Günah. C. J. Sansom. Çeviri Kübra Tekneci



Benzer belgeler
Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

de hazır değilken yatağıma gelirdi. O sabah çarşafların öyle uyandırmıştı; onları suratıma atarak. Kız kardeşim makas kullanmayı yeni öğrendi ve bunu

Yeşaya Geleceği Görüyor

Zengin Adam, Fakir Adam

Çocuklar için Kutsal Kitap. sunar. Kral Davut (Bölüm 2)

Günler süren yağmurdan sonra bulutlar kayboldu. Güneş, ışıl ışıl yüzünü gösterdi. Yıkanan doğanın renklerine canlılık gelmişti. Ağaçlardan birinin

Çocuklar için Kutsal Kitap sunar. Samuel, Tanrı Çocuğu Hizmetkarı

"Satmam" demiş ihtiyar köylü, "bu, benim için bir at değil, bir dost."

Çocuklar için Kutsal Kitap sunar. Eziyet Eden Birinden Vaaz Eden Birine

ALTIN BALIK. 1. Genç balıkçı neden altın balığı tekrar suya bırakmayı düşünmüş olabilir?

Samuel, Tanrı Çocuğu Hizmetkarı

O sabah minik kuşların sesleriyle uyandı Melek. Yatağından kalktı ve pencereden dışarıya baktı. Hava çok güzeldi. Güneşin ışıkları Melek e sevinç

Çocuklar için Kutsal Kitap sunar. İlk Kilisenin Doğuşu

* Balede, ayak parmakları ucunda dans etmek. [Ç.N.] ** Balede, ayaklarını birbirine vurarak zıplamak; antrşa şeklinde okunur. [Ç.N.

Çocuklar için Kutsal Kitap sunar. İsa nın Mucizeleri

Cennet, Tanrı nın Harika Evi

Çocuklar için Kutsal Kitap sunar. Cennet, Tanrı nın Harika Evi

Elişa, Mucizeler Adamı

Çocuklar için Kutsal Kitap. sunar. Nuh ve Büyük Tufan

Çocuklar için Kutsal Kitap sunar. Nuh ve Büyük Tufan

NURULLAH- Evet bu günlük bu kadar çocuklar, az sonra zil çalacak, yavaş yavaş toparlana bilirsiniz.

Pirinç. Erkan. Pirinç (Garson taklidi yaparak) Sütlükahve söyleyen siz değil miydiniz? Erkan

Çocuklar için Kutsal Kitap. sunar. Aldatıcı Yakup

Duygu, düşüncelere bedenin içsel olarak karşılık vermesidir. Başka bir deyişle, beyne kalbin eşlik etmesidir.

Ye aya Gelece i Görüyor

ÇiKOLATAYI KiM YiYECEK

Çocuklar için Kutsal Kitap sunar. Ateş adamı

Gidyon un Küçük Ordusu

Çocuklar için Kutsal Kitap. sunar. Büyük Öğretmen İsa

Çocuklar için Kutsal Kitap sunar. Büyük Öğretmen İsa

Çocuklar için Kutsal Kitap sunar. Aldatıcı Yakup

Herkes Birisi Herhangi Biri Hiç Kimse

Haydi Deniz Kıyısına! Şimdi okuyacağınız hikâye Limonlu Bayır

Çocuklar için Kutsal Kitap. sunar. Güzel Kraliçe Ester

Çocuklar için Kutsal Kitap sunar. Güzel Kraliçe Ester

Çocuklar için Kutsal Kitap sunar. 60. Hikayenin 21.si.

Bahar Ateşi Evet! Hayır! Belki? Ne? Merhaba.

Eziyet Eden Birinden Vaaz Eden Birine

Çocuklar için Kutsal Kitap sunar. Tanrı İbrahim in Sevgisini Deniyor

ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ

> > ADAM - Yalnız... Şeyi anlamadım : ADAMIN ismi Ahmet değil ama biz şimdilik

Çocuklar için Kutsal Kitap. sunar. Eğilmeyen Adamlar

Cadı böyle diyerek süpürgesine bindi. Daha yüz metre uçmadan. paldır küldür yere düştü. Ağaçtaki kargalar Gak gak diye güldüler.

Çocuklar için Kutsal Kitap. sunar. Yeşu Yetkiyi Alıyor

TEŞEKKÜR. Kısa Film Senaryosu. Yazan. Bülent GÖZYUMAN

Tanrı Herşeyi Yarattığı Zaman

Tanrı Köle Yusuf u Onurland- ırıyor

Çocuklar için Kutsal Kitap sunar. Tanrı Herşeyi Yarattığı Zaman

EZBERLEMİYORUZ, ÖĞRENİYORUZ. Hafta Sonu Ev Çalışması DAĞINIK ÇOCUK

Edwina Howard. Çeviri Elif Dinçer

Tanrı İbrahim in Sevgisini Deniyor

1. Bölüm. Uçağın kalkmasına bir saat vardı. Birkaç dakika içinde kapıya çağırılacaklardı. Eğer yapacaksa, şimdi yapması gerekiyordu.

Ben gid-iyor-muş-um git-mi-yor-muş-um. Sen gid-iyor-muş-sun git-mi-yor-muş-sun. O gid-iyor-muş git-mi-yor-muş. Biz gid-iyor-muş-uz git-mi-yor-muş-uz

Çok Mikroskobik Bir Hikâye

Çocuklar için Kutsal Kitap. sunar. İlk Paskalya

Hedefler belirlendi. Saat on.

Samuel, Tanrı Çocu u Hizmetkarı

Çocuklar için Kutsal Kitap. sunar. Akıllı Kral Süleyman

ADIN YERİNE KULLANILAN SÖZCÜKLER. Bakkaldan. aldın?

Tanrı dan gönderilen Adam

İnsanların Üzüntüsünün Başlangıcı

Anneye En Güzel Hediye Olarak Ne Alınması Gerekir?

Kulenizin en üstüne koşup atlar mısınız? Tabii ki, hayır. Düşmanınıza güvenip onun söylediklerini yapmak akılsızca olur.

Petrus ve Duanın Gücü

Çocuklar için Kutsal Kitap. sunar. Ateş adamı

1 Anne çocuğuna ne öğütlüyor?

YOL AYRIMI SENARYO ALĐ CEYLAN

1. Bölüm. Böbür Tepesi nde

.com. Faydalı Olması Dileklerimizle... Emrah&Elvan PEKŞEN

OHIO DOĞAÇLAMASI (OHIO IMPROMPTU)

Okula sadece dört dakikalık yürüme mesafesinde oturmama

Güzel Bir Bahar ve İstanbul

Sevilen Oğul bir Köle Oluyor

Rut: Bir Aşk Hikayesi

Herkese Bangkok tan merhabalar,

Çocuklar için Kutsal Kitap sunar. Hezekiel: Görümler Adamı

Uzun Bir Köpek Hakkında Kısa Bir Öykü. Henry Winker. İllüstrasyonlar: Scott Garrett. Çeviri: Bengü Ayfer

Adı-Soyadı: Deniz kampa kimlerle birlikte gitmiş? 2- Kamp malzemelerini nerede taşımışlar? 3- Çadırı kim kurmuş?

Çocuklar için Kutsal Kitap sunar. lk Kilisenin Do u u. 60. Hikayenin 55.si.


Evimi misafirlerim gidince temizlemek için saatlerce uğraşıyorsam birçok arkadaşım

Tanrı nın İbrahim e Vaadi

Çocuklar için Kutsal Kitap sunar. İnsanların Üzüntüsünün Başlangıcı

İNSANIN YARATILIŞ'TAKİ DURUMU

Bir akşam vakti, kasabanın birine bir atlı geldi. Kimdir bu yabancı diye merak eden kasabalılar, çoluk çocuk, alana koştular. Adam, yanında atı,

Çocuklar için Kutsal Kitap sunar. Yunus ve Büyük Balık

yemyeşil bir parkın içinden geçerek siteye giriyorsunuz. Yolunuzun üstünde mutlaka birkaç sincaba rastlıyorsunuz. Ağaçlara tırmanan, dallardan

YİNE YENİ KOMŞULAR. evine gidip Billy ile oynuyordu.

Kocaman Bir Set! 3. Her sene milyonlarca turist Çin Seddini görmeye gelir. 4. Turisler duvarın üstünde yürümeyi çok severler.

Ö.Ç BİLFEN ANAOKULU 5 YAŞ GRUBU GÜNLÜK EĞİTİM PROGRAMI

Hafta Sonu Ev Çalışması HAYAL VE GERÇEK

Bay Çiklet in Bahçesi

HAYTAP İmdat Turu Ekibi ANKARA Yenimahalle 'Toplama Merkezi'nde... Son Güncelleme Çarşamba, 25 Eylül :37

Türkçe Dil Etkinlikleri Sanat Etkinlikleri Oyunlar Müzik Bilim Etkinlikleri

Çocuklar için Kutsal Kitap sunar. 60. Hikayenin 30.si.

İsa 5000 Kişiyi Doyuruyor

02/17 Jelinek, Hauschildt, Moritz, Okyay, & Taş HOŞGELDİNİZ. Depresyon Tedavisinde Metakognisyon Eğitimi (D-MCT)

1) Aşağıdaki atasözlerinden hangisi gerçek anlamlıdır?

Samed Behrengi. Püsküllü Deve. Çeviren: Songül Bakar

Anne Ben Yapabilirim Resimleyen: Reha Barış

Transkript:

Günah C. J. Sansom Çeviri Kübra Tekneci

4

Yazarlar grubundan; Jan, Luke, Mary, Mike B, Mike H, Roz, William ve özellikle de ilhamımız olan Tony ye. Potamız. Ve Caroline e 5

LONDRA MANASTIR KİLİSESİ SEBZE BAHÇESİ SCARNSEA Akarsu 1. Kütüphane 2. Muhasebe Ofisi 3. 1. kat: Yemekhane Zemin kat: Mutfak 4. 1 kat: Yatakhane Zemin kat: Toplantı Odası 5. Revir 6. Hamam 7. Tuvalet 8. Ahır 9. Birahane 10. Demirci 11. Duvarcı 12. Kiler 13. Çamaşırhane 14. Bekçi Kulübesi 15. Revir Bahçesi

Nehir Başrahip in Odası Bataklık Keşişlerin Mezarlığı Tepe Harabeleri Güvercinlik Bataklık Bostan Akarsu Bataklık Balık Havuzu SCARNSEA BÖLGESİ Güney Downs Nehir SCARNSEA Yol Bataklık Bölgesi Kanal Manş Tüneli St. DONATUS MANASTIRI SCARNSEA NİN HÂKİMİ

8

Scarnsea nin Hakimi St. Donatus Manastırı nın Kıdemli Çalışanları Sussex, 1537 BAŞRAHİP FABIAN Manastırın başrahibi, keşişler tarafından ömür boyu hizmet etmek için seçildi. PEDER EDWIG Muhasebeci. Manastırın maddi işlerinden sorumlu. PEDER GABRIEL Zangoç ve kilise korosu şefi; kilisenin bakımı, dekorasyonu ve müziğinden sorumlu. PEDER GUY Revirci. Keşişlerin sağlığından sorumlu. İlaç verme yetkisine sahip. PEDER HUGH Kâhya. Manastırın idaresiyle ilgili işlerden sorumlu. PEDER JUDE Manastırın faturalarının ve keşişlere ve hizmetkârlara maaşlarının ödenmesinden ve sadaka dağıtımından sorumlu. BAŞRAHİP YARDIMCISI MORTIMUS Başrahip Yardımcısı, Başrahip Fabian dan sonra en kıdemli kişi; keşişlerin disiplininden ve refahından sorumlu. Ayrıca keşiş adaylarını eğitmekle görevli. 9

10

Birinci Bölüm Çağrı geldiğinde Lord Cromwell in ofisiyle ilgili bir iş için Surrey deydim. Kapanan bir manastırın toprakları Lord Cromwell in desteğine ihtiyaç duyduğu Parlamento nun bir üyesine verilmiş ve ağaçlık arazinin tapusu kaybolmuştu. İzlerini sürmek pek zor olmamıştı ve sonrasında birkaç gün ailesiyle kalmamı teklif eden parlamenterin davetini kabul etmiştim. Londra ya ve işimin başına dönmeden önce son yaprakların düşüşünü izleyerek bu kısa tatilin tadını çıkarıyordum. Sör Stephen ın hoş bir yapıya sahip güzel bir tuğla evi vardı ve onun için evi çizmeyi teklif etmiştim ama binici geldiğinde ilk taslağı bitirebilmiştim. Gece vakti Whitehall dan yola çıkan genç adam şafakta eve varmıştı. Lord Cromwell in özel ulaklarından biri olduğunu fark ettim ve içimde kötü bir hisle zarfın üzerindeki baş vekil mührünü kırdım. Sekreter Grey dendi ve Lord Cromwell in beni derhal Westminster da görmek istediği yazıyordu. Bir zamanlar patronumla buluşma ve onunla konuşma, onu şimdilerde oturduğu güç koltuğunda otururken görme fikri beni heyecanlandırırdı ama son bir sene içinde bıkkınlığa kapılmaya başlamıştım; politika ve kanunlardan, entrikalar ve birbirine dolaşan sonsuz yöntemlerinden yorulmuştum. 11

Ve Lord Cromwell in isminin her yerde Kral dan bile çok korku uyandırması beni rahatsız ediyordu. Lord Cromwell in yaklaştığı dedikodusunun bile Londra da dilenci çetelerinin ortadan kaybolmalarına yeterli olduğu söyleniyordu. Biz genç reformcuların birbirimizin evlerinde geç saatlere kadar süren akşam yemeklerinde tartıştığımız ve yaratmayı arzuladığımız dünya bu değildi. Bir zamanlar Erasmus un inancın ve yardımseverliğin insanlar arasındaki dini farklılıklara son vereceği görüşüne inanıyorduk ama 1537 nin kış aylarının başında giderek artan idamlar ve keşişlerin topraklarına yapılan açgözlü saldırılar isyan çıkardı. Sonbaharda çok az yağmur yağmıştı ve yollar hâlâ iyi durumdaydı, sakatlığım atı hızlı süremeyeceğim anlamına gelse de Southwark a vardığımda hâlâ öğlendi. Taşrada bir ay kaldıktan sonra sadık atım Chancery ye olduğu gibi koku ve gürültü beni de rahatsız etti. Londra Köprüsü ne yaklaşırken vatan hainliği sebebiyle idam edilenlerin uzun sırıklara geçirilen, martıların etrafında daire çizip gagaladığı kafalarının bulunduğu kemere bakmamak için bakışlarımı kaçırdım. Hep zor beğenen biri olmuştum ve bağlı haldeki ayıya köpekle saldırıldığını görmekten hoşlanmıyordum. Büyük köprü her zamanki gibi insanlarla doluydu, birçoğu iki hafta önce doğum sırasında ölen Kraliçe Jane in yasını tutan karalara bürünmüş satıcılardı. Birbirlerine çok yakın inşa edilen ve her an nehre devrileceklermiş gibi duran binaların giriş katlarındaki dükkânlardan satıcılar müşteri çekmeyi umarak bağırıyorlardı. Üst katlarda kadınlar, batıdan yaklaşan yağmur bulutları gökyüzünü kararttığı için çamaşırlarını topluyordu. Dedikoduları ve birbirlerine seslenişleri bana büyük bir ağaçtaki kargaları anımsattı. İçimi çekip kendi kendime yapmam gereken işlerim olduğunu hatırlattım. Otuz beş yaşında, yasal uygulamada başarılı 12

ve yeni ve güzel bir ev sahibi olmamda Lord Cromwell in katkısı büyüktü. Ve onun için çalışmak, Tanrı nın gözünde değerli olan Reform için çalışmak demekti, o zamanlar buna hâlâ inanıyordum. O halde bu önemli olmalıydı, çünkü yapmamı istediği işlerin haberini genellikle Grey aracılığıyla alırdım, baş sekreteri ve piskopos vekilini iki senedir görmemiştim. Dizginleri sallayıp Chancery yi gezginlerin, tüccarların, yankesicilerin ve müstakbel saray mensuplarının arasından Londra nın keşmekeşine doğru yönlendirdim. * Ludgate Tepesi nden aşağı inerken elma ve armutlarla dolu bir büfe gördüm ve acıktığımdan birkaç tane almak için atımdan indim. Chancery ye bir elma yedirirken bir ara sokaktaki meyhanenin önünde duran yaklaşık otuz kişinin heyecanla birbirlerine fısıldadıklarını fark ettim. Bunun yeni tercüme edilen İncil i yarım yamalak anlayan ve peygamberliğini ilan eden yeni bir delinin işi olup olmadığını merak ettim. Eğer öyleyse polis memurlarına dikkat etse iyi olacaktı. Kalabalığın kenarında diğerlerine kıyasla daha düzgün giyimli bir ya da iki adam vardı ve manastırlara baskı kurmak suretiyle krallık gelirlerinin artırılması amacıyla kurulan kurumun avukatı William Pepper ve yırtılmış gösterişli kolsuz bir ceket giyen genç bir adam olduklarını gördüm. Merakla, sidik dolu lağım kanalından kaçınarak Chancery yi yassı taşların üzerinde onlara doğru yönlendirdim. Yanına vardığımda Pepper bana döndü. Shardlake! Avluda aceleyle gezinmeni görmeyi özlemiştim. Nerelerdeydin? Pepper arkadaşına döndü. Jonathan Mintling i takdim etmeme izin ver, Inns den yeni atandı, Artış Kurumu nun yeni bir üyesi. Jonathan, sana İngiltere mahkemelerinin en zeki kamburu Üstat Matthew Shardlake i takdim ediyorum. 13

Pepper ın durumum hakkında yaptığı çirkin yoruma aldırmayıp genç adamı selamladım. Onu baroda alt etmemin üzerinden pek fazla zaman geçmemişti ve avukatların dili her zaman intikam almaya hazır olurdu. Burada ne oluyor? diye sordum. Pepper güldü. İçeride bir kadın var. Denilene göre Hint Adaları ndan gelen ve bir İngiliz kadar akıcı konuştuğu söylenen bir kuşa sahipmiş. Onu dışarı çıkaracak. Sokak meyhaneye doğru eğimliydi, o nedenle boyum kısa olmasına rağmen görüş açım iyiydi. Yağlı bir elbisesi olan şişman, yaşlı bir kadın kapının önünde belirdi, elinde üç bacağın üzerine yerleştirilmiş demir bir direk tutuyordu. O ana dek gördüğüm en tuhaf kuş orta parçanın üstünde dengede duruyordu. En büyük kargalardan bile büyüktü, ürkütücü bir kanca şeklinde kısa bir gagası ve sokağın kirli grisine karşı neredeyse göz kamaştırıcı sayılabilecek kadar parlak kırmızı ve altın rengi tüyleri vardı. Kalabalık biraz daha yaklaştı. Geri çekilin, diye bağırdı yaşlı kadın tiz bir sesle. Tabitha yı getirdim ama etrafında itişip kakışırsanız konuşmaz. Haydi konuşsun bakalım! diye bağırdı kalabalığın arasından biri. Bu zahmetin karşılığında para isterim! diye bağırdı tiz bir sesle. Hepiniz ayaklarının dibine birer çeyreklik atarsanız, Tabitha konuşacak! Bunun nasıl bir oyun olduğunu merak ediyorum, dedi alayla Pepper, ama yine de direğin dibine bozuk paralar atan kalabalığa katıldı. Yaşlı kadın bozuklukları çamurun içinden toplayıp kuşa döndü. Tabitha, dedi, Tanrı Kral Harry yi korusun! Zavallı Kraliçe Jane için bir dua edin, de. Hayvan ona aldırmıyormuş gibi pullu ayaklarının üzerinde kıpırdanıp donuk gözlerle kalabalığı süzdü. Sonra kadınınkine çok benzeyen bir sesle bağırdı, Tanrı Kral Harry yi 14

korusun! Zavallı Kraliçe Jane için bir dua edin! Ön tarafta duranlar istemsizce bir adım geri çekildiler ve insanlar haç çıkarırken kollar telaşla havada uçuştu. Pepper ıslık çaldı. Buna ne diyeceksin, Shardlake? Bilmiyorum. Bir hile olmalı. Tekrar, dedi cesur olanlardan biri. Daha fazla konuşsun! Tabitha! Papa ya ölüm! Roma nın Piskoposu na ölüm! de. Papa ya ölüm! Roma nın Piskoposu na ölüm! Tanrı Kral Harry yi korusun! Hayvan kanatlarını açınca insanlar korkuyla nefeslerini tuttular. Kanatlarının yarısının acımasızca kesilmiş olduğunu gördüm, bir daha asla uçamayacaktı. Kuş kanca burnunu göğsüne sokup tüylerini temizlemeye başladı. Daha fazlasını duymak istiyorsanız, dedi yaşlı kadın, yarın St. Paul un basamaklarına gelin. Tanıdığınız herkese Hint Adaları ndan gelen konuşan kuş Tabitha nın saat on ikide orada olacağını söyleyin. Ağaçlarda bu kuşların yüzlercesinin koloni halinde yaşadığı Peru topraklarından getirildi! Bunun üzerine daha önce gözünden kaçırdığı birkaç çeyrekliği almak için duraksayan yaşlı kadın tüneği alıp içeride gözden kaybolurken kuş dengesini korumak için kırık kanatlarını çılgınca çırptı. Kalabalık heyecanla homurdanarak dağıldı. Pepper ve arkadaşı yanımda, Chancery yi yola geri götürdüm. Pepper ın her zamanki küstahlığı hafiflemişti. İspanyolların fethettiği şu Peru hakkında birçok ilginç şey duydum. Her zaman Batı Hint Adaları hakkında anlatılan hikâyelerin yarısına inanmamak gerektiğini düşünmüşümdür ama az önceki bu şey Kutsal Meryem adına! Bir hile, dedim. Kuşun gözlerini görmedin mi? Zeki 15

bakmıyordu. Peki ya konuşmayı bırakıp tüylerini didiklemesine ne demeli? Ama konuştu, bayım, dedi Mintling. Onu duyduk. Herkes anlamadan konuşabilir. Ya kuş tıpkı sahibinin çağrısına gelen bir köpek gibi yaşlı kadının söylediklerini tekrarlayarak ona karşılık veriyorsa? Alakargaların böyle şeyler yaptıklarını duymuştum. Yolun başına varınca durduk. Pepper sırıttı. Kilisedeki insanların rahiplerin Latince saçmalıklarını anlamadan karşılık verdikleri doğru. Omuzlarımı silktim. Latince ayinler hakkındaki bu tür düşünceler henüz uygun değildi ve dini bir tartışmaya çekilmeyecektim. Eğilerek selam verdim. Korkarım gitmeliyim. Lord Cromwell le Westminster da bir randevum var. Chancery ye binip alaycı bir gülümsemeyle kalabalığın arasına dalarken çocuk etkilenmiş görünüyordu ve Pepper da etkilendiğini belli etmemeye çalışıyordu. Avukatlar Tanrı nın yeryüzüne yerleştirdiği en büyük dedikoduculardı ve Pepper ın mahkemelerde baş sekreterle özel olarak görüşeceğimi konuşmasının işime hiçbir zararı olmazdı. Ancak keyfim uzun sürmedi, Fleet Caddesi nden geçerken tozlu yola tombul damlalar düşmeye başladı ve Temple Bar ın altından geçtiğimde tüm şiddetiyle yağan yağmur sert rüzgârla yüzüme çarpıyordu. Paltomun başlığını kafama geçirip fırtınada ilerlerken onu sıkıca tuttum. * Westminster Sarayı na vardığımda yağmur iyice şiddetlenmişti ve ince dalgalar halinde üzerime vuruyordu. Yanımdan geçen birkaç atlı benim gibi paltolarının içine gömülmüşlerdi ve yağmurun bizi ne kadar ıslattığına dikkat çekerek birbirimize bağrıyorduk. 16

Kral birkaç sene önce Whitehall daki ihtişamlı yeni sarayına yerleşmek için Westminster ı terk etmişti ve burası şimdilerde mahkemelere ev sahipliği yapıyordu. Pepper ın Artış Kurumu yeni bir ilaveydi, önceki sene ortadan kalkan küçük ibadethanelerin varlıklarıyla ilgilenmek için kurulmuştu. Lord Cromwell ve ona eşlik eden yeni yetme memurlarının ofisleri de oradaydı, o nedenle kalabalık bir saraydı. Avlu genellikle parşömenlerine işaret ederek birbirlerine danışan siyahlara bürünmüş avukatlar ve gözlerden uzak köşelerde tartışan ya da entrika çeviren devlet memurlarıyla dolu olurdu. Fakat bugünkü yağmur hepsini içeriye kaçırmıştı ve avlu neredeyse boştu. Sadece sırılsıklam olmuş birkaç yetersiz giyimli bakımsız adam Artış Kurumu nun kapısının önünde toplanmıştı: Kapanan ibadethanelerden gelen eski keşişler olmalıydılar, Yasa nın onlara söz verdiği boş arazileri almak için yalvarmaya gelmişlerdi. Görevli memur belki de Üstat Mintling di başka bir yerde olmalıydı. Gururlu bir ifadesi olan yaşlı adamlardan biri hâlâ manastır giysileri içindeydi ve cüppesinden yağmur damlaları damlıyordu. Lord Cromwell in ofisinde bu kılıkta olmak pek işine yaramayacaktı. Eski keşişlerin genellikle sinsi bir havası olurdu ama bu grup iki büyük yük arabasından taşıdıkları malzemeleri duvarın dibine yığarken gözlerine ve ağızlarına giren su damlalarına küfreden taşıyıcılara korku dolu ifadelerle bakıyordu. İlk bakışta memurların şömineleri için odun getirdiklerini sandım ama Chancery yi durdurunca cam kapaklı kutular, ahşap ve alçı heykeller ve oymalı ve süslü kocaman ahşap haçlar taşıdıklarını gördüm. Bunlar Reform a inanan hepimizin içlerinde ibadet edilmesine son vermek istediğimiz kapanan manastırlardan kalan parçalar ve eserler olmalıydı. Şerefle durdukları yerlerden alınıp yağmurun altında istiflenmişler 17

ve en sonunda güçleri ellerinden alınmıştı. Hissettiğim hafif suçluluk duygusunu bastırdım ve küçük keşiş grubuna ciddiyetle selam verdikten sonra Chancery yi iç kemere doğru yönlendirdim. * Ahırda seyisin verdiği havluyla kendimi elimden geldiğince kuruladım ve saraya girdim. Lord Cromwell in mektubunu muhafıza gösterdim ve beni umuma açık bir alandan iç koridorlardan oluşan labirent gibi bir yere aldı, bu sırada parlatılmış mızrağını elinden hiç düşürmedi. Beni önünde iki muhafızın nöbet tuttuğu geniş bir kapıdan geçirdi ve kendimi mumların aydınlattığı uzun, dar bir salonda buldum. Bir zamanlar ziyafet salonuydu ama şimdi bir uçtan diğerine karalara bürünmüş kâtiplerin mektup yığınlarını incelediği masalarla doluydu. Yıllarca mürekkeple haşır neşir olmaktan parmakları kararmış kısa boylu, tombul bir adam olan baş kâtip telaşla yanıma geldi. Üstat Shardlake? Erken geldiniz. Beni nasıl tanıdığını merak ettim ve sonra ona kambur bir adamı beklemesinin söylendiğini tahmin ettim. Hava iyiydi, kısa bir süre öncesine kadar. Sırılsıklam çoraplarıma baktım. Piskopos vekili sizi gelir gelmez içeri almamı söyledi. Salonda kâğıtları hışırdatan kâtiplerin arasından beni geçirirken yarattığımız rüzgâr mumları titretti. Efendimin ördüğü kontrol ağının ne kadar geniş olduğunu fark ettim. Kilise müdürlerinin ve yerel hakimlerin her birinin hoşnutsuzluk ya da vatan hainliği dedikodularını iletmekle yükümlü kendi muhbir ağları vardı; her söylenti titizlikle inceleniyordu ve her geçen sene cezalar daha da artıyordu. Dini değişikliklere karşı bir isyan çıkmıştı zaten; başka bir isyan krallığı devirebilirdi. 18

Kâtip salonun ucundaki büyük kapının önünde durdu. Beni de durdurduktan sonra kapıyı çalıp içeri girdi ve eğilerek selam verdi. Üstat Shardlake, lordum. * Giriş salonunun aksine Lord Cromwell in odası kasvetliydi, karanlık öğleden sonrayı masanın yanındaki birkaç mum aydınlatıyordu. Kıdemli devlet erkanlarından çoğu duvarlarını en güzel goblenlerle süslerken, onun duvarları yerden tavana kadar yüzlerce çekmecesi olan dolaplarla doluydu. Her yerde üzerleri raporlar ve listelerle kaplı masalar ve sandıklar vardı. Geniş şöminede büyük bir kütük yanıyordu. Önce onu göremedim. Sonra odanın öteki tarafındaki bir masanın yanında duran tıknaz siluetini seçebildim. Düşünceli bir şekilde kaşlarını çatarak elinde tuttuğu kutunun içeriğini inceliyordu, geniş ve ince dudaklarını ince ve uzun çenesine doğru bükmüştü. Bu şekildeyken çenesini her an açılabilecek ve tek hamlede insanı bir bütün olarak yutabilecek büyük bir tuzağa benziyordu. Rahatlıkta yüz ifadesini değiştirip bana tatlılıkla gülümsedi ve hoş geldin dercesine elini kaldırdı. Elimden geldiğince eğilerek selam verdim ama uzun yolculuktan sonra her yanım tutulduğu için suratımı buruşturdum. Matthew, buraya gel. Tok ve sert sesi içtendi. Croydon da iyi iş çıkardın; Kara Çiftlik meselesinin çözülmesine sevindim. Teşekkür ederim, lordum. Yaklaşırken kürk kenarlı cüppesinin altındaki gömleğin siyah olduğunu fark ettim. Bakışlarımı yakaladı. Kraliçenin öldüğünü duydun, değil mi? Evet, lordum. Çok üzgünüm. Anne Boleyn in idamın- 19

dan sonra Lord Cromwell in servetini Jane Seymour un ailesine bağladığını biliyordum. Homurdandı. Kral perişan halde. Masaya baktım. Farklı boyutlarda kutuların yığılmış olduğunu görünce şaşırdım. Hepsi altın ya da gümüştü ve çoğu mücevherlerle süslüydü. Eski bir lekeli camdan kadife altlıkların üzerinde yatan kumaş ve kemik parçalarını görebiliyordum. Elindeki kutuya baktım ve içinde bir çocuğun kafatasının olduğunu gördüm. Kutuyu iki eliyle havaya kaldırıp salladı, böylece içindeki kopup düşen dişler tıkırdadı. Piskopos vekili suratsızca gülümsedi. Bunlar ilgini çekecek. Kalıntılar özellikle dikkatime sunuldu. Kutuyu masaya bırakıp önündeki Latince yazıya işaret etti. Şuraya bak. Barbara sanctissima, diye okudum. Kafatasına baktım. Birkaç saç teli hâlâ duruyordu. St. Barbara nın kafatası, dedi Cromwell avucunu kutunun üstüne koyarak. Roma döneminde pagan babası tarafından öldürülen genç bir bâkireydi. Leeds in Cluniac Manastırı ndan. Çok kutsal bir yadigar. Eğilip opallere benzeyen taşlarla süslü gümüş bir kutu aldı. Ve bu da Lancashire daki Boxgrove Manastırı ndan St. Barbara nın kafatası. Sert bir kahkaha attı. Hint adalarında çift başlı ejderhalar olduğunu söylüyorlar. Bizim de çift başlı azizelerimiz var. İsa aşkına. Kafataslarına baktım. Acaba bunlar kimlere aitti? Bir kahkaha daha attı ve işitilebilir bir şekilde koluma vurdu. İşte benim Matthew um, her zaman her şeyin arkasında bir cevap arayan. Şu anda ihtiyacım olan şey de bu, irdeleyen aklın. York taki Artış Kurumu ndan adamım altın kutunun eski Roma tasarımı olduğunu söylüyor. Ama tıpkı diğerleri gibi o da kulenin ocağında eritilecek ve kafatasları da çöpe gidecek. İnsanlar kemiklere tapmamalı. 20

Ne çoklar. Pencereden dışarı baktım, adamlar yük arabalarını boşaltırken hâlâ şiddetli bir şekilde yağan yağmur avluyu süpürüyordu. Lord Cromwell odada ilerleyip dışarı baktı. Artık asiller sınıfı üyesi olduğu için kırmızı giymeye hak kazandığını düşünüyordum ama hâlâ benim gibi siyah cüppe giyiyor ve hukuki meseleler ve yazı işleriyle ilgilenen memurlar gibi düz siyah kep takıyordu. Fakat kepi ipekli kadifeydi, cüppesi kunduz kürküyle astarlanmıştı. Uzun kahverengi saçlarına ak düşmeye başladığını fark ettim. İçeri alınmaları gerekiyor, dedi. Kuru olmalılar. Bir dahaki sefere papacı bir vatan haini yakmam gerektiğinde o tahtaları kullanacağım. Dönüp bana suratsızca gülümsedi. O zaman insanlar kâfirlerin resimlerini yakıt olarak kullanmanın Tanrı nın ateşi söndürmesini sağlaması bir yana onlara daha az çığlık attırmadığını görecekler. İfadesi tekrar değişip ağırbaşlı bir havaya büründü. Şimdi gel ve otur. İşimiz var. Masasının başına geçip bana sertçe karşısındaki sandalyeye oturmamı işaret etti. Sırtıma saplanan sancı yüzünden suratımı buruşturdum. Yorgun görünüyorsun, Matthew. Kocaman kahverengi gözleriyle dikkatle bana baktı. Yüzü gibi gözlerindeki ifade de sürekli değişiyordu ve şimdi soğuk bakıyordu. Biraz. Uzun bir yolculuktu. Masasına baktım. Evraklarla kaplıydı ve bazılarında mum ışığında parlayan kraliyet mührü vardı. Küçük altın kutulardan birkaçı kâğıt ağırlığı olarak kullanılıyor gibiydi. O korunun tapu belgelerini bularak iyi bir iş çıkardın, dedi. Onlar olmadan mesele Chancery de yıllarca çözülemezdi. Manastırın eski muhasebecisindeydiler. Manastır kapanınca onları yanında götürmüş. Anlaşılan köylüler korunun umumi arazi olduğunu iddia etmek istemişler. Sör Richard 21

yerel bir rakip olduğundan şüpheleniyordu ama belgeler en son onda olduğu için muhasebeciden başladım. Güzel. Mantıklı bir davranış. Rektör olduğu köy kilisesine kadar izini sürdüm. Beni fazla uğraştırmadan itiraf etti ve onları teslim etti. Hiç şüphesiz, köylüler eski keşişe para vermiş olmalılar. Bu yanlıştan onu mu sorumlu tuttun? Para almamış. Sanırım toprakları çok fakir olduğu için sadece köylülere yardım etmek istemiş. Ortalığı daha fazla karıştırmamanın en iyisi olacağını düşündüm. Lord Cromwell in yüz ifadesi sertleşti ve sandalyesinde arkasına yaslandı. O bir suç işledi, Matthew. Diğerlerine örnek teşkil etmesi için onu sorumlu tutmalıydın. Umarım yumuşamıyorsundur. Bu zamanlarda hizmetimde sert adamların olmasına ihtiyacım var, Matthew. Yüzü aniden on sene önce ilk kez tanıştığımızda gördüğüm gibi öfkeyle doldu. Mutluluklarının tamamlanması için Tanrı nın sözünü bekleyen bir ulus dolusu masum vahşinin yaşadığı Thomas Moore un Ütopya sında değiliz. Bu çökmüş bir kilisenin yolsuzluğunda pişen vahşi bir krallık. Biliyorum. Papa yanlıları Hıristiyan İmparatorluğu nu kurmamıza engel olmak için ellerinden geleni yapacaklardır, bu yüzden Tanrı nın yardımıyla onları alt etmek için ben de elimden geleni yapacağım. Yanlış bir yorumda bulunduysam özür dilerim. Bazıları yumuşak davrandığını söylüyor, Matthew, dedi kısık bir sesle. Yeterince ateşli olmadığını, ilahi gayretinin ve hatta sadakatinin de eksik olduğunu söylüyorlar. Lord Cromwell in bakışlarınızı yere indirmek zorundaymış hissedene kadar, gözlerini kırpmadan sabit bir şekilde size bakabilmek gibi bir yeteneği vardı. Kafanızı kaldırdığınızda o 22

sert kahverengi gözlerin hâlâ içinize işlediğini görürdünüz. Kalbimin gümbür gümbür attığını hissettim. Şüphelerimi ve yorgunluğumu gizlemek istemiştim, bundan kimseye söz etmediğime emindim. Lordum, papalığa hâlâ eskiden olduğum kadar karşıyım. Böyle söylerken daha önce sadakatleri konusunda sorguya çekilirken karşısında ona bu cevabı verenleri düşünmeden edemedim. İçimi bir korku sardı ve fark etmemesini umarak sakinleşmek için derin nefes aldım. Bir süre sonra yavaşça kafasını salladı. Senin için bir görevim var, yeteneklerine uygun bir görev. Reform un geleceği buna bağlı olabilir. Öne doğru eğilip küçük bir kutu aldı ve havaya kaldırdı. İçinde, detaylı bir şekilde oyulmuş gümüş tabakanın ortasında kırmızı toz bulunan cam bir şişe yatıyordu. Bu, dedi Lord Cromwell kısık bir sesle, Paganlar tarafından diri diri derisi yüzülen St. Pantaleon un kanı. Devon dan. Aziz gününde kanın sıvılaştığı söyleniyor. Her sene yüzlerce insan bu mucizeyi görmeye gelir, elleri ve dizlerinin üzerinde emekler ve bu ayrıcalık için para öderler. Ama bak. Kutuyu çevirdi. Arka tarafındaki küçük deliği görüyor musun? Bunun asılı olduğu duvarda başka bir delik daha vardı, keşişlerden biri küçük şişenin içine pipet yardımıyla renkli su damlaları üflüyordu. Ve mucizevi bir şekilde kutsal kan, ya da daha doğrusu kavrulmuş ombra boyası sıvılaşıyordu. Öne doğru eğilip parmağımla deliğin etrafına dokundum. Bu tür hileler işitmiştim. Manastır sistemi bundan ibaret. Hile, putperestlik, açgözlülük ve Roma nın piskoposuna gizli bir bağlılık. Kalıntıyı elinde ters çevirince küçük kırmızı pullar aktı. Manastırlar krallığın kalbindeki bir yaradır ve bu yara oradan sökülecek. 23

Başlangıç yapıldı. Küçük manastırlar kapatıldı. Şimdilik sadece yüzeyi kazıdık. Ama bu bize biraz para kazandırdı, asıl zenginliğin yattığı büyük manastırları ele geçirmek için Kral ın iştahını kabartmaya yetecek kadar. Onlardan iki yüz tane var, ülke servetinin altıda birini barındırıyorlar. Gerçekten de bu kadar çok mu? Kafasını salladı. Evet. Ama yirmi bin isyancının Don da kamp kurup manastırlarını geri istediği geçen kış çıkan isyandan sonra dikkatli bir şekilde ilerlemeliyim. Kral artık üzerlerinde güç kullanıldığı için teslim olanları görmek istemiyor ve bu konuda haklı. İhtiyacım olan şey, Matthew, gönüllü bir şekilde teslim olmaları. Ama herhalde bunu asla Alaycı bir şekilde gülümsedi. Bir domuzu öldürmenin birçok yolu vardır. Şimdi beni dikkatle dinle, bu bilgi çok gizli. Bana doğru eğilip kısık bir sesle dikkatle konuşmaya başladı. İki sene önce manastırları denetlettiğimde onlara zarar verebilecek her şeyi not aldıklarından emin oldum. Duvarları kaplayan çekmecelere başıyla işaret etti. Her şey orada, oğlancılık, zina, vatana ihanet içeren vaazlar. Değerli eşyalar el altından satılıyor. Ve manastırlardaki muhbirlerimin sayısı giderek artıyor. Keyifsizce gülümsedi. Tyburn de bir düzine başrahibi idam ettirebilirdim ama uygun zamanı kolladım, baskıyı korudum, uymaları gereken yeni, katı uyarılar yayınladım. Benden korkmalarını sağladım. Tekrar gülümsedi, sonra birden kalıntıyı havaya atıp yakaladı ve kâğıtlarının üzerine koydu. Baskı uygulayacağım bir düzine manastır seçmeme izin vermesi için Kral ı ikna ettim. Son iki hafta içinde, seçtiğim adamları başrahiplere gönüllü bir şekilde teslim olmaları için 24

seçenekler sunmaya gönderdim, herkese aylık bağlanacak ve başrahiplere yüklü miktarda ödeme yapılacaktı ya da idam edileceklerdi. Vatana ihanet içeren vaazlar sebebiyle Lewis; başrahip yardımcısının üyeleri hakkında bilgi gönderdiği Titchfield ve Peterborough. Birkaçını kendi rızalarıyla teslim olmaya ikna edince diğerleri neler döndüğünü anlayacak ve sessizce gideceklerdi. Görüşmeleri yakından izliyordum ve her şey yolunda gidiyordu. Düne kadar. Masasından bir mektup aldı. Scarnsea Manastırı nı hiç duymuş muydun? Hayır, lordum. Duyman için bir sebep yoktu. Benedict manastırlarından biri, Kent-Sussex sınırındaki Manş Tüneli nin ucundaki eski bir iskelenin yanında yer alıyor. Kötü bir geçmişi var, içimizden biri olan yerel Sulh Hakimi ne göre Başrahip toprakları ucuza satıyor. Robin Singleton ı geçen hafta nasıl bir karışıklık çıkarabileceğini görmesi için oraya yolladım. Singleton ı tanıyorum, dedim. Mahkemede ona karşı savunma yaptım. Güçlü bir adam. Duraksadım. Ama yine de, çok iyi bir avukat olmayabilir. Hayır, ihtiyacım olan şey gücüydü. Çok fazla sağlam kanıt yoktu ve gözlerini korkutarak neler yapabileceğini görmek istedim. Ona yardımcı olması için yanına Lawrence Goodhaps adında eski bir Cambridge reformcusu olan Katolik kilisesi avukatı verdim. Kâğıtlarını karıştırıp bana bir mektup uzattı. Bu dün sabah Goodhaps ten geldi. Mektup hesap defterinden kopartılmış bir parça kâğıda kargacık burgacık bir yazıyla yazılmıştı. Lordum, Aceleyle yazıyorum ve kimseye güvenmeye cesaret edemediğim için bu mektubu kasabada yaşayan bir çocukla gönderiyorum. Üstat 25

Singleton manastırın ortasında korkunç bir şekilde öldürüldü. Bu sabah mutfaktaki kan gölünün ortasında kafası kesilmiş bir halde bulundu. Bunu Lord Hazretleri nin büyük bir düşmanı yapmış olmalı ama buradaki herkes inkar ediyor. Kilisenin kutsallığı bozuldu ve Tövbekar Hırsız ın * Büyük Kalıntısı kanlı tırnaklarıyla birlikte kayboldu. Yargıç Copynger a haber verdim ve başrahibe sessiz kalması için yalvardık. Bu olayın kasabanın dışında duyulmasının doğurabileceği sonuçlardan korkuyoruz. Lütfen yardım gönderin ve bana ne yapmam gerektiğini söyleyin, lordum. Lawrence Goodhaps Komisyon üyelerinden biri mi öldürüldü? Öyle görünüyor. Yaşlı adam çok korkmuş. Ama bunu yapan bir keşişse, bu manastırın sonunu getirmeyi garantilemekten başka bir işe yaramaz. Cromwell kafasını salladı. Biliyorum. Bu bir manyak, bizden korktuğundan daha çok nefret eden inzivaya çekilmiş delinin teki. Fakat olası sonuçlarını görebiliyor musun? Bu manastırların emsal teşkil etmeleri için haklarından feragat etmelerini istiyorum. İngiliz kanunları ve İngiliz yöntemleri emsaller üzerine kuruludur. Ve bu da farklı bir tür emsal. Kesinlikle. Kral ın otoritesi kelimenin tam anlamıyla zarar gördü. Yaşlı Goodhaps bu olayın duyulmamasını sağlayarak doğru şeyi yaptı. Olanlar kasabanın dışına sızarsa, ülkedeki bütün ibadethanelerdeki fanatiklere ve delilere vereceği fikirleri bir düşün. Kral ın haberi var mı? *Tövbekâr Hırsız: Luka İncili ne göre İsa nın yanında çarmıha gerilen ve krallığında onu da hatırlamasını söyleyen hırsız. 26

Bana yine dik dik baktı. Ona söylersem büyük bir patlama olur. Muhtemelen askerler gönderip başrahibi kilisenin kulesine astırır. Ve bu stratejimin sonu olur. Bu meseleyi bir an önce gizlice çözmeliyim. Bunun nereye gittiğini görebiliyordum. Sırtım ağrıdığı için sandalyemde kıpırdadım. Hemen oraya gitmeni istiyorum, Matthew. Sana piskopos vekili olarak yetkim altındaki bir görevli memur olarak tam yetki veriyorum. Her türlü emri verebilecek yetkin ve her yere erişimin olacak. Bu daha tecrübeli bir memur için uygun bir görev olmaz mı, lordum? Daha önce keşişlerle resmi bir ilişkide bulunmadım. Onlar tarafından eğitildin. Nasıl olduklarını bilirsin. Görevli memurlarım heybetli adamlardır ama kurnazlıklarıyla tanınmazlar ve bu mesele hassas bir yaklaşım gerektiriyor. Yargıç Copynger a güvenebilirsin. Onunla hiç tanışmadım ama yazıştık, güçlü bir reformcu. Fakat kasabadaki hiç kimse hiçbir şey bilmeyecek. Neyse ki Singleton ın ailesi yoktu, o nedenle akrabalar tarafından bunaltılmayacağız. Derin bir nefes aldım. Bu manastır hakkında ne biliyoruz? Büyük bir kitap açtı. İki sene önceki manastır ziyaretlerinin raporlarının bulunduğu ve uygun kısımlarının Parlamento da okunduğu Comperta nın bir kopyası olduğunu anladım. Normandiya kökenli büyük bir yapı, geniş toprakları ve güzel binaları var. Sadece otuz keşiş ve en az altmış hizmetkâr yaşıyor, iyi idare ediyorlar, tipik Benediktin tarikatı üyeleri. Ziyaretçiye göre, kilise şaşırtıcı bir biçimde süslü, aziz heykelleri ve İsa yla birlikte çarmıha gerilmiş Tövbekar Hırsız ın kalıntısı olduğu söylenen bir eser bulunuyor, daha 27

doğrusu, bulunuyordu. Tahtaya, çarmıhının bir kısmına çivilenmiş bir el olduğu söyleniyor. Anlaşılan insanlar onu görmek için uzun mesafeler kat ediyormuş; sakatları iyileştirdiği söyleniyor. İnsanların sakatlardan söz edildiğinde yaptıkları gibi istemsizce kambur sırtıma baktı. Goodhaps in bahsettiği kalıntı bu olmalı. Evet. Ziyaretçim Scarnsea de bir oğlancı yuvası buldu, o pis it deliklerinde sık rastlanan bir şey. Asıl suçlu olan eski başrahip yardımcısı görevinden alındı. Yeni Kanun da oğlancılık ölümle cezalandırılabiliyor, bu iyi bir baskı noktası. Singleton ın Copynger ın mektubunda bahsettiği arsa satışlarını incelemesi dışında bu konuda da işlerin ne durumda olduğunu görmesini istiyordum. Bir süre düşündüm. Çarkların içinde çarklar. Çok karışık. Lord Cromwell kafasını salladı. Öyle. Bu yüzden zeki bir adama ihtiyacım var. Comperta nın ilgili kısımlarıyla birlikte yetkini evine yolladım. Yarın erkenden yola çıkmanı istiyorum. O mektup üç günlük ve oraya varman da üç gün sürebilir. Yılın bu zamanı The Weald tam bir bataklığa dönüşüyor. Bugüne kadar sonbahar oldukça kuruydu. İki gün içinde yağışlar durabilir. Güzel. Yanına hizmetkâr alma, Mark Poer dışında kimseye bir şey söyleme. Hâlâ senin evinde mi kalıyor? Evet. Yokluğumda işlerimi hallediyor. Sana eşlik etmesini istiyorum. Keskin bir zekası olduğunu duydum ve yanında bir çift güçlü kolun olması işine yarayabilir. Ama lordum, bu tehlikeli olabilir. Ve dürüst olmam gerekirse Mark ın güçlü bir dini görüşü yok, neyin tehlikede olduğunu anlamayacaktır. 28