Yayın no: 159 BİLİMİN İLK KAŞİFLERİ - 3 Genel yayın yönetmeni: Ergün Ür İç düzen: Durmuş YALMAN Kapak: Zafer Yayınları İsbn: 978 605 5523 88 6 Sertifika no: 14452 Uğurböceği Yayınları, Zafer Yayın Grubu nun bir kuruluşudur. Mahmutbey mh. Deve Kald r mı cd. Gelincik sk. no:6 Ba c lar / stanbul, Türkiye Tel: (0 212) 446 21 00 Fax: (0 212) 446 01 39 www.zafer.com - zafer@zafer.com - twitter.com/zaferyayinlari copyright 2011 1. Baskı: Ekim, 2013 Bas kı-cilt: Altınoluk Matbaacılık, 0 212 671 07 07
İÇİNDEKİLER Önsöz... 7 Ünlü Seyyah İbn Battuta... 11 Büyük Amiral Zeng He... 17 Amerika yı Kim Keşfetti?... 27 Muhteşem Denizci Piri Reis... 29 Batı Bilimleriyle Doğu Bilimlerini Sentezleyen Bilim Adamı Katip Çelebi... 37 Büyük Astronom Uluğ Bey... 47 Baş Profesör Kadızade-i Rumî... 55 Sultanların Bilim Adamı Ali Kuşçu... 61 Battanî ile Karşılaşma... 69
Üç Kafadar Benu Musa Kardeşler... 77 Mimarinin Büyük Dehası Mimar Sinan... 87 Cebiri Geometriye İlk Uygulayan Bilimci Sabit Bin Kurra 99 Mikrobun İlk Kâşifi Büyük Hekim Akşemseddin... 107 İbn Tufeyl, Hayy ibn Yakzan la Karşılaşma... 119 Önsöz Sevgili okuyucularım, yepyeni bir seriyle karşınızdayız. Bu serimizde gizli kalmış İslam Medeniyetinin güzelliklerini gözler önüne sereceğiz. Yüzlerce yıl öncesine gidecek, uzak uzak ülkelere, farklı medeniyetlere uzanacağız. Birlikte harika bir macera yaşayacağız. İslam Medeniyetine ait hiç bilmediğiniz ilginç konuları öğrenecek, eski devirlerdeki hayat tarzları hakkında bilgi sahibi olacaksınız. İslam Medeniyetinin pırıl pırıl sokakları olan şehirlerinde, sabun kokulu tertemiz evlerinde, hastalarına müzik dinletilen, güzel kokular dağıtılan konforlu hastanelerinde, harıl harıl araştırmalar yapılan eğitim kurumlarında dolaşacaksınız. Bu arada Müslüman bilim adamlarıyla tanışacak, onlarla dost olacaksınız. Batılı bilim adamları tarafından keşfedildiğini zannettiğiniz bir çok buluşun Müslüman âlimler tarafından, hem de yüzlerce yıl önce icat edildiğini şaşırarak öğreneceksiniz. Müslüman âlimlerin, tıpta, matematikte, fizikte, astronomide, astrolojide, kimyada, mühendislik alanında, mimaride ve daha birçok ilim dalında yaptıkları olağanüstü keşifleri öğreneceksiniz. 7
Bu eğlenceli yolculuğunuzda Meraklı Meral, adında çok sempatik ve canayakın bir arkadaşınız olacak. Üstelik Meraklı Meral in en az onun kadar ilginç arkadaşları da zaman zaman aramıza katılacak. Bu enteresan grubu çok seveceksiniz. Şimdiden söyleyeyim Meraklı Meral in durmadan araştırma, okuma ve öğrenme hevesi var. Doktorlar hastalığının bulaşıcı olduğunu söylüyorlar. Dediklerine göre Bilimin İlk Kaşifleri Serisi ni bitiren herkes öğrenme aşkıyla yanıp tutuşuyor, durmadan Müslüman âlimlerimizin hayatlarını araştırıp İslam Medeniyetinin sırlarla dolu dünyasını keşfe çıkıyormuş. Benden söylemesi sayfalarımızın arasında gezintiye çıkarken önleminizi almayı unutmayın. Zehra Aydüz 8
Ünlü Seyyah: İbn Battuta Demir çekiçlerin sesleri bakır çıngırakların seslerine karışıp uzayıp gidiyordu. Toprak, moloz, maden zerreleri havada uçuşuyordu. Uçuşan bu zerreler az ötedeki kumaş yığınlarının, kil maşrapaların, yün yorganların üstüne konuyordu. Seyyah, meraklı gözlerle insanların suratlarını, kıyafetlerini, tavırlarını inceledi. Dillerini bilmediğinden hallerini anlamak, içlerindekini okumak o kadar zordu ki! Yanındaki tacirlerle beraber şehrin göbeğinden geçiyordu. Dükkânlar dardı, küçüktü, kutu gibi yan yana dizelenmişti. Ama kesinlikle dağınık ve kirli değillerdi. İçlerinden yaş deri, toprak, yün, kök boya, iç yağı kokuları yükseliyordu. Birden ne olduğunu anlayamadı, dükkânlardan fırlayan bir gurup adam etraflarını sararak hayvanların yularından çekmeye başladı. Acaba ne istiyorlardı? Canlarına mı kast etmişlerdi? Gündüz vakti, hem de çarşı içinde böyle yapılır mıydı? 11
BİLİMİN İLK KAŞİFLERİ Burası Orhan Gazi nin ülkesi, adalet diyarı değil miydi? Belki canlarına kast etmiyorlardı ama kesin mallarına göz dikmişlerdi. Adamların ellerinden kurtulamazken bir başka gurup daha peydahlandı. Onlar da hayvanların yularından yakalayıp diğer yönden çekiştirmeye başlayınca kısa sürede iki gurup arasında hararetli bir tartışma çıktı. Dil bilmemek ne zor şeydi. Nihayet Arapça bilen biri bulundu da mesele anlaşıldı. Adamların bir kısmı Ahi Sinan ın diğer bir kısmı da Ahi Turan ın müritleriydi. Kendilerini misafir etmek için kavga ediyorlardı. Seyyah İbn Battuta bu acayiplik üzerine gülmeden edemedi. Dünyanın hiçbir yerinde böylesini görmemişti. Misafir ağırlayacağım diye kavgalar edilir miydi? İbn Battuta ve yanındaki tacirler o akşam Ahi Sinan ın dergâhına gitti. Kendilerini ağırlamak için koyunlar kesildi, yayık ayranlar yapıldı, bulgur pilavları kotarıldı. Yemekten sonra Kur anlar okundu, gördükleri ikram iltifat anlatılmazdı. Ertesi akşam da Ahi Turan ın dergâhına gittiler. Burada da vezirler gibi ağırlandılar. İbn Battuta o akşam yastığa kafasını koyarken keyifle mırıldandı; İyi ki seyahat etmeyi seçmişim! dedi. Yıllardır diyar diyar dolanmış, en güzel konaklarda ağırlanmış, en itibarlı kişiler tarafından karşılanmıştı. Anamın şanslı evladıymışım! diye düşündü. Doğup büyüdüğü Afrika topraklarından ne kadar uzaktı. İbn Battuta, 1304 yılında Kuzey Batı Afrika nın (Fas) Tanca şehrinde doğmuştu. Herkes onu seyyah İbn Battuta olarak bilirdi, böylesi daha kolaydı. Muhammed bin Abdullah bin 12 13
BİLİMİN İLK KAŞİFLERİ BİLİMİN İLK KAŞİFLERİ Muhammed bin İbrahim et-tancî adını kim telaffuz edebilirdi ki? İyi bir eğitim almıştı. Maliki mezhebine göre fıkıh âlimi olmuştu. Yirmi iki yaşındayken hacca gitmeye karar vermişti. Yolda gördüğü camileri, medreseleri, türbeleri dolaşmış, bir taraftan da halka vaazlar verip nasihatler etmekten geri durmamıştı. Hac yolculuğu çok hoşuna gidince seyahatlerine devam etme kararı almıştı. Böylece yirmi dokuz yıl sürecek üç önemli seyahatinden birincisine başlamıştı. İbn Battuta uzun yıllar boyunca Mısır, Suriye, Arap Yarımadası, Irak, İran, Doğu Afrika, Anadolu, Kuzey Türk illeri, Doğu Asya, Hindistan, Çin, Endülüs, Sudan gibi ülkelere kadar uzanan seyahatler yaptı. Sudan ve Nijerya bölgesinin kâşifi sayılırdı. Gittikleri ülkelerde kadılar, hakimler, o bölgenin ileri gelenleri ve din adamlarıyla görüştü, mukaddes makamları ziyaret edip, dini müesseseler hakkında bilgiler edindi. Bu seyahatleri boyunca elde ettiği bilgilerini Fas Sultanı Ebu İnan ın isteğiyle, âlimlerden biri olan İbn Cuzey el-kelbî ye yazdırarak seyahatnamesinde topladı. İbn Cuzey, seyahatnameyi yazarken kendisi de bazı bilgiler ve hikayeler ekledi. İbn Battuta seyahatnamesinde gittiği ülkelerin coğrafya ve tarih bilgileri, insanların adet ve töreleri, kılık kıyafetleri, eğlenceleri, yemek kültürleri hakkında geniş bilgiler verdi. Anadolu ahilerinden, Hint fakirlerinden bahsetti. İbn Battuta seyahatlerle geçen dolu dolu ve renkli bir hayat sürdü. Bu renkli yaşamını aktarabildiği kadar seyahatnamesine aktardı. 1369 yılında doğduğu topraklarda Tanca da vefat ettiğinde arkasında önemli bir bilgi mirası bırakmıştı. 14 15
Büyük Amiral: Zeng He Meraklı Meral, yine yüzyıllar öncesine uzanmış, bu defa kendisini kalabalık bir limanda bulmuştu. Rüzgâr püfür püfür esiyor, Güneş ışıl ışıl parıldıyordu. Martılar çığlık çığlığa bağrışıyorlardı, denizin iyot kokusu burnuna kadar geliyordu. Çarşaf gibi durgun denizde güneş ışınları binlerce kristal parçası haline gelmişti. Limanda demirlemiş ihtişamlı gemiler gözlerini alıyordu. Öylesine büyük, öylesine etkileyici, öylesine farklıydılar ki. Yelkenleri beyaz bulutlar gibiydi, sanki rüya ülkesinden çıkmış da bu dünyaya bir kereliğine uğramış gibiydiler. İhtişamlı gemiler suyun üzerinde küçük bir şehir görüntüsü veriyorlardı. Ağır salınımlarla ahenk içerisinde beraberce hareket ediyorlardı. Her birinde 500 mürettebat bulunan, 1000 yolcu kapasiteli dokuz direkli dev gemiler, onlarca destek gemisi, içinde su tankeri, at, büyükbaş ve küçükbaş hayvan ahırları bulunan nakliye 17
BİLİMİN İLK KAŞİFLERİ gemileri, devriye botları gibi gemilerden oluşan muhteşem filo olağanüstü etkileyiciydi. Bu filoda 317 gemi bulunuyor, aynı anda 27.870 insan seyahat edebiliyordu. Gemilerde neler yoktu ki? İpekliler, pamuklular, porselenler, altın ve gümüş eşyalar, bakır kaplar, demir aletler... Bu malzemeler uğranılan limanlarda baharat, fildişi, ilaç, inci, nadir bulunan bitki gibi mallarla takas ediliyordu. Bu kadar malzemenin yanı sıra seferlerin sonuna kadar yetecek uzun süre dayanabilen gıda malzemeleri ve bol miktarda pirinç bulunuyordu. Hatta güvertelere toprak dökülmüş, üzerinde sebze meyve yetiştiriliyordu. Meraklı nın hayretten ağzı bir karış açık kaldı, başı döndü. Hele son anda yetişip binmeyi başardığı gemi ne kadar büyüktü, 136 metre uzunluğunda, 56 metre genişliğindeydi. Kolomb un meşhur Santa Maria gemisinin 23 metre boyunda olduğu düşünülürse bu geminin ne kadar büyük olduğu rahatlıkla anlaşılabilirdi. Etrafındaki adamlar koşturup duruyordu. Burası kıpır kıpır, hayat dolu, hareketli bir yerdi. Denizcilerin yanı sıra katipler, tercümanlar, askerler, zanaatkarlar, sağlık uzmanları, hava tahmincileri gibi görevliler de vardı. Birden Meraklı nın içine bu muhteşem filonun amiralini tanıma isteği doldu. Böylesine cesaret, atılganlık, bilgi ve beceri isteyen bir faaliyeti gerçekleştiren kişi mutlaka çok üstün yeteneklere sahip olmalıydı. Gözleri, yanından hızla koşup geçen, kısa boylu, çekik gözlü, sarı benizli miçoya takıldı. Bu ufaklık kumandanın nerede olduğunu biliyor olmalıydı. Önce hişt! 18 19
BİLİMİN İLK KAŞİFLERİ diye yavaşça seslendi. Sesini duyuramadığını fark edince avazı çıktığı kadar heeey! diye bağırmaya başladı. Zavallı miço neye uğradığını şaşırdı. Geminin orta yerinde bar bar bağıran, kıvırcık kuzu kafalı, garip kıyafetli, nereden geldiği belli olmayan bir kız! Neyse ki bir kaç dakika sonra niyetini anladı da ortalığı daha fazla velveleye vermeden Meral i amiralin yanına götürdü. Meral, amirali görünce kara gözlerini daha da açtı. Kısa bir süre kıpırdayamadan öylece kalakaldı. Karşısındaki adam sulak yerlerde mi yetişmişti? Yatmadan önce bol bol süt mü içmişti? Kim bilir neler neler yemişti de böyle kocaman cüsseli olabilmişti? İki metreyi geçkin boyu, 100 kilodan fazla ağırlığıyla ne heybetli bir görüntüsü vardı. İri yapılıydı, kaslı ve sağlıklı bir vücudu vardı. Hareketleri alabildiğine çevik ve ataktı. Meral bu kuvvetli ve heybetli adamla bir an önce tanışmak istedi: -Ben Meraklı Meral dedi, hafif sırıtmayı ihmal etmeden. Bir aslanpençesini andıran kocaman bir el, dostça uzandı: -Ben de Amiral Zeng He. Tanıştığımıza memnun oldum Meraklı kız. Meraklı, kısa sürede Zeng He ile dost olmayı, hayat hikayesini onun ağzından dinlemeyi başardı. İkisi müthiş bir takım oluşturdular; kıvırcık kuzu kafalı garip kıyafetli bir kız, kocaman cüsseli bir amiral. Meral, Çin donanmasında görevli bir amiral olmasına rağmen Zeng He nin aslında Çinli olmadığını, gerçek adının da Zeng He olmadığını şaşırarak öğrendi. 20 21