Tasavvufî Düşüncenin Oluşumu

Benzer belgeler
Ömer Yılmaz, Geçmişten Günümüze Tasavvuf ve Tarîkatlar, Akçağ Yayınları, Ankara 2015, 1. Baskı, 431 sayfa. ISBN:

EDİRNE İL MÜFTÜLÜĞÜ 2015 MERKEZ 4. DÖNEM VAAZ (EKİM, KASIM, ARALIK) VE İRŞAT PROGRAMI

1. İnanç, 2. İbadet, 3. Ahlak, 4. Kıssalar

Allah a Allah (ilah,en mükemmel, en üstün,en yüce varlık) olduğu için ibadet etmek

İnönü Üniversitesi Fırat Üniversitesi Siirt Üniversitesi Ardahan Üniversitesi - Milli Eğitim Bakanlığı ‘Değerler Eğitimi’ Milli ve Manevi Değerlerimiz by İngilizce Öğretmeni Sefa Sezer

Eğitim Programları ANA HATLARIYLA İSLAM DİNİ

3. Farz Dışında Yaptığı İbadetler

ICERIK. Salih amel nedir? Salih amelin önemi Zekat nedir? Zekat kimlere farzdır? Zekat kimlere verilir? Sonuc Kaynaklar

İLİM ÖĞRETMENİN FAZİLETİ. Bu Beldede İlim Ölmüştür

7- Peygamberimizin aile hayatı ve çocuklarla olan ilişkilerini araştırınız

TEMİZLİK HAZIRLAYAN. Abdullah Cahit ÇULHA

İBRAHİM (a.s) MAKAMINI NAMAZ YERİ EDİNMEK Salı, 02 Şubat :47

AİLE KURMAK &AİLE OLMAK

İZMİR İL MÜFTÜLÜĞÜ BAYAN VAAZ ÇİZELGESİ ( 2014 YILI 2. DÖNEM )

Sadık Yalsızuçanlar: İnsanın Hakk a vasıl olması yaşayan bir mürşidin irşadıyla mümkündür Perşembe, 10 Kasım :30

2016 YILI 1. DÖNEM ÜÇ AYLIK VAAZ- IRŞAT PROGRAMI VAAZIN

KURAN I KERİMİN İÇ DÜZENİ

KELAM DERSİ ÖĞRETİM PROGRAMI

ÇANAKKALE İLİ GELİBOLU İLÇE MÜFTÜLÜĞÜ 2016 YILI 1. DÖNEM (OCAK-ŞUBAT-MART) VAAZ VE İRŞAD PROGRAMI

İZMİR İL MÜFTÜLÜĞÜ 2014 YILI 2. DÖNEM BAYAN VAAZ ÇİZELGESİ (NİSAN-MAYIS-HAZİRAN )

Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS KELAM VE İSLAM MEZHEPLERİ ILH

GEREDE MÜFTÜLÜĞÜ 2014 YILI IV. ÜNCÜ DÖNEM (EKİM-KASIM-ARALIK AYLARI) VAAZ PROGRAMI

ŞUHUT MÜFTÜLÜĞÜ 2014 YILI II. DÖNEM (NİSAN-MAYIS-HAZİRAN) VA'Z VE İRŞAD PROGRAMI

Edeb Ya Hu! Cumartesi, 03 Ocak :31

Diğer müritlerin neşeyle elindekileri takdiminden sonra, Aziz Mahmut Efendi, boynunu bükerek bu kırık ve solmuş çiçeği üstadına takdim eder.

EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI 7. SINIF DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ DERSİ DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU KAZANIMLARI VE TESTLERİ

TAKVA AYI RAMAZAN TAKVA AYI RAMAZAN. Rahman ve Rahim Allah ın Adıyla

eğitim sistemine bağlıdır,öyle ki Bektaşilikte, sofraya konulan gıdaların sofraya konulma sırasına,

KIRŞEHİR MÜFTÜLÜĞÜ 2018 YILI RAMAZAN AYI ÖZEL VAAZ VE İRŞAT PROGRAMI

2018 Yılı 1. Dönem Vaaz Listesi

TEPEBAŞI İLÇESİ 2016 YILI RAZAMAN AYI VAAZ VE İRŞAT PROGRAMI

1 Ahlâk nedir? Ahlâk; insanın ruhuna ve kişiliğine yerleşen alışkanlıklardır. İki kısma ayrılır:

NOT : İMAM-I RABBANÎ Hz. bu mektubu muhterem şeyhi Muhammed Bakibillah'a yazmıştır.

NİLÜFER İLÇE MÜFTÜLÜĞÜ 2012 YILI RAMAZAN AYI ÖZEL VAAZ VE İRŞAD PROGRAMI

EFENDİ BABASI BÜTÜN MÜRİDLERİNDEN HABERDAR İMİŞ!

İSLAM AHLAK ESASLARI VE FELSEFESİ

ÖZGEÇMİŞ VE ESERLER LİSTESİ

NOT : İMAM-I RABBANİ Hz. bundan önceki mektuplar gibi. bunu da büyük şeyhi Bakibillah'a yazmıştır.

Sabah akşam tevâzu içinde yalvararak, ürpererek ve sesini yükseltmeden Rabbini an. Sakın gâfillerden olma! (A râf sûresi,7/205)

Şeyh den meded istemek caizmidir?

Kur an-ı Kerim i Diğer Kutsal Kitaplardan Ayıran Başlıca Özellikleri

Siz, Kimi Seviyorsunuz? Perşembe, 07 Ekim :38

Editör. Din Eğitimi. Yazarlar Doç.Dr. Hacer Aşık Ev. Doç.Dr. Hasan Dam

1. HAYATI ESERLERİ Divan Vâridât Ankâ-yı Meşrık Devriyye-i Ferşiyye...17

Tasavvufun Tarihçesi Ve Kaynağı Perşembe, 07 Ekim :36

dinkulturuahlakbilgisi.com amaz dinkulturuahlakbilgisi.com Memduh ÇELMELİ dinkulturuahlakbilgisi.com

İÇİNDEKİLER İTİKAD ÜNİTESİ. Sorular

İZMİR İL MÜFTÜLÜĞÜ 2004 YILI 2. DÖNEM BAY VAAZ PROGRAMI NİSAN-MAYIS-HAZİRAN VAİZ ADI/SOYADI

2015 YILI 3. DÖNEM ÜÇ AYLIK VAAZ- IRŞAT PROGRAMI Pazartesi Öğleden Önce Şevket ŞİMŞEK Uzman Vaiz Kapucu Camii

Question NEHC'UL BELAĞA'DA KADIN

İslamî bilimler : Kur'an-ı Kerim'in ve İslam dininin doğru biçimde anlaşılması için yapılan çalışmalar sonucunda İslami bilimler doğdu.

GÜNAH ve İSTİĞFAR. Israr etmek kişiyi nasıl etkiler

ALLAH TEÂLÂ'NIN ARŞA İSTİVÂ ETMESİ

7.SINIF SEÇMELİ KUR AN-I KERİM DERSİ ETKİNLİK (ÇALIŞMA) KÂĞITLARI (1.ÜNİTE)

URL: Hazırlayan: Mehmet Fatih Bütün. Teravih Namazı. Namazı Bozan Durumlar. Namazın İnsana Kazandırdıkları. Kunut Duaları ve Anlamları BÖLÜM: 3

Öğrenim Kazanımları Bu programı başarı ile tamamlayan öğrenci;

BANDIRMA MÜFTÜLÜĞÜ 2014 YILI RAMAZAN AYI VAAZ VE İRŞAT PROGRAMI (27 Haziran - 28 Temmuz)

KÂBE VARAK YALDIZ + LAK ST-D001 KÂBE

İslam Hukukunun kaynaklarının neler olduğu, diğer bir ifadeyle şer î hükümlerin hangi kaynaklardan ve nasıl elde edileceği, Yemen e kadı tayin edilen

Kur an ın Bazı Hikmetleri

Öğrenim Kazanımları Bu programı başarı ile tamamlayan öğrenci;

Temel İslâm Bilimler BÖLÜMÜ. Yrd. Doç. Dr. Ali TENİK Tasavvuf Anabilim Dalı

EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI 12. SINIF DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU KAZANIMLARI VE TESTLERİ

Bölüm 1: Felsefeyle Tanışma

Azrail in Bir Adama Bakması

EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI 9. SINIF DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU KAZANIMLARI VE TESTLERİ

1.Birlik ilkesi: İslam inancına göre bütün varlıklar, bir olan Allah tarafından yaratılmıştır.

هههههههههههههههههههههههههههههههههههههههههههههههههشو ش ر د ر م د م

İSMAİL TAŞ, MEHMET HARMANCI, TAHİR ULUÇ,

ADIYAMAN İL MÜFTÜLÜĞÜ 2018 YILI RAMAZAN AYI ÖZEL VAAZ VE İRŞAD PROĞRAMI VAAZ VERENİN ADI SOYADI ÜNVANI TARİHİ GÜNÜ SAATİ YERİ KONUSU *Mehmet Ali

Öğrenim Kazanımları Bu programı başarı ile tamamlayan öğrenci;

Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS. Tefsir II ILH

5 Peygamberimiz in en çok bilinen dört ismi hangileridir? Muhammed, Mustafa, Mahmud, Ahmed.

(Seni sevdiğim için eğer benden bedel isterlerse, iki cihânın mülkünü versem bile bu bedeli ödemeye yetmez.)

Prof. Dr. Seyyid Abdullah: Her Müride Zikirle Beraber Davet Ve İlim De Lazımdır Perşembe, 07 Ekim :34

Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS

1 İslam ne demektir? Hazreti Peygamberimiz in (sallallahu aleyhi ve sellem) getirdiği din olup bunu kabul etmek, Allah a ve resulüne itaat etmektir.

8.SINIF 4.ÜNİTE İSLAM DÜŞÜNCESİNDE YORUMLAR

T.C. MİLLÎ EĞİTİM BAKANLIĞI Talim ve Terbiye Kurulu Başkanlığı ORTAÖĞRETİM TEMEL DİNÎ BİLGİLER DERSİ (İSLAM, I-II) ÖĞRETİM PROGRAMI

DİNLER TARİHİ DERSİ ÖĞRETİM ROGRAMI

03-05 Ekim / October Yrd. Doç. Dr. Mehmet YAZICI

İmanda Mürakebe Bilinci - Akaid - Dr. Mehmet Sürmeli'nin kişisel web sitesine hoşgeldiniz.

İZMİR İL MÜFTÜLÜĞÜ BAYAN VAAZ ÇİZELGESİ ( 2014 YILI 1. DÖNEM )

İLİ : GENEL TARİH : Hazırlayan: Din Hizmetleri Genel Müdürlüğü

İBADET KURBAN 9/24/2015 KURBAN BAYRAMI 2015/3. Dönem MODEL ŞAHSİYET HZ.

IÇERIK ÖNSÖZ. Giriş. Birinci Bölüm ALLAH A İMAN

İSLAMİYETİN KABÜLÜNDEN SONRAKİ EĞİTİMİN TEMEL ÖZELLİKLERİ İNÖNÜ ÜNİVERSİTESİ / FIRAT ÜNİVERSİTESİ / ARDAHAN ÜNİVERSİTESİ SEFA SEZER / İNGİLİZCE

2.SINIF (2013 Müfredatlar) 3. YARIYIL 4. YARIYIL

Gençler, "İrade, Erdem ve Hürriyet" Temasıyla Buluştu

İnsanı Diğer Canlılardan Ayıran Özellikler

CEVAP ANAHTARI. Meleklerin Özellikleri ve Görevleri - Meleklere İman, Davranışların Güzelleşmesine Katkıda Bulunur

Ana Stratejimiz Milletimizle Gönül Bağımızdır BÜLTEN İSTANBUL B İ L G. İ NOTU FİLİSTİN MESELESİ 12 de İÇİN 3 HEDEFİMİZ, 3 DE ÖDEVİMİZ VAR 3 te

Bir insan, nefs kılıcını ve hırsını çekip hareket edecek olursa, akıbet o kılıçla kendi maktül düşer. Hz. Ali

5. Peygamberimizin Medine'ye hicret ettikten sonra yaptırdığı caminin adı nedir? 1. Aşağıdakilerden hangisi dinin faydalarından biri değildir?

İSLAM AHLAK ESASLARI

5. SINIF DİN KÜLTÜRÜ ve AHLAK BİLGİSİ


Kur an ın varlık mertebelerini beyan eder misiniz ve ilahi vahiyde lafızların yerinin ne olduğunu

Fırka-i Naciyye. Burak tarafından yazıldı. Çarşamba, 09 Eylül :27

Transkript:

Tasavvufî Düşüncenin Oluşumu Tasavvuf, VIII. yüzyılın ortalarında oluşan IX. yüzyılın sonlarına doğru kurumsallaşan bir disiplindir. Tasavvuf; insanı, Allah ı sevmek ve davranışlarında Allah ın hoşnutluğunu amaç edinmeye yönlendiren dini akımdır. Tasavvufun asıl kaynağı Kur an ve Sünnet tir. Tasavvuf yoluna koyulan insana mutasavvıf veya sufi(sofi) denir.

Hz. Peygamber zamanında çeşitli eğilimlere sahip olan sahabeler vardı. Bunlardan bir kısmı ilim öğrenmeye, bir kısmı dini tebliğe, bir kısmı cihada, bir kısmı yöneticiliğe daha fazla ilgi duyarken bir kısmı ibadete daha çok önem veriyor, uhrevi kurtuluş üzerinde yoğunlaşıyorlardı.

Başta ilk dört halife ve aşerei mübeşşere olmak üzere Osman b. Maz`ûn, Mus`ab, Ammâr, Habbâb, Bilâl, Suhayb, Selmân, Ebû Zer, Mikdâd, Muaz, Ebü'd-Derdâ, Huzeyfe, Abdullah b. Ömer, Abdullah b. Amr sahâbenin abid ve zahitleri olarak tanınmışlardı. Daha sonraki dönemlerde yaşayan abit, zahit ve dindar Müslümanlar her zaman bunları örnek almışlardı.

Tasavvuf zincirinin ilk halkaları bunlardı. Daha sonra eklenen yeni halkalarla bu silsile günümüze kadar gelmiş, bu halkalardaki âlim ve zahitler İslam'ın ilim, ihlâs, takvâ, ihsan, his, heyecan ve züht anlayışını yaşayarak çağımıza taşımışlardır. Bu dönemde özellikle yeni Müslüman olanlar, ibadete, kalp temizliğine, haramlardan kaçınmaya, kötülüklerden uzak durmaya ve insanlarla olan ilişkilere son derece önem vermişlerdir.

İlk dönemde inananların hayatları sade ve tertemiz bir dini yaşam içersinde geçmiştir. Onlar, Allah ın huzurunda büyük bir sorumluluk duygusu içinde hareket ederek, söz ve davranışlarına dikkat etmişlerdir. Hasan Basri ve Rabiatül Adeviyye gibi tanınmış sufiler bu dönemin devamında ortaya çıkmışlardır.

Tasavvufi düşüncenin kurumsallaşması IX. yüzyılın sonlarına doğrudur. Tasavvufi teşkilatlanmanın başlangıcını gösteren ilk belirtiler, dini sohbet ve zikir için bir araya gelen Müslümanların oluşturduğu sohbet halkalarıdır.

Zamanla özellikle bazı devlet yöneticilerinin adaletsiz yönetimleri, siyasi çıkarlar, servet düşkünlüğünün artması, iç karışıklıklar ve dinin özünden çok dış görünüşüne önem veren uygulamalar sonucunda, bazı Müslümanlar, kendilerini toplumdan soyutlayarak tamamen zikre ve dini sohbetlere yöneldiler. Dünya hayatının dışlanıp sadece ahirete yönelik ibadet etmeyi ilke edinen sufi düşünce, hicretin üçüncü yüzyılında ortaya çıkmıştır.

Zinnun Mısri ve Beyazıd Bistami bu dönemin en ünlü sufileridir. Bu dönem mutasavvıflar ile kelamcılar arasında yoğun dini tartışmaların yaşandığı dönemdir. Tasavvuf, 12. yüzyılın sonlarından itibaren, tasavvuf geniş kitleler üzerinde kendini hissettirmiştir. Tarikat, bireyi Allah a götüren yollardır. Tasavvufi bir oluşum olan tarikatlar, bir alimin etrafında oluşmuşlardır. Bu dini önderlere şeyh adı verilir. Şeyhe tabi olan kimselere ise mürit denir.

Tasavvufun üzerinde durduğu ana konu, aşktır. Sufi ye göre, varlıkların tamamında Allah ın Cemal (güzellik) sıfatının eserleri bulunmaktadır. Bu yüzden, Yaratılan her şey, Yaratan dan ötürü sevilmelidir. Sevgiyle bağlanılması gereken asıl varlık, Yüce Allah tır.

Tasavvufi sohbetler hicrî VI. (XII.) asırda daha düzenli, daha disiplinli bir kuruma dönüştü. Bu örgüte tarikat denildi. Selçuklular ve Osmanlılar zamanında ise Mevlevîliğin yanı sıra Anadolu'da Hacı Bektâş-ı Velî'ye (ö. 670/1271) nispet edilen Bektâşiyye, Hacı Bayrâm-ı Velî'ye (ö. 833/1429) nispet edilen Bayramiyye, Aziz Mahmud Hüdâî'ye (ö. 1038/1628) nispet edilen Celvetiyye gibi tasavvuf ekolleri oluştu.

Sufiler ise; Türklerin Müslüman olmalarında ve Anadolu nun İslamlaşmasında önemli rol oynamışlardır.

Bazı tasavvufi terimler MUTASAVVIF: Gafletten uzak olarak her an Hakk'ı zikreden, kalbini manevi kirlerden temizleyen ve Allah tan başka her şeyi gönlünden çıkaran, ruhunu Hakk'ın zikri ile süsleyen tasavvuf ehline mutasavvıf denilir.

MÜRŞİT: Tasavvuf yolunda kendisinden önceki yetkili kişinin manevi izni ile insanları irşat eden, doğru yolu gösterip yetiştiren ve kemale getiren yani olgunlaştıran tasavvuf terbiyesine ehil kişiye mürşit denilir. Mürşidin olgunluğuna işaret eden bir terim ise "mürşîd-i kâmil"dir.

SİLSİLE: Tasavvufi yolların hepsinde günümüzdeki mürşitten Hz. Peygamber e kadar ulaşan bir manevi zincir söz konusudur. Bu zincirin tarihsel olarak sağlıklı oluşu tasavvufi feyiz ve bereketin intikalinde çok önemlidir. Bir tasavvuf yolunun sağlamlığının en büyük delili sahih bir silsileye sahip oluşudur.

MÜRİT: Tasavvuf yolunda bulunan, bir mürşide intisap ederek seyr-ü sülûk ile manevi makamlarda yol almak suretiyle cemal mertebelerine ulaşmak yolunda irade izhar eden demektir.

ZİKİR: Zikir, her işte Allah ı hatırlamak, zihinde tutmak, yâd etmek, unutmamak ve anmak, kendini gafletten kurtarmak, kulun Allah ı dille ve kalple anması anlamında Kur an kaynaklı bir tasavvuf kavramıdır. Gaflet de Allah ı unutmak demektir. Mutasavvıflara göre gerçek zikir, Allah ı çok sevmek, O ndan nasıl korkulmak gerekiyorsa öyle korkmaktır.

EDEP: Her konuda haddini bilip, sınırı aşmamak, insanlara iyi muamelede bulunmaktır. Sünnet üzere yani Peygamberimizin buyurduğu ve davrandığı gibi hareket etmek, hatâya düşmekten sakınmak anlamına gelir. Terbiye ve güzel ahlaka da edep denir.

Tasavvufî Düşüncede Allah- Varlık İlişkisi İnsanoğlu, var olduğu günden beri insan, varlık ve Allah ilişkisine ilgi duymaktadır. Bütün dinler, felsefi sistemler, genellikle bu ilişkiyi çözmeye ve anlatmaya çalışmaktadırlar. Tasavvufi düşüncede de varlık konusu önemli bir yer işgal eder. İslam'ın tevhit ilkesi, tasavvufta "vahdet ve birlik" anlayışını hayatın her safhasına yayma sonucunu doğurmuştur.

Varlığın "Bir" olan "Allah'ın ezeli oluşu, gerek vahiy eseri olan ayetlerin ve gerekse kainat kitabındaki ayetlerin daima "Bir" i anlatması, "varlıkta birlik" (Vahdet-i Vücud) anlayışını pekiştirmektedir. Dağınık ve değişik düşüncelerin "Bir" e giden yolda insana perde olması, daima düşünceleri "Bir" e indirmeyi gerekli kılmıştır.

Tasavvufi düşüncede Varlık birdir. O da Hakk'ın varlığından ibarettir. O'ndan başka hakiki vücut sahibi bir varlık, "Ondan başka "kaim bi nefsihi" bir vücut mevcut değildir. Diğer varlıkların vücudu, O'nun vücuduna nispetle yok hükmündedir. Çünkü, onların vücutları onun varlığına bağlıdır.

Eşyalar ve diğer varlıklar ise, O'nun görüntüleridir. Dolayısıyla, eşyanın varlığı, gölgenin varlığı gibidir. Nasıl eşya olmadan gölge olmazsa, onun varlığı olmadan, eşyanın varlığı düşünülemez. Onun vücudu yanında eşya, eşyaya göre gölge gibi, yok mesabesindedir. Çünkü bu âlem ve eşya yokken O vardı. Şu anda da var olan, sadece O dur.

Tasavvufta, varlığın birliğini savunan ve Muhyiddin İbn Arabî tarafından sistemleştirilen öğreti, sadece Allah'ın varlığının zorunluluğu temeli üzerine kuruludur. Benimseyen mutasavvıflarca tevhidin en yüksek yorumu sayılan öğreti, diğer bazı mutasavvıflar tarafından birçok konuda eleştirilmiştir.

Vahdet-i vücut öğretisi, varlık hakkındaki temel düşünceye bağlı olarak dinlerin birliği düşüncesini de içerir. Buna göre bütün dinler temelde birdir. Semavi ve beşeri dinler arasında bir fark da yoktur. Çünkü bütün yaratıklar Allah'ın birer tecellisidir, dolayısıyla tapınılan her varlıkta Allah'ın bir tecellisine ibadet edilmektedir. Böylece insanlar gerçekte çeşitli suretlerde görünen tek bir Allah'a ibadet etmektedirler. Bu düşünceye göre; "Doğu da batı da Allah'ındır. Nereye dönerseniz Allah'ın zatı oradadır" (el-bakara, 2/115) ayeti de buna delalet etmektedir. disine inanmayanlarca dahi hayranlık ve takdirle karşılandığı görülür.

Tasavvufî Düşüncenin Ahlâkî Boyutu İnsan, gerçek kimliğini ancak, huyu, seciyesi ve tabiatıyla ortaya koyar. İnsanlar ne kadar farklı görünürlerse görünsünler, huyları ve karakterleri onları mutlaka ele verir. Tasavvufun en sağlam ölçüsü, güzel ahlaktır. Tasavvufi düşüncede olağanüstü haller, baş döndüren makamlar, güzel ahlak ile beraber olmadıkları zaman hiçbir kıymet ifade etmezler.

Ahlak, en genel manasıyla Kur an la temsil edilir. Bir anlamda Kur'an, ahlakın evrensel kaynağıdır. Peygamber Efendimiz de bunun en güzel örneğini temsil etmektedir. O, yaşamı boyunca hep Kur an ın belirlediği ahlaki çizgide davranışlarını gerçekleştirmiştir. Nitekim Peygamber Efendimizin ahlakına dair Hz. Aişe ye yöneltilen bir soruda o; "Kur'ân okumuyor musunuz? O'nun ahlakı Kur'ân'dır" şeklinde cevap vermiştir.

Ayrıca bizzat Kur'ân, bu hakikati desteklemektedir (Kalem Suresi, 4. ayet). Tarihteki uygulamalara bakıldığında gerçekten Peygamber Efendimizin ahlakının, kendisine inanmayanlarca dahi hayranlık ve takdirle karşılandığı görülür. Kur anın öngördüğü ve Hz. Muhammed in bizzat yaşayarak örnek olduğu güzel ahlak ilkeleri mutasavışar tarafından uygulanmaya çalışılmıştır. Mutasavvıflar, tasavvufî yaşamda, ibadet ve zikrin yanında ahlakî faaliyet ve faziletlerin de önemli olduğunu belirtmişlerdir.

Nitekim Ebu'l-Hasan en Nuri'ye göre "Tasavvuf ne birtakım merasimler ne de bir bilgi yığınıdır; aksine tasavvuf yalnızca ahlaktır." Aynı sûfî tasavvufun; hürriyet, fütüvvet, dünya dertlerinden sıyrılmak ve cömertlik erdemlerinden ibaret olduğunu belirtmiştir. Tasavvufu kısaca "hüsnü'l-huluk"(ahlak güzelliği) veya "el-ahlaku'r-radiye"(razı olunan, sevilen ahlak) şeklinde tarif edenler de olmuştur.

Hasan-i Basri takva ehlinin; doğru sözlülük, ahde vefa, sıla-i rahim (akraba ziyareti), yoksullara merhamet, gurur ve kibirden arınmışlık, insanlarla iyi geçinme, güzel huy gibi ahlakî faziletlerle tanınabileceğini belirtmiştir.

Tasavvufun ileri gelenlerine göre, hem dinin hem de aklın reddettiği bütün kötü huyların ve çirkin davranışların kaynağı nefistir. Tasavvufî ahlakta çoğunlukla insanın manevî benliğinin yüksek tarafını temsil eden ruh, meleğe; nefis ise şeytana benzetilir. Bu yüzden ahlakî fenalıklar ancak zikir ve sakınma ile uzaklaştırılır, nefsin kötü eğilimlerini kırmak ve onu kötü huylarından arındırmak suretiyle önlenebilir.

Tasavvufî ahlakta nefse karşı verilmesi öngörülen bu savaş, bir nevi iradeyi hür kılma, insanın ahlakî mükemmelliğe ulaşmasını ve Allah'a yakınlaşmasını önleyen bedenî ve dünyevî tutkuların bağımlılığından kurtulma mücadelesidir. Bu açıdan tasavvuf ahlakında hürriyetin büyük bir önemi bulunmaktadır.

Mutasavvıflar, Allah'tan başka insanın şuurunu meşgul eden her şeyin hürriyeti kısıtladığı ilkesinden hareketle cennet nimetlerini arzulamayı bile gerçek hürriyete aykırı görmüşlerdir. Kuşeyri'ye göre hürriyet, kulun üzerinde Allah'tan başka hiçbir şeyin etkili olmamasıdır. Gerçek hürriyet tam kulluktur.

Hicri II. yy dan itibaren başta Ebu Zer i Gıfâri gibi zühd ve takva sahibi sahabeler kendilerini toplumsal hayattan çekmiş, ahiret hayatıyla, zikirle ilgilenmeye başlamışlardı. Onların dünyaya önem vermeyen ve imanı benimseyen yapıları örnek alınarak tasavvuf düşüncesi ve ahlakı oluşmaya başladı.

Fakat zaman zaman tasavvufun bu dünyaya değer vermeyen ve nefsi terbiye etmeye çalışan tavrı yanlış yorumlanıp miskinlik gibi dinin tasvip etmediği bir davranış şeklini almıştır. Tasavvuf ahlakında nefse karşı verilmesi gereken savaş bir nevi iradeyi hür kılma, insanın ahlaki mükemmelliğe ulaşmasını önleyen bedeni ve dünyevi tutkuların bağımlılığından kurtulma mücadelesidir.