Medine diyince hepimizin aklına güzeller güzeli Efendimiz Sallallahü aleyhi ve sellem geliyor. Ona hicret dönüşü ev sahipliği yapma ve türbesini topraklarında bulundurma şerefine sahip bu kutlu şehrin insanları da bir başka güzel oluyor. Hele bazıları var ki simasındaki güzellik bize Efendimiz i hatırlatıyor. İşte onlardan bir tanesi de Medine Üniversitesi Profesörlerinden Seyyid Abdullah Beydir. Efendimizin mübarek soyundan gelen bu zatla İstanbul ziyareti esnasında tevafuken tanıştık. O bizim için Medineli bir akademisyen olmasının dışında tasavvuf ehli olmasından dolayı da ayrıca önemliydi. Vehhabiliğin yaygın olduğu bir coğrafyada ehli sünneti savunan bir sufi ile tanışmak bizim açımızdan sevindiriciydi. Bilhassa İslam ın ilk üç asrına yönelik olarak yaptığı entelektüel değerlendirmelerini ilgiyle okuyacağınızı umuyoruz. Medineli seyyid bir aileden geliyorsunuz ve aynı zamanda tasavvufa intisabınız var?hangi tarikata mensupsunuz? Tarikat-ı Nakşibendiye ye mensubum. Tarikatınızın şeyhi kimdir ve nerede yaşamaktadır? Üstazımızın ismi Şeyh Ebu Zehra Veys İbn Abdullah El Hüseyni dir. Kendisi Mekke de ikamet etmektedir. Bize ondan biraz bahsedebilir misiniz? Şuanda kendisi Cidde de Gelirseniz inşallah görüşme imkânınız da olur. Kısacası kendisi Efendimiz in sünnetlerini yaşantısına aksettiren bir zattır. Yumuşak huylu ve mütebessimdir. Neden tasavvuf yolunu tercih ettiniz? 1 / 5
Tasavvuf Peygamber Efendimiz in hayatıdır, başka bir şey değildir. Hayatımızı onun hayatına benzetmek için bu yolu seçtik. Peygamber Efendimiz zamanında terim olarak tasavvuf yoktu ama zaten onun hayatı tasavvuftu. Bu terim üçüncü asırda oluşmuştur. Tasavvufun Kur an daki karşılığı ise tezkiye yani temizlenme dir. Suudi Arabistan da tarikatlar mevcut mudur? Halk ın ilgisi nasıldır? Allah a şükür Arabistan da bazı tarikatlar var. Nakşibendi var, Şazeli tarikatı var, Şişniyye tarikatı var. Ve Hindistan dan gelmiş diğer bazı tarikatlar var. Hicaz da tarikat mensubu çok değildir ama yine de vardır. Doğu bölgelerinde biraz daha fazladır. Şükür ki Suudi Arabistan daki tarikatların geneli ehl-i sünnettir. Bidat ehli tarikatlar yok diyebiliriz. Yani Kur an ve sünnet çizgisinde bir tasavvufi çizgi mevcuttur. Türkiye de çok sayıda tarikat var. Hamdolsun eskisi gibi değil, özgürlük açısından da olumlu gelişmeler oluyor. Türkiye deki şeyhlerden tanıdığınız var mı? Şeyh Nazım Kıbrısi yi tanıyorum. Bir de Medine de tanıştığım bir zat vardı fakat onun ismini hatırlayamıyorum. Tasavvufa ilk intisap ettiğiniz dönemlerde hangi tasavvufi kitapları okudunuz? Hayır! Ben tasavvufa kitaplarla başlamadım, üstadlarla başladım, onlar Hindistanlıydı. İlim iki şekildir; ilmi zahir ve ilmi batın. Mesela namaz kılmayı herkes biliyor ama huşuyu kaç kişi yakalıyor. İşte o huşu için kalbin ıslah olması lazım. Yani her şey kitaplardan öğrenilmiyor, kitaplardaki ilim kafi gelmiyor. Biz diyoruz ki kalbin ıslahı tarikatla olur. Herkes namaz kılmayı biliyor demek ki ilm-i zahir yaygın, ama huşu noksan demek ki ilm-i batın lazım. Yönetimin ve halkın çoğunluğunun tasavvufa pek sıcak bakmadığını biliyoruz. Bu nedenle kitap bulundurmanız da sakıncalı olabiliyor değil mi? Biz tasavvufi kitapları Arabistan da bulamıyoruz, zaten bu tür kitaplar satılmıyor. Dışarıdan fotokopi olarak aldığımız için pek kitaplarla ilgilenemiyoruz. 2 / 5
Peki zikri ne şekilde yapıyorsunuz? Tarikatımız kalbi zikri yani gizli zikri esas almıştır. Hatme-i hacegan yapıyoruz; aynı Türkiye de olduğu gibi Fakat Arabistan da toplanamıyoruz, dışarıya çıktığımız zaman yapıyoruz. Toplananlar da gizli toplanıyor olmalıdır zannedersem. Suudi Arabistan da tasavvufi faaliyetler gizli bir şekilde yürütülüyor. Sadece tanıdık kişiler birbirleri ile buluşuyor, yani eski müritler Bize tasavvuf anlayışınızdan bahseder misiniz? Peygamber Efendimiz en hayırlı asrın kendi asrı olduğunu, sonra ondan sonraki asrın hayırlı olduğunu, sonra da ondan sonraki asrın hayırlı olduğunu buyurmuştur. Yani en hayırlı asırlar bu üç asırdır. Bu üç asrın özelliklerine baktığımız zaman neden birincisinin ikincisinden, ikincisinin de üçüncüsünden daha hayırlı olduğunu anlarız. İslam da üç temel amel vardır. Davet, ilim ve zikir Birinci asra baktığımız zaman davetin ön planda olduğunu ilim ve zikrin ise ikinci planda olduğunu görürüz. İkinci asra baktığımızda ise ilmin birinci planda olduğunu, diğer ikisinin ikinci planda olduğunu görürüz. Nitekim hadis, tefsir, fıkıh ve kıraat gibi ilmiler bu dönemde oluşmuştur. Üçüncü asırda ise zikir ön planda davet ve ilim ise ikinci planda olduğunu müşahede ederiz. Sonuç itibariyle bu üç amel/ faaliyet bu üç asırda da mevcuttur. İşte biz bu üç ameli de ihmal etmeyen bir tasavvuf anlayışını benimsiyoruz. Üç asrı sıraladınız günümüzdeki tasavvufi akımlar bu üç amele sahip mi? Şimdiki zamanda tasavvuf meselesinde zikir var fakat ilim ve davet neredeyse yok denecek kadar az. Günümüzdeki tarikatlarda sadece zikre dayanan bir tasavvuf anlayışı yaygın Oysa gerçek tasavvuf Peygamber Efendimiz in asrında olduğu gibi bir anlayışı telkin eder. Biz sadece zikri tek başına istemiyoruz. Her müride zikirle beraber davet ve ilim de lazımdır. Çünkü şimdiki zamanda şeytan çok güçlüdür ve her yerdedir, caddede, sokakta, okulda her yerde şeytan insanın aklını çelmeye çalışıyor. Mürit hocasının yanında hakkı zikrediyor ama oradan çıkınca, çarşıya, pazara gidince şeytan onun kalbini hemen ifsat ediyor. Bu yüzden sadece zikre dayanan bir tasavvuf yetmiyor. Ama zikir, ilimle ve davetle birlikte olursa bu mürit şeytandan çok 3 / 5
güzel bir şekilde korunur. Bilhassa Kur an ve sünnet ilmini öğrenip amel ederse şeytan ona güç yetiremez. Ve bu zamanın fesadından da ancak böyle uzak durulabilir. Belki iki ya da üç yüz yıl önce zikir kalbi ıslah etmek için yetiyordu ama şimdi yetmiyor. Eskiden müridin kalbi de daha kuvvetli idi, ama şimdi müridin kalbi zayıf. Çünkü şeytanın tarikatı her yerde yaygınlaştı. Mesela bundan yüz sene önce Eyüp El Ensari nin türbesini ziyaret etseydim, şimdiki gibi yarı çıplak kadınlarla karşılaşmazdım. Çünkü eskiden her şey sünneti resulullaha uygundu, Libaslar da sünnete uygundu. Öyleyse şuanda bilhassa davete ağırlık vermeliyiz. Hem Müslüman a, hem de gayrimüslime. Müslüman a Allah ı hatırlatmalıyız, gayrimüslimin de imanı ve hidayeti için çalışmalıyız. Bu ortamda imanımızı kurtarmak ve günahlardan sakınmak için ne yapmalıyız? Bir yol almalıyız. Silsilesi olan icazetli bir şeyhin yanında bir yola yani bir tarikata intisap etmeliyiz. O tarikat bir zincirle Efendimiz sallallahü aleyhi ve selem le ulaşmalı. Bir de ehl-i sünnet çizgisinde olmalıdır. Müslümanlar için bugün en büyük tehlike nedir? Sünneti terk etmek ve sünnetin hilafına yaşamaktır. Alış veriş yaparken, yiyip içerken, giyim kuşam ve evlilik gibi hemen her konuda Efendimiz in hayatını değil de batılıların hayatını örnek almaktır. Ve bir başka tehlike de küffara tazim göstermektir. Yani batıya özenmek ve onlara hürmet göstermektir. Suudi Arabistan halkının Amerika ya bakışı nasıldır? Halkın yüzde doksanı Amerika yı sevmiyor fakat kültürel olarak halkın bir kısmı o kültürü yavaş yavaş benimsiyor. Yani Batı özentisi Suudi Arabistanlı gençlerde de yaygın mı? Suudi Arabistan daki eğitim sisteminde İslami illimler en güzel şekilde veriliyor fakat buna rağmen gençlerde bir batı özentisi var. Kısmen batı kıyafetlerini benimseyenler de var. Kitap okuma oranı ise az. Maç ve televizyon gibi ilgi alanları rağbet görmekte 4 / 5
Gençlerde dine olan bir yöneliş var mı? Arabistan da da Türkiye de de bir dine yönelme hareketi var fakat yine birçokları dinden uzak yaşıyorlar. Bütün dünyadaki Müslümanlar hep aynı sıkıntıyı yaşıyor. Çağımızın buhranlarından kurtulmak için işe nereden başlamalıyız? İşe mescitten başlamalıyız. Yani önce mescide devam etmeliyiz. Sonra alimlerin ve meşayihin sohbetlerine katılmalıyız. Ama bir problemimiz var ki alimler bazen gençlerden uzak durabiliyorlar. Alimler gençlerin sorularına cevap vermekte zaaf göstermemeli ve onların sıkıntılarını gidermekte yardımcı olmalıdırlar. Türkiye deki siyasi gelişmeleri takip ediyor musunuz? Dışarıdan nasıl görünüyor? Türkiye nin Filistin konusundaki duyarlılığını takdir ediyoruz. Arabistan halkı da bu konuda Türkiye yi takdir ediyor. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ın Müslümanların lehine işler yaptığını düşünüyoruz. Fakat Türkiye nin İran a yakınlaşmasına endişe ile bakıyoruz. Bize göre Türkiye Ehli Sünnet olan ülkelerle beraber hareket etmelidir. Şiaadan uzak durmakta fayda vardır. Çünkü İran hem Arap ülkelerinde hem de Arap olmayan ülkelerde şiiayı yaymaya çalışıyor. 5 / 5