, Tarihi Süreç, Kur an ve Hz. Peygamber Açısından Kadın, 263).
Anne, babadan sonra aileyi temsil ederdi. Bunun için annenin yeri, diğer akrabalarından ileri olurdu. Babanın ölümü hâlinde, miras anneye düşer, çocukların vâsisi (yetimin malını yöneten) de o olurdu (Bahaeddin Ögel, Türk Kültürünün Gelişme Çağları, 169; Necdet Sevinç, Eski Türkler de Kadın ve Aile, 48, 74; Seyfullah Kara, Tarihi Süreç, Kur an ve Hz. Peygamber Açısından Kadın, 263).
Çok Evlilik, Töreye Aykırıydı Eski Türklerde harem yoktu... Ziya Gökalp, bazı aile reislerinin fetihlerle zenginleştiklerini, tek kadınla yetinmez olduklarını, esirlerden ve tebaalardan (uyruklardan) güzel odalıklar edinmeye başladıklarını yazmaktadır. Ancak töre bu tür evliliği yasal kabul etmediği için, eski Türkler ikinci kadına kuma adını vermişler, hatun dememişlerdir (Ziya Gökalp, Türk Medeniyeti Tarihi, II, İstanbul 1974, s. 212, 255). Türk destan kahramanlarının tümünün tek eşi vardır (Laszio Rasonyi, Tarihte Türklük, Türk Kültürü Araştırma Enst. Yay., Ankara 1971, s. 57 den naklen: Necdet Sevinç, Eski Türkler de Kadın ve Aile, 79, 81).
Kız Evlat İsteyenler Türk destan ve efsanelerinde kız evlada sahip olmak, diğer bazı kavimlerde olduğu gibi bir felaket ve onursuzluk değildir... Dede Korkut Oğuznameleri nde, bir kız evlat babası olmak için, Oğuz Beyleri nin duasına başvuran kimseler vardır: Bay Bican Bey dahi yerinde durdu, dedi: Beyler! Benim dahi hakkıma bir dua eyleyin. Allah-ü Teala bana da bir kız vere! dedi. Oğuz beyleri el kaldırdılar, dua eylediler. Allah sana bir kız vere. dediler. (Ziya Gökalp, Türk Medeniyeti Tarihi, II, İstanbul 1974, s. 301 den naklen: Necdet Sevinç, Eski Türkler de Kadın ve Aile, 27).
Savaşçı Türk Kadınları Türk destan kahramanları, iyi ata binen, iyi kılıç kullanan, iyi savaşan kadınlarla evlenmek istemişlerdir. Tuğrul Bey, İbrahim Yınal tarafından Hemdan da kuşatılınca, eşi Altuncan Hatun, Bağdat ta derhal devlet idaresini eline almış, şüphelendiği devlet adamlarını tutuklatmış ve ordunun başına geçerek Tuğrul Bey i kurtarmıştır (Osman Turan, Selçuklular Tarihi ve Türk İslam Medeniyeti, İstanbul 1969, s. 90 dan naklen: Necdet Sevinç, Eski Türkler de Kadın ve Aile, 36-37).
Marko Polo, ünlü seyahatnamesinde, Türkistan Hükümdarı Kaydu Han ın kızıyla ilgili bir olayı şöyle anlatmaktadır: Kaydu nun bir kızı vardı, Ayyürek. Tatarca da dolunay anlamına gelir. Ayyürek güçlü cesur bir kızdı. Ülkede bileğini bükecek bir erkek daha yoktu. Cesarette, kuvvette nice erkeği pes ettirmiş, nicesini ok atmada, kılıçla vuruşmada alt etmişti. Marko Polo, Ayyürek in daha sonra babasıyla birlikte savaşa gittiğini, hatta bir savaşta düşman karargâhına tek başına girip, düşman komutanlarından birini esir ederek kendi saflarına getirdiğini yazmaktadır (Markopolo Seyahatnamesi, haz. Filiz Dokuman, Tercüman 1001 Temel Eser Serisi, byy bty., II, 197, 200 den naklen: Necdet Sevinç, Eski Türkler de Kadın ve Aile, 36-37).
Tecavüzün Cezası Oğuz Destanı nda, ırza tecavüz edenlerin öldürüldüğü veya gözlerine mil çekildiği (kızgın demirin gözlere yaklaştırılıp bekletilerek gözlerin kör olmasının sağlandığı) ifade edilir (Zeki Velidi Togan, Oğuz Destanı, İstanbul 1972, s. 66). Köktürkler de bir genç kız tecavüze uğrar ve saldırgan, evlenmeyi kabul etmezse ölüm cezasına mahkum edilirdi (Yılmaz Öztuna, Başlangıcından Zamanımıza Kadar Türkiye Tarihi, I, İstanbul 1963, s. 166 dan naklen: Necdet Sevinç, Eski Türkler de Kadın ve Aile, 25).
Türkler İslam a Girince Mi Kadının Değeri Düştü? Türklerin yanılgısı, Arap toplumunda yaşanan İslam ı, gerçek İslam zannederek kadınların haklarını ellerinden almaları olmuştur. Oysaki onlar Kur an daki kadının konumunu iyice araştırsalardı, kadınlara verdikleri eşsiz değeri genel anlamda devam ettirmelerinde bir sakıncanın olmadığını zaten göreceklerdi.
Abdullah ibn Ömer (Hz. Ömer in oğlu): Biz, Peygamber (s.a.v.) zamanında hakkımızda bir şey, bir vahiy inmesinden korktuğumuz için kadınlara söz söylemekten (haklarını çiğnemekten ve onlara sert davranmaktan) sakınırdık. Ne zaman ki, Peygamber vefat etti, biz de artık onlara karşı çok (kırıcı ve yıkıcı) sözler söyler olduk ve onlar hakkında kusurumuz arttı. (Buhari, Nikah 80, 81 (117).
Kaynakça Afetinan, A., Tarih Boyunca Türk Kadınının Hak ve Görevleri, Milli Eğitim Bakanlığı Yay., Ankara 1982. Çandarlıoğlu, Gülçin, Türk Destan Kahramanları, And Yay., İstanbul 1972. Kabaklı Çimen, Latife, Türk Töresinde Kadın ve Aile, IQ Kültür Sanat Yay., İstanbul 2008. Kara, Seyfullah, Tarihi Süreç, Kur an ve Hz. Peygamber Açısından Kadın, EKEV Akademi Derg., c: 1, sayı: 3 (Kasım 1998), s. 261-280. Ögel, Bahaeddin, Türk Kültürünün Gelişme Çağları, 2. bsk., Milli Eğitim Bak. Yay., Ankara 1979, Sevinç, Necdet, Eski Türkler de Kadın ve Aile, Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı Yay., İstanbul 1987. Mayıs 2014