1- İdrîs İDRÎS. Resûlullah ise, İdrîs in (a.s) remil ilmini bildiğini hadislerle. FUSUSU L HİKEM ŞERHİ - Hz.İdris FASSI

Benzer belgeler
NOT : İMAM-I RABBANİ Hz. bundan önceki mektuplar gibi. bunu da büyük şeyhi Bakibillah'a yazmıştır.

Sabah akşam tevâzu içinde yalvararak, ürpererek ve sesini yükseltmeden Rabbini an. Sakın gâfillerden olma! (A râf sûresi,7/205)

1. İnanç, 2. İbadet, 3. Ahlak, 4. Kıssalar

Kur an Kerim ayetlerinde ve masumlardan nakledilen hadislerde arş ve kürsî kavramlarıyla çok

GADİR ESİNTİLERİ -10- Şiir: İsmail Bendiderya

(Seni sevdiğim için eğer benden bedel isterlerse, iki cihânın mülkünü versem bile bu bedeli ödemeye yetmez.)

NOT : İMAM-I RABBANİ Hz. bu mektubu büyük şeyhi Muhammedi Bakibillah'a yazmıştır.

ALLAH TEÂLÂ'NIN ARŞA İSTİVÂ ETMESİ

IÇERIK ÖNSÖZ. Giriş. Birinci Bölüm ALLAH A İMAN

zıtları gördüğü zaman birliği idrak eder.)

GADİR ESİNTİLERİ -9- Şiir: İsmail Bendiderya

İLİM ÖĞRETMENİN FAZİLETİ. Bu Beldede İlim Ölmüştür

İÇİNDEKİLER. Maide Suresi 116 Ve 117. Ayetlerinin Manası Nedir? Teveffi Kelimesi Ve Arap Dili. Teveffinin Manasıyla İlgili Hodri Meydan

5 Kimin ümmetisin? Hazreti Muhammed Mustafa nın (sallallahu aleyhi ve sellem) ümmetiyim. 6 Müslüman mısın? Elhamdülillah, Müslümanım.

İSmÂİl FASSI. İsmâilî Kelime deki Aliyye (Yücelik) Hikmetinin Açıklanması

Muhammed içinizden herhangi bir adamın babası değil, o, Allah ın elçisi ve peygamberlerin sonuncusudur. Allah her şeyi bilendir.

6. SINIF DERS: DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ ÜNİTE:1 KONU: DEĞERLENDİRME SORU VE CEVAPLARI

Kur an ın varlık mertebelerini beyan eder misiniz ve ilahi vahiyde lafızların yerinin ne olduğunu

Question. Masumların (Allah ın selamı üzerlerine olsun) velayet hakkına sahip olduklarının delili Nedir?

Buyruldu ki; Aklın kemali Allah u Teâlâ nın rızasına tabi olmak ve gazabından sakınmakladır.

İSHAK FASSI. İshakî Kelime deki Hakkıyye Hikmetinin Açıklanması

GÜNAH ve İSTİĞFAR. Israr etmek kişiyi nasıl etkiler

TÂĞUT KELİMESİNİN ANLAMI

5. SINIF DİN KÜLTÜRÜ ve AHLAK BİLGİSİ

3. Farz Dışında Yaptığı İbadetler

İLİ : GENEL TARİH : Hazırlayan: Din Hizmetleri Genel Müdürlüğü

SEKİZİNCİ FAS. Ya kûbî Kelimedeki Rûhiyye Hikmetinin Açıklanması

Şeyh den meded istemek caizmidir?

EHL-İ SÜNNET'İN ÜSTÜNLÜĞÜ.

İBR ÂHİM. Hz. İbrahim (a.s.) ın ateşe atılması, Islam Art and Architecture, s Suad el-hakîm, İbnü l Arabî Sözlüğü, s. 315.

Hilalin bir ülkede görülmesiyle oruca başlamak. Muhammed b. Salih el-useymîn. Terceme : Muhammed Şahin Tetkik : Ali Rıza Şahin

ÂDEM KELİMESİNDEKİ İLÂHİY YE HİKMETİ

İçindekiler. Önsöz 11 Kısaltmalar 15

Kutub kavramına. İbnü l-arabî nin kutub kavramı ile ilgili görüşleri. Ahmet ATLI

İmam Humeyni'nin vasiyetini okurken güzel ve ince bir noktayı gördüm ve o, Hz. Fatıma

TİN SURESİ. Rahman ve Rahim Olan Allah ın Adıyla TİN SURESİ TİN SURESİ TİN SURESİ TİN SURESİ TİN SURESİ TİN SURESİ. 3 Bu güvenli belde şahittir;

MERYEM SURESİNDEKİ MUKATTAA HARFLERİ كهيعص

Adeta Rabbimiz Efendimizi taltif ve teskin etmek,şevk ve gayretini arttırmak amacıyla huzuruna almıştır.

Peki, bu bayramın bizlere nasıl hediye edildiğini biliyor musunuz? Dilerseniz bu kıssayı hep birlikte hatırlayalım.

Bir insan, nefs kılıcını ve hırsını çekip hareket edecek olursa, akıbet o kılıçla kendi maktül düşer. Hz. Ali

Muhammed Salih el-muneccid

İçindekiler. Kısaltmalar 11 Yeni Baskı Vesilesiyle 13 Önsöz 15

ALLAH TEÂLÂ'YA ÎMÂN. Muhammed Şahin. ] تر [ Türkçe Turkish. Tetkik : Ümmü Nebil

ALEMLERİN EFENDİSİ NİN (SAV) DİLİYLE KUR AN

11. Kullara rızık olması için birbirine girmiş, küme küme tomurcukları olan uzun boylu hurma

NOT : İMAM-I RABBANÎ Hz. bu mektubu muhterem şeyhi Muhammed Bakibillah'a yazmıştır.

ESKİ TÜRK EDEBİYATI TARİHİ- 14.YÜZYIL TEMSİLCİLERİ

makamından, hamdın tecellîsinden bahsederek başlamak gerçekten bize bir hediye diye düşünüyorum.

Nasrettin Hoca ya sormuşlar: - Kimsin? - Hiç demiş Hoca, Hiç kimseyim. Dudak büküp önemsemediklerini görünce, sormuş Hoca: - Sen kimsin?

M. Mustafa Çakmaklıoğlu, İbn Arabî ye Göre İbadetlerin Manevi Yorumları, İnsan Yayınları, İstanbul 2011, 388 s.

İnsanı Diğer Canlılardan Ayıran Özellikler

HÜCCETİN İKAMESİ VE ANLAŞILMASI

Bil ki, Muhammed (s.a.s.) kul ile Rabb arasındaki nisbettir. 29

03-05 Ekim / October Yrd. Doç. Dr. Mehmet YAZICI

Kur an ın Bazı Hikmetleri

TAKVA AYI RAMAZAN TAKVA AYI RAMAZAN. Rahman ve Rahim Allah ın Adıyla

Question. Kadir gecesi yalnız bir gece midir yoksa bir geceden fazla mıdır? Gündüz de kadir gecesinden. sayılır mı?

Yâ-Sîn Sûresi Mekke döneminde inmiştir. Bu sûreye; Azîme,

NÛR-İ MUHAMMEDÎ Î D E M M A -İ MU R

Başta bu hadis-i kudsinin kaynağını vereceğiz. Ayrıca bu hadis-i kudsinin manası ve hakikatını vereceğiz. "Levlâke" hadîsinin kaynakları şudur:

Erzurumlu İbrahim Hakkı (Rahmetullahi Aleyh)

O, hiçbir sözü kendi arzularına göre söylememektedir. Aksine onun bütün dedikleri Allah ın vahyine dayanmaktadır.

başlıklı bir dersine dayanarak vermeye çalışacağız.

Nesrin: Ahmet! Ne oturması! Daha gezecek birçok mağaza var, sen oturmaktan bahsediyorsun.

Balım Sultan. Kendisinden önceki ve sonraki Postnişin'ler sırası ile ; YUSUF BALA BABA EFENDİ MAHMUT BABA EFENDİ İSKENDER BABA EFENDİ

Divan Edebiyatının Önemli Şair ve Yazarları. HOCA DEHHANİ: 13. yüzyılda yaşamıştır. Din dışı konularda şiir yazan ilk divan şairidir. Divanı vardır.

HACCA. Manevi Hazırlık

Peygamber ve Peygamberlere İman

1. EÛZÜ ÖĞRENELİM ANLAMI. 1. Kovulmuş Şeytan dan Allah a sığınırım.


İNSAN ALLAHIN HALİFESİ Mİ? (HALEF- SELEF OLAYI) Allah Teâlâ şöyle buyurur:

DÖNEM VAAZ PROGRAMI SIRA NO İL ADI İLÇE ADI TARİH VAAZ KONUSU ADI SOYADI ÜNVAN ADI DÖNEMİ VAKTİ CAMİ ADI

Size iki şey bırakıyorum; onlara sımsıkı sarılırsanız kurtuluşa erersiniz: Biri Allah ın kitabı Kur an, diğeri de Ehl-i beytimdir.

Mirza Tahir Ahmed Hazretleri Cuma Hutbesinde, duanın aşağıdaki bahsedilen durumda şartsız olarak kabul edileceğini söyledi;

Öğrenim Kazanımları Bu programı başarı ile tamamlayan öğrenci;

Prof.Dr. Jeffrey H. Lang ın İlk Namazı

Siz, Kimi Seviyorsunuz? Perşembe, 07 Ekim :38

MERSİN İL MÜFTÜLÜĞÜ 2015 YILI RAMAZAN AYI VAAZ VE İRŞAT PROGRAMI VAİZİN

Yine onlar, sana indirilene ve senden önce indirilene iman ederler; ahiret gününe de kesin olarak inanırlar. Bakara suresi, 4. ayet.

Seyyid Abdülkadir Geylâni hazretleri küçük yaşta iken, annesinden Bağdat a giderek ilim öğrenmesi için izin ister.

Gizlemek. أ Helak etmek, yok etmek أ. Affetmek. Açıklamak. ا ر اد Sahip olmak, malik olmak. Đstemek,irade etmek. Seçme Metnler 25

NAMAZI, MESCİT VEYA CÂMİDE CEMAATLE KILMANIN HÜKMÜ. Vaizler Muhammed b. Salih el-muneccid. Terceme edenler. Muhammed Şahin. Tetkik edenler Ümmü Nebil

ÖZGEÇMİŞ DERECE BÖLÜM/PROGRAM ÜNİVERSİTE YIL LİSANS İLAHİYAT FAKÜLTESİ ANKARA ÜNİVERSİTESİ 1991

FARZ NAMAZLARIN VAKİTLERİ

Ramazan: Hicri takvimin dokuzuncu ayıdır. Ramazan-ı Şerif veya Oruç Ayı da denilir.

MUHYİDDİN İBN EL-ARABÎ NİN TASAVVUF FELSEFESİ Seçen ve Hazırlayan: Metin Bobaroğlu

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

peygamberin (aleyhissalâtu vesselam) bir günü METİN KARABAŞOĞLU

İlim gıda gibidir. Ona her zaman ihtiyaç vardır. Faydası da herkesedir.

ICERIK. Salih amel nedir? Salih amelin önemi Zekat nedir? Zekat kimlere farzdır? Zekat kimlere verilir? Sonuc Kaynaklar

Efendim, öğrendiklerimin ikincisi; çok kimseyi, nefsin şehvetleri peşinde koşuyor gördüm. Şu âyet-i kerimenin mealini düşündüm:

Birinci İtiraz: Cevap:

1.Birlik ilkesi: İslam inancına göre bütün varlıklar, bir olan Allah tarafından yaratılmıştır.

Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- nurdan mı yaratılmıştır? İlmî Araştırmalar ve Fetvâ Dâimî Komitesi

Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS. Tefsir II ILH

İslam hukukuna giriş (İLH1008)

dinkulturuahlakbilgisi.com amaz dinkulturuahlakbilgisi.com Memduh ÇELMELİ dinkulturuahlakbilgisi.com

KİTAPLARA İMAN. 1 Vahiy nedir? Allah Teâla nın Cebrail (aleyhisselam) vasıtasıyla peygamberlerine bildirdiği ilahî emirlerdir.

Rahman ve Rahim Olan Allah ın Adıyla ESMA-İ HÜSNA 02 ER-RAHMAN

Güzel Ahlâkı Kazanmak

Transkript:

1- İdrîs İDRÎS İdrîs: Uhnuh, adanmış, kendini işine adamış anlamındadır. İdrîs kelimesi ders kökünden gelir aynı zamanda öğretmen, eğiten demektir. Felsefî kesimlerde alîm ya da hakîm anlamında Hermes olarak da bilinir. Mânevî mânâda İdrîs ve İlyas aynı makamı temsil etmektedirler ve Hz. Âdem in yedinci kuşak torunudur. FUSUSU L HİKEM ŞERHİ - Hz.İdris FASSI 18 Bazı kitaplarda kendisine 16, 30 ya da 50 sayfa indirilmiş olduğu söylenir. Felekler ilminden ilk defa bahseden odur. Şerîat getirmiş, oruç, sadaka, adak ve öşür (vergi) mecburiyeti koymuş, aşırı yemek ve sarhoşluğu yasaklamıştır. Güzel koku ve turfanda meyveyi önermiştir. İlk defa ata binip cihat yapan nebîdir. Kur ân-ı Kerîm de Kitapta İdrîs i de zikret çünkü o sâdık bir nebî idi. Biz onu yüce bir mekâna refettik. (Meryem, 56-57) buyurulur. Diğer bir âyette ise İsmâil, İdrîs, Zülkifl i zikret. Bunların hepsi sabredenlerdendi. Onları rahmetimize dahil ettik. Çünkü onlar şüphesiz sâlih kimselerdendi. (Enbiyâ, 85-86) buyrulur. Resûlullah ise, İdrîs in (a.s) remil ilmini bildiğini hadislerle

bildirmiş ve onun mîrâca çıkıp dönmediğini haber vermiştir; Sonra Cebrâil beni dördüncü semâya çıkardı. Kapının açılmasını istedi. Kim o? denildi. Cibril dedi. Beraberindeki kim? denildi. Muhammed, dedi. Ona dâvet iletildi mi? denildi. Evet, dedi. Ona merhaba, bu geliş ne güzel bir geliş, denildi. Kapı açıldı. İdrîs ile karşılaştığımda Cebrâil: Bu İdrîs tir, ona selâm ver, dedi. Selâm verdim, o da selâmımı aldı. Sonra bana: Merhaba sâlih kardeş ve sâlih peygamber dedi. Dördüncü felekte mîrâca çıkmadan önce mücâhede ve riyâzat yaptığı, yirmi sene gece gündüz ibâdet ettiği, her akşam da yiyeceğini getirmesi için Allah ın bir meleği görevlendirdiği bildirilir. Gece sabaha kadar namaz kılar ve suhuf okurdu. Ayakkabı tamircisi ve ilk terzi de yine kendisidir. Yazma sanatı ve icadıyla tanınır. Astronomi ve aritmetik bilmektedir. Bütün nesillerde bilgeliğin sembolüdür. Hikmet-i hâlide denen ezelî hikmet geleneğinin pîri olduğu söylenir. Hikmet, akıl ve nur prensi olarak anılır. Hikmeti ilk kez gün yüzüne çıkaran peygamber olduğu söylenir. Allah ın ona feleğin ve terkibinin sırrına vâkıf kılması, yıldızların toplanmasının ne anlama geldiği, yılların sayısı ve hesabı öğretmesiyle bu ünvanları kazanmıştır. İlk kez kalem ile yazı yazan, remil ilminin sahibi, hesap, kâinat ve felek ilmini ilk bilen, hey et, tıp, bitkilerin sırlarını ilk bilen, ilk elbise diken, ilk kez ibâdethâne yapıp orada ibâdet eden, ulvî ve arzî şeyler hakkında ilk vezinli kaside ve şiirler yazan, şehircilik yönetimini iyi bilen, ölçü ve tartı âletlerini ilk kullanan, ilk kez silah yapan, yeryüzünde ilk defa demiri keşfedip âlet yapan, ziraati geliştiren ve yetmiş iki dil bilen kişidir. 72 dil bilmesinden 72 tür insanı anla- Cemâlnur Sargut 19

yan ve onlara hitap edebilen mürşit makamını temsil ettiği anlaşılmaktadır. İbn Arabî Hazretleri ise İdrîs Peygamber ile birçok kez görüştüğünden bahseder. Bunların en önemlisi ise hazretin kendi mîrâcı esnasındaki görüşmeleridir. İbnü l Arabî de felek ilmini ilk defa Allah tan alıp insanlara öğreten peygamberin İdrîs (a.s) olduğunu bildirir. Kitabü l İsraf da İdrîs Peygamber: Feleğin incelikleri ana hususlara ve tafsîlî olarak sahip olduğu ilimleri müşâhede ettiklerini ve Allah Teâlâ nın bu ulvî âleme yerleştirdiği sırları, dînin ve şerîatının tâbilerinden zeki ve anlayışı kuvvetli kişileri seçerek onlara öğretmiştir buyurur ki bu mürşitlik vasfıdır. Tenezzülat ta ise İdrîs e (a.s) atfettiği bir başka özellik sâhibü t-te sîs tir. Tesis ise kurmak, başlatmak anlamına gelir. FUSUSU L HİKEM ŞERHİ - Hz.İdris FASSI 20 Gene İbn Arabî ye göre peygamberlerin dört ana özelliğinden bahsedilir. Sâlih, nebî, şehit ve sıddık. Onların sâlihliği nübüvvette ehil olmaları şeklinde değerlendirilir. Dolayısıyla bütün nebîler sâlihtir. Ama her sâlihin nebî olması gerekmez. İdrîs Peygamber in sıddık oluşu âyette geçmektedir. Bu da İdrîs Peygamber in Allah a muhabbetinin en üst dereceden olduğunu gösterir. Sıddıklığın yeşil nur olduğunu ve ilâhî muhabbetin Nûr ismiyle tecellî ettiğini belirtir. İdrîs hakkında başka bir âyette Kendilerine nimet verdiğimiz ve hidâyete eriştirdiğimiz müctebâ nebîlerdendir. buyurulur. Müctebâ ise Allah ın onlara muhabbet ettiği mânâsındadır. İdrîs in bir günde yükselen ameline, âdem oğlunun bir ayda yükselen amelinin denk gelmediği bildirilir ki, bu da onun nâfile ibâdetle meşgul olduğunu gösterir. Bursevî nin de belirttiği gibi, kendisine lütfedilen bu muhabbet yani aşk ile dördüncü feleğe yükselmiştir. Diğer bir âyette: Kendilerine

Rahmân ın âyetleri okunduğunda ağlayarak secdeye kapanırlar. âyetidir ki, Rahmân kelimesinden dolayı âyetlerin peygamberlere müjde olarak geldiği anlamına gelir. İbn Arabî secdeyi kulun aslını müşâhede etmesi şeklinde tarif eder. Bu da mârifet-i ilâhiyye nin aslıdır. ( Nefsini bilen Rabb ini bilir. ) Ayrıca Kur ân-ı Kerîm İsmâil, İdrîs ve Zülkifl i sabredenlerden sayar. Buradan da İdrîs Peygamber in yaşamı boyunca çok sıkıntılara düçar olduğu anlaşılır. İbnü l Arabî, felsefecilerin ilmi İdrîs in şerîatından aldıklarını fakat te vil ettiklerini, ihtilafa düştüklerini, bir âlimin diğer âlimin fikrine ters düştüğünü, İdrîs Peygamber in kendisinden öğrendiğini anlatır. Ayrıca İdrîs Peygamber in yaptığı bir başka görüşmede, Hz. İdrîs ona kendisini dört özelliğiyle tanıtır. Birincisi Allah ın celâl sıfatının sahibi olduğu ki, bu da İbn Arabî ye göre iki anlama gelir: Birincisi izzet ve yükseklik, ikincisi tenezzül. Bu isme sahip kişiler İbn Arabî ye göre hakir ve fakir kul olmakla birlikte celâl sahibi olurlar. Rabbî azametleri zuhur eder. İkincisi: İsm-i câmi nin mazharı olması yani kutup olması hasebiyle, Allah isminin mazharı oluşudur. Bu da İbn Arabî nin şu sözleriyle açılır: Kelimetullah kul olduğu gibi Allah lafzı Zât a delâlet eder. Yani Allah ın halîfesi olduğundan zâtın sûreti üzeredir. Bu ise esmâ ve sıfatlarının kemâl seviyesinde olduğunu gösterir. Bu hâlin en üst seviyesi cevâmiü l-kelîm olan peygamberin vasfıdır. İbn Arabî sülalenin tayyibi olduğunu söyler. Bu da insan cinsinin genel kutbu olduğunu gösterir. İbn Arabî Hz. İdrîs i nebiü l a lâ ve aliyyüş-şan diye anar. Bu ise onun yükseklik ile vasıflandığına delilidir. Bazen de güneşin efendisi veya şark ehli diye adlandırır. Cemâlnur Sargut 21

Hz. İdrîs in Mîrâcı FUSUSU L HİKEM ŞERHİ - Hz.İdris FASSI 22 İbnü l Arabî Hazretleri, Hz. İdrîs in âyette mekân-ı alî olarak belirtilen yükselişinden yani dördüncü semâya çıkışından önce, yedinci semâya kadar götürüldüğünü ve semâlar hakkında tahkîkî ilim sahibi olduğunu bildirir. İdrîs Peygamber yedinci semâda âlemin bir kısmının diğer kısmıyla irtibatlı olduğunu görmüştür ve sonradan meydana gelen varlıklar âleminin yıldızların menzilinde toplanış ve ayrılışlarını, kâinatın ve felekî hareketlerin farklılıklarını temâşâ etmiştir. Hareketler yuvarlak olduğundan, yavaş hareket edenin hızlıyı da hükmü altına aldığını gördü ve kendisinin yavaş hareketiyle bütün hızlı hareket edenlerin kendi emri altına girdiğini bildi. Böylece meleklerin sırlarını da mârifet derecesinde idrak etti. İbn Arabî Hz. İdrîs in bu felekte otuz yıl kaldığını söyler ama bunu dünya yılı ile karşılaştırdığında bir gün; bir, bin, yedi bin, ya da elli bin yıl olabilmektedir. Yani Zuhal feleğinin bir devri süresince orada kalıp, on iki burcu katettiği anlaşılır. Hz. İdrîs birçok ilmi bu makamda öğrenmiştir. Allah ona her semâya neyi vahyettiğini öğretti. Her yıldızın hareketinde nelerin var olduğunu, onların yakınlaşmalarını, iklim ve kabiliyetlerine göre onlardan meydana gelen işleri beyan etti. Şu âyet de bunu anlatır: Her semâya emrini vahyetti. İbn Arabî bütün bunların ilim ile değil kurbiyet (yakınlık) ile olduğunu yani İdrîs in bu ilimlere keşif ve Allah a yakınlık yoluyla ulaştığını bildirir. Bu yüzden de ledünnî ilim (Hızır ilmi) sahibi olduğundan, her peygamberde olmayan bilgiye sahip özel nebîlerdendir. Bütün bunlardan anlaşılıyor ki, burçlarla ilgilenmek ancak İdrîs makamındaki nebînin vazifesidir. Bu ilme sahip olduklarını sananlar yanlışa düşerler. İdrîs Peygamber in bu mîrâcının, ruh ve cisim birlikteliği ile olduğu görülmektedir. Yeryüzüne indiğinde bu ilmi güvendiği kişilere öğret-

meye başlamasından ötürü İdrîs olarak anıldı. Kendisini kalem-i a lâ nın mazharı olarak da anabiliriz. O, el-bedî isminin tecellîsidir. Bu yüzden de birçok ilim ve sanatın babasıdır. İdrîs te nücumdan (yıldız ilmi) cinsiyet var idi. O sekiz yıl Zuhal ile kudumda (ulaşma) oldu. Maşrıklarda (doğu) ve mağriplerde (batı) onun yâri, onun hem-hadîsi ve mahrem-i âsârı (gizli izler) oldu. Vaktâki gaybetten sonra o kudum getirdi, yeryüzünde nücum dersi söylerdi. Onun önünde yıldızlar hoş saf vurmuşlar idi. Yıldızlar onun dersinde hazır olmuşlar idi. Öyle ki umumdan ve husustan olan halk, nücûmun avazını işitirler idi. Cinsiyetin cezbî yıldızları yeryüzüne kadar çekip onun huzurunda zâhir olmuşlar idi. Her birisi kendi adını ve kendi ahvâlini söyleyip onun huzurunda şerh-i rasad ederdi. 8 Buradan anlıyoruz ki Hz. İdrîs ahadiyet makamından bakarak, eşyanın yaratılış sebebini eşya ile bir olarak görmüş, bunu da o eşyaya yazıp açığa çıkarmak üzere dördüncü yani diriltici feleğe yerleşmiştir. Bu şekilde Hz. Mevlânâ nın da dediği gibi semânın etkisinden kurtulup, semâya tasarruf eden peygamber olmuş, sonrasında ise gelecek olan Nûh tufanını bildirerek, bu ezelî ve ebedî bilgisini ortaya koymuştur. Îsâ ve İdrîs, meleklerle aynı cinstendirler; onun için gökyüzüne çıktılar. 9 Hz. İdrîs in Kutupluğu Mutasavvıflar, İdrîs ve Îsâ peygamberi Hz. Peygamber in Ehl-i Beyt i olarak düşünürler. Zîra her ikisi de mîrâca çıkmış ve geri dönmemiştir. 8 Dr. Veysel Akkaya, Şeyh-i Ekber İbn Arabî de İdrîs Peygamber, Erkam Yayınları, İstanbul 2010, s. 57 9 Mevlânâ, Mesnevî, çev. Veled İzbudak, M.E.B. Yayınları, İstanbul 1991, c. 4, s. 215 beyit 2672 Cemâlnur Sargut 23

el-kutb: Kutup (Gavs), her zamanda Allah ın bakışının yöneldiği tek kişidir. 10 Gavs, Halîfe, Kutbu z-zaman (zamanın kutbu), Kutbu l-vakt (vaktin kutbu), Vahidu z-zaman (zamanın teki), Şahsu l-vakt (vaktin şahsı), Sahibu l-vakt (vaktin sahibi), Abdullah (Allah ın kulu), Hicâbu l-a lâ (en yüce perde), Mir atü l-hak (Hakk ın aynası). Kaf, ta ve ba tek köktür ve toplamak anlamına gelir. Kutup da bu kökten gelir. Göğün kutbu da buradan gelir. O feleğin üzerinde döndüğü Kutup tur denilir. Bu ifade benzetme olarak alınmış ve Falanca filan oğullarının Kutbu dur denilmiştir. Yani, kendisine sığındıkları efendileridir. 11 FUSUSU L HİKEM ŞERHİ - Hz.İdris FASSI 24 Kutbun Allah indinde ismi Abdullah tır. Abdullah Allah ın kulu demektir, o gerçek kulluğu tatmıştır. Aynı zamanda Abdulcâmi dir, bu ismi bütün ilâhî isimleri kapsadığına işarettir. Hazreti Âdem den dünyanın yıkılışına dek her zamanda kutup irşâdı çok olur fakat kutup bir olur. Zîra bir asırda iki kutup olmaz. Bir şehirde iki sıddık olmadığı gibi. Kutuplar Hazreti İdrîs in (a.s) nâipleridir. İdrîs (a.s) dördüncü gökte şimdi diridir. Demişlerdir ki, bütün peygamber ruhları Muhammed in (s.a.s) rûhundan yardım alırlar. Zîra ilk ve son kutup O dur. İdrîs in rûhu da O nun ruhâniyetinden feyizlenir, her nebî ve velîye yardım ve feyiz O ndan gelir. Zîra hükmü her yerde ve safhada geçer. (...) Bu makamda şu hadis gelmiştir: Nahnu l âhirûn el-evvelûn veya bir rivâyette; Nahnu l âhirûn es-sâbikun Yani Beden olarak sonradan meydana çıktık ama aslında ruh olarak önceyiz veya En önce gelenlerdeniz ama sonra ortaya çıktık. Bu öncelik sırrı sirâyet edicidir, başka hususlarda da geçerlidir. Onun için kesretin önce ve sonra ortaya çıkmış olması vahdete ters düşmez. Öncelik ve sonralık ilme, zâhire ve mazharlara göredir. Bir olan işin öncesi sonrası olmaz. Varlık birdir, isim ve sıfat elbisesine bürünerek değişik şekillerde görünmüştür. Çok iyi anla! (...) 10 Abdürrezzak Kâşânî, Tasavvuf Sözlüğü, çev. Dr. Ekrem Demirli, İz Yayıncılık, İstanbul 2004, s. 456 11 Suad el-hakîm, İbnü l Arabî Sözlüğü, çev. Ekrem Demirli, Kabalcı Yayınları, İstanbul 2005, 1. Baskı, s. 430

Bütün evliyâ kutbun dairesindedir. Zîra kutbun ismi Câmi dir (her şeyi kendinde toplayan). Efrad denilen evliyâ türü kutbun dairesinin dışındadır sözünün mânâsı: Efrad, kendilerinin kutbun dairesinin içinde olduklarını bilmezler. demektir. Zîra bunlar Hak celâlinde müheyminlerdir, yani korku ve haşyetten emindirler. 12 Kutb, bakırın altın olmuş hâlidir ve artık değişmeye ihtiyacı kalmamıştır. O, erenlerin padişahıdır. Herkes onu ararken o, kendini aramakla meşguldür. 13 İbnü l Arabî kutup kelimesini belirli, fakat tamlama yapmaksızın da kullanır. Kutup bu durumda belirli bir mertebedeki bir şahsı ifade eder. İbnü l Arabî nin bu bağlamdaki tavrını iki şıkta ele alabiliriz. Birincisi: Kutup Âdem den kıyâmete kadar tek kişidir ve kutupluğunu kendisinden önceki bir kutuptan almamıştır. Kutup tektir, o da dünya hayatında bedeniyle yaşayan canlı Peygamber dir. İkincisi: Kutup bir zamanda tek kişidir ve zamanın ilerlemesiyle çoğalmıştır. Kutupluk mertebesi ölümle âhiret âlemine göçen kutuptan alınır. Bu anlamda Kutup peygamber değil, genelde velî, özelde ise efrattan birisidir. Bu kutup; Gavs, Sahibu l-vakt vb. gibi daha önce işaret ettiğimiz Kutup ismiyle eşanlamlı terimlerden birisidir. Fakat bu kutup gerçek kutup değil, onun vekilidir, gerçek kutbun vekili olduğunu da bilir. Gerçek kutup Peygamber dir. Bu yüzden bir önceki kutuptan kutupluğu alan herkes, Âdem den kıyâmete kadar tek Kutup olan Peygamber in vekilidir. 14 Kutup diye aslında bir dairenin ortasındaki merkez noktasına derler. Daire o noktanın üzerinde döner. Değirmen taşının; değirmen iği dedikleri demir mil üzerinde döndüğü gibi. Varlık dairesi de Kutup üzerine döndüğünden bu ad verilmiştir. Kutup rûhânî ve cismânî âlemin medârı olup, zâhiriyle zâhir âlemini, bâtınıyla bâtın âlemini hıfzeder. Zîra kutupluktan murat; âlem işlerinin yü- 12 Tahir Hafızalioğlu, Gayb Bahçelerinden Seslenişler, İnsan Yayınları, İstanbul 2012, 2. Baskı, s. 103-104 13 Sultan Veled, Küpten Sızan Sırlar, Doç. Dr. Hülya Küçük, Ataç Yayınevi, İstanbul 2010, s. 59 14 Suad el-hakîm, İbnü l Arabî Sözlüğü, çev. Ekrem Demirli, Kabalcı Yayınları, İstanbul 2005, 1. Baskı, s. 431 Cemâlnur Sargut 25

rümesi bakımından Hak halîfeliğidir. Vezirin padişaha bağlı olan halîfeliği gibi. Bir kimse kutupluğa ehil olduğunda Allah Teâlâ onun için misal âleminde bir taht kurar ve üzerine çıkarır. Halkın büyüklerinin, padişahı tahta oturtmaları gibi. Mekân yüksekliğinden mertebenin yüksekliği anlaşılır. Nitekim âyetü l-kürsî Hak azametinin yüceliğini gösterir: O nun kürsîsi gökleri ve yeri kaplamıştır. Tahta oturduktan sonra başına vakar ve celâl tacı, üzerine esmâ-i hüsnâ hil atını giydirir, onun hüküm yetkisinin tanınmasını emreder. Ona ilk itaat edenler; akl-ı evvel, sonra nefs-i külliye, sonra gökleri, yeri imar edici mukaddesun melekleri, sonra tabii ölümle bedenlerinden ayrılmış ruhlar, sonra cinler, sonra müvelledat, sonra mekân ve mekânda yerleşmiş olanlar ve yerlerden ve hâllerden diğer şeylerdir. Bunların hepsi ilâhî isimleri teşbih edicidirler. Akl-ı evvelin kutba itaati melek ve ruh olması bakımındandır. Ancak hakîkî kutup Akl-ı evvel dir. 15 FUSUSU L HİKEM ŞERHİ - Hz.İdris FASSI 26 Kutbun mertebesine Kutbiyet-i kübrâ derler ki, nübüvvetin bâtınıdır. Yani peygamberliğin iç yüzüdür. Bu bakımdan kutbu l-aktâb ve velâyetin hâtemi olan; son peygamberliğin iç yüzüyle ilgilidir. Dış yüzü olanlar şerîat ve hüküm âlimleridir. Bu yönden şerîat-ı Muhammediyye zâhir ve bâtın üzere kıyâmete kadar bâkîdir. Onun zâhirine nübüvvet, bâtınına velâyet derler. 16 Kutup kendi mihverinde döner. Yani onun yardımına muhtaçtırlar ve derece ile onun yardımını kabul ederler. Tıpkı göğün dördüncü katında bulunan güneş gibi. Evvela ışığı, göğün dördüncü katına akseder, dördüncüden üçüncüye oradan ikinciye, ikinciden de yerin çatısı olan birinci göğe ve oradan da yeryüzüne akseder. Akılların ve ruhların güneşi olan o kutup, ilk defa en önde ve kesif olan o saf üzerinde parlar, ondan sonra, saf saf ve tabaka olan mertebeler üzerine gider. Nurlu perdeler ve karanlık tabakalar yerin ve göğün yedi tabakası gibidirler. Yalnız bu nurlu ve karanlık perdeler 15 Tahir Hafızalioğlu, Gayb Bahçelerinden Seslenişler, İnsan Yayınları, İstanbul 2012, 2. Baskı, s. 105 16 Tahir Hafızalioğlu, a.g.e., s. 103

mânevî perdelerdir. Nurlu olanlar meleklerin, müminlerin, evliyâ ve kutupların zatları gibidir. Karanlık tabakaları ise, tıpkı şeytanlar ve perilere benzerler. Hepsi de kendi mânevî cevheri ölçüsünde ondan yardım görür. O halde bu kutbun zâtı, göğün ve yerin nûrudur. 17 el-kutbiyyetu l-kübrâ (büyük kutupluk) (Kutupların kutbu anlamındaki) Kutbu l-aktâb denilen kutupların kutbunun mertebesidir. Geçmiş ümmetlerde bu mertebeye sahip kutup yoktu, çünkü bu, Hz. Muhammed in vârislerine özgüdür. Hz. Peygamber, bütün insanlara peygamber ve âlemleri kuşatan risâletin sahibi olduğu gibi, vârisleri de büyük kutupluğun sahipleridir. Çünkü velâyet mertebelerinden her mertebenin bir kutbu vardır ki, o mertebenin zirvesine ulaşmıştır. Kutbu l-aktâb ise, kendisinin ötesinde sadece genel nübüvvetin bulunduğu kimsedir. Kutbu l-aktâb, daha önce belirttiğimiz gibi, sıddıkların pîridir. Kutbu l-aktâb (kutupların kutbu): En üst velâyet mertebesinin sahibidir. 18 Büyüklerin kutbu l-aktâb, gavsü l-âzam, sırr-ı hilâfet, kutbu l-ûlâ vesaire gibi mertebeleri vardır. Üçler dedikleri: Kutbu l-aktâb, gavsü l-âzam ve sırr-ı hilâfet tir. Bunlar her asırda mevcuttur. Rivâyete göre de geçen yüz yirmi dört bin peygamberin vekilleri mevcuttur. Binâenaleyh: Nerede o eski evliyâullah... geçti onlar! demek hatâdır. O ehlullah her an mevcuttur. Çok kimseler böyle söyleyerek, şerîatte değilse bile hakîkat yolunda küfür işlemiş olurlar. Çünkü Allah ın mevcûdiyetine şüphe olmadığı gibi tecellîsine de şüphe yoktur. Tecellî, her an bir çeşit görünür. Bu mâlûm olunca, ehlullâhın da her asırda ve her zaman mevcut olduğu anlaşılır. Bunlardan biri gitse, yerine bir diğeri geçer. Üçlerden biri Hakk ın nâibi, biri Hazreti Peygamber in, biri de Hazreti Ali Efendimiz in vekîlidir. 19 17 Sultan Veled, Maârif, çev. Meliha Anbarcıoğlu, Konya ve Mülhakatı Eski Eserleri Sevenler Derneği Yayını, Konya 2002, s. 58 18 Abdürrezzak Kâşânî, Tasavvuf Sözlüğü, çev. Dr. Ekrem Demirli, İz Yayıncılık, İstanbul 2004, s. 456 19 Ken an Rifâî, Sohbetler, Kubbealtı Neşriyâtı, İstanbul 2009, 2. Baskı, s. 555 Cemâlnur Sargut 27