SAGALASSOS TA BİR GÜN Çoğu zaman hepimizin bir düşüncesi vardır tarihi kentlerle ilgili. Baktığımız zaman taş yığını der geçeriz. Fakat ben kente girdiğim andan itibaren orayı yaşamaya, o atmosferi solumaya başlarım. Aslında karşımızda insanlık tarihi, sanat, bilgelik ve mimari vardır. Günümüz toplum yapısının temelleri oradadır. Hayranlık beni ele geçirir sanatın ve yaşamın uyumuyla. Bir toplumun gelişmişliği sanatın önemiyle ortaya çıkar ve ben fark ettim ki eski kentler bizden daha gelişmiş. Şimdiki o soğuk ve yüksek katlı binalar yerine her taşında emek ve estetik gizlidir bu kentlerin. Sagalassos a adımınızı attığınız an şu geçmiş dönemleri anlatan filmler aklınıza gelir Gladyatör, Truva ve Ben Hur gibi. Aslında geçmişte karakter merkezli değil de sanat merkezli bir hayat hüküm sürmekteymiş ve bu kent onun en samimi kanıtı. Filmlerdeki tek amaç bizi karaktere yoğunlaştırarak ayrıntıları göz ardı etmemiz fakat bu kentlerde kim bilir kaç kahraman yaşamış, artık onların ismiyle değil, kentin ihtişamıyla anılıyor bu kentler.
Neyse şimdi yavaş yavaş kente giriş yapalım. İlk göze çarpan yapı Agora. Agora demişken gözümün önüne alışveriş yapan, ayağında o Romalı sandaletleri olan sarı saçlı, belki Akdeniz in yanık tenli kadınları geliyor. O kadınlardan biriyle zeytin alıyorsunuz Roma nın simgelerinden biri olan. Psidya nın en önemli kentindesiniz artık, zaten her gün tonlarca zeytin kervanlarla geliyor buraya. Şöyle söyleyeyim.
Ayağınızın altı taş bir sokak ama sokak o kadar büyük ki ne kadar yürürseniz yürüyün asla sonu gelmeyecekmiş gibi. Fakat günümüz sokaklarındaki gibi yokuş değil onun yerine basamakları çıkıyorsunuz. Burası şehrin merkezi. Her yerde dükkanlar ve tezgahlar var. Sürekli para değiş tokuşu yapan tüccarlara Sagalassos parasının üstündeki kumandan Marcus AURELIUS göz kırpıyor. Yürüdükçe tanrı ve tanrıça heykelleriyle karşılaşıyorsunuz ve devasa bir çeşme. Çeşmeye bir melek oturmuş ve suyunuza nur katıyor. O nurdan içtikten, sonra bilgelik doluyor içinize. Kendinizi bir konsey binasında bir odeonda buluyorsunuz. İnsanlara tanrının şarkısını söylüyor, konsey binasında Perslerle olan ticareti tartışıyorsunuz. Yolların en sonunda mozaik kaplı ve bu mozaikte dönemin en ünlü savaşı Truva yı anlatan bir binaya rastlıyorsunuz. Bir kez daha bilginin yüceliğine şahit oluyorsunuz. Nasıl olur da kilometrelerce uzaklıktaki Homeros un hikayesi burada anlatılır diye. Oradaki taş oymalardan ve rafımsı yapılardan kütüphane olduğunu çıkarıyorsunuz bu yerin. Bu zamanların en çok satanı rafında Homeros var deyip geçiyorsunuz. Her
noktadaki sanat ve inanışlara bağlılık sizi bu kentin insanına daha da çok yaklaştırıyor. Aşağı şehirde büyük ve şehrin görkemini yansıtan insanın tüylerini diken diken eden bir çeşme var. Mimarisi inanılmaz. Yüzlerce yıldır köylü ve soylu halk bu çeşme başında bir araya gelip buradan su doldurup eve götürüyor ve yılların savaşlarına, kuraklıklarına inat suları gürül gürül akıyor bu çeşmenin. Elinizi daldırıp su içebilir ve Posedion, Zeus ve Ares in sizi kutsadığına inanabilirsiniz. Derken gözünüze bir yazıt ilişiyor bu çeşmede ama anlamıyorsunuz kelimelerin gizemini oradaki. Bir köylü size yardımcı olmak istiyor. Bakıyorsunuz onun sandaletleri yok ama size yazıtı tane tane okuyor. Şaşırıyorsunuz çünkü o dönem için bir köylünün okuyabiliyor olması zenginliğin ve aydınlığın başka bir ifadesi. Dağ yamacına doğru sesler geliyor ve oraya ilerliyorsunuz. Karşınızda taş bir tiyatro var, üstelik bir komedya oynuyor sahnede. O ayaklarında sandalet olmayan halk gözlerini kırpmadan izliyor bu sanat cümbüşünü. Bir yer beğeniyorsunuz ama koltuklar taştan olduğu için çok sert ve rahatsız. Kimse şikayet etmiyor. Soylular bile dikkatle izliyor tek bir sorun çıkarmadan. Bir kez daha tarihin gerçekliği çarpıyor yüzünüze.
Gelgelelim şimdiye, Sagalasos ta tarih yaşamaya devam ediyor. Her sabah kadınlar pazara iniyor, bilgeler sokaklarda gerçeği anlatıyor, insanlar kutsanıyor bu şehrin çeşmeleriyle. Ne yazık ki bu bir tepeye saklanmış tarihi yaşamanın tek yolu gidip bu antik kente tanıklık etmek. http://followinghadrian.com/2013/04/12/exploring- sagalassos-images-from-the-city-in-the-clouds-part-2- lower-agora/ http://www.skylife.com/tr/2013-09/sagalassos-suyunhayat-verdigi-kent