Basında İMO. Şubelerimizden. 1 Mayıs ta alanlar doldu. ABD Dışişleri Bakanı nın Ankara ya Gelişi Protesto. sayı 157 / 1 mayıs 2006.



Benzer belgeler
Yeni Sosyal Güvenlik Sistemi Üzerine Notlar

BİRİNCİ BÖLÜM... 1 KAYIT DIŞI İSTİHDAM... 1 I. KAYIT DIŞI EKONOMİ...

Mevzuat Değişikliklerinin Meslek Alanımıza ve Odamıza Yansıması

7. dönem çalışma raporu TMOOB KOCAELİ İKK ÇALIŞMALARI. EMO Kocaeli Şubesi 146

Avrupa Birliği ve Türkiye Yerel Yönetimler Analizi

ALMANYA DA SOSYAL GÜVENLİK SİSTEMİ SEÇKİN KESGİN

Çok tatil yapan ülke imajı yanlış!

MAYIS 2010 YAŞASIN 1 MAYIS ALANLARDAYIZ!

Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığında Basın Açıklaması Gerçekleştirdik!

Avrupa Birliği ve Türkiye Yerel Yönetimler Analizi 2014 Mali Verileri

EMO-GENÇ ÇALIŞMALARI

TMMOB ELEKTRİK MÜHENDİSLERİ ODASI DİYARBAKIR ŞUBESİ 17. DÖNEM ÇALIŞMA RAPORU PANEL, ÇALIŞTAY, FORUM, SEMPOZYUM, KURULTAY, KONFERANS, KONGRE

DENİZLİ ŞUBE. 28 Şubat 2014 tarihinde ilk yönetim kurulu toplantısında görev dağılımı yapıldı. 20 Mart 2014 te PAYEK, Jeoloi Mühendisliği

YATIRIMLAR Yatırımların Sektörel Dağılımı a) Mevcut Durum

Cumhuriyet Halk Partisi

Türkiye de Sağlık Harcamalarının Finansal Sürdürülebilirliği

İŞSİZLİKTE TIRMANIŞ SÜRÜYOR!

BALIKESİR TABİP ODASI AĞUSTOS 2016 ÇALIŞMA RAPORU

1.- GÜMRÜK BİRLİĞİ: 1968 (Ticari engellerin kaldırılması + OGT) 2.- AET den AB ye GEÇİŞ :1992 (Kişilerin + Sermayenin + Hizmetlerin Serbest Dolaşımı.

Bölüm 18. Demokrasi Mücadelesinde Odamız

MESLEK VE UZMANLIK ALANLARIMIZLA İLGİLİ ULUSAL ÖLÇEKLİ KONGRE, KURULTAY, SEMPOZYUM VE ÇALIŞTAYLAR

AVRUPA KONSEYİ İNSAN HAKLARININ KORUYUCUSU ÖZET

10SORUDA AİLE SİGORTASI

İKV DEĞERLENDİRME NOTU

Yrd. Doç. Dr. Münevver Cebeci Marmara Üniversitesi, Avrupa Birliği Enstitüsü

ÇALIŞMA DÖNEMİNDE ANKARA İKK ÇALIŞMALARI

Anket`e katılan KOBİ lerin ait olduğu branş 10,02% 9,07% 5,25% 3,10% Enerji sanayi. Oto sanayi. Gıda sanayi. Ağaç sanayi. İnformasyon teknolojisi

TMMOB TEMSİLCİLERİNE AÇILAN DAVALAR

DANIŞMA KURULU emo izmir şubesi 30. dönem çalışma raporu 101

TMMOB DANIÞMA KURULU 2. TOPLANTISI YAPILDI

Avrupa Ve Türkiye Araç Pazarı Değerlendirmesi (2011/2012 Ekim)

20. ŞUBE ÇALIŞMA RAPOR ÖZETLERİ

Bu nedenle çevre ve kalkınma konuları birlikte, dengeli ve sürdürülebilir bir şekilde ele alınmalıdır.

Avrupa Ve Türkiye Araç Pazarı Değerlendirmesi (2013/2014 Şubat)

TÜRKİYE DE İŞÇİ SAĞLIĞI VE İŞ GÜVENLİĞİ RAPORU -Madencilik Sektörüne İlişkin Temel Veriler- DİSK/ SOSYAL-İŞ SENDİKASI

Türkiye de Sosyal Güvenlik Harcamalarına Tarihsel Bir Bakış

Destek Personeli Eğitimleri

FABRİKALARDAN. Beton Sempozyumu nda. hazır beton sektörüne ışık tuttu

Araştırma Notu 16/193

AVRUPA BİRLİĞİ GELİŞİMİ, KURUMLARI ve İŞLEYİŞİ

İKV DEĞERLENDİRME NOTU

II. MALİ SEKTÖRÜN GENEL YAPISI

Türkiye de Sağlık Sektörü Kamu-Özel İşbirliği Yaklaşımı

DÜNYADA DİN EĞİTİMİ UYGULAMALARI

TÜRKİYE RÜZGAR ENERJİSİ KONGRESİ

GERÇEK İŞSİZ SAYISI 6 MİLYON 2,6 MİLYON GENÇ BOŞTA GEZİYOR

AB NİN EKONOMİK YAPISIYLA İLGİLİ TEMEL BİLGİLER 1. Ülkelerin Yüz Ölçümü 2. Ülkelerin Nüfusu 3. Ülkelerin Gayri Safi Yurtiçi Hâsıla 4.

Doğal Afetler ve Kent Planlama

TMMOB Elektrik Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi 37. Dönem Çalışma Raporu. BASIN ÇALIġMALARI

YAZILI VE GÖRSEL BASINA YANSIYANLARDAN ÖRNEKLER

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

Saðlýk çalýþanlarý GöREV'de

8 Aralık 2016, İstanbul

SAĞLIK SEKTÖRÜNÜN MEVCUT DURUMU

Bilindiği gibi 2942 Sayılı Kamulaştırma Kanununun 15 inci maddesine göre her yeni yıl için;

Türkiye de Sivil Toplumu Geliştirme ve Sivil Toplum-Kamu Sektörü Diyaloğunu Güçlendirme Projesi

T.C. DOKUZ EYLÜL ÜNİVERSİTESİ İKTİSADİ VE İDARİ BİLİMLER FAKÜLTESİ ÇALIŞMA EKONOMİSİ VE ENDÜSTRİ İLİŞKİLERİ BÖLÜMÜ

AB NİN EKONOMİK YAPISIYLA İLGİLİ TEMEL BİLGİLER 1. Ülkelerin Yüz Ölçümü 2. Ülkelerin Nüfusu 3. Ülkelerin Gayri Safi Yurtiçi Hâsıla 4.

AVRUPA TİCARİ ARAÇ SEKTÖR ANALİZİ. 22 Aralık 2015

TMMOB MADEN MÜHENDİSLERİ ODASI

AVRUPA BİRLİĞİ ÜLKELERİNDE ÖZEL OKULLAR Murat YALÇIN > muratmetueds@yahoo.com

7. dönem çalışma raporu ÜYE TOPLANTILARI. EMO Kocaeli Şubesi

C.Can Aktan (ed), Yoksullukla Mücadele Stratejileri, Ankara: Hak-İş Konfederasyonu Yayını, 2002.

MECLİS TOPLANTISI. Ender YORGANCILAR Yönetim Kurulu Başkanı

AVRUPA TİCARİ ARAÇ SEKTÖR ANALİZİ

HAZİRAN 2012 FAALİYET RAPORU. Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili

bülten YIL: 26 SAYI : 270 Mart/2012

Türkiye de Sağlık Hizmetlerinin Finansmanı ve Sağlık Harcamalarının Gelişimi. Sağlık Nedir?

Tarih: 13 Temmuz 2012 Daha fazla bilgi için Nurgül Usta Genel Md. Yardımcısı Tel: E mail:nurgul.usta@dorinsight.

Türkiye de Sağlık Hizmetlerinin Finansmanı ve Sağlık Harcamalarının Gelişimi

SOSYAL GÜVENLİK REFORMU. A.Tuncay TEKSÖZ TOBB Ekonomi ve Teknoloji Üniversitesi

BİR AVUKAT YANINDA AYLIKLI OLARAK ÇALIŞAN AVUKATIN DURUMUNUN AVUKATLIK YASASI AÇISINDAN DEĞERLENDİRİLMESİ

Kayıt Dışı İstihdam Çalıştayı Ankara da Yapıldı

ŞUBAT 2014 FAALİYET RAPORU. Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili

Cumhuriyet Halk Partisi

HAZİRAN AYINDA ÖNE ÇIKAN GELİŞMELER. AB Liderleri Jean-Claude Juncker in AB Komisyonu Başkanı Olması İçin Uzlaştı

T.C. AVRUPA BİRLİĞİ BAKANLIĞI Avrupa Birliği Eğitim ve Gençlik Programları Merkezi Başkanlığı

ÖĞRENCİ İŞLERİ DAİRESİ BAŞKANLIĞI DIŞ İLİŞKİLER ŞUBE MÜDÜRLÜĞÜ

TMMOB ELEKTRİK MÜHENDİSLERİ ODASI DİYARBAKIR ŞUBESİ 16. DÖNEM ÇALIŞMA RAPORU TEMSİLCİLİKLERİMİZDEN

Türkiye ve Dünya, Marakeş te (COP22) Beklediğini Bulamadı!

İZMİR KÂTİP ÇELEBİ ÜNİVERSİTESİ DIŞ İLİŞKİLER KOORDİNATÖRLÜĞÜ

Ek 2: Dava Dilekçesi. İstanbul Nöbetçi İdare Mahkemesi. Sayın Başkanlığına. İstanbul 2. İdare Mahkemesi 2008/1445 E

Avrupa Birliği Nedir?

Öğrenci Öğrenim Hareketliliği nden Yararlanma Süresi: En az 3 ay En fazla 12 ay

Türkiye ve Dünya, Marakeş te (COP22) Beklediğini Bulamadı!

Avrupa Ve Türkiye Araç Pazarı Değerlendirmesi (2012/2013 Ağustos)

AVRUPA TİCARİ ARAÇ SEKTÖR ANALİZİ

AVRUPA BİRLİĞİ BÜLTENİ AB SERVİSİ SAYI:15 NİSAN 2004/2

Çalışma hayatında barış egemen olmalı

Pazar AVRUPA TOPLAM OTOMOTİV SEKTÖR ANALİZİ. Ekim 2018

BÖLÜM 15 TMMOB ÇALIŞMALARINDA ODAMIZ

Prof. Dr. Semih ÖZ Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi

01/05/ /05/2016 TARİHLERİ ARASINDAKİ EŞYA TAŞIMA GEÇİŞLERİ

TAMAMLAYICI VE DESTEKLEYİCİ SAĞLIK SİGORTALARI

İŞÇİLERİN 3 ACİL TALEBİ VAR!

Erasmus+ Programı Avrupa Birliğinin yılları arasında eğitim, gençlik ve spor alanlarında uyguladığı hibe destek programıdır.

Türkiye, OECD üyesi ülkeler arasında çalışanların en az boş zamana sahip olduğu ülke!

7. dönem çalışma raporu SOSYAL ETKİNLİKLER. EMO Kocaeli Şubesi

BRÜKSEL, NİSAN 2016 Burs Programı

ERASMUS PLUS ÖĞRENCİ HAREKETLİLİĞİ PROGRAMI (STUDENT MOBILITY) AKADEMİK DÖNEMİ 1 Haziran Eylül 2015

Transkript:

sayı 157 / 1 mayıs 2006 TMMOB İNŞAAT MÜHENDİSLERİ ODASI YAYIN ORGANIDIR Basında İMO Şubelerimizden genç-imo 1 Mayıs ta alanlar doldu ABD Dışişleri Bakanı nın Ankara ya Gelişi Protesto Edildi 2 de 3 te 6 da 8 de 8 de Sağlık ve Sosyal Güvenliğe Darbe! Toplumsal muhalefete rağmen AKP iktidarı Sağlık ve Sosyal Güvenlik Yasası nı TBMM deki sayısal gücüne dayanarak çıkarttı. Sosyal güvenlik kuruluşları ve sağlık hizmetleri tek çatı altında birleştirilirken, emeklilik sisteminde köklü değişiklikler yapıldı. TMMOB, TTB, KESK, DİSK yasayı referanduma götürdü. Hayır oyları 99.60 olurken, evet oyları 0.40 ta kaldı. Yasanın en dikkat çekici yanı sosyal güvenliğe devlet katkısının azaltılması, emeklilik yaşının yükseltilmesi, emeklilik maaşının düşürülmesidir. Yasayla, kamusal özellikler taşıyan sağlık hizmetinin özelleştirilmesinin yolu açılmaktadır. 4 de Çuvaldızı kendimize batıralım! Oldukça yoğun günler geçiriyoruz. Bilindiği gibi Odamız 40. Genel Kurulunu tamamladı. Genel Kurul kararları ışığında çizilen yol haritasını hayata geçirecek adımları atmak, kararlara uygun bir Oda hayatını tanzim etmek sorumluluğunu yerine getirmek için yoğun mesai harcıyoruz. Yoğunluğumuz yalnızca Odamızın iç hayatı ile sınırlı değil. Uzun zamandan bu yana sağlık ve sosyal güvenlik alanında yapılması beklenen değişiklikler gerçekleştirildi. Tüm çalışan kesimlerin, çalışanların örgütlü olduğu kurumların itirazlarına rağmen çıkartılan yasa sağlık ve sosyal güvenliği paranın, piyasa koşullarının insafına bırakan özellikler taşıyor. Basına yansıdı: Aralarında TMMOB un da bulunduğu çok sayıda örgüt yasayı referanduma götürdü. Referandum sonuçları, yasayı yalnızca belirli bir kesimin istediğini ortaya çıkardı. IMF nin Türkiye ye bir dayatması olan yasa, AKP nin Meclis teki sayısal üstünlüğünü kendisine dayanak alarak yasalaştı. AKP bir yönetim tarzı haline getirdiği ben yaptım oldu anlayışını bu yasa çerçevesinde de uyguladı. Tüm toplum kesimleriyle birlikte özellikle çalışanların hayatını yakından etkileyecek değişiklikle ilgili olarak ne sendikaların ne de meslek örgütlerinin görüşü alındı. Konunun muhataplarının görüş ve katkıları alınmadan işletilen süreç demokratik olmayacaktır. Bu nedenle yasanın toplumsal dayanağı olduğunu ileri sürmek de mümkün değildir. Bunu, tespit gibi değil, bir temenni gibi algılamak durumundayız. Evet, doğrudur; yasaya hemen tüm kurumlar karşı çıktı, kabul edilmeyeceği dile getirildi ama yasaya karşı yapılan kitlesel eylemlere katılımın, kurumların iddiasıyla örtüşmeyen bir yoğunlukta olduğunu söylemek gerekiyor. Bu gerçeklik bizlere, sendikaların, meslek odalarının üyeleriyle kurduğu ilişkinin eksik ve olumsuz yönleri olduğunu hatırlatmakla birlikte, toplumumuzda hak arama refleksinin ne kadar zayıflamış olduğunu da gösterdi. 12 Eylül den bu yana topluma empoze edilen kültürün dolaylı sonucu bu. 12 Eylül, dünü, bugünü ve geleceği karartmaya devam ediyor. Fransa da geçen ay yaşananlar bu açıdan dikkat çekicidir. Yüz binlerce öğrenci kendi aleyhlerine sonuçlar doğuracak yasaya karşı sokağa çıktı ve hükümet geri adım atmak zorunda kaldı. Türkiye de sağlık özelleştiriliyor, mezarda emeklilik getiriliyor; ancak birkaç yüz kişi tepki gösteriyor. Bunun nedenleri üzerine sayfalarca yazmak mümkün ama önce çuvaldızı önce kendimize batırarak işe başlamalıyız. Teknik Güç 1 Mayıs ta işsizliğe, yoksulluğa, savaşa, özelleştirmelere, IMF politikalarına karşı adalet, eşitlik, barış, özgürlük için alanlardaydık

2 1 Mayıs 2006 Basında İMO Basında İMO Basında İMO Basında İMO Basında İMO Ankara Büyükşehir Belediye Meclisi nin İmar Yönetmeliğinde yaptığı değişiklikle ilgili olarak İnşaat Mühendisleri tarafından yapılan açıklama. 18 Nisan 2006 Gökçek Anayasal Suç İşliyor Bilindiği gibi Ankara Büyükşehir Belediye Meclisi İmar Yönetmeliğinin 99. maddesinde değişiklik yaparak, ilgili belediyeler ilgili meslek odasınca düzenlenen, meslek adamının o andaki sicil durumunu gösterir işin adı yazılı belgeyi (Sicil Durum Belgesi) her proje için ister hükmünü kaldırmıştır. Bu girişimi Melih Gökçek in yeni bir saldırısı olarak değerlendiriyoruz. Meslek odalarını kent yönetimi dışında tutmayı yönetsel ilke haline getiren Gökçek, yeni girişimiyle kente karşı suç işlemekle kalmamış, beraberinde Anayasal bir suça imza atmıştır. İlgili değişikliği bürokrasiyi azaltacağız diyerek meşrulaştırmaya çalışan Belediye yönetiminin anlaşılmaz tavrı, demokratik özelliklere sahip meslek odalarının ve üst örgütümüz TMMOB nin gücünü kırmaya, toplumsal yararını zayıflatmaya, kentleşme ve yapılaşma sürecinden tamamen uzaklaştırmaya yöneliktir. Belediyeler tarafından Sicil Durum Belgesi nin istenmemesi oda denetiminin azalması sonucunu doğuracak, sağlıksız ve kaçak yapılaşmayı teşvik edecektir. Sicil Durum Belgesi, mühendisin o an ki durumunu gösterir özellikler taşımaktadır; her proje için istenmesinin nedeni mesleğin devam edip etmediğini tespit etmektir. İdarenin, mühendisin mevcut durumunu bilmesi mümkün değildir; bu bilgiye ancak meslek odası aracılığıyla ulaşılabilir. İş başına geldiği günden bu yana meslek odalarından duyduğu rahatsızlığı ifade etmekten kaçınmayan Melih Gökçek bu sefer kaş yapayım derken göz çıkartmış, baltayı taşa vurmuştur. Çünkü, değişiklik yasal dayanaktan yoksundur, Anayasa ya ve ilgili yasalara aykırılık taşımaktadır. TMMOB ve bağlı odalar yasal dayanağını Anayasa nın 135. maddesinden almaktadır. Anayasa nın 135. maddesi meslek odalarını ve TMMOB yi, Kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları ve üst kuruluşları; belli bir mesleğe bağlı olanların ortak gereksinmelerini karşılamak, mesleki faaliyetlerini kolaylaştırmak; mesleğin genel yararlarına uygun olarak gelişmesini sağlamak, meslek mensuplarının birbirleriyle ve halk ile olan ilişkilerinde dürüstlüğü ve güveni hakim kılmak üzere meslek disiplini ve ahlakını korumak amacıyla yasayla kurulan yapılar olarak tanımlamıştır. İlgili değişiklik meslek odalarının Anayasa da belirtilen görevleri yerine getirmesine engel teşkil etmektedir. Aynı görevler 6235 Sayılı TMMOB Yasası nda da belirtilmektedir. İlgili değişiklik yalnızca Anayasa ve TMMOB Yasası na değil, İmar ve Yapı Denetim Yasası na da aykırılıklar içermektedir. 3194 sayılı İmar Yasası ve 4708 sayılı Yapı Denetim Yasası nda her türlü plan, proje için meslek odalarına kayıtlı mühendis ve mimarların sorumlu olduğu hüküm altına alınmıştır. Sicil Belgesinin istenmemesi mühendis ve mimarın mesleğini icra edip etmediğinin, meslekten men cezası alıp almadığının, kamuda çalışıp çalışmadığının, yetkili olup olmadığının bilinmemesi sonucunu doğuracaktır. İnşaat Mühendisleri Odası olarak, bu hukuksuzluğa izin vermeyeceğimizi, meslektaşımızı, meslek alanımızı, toplumsal yarar ilkemizi savunacağımızın bilinmesini istiyoruz. İstanbul Tuzla da bulunan zehirli atık varilleriyle ilgili olarak İnşaat Mühendisleri Odası tarafından yapılan açıklama. 17 Nisan 2006 Sorun yakarak değil, temiz üretim ve kazanımla çözülür İstanbul Tuzla da zehirli atık varillerinin bulunması, başta sanayi bölgeleri olmak üzere tüm Türkiye de insan hayatıyla birlikte doğal hayatın ne denli korumasız ve tehlike altında olduğunu gösterdi. Daha fazla kâr dürtüsünü her şeyin üstünde tutan işletmecilik anlayışının ve sorunu yalnızca ağırlaştırılmış cezalarla çözmeye çalışan bir yaklaşımın insafına kaldığımız bu vahim olay dolayısıyla bir kez daha açığa çıktı. Çevre Bakanı Osman Pepe nin cezaların yetersizliğine vurgu yapmakla sınırlı açıklamaları sorumluluktan kurtulma gayretinden başka bir anlam taşımamaktadır. Hükümet kanadından gelen bu tür açıklamalar kamuoyunu yanıltmakta, tartışmayı olması gereken kulvar dışına taşımaktadır. Temiz üretim konusunda yetersiz kalan hükümetin, cezaları artırmakla sınırlı tedbirler paketi gelecek açısından kaygı vericidir. Ülkemizin asıl sorunu fabrikaların atıklarını ne yapacağı değildir. Asıl sorun temiz üretime dayalı atık stratejisinin yerleştirilmesi, atık yakma tesisleri yerine atık düzeyini minimuma indirecek ve atıkları ekonomiye geri kazandıracak bir sistemin getirilmesidir. Atık yakma teknolojisi artık kullanılmamaktadır ve hatta daha masraflı olduğu bilinmektedir. Yakma ya da gömme dışında bir sistem üzerine düşünmeyen, yatırım yapmayan Türkiye nin bu yöndeki ısrarının, gelişmiş ülkelerde terk edilen atık yakma teknolojisini pazarlama stratejisinin bir parçası olma ihtimali kaygılarımızı artırmaktadır. Yetki ve sorumluluk hükümettedir. Doğal hayatı zehirli atıklardan koruyacak önlemeleri almak Sanayi ve Ticaret Bakanlığı, Çevre ve Orman Bakanlığı ve Sağlık Bakanlığı nın koordineli çalışmasıyla mümkün olacaktır. Ne yazık ki bu konuda kayda değer gelişme gözlenmemektedir. İnşaat Mühendisleri Odası tarafından, son günlerde yoğunlaşan çatışmalarla ilgili yapılan açıklama. 13 Nisan 2006 Şiddet çözüm değil, çözümsüzlük üretiyor! Son dönemde yoğunlaşan çatışmaları kaygıyla izliyoruz. Gün geçmiyor ki, Doğu ve Güneydoğu bölgelerimizden çatışma ve ölüm haberleri gelmesin. Korkarız ki, ülkemiz yeniden acının ve nefretin hakim olduğu toplumsal iklime sürükleniyor. Kaygılanmakta haklıyız. Yakın tarihimizde yaşanan acı olaylar hâlâ belleklerimizdeki yerini koruyor. Şiddetin hüküm sürdüğü zeminde barışın tesis edilme olanağının olmadığını yaşayarak öğrenmiş bir toplumun, yeniden alevlenen çatışmalardan kaygılanması ne kadar doğalsa, barışın kalıcılaştırılması yönünde çağrıda bulunması da o oranda doğaldır. İnşaat Mühendisleri Odası olarak her bireye, her toplumsal ve siyasal kesime, her kuruma bu açıdan büyük sorumluluk düştüğünü belirtiyoruz. Özellikle bünyesinde her etnik kimlikten, her mezhepten, her inanıştan, her siyasal kesimden insanları barındıran meslek örgütlerinin toplumsal barış ve kardeşlik için daha etkin görevler üstlenmesinin istiyoruz. Çünkü meslek örgütleri zemininde uygulama şansı bulan hoşgörülü, farklı düşüncelere saygılı, sorunları çatışarak değil tartışarak çözme yaklaşımının tüm Türkiye tarafından örnek alınması gerekliliğine inanıyoruz. Kimden kaynaklanırsa kaynaklansın ve hangi gerekçelerle uygulanırsa uygulansın, şiddete karşı çıkmamız, şiddeti yaratan ekonomik, sosyal ve kültürel nedenleri de tespit ve giderme yönünde hassas olmamızı sağlamalıdır ki, yeniden uç vermeye yüz tutan çatışmaları salt polisiye tedbirlerle durdurma yanlışına düşülmesin.

1 Mayıs 2006 3 Kıyı Kanunu ile ilgili TMMOB görüşü Son yıllarda kıyı bölgeleri üzerindeki baskılar giderek artmış, yerli ve yabancı projeler gerekçe gösterilerek Kıyı Mevzuatında değişikler yapılması gündeme getirilmiştir. Bu değişiklikler; 2005 yılında kurvaziyer gemiler için öngörülen limanlara yönelik düzenlemede de olduğu gibi, bir doğal kaynak ve ekosistem olan kıyıların korunmasından çok, kullanıma açılması yönünde olmaktadır. Kıyılarda yer alabilecek işlevlerin türleri arttırılırken, su alanları da kullanım alanlarına katılarak, kıyıların yağmalanması süreci hızlandırılmak istenmektedir. Son taslak da bu çerçevede değerlendirilmelidir. Taslakta öne çıkan konular arasında; imar planları onama yetkisinin yerel yönetimlerden alınarak merkezi yönetime verilmesi ve kıyı alanlarında imar affına yol açabilecek hükümlere yer verilmesi üzerinde önemle durulmalıdır. Bu çerçevede, taslak Anayasa Mahkemesi kararı gereğince 1992 yılında son şeklini alan 3621 sayılı Yasanın gerisinde bir yaklaşım sergilemektedir. Bu görüşlerimizi maddeler bağlamında destekleyen hükümler, aşağıda sıralanmıştır: - Taslağın amaç maddesine de yansıyan biçimde, kıyıların korumasından çok, kullanılmasına yönelik bir bakış açısı söz konusudur. Birinci Maddede yer alan koruma sözcüğünün yerinin değiştirilmesi ile bu alanların doğal ve kültürel özelliklerini gözeterek korunmasından çok, deniz, tabii ve suni göl ve akarsu alanları ile kıyı ve sahil şeritlerinin ne şekilde kullanılabileceğine vurgu yapılmaktadır. Oysa yürürlükteki yasada temel ilke bu alanların korunmasıdır. - Yerleşik alanlarda sahil şeritlerinin 50 metreye kadar indirilebileceğine ilişkin hükmü Anayasa Mahkemesi nin sahil şeridini 100 metre olarak belirleyen kararı ile de çelişmektedir. - Madde 3 te tanımlar arasına eklenen Yatırımcı ve Fizibilite Raporu tanımlarının Kıyı Kanununda yer alması, kıyı alanlarındaki yeni düzenlemenin tümüyle yatırımcılara yönelik olduğunu göstermektedir. Bu sav taslağın yedinci maddesi ile de desteklenmektedir. Burada imar planı teklifinin yatırımcı tarafından fizibilite raporu ile birlikte hazırlanacağı ya da hazırlattırılacağı özellikle vurgulanmaktadır. Bir başka anlatımla kullanımlara ilişkin imar planı teklifinin kamu tarafından değil doğrudan özel sektörce gündeme getirilmesi öngörülmekte, kıyılardaki yapılaşma koşullarını belirleme yetkisi bir anlamda yatırımcıya bırakılmaktadır. Taslak aynen yasalaştığı takdirde kıyılarımızın yerli ve yabancı gerçek veya tüzel kişilerce hazırlanacak fizibilite raporları doğrultusunda yağmalanmasının ve betonlaşmasının önü açılmış olacaktır. Tasarının sonraki maddelerinde sözü edilen Bütünleşik Kıyı Alanı Planlaması ile ne öngörüldüğü tanımlarda yer almamaktadır. Bütünleşik Kıyı Alanı Planlaması duyarlı kıyı kaynaklarının korunması ve kullanılması için etkin bir Çevre Yönetimi aracıdır. Ancak, taslakta yeraldığı biçimi ile, Bütünleşik Kıyı Alanı Planlaması bilimsel içeriğinden kopartılmakta, merkezi yönetimin, kıyının gerisindeki bölgeleri de kapsayacak biçimde planlama yetkilerini yerel yönetimlerden geri almaya yönelik bir düzenleme olarak görülmektedir. - Kent planlarının bütüncül bir anlayışla kurgulanması gereği açıktır. Bu bağlamda ayrıca bütünleşik kıyı alanı planlaması kavramı ile birkaç yerleşmeyi kapsayan bir kıyı bölgesinin planlanması öngörülüyor ise plan kararları çevre düzeni planı gibi üst ölçekli planlamalarda verilebilir. Ya da kıyı alanları ile birlikte tüm kentin bütüncül bir anlayışla planlanması sorunu olarak ele alınacaksa ise,- ki zaten sistem bu şekilde kurgulanmalıdır, stratejik planlama yaklaşımı ile o kente yönelik çok boyutlu bir değerlendirme sonucu kent planı oluşturulabilir. Buradan hareketle, bütünleşik kıyı alanı planlaması kavramı ve Bakanlar Kurulunca ilan edileceği öngörülen bütünleşik kıyı alanları uygulaması ile ayrıcalıklı bölgeler oluşturulacağı, Haydarpaşa, Galataport türü projelerin önünün açılmasının hedeflendiği kuşkuları ağırlık kazanmaktadır. - Taslağın 7. maddesi ile kıyı, su alanları ve dolgu alanlarında imar planı ile yapılabilecek yapıların türleri arttırılmakta, bir başka anlatımla bu alanların korumasından çok kullanıma açılması yaklaşımı ağırlık kazanmaktadır. Artık kıyı, dolgu ve sahil şeritleri ile birlikte su alanları da yapılaşmaya ve kullanıma konu edilirken tüm bu alanlarda karayolu, demiryolu, hava meydanı, terminal, gar, boru hatları, tüp geçitler, lokanta, eğlence kullanımları, denizaltı akvaryum ve lokantaları gibi pek çok kullanışın yapımı da gündeme getirilerek kıyıların korunabilmesi daha da güçleşmektedir. Böylece kamuoyu gündeminde tartışılan Galataport ya da Karadeniz sahil yolu gibi olumsuz uygulamalara yasal zemin hazırlanmış olacaktır. - Taslakta özelleştirme kapsamı dışındaki tüm kıyılarda imar planlarının onama yetkisi yerel yönetimlerden alınarak Bayındırlık ve İskan Bakanlığına verilmektedir. (Özelleştirme kapsamında kalan alanlarda bu yetki daha önce yerel yönetimlerden alınarak Özelleştirme İdarelerine verilmişti.) Üç tarafı denizlerle çevrili, çok sayıda doğal ve yapay göl ile akarsuyu bulunan ülkemizde doğaldır ki, yasa kapsamında değerlendirilebilecek kıyı yerleşmelerinin sayısı oldukça fazladır. Bu yerleşmelerin kıyı alanlarında ve devamı niteliğindeki geri sahalarında imar planlarının yeniden Bayındırlık ve İskan Bakanlığı na alınması 3194 sayılı İmar Kanununun yerelleşme ilkesini yok ederken, yerel demokrasinin gelişmesi adına da sakıncalı görülmektedir. - Buna karşın taslakta kıyı kenar çizgisinin onay yetkisi Valililiklere devredilmektedir. (Madde 9-b) Oysa onay yetkisinin yürürlükte ki yasada yer aldığı gibi Bayındırlık ve İskan Bakanlığı nda toplanması, merkezde belirli bir birliktelik sağlayabilme adına, daha olumlu bir yaklaşım olarak değerlendirilebilir. - Ek Madde 3 ve 4 ile Geçici 1. maddeler özünde yeni bir imar affı niteliği taşımaktadır. Sahil şeridi için yasal düzenleme olmadığı dönemlerde yapılan ya da kıyı kenar çizgisi tespit edilmeyen alanlardaki yapı ve tesislerin hazırlanacak planlarda dikkate alınması hükmü bu yapıların korunmasını bir başka deyişle de yeni bir imar affını gündeme getirmektedir. 1972 yılından beri kıyı alanları ile ilgili uygulanmakta olan yasal düzenlemelere karşın ve de Mecelle den beri, her dönemde özellikle kıyıların hiçbir mülkiyete konu olamayacağı devletin hüküm ve tasarrufu altında olduğu (devletin egenim ve kullanımında olduğu) belirtilmiştir. Taslak ile bu alanlardaki yapılaşmaların ( imar planı bulunmamakla birlikte mevzuata uygun yapılmış yapı ve tesislerin ) korunmasından ve hatta bu alanların sanki mülkiyete konu imiş gibi kamulaştırılmasından bile söz edilmesi, oldukça sakıncalı görülmekte ve kamu yararı adına da tehlikeli bir politika olarak değerlendirilmektedir. - Hiçbir turizm tesisinin imar planı olmaksızın yapılması mümkün olmadığı gibi kıyı ve sahil şeritlerinde plansız yapı yapma olanağı bugüne kadar yürürlükte olan yasal düzenlemelerde mümkün kılınmamıştır. Bu çerçevede değerlendirildiğinde, madde ile getirilen düzenleme, kaçak yapılaşmalara yönelik bir af niteliği taşıyacaktır. Bu ise kamu yararı adına en temelden karşı çıkılması gereken bir konu olmaktadır. Tasarının yukarıda açıklanan temel sakıncalarla yasalaşması halinde Anayasa ya aykırılık ortaya çıkacak ve geçmişte olduğu gibi birkez daha Anayasa Mahkemesince iptali gündeme gelebilecektir. TMMOB IV. Danışma Kurulu Toplantısı 29 Nisan 2006 da Ankara da Yapıldı IV. Danışma Kurulu toplantısı 29 Nisan 2006 da Ankara da toplandı. Toplantı açılışında TMMOB nin 38. Dönemi ile ilgili geniş bir bilgilendirme ve değerlendirme yapan TMMOB Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Soğancı, katılımcılardan özellikle Genel kurul a yönelik karar taslaklarına ilişkin görüşlerini bildirmelerini istedi. Danışma Kurulu nda sırasıyla Buğra Gökçe (ŞPO), Ali Ekber Çakar (MMO), Ali Fahri (HKMO), Cemal Gökçe (İMO), Ertuğrul Ünlütürk (ÇMO), Tansel Önal (İMO), Ahmet Eniş (MMO), Kaya Güvenç (TMMOB), İdris Ekmen (EMO), Emin Koramaz (MMO), Hüseyin Yeşil (EMO), Sumruhan Akcan (İÇMO), Serdar Erhan (MMO), Mustafa Küçük (EMO), Meftun Gürdallar (MMO), Deniz Göçer (PMO), Elif Öztürk (MMO), Paşa Öztürk (İMO), Mehmet Atılgin (MMO), Teyfik Peker (MMO), Murat Gökdemir (İMO), Uğur Gönülolan (JEFMO), Gülay Şubelerden Afyon da meslek içi eğitim İnşaat Sektöründe Hazır Beton Afyon da meslek içi eğitim çerçevesinde İnşaat Sektöründe Hazır Beton semineri verildi. İMO Afyonkarahisar Temsilciliği ile Kocatepe Üniversitesi ortaklaşa düzenlediği semineri çok sayıda inşaat mühendisi ve öğrenci izledi. Seminer, Kocatepe Üniversitesi Prof. Dr. Sabri Bektöre Konferans Salonunda gerçekleştirilen seminer AKÜ Teknik Eğitim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Fatih Nuray, AKÜ Teknik Eğitim Fakültesi Yapı Eğitimi Bölüm Başkanı Doç. Dr. Hüseyin Akbulut ve İMO Afyonkarahisar Temsilcisi Necip Taşpınar ın konuşmalarıyla başladı. Seminer iki ayrı oturum halinde düzenlendi. Doç. Dr. Hüseyin Akbulut un başkanlığını İlk oturumda İTÜ İnşaat Mühendisliği Bölümü Yapı Malzemeleri Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Mehmet Ali Taşdemir, Beton Dayanıklılığı ve Dikkat Edilmesi Gereken Hususlar, Türkiye Hazır Beton Birliği Genel Sekreteri Tümer Akakın ise Beton Bakımı, Kürü ve Beton Sektöründeki Durum başlıklı sunum yaptılar. Başkanlığını Yrd. Doç. Dr. Osman Ünal ın yaptığı ikinci oturumda ise Süleyman Demirel Üniversitesi Mühendislik Fakültesi İnşaat Mühendisliği Bölümü Ulaştırma Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Mustafa Karaşahin Beton Yollar konulu bir konuşma yaptı. Betonarme Yapıların Projelendirilmesinde Beton Sınıf Değişiminin İncelenmesi konusunda ise AKÜ Teknik Eğitim Fakültesi Yapı Eğitimi Bölümü öğretim üyelerinden Yrd. Doç. Dr. Ali Ergün bilgi verdi. Üçüncü Yılında Bingöl Depremi Bingöl depreminin üçüncü yılında, Bingöl Belediyesi ve İMO Bingöl Temsilciliği Bingöl Depremi konulu bir panel düzenledi. Panele Bingöl Valisi, Belediye Başkanı, İMO Yönetim Kurulu Sekreter Üyesi Ahmet Göksoy la birlikte çok sayıda inşaat mühendisi ve yurttaş katıldı. Panelde Bingöl Belediye Başkanı Hacı Ketenalp, Fırat Üniversitesi öğretim üyesi Doç. Dr. Ercan Aksoy, Ahmet Göksoy ve Nejat Bayülke birer konuşma yaptı. Konuşmalar sonrasında soru cevap bölümünde canlı tartışmalar yaşandı. Şakiroğulları (EMO), M.Ali Algancı (HKMO), Mustafa Kurt (EMO) söz alarak görüş ve önerilerini belirttiler. 200 üyenin katıldığı toplantıdan sonra kokteylde görüşmeler sürdürüldü.

Sağlık ve Sosyal G 4 1 Mayıs 2006 1 den Genel Sağlık Sigortası ve Sosyal Güvenlik Yasası nın AKP iktidarının bir tasarrufu olduğu sanılıyorsa, büyük bir yanılgı içinde olunduğu bilinmelidir. Çünkü IMF yıllardan bu yana bu yasa değişikliğini istemekte, işbaşına gelen hükümetler yasanın çıkması yönünde zorlanmaktadır. TBMM deki sayısal üstlüğü nedeniyle yasayı çıkartma işi AKP iktidarına ihale edilmiş, AKP iktidarı da ihaleyi seve seve üstlenmiştir. İşbaşına geldiği günden itibaren özellikle sosyal devletten köklü kopuşu gerçekleştirmeye çalışan AKP iktidarı, son yıllara damgasını vuran sağlık ve sosyal güvenlik alanında beklenen değişikliği gerçekleştirdi. Hem Meclis içindeki, hem de sokaktaki muhalif seslere kulağını kapatan iktidar, IMF nin istekleri doğrultusunda sağlık ve sosyal güvenlik kuruluşlarını aynı çatı altında birleştirdi; sağlığın özelleştirilmesi, emeklilik yaşanın yükseltilmesi, emeklilik maaşının düşürülmesi yolunu açmış oldu. AKP iktidarı, kamu yönetimi ve kamu personel alanında yapılan değişiklikler, SSK hastanelerinin Sağlık Bakanlığı na devri ve özelleştirmelerle başlatıp devam ettirdiği süreci, sağlık ve sosyal güvenlik alanında yapılan değişikliklerle pekiştirdi. Yapılan bütün değişikliklerin Hizmet Ticareti Genel Anlaşması (GATS) hükümleri çerçevesinde değerlendirilip uygulamaya alındığını unutmamak gerekiyor. GATS ın asli amacı olan hizmet sermayesinin serbest dolaşımının sağlanması çerçevesinde, sosyal devlet uygulamalarının terk edilmesi, kamu personel sayısının azaltılması, kamusal hizmetlerin özelleştirilmesi gerçekleştirilmeye çalışılıyor. GATS hükümleri pek çok toplumsal kesimle birlikte inşaat mühendislerini de etkileyecektir. Özellikle anlaşma gereği kamu eliyle yapılan yatırımların durma noktasına gelmesi, başta işsizlik olmak üzere sektöre ilintili pek çok girdiyi olumsuz anlamda tetiklemekte, kamu personel sayısının azaltılması kamuda çalışan inşaat mühendislerini tehdit etmekte, inşaat mühendislerinin sözleşmeli personel sayılması iş güvencesini ortadan kaldırmakta, eğitim ve sağlıkta başlatılan özelleştirmeler, zorlaştırılan emeklilik ve düşük emekli aylıkları inşaat mühendislerini de etkilemektedir. Kamu kaynakları faize AKP iktidarı sağlık ve sosyal güvenlik alanındaki değişikliklerin meşruiyetini mevcut olumsuzlukları öne çıkartarak sağlamaya çalışıyor. Özelleştirmelerle ilgili de aynı taktiği uygulayan iktidar, önce zarar ettir, sonra sat kurnazlığı içinde ülke sanayisinin devlerini elden çıkartıyor. Sağlık ve sosyal güvenlikte ise yine kurnazlık yapılıyor ama bu defa sağlık harcamalarının ve sosyal güvenlik sisteminin kamunun üzerinde büyük bir yük olduğu ve Türkiye nin sağlığa, GSYİH de kamu sağlık harcama oranı (%) sosyal güvenliğe gereğinden fazla kaynak Hırvatistan Almanya Fransa Danimarka 8.0 8.0 7.2 6.8 ayırdığına kamuoyunun inanması sağlanıyor. Açıkça yalan ve yanlış bilgilerle konu maniple ediliyor. Norveç 6.6 Oysa gerçekler böyle değil. Sosyal güvenliğe ayrılan paylar baz Avusturya 5.6 Hollanda Lüksemburg Slovakya Macaristan Beyaz Rusya Litvanya 5.5 5.3 5.3 5.1 4.7 4.3 alındığında Türkiye nin AB üyesi ülkeler seviyesinden oldukça geri bir noktada olduğu görülecektir. Örneğin; Türkiye de 2004 yılında milli gelirden sosyal güvenliğe yüzde 4,5 Kıbrıs 4.3 pay ayrılmış ve sosyal güvenlik harcamalarının bütçeye oranı Türkiye 3.6 Letonya Bosna Yugoslavya Romanya 3.5 3.1 2.9 1.9 yüzde 13.5 civarında tutulmuştur. Aynı oranlar Yunanistan da 20.9/ 43.4; İtalya da 18.3/; Polonya da 19.9/ 44.7; Almanya da 22.4/ 46.6 gerçekleşmiştir. AB üyesi 25 ülke ortalaması 19.3/ 40.1 olurken, AB ye yeni üye olan 10 ülke ortalaması ise 17.1/ 36.9 seviyesindedir. Bu oranlar, sağlık ve sosyal güvenlik alanında yapılan değişikliklerin asli hedefinin ne olduğunu açığa çıkartmaktadır. Çünkü Türkiye sağlık ve sosyal güvenlik yükünden tamamen kurtulmayı hedeflemektedir. Bu hedef Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı tarafından 2004 yılında kamuoyuna sunulan Beyaz Kitap olarak bilinen raporda açıkça ilan edilmiştir. Beyaz Kitap ta, sosyal güvenlik reformunun, bütçeden karşılanan sosyal güvenlik açıklarının kapatılması amacını taşıdığı vurgulanmıştır. Sosyal güvenliğe aktarılan kaynakların tüm ekonomik kötülüklerin müsebbibi olduğu iddiasını taşıyan raporda, enflasyon, istikrarsızlık, işsizlik, gelir adaletsizliği vb. sosyal güvenliğe aktarılan kamu kaynaklarına bağlamış ve hedefin bu akışın durdurulmasının zorunlu olduğu tespiti yer almıştır. Her zaman olduğu gibi, sosyal güvenlik kurumlarını kimlerin ve hangi anlayışın bu hale getirdiği üzerinde durulmamış, sosyal güvenliğe kamu kaynaklarının aktarılmasının sosyal devletin bir gereği olduğu yok sayılmış, kamu kaynaklarının asıl olarak iç ve dış borçlara ve faiz ödemelerine aktarıldığı gerçeği görmezden gelinmiştir. Örneğin Türkiye 2004 yılı içinde sosyal güvenliğe bütçeden yüzde 13.8 pay ayırırken, aynı yıl içinde faiz ödemelerinin bütçeye oranı yüzde 41.7 olmuştur. Türkiye nin IMF ye taahhüdü Bugün yasada yapılan değişiklikler 2005 yılında IMF ye verilen niyet mektubunda yer almış, Türkiye, sosyal güvenliğe aktarılan yüzde 5 lik oranın yüzde 1 e çekileceğini ve bunun için sağlık ve sosyal güvenlik alanında köklü değişiklikler yapılacağı taahhüt edilmiştir. AB üyesi ülkelerde Sosyal güvenliğe ayrılan pay Ülkeler Milli gelire oranı Bütçeye oranı Almanya 22.4 40.1 Avusturya 21.4 42.2 Belçika 18.1 35.5 Danimarka 25.2 44.7 Estonya 10.4 29.1 Fransa 21.1 39.3 Hollanda 18.6 38.0 İrlanda 10.0 29.3 İsveç 24.9 42.5 Kıbrıs 11.3 24.8 Litvanya 10.1 29.6 Macaristan 17.0 33.9 Malta 14.3 28.1 Slovakya 15.7 40.0 Slovenya 18.3 38.0 Yunanistan 20.9 43.4 Bir noktaya dikkat çekmek gerekmektedir: Sosyal güvenliğe aktarılan kaynaklar tarif edildiği gibi ekonomideki kara delik değildir. Bu, sosyal devletin temel özelliği arasında görülmelidir. Çünkü bir devlet, vatandaşlarına sağlık ve sosyal güvenlik için kaynak aktarmak zorundadır. Bu lütuf değil, zorunluluktur. Sağlık ve sosyal güvenliğe aktarılan kaynakların boşa harcandığı, çöpe gittiği gibi bir izlenim verilmeye çalışılmaktadır. Bu kaynaklar SSK, Bağ Kur, Emekli Sandığı ve İşsizlik Sigortası kapsamındaki milyonlarca vatandaşın ihtiyaçlarını karşılamak için kullanılmaktadır. Bu noktada, sosyal güvenlik açıklarının kapatılması, bunun için milli gelirden kaynak aktarılması, sosyal harcamaların finanse edilmesinin kamusal bir hizmet olduğu, sosyal devletin ayırt edici özellikleri arasında yer aldığı unutulmamalıdır. Borçların, borç faizlerinin, banka kurtarmaların, yolsuzlukların neden olduğu büyük açıklar, ne ilginç ki, sosyal güvenlik uygulaması günah keçisi ilan edilerek kapatılmaya çalışılmaktadır. AKP hükümeti, 2006 yılında sosyal güvenlik katkısının milli gelire oranının yüzde 5 olmasını gerekçe gösterip, yakın gelecekte bu oranın yüzde 10 lara dayanacağı ve sistemin çökeceğini iddia ederek, sağlık ve sosyal güvenlik reformunun toplum nezdinde kabul görmesini sağlamayı hedeflemektedir. Kişi başı sağlık harcaması (Dolar) İsviçre 3573 Norveç 2832 Danimarka 2512 Hollanda 1900 İngiltere 1747 İrlanda 1692 Kıbrıs 888 Slovenya 788 AB ile aramızdaki Macaristan 315 uçurum Tam üyelik süreci yaşadığımız Avrupa Birliği Türkiye 150 Litvanya 185 üyesi ülkelerdeki sosyal güvenlik finansmanı Bulgaristan 59 sistemine bakıldığında, Bosna 50 Türkiye nin mevcut Romanya 48 durumuyla bile çok gerilerde kaldığı açıkken, sistemi daha geriye götürecek yasa değişikliklerini anlamak ve kabul etmek mümkün görünmemektedir. AB üyesi ülkeler arasında bazı farklılıklar görünse de, genel olarak sosyal güvenlik sisteminin iki ana hat üzerine oturduğu bilinmektedir. İlki, sosyal güvenliğe milli gelirden çok pay ayrılmasıdır. İkincisi ise sistemin finansmanında devlet katkısının çok önemli bir paya sahip olmasıdır. Türkiye de bu katkı, son yasayla yüzde 1 lere çekilmek istenirken, AB ortalamasının yüzde 20 lerde seyretmektedir. Aynı şekilde, Türkiye de sosyal güvenlik katkısının bütçedeki oranı yüzde 14 iken, AB ortalamasının yüzde 40 olduğu bilinmelidir. Dolayısıyla son yasa, AB üyesi ülkelerle Türkiye arasındaki mevcut uçurumu daha da derinleştirecek sonuçlar doğuracaktır. Yasaya göre; sosyal güvenlik kurumları tek çatı altında toplanacak ve devlet toplanan primlerin dörtte birini sisteme aktaracaktır. Bunun anlamı açıktır: Devletin verdiği katkı önemli oranda azalacaktır. 2004 verilerine göre, devlet üç sosyal güvenlik kurumunun toplam giderlerinin yüzde 45 ini karşılamaktaydı. Yasadan sonra bu oranın yüzde 20 lere gerilemesi bekleniyor. Açığın ise nereden karşılanacağı ise yasaya dikkatli bakınca anlaşılıyor: Düşürülecek emekli aylıkları, yükseltilecek primler, sağlık hizmeti alırken yatırılacak daha fazla katkı payı. Özetle fark, vatandaşın cebinden çıkacaktır. Sağlıktaki köklü değişim Yasanın bir ayağını da sağlık sistemindeki değişiklikler oluşturuyor. Çünkü sosyal güvenlik sistemi sağlığı da içeriyor ve AKP iktidarı sürekli sağlık harcamalarının devlete yükünden dert yanıyor. Bu nedenle Genel Sağlık Sigortası nın hayatımızda ne gibi değişiklikler yol açacağına bakmak gerekiyor. Genel Sağlık Sigortası ile tüm yurttaşlar sigorta kapsamına alınamayacak. Çünkü ülkemizde 5 milyona yakın insan kayıt dışı olarak çalışıyor. Aileleriyle birlikte bu sayı 10 milyonu aşıyor. Bu kadar insan ilk adım itibariyle sağlık hizmeti alamayacak. Prim ödemeyen ya da primi düzenli olarak yatırılmayan sigortalıların da sağlık hizmetinden yararlanması zora girecek. Kayıt dışı çalıştırma ne kadar bu ülkenin bir gerçeğiyse, prim yatırmama ya da düzensiz yatırma da bir başka gerçek olarak karşımızda durduğunu unutmamak gerekiyor. Sağlık hizmeti almak için sadece prim borcunun olmaması yetmiyor. Sağlık kuruluşlarına yolu düşen herkes belirli bir katkı payı yatırmak zorunda bırakılıyor. Tedavi edici sağlık hizmetlerinde, muayene, ilaç ve tetkikler için asgari ücret miktarına kadar çıkabilecek oranlarda katılım payı verilmesi şart koşuluyor. Bu açıdan bir şart daha getiriliyor. O da şu: Prim ödense bile alınacak sağlık hizmetlerinin kapsamı her yıl kurum tarafından belirlenecek. Yasada buna; Temel Teminat Paketi deniyor. Genel Sağlık Sigortası ile kamu ya da özel hastane ayrımı ortadan kalkıyor; sözleşme yapılan hastaneden ve aile hekiminden hizmet satın alınması planlanıyor. Dolayısıyla yeni yasanın hastaların değil daha çok ilaç

1 Mayıs 2006 5 üvenliğe Darbe! tekellerinin, özel hastanelerin ve özel sağlık sigortası şirketlerinin derdine deva olacağı anlaşılıyor. Bir başka kayda değer değişiklik ise sağlık ocaklarıyla ilgili. Şu an mevcut 6 bin sağlık ocağı kapatılıyor ve aile hekimliği uygulaması getiriliyor. Pratisyen hekimler aile hekimi olarak atanacak ve sözleşmeli olarak çalıştırılacak. Önce gelir adaletsizliği ve eşitsizliği giderilmeli Çıkartılan yasa Türkiye gerçekleriyle örtüşmüyor. Çünkü aslı sorun belki de sistemin kendisi değil, uygulamaya geçtiğinde ortaya çıkacak eşitsiz ve adaletsizliktir. Gelir düzeyleri arasında bu oranda uçurumun olduğu, insanların büyük oranda yoksulluk ve açlık sınırında bulunduğu bir ülkede sağlık alanında reform yapmanın yegane şartı gelir dengesizliğini ortadan kaldırmaktır. Türkiye yoksullar ve yoksunlar ülkesidir. Kaldı ki genel sağlık sigortası uygulamasına geçen İspanya, Portekiz, İtalya ve Yunanistan sağlık giderlerinin artması ve hizmette eşitlik sağlanamadığı için uygulamayı terk ettiği bilinmelidir. Adı geçen ülkelerde kişi başına düşen GSMH ye bakıldığında Türkiye ile kıyaslanmayacak oranlar karşımıza çıkacaktır. Örneğin; İspanya da kişi başına düşen milli gelir 18 bin dolar, İtalya da 22 bin dolar, Portekiz de 16 bin dolar, Yunanistan da 17 bin dolar olmuşken, Türkiye de henüz 5 bin dolar kadardır. Sağlığa yapılan yatırım ve bütçeden sağlığa ayrılan pay açısından da adı geçen ülkelerle Türkiye arasında uçurum bulunmaktadır. Örneğin İtalya da kişi başına sağlık harcaması 1500 dolar, İspanya da 1073 dolar, Yunanistan da 884 dolar, Portekiz de 862 dolar iken, Türkiye de sadece 150 dolar kadardır. Buna rağmen genel sağlık sigortası uygulamasından eşitsizlik ve adaletsizlikle sonuçlandığı için sistem terk edilmiştir. Aynı şekilde kamu sağlık harcamalarının GSYİH e oranı Türkiye de yüzde 3.6 olarak gerçekleşmişken, İtalya da 6, İspanya da 5.4, Yunanistan da 4.6 ve Portekiz de 5.8 olmuştur. Aynı şekilde bütçeden sağlığa ayrılan paya bakıldığında, son yirmi yılda Türkiye de yüzde 2-3 oranında pay ayrılırken, AB ortalamasının yüzde 10 un altına inmediği gözlenmektedir. Paran yoksa öl, yaşarsan emekli ol AKP tarafından çıkartılan yasa açıkçası paran yoksa öl demektedir. Gelir düzeyi düşük ve gelir dağılımının adaletsiz olduğu, kayıt dışının yoğun olarak görüldüğü bir ülke olan Türkiye de yasanın başka türlü bir sonuç doğurması mümkün değildir. Çıkartılan yasanın sağlık reformu olduğunu iddia etmek doğru değildir. Evet, yasa hükümleri yeni bir sürecin başladığını göstermektedir ama bu reform değil, temel insan hakkı olan sağlık ve sosyal güvenliğe indirilmiş bir darbedir. Üç sosyal güvenlik kurumunu birleştirilmesi ile kamuoyunun gözü boyanıyor GSYİH de toplam sağlık ama emeklilik yaşının harcaması kademeli artırılarak İsviçre 10.7 68 e, prim gün sayısının 9 bin güne çıka- Almanya 10.6 rılmasının ne anlama Hırvatistan 10.0 geldiği tartışma gündemine Fransa Belçika İsveç Hollanda Kıbrıs İngiltere İrlanda 9.5 8.7 8.4 8.1 7.9 7.3 6.7 dahil edilmiyor. Ortalama yaşam süresi ve düzenli bir işte çalışamayan milyonlarca insan düşünüldüğünde emekli olabilmek imkânsızlaşıyor. Örneğin, tarımda ve inşaat sektöründe Estonya 6.1 bir işçinin yılda üç ay çalıştığı ve buna göre Letonya 5.9 prim ödediği düşünülürse, Beyaz Rusya Türkiye Bosna 5.7 5.0 4.5 emeklilik için 118 yaşını beklemesi gerekir. Ölmez de emekli olursanız emekli Bulgaristan 3.9 aylığınıza ekonomik büyümeden pay Romanya 2.9 ayrılmayacağı, TÜFE Türkiye de Sosyal Güvenlik katkıları Yıl milli gelire oranı Bütçeye oranı 1994 1.0 4.5 1995 1.4 6.3 1996 2.2 8.5 1997 2.6 9.5 1998 2.6 9.0 1999 3.5 9.8 2000 2.6 6.9 2001 2.9 6.4 2002 4.1 9.7 2003 4.5 11.3 2004 4.5 13.8 rakamları esas alınacağı için emekli aylığınızla yaşayabilmek mümkün değil. Sağlık sisteminin reforma ihtiyacı olduğu doğrudur. Ancak bu, sağlığı piyasa koşullarının acımazsızlığına bırakarak, toplumsal fayda yerine piyasayı baz alarak, sağlık ve sağlık çalışanlarının iş güvencesini ortadan kaldırarak değil, eşit, parasız ve nitelikli sağlık hakkını sosyal devletin gereği gibi gören, sağlığı temel insan hakkı olarak değerlendiren, sağlığa ihtiyacı karşılayacak oranda bütçe ayıran, sağlık yatırımlarını çağın ve insanın ihtiyaçları çerçevesinde gerçekleştiren bir anlayışla mümkün olacaktır. Milyonlar hayır dedi AKP nin sağlık ve sosyal güvenlik alanında yaptığı değişikliklerle ilgili halkın ne düşündüğünü öğrenmek, toplumun genel eğilimini açığa çıkartmak amacıyla Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB), Türk Tabipleri Birliği (TTB), Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK), Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK) tarafından referandum gerçekleştirildi. Referandum sonuçlarının hukuki açıdan yaptırım gücü yoktu ama ortaya çıkan sonuç halkın büyük çoğunlukla yasa değişikliğine karşı çıktığını gösteriyordu. Referanduma yüksek katılım sağlandı. Ülke genelinde 2 bin 892 sandık kuruldu ve lar ve Genel Sağlık Sigortası Yasası için 2 milyon 228 kişi hayır oyu kullandı. Evet oyları ise 13 bin 146 da kaldı. Referandum sonuçları, TTB Merkez Konseyi binasında yapılan bir basın toplantısıyla kamuoyuyla paylaşıldı. Basın toplantısına TMMOB Başkanı Mehmet Soğancı, DİSK Başkanı Süleyman Çelebi, KESK Başkanı İsmail Hakkı Tombul, TTB İkinci Başkanı Metin Bakkalcı katıldı. Sonuçları açıklayan TTB ikinci Başkanı Metin Bakkalcı referandumun halkın sosyal devletin tasfiyesine hayır dediğini söyledi. KESK Başkanı İsmail Hakkı Tombul ise Biz halka sorduk. Halk iradesini sandığa yansıttı. Halkın söz söylediği yerde vekilin ayrı bir söz söylemeye yetkisi yoktur. Halkın kararına saygı duysunlar. Bu etaptan sonra yine vatandaşa büyük iş düşüyor. Herkes iradesine sahip çıkmalı diye konuştu. ÜLKE Almanya Avusturya Belçika Danimarka Finlandiya Fransa Hollanda Lüksemburg Portekiz İngiltere İrlanda İspanya İsveç Yunanistan SAĞLIK SİSTEMİ + Devlet Sübvansiyonu Ulusal Sağlık Hizmeti Ulusal Sağlık Hizmetleri Ulusal Sağlık Hizmetleri Ulusal Sağlık Hizmetleri Kamu Fonlarıyla Finanse Edilen Sağlık Sistemi Ulusal Sağlık Hizmetleri+ Diğer Katkılar Ulusal Sağlık Hizmetleri Ulusal Sağlık Hizmetleri+Diğer Katkılar HALKA RAĞMEN BU YASALAR ÇIKARILAMAZ Referandum 2006 sonuçları düzenlenen basın toplantısıyla kamu oyuna duyuruldu. TMMOB, KESK, TTB, DİSK tarafından hazırlanan metin, TTB İkinci Başkanı Metin Bakkalcı tarafından okundu. Öncelikle, bu ülkede Sosyal Güvenlikte Güvensizliği, Sağlıkta Reform da Paralı Sağlığı dayatan politikalara karşı mücadele eden, bu yasalar ile ilgili olarak kamuoyuna doğru bilgi veren, gerçekleri anlatan emek ve meslek örgütlerinde birlikte görev yaptığımız yönetici arkadaşlarımıza, yerel örgütlerimize teşekkür ediyoruz. Gerçekleştirdiğimiz Referandum çalışmasına oy kullanarak katılan tüm yurttaşlarımıza teşekkür ediyoruz. Dün çağrımıza uyarak, SSK Genel Müdürlüğünden TBMM ne ulaşan Zincirimize katılan, zincirimizde bizimle ellerini ve yüreklerini birleştiren herkese binlerce teşekkür ediyoruz. Zincirimizde, Meclis e Çağrı: Sosyal Güvenlik Yasasına %99.4 Hayır. Halktan Geçmeyen Yasa Meclisten Geçer Mi? IMF İradesi Değil Halk İradesi pankartlarımızı taşıyan ellere teşekkür ediyoruz. Evet, bu yasalar IMF yasalarıdır. Bu yasalar bu gün halka rağmen çıkarılmaktadır. Bu yasalar emeğin ve insanımızın aleyhinedir. Bu yasalar ile geleceğimiz karartılmaktadır. Bu yasalar ile emekli yaşı 65 yapılmakta, prim ödeme gün sayısı 9000 olmakta, emekli maaşı düşmekte, sağlık paralı hale getirilmektedir. Referandum göstermiştir ki, Halkımızın %99.4 ü bu yasalara karşıdır. Siyasal iktidar bilmelidir ki, halka rağmen çıkarılan yasalar meşru olamaz. Bu ülke sosyal devlet anlayışı içerisinde ise, Cumhurbaşkanı makamı bu yasayı veto edecektir. Bu olmazsa, ana muhalefet partisi anayasa mahkemesine iptal davası açacaktır. Bunlar, bu devlet sosyal bir devletse gerçekleşir. Gerçekleşmelidir. Biz emek ve meslek örgütleri bu yasanın gerçek yaşamda karşılığı olmadığını biliyoruz. Şimdi görevlerimiz her zamankinden fazla artacak. Örgütlü olduğumuz her yerde, her ortamda bu yasaların geleceğimizi nasıl kararttığını anlatacağız. Örgütlü gücümüzle, alanlarda, sokaklarda, işyerlerinde, evlerimizde bu yasayı konuşacağız. Üyelerimize, çalışanlara, işsizlere, sistem mağdurlarına, gençlere, üniversite öğrencilerine, yurttaşlarımıza bu yasaları, bu yasalarla geleceğimizin nasıl karartıldığını, IMF yi yeniden, yeniden bir kez daha anlatacağız. Biz biliyoruz: Hepimiz istersek yapabiliriz. Hepimiz istersek geleceğimizi karartan IMF politikalarını püskürtebiliriz. Tüm emek ve meslek örgütlerini, demokratik kitle örgütlerini, sivil insiyatifleri birlikte olmaya ve mücadeleyi yükseltmeye çağırıyoruz.

6 1 Mayıs 2006 genç-imo genç-imo genç-imo genç-imo Merhaba Gençler, Teknik Güç bundan sonra sayfalarını sizlere açıyor; Teknik Güç ü sizlerle daha sık paylaşacağız. Bu paylaşımı önemsiyoruz. Nasıl ki, Odamızı, geleceğimizi sizlerle paylaşıyoruz; dergi sayfalarımızı da aynı şekilde paylaşmalıyız. genç-imo sayfalarında yer alacak yazıları sizler belirleyeceksiniz. Bize düşen bu yazılara dergimizin çerçevesine uygun yer açmak olacak. Sanıyorum ki Teknik Güç, canlı, hareketli, dinamik bir yazarokur kitlesiyle buluşacak. Umarım, daha işlevsel bir Tenik Güç için, bu ilk adım olur. Genç-İMO sayfalarında yer alması için yazı, haber, yorum, görsel malzeme, şiir istediğimizi buradan ilan etmeye gerek yok. İnanıyorum ki sizler, ayrılan sayfaları doldurmakla kalmayacak, sınırları zorlayacaksınız. Genç olmak da bunu gerektirir. Genç-İMO için aşağıda verdiğimiz irtibat telefonları ve elektronik posta adresi kullanılırsa, sizler tarafından gönderilecek her türlü yazı daha sağlıklı değerlendirilecektir. Yeni sayılarda görüşmek üzere. Ahmet Göksoy İrtibat için: Gökhan Marım - Umut Yılmaz Deveci İMO Ankara Şubesi Selanik Cad. No:17/5 Kızılay / Ankara Tel: 0.312.419 38 81 - Faks: 0.312.417 42 85 gencimo@imo.org.tr - imoankara@imoankara.org.tr Neo Liberal Politikalara Direnelim Brezilya ve Arjantin, IMF ye olan dış borçlarını erken ödeme kararı aldılar. IMF dert küpü Brezilya, Arjantin, Türkiye ve Endonezya, IMF tarafından açılan kredilerin yüzde 70 inden fazlasını alan müşteriler. IMF iki değerli müşterisini kaybetti. Arjantin ve Brezilya IMF yi artık ülkelerinde görmek istemediklerini ve ona ihtiyaçlarının olmadığını belirttiler. Kaldı ki, son dönemde özellikle Latin Amerika ülkelerinde anti Amerikancı siyasi partilerin iktidara gelmesi ve IMF, Dünya Bankası ile ilişkileri askıya almaları, hatta ulusal değerleri kamulaştıracaklarını açıklamaları uluslara üstü sermayeye ciddi bir darbe anlamı taşımakta, sermaye hareket alanını daraltmaktadır. Darısı Türkiye nin ve IMF kıskacındaki diğer ülkelerin başına IMF kıskacındaki Arjantin yönetimi, ülkedeki kaos ve kargaşanın ana sebebinin IMF den alınan borçlar ve bu borçların faizini dahi karşılamaya yetmeyen yüksek vergiler nedeniyle piyasaların durma noktasına gelmesi olduğunu fark ederek IMF ile ilişkilerini kesti. Arjantin yönetimi, borç-faiz kıskacında sömürü ilişkisini devam ettiren IMF yi yakalarından atma kararı alarak, ekonomik politikalarını buna göre şekillendirdi. Hatırlanacağı gibi, Arjantin de 19-20 Aralık 2001 de hükümetin neo liberal politikalarına karşı hemen tüm toplumsal kesimlerin içinde bulunduğu büyük kitle gösterileri düzenlenmiş, siyasi iktidar gösterilere bası ve şiddetle karşılık vermesine rağmen, direnememiş ve çekilmek zorunda kalmıştı. Nitekim başkan helikopterle kaçmıştı. Arjantin deki neo liberal rüya böylece sona ermişti. Türkiye, Arjantin ve Brezilya halklarının yaşadığı problemler birbirlerinin kopyasıdır. Bu problemler, neo liberal politikalardan kaynaklanmaktadır. Hep birlikte neo liberal politikalara karşı birlikte duralım ve gücümüzü tüm dünyada bu anlamda mücadele veren güçlerle birleştirelim. İMO İSTANBUL ŞUBE ÖĞRENCİ KOMİSYONU Mal Beyanı Avşa adasında üç daire, dört üçgen, beş dikdörtgen Gökyüzünde bir bulut Bitlis te beş minare Biri yazlık, biri kışlık iki platonik sevgili Büro mobilyası; ve çelik kapı; üreten bir fabrikanın öğle üzeri yaslanıp sigara içilen beyaz duvarı Islıkla da çalınabilen dört anonim türkü Palandökende bir palan, iki döken Kastamonu da üç kasto Üç fay hattı Bir çarşamba, iki perşembe, üç cuma Dünyada mekan Ahirette iman Denizde kum Uzayda yerçekimsizlik Bi çuval gazoz kapağı Bi kibrit kutusu sigara izmariti On sekiz saç biti Biri ingilizce 6 adet küfür Yirmi tane boş naylon poşet Sevenlerin kalbinde kurulmuş bir taht Bi sürü saç sakal, kıl,tüy,yün Uç ayrı parkta üç ayrı belediyeye ait üç ayrı banka reklamlı bank Bi ayakkabı çekeceği Iki büyük taş kütlesi Bir adet ağaç gölgesi Üç kuş kanadı sesi Bi sürü kedi köpek Bi marmara denizi Camına yaslanıp seyredilen iki piliç çevirmeci Her akşam karıştırılan dört çöp bidonu Çalıp çalıp kaçılan beş melodili apartman zili Nakit 15 kuruş Anne babadan kalma yarısı yasanmış bi ömür Metin Üstündağ İMO Öğrenci Komisyonu Toplandı Sekreteryasını İMO Ankara Şube nin yürüttüğü İMO Öğrenci Komisyonu olağan toplantısı 1 Nisan 2006 cumartesi günü gerçekleştirildi. 19 farklı üniversiteden 30 inşaat mühendisliği öğrencisinin katıldığı toplantıda çalıştay örgütlenmesi,, mühendislik alt komisyonu ve bülten çalışmaları değerlendirildi. Ayrıca, mühendislik eğitimindeki yaklaşımların tartışılacağı panel düzenlenmesi üzerine fikir alış verişi yapıldı. Bir başka gündem maddesi ise İMO 40. Genel Kurul un değerlendirilmesiydi. Genel kurula dair tartışmalar, öğrenci komisyonlarının talep ve beklentileri üzerinden yürütüldü. Toplantıya katılan İMO Genel Sekreteri Gülay Özdemir Mühendislikte Yetkilendirme başlıklı bir sunum yaptı. Sunum sonrası tartışma Yetkin Mühendislik uygulaması çerçevesinde yoğunlaştı. Gülay Özdemir öğrencilerin Yetkin Mühendislik ile ilgili sorularını cevapladı. Toplantıda şu kararlar alındı: İMO Öğrenci Yönetmeliği, İMO Öğrenci Komisyonları çalışmaları için önemlidir. Öğrenci komisyonlarının yasal dayanağı olacak yönetmelik için genç inşaat mühendisleri ve komisyon üyeleri bu konuda gerekli çalışmaları yapmakla yükümlüdür. Örgütlülüğümüz gücümüzdür ilkesiyle hareket eden inşaat mühendisliği öğrenci komisyonları faaliyetleri, bütün şubelerde başlatılmalı; örgütlülüğün devamını sağlamak için 1. ve 2. sınıfta okuyan inşaat mühendisliği bölümü öğrencilerinin katılımı sağlanmalıdır. Mühendislik Eğitimindeki Yaklaşımlar panellerinin devamı olan Mühendislikte Yeni Düzenlemeler paneli Ege Üniversitesi Kültür Merkezi MÖDBE Salonu nda 6 Mayıs 2006 tarihinde gerçekleşecektir. Öğrenci üyelerin katılımını sağlamak için şubelerin tam desteği alınmalıdır. Öğrenci üyelerin iletişimini ve tanıtımını sağlayacak bilgiler www.imo.org.tr internet adresinde yer almalıdır.

1 Mayıs 2006 7 genç-imo genç-imo genç-imo genç-imo Kırıkkale Üniversitesi nde Tanışma Toplantısı Düzenlendi İMO Ankara Şubesi Öğrenci Komisyonu, Kırıkkale Üniversitesi nde tanışma toplantısı düzenledi. 6 Nisan günü gerçekleşen tanışma toplantısına 100 civarında öğrenci katıldı. Toplantıda katılan İMO Ankara Şubesi Yönetim Kurulu Başkanı Fehmi Toptaş, Yönetim Kurulu Üyelerinden Gülgün Takak ve Ferhad Topçuoğlu, Kırıkkale Üniversitesi Öğretim Görevlilerinden Yrd. Doç. Dr. Osman Yıldız ve Yrd. Doç. Dr. Orhan Doğan öğrencilerle sohbet etme olanağı buldular. Kırıkkale Üniversitesi Mühendislik Mimarlık Fakültesi A201 Amfisi nde yapılan toplantının açılış konuşmasında öğrencilere hitap eden Fehmi Toptaş, öğrenci örgütlülüğünün meslek odası ve mesleğin geleceği açısından önemini vurguladı. Açılış konuşmasının ardından öğrenci komisyonunu yürüten Şube Sekreter Yardımcısı Gökhan Marım, oda-öğrenci tarihini ve ilişkilerini özetleyen bir sunum yaptı. Gökhan Marım konuşmasında şunları söyledi: İMO öğrenci örgütlülüğünün iki ayağı vardır. Birinci ayağı öğrencilere mesleki anlamda destek vermek, ikinci ayağı ise öğrenci sorunlarına çözüm ararken aslında toplumsal sorunlara da kayıtsız kalmayıp çözüm önerilerinde bulunmak ve gerektiğinde her anlamda katkı koymaktır. Öğrenci Komisyonları ile başlatılan, öğrenci-üyelik ile ilerletilen Meslek Odası- Öğrenci ilişkisini güçlendirerek mesleki demokratik kitle örgütü olarak gördüğümüz Odamızda birlikte üretmeye, birlikte karar almaya ve birlikte yönetme anlayışını hayatın her alanına yaymalıyız. Bu bağlamda Bütün öğrencileri, İMO Öğrenci Komisyonlarına çağırıyoruz. Sunumun ardından öğrencilerin sorularını yanıtlamak üzere Fehmi Toptaş tekrar kürsüye geldi. Öğrencilerin soruları Yetkin Mühendislik Uygulama Yönetmeliği üzerine yoğunlaşırken üniversite eğitim sistemindeki aksaklıklara da vurgu yapıldı. Öğrenci Komisyonlarına ve Etkinliklere Dair Lokman Türkmen (İMO İstanbul Şube Öğrenci Komisyonu Üyesi) 20. Yüzyıl tarihe kimilerine göre Bilgi Çağı, kimilerine göre de Verimlilik Çağı olarak geçti. Ancak 21. Yüzyıl kesinlikle bir Değişim Çağı olacaktır. Çünkü 21. Yüzyıl da tüm insanlığı, her alanda ve her konuda büyük ve önemli değişiklikler beklemektedir. Bu yüzyılda ülkelerin geleceği bu değişikliklere ne ölçüde ayak uydurabildiklerine bağlıdır. Bu değişimin temel hedefi ise daha güvenli, daha iyi yaşam koşullarına sahip daha mutlu bir toplum yaratmaktır. Bu konuda liderliğe soyunacak ülkelerin en önemli ve en büyük bilgi kaynağı ise hiç kuşkusuz iyi eğitilmiş, iyi yetişmiş kaliteli mühendislerdir. Şüphesiz İMO İstanbul Şube Öğrenci Komisyonu olarak biz de bu durumun bilincindeyiz ve daha iyi yetişmiş, kaliteli, yaşadığı topluma faydalı birer mühendis olma uğraşı içindeyiz. Toplumun bir parçası olan mühendisin teknik bilgisinin ve uygulamalarının yanında toplumsal konular ve sorunlar hakkında da bilgi sahibi olması, toplum yararına tavır geliştirebilmesi gerekmektedir. Bu düşüncelerle yola çıkan Öğrenci Üye Komisyonumuz Mart ve Nisan ayı çalışmalarını da bu eksende gerçekleştirmeye çalıştı. 25 Mart 2006 tarihinde İzmit te ki Tevfik Seno Arda Lisesi ne bir teknik gezi düzenlendi. Teknik gezinin amacı öğrenci üyelerimizin çelik konusunda bilgilerinin artırılmasıydı. Çünkü, Avrupa Çelik Birliği ve Ulusal Çelik Birliği tarafından yapılan binanın özelliği tamamen çelik konstrüksiyon olmasıydı. Örgütlülüğümüzün güçlenmesi amacı ile gerçekleştirilen Merkezi Öğrenci Üye Komisyonu toplantısı 1 Nisan 2006 Cumartesi günü Ankara da gerçekleştirildi. Türkiye nin dört bir yanından gelen şube öğrenci komisyonu temsilcisi arkadaşlarımızı bir araya getiren toplantıya İMO Genel Sekreteri Gülay Özdemir de katıldı. Divanın oluşturulmasından sonra toplantıya geçildi ve çıkarılması düşünülen Öğrenci Komisyonu Yönetmeliği ile yapılması düşünülen yaz kampı projesinin tartışıldı. İMO Genel Kurulu nda gerçekleşen öğrenci üye yönetmeliği hakkındaki tartışmalar değerlendirildi. Öğrenci Komisyon Yönetmeliğinin yürürlüğe girmesi için çalışmaların tamamlanması gerektiğine vurgu yapıldı. Yapılması düşünülen yaz kampı örgütlenmesi için, ana konunun belirlenmesi ve çalıştay programının şekillenmesi yönünde tüm şube öğrenci komisyonlarında çalışma yapılmasına karar verildi. Toplantının öğleden sonraki oturumunda ise İMO Genel Sekreteri Gülay Özdemir Yetkin Mühendislik konusunda öğrencileri bilgilendirdi. ODTÜ TİYATRO ŞENLİĞİ 2006 Her sene nisan ayının son haftası ODTÜ TİYATRO ŞENLİĞİ, ODTÜ Mimarlık amfisinde düzenleniyor. Bu sene 21-30 Nisan günlerinde gerçekleşen şenlikte 22 oyun gösterime girdi. Şenliği düzenleyen ODTÜ OYUNCULARI, 1960 yılında ODTÜ nün eski kampusu olan TBMM nin arkasındaki barakalarda METU PLAYERS adıyla çalışmalarına başlamış, kuruluşunun 6. yılında, daha sonra gelenekselleşen şenliklerin ilkini ŞENLİK 66 adı altında gerçekleştirmiştir. 1989 a kadar amatör ve yerel tiyatro topluluklarını konuk eden şenlik, Amatör Tiyatrolar Şenliği olarak adlandırılıyordu. Bu çalışmaların yanı sıra, ODTÜ OYUNCULARI, amaçlarından biri olarak benimsediği tiyatroyu halka götürmeyi Anadolu ya düzenlediği turnelerde gerçekleştirmiştir. Sözü geçen süreç içinde, hiç kuşkusuz dönemin siyasal panoramasının etkisiyle gerek şenliklerin gerekse çalışılan oyunların içeriği politik ağırlık kazanmıştır. 1980 yılında bu nedenle kapatılan topluluk arşivini de yitirmiştir. 1982 de oyun çalışmalarına yeniden başlayan ODTÜ OYUNCULARI aynı yıl ŞENLİK 82 yi de gerçekleştirmiştir. 1984 te tekrar kapatılan ODTÜ OYUNCULARI 1986 dan itibaren ODTÜ LÜ OYUNCULAR adıyla üniversite dışında oyunlarını sergilemeye devam etmiştir. Topluluk, 1987 yılından başlayarak yine ODTÜ OYUNCULARI olarak üniversite dâhilinde, ODTÜ Kültür İşleri Müdürlüğü bünyesinde çalışmalarını sürdürmektedir. 1982 yılından sonra ara verilen şenlik geleneği de Şenlik 89 ile birlikte ODTÜ Üniversite Tiyatroları Şenliği adı altında yeniden canlandırılmıştır. Geçmişi 1960 lara kadar uzanan Topluluk, neden tiyatro yaptıklarını bakın nasıl tanımlıyor: Neden tiyatro yapıyoruz? Tüketim kültürü, kendi değerlerini paket programlar halinde hayatımızın her alanında hizmetimize sunmakta. Düzenin karı-zararı bilen, yararcı bireyleri olarak, sunulan her seçeneği tüketmekte özgürüz! Hatta mümkünse birey kalalım, yalnızlıklarımızı da birer meta halinde popüler kültürün hizmetine sunalım. Savaşlar, sömürülen halklar, silah kuşanan dünya, işkence, açlık, çaresizlik bize bir televizyon ekranı kadar yakın, kendimiz kadar uzak olsun. Sanat ve sanatçı çoktan tanımlanmış. Meşhur olmak için, seyirci toplama kaygısıyla, kişisel tatmin için ya da görev gereği tiyatro yapılıyor diye acı çekmeye gerek yok. Eğlence sektörü, uyuşturan medya, mantar diziler, seri üretim haz araçları... Her şey yerli yerinde... Düzen içinde... Düzenin hizmetinde. Her geçen gün Neden tiyatro yapıyorsunuz? sorusuyla daha da sık karşılaşmamız da bundan olsa gerek ve buna karşın her geçen gün baskıya ve yozlaşmaya karşı daha cesur durabilmemiz, umutla beslenen eylemimizin değerini anlamamız... Şenlik programında yer alan, 1993 te de ODTÜ Oyuncuları tarafından da sahnelenen, Boğaziçi Oyuncularının Can Yücel in çevirisiyle sahnelediği Bahar Noktası (William Shakspeare) oyunu birçok tiyatro tarafından sahnelenmiş ve sahnelenmeye devam etmektedir. Can Yücel, yapıtı dilimize çevirirken yapıtı Türkçede tekrar yaratmıştır. Tabi Boğaziçi Oyuncularının da yorumu oyuna ayrı bir tat vermiştir. Oyunun bir yerinde geçiyordu: Amatör ruhun tadı başka

8 1 Mayıs 2006 İş, Barış, Demokrasi, Eşitlik ve Özgürlük İçin 1 Mayıs ta Alanlar Doldu 2006 1 Mayıs ı yurt genelinde düzenlenen miting ve gösterilerle kutlandı. Mitinglerde ortak talep demokrasi, barış, özgürlük ve adalet olurken, AKP iktidarı tarafından çıkartılan yasalar protesto edildi. Çalışanların aleyhine sonuçlar doğuran uygulamalarının durdurulması istendi. ABD nin Irak işgali ve bölgeye dönük emperyalist politikalar da protestolardan nasibini aldı. Her yıl olduğu gibi en kalabalık ve coşkulu miting İstanbul da gerçekleştirildi. İstanbul un yanı sıra Ankara, İzmir, Adana, Diyarbakır, Hopa, Tunceli, Lüleburgaz, Şırnak, Kilis, Şanlıurfa, Gaziantep in de aralarında bulunduğu pek çok il ve ilçede 1 Mayıs için binler bir araya geldi. TMMOB ve bağlı odalar şube ve temsilciliklerinin olduğu her yerde mitinglere kitlesel katılım sağladı. Ankara daki mitinge TMMOB ye bağlı Oda çalışanları Örgütlenmek her mevsimde, her yerde yaşamak gibi, aşk gibi pankartıyla katıldı. Ankara daki mitingde TMMOB Başkanı Mehmet Soğancı, KESK Genel Başkanı İsmail Hakkı Tombul, Türk İş Genel Başkanı Salih Kılıç, Hak İş Başkanı Salim Uslu birer konuşma yaptı. Emek Platformu adına hazırlanan metni ise DİSK Genel Başkan Vekili Mahmut Seren okudu. TMMOB Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Soğancı konuşmasında şunları söyledi: Emperyalizm dünya halklarına savaş açtı. Hani küreselleşme ile barış, adalet, kardeşlik, özgürlük gelecekti. Hani bütün insanlık kardeşlik içinde yaşayacaktı. Hayır. Küreselleşme, dünya halklarına aksine daha fazla yoksulluk, daha fazla işsizlik, daha fazla açlık, daha fazla savaş ve daha fazla ölüm getirdi. Küreselleşme bu gün Irak ta yüreği susan çocuktadır. Yarın küreselleşme İranlı bir çocuğun yüreğini durduracaktır. Siyasal iktidarı uyarıyoruz: ABD emperyalizminin yüzyılın felaketi olduğunu bilmiyor musun? Hala öğrenmedin mi? ABD emperyalizminin insanlığın başına gelen, gelmiş geçmiş en büyük bela olduğunu bilmiyor musun? Iraktaki işgalinin üçüncü yılında sonuç ortada. Yüz binin üzerinde Iraklı öldü. Binlerce Iraklı çocuğun artık yürek atışları yok. Bunun sorumlusunun ABD emperyalizmi olduğunu bilmiyor musun? Sevgili dostlar, ülkemizde ne yaşanıyor? Gerçekleştirilen düzenlemelerin hemen hepsi sermayenin küreselleşmesinin gereksinimleri doğrultusundadır. Yapılan, ülkenin bir bütün olarak uluslararası sermayenin rant alanı haline getirilmesidir. Yapılan emeğe ve demokrasiye karşı savaş açmaktır. Siyasal iktidar, reform uygulamaları adı altında IMF ve Dünya Bankası programlarını hayata geçirmeye devam ediyor. Bu program emeğin, çalışanın, emekçinin, yoksulun, kısacası bu ülkenin halkının programı değildir. Kendinden öncekilerden daha başarılı bir IMF ci olan bu iktidarın uygulamaları, emekçiye, asgari ücretle çalışana, emekliye, işsize, esnafa ve köylüye karşıdır. Bunların programı insanımızın geleceğini karartan, insanımızı yoksulluğun içine iten bir programdır. Bu programdaki Özelleştirme uygulamaları talan uygulamalarıdır. Sağlık ve sosyal güvenlik yasaları, paran kadar sağlık demektir. Mezarda emeklilik demektir. Hastanın müşteri, hastanenin sağlık işletmesine dönüştürülmesidir. Kamu Yönetimi Yasası, vatandaşın müşteri, ülkenin pazar haline getirilmesidir. Kamu Personel Yasası, iş güvencesiz, performansa göre sözleşmeli çalışma demektir. Yerel Yönetim Yasası, yerelleşerek hizmetlerin özelleştirmesi demektir. Bunlarla bu ülkede tam bir sosyalekonomik yıkım yapılmaktadır. Sevgili dostlar, şairin dediği gibi demeye de dilim varmıyor ama, kabahatin çoğu bizim be canım kardeşim Sevgili dostlar, şimdi, emekten ve demokrasiden yana bütün güçlerin küresel sermayenin yasalarla, bombalarla dünyada emekçilere karşı giriştiği savaşa karşı durmanın zamanıdır. Şimdi, siyasal iktidarın düzenlemelerine karşı emek ten yana tavır almanın zamanıdır. Şimdi küresel saldırıya karşı küresel direniş deme zamanıdır. Şimdi omuz omuza olma zamanıdır. Şimdi hep birlikte kurtuluş yok tek başına ya hep beraber ya hiç birimiz deme zamanıdır. ABD Dışişleri Bakanı Condolezza Rice ın Ankara ya gelişini protesto etmek amacıyla Ankara daki sendika, meslek örgütleri ve siyasi partilerin katılımıyla 25 Nisan 2006 Salı günü ABD Büyükelçiliği önünde basın açıklaması ve protesto eylemi gerçekleştirildi. Yüksel Caddesi nde toplanarak ABD Büyükelçiliğine yürüyen kalabalık, yol boyu ABD nin emperyalist politikalarını protesto eden sloganlar attı. TMMOB Başkanı Mehmet Soğancı, KESK Genel Başkanı İsmail Hakkı Tombul, Eğitim Sen Genel Başkanı Alaaddin Dinçer de eylemde hazır bulundu. TMMOB, KESK, DİSK üyelerinin kitlesel katılım sağladığı eylem İsmail Hakkı Tombul un ABD Büyükelçiliği önünde yaptığı konuşmayla sona erdi. Tombul konuşmasında şunları söyledi: Ülkemiz düne göre bugün çok daha kirlenmiş bir durumda. Uluslararası bir terörist, bir katil. ülkemiz topraklarına ayak basacak. Üstelik bu ülke halkının yakınından bile geçmesine müsaade dahi edilmeyen kurumlarında elini kolunu sallaya sallaya dolaşacak. Evet,gittiği her yere kan ve gözyaşı götüren ABD nin savaş planlayıcılarından Dışişleri Bakanı Rice,Yeni savaş planlarıyla bu gün ülkemize geliyor.irak ta binlerce insanın ölümüne neden olan,binlerce insanı işkence tezgahlarından geçiren,kana ve gözyaşına doymayan,emperyalizmin yeni kan ve gözyaşı planlarıyla geliyor ABD Dışişleri Bakanı nın Ankara ya Gelişi Protesto Edildi Rice Defol! Adına Büyük Ortadoğu Projesi dedikleri,sınırları Çin den Orta Avrupa ya ve Afrika ya kadar uzanan bir coğrafyayı emperyalizmin çıkarları doğrultusunda sömürü ve etki alanını geliştirmeye dönük program adım adım hayata geçiriliyor. Eski Sovyet Cumhuriyetlerinde ve Orta Avrupa da yaşanan iktidar değişiklikleri, Irak işgali İran ve Suriye ye yönelik savaş tehdit ve hazırlıkları programın parçalarını oluşturmaktadır.ülkemiz açısından ise FBI ve CIA başkanlarının gelişinin ardından yaşanan savaş ve provokasyon ortamı ile gündeme getirilen terörle mücadele yasası, savaş hazırlıklarının göstergeleridir. Emekçilere yönelik saldırı yasalarını bir bir meclisten geçirerek emperyalizmin taktirini toplayan AKP şimdide emekçi halkın kanını pazarlayarak iktidar koltuğunu sağlamlaştırmaya çalışıyor. İçeride islami görüntü ile tabanını tutmaya çalışırken diğer taraftan halk Müslüman olan İran ve Suriye ye yönelik ABD ile birlikte savaş hazırlıklarına girişiyor. Buradan emperyalist ve işbirlikçileri uyarıyoruz! Bu ülke halkları size köle olmayacak 6. filoyu denize döken, ODTÜ de Commer in arabasını yakan,emperyalizme karşı mücadelede binlerce şehit veren, 1 Mart teskeresini yırtıp atan bu halk, yeni kan ve gözyaşı planlarınızı da bozacaktır. Üslerinizle, uçaklarınızla savaş planlarınızla, provokatör ve işbirlikçilerinizle ülkemizden defolun. TMMOB İnşaat Mühendisleri Odası Adına Sahibi Taner YÜZGEÇ Yazı İşleri Müdürü Zeki ERGİNBAY Zeki ERGİNBAY (1976-1977) Ahmet GÖKSOY TMMOB İnşaat Mühendisleri Odası nın yayın organıdır. 15 günde bir yayınlanır. Adres: Selanik Cad. No:19/1 06190 Kızılay / Ankara Tel: 0.312.419 38 82 Faks: 417 06 32 E-Posta: imo@imo.org.tr Web: www.imo.org.tr Dizgi Mizanpaj: TMMOB İnşaat Mühendisleri Odası Yayın Görevlileri: İnönü Alpat - Cemal Çimen Teknik Güç de yayınlanan yazılar kaynak gösterilerek yayınlanabilir.