1981 Kangal / Sivas doğumlu.



Benzer belgeler
Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

Zeynep in Günlüğü. Hikaye Yazarı Sevinç DOĞAN ( Türkçe Öğretmeni ) Fatma BAŞA. Kapak Tasarımı ve Sayfa Tasarımı Ahmet ŞAMLI

Adı-Soyadı: Deniz kampa kimlerle birlikte gitmiş? 2- Kamp malzemelerini nerede taşımışlar? 3- Çadırı kim kurmuş?

MATBAACILIK OYUNCAĞI

KİTAP GÜNCESİ VIII. GELENEKSEL KİTAP GÜNLERİ SAYI:3

I. Metni okuyunuz ve soruları cevaplayınız. ÖNEMLİ BİR DERS

O sabah minik kuşların sesleriyle uyandı Melek. Yatağından kalktı ve pencereden dışarıya baktı. Hava çok güzeldi. Güneşin ışıkları Melek e sevinç

Başarı Hikayelerinde Söke Ekspress Gazetesi ve Cumhuriyet Ofset Matbaasının sahibi, 1980 yılından bu yana üyemiz olan Yılmaz KALAYCI ya yer verdik.

ÖYKÜLERİ Yayın no: 170 ADALET VE CESARET ÖYKÜLERİ

Hazırlayan: Saide Nur Dikmen


DÜZEY B1 Avrupa Konseyi Ortak Dil Ölçütleri Çerçevesinde BÖLÜM 4 SINAV GÖREVLİSİNİN KİTAPÇIĞI. Dönem Kasım 2009 DİKKAT

þimdi sana iþim düþtü. Uzat bana elini de birlikte çocuklara güzel öyküler yazalým.

66 Fotoğrafçı Etkinlik Listesi. 52 Haftalık Fotoğrafçılık Yetenek Sergisi

ÇAĞDAŞ TÜRK EDEBİYATI. Refik Durbaş. Şiir BEZ BEBEKLE KUKLASI. 2. basım. Resimleyen: Burcu Yılmaz

Yayınevi Sertifika No: Yayın No: 220 HALİM SELİM İLE 40 HADİS

ÇAĞDAŞ TÜRK EDEBİYATI. Süleyman Bulut. Bilmece ŞİPŞAK BİLMECELER DEYİM VE ATASÖZLERİ. 2. basım. Resimleyen: Ferit Avcı

Biz Fakir Okuluz Bizim Velimiz Bize Destek Olmuyor Bizim Velimizi Sen Bilmezsin Biz Bağış Alamıyoruz Cümlelerini kurarken bir daha düşüneceksiniz.

&[1 CİN ALİ'NİN HİKAYE KİTAPLAR! SERIS.INDEN BAZILARI. l O - Cin Ali Kır Gezisinde. Öğ. Rasim KAYGUSUZ

olduğunu fark etti. Takdir ettiği öğretmenleri gibi hatta onlardan bile iyi bir öğretmen olacaktı.

ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ

MİRKET NİNELER. Parti Veriyor

Arapgirli Haşim Koç. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

KÜÇÜK KALBİMİN İLK REHBERİNİN BU GÜNÜME UZATTIĞI HAYAT YOLU

Hafta Sonu Ev Çalışması HAYAL VE GERÇEK

Öğrencilerin çektiği fotokopiye yasal formül şart!

Bir$kere$güneşi$görmüş$ olan$düşmez$dara$

Cem Akaş BUMBA İLE BİBU. Resimleyen: Reha Barış

ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ

:48 FİLİZ ESEN-BİROL BAŞARAN

Hazırlayan: Saide Nur Dikmen

ÇAĞDAŞ TÜRK EDEBİYATI. Betül Tarıman. Öykü GÖKYÜZÜ PRENSİ PO İLE KÜÇÜK KIZ. 2. basım. Resimleyen: Uğur Altun

İnsan Okur. Resimleyen: Reha Barış MERAKLI KİTAPLAR

Şef Makbul Ev Yemekleri'nin sahibi Pelin Tüzün Quality of magazine'e konuk oldu

SORU- Bize kısaca kendinizi tanıtır mısınız? Bugüne kadar nerelerde görev aldınız?

> > ADAM - Yalnız... Şeyi anlamadım : ADAMIN ismi Ahmet değil ama biz şimdilik

AİLE & YETİŞTİRME KONULU SORU LİSTELERİ


Anne Ben Yapabilirim Resimleyen: Reha Barış

.com. Faydalı Olması Dileğiyle... Emrah& Elvan PEKŞEN

En özel an lardan en güzel anı lara

Erbaa lı Genç Şair Muhammed Dikal Lisede edebiyatı gerçekten seven öğretmenlerim bana da Edebiyatı sevdirdiler

Ramazan Manileri // Ramazan Manileri. Editors tarafından yazıldı. Cuma, 25 Eylül :55

ÇAĞDAŞ TÜRK EDEBİYATI. Süleyman Bulut GÜNAYDIN! GÜNAYDIN! Resimleyen: Burcu Yılmaz

TV LERDEKİ PROGRAMLARA ÇIKANLAR KURAN OKUMASINI BİLMİYOR

ADIN YERİNE KULLANILAN SÖZCÜKLER. Bakkaldan. aldın?

Dünyayı Değiştiren İnsanlar

Paketi. Albüm ve Baskı Seçenekleri

YOL AYRIMI SENARYO ALĐ CEYLAN

Tanşıl Kılıç ŞEKERLİ SİNEK. Resimleyen: Vaghar Aghaei

ΣΔΛΙΚΔ ΔΝΙΑΙΔ ΓΡΑΠΣΔ ΔΞΔΣΑΔΙ. ΔΙΑΡΚΕΙΑ: 2 ώρες ΗΜΕΡΟΜΗΝΙΑ: 24 Μαΐοσ 2011 ΣΟ ΔΞΔΣΑΣΙΚΟ ΓΟΚΙΜΙΟ ΑΠΟΣΔΛΔΙΣΑΙ ΑΠΟ 8 (ΟΚΣΩ) ΔΛΙΓΔ. Τπογραφή καθηγητή:

AĞAÇLARIMIZA NE OLDU?

TATÍLDE. Biz, Ísveç`in Stockholm kentinde oturuyoruz. Yılın bir ayını Türkiye`de izin yaparak geçiririz.

OKUL MÜDÜRÜMÜZLE RÖPORTAJ

AHIRIN İÇİNDEKİ SARAY 300 Ispartalı filmini hatırladınız mı?

Dört öğrenci sabahleyin uyanamamışlar ve matematik finalini kaçırmışlar, ertesi gün hocalarına gitmişler, zar zor ikna etmişler. Arabaya bindik yolda

Sayın Başkanım, Sayın Müdürüm, Protokolümüzün Değerli Mensupları, Çok kıymetli Hocalarım, Değerli Öğrenci Arkadaşlarım, Velilerimiz

KİTABININ GELİRİNİ, İHTİYACI OLAN KIZ ÇOCUKLARINA VERECEK

.com. Faydalı Olması Dileğiyle... Emrah& Elvan PEKŞEN

Uzun Bir Köpek Hakkında Kısa Bir Öykü. Henry Winker. İllüstrasyonlar: Scott Garrett. Çeviri: Bengü Ayfer

A1 DÜZEYİ A KİTAPÇIĞI NOT ADI SOYADI: OKUL NO:

6. Sınıf sıfatlar testi testi 1

KOKULU, KIRIK BİR GERÇEĞİN KIYISINDA. ölüler genelde alışık değiliz korkulmamaya, unutulmamaya... (Özgün s.67)

Dersler, ödevler, sýnavlar, kurslar... Dinlence günlerinde bile boþ durmak yoktu. Hafta sonu gelmiþti; ama ona sormalýydý.

A1 DÜZEYİ B KİTAPÇIĞI NOT ADI SOYADI: OKUL NO:

Soðaným da kar gibi Elma gibi, nar gibi Kim demiþ acý diye, Cücüðü var bal gibi

Gülmüştü çocuk: Beni de yaz öyleyse. Yaz ki, kaybolmayayım! Ben babamı yazmamıştım, kayboldu!

'Kıyma Parası ile Kitap Almıştım'

NURULLAH- Evet bu günlük bu kadar çocuklar, az sonra zil çalacak, yavaş yavaş toparlana bilirsiniz.

UFACIK TEFECİK KURBAĞACIK

1 Anne çocuğuna ne öğütlüyor?

Yönetici tarafından yazıldı Pazartesi, 24 Ağustos :42 - Son Güncelleme Çarşamba, 26 Ağustos :20

Murat Çelebi 2. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

Akhisarlı Hakkı Baba, 1934 yılında Akhisar da doğdu. Ailesi Aslen Makedonya nın PİRLEPE şehrinden gelmiş Arnavut kökenli bir ailedir.

M. Sinan Adalı. Eski zamanlarda yaşamış peygamberlerin ve ümmetlerinin başlarından geçen ibretli öyküler, hikmetli meseller

TEŞEKKÜR. Kısa Film Senaryosu. Yazan. Bülent GÖZYUMAN

SAFTİRİK Greg in Günlüğü HEY GİDİ GÜNLER!

ÇAĞDAŞ TÜRK EDEBİYATI. Cihan Demirci. Şiir ŞİİR KÜÇÜĞÜN. 2. basım. Resimleyen: Cihan Demirci

ESAM [Ekonomik ve Sosyal Araştırmalar Merkezi] I. Dünya Savaşı nın 100. Yıldönümü Uluslararası Sempozyumu

ÜRÜN KATEGORİSİYLE İLGİLİ:

Ramazan Alkış. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

KIRMIZI KANATLI KARTAL

Delal Arya HEYECANLI KİTAPLAR. Serüven. Resimleyen: Sedat Girgin PERA GÜNLÜKLERİ. 5 Basım SIRLAR OTELİ. 2. Kitap

Fotoğraf Sevdalısı Bir Doktor:

İŞARET DİLİNİN GELİŞİMİ KURUMLARARASI İŞBİRLİĞİNE BAĞLIDIR - Genç Gelişim Kişisel Gelişim

ABLA KARDEŞ Gerçek bir hikayeden alınmıştır.

Astrofotoğrafçılarımız: Metin ALTUNDEMİR

&[1Ô A w - ' ",,,, . CiN. ALl'NIN. HiKAYE. KiTAPLAR! SERiSiNDEN BAZILARI Rasim KAYGUSUZ

Türkçe Dil Etkinlikleri Sanat Etkinlikleri Oyunlar Müzik Bilim Etkinlikleri

Karşılıklı soru cevap şeklinde geçen sohbette kısaca şunlar konuşuldu:

Bilgi güçtür. Sevdiğiniz kişiyi dinleyin ve kendinizi eğitin.

Pırıl pırıl güneşli bir günde, içini sımsıcak saran bir mutlulukla. Cadde de yürüyordu. Yüzü gülümseyen. insanların kullandığı yoldan;

Gürkan Genç, 1979 yılının Ocak ayında dünyaya geldi. Hemen hemen her çocuk gibi en büyük tutkusu bisikletiydi. Radyo-Televizyon-Sinema bölümünden

TÜRKÇE DERSİ GÖRSEL OKUMA TESTİ Kubilay ORAL

Kızla İlk Buluşmada Nasıl Sohbet Edilir? Hızlı Bağ Kurma Teknikleri

.com. Haftanın Diğer Çalışmaları En Kısa Zamanda Yayınlanacaktır.

Güzel Bir Bahar ve İstanbul

KEREM ASLAN Her Şey Dahil

Transkript:

Kurusırt ın Ardı

Harun Kaban 1981 Kangal / Sivas doğumlu. İlk ve Ortaokulu Kangal da, liseyi Sivas Lisesi nde parasız yatılı olarak okudu. 2001 yılında Gazi Üniversitesi, İİBF Kamu Yönetimi Bölümü ne girdi. 2005 yılında Bir Şehre Dair, Kangal ismiyle, bir proje dahilinde Kangal ı tanıtan bir prestij kitap ve on dakikalık bir tanıtım filmi hazırladı. İki yıl Liberte Yayınları nda Yayın Yönetmen Yardımcısı olarak çalıştı. 2012 yılında Hür Fikirleri Yayma Cemiyeti üzerine 40 dakikalık bir belgeselde proje koordinatörlüğü ve metin yazarlığı yaptı. 2014 yılında Kültür Bakanlığı tarafından desteklenen senaryo projeleri arasında Kayıp Anılar isimli bir uzun metraj film senaryosu yazdı. 2007 de stajyer olarak başladığı Liberal Düşünce Topluluğu nda (LDT) yönetim kurulu üyesi ve çeşitli görevler yürütüyor. Halen Liberal Düşünce Dergisi Yazı İşleri Müdürü ve HurFikirler.com sitesinin Yazı İşleri Sorumlusu dur.

Kurusırt ın Ardı Harun Kaban

KURUSIRT IN ARDI Harun KABAN Orient Yayınları : 85 Edebiyat : 10 Orient Yayınları. Bu kitabın tüm hakları saklıdır. Yayın Hakları Orient Yayınları na aittir. Kitabın hiçbir bölümü yayıncının izni olmadan fotokopi ve bilgisayar ortamında yeniden üretilemez, çoğaltılamaz ve yayınlanamaz. 1. Basım, Ekim, 2014. Yayın Yönetmeni: Sadullah HATAM İç Tasarım: Yeter BAYSAL Kapak: Harun KABAN Sertifika No: 17590 ISBN: 978-975-6124-40-6 Basım MRK Baskı ve Tanıtım Hizmetleri Ağaçişleri Sanayi Sitesi 1357 Sok. No:41 Ostim/Ankara ORİENT YAYINLARI Kazım Özalp Mah. Rabat Sok. No:27/2 Gaziosmanpaşa Çankaya/Ankara Tel: 0-312 446 21 56

İçindekiler İfade-i Merâm...11 Şehre Dair Ah Memleket!...19 Kurusırt ın Ardı...23 30 Yıl Tehirli Tren...27 Gidemediğin Yer Senin Değildir...31 Meydan dan Geçen Zaman...35 Meydan daki kayıt merasimleri...39 Halay başı kim çeker?...43 Top benim, kaleye geçmem!...45 Gazoz, Mil, Dokuz Aylık...49 Bir Lügat Denemesi...51 Şehre Veda: Kurusırt ın ardı Gurbet...57 Şehrin Simaları Bir Kangal Beyefendisi: Muhlis Güngör...63 Kangal ın Söküğünü Dikenler: Terzi Yahya Usta...69 Kangal ın Söküğünü Dikenler: Terzi Kenan Usta...73 Biz de zamana uyduk! : Sobacı Abidin Muhit...77 İşte Böyle Geçiyor Zaman : Foto Muharrem...81 Güngörmeyenler Kervanı...87

Nadiye Bibim...89 Dar-ı Dünya Dar Başıma : Dedem...93 Büyük Sivas ın Çocukları: İki Adnan Çiltaş...97 Bir Göçmen Kuşun Hikayesi:: Tekemmim...103

ithaf... bazı geceler dedemin mırıldanmalarıyla uyanırdım. garip dualar ederdi, anlam veremezdim. ellerin yeşil olsun guzum derdi, en çok da o duasına anlam veremezdim. aradan yıllar geçti, güzel yazılar yazdım, yazdıklarıma bakınca bazen çok keyiflendiğim oldu. her yazıyı tamamladıktan sonra dedemin o duası aklıma gelir. bu kitabı ellerin yeşil olsun kadar zarif bir dua ile kalemime his veren dedem Hocağılların Gazi Kaban ın hatırasına ithaf ediyorum.

bu yıl bu dağların karı erimez eser badı saba yel bozuk bozuk türkmen kalkıp yaylasına yürümez yıkılmış aşiret il bozuk bozuk kızılırmak gibi çağlayıp aktım el vurdum göğsümün bendini yıktım gül yüzlü ceranın bağına çıktım girdim bahçesine gül bozuk bozuk elim tutmaz güllerini dermeye dilin tutmaz hasta halin sormaya dört cevabını manasını vermeye sazım düzen tutmaz tel bozuk bozuk pir sultanım yaratıldım kul diye zalım paşa elinde mi öl diye dostum beni ısmarlamış gel diye gideceğim amma yol bozuk bozuk

İfade-i Merâm Bu kitaptaki yazılar benim için ilk göz ağrısı denilen şeyi karşılıyor, on yıl öncesinin yazıları... Henüz öğrencilik yıllarımda yazdığım yazılar, yazı yolculuğumun başladığı yıllar... Aradan geçen yıllara ve yazı yolculuğumun geldiği yere baktığımda, vaktiyle fena iş çıkarmamışım diyorum. Bu yazılara başlarken, eksikliğini duyduğum bazı şeyleri yazıya geçirmek ve o minvalde şehrin hafızası na katmak istediğim birkaç şeyi eklemeyi başardığımı düşünüyorum. Birkaçı hariç, yazılar Kangal Gümdem Gazetesi nde yayınlandı. Kangal Gündem in doğuşunda emeğim vardı. İlk sayısında arz-ı endam eden kelimelerin bir kısmı benim elimden geçmişti. İlk heyecanına şahitlik etmiş, ilk sayısı çıkana kadar zor beklemiş, çıkacağı gün de soluk soluğa almaya gitmiştim. O ilk sayısını satır satır, birkaç 11

12 Harun Kaban defa okumuştum. O zamanki temennilerimiz aşağı yukarı gerçek oldu, Kangal Gündem, saman alevi gibi parlayıp sönen, birkaç sayı heyecanla çıkıp, kısa bir süre sonra mevkuteler mezarlığında kaybolan bir yayın olmadı. Uzun soluklu, şehrin gündemini tutan, zorluklara rağmen inatla çıkan, şehre çok şey katan bir gazete ve benim de köşe yazarı olarak arz-ı endam ettiğim ilk platform oldu. Ben, ilk heyecanla güzel işler yaptıktan sonra, kişisel olarak sıkıntılı olduğum bir dönem ayrı kaldım. Kangal Gündem yoluna devam etti. Kangal Gündem, ilk yola koyulduğundan daha iyi bir seviyede yayın hayatına devam ediyor. Aylık periyodunu kısa bir süre sonra iki haftaya, daha sonra da haftada bire düşürdü. Zamanın asude aktığı küçük bir taşra kasabası için bir hafta haber değeri açısından az bir zamandır. Bu handikabı Kangal Gündem, Kangal kültürüne dair yazılar yayınlayarak aştı, dezavantajı avantaja çevirdi. Söz uçar yazı kalır, artık Kangal hakkında merakı olan bir araştırmacı için, en azından son birkaç yılın dökümü Kangal Gündem arşivinde hazır bekliyor. Hiç ummadığınız küçük bir haberden bir roman meydana gelebilir, bir film çıkabilir, bu manada olayların çetelesini tutan bir mevkute dahi çok iş görür. Kangal Gündem bu vadide daha iyisini de yaptı. Kangal Gündem de Şehir Kültürü yazıları yazmaya çalıştım, genel olarak şehir kültürüne dair yazıların ya-

Kurusırt ın Ardı 13 nında, tematik olarak Şehrin Simaları diye bir dizi hazırladım. Sobacı Abidin Muhit Usta, Terzilerimiz Yahya Usta ve Kenan Usta, Kangal ın en beyefendi simalarından Muhlis Güngör ün portrelerini yazdım. Herkesin iyi tanıdığı bu insanları kayda geçirip, ilçe tarihine not düştüm. Bu diziyi devam ettirmek istemiştim fakat nasip olmadı. Bir türlü fırsat bulup yazamadığım simaları da kayda geçirmek istiyordum. İlk seride fotoğrafçımız Muharrem Yağcı yı da düşünmüştüm mesela; yeni dönemde ilk yazmak istediklerimden birisi oydu, onun yazısını gazeteye yazamadım ama yazı ilk defa bu kitapta yayınlanıyor. *** Şehir kitapları hep sevdiğim kitaplar oldu ve hep bir şehir kitabı yazmak istedim. Bu yazılar ve dolayısıyla kitap, ilhamını başta Ahmet Hamdi Tanpınar ın Beş Şehir inden, Mitat Enç in Uzun Çarşının Uluları ndan, Safiye Erol un Ciğer Delen inden, Özkan Yalçın ın Yedinci Şehir inden, bilhassa Ahmet Turan Alkan ın Altıncı Şehir inden aldı. Onların yanına eklenecek kadar bir iş çıkardım mı bilmiyorum ama o kitapları okuken bir Sivaslı olarak Erzurumlu, Bursalı, Konyalı, Ankaralı, Gaziantepli oldum, Ciğer Delen deki insanların hikayelerini okurken onları tanıyor gibi oldum. Kitapların her sayfasında değilse de birçok sayfasında kendimden şeyler buldum. Bu kitabın da her sayfasında değilse bile bazı sayfalarında kendinizden bir şeyler bulacaksınız diye

14 Harun Kaban umuyorum, belki biraz Kangallı olacaksınız, anlattığım insanlarla tanışacaksınız. *** Yazılar üzerinde pek değişiklik yapamadım. Basit editasyonlar haricinde dokunamadım. Kusursuz bir çalışma olmasına gerek yok, eksikleri eksik kalsın, mesele tarihe not düşmekse, yazıldığı gibi kalsın, kim ne alacaksa, hissesine düşeni alsın dedim. Yazılara dokunamamın bir diğer nedeniyse, o yazıları yazan Harun ile şimdi onları okuyan Harun un artık çok farklı kişiler olması... Bu kitap, şimdiki Harun a göre çok daha genç, çok daha az yorulmuş bir kalemin eseri, öyle kalsın istedim. *** Kitabın dosyasını tamamlayıp yayınevine gönderirken teypte Sabahat Akkiraz çalıyordu, bu yıl bu dağların karı erimez diyordu Sabahat Abla. Karlı bir dağ görüntüsünden daha hüzünlü bir şey varsa, o da başka karlı bir dağ görüntüsüdür, dağ da hüzünlüdür, kar da... Memleket deyince hüznü bir kenara bırakamıyorum. Rahmetli Muhlis Akarsu nun dediği gibi, Yılanlı dağımdır, Sivas tır elim ve müteakip binlerce kelime, dağının

Kurusırt ın Ardı 15 karına bakıp hüzünlendiğim baba toprağıma, Kangal a hediyemdir. Teşekkür: Bu yazılar uzun bir süredir dosya halinde bekliyordu. Kurduğum uçuk hayallere sorgusuz sualsiz inanan ve e hani nerede kitap yahu? diye, kitabın yayınlanması için beni teşvik eden tüm dostlarıma minnettarım. Kitabın hızlı bir şekilde raflarda yerini almasını sağlayan Yayın Yönetmeni Sadullah Hatam ve Kadim Yayın Grubu çalışanlarına; Genel Yayın Yönetmeni Serhat Buhari Baytekin in teşekkür ediyorum. Ve dosyanın ilk okumasını yapan, kitabın edebi değeri üzerine güzel cümleler kuran Gökçe Küçük e özellikle teşekkür ediyorum. Tömbeki Kafe Ankara, Eylül 2014

Şehre Dair

Ah Memleket! Görüntüler, sesler, tatlar... Hatırlamak dediğimiz şey, aslında hafızamızın bu saydığım şeyleri tasnifinden ibarettir. Tabiatta her daim varolan bu üç şey her an kodlanarak depolanır insan bilincinin tavan arasına. Ara sıra çıkılan tavan arası keşiflerinde hissedilen duyguların çoğu, hatıra ların dökümünde de yaşanır. Kimi zaman bir türkü, kimi zaman bir sesleniş, kimi zaman bir tıkırtı insanı alır götürür. Bir ortamı ya da anı hayal edin; gözünüzü kapadığınızda canlanan şey bir enstantaneden ibarettir ve muhtemelen şunları havi bir görüntüdür: bir ses, bir görüntü ve bir tat... Çok olur, bir türkü duyarsınız ve o türkü hafızanızda ne ile kodlanmışsa o yere, o an a, o duyguya gidersiniz. Ve benden, hafızamdan, bilincimin tavan arasından birkaç görüntü, birkaç ses, birkaç tat... 19

20 Harun Kaban Bir video kaset... Üzerinden epey zaman geçmiş, sünnet düğünümüz... Kamera peşimizde, ne de olsa filmin kahramanları, mevzunun kurbanlarıyız, Sefer ve ben. Annem yine güleç, babam yine şakacı. Akraba-yı taâllukat tam tekmil... Bir telaş bir koşuşturma ve fonda davul zurna Halaylar, mumlar, kına ve tanıdık tanımadık insanlar... Parça parça geçen görüntüleri izlerken yeni bir alışkanlık peyda oluyor şimdilerde: Akrabalardan görüntüde kameraya gülümseyenlerin bir kısmı göçmüş bu alemden, ne çok giden olmuş oysa... Ve bir kare: Dedem eğmiş kafasını hafif yana, ne düşünüyor acaba? Bir ses: Celal Yarıcı söylüyor: Felek bütün dertlerini / Ben varım ya, sar başıma / Zaten bıkmışım bu dünyadan / Yazın yağar kar başıma Bir tat: Ah dedecim, gideli ne çok yıl olmuş. Hayatının bir yerinde yolu yatılıya düşenler birbirini her yerde tanır. İyi pinpon oynarlar, voleyboldan asgari düzeyde anlarlar. Milli Eğitim in tavsiye ettiği klasikleri yaşıtlarına göre sayıca fazla ve zaman açısından çok önceden okumuşlardır zorunlu etüt saatlerinde. Kurallara riayet etmekte zorlanmazlar ama o kuralları ince ince ihlal etmekte de üstlerine yoktur: Okula girerken ucuz kahramanlıkları denemez öğrenci girişini kullanırlar ama acil durumlarda hocalara tahsis edilen girişten nasıl sıvışılacağını çok iyi bilirler.

Şehre Dair 21 Ve bir kare: Ranzaya sırt üstü uzanmış, üst ranzanın tavanını seyreden tıfıl liseli. Bir ses: Etüt zili çalıyor ama ben biter mi ulan bu dört yıl diye hayıflanıyorum, etüt neyime... Bir tat: O dört yılın üstüne kaç tane daha dört yıl bitttiğini hesap etmeye korkuyorum, sahi, neden esmiyor artık o kavak yelleri? Bir Ankara dönüşü Sivas a giriş... Otobüsün devamlı olarak çıkardığı bir uğultu... Mahmur bir sabah, müslüman müslüman uyanan şehir tüm tazeliğiyle otobüsün penceresinden geçiyor. Fırının başında ustalar ilk pidelerini tezgâha atıyor, dumanı üstünde... İnsanlar işlerine gidiyor, ağır aheste. Ve bir kare: Tüm cazibesiyle Altıncı Şehir, Sivas. Bir ses: Dört işletmede inecek kalmasııın! Bir tat: Ah, memleket!...

Şehrin Simaları

İşte Böyle Geçiyor Zaman Foto Muharrem in Vitrini Fotoğrafın büyülü olduğuna inanırım. Zamanı durdurmak, anı bir kareye hapsetmek ve o anın o karede ebediyen yaşaması Mesele ışığın karbonla birleşip bir kâğıt üzerine bıraktığı izlerden çok daha fazlasıdır yani Karanlık odaya girmeyen birine bir fotoğrafın oluşmasını tarif etmek imkânsızdır, filmlerde, dizilerde gördüğümüz, kırmızı ışık altında iplere asılan fotoğraflar değil karanlık oda çok daha fazlası. Her bir aşaması bir mucizeye tanıklık eder gibi heyecan veren bir deneyim. Tüm işlemlerden geçen kâğıdı kayığa saldığınızdaki heyecanlı bekleyiş tarifsizdir. Önce beklersiniz, bir şey görünmez, biraz daha beklersiniz kâğıdın bazı kısımları birden siyahlaşmaya başlar ve birden bire soluk bir siluet şeklinde çektiğiniz kare görünmeye başlar, işte o soluk olarak fotoğrafın seçilmeye başladığı an bir bebek 81

82 Harun Kaban kadar mucizevî bir şeydir. Biraz kâğıdı ilaçlı su içinde yüzdürürsünüz ve fotoğraf iyice netleşir. Karanlık oda ayrı bir dünyadır ama artık dijital makineler bu işi profesyonel olarak yapmayanların da elinden bir heyecanı aldı, çektiği pozların kaçı yandı kaçı çıkacak, acaba nasıl çıkacak, çekerken 36 poz hakkın olduğunu ve her karede boş yere harcamama çabasının verdiği tedirginlikle en uygun anı ve kareyi yakalama çabası Teknolojinin getirdiği kolaylıklar, hız ve işlevsellik bir yana, insan eskiye özlem duymaktan kendini alamıyor. Fotoğraf deyince akla gelen ilk isimlerden, Cumhuriyet tarihinin en önemli sanatçılarından biri olan Ara Güler in bir röportajında söylediği bir laf vardı: Cep telefonu ile fotoğraf değil eziyet çekiyorlar! Aslında mevzu bu kadar hüzünlü bir yandan da Tüm bu heyecan ve özlemin yanında bir de fotoğrafın bellek, bir belge işlevi var. Fotoğraf, yakalayıp dondurduğu anı sonsuza dek içinde yaşatan bir belge aynı zamanda. Taşra fotoğrafçılarının vitrinleri de o nedenle bana çok manidar gelir. Küçük taşra kasabasının fotoğrafçısı, aynı zamanda o şehrin belleği, belgecisi, hafızasıdır. Onun objektifi karşısından geçen, onun vitrininde boy gösteren şehrin sakinlerinin en önemli anlarının tanıdığıdır o stüdyo. Kangal da da bu işlevi gören yer ise Muharrem Yağcı nın 54 senelik vitrini: Foto Muharrem.

Şehrin Simaları 83 Muharrem Amca 54 senedir bu işi yapıyor. İşe Aliminöt makine ile başlamış. Elektrik olmadığı için, hem de sabit bir yeri olmadığından ilk zamanlar seyyar olarak çalışmış. Dükkânını 1964 te açmış. O yıldan beridir Kangal ın görsel hafızası olarak yerinde duruyor. Ustası abisi, askerde fotoğrafçılığı öğrenen abisi sayesinde o da bu işe merak salmış, öğrenmiş ve meslek edinmiş. Askerden gelince makine alıp dükkân açtım. Elektrikten sonra haftalık makineyle siyah beyaz olarak başladım diyor. İlk Makinesini Niksar dan almış. 14 numara gaz lambasıyla haftalık resim yapardım. diyor usta. O kullandığı makineler şimdi dükkânın yüksek bir yerinden gülümseyerek olan biteni izliyorlar, artık emekliliklerinin tadını çıkarıyorlar, onların emeklilik hikâyelerini de Muharrem Amca nın bir lafı anlatıyor: Öyle işte, teknolojiye ayak uydurduk zamanla. 54 sene aynı yerde aynı işi yapmak bir başarı hikâyesi olabilir ama aynı zamanda bir hayat tarzını da ifade ediyor. Piyasaya bir hışımla girip sonra yok olan onca girişimci, onca hikâye varken insan merak ediyor bu devamlılığın dinamiklerini. Bunun nedeni de aslında üzerinde ahi kültürü kalmış esnaf olmasından geliyor. Biz bu sohbeti yaparken Muharrem Amca sorularıma hep diken üstünde cevap veriyor, derdini anlıyorum Amca sen kıl namazını gel ben beklerim. diyorum, o namaza

84 Harun Kaban gidiyor biz kızları Hatice yle devam ediyoruz sohbete. Hatice bu 54 senelik çınarın suyundan bahsediyor: Biz aileye ve mahremiyete çok dikkat ederiz, benim çektiğim resme babam bakmaz, onun çektiğine ben bakmam. Bayan resimlerini kesinlikle kendilerine verirdi babam, başkasına vermezdi. Şimdilerde Photoshop ta yapılan şeylerin eski usulde nasıl yapıldığını anlatıyor Hatice, babamın kırtişli (zikzak şeklinde kesen) makası vardı, onunla keserdi vesikalıkların kenarını *** Muharrem Amca nın dükkânına girdiğimizde içeride bir çekim vardı. Sonra bir çift çıktı, yanında da birkaç kişi. Söz fotoğrafıymış. Muhtemelen sözlenen çift ilkokula kayıt olacakları zaman ilk fotoğraflarını da o stüdyoda çekilmiştir. Damadın sünnet elbisesi, elinde asası ile çekildiği fotoğraf da o stüdyodadır ve düğün günü yine gelecekler, düğün fotoğraflarını çektirmeye. Ondan sonra da ilk çocukları olduğunda kucağında çocukları ile poz verecekler aynı objektife. Bir ailenin fotoğraflarının sağ alt köşesinde hep o yazı yazıyor olacak: Foto Muharrem. Kangal da Foto Muharremin objektifinin karşısına geçmeyen çok azdır. Deminki anlattığım çiftin hikâyesi, aşağı yukarı tüm Kangallılar için geçerlidir. Aile albümündeki özel resimlerin altında Foto Muharrem damgası vardır.

Şehrin Simaları 85 Ben de aynı süreçten eksiksiz geçtim. İlk siyah-beyaz vesikalığımı çekildiğimiz gün, hayatımdaki en önemli günlerden biridir. Babam kardeşimle beni elimizden tutup çarşıya götürdü, bir sandalyeye oturup bir makineye baktık ve bir hafta sonra ağzımı biraz yamultarak verdiğim bir poz geldi. Fotoğraf çekmek artık eskiye nazaran çok değiştidiği için, fotoğraflarının sayısını bilmesi mümkün değil insanın ama benim yüzlerce fotoğraf arasında en sevdiğim fotoğraf o ilk vesikalık fotoğrafımdır. Bu röportajı yaptıktan sonra da bir vesikalık çekildim aynı stüdyoda. Muharrem Amca nın stüdyosunda çekildiğim iki fotoğrafın arasında yaklaşık 23 yıl var. İki fotoğrafı yan yana koyunca, Muharrem Amca nın bir ara mırıldandığı bir cümle bu 23 yılı ne güzel anlatıyor: Hayat işte, böyle geçiyor

Güngörmeyenler Kervanı Bu bölümdeki isimlerin hepsi de sıradan insanlardı. Ne kutsanacak kadar iyi, ne de yerilecek kadar kötü, iyisiye kötüsüyle sıradan insanlar. Fakat hikayeleri tam da bu sadelik ten kaynaklanan bir hüznü ve zerafeti barındırıyor. Sıradan insan ların hikayelerinin yazılması lazım, çünkü sıradan insanlarız ve her insan gibi değerliyiz. Kimsenin dikkatini çekmeden yaşayıp giden onca sıradan insan, bebekken babasının annesinin kıymetlisi, öldüğünde birilerinin annesi, babası en kıymetlisi oluyor. Ve hiçbir acı bir diğerinden daha az değerli değil. Bu bölümdeki isimler de dahil, hayatımdaki sıradan insanlara kızdığım, gücendiğim, darıldığım, aynı şekilde onları kızdırdığım, gücendirdiğim oldu. Ama hayat bu ve kısa... 87

Nadiye Bibim adiye Bibi öldü, biliyon mu? Haberini annemle Ntelefonda konuşurken bu soruyla aldım. Yılların ağırlığını artık taşıyamayan fersiz dizleri, evlerinin olduğu kata birkaç merdiven kala pes etmiş. Oturduğu yerde son bir defa öksürmüş, avucunda mendil boyamaz bir parça kan ile dünya sürgününü tamamlamış Nadiye Bibim. Kâm alamadığı dünya, geride kalanların olsun, Nadiye Bibim, üçten dokuza herkese hakkını helal edip, dualı ağzı ile çok hasretini çektiği iyiler e doğru kanat açmış. *** Annem o soruyu sorduğunda, aklımdan geçenleri tarif etmeye çok uğraştım ama beceremedim. Nasıl biriydi, ne yaptı, ne yapamadı, hayatı nasıl geçti diye düşündüm. Hep aynı kelimede düğümlendi cevaplar: çile Nediye Bibim in hayatına dair, benim şahitliklerim de, 89

90 Harun Kaban ona dair anlatılanlar da hep bu kelimede tıkandı kaldı. Hayatından geriye, bir insanın dinlerken dahi kaldıramadığı çileli hatıralar bırakarak ayrıldı aramızdan, ölürken dahi çileli idi Nadiye Bibim, yaşıtlarının çoğu gibi, sıradan biriydi. Çok fazla kimsenin dikkatini çekmeden yaşadı, çok fazla kimsenin dikkatini çekmeden de ayrıldı, gitti. Mutlaka olmuştur çok mutlu günleri de, hatta sevinçten havalara uçtuğu anlar da olmuştur ama ondan kalan hatıralar ekseriyetle insanın boğazını dokuz boğum eden, sepya resimler gibi, sararmış bir hüzün barındırıyor. Ahir ömründe bir trafik kazası geçirmişti. Halamlar ziyaretine gittiler. Halamın eşi Ramazan Abi Nadiye Bibim in yeğeni olur, abisinin oğlu; halamın oğlu Mustafa da yeğenden torunu... Ziyaretlerinin bir kısmını videoya almışlar, Mustafa nın elinden çorba içiyor izlediğim bir videoda. Lokmasını yuttuktan sonra bir fasıl dua ediyor sonra bir kaşık daha alıyor. İki lokma arasında dua eden bir nesildendi, uğradığı haksızlığı havale ettiği yer de, yaşadığı sevincin teşekkürünü arz ettiği makam da aynı yer olan bir nesil. Sanki hastane döşeği değil de ölüm döşeğindeymiş gibi, helallik veriyor yeğenlerine. Kim bilir belki de o yataktan kalkabileceğine inanmıyordu. Halal olsun, gücçüğünden büyüğüne yavrum, halal olsun, üçten dohuza halal olsun! diyor nefesini topladıkça. O yataktan kalktı bibim. Ara ara haberini alıyordum annemden, son aldığım haber de o sorusuyla oldu. Çok

Gün Görmeyenler Kervanı 91 şey düşündüm, hüzünlendim ama o kadar. İnsanın elinden daha fazlası gelmiyor çünkü. *** Nadiye Bibim den laf açıldığı bir gün, annem birkaç hatırasını naklettikten sonra, derin bir nefes aldı, bir iç çekmesiyle dudaklarından hüzünlü birkaç kelime döküldü: Onu da katın gitsin, güngörmeyenler kervanına Annemin dudaklarından dökülen bu hüzünlü tabir, Nadiye Bibim in neslinin kısm-ı küllisi için geçerli bir sınıflandırma idi. O kervanda sayılacak o kadar çok insan tanıdım ki, mükâfatları inşallah diğer tarafta olacak diyorum, çünkü burada yalan dünya da göremedikleri günlere şükredenlerin, mutlak adaletin terazisine çıktıklarında essah dünya da fazlasıyla görmeleri gerekiyor, çünkü ağızlarından eksik etmedikleri duaların muhatabının sözü var. O, sözünde durandır.