Türkiyede Müzik Reform Hareketleri. (Cumhuriyet Devrimleri ve Müzik)



Benzer belgeler
İDİL BİRET İN SABANCI ÜNİVERSİTESİ NDE YAPTIĞI KONUŞMANIN TAM METNİ

İstanbul Darül Bedayi. Sanatın ve Sanatçının Toplum Yapısında Önemi. Bir Atatürk Dersi. Bilmek Gerek A. Erdem Akyüz

T.C. İnkılap Tarihi ve Atatürkçülük SANAT VE SPOR - ÇAĞDAŞ TÜRK KADINI - SOYADI KANUNU

26/08/2010 Hocamızı saygı ile anmaktayız... Gaziantep (Merkez), 1964

Gümüşlük Klasik Müzik Festivali Antik Tiyatro da başladı

T.C. ANAYASASI MADDE 64: Devlet sanat faaliyetlerini ve sanatçıyı korur. TC. ANAYASASI MADDE 27: Herkes bilim ve sanatı serbestçe öğrenme ve öğretme,

MÜZİK KÜLTÜRÜ Editörler

FAZIL SAY BÜYÜK ALKIŞ ALDI

Kuzey Hendeği nden Türk Sanat Müziği ezgileri yükseldi

Zeynep Göknur YILDIZ Tel:

TURGUTREİS TE CUMHURİYET KONSERİ

D-MARİN DE, 3 TENOR U 3 BİN KİŞİ İZLEDİ

Dünyayı Değiştiren İnsanlar

TERCİH ETTİĞİN OKOL GELECEĞİNDİR MEVLÜT ÇELİK 8.SINIF KAVRAM HARİTASI. Mevlüt Çelik. T.C. İnkılap Tarihi ve Atatürkçülük

HAKKIMDA EĞĠTĠM BĠLĠMSEL VE SANATSAL ETKĠNLĠKLER. A. Yayınlar. Makaleler: Atatürk ün Müzik AnlayıĢı Öner Sanat Dergisi Haziran 1995

Eğitim, Sanat ve Sporla; Güçlü, Özgür, Erdemli bir toplum hedefi ile hazırlanan projelerimiz, Mustafa Kemal Atatürk ün izinden giden kurumsallaşma ve

Yüksek Lisans Programları: Başvuru Koşulları, Giriş Sınavları, Genel Başarı Değerlendirmesi ( /Bahar)

TÜRKĐYE'DE ULUSLARARASI SANAT MÜZĐĞĐ Seyit YÖRE

TSM ÇOCUK KOROSU KONSER PROGRAMI

HACETTEPE ÜNİVERSİTESİ ANKARA DEVLET KONSERVATUVARI

EGE ÜNİVERSİTESİ ATATÜRK KÜLTÜR MERKEZİ NİSAN 2015 ETKİNLİK PROGRAMI

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

ANTALYA KÜLTÜR MERKEZİ (AKM) MART AYI ETKİNLİK TAKVİMİ

Öğr. Gör. Dr. Çiğdem YİĞİT

II. MEŞRUTİYET DÖNEMİ

Aziz Ogan: Kültürel ve Tarihsel Hazinelerin İzinde Bir Arkeolog ve Müzeci

ANTALYA KÜLTÜR MERKEZİ (AKM) MART AYI ETKİNLİK TAKVİMİ

ANTALYA KÜLTÜR MERKEZİ (AKM) MART AYI ETKİNLİK TAKVİMİ

İTÜ GELİŞTİRME VAKFI OKULLARI BEYLERBEYİ ÖZEL ANAOKULU, İLKOKULU VE ORTAOKULU EĞİTİM VE ÖĞRETİM YILI 35.VELİ BÜLTENİ

PROF. DR. YUSUF VARDAR -MÖTBE- KÜLTÜR MERKEZİ

YAKIN DOĞU ÜNİVERSİTESİ BESYO TME-110 TEMEL MÜZİK EĞİTİMİ 1.HAFTA

Batı Cephesi Komutanı İsmet İnönü nün Yunanlılara karşı kazandığı zaferler, İnönü de anılmaktadır.

YUNUS EMRE ENSTİTÜSÜ DÜNYANIN HER YERİNDEYİZ!

Dünyayı Değiştiren İnsanlar

Y. Lisans Türk Müziği İst. Teknik Üniv Sanatta Yeterlilik Türk Müziği İst. Teknik Üniv. 1994

Müziğin Mucizesi 'El Sistema' Her Yerde

Haftalık ders sayısı 2, yıllık toplam 74 ders saati Kategoriler Alt kategoriler Ders içerikleri Kazanımlar Dersler arası ilişki IV.

ASTSUBAY MESLEK YÜKSEKOKULLARI

ÖZGEÇMİŞ. Derece Bölüm/Program Üniversite Yıl

2015 YILI ETKİNLİK LİSTESİ

ANAVARZA BAL ÇOCUK TİYATROSU

PROF. DR. YUSUF VARDAR -MÖTBE- KÜLTÜR MERKEZİ

DOĞUDA VE BATIDA ORYANTALİZM

MEŞRUTİYET DÖNEMİNDE OSMANLI DEVLET TEŞKİLATI

ARTVİN ATABARI OYUNU NUN HİKAYESİ ve TARİHİ

Sergei Vasilievich RACHMANINOFF

Darüşşafaka Cemiyeti Yönetim Kurulu adına hepinize saygı ve sevgilerimi sunuyorum.

Türkiye nin köklü şirketlerinden PET HOLDİNG 40 yaşında

Zürih Kantonunda İlköğretim Okulu

İDİL BELGİN KÜÇÜKDOĞAN

TUNCAY LANGAL BİYOGRAFİ & CV

Derece Bölüm / Program Üniversite Yıl

MÜZİK KÜLTÜRÜ Editörler

II. BÖLÜM LK MÜSLÜMAN TÜRK DEVLETLER

EGE ÜNİVERSİTESİ ATATÜRK KÜLTÜR MERKEZİ MAYIS 2015 ETKİNLİK PROGRAMI

Devleti yönetme hakkı Tanrı(gök tanrı) tarafından kağana verildiğine inanılırdı. Bu hak, kan yolu ile hükümdarların erkek çocuklarına geçerdi.

ÇOK SESLİ BATI MÜZİĞİNİN TÜRK MODERNLEŞMESİNDEKİ ÖNEMİ

29 EKİM TÖRENLERİ. Cumhuriyet Bayramı Republic Day OFFICIAL HOLIDAY. Cumhuriyetin ilanı ve Atatürk'ün Cumhurbaşkanlığı'na seçilmesi

OCAK 2013 FAALİYET RAPORU

DOKUZ EYLÜL ÜNİVERSİTESİ DERS/MODÜL/BLOK TANITIM FORMU. Dersin Kodu: GSM 1003

A N T İ K Ç A Ğ D A N X X I. Y Ü Z Y I L A EDEBİYAT, KÜLTÜR VE SANAT

Şef: CEM MANSUR 2011 FAALİYET RAPORU

Çarşamba İzmir Basın Gündemi

Franz LISZT. Kazım ÇAPACI. üzere tüm Avrupa yı gezerek piyanoyla konser vermiştir. 22 Ekim 1811, Macaristan ö.31 Temmuz 1886, Bayreth, Almanya.

T.C. İNKILÂP TARİHİ VE ATATÜRKÇÜLÜK DERSİ DERS NOTU I. DÜNYA SAVAŞI ÖNCESİ OSMANLI DEVLETİ NİN GENEL DURUMU. Ekonomik Durum:

KAHRAMANMARAŞ PİAZZA DA AYDİLGE RÜZGARI ESTİ

CUMHURİYET İN İLK YILLARINDA MÜZİKTE MODERNLEŞME HAREKETLERİ VE MÜZİK POLİTİKALARI ( )

Necdet Yaşar 1953 yılında İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi'ni bitirdi.

ANKARA ÜNİVERSİTESİ SAĞLIK, KÜLTÜR VE SPOR DAİRE BAŞKANLIĞI EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI KÜLTÜR SANAT ETKİNLİK REHBERİ

ÇOKSESLİ SAZ ESERLERİ II

Bin Yıllık Musiki Kültürümüze Katkı Sunuyoruz. 14 Ocak 2014 Kürdilihicazkâr Faslı Beraber ve Solo Şarkılar Konseri

ÖZGEÇMİŞ. Derece Alan Üniversite Yıl. Müzik ve Sahne Sanatları Enstitüsü, Piyano Anasanat Dalı

MÜZİK KÜLTÜRÜ Editörler

DÜZEY B1 Avrupa Konseyi Ortak Dil Ölçütleri Çerçevesinde BÖLÜM 4 SINAV GÖREVLİSİNİN KİTAPÇIĞI. Dönem Kasım 2009 DİKKAT

En İyisi İçin. Cevap 1: "II. Meşrutiyet Dönemi"

YAZILI SINAV SORU ÖRNEKLERİ TARİH

T.C. MİLLİ EĞİTİM BAKANLIĞI ÖZEL

EFENDİLER! YARIN CUMHURİYETİ İLAN EDECEĞİZ.

GENÇ YETENEKLERİN KEŞFEDİLMESİ

İÇİNDEKİLER. 16 Mayıs Amiral Souchon Padişah V. Mehmed Reşad ın huzurunda. Amiral şerefine Bomonti Bira Fabrikasında düzenlenen ziyafet.

Osmanlı dan Bugüne, Nesilden Nesile Bırakılan Batı Müziği Mirası 1

19. YÜZYIL OSMANLI PADİŞAHLARININ MÜZİK POLİTİKALARINDAN KESİTLER

Turkish Jazz Week #5 Edition 2016 Official Concert Program

PROF. DR. YUSUF VARDAR -MÖTBE- KÜLTÜR MERKEZİ

SICAK ÇİKOLATA Fuaye Konseri

BİRİNCİ MEŞRUTİYET'İN İLANI (1876)

Bu beş sanatçının ortak özellikleri sadece klasik müziğe gönül vermiş olmaları değildir. Hepsi 1900 lü yılların başında doğmuş olan değerli

Bu bağlamda katılımcı bir demokrasi, hukukun üstünlüğü ve insan hakları alanındaki çalışmalarımız, hız kesmeden devam etmektedir.

HÜRRİYET İLKOKULU EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI 23 NİSAN ULUSAL EGEMENLİK ve ÇOCUK BAYRAMI KUTLAMA PROGRAMI

GROVE MUSIC ONLINE. Gazi Üniversitesi Merkez Kütüphanesi

OSMAN HAMDİ BEY ŞEKER AHMET PAŞA HAZIRLAYAN: MEHMET KURTBOĞAN

AASSM KONSERLERİ.

GENÇLİK HAFTASI PROGRAMI

05-07 EKİM 2015 Hekimbaşı Salih Efendi Yalısı

OPERA VE BALE MARDİN DE

EGE ÜNİVERSİTESİ ATATÜRK KÜLTÜR MERKEZİ MAYIS 2017 ETKİNLİK PROGRAMI

Ağustos Pazartesi Salı Çarşamba Perşembe Cuma Cumartesi Pazar. Yeni yabancı öğretmenler için İstanbul oryantasyonu.

Başbakan Yıldırım, Mersin Şehir Hastanesi Açılış Töreni nde konuştu

Eğitim Bilgileri. Lisans Ankara Üniversitesi Devlet Konservatuvarı. Opera-Koro Bölümü. Koro Anasanat Dalı. Yurtdışı Lisans

Yrd.Doç.Dr. AYTEN CAN

Transkript:

Türkiyede Müzik Reform Hareketleri (Cumhuriyet Devrimleri ve Müzik) Bugün ülkemizde çok sesli klasik müziğin tarihte ve günümüzdeki gelişmesinden söz etmek için aranızda bulunuyorum. Çok geniş bir konuyu sınırlı bir zamana sığdırmak zor. Bu nedenle önemli bulduğum bazı hususları ön plana aldım. Osmanlı devletinde köklü batılaşma hareketi, kendisi de önemli bir Türk sanat müziği bestecisi olan, III. Selim in askeri reform hareketi ile başlar. Lale devrinde sanatsal yaşamın önem kazandığı barışçı dönemde Osmanlı devleti ve Avrupa arasında kültür ilişkilerinin temeli atılır. Yeniçeri ayaklanması ile kesintiye uğrayan reform planı Sultan II. Mahmut un batıcı uygulamalarıyla tekrar yaşama geçmiştir. Bu çerçevede 1826 yılında yeniçerilerin kaldırılması ve batı tarzında modern bir ordu kurma girişimi ile mehterhane nin etkinliklerine de son verilmiş ve yerine batılı anlamda bir askeri bando kurulmuştur. Aynı yıl sarayda bir okul açılır ve zamanla bu okul aralarında kadınlar orkestrası, kızlar fanfar takımı, fasıl takımı, orta oyunu, tiyatro, opera korosu, operetçiler gibi çeşitli sahne sanatkarlarını bünyesinde toplayan bir tür akademi halini almıştır. Büyük opera bestecisi Gaetano Donizetti nin ağabeyi olan Guiseppe Donizetti Osmanlı devleti muzikaları umum mürebbisi ünvanı ile bu bandonun şefliğine atanır ve Eylül 1828'de İstanbul'a gelir. Göreve başlar başlamaz Donizetti nin ilk işi porteli notayı öğrencilerine öğretmek olur. O zamana kadar Türkiye'de alaturka müzikte kullanılan Hamparsun sistemini öğrenen Donizetti, bu sistemdeki işaretlerin batı müziği notasyonundaki karşılıklarını yazarak öğrencilerine kısa zamanda nota

2 okumayı öğretti. Bando ilk konserini 19 Nisan 1829 da kısa parçalardan oluşan bir programla Rami Kışlasında verdi. Tanzimat sonrasında, 1846'dan itibaren opera temsilleri verilmeye başlandı. Verdi ve diğer bestecilerin en önemli operaları İtalya'daki ilk çalınışlarından hemen sonra Pera'da (bugün Beyoğlu) Naum Tiyatrosunda oynanıyor, dışarıdan büyük sanatçılar geliyordu. Franz Liszt 1847 de İstanbul'da konserler verdi. Liszt, Abdülmecid Han ın huzurunda çaldığı resital sonrası Pdişah ın kendisine sorduğu sorulara ve kariyeri hakkındaki bilgisinin genişliğine ne kadar şaşırdığını Madame d Agoult ya yazdığı bir mektubunda belirtir. Bunun yanı sıra 1848 yılında Chopin İskoçya'da Balmoral şatosunda İngiltere kraliçesi Victoria için bir resital verir. Kraliçe o akşam günlük defterine şunu yazar bugün bir piyanist konser verdi. Kraliçe Chopin i tanımamaktadır. 1848 de İstanbul'a gelen Belçikalı keman virtüözü Henri Vieuxtemps sultanın isteği üzerine, Muzika-i Hümayun u denetlemiş, orada verilen eğitimi yetersiz bulmasına rağmen bandoyu, özellikle ilk okuyuşta bir eseri kusursuz çalabilme becerilerini pek beğenmişti. 1856 da Donizetti Paşanın ölümünden sonra, Naum tiyatrosunda konuk opera orkestralarını yöneten Guatelli onun yerine geçmişti. Guatelli Paşa ölümüne kadar uzun yıllar bu görevde kalmış ve onun yönetiminde bando gerçek bir armoni görünümünü almıştır. Osmanlı sultanları arasında müzikle mesgul olanlar ve beste yapanlar vardır. V. Murat hem çalmaktan hem de dinlemekten hoslanan bir müzikseverdi. Pek çok vals, polka gibi küçük eser bestelemiştir. II. Abdülhamit Guatelli paşadan

3 dersler almış olup sağlam bir nota bilgisiyle iyi derecede piyano çalardı. Alaturka güzeldir ama daima gam verir, alafranga degişiktir, neşe verir dermiş. Koyu bir baskı yönetimi uygulayan Abdülhamit konu müzik olunca çok açık fikirli olabiliyor, yurt dışından hocalar, orkestra şefleri getirilmesine ve gençlerin eğitime gönderilmesine onay veriyor, ancak, sürgün politikacılardan etkilenecekleri korkusuyla dışarıya ve özellikle Paris e öğrenci gönderilmiyordu. Bu ortamda müzik giderek İstanbul un hayatında daha çok yer almaktaydı. Örneğin, Concordia ve Fransız tiyatrolarına her yıl opera toplulukları geliyor, yaz aylarında da halkın banda dediği yabancı orkestralar iki ay boyunca açık hava konserleri veriyorlardı. Evlerde piyano sayısı ve müzik dersi alanların sayıları artıyordu. II. Meşrutiyet sonrasında müzikle ilgilenenler daha da fazlalaşacaktı. Son Halife Abdülmecit in Dolmabahçe Sarayı arşivindeki eserleri arasında kendi çizdigi bir karakalem Brahms portresi olması klasik müziğe ne kadar önem verdigini gösterir. 1908 de II. Meşrutiyetin ilanından itibaren Muzika-i Hümayunda görevli olan yabancı müzisyenlerin yerine yetişkin Türk müzisyenler almıştır. Aralarında bir opera ve bir çok operetin bestecisi Dikran Çuhacıyan, Adnan Saygun ve diğer müzisyenlerin hocası Macar Tevfik Bey ve batı tekniği ile yazan ilk bestecilerimizden Saffet Atabinen bey gibi hocalar vardır. Bu dönemde hem senfoni orkestrasının hem bandonun yönetmeni usta bir flütçü olan ve orkestra çalgılarını iyi tanıyan Saffet Atabinen beydir. Beethoven senfonilerinin seslendirilmesi de bu yıllara rastlar. Çalışılıp çalınan eserler arasında Haydn, Massenet ve Berlioz'un yapıtları ile Zeki Üngör Bey in solist olarak yer aldığı Mendelssohn keman konçertosu icrası da vardır.

4 20. Yüzyıl ın basından itibaren büyük şehirlerimizde ilk ve orta okullarda uygulanan müzik programı hem dinsel hem de batı müziğine açıktı. Ancak tutarsız eğitim programları nedeniyle iyi bir öğretim yapılamıyordu. Benim bildiğim tek olumlu örnek 1912'de İzmir'de açılan ve amaçları arasında ulusal ruhu gençlere aşılayacak bir milli müzik ilkesinin benimsenmesi olan İttihat ve Terakki mektebiydi. İttihat ve Terakki mektebinin eğitim ilkeleri ülkemizde ulusalcı müzik akımının ilk işaretlerindendir. Ziya Gökalp 1913'te yazdığı Türkçülüğün Esasları kitabında düm-tek usulü ile yapılan geleneksel müziğin çağdaş yaşantıya uygun düşmediğini, yapılacak tek şeyin bu ezgileri batı tekniğine göre armonilemek olduğunu söylüyor. Bu görüşlerin Cumhuriyet dönemi müzik reformlarına bir tür temel teşkil ettiği muhakkak. 1917'de İstanbul'da kurulan, Türk müziği alanında eğitim veren, Darülelhan ezgiler evi ülkemizdeki halka açık ilk müzik okuludur. Burası bir bakıma İstanbul Belediye Konservatuvarının bir hazırlığı sayılabilir. Birinci dünya savası sırasında oldukça gelişen muzika-i hümayun orkestrası İstiklal Marşının bestecisi Zeki Üngör Bey in idaresinde Avusturya- Macaristan, Almanya ve Bulgaristan ı kapsayan bir turneye çıkıyor. O sıralarda Berlin'de talebe olan babam, kaldığı evin sahiplerini ve okul arkadaşlarını iftihar ederek bu konsere davet ediyor. Babamin bana anlattığına göre, Furlani nin Oryantal Fantazi adlı eserinin çalınışı beğeni ile karşılanıyor. Ancak Mozart ın Figaro nun Düğünü uvertürünün temposu çok yavaş bulunuyor ve şark tarzı bir Mozart yorumu olarak görülüyor. Gene de, bu orkestranın turnesi olumlu izler bırakıyor.

5 Eğitim reformları Cumhuriyetimizin kuruluşundan bir yıl sonra yürürlüğe giren Tevhid-i Tedrisat Kanunu ile başlar. Bu yasayla eğitim ve öğrenim ilkeleri bütünselliğe kavuşturulmuş, buna göre hazırlanan ders planlarında ise müzik dersleri müfredat programlarında yer almıştır. Bu arada İstanbul'da 1921'de kapanmış olan Darülelhan okulu 1923'de batı müziği bölümüyle tekrar açılır. Ankara'da ilk müzik ögretmen okulu olan ve ilk kuşak besteci ve yorumcularımızı yetiştiren Musiki Muallim Mektebi açılmıştır. Muzika-i Hümayun orkestrası ise 27 Nisan 1924'de İstanbul'dan Ankara'ya intikal ederek Riyaseti Cumhur Musiki Heyeti (bugün Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası) adını almıştır. 1926'da konservatuvara dönüştürülen Darülelhan yalnız batı müziği eğitimi vermeye başlamış, ayrıca İstanbul Belediyesine bağlanarak Milli Eğitim Bakanlığınca onaylanan programları uygulamıştır. Bu uygulamalar şunu gösterir : müzik bir eğlence aracı olmaktan çıkmış, özgür düşünce temelinde ciddi yaratıcılık ortamına doğru ilerlemiştir. Atatürk, 1 Kasım 1934'de Büyük Mïllet Meclisinin açılışında verdiği söylevin müziğe ayrılan bölümünde bunu açıkça dile getirerek şunları söylemiştir : Arkadaşlar, güzel sanatların hepsinde ulus gençliğinin ne türlü ilerletilmesini istediğinizi bilirim. Bu yapılmaktadır. Ancak, burada en çabuk, en önde götürülmesi gerekli olan Türk musikisidir. Bir ulusun yeni değişikliğine ölçü musikide değişikliği alabilmesi, kavrayabilmesidir. Bugün dinletilmeye yeltenilen musiki yüz ağartıcı değerde olmaktan uzaktır. Bunu açıkça bilmeliyiz. Ulusal ince duyguları, düşünceleri anlatan, yüksek deyişleri, söyleyişleri toplamak, onları bir an önce, genel, son musiki kurallarına göre işlemek gerekir ; ancak bu düzeyde Türk ulusal musikisi yükselebilir, evrensel musikide yerini alabilir.

6 Bu söylevden 25 gün sonra, 26 Kasım 1934 tarihinde Milli Eğitim Bakanının başkanlığında çalışan kurulların aldığı temel kararlar şöyledir: bütün okullarda etkili bir çok sesli müzik uygulamasına yönelinmesi; halk arasında opera, operet, konser radyo ve plaklar aracılığıyla yeni beğeninin yaygın hale getirilmesi; bestecilerin ve usta icracıların yetiştirilmesi ve devletçe korunması. Bu son kararın nedenini daha iyi anlamak için, Beethoven e, daha onbeş yaşında iken, Almanya'da yaşadığı Bonn şehrinin bağlı olduğu bölge yönetimi tarafından aylık maaş bağlandığını hatırlamakta yarar var. 1925 yılında on yetenekli müzisyenin açılan yarışma sınavını kazanıp Avrupa'da tahsile gönderilmesi ile başlayan, 1934 kararları ile daha yaygın hale gelen bu uygulama uzun yıllar devam edecek sonra 1948 yılında benim ve Suna Kan ın adına çıkan yasa da 1956 yılında üstün yetenekli çocuklar kanunu haline gelerek son şeklini alacaktı. 1927 yılında Türkiye'ye ilk ziyaretini yapan hocam büyük Alman piyanisti Wilhelm Kempff Atatürk ile buluşmasını bana anlatmıştı. Ankara'da halkevinde verdiği ilk resitalinden sonra Çankaya Köşküne davet edilen sanatçı, yemekten sonra sabahın erken saatlerine kadar Atatürk ile baş başa konuşmuş. Atatürk kendisine Türkiye'nin modernleşme çalışmaları doğrultusunda hukuk, eğitim ve diğer pek çok alanda reformlar yapıldığını, müziğin bu reform hareketinin kaynağı olan batı kültürünün ayrılmaz bir parçası olduğunu söylemiş ve çağdaşlaşmanın gereği olarak klasik müziğin Türkiye'de geniş şekilde yayılmasının önemine değinerek müzikte de benzer reformlar yapılmadığı takdirde diğer sahalarda gerçekleştirilen reformların eksik kalacağından ve yerine oturmayacağından endişe ettiğini belirtmiş. Sonra da hocam Kempff e bu konudaki fikirlerini ve reform planı üzerinde

7 görüşlerini almak için Türkiye'ye hangi müzisyen ve müzikologların davet edilmesini önerebileceğini sormuş. Düşüncelerini Atatürk e aktaran Kempff bu konuda en yetkili kimse olarak Berlin Filarmoni Orkestrasının şefi Wilhelm Fürtwangler e de danışılmasının yerinde olacağını söylemiş. 1982 yılında İtalya'nın Positano kasabasındaki evine eşim Şefikle yaptığımız bir ziyarette bunları bize anlatan hocam, konuşma bitince başını denize doğru çevirip bir an sessiz kaldı, sonra duygulu bir şekilde, Kemal Paşa büyük adamdı dedi. Zamanla, Berlin'deki Türkiye Büyükelçiliği Fürtwangler ile temas kuruyor. O da bir süre düşündükten sonra büyük müzik adamı, besteci ve eğitimci Paul Hindemith i tavsiye ediyor. Besteleri o dönemdeki Nazi Almanya'sında rejim tarafından dejenere/soysuz sanat addedildiğinden, ayrıca eşinin de Musevi kökenlerinden dolayı Hindemith epey tedirgindir. Bu ortamda Türkiye'den gelen davet onu çok memnun ediyor ve Berlin'de büyükelçi Hamdi Arpağ ile imzaladığı anlaşmadan sonra 1935-1937 yılları arasında dört defa Türkiye'ye gelerek tamamı 200 sahifeye varan çok etraflı üç rapor hazırlıyor. Bu raporlarda ele alınan konular arasında şunlar var : Orkestralar, Müzisyenleri, Şefler, Programlar; Müzik eğitim planı; Konservatuvarların kuruluşu; Hoca yetiştirilmesi; Konservatuvar idaresi; Genel müzik yaşamı; Opera; Konser organizasyonu; Halk müziği; Askeri müzik; Konser salonları; Radyoda müzik;

8 Türk halk müziği: Bugüne kadarki çalışmalar; Bugünden sonra yapılacaklar; Korolar; Müzik kütüphaneleri; Nota basımı. Nota basımından söz etmişken bir de hikaye anlatmak isterim. 1935 yılında Sovyetler Birliği'nden bir gurup müzisyen Türkiye'ye geliyor. Bunların arasında büyük keman virtüözü David Oistrakh ve besteci Dimitri Shostakovich de var. Futbolu çok seven Shostakovich 19 Nisanda Istanbul Taksim stadında Fenerbahçe ile Avusturya nın Libertas takımı arasında oynanan maçı izliyor. Sonra, o devirde nota kağıdı Rusya'da çok zor bulunduğundan, İstanbul'dan bol miktarda nota kağıdı alıyor. İşte 1941/1942 kışında Leningrad Alman muhasarasında iken orada bestelediği meşhur Yedinci Leningrad Senfonisini bu nota kağıtları üzerine yazıyor. Yedinci senfoninin el yazısı notasının her sahifesinin en altında şu adres var : Yüksek Kaldırım 42, İstanbul. İşte o devirde Türkiye'de pek çok şey yokmuş ama nota kağıdı varmış. Konumuza dönersek, 1935 yılında yazdığı ilk raporda Hindemith gördüklerini ve teşhislerini dile getiriyor. Burada, Türklerin müziğe karsı yüksek seviyede yetenekli olduklarını, müzik dinlemeye her zaman hazır bulunduklarını, en yeni teknikleri kolayca benimseyebildiklerini, eğer planlanan reformlar sırasında doğal yeteneklerini geliştirme imkanı verilirse her şeyin derinliğine inmeye yatkın olan karakterleriyle birleşerek örnek alınabilecek müzik halklarından biri olabileceklerini söylüyor. Hindemith raporları Cumhuriyet in müzik reformlarının temel taşlarını oluşturuyor. Bu arada 1936 da büyük Macar bestecisi Bela Bartok Türkiyeye gelerek Anadolunun çeşitli yörelerinde halk müziğinin derlenmesi ve değerlendirilmesi konusunda

9 araştırmalar yapmış, Adnan Saygun ve diğer müzikçilerimizle fikir alışverişinde bulunmuş ve yıllar sonra da Türk Halk Müziği adlı bir kitap yayınlamıştır. Bartok un çalışmaları neticesinde 1938 yılında Ankara Devlet Konservatuvarı bünyesinde Türk Halk Ezgileri arşivi kurulmuştur. Bugün Ankara'da Devlet Konservatuvarının giriş kapısında Hindemith ve Bartok un büstleri bulunmaktadır. Bu reformların sonucu ne oldu derseniz Türkiye sathına yayılmış nice konservatuvarı, buralardan yetişip yurtiçi ve yurtdışı sahnelerde yer alan sayısız müzisyenimizi, parlak kariyer yapan pek çok solistimizi ve en önemlisi olarak Ankara, İstanbul, İzmir, Bursa, Adana ve Antalya'daki Devlet Senfoni Orkestraları, Ankara, İstanbul, İzmir, Antalya, Mersin ve Samsun'daki Devlet Opera ve Balelerini gösterebilirim. Bu bakımdan ülkemiz İslam aleminde çölde bir vaha gibidir. Burada bir an durup epey gerilere gitmek, Atatürk ün ölümünden sonra müzik reformu çalışmaların aksamadan yürümesinde büyük rolü olan İsmet İnönü den söz etmek istiyorum. İsmet Paşa 1910-1913 yılları arası, o zaman genç bir subay olarak, Yemen'de bulunuyor. Orada, Sana şehrine yapılacak tren yolu inşaatının keşif çalışmalarını yapan Fransız şirketinin mühendisleri ayrılırken bazı eşyaları ile birlikte bir çok 78 devirli taş plak ve bir gramofonu geride bırakıyorlar. İsmet Paşa nın klasik batı müziğine ilk adımı işte karargâhta bu plâkları tekrar tekrar dinleyerek olmuştur. Oğlu Erdal İnönü Yemen öyküsünü anlattıktan sonra babasının batı klasik müziğini bizim insanlarımızın ancak çok dinleyerek sevebileceklerini burada öğrendim dediğini yazar hatıralarında.

10 1932 yılında kurulan halkevlerinin hızla yayılıp benimsenmesinde İnönü'nün ısrarlı takibinin büyük rolü vardır. Halkevleri pek çok ünlü müzisyen, edebiyatçı ve aydının çıkış noktası olmuştu. Benim hatırladığım, İstanbul'da Kadıköy halkevinin gönüllülerden kurulu bir oda orkestrası vardı. Eşim de bu halkevi salonunda bulunan, Alman devleti tarafından hediye edilmiş tam kuyruklu konser piyanosunda, 1960 yılında Fenerbahçe basketbol yıldız takımı antrenman aralarında, çaldığını hatırlıyor. O dönemde yurdun dört bir yanında halkevleri inşa edildi. Mersin halkevinde döner sahne olduğunu, Antakya'daki salonda da Chopin in çok sevdiği Erard marka tam kuyruklu konser piyanosu bulunduğunu gördüm. Ne yazık bu piyano sahne arkasına atılmış, bir ayağı kırık yan yatmış olarak duruyordu. 12 nisan tarihli Hürriyet gazetesinde köşe yazarı Yılmaz Özdil Ankara yakınındaki Hasanoğlan Köy Enstitüsünde 1945 yılında Ankara Konservatuvarı hocalarının ders verdiğini, benim ve Suna Kan ın enstitüye misafir geldiğimizi, köy çocuklarını teşvik için yaşıtlarından keman ve piyano dinletildiğini anlatıyor ve enstitüdeki enstrüman demirbaşını veriyor. Kayıtlı aletler şunlar : 259 mandolin; 55 keman; 37 bağlama; 8 akordeon; 3 piyano; 3 davul; 1 metronom ve 1 pikap (78 devirli plakları çalmak için) Bugün herhangi bir köy veya kasabamızda bu aletleri bulmak mümkün mü? 1940 da çıkarılan yasa ile İsmail Hakkı Tonguç un mimarlığında köy enstitüleri kurulmaya başlandı. 1942 de Ankara'ya en yakın olan Hasanoğlan Köy Enstitüsü başka köy enstitülerine öğretmen yetiştirmek amacıyla Yüksek Köy Enstitüsü adını aldı. Ülkede sanat ve müziğin yayılması bakımından

11 sayıları yirmibir i bulan bu enstitüler de halkevleri gibi önemli bir görev yerine getiriyorlardı. Bu özgün modelin başarısı, 1946 yılına kadar, köylerdeki ögretmen ihtiyacını karşılayan 30.000 den fazla kadın ve erkek ögretmen, sağlık memuru ve eğitmen yetiştirmiş olmasıdır. Hasan Ali Yücel in Milli Eğitim Bakanlığı kültür alanında atılan ilk adımların olumlu sonuçlarının görüldüğü ve yeni atılımlara girişilen bir dönem olmuştur. Devlet tiyatrosu, opera ve balenin resmi kuruluşu; konservatuvar yasasının çıkarılışı; Ankara'da ilk kez meşhur Alman rejisörü Carl Ebert in yönetiminde gerçekleşen tiyatro ve opera temsillerı; Devlet resim ve heykel sergilerinin sürekli düzenlenmesi; benim ve Suna Kan ın yurtdışında tahsile gitmemizi sağlayan kanunun ilk hazırlıkları, hep Hasan Ali Bey in zamanında gerçekleşmiştir. Ne yazık ki giderek bu idealist dönemin sona erdiğine şahit oluyoruz. Yakın zamanda Meclise sunulmak üzere hazırlanan Türkiye Sanat Kurumu (TÜSAK) kanun tasarısına göz atınca da, çok kritik bir devreye girdiğimizi de anlıyoruz. Değerli bestecimiz Muammer Sun bu kanun tasarısı meclisten geçtiğinde Türkiye'deki müzik ve sahne sanatları alanındaki devlet sanat kurumları kapatılacak, sanatçılar dağıtılacak, ülkemizin müzik ve sahne sanatları birikimi bu kanunla yok edilmiş olacaktır. Ülkemizdeki bu kurumların her biri çağdaş, ulusal, evrensel birikimi simgeler. Bu birikimin yok edilmesi, Türk toplumunun ulaştığı uygarlık düzeyinin yok edilmesi demektir. diyor. Muammer Sun Bey e katılıyorum. Bu söyledikleri gerçekleşirse Türkiye 90 yıl süren olağanüstü çaba ile geldiği bu ileri noktadan Tanzimat devri, hatta III.

12 Selim dönemi öncesine dönebilecek, ülkemiz müzik festivallerimize davet edilen yabancı orkestra, şef ve solistlerle yetinmek zorunda kalacak, giderek, müzisyen ithal eden körfez şeyhliklerine benzeyecektir. TÜSAK için örnek alınan uygulamaların başında İngiliz modelinin geldiği yasa taslağının Gerekçe kısmında belirtilmekte. 18. asırda Beethoven i daha onbeş yaşında iken devlet memuru yapan bugün de sadece Berlin'de üç opera kurumunu birden devletçe finanse eden Alman modeli dururken, günümüzde özel orkestraları maddi imkansızlık içinde kıvranıp yaşam savaşı veren İngiltere neden Türkiye'ye model olur acaba? Bunu sormak isterim. Bu çerçevede, uzun yıllardır bazı büyük şehirlerimizdeki festivallere ve özel konser serilerine yurt dışından dünyaca meşhur orkestra ve solist sanatçıların getirilmesi için yüz milyonlarca lira vererek sponsor olan ticari kuruluşlarımızın bundan sonra bu paraların önemli bir kısmı ile Cumhuriyet in müzik devriminin eserleri olan Devlet Senfoni Orkestraları, Operaları, Baleleri, ve Konservatuvarlarını desteklemelerinin doğru olacağına inandığımı da belirtmek isterim. Devlet Orkestra, Opera, Bale mensupları ve solist sanatçılara düşen görev ise sanatlarını icra edebilmelerinin Türkiyede Cumhuriyet devrimlerinin köşe taşlarından olan müzik reformları sayesinde mümkün olduğunu bilmeleri ve bu reformların muhafaza edilmesi ve ileri götürülmesi gerektiğinin bilincinde olmalarıdır. Klasik müzik Türkiyede eğlence, geçim yolu veya ünlü sanatçıların büyük para kazanma aracı değildir. Eğer TÜSAK yasa tasarısı Mecliste kabul edilirse benim sekiz yaşımdan itibaren Fransa'da tahsil etmemi sağlayan Güzel Sanatlarda Fevkalâde İstidat

13 Gösteren Çocukların Devlet Tarafından Yetiştirilmesi hakkındaki Kanunun yürürlükten kaldırılacağını da belirtmek isterim. İlk olarak 1948 yılında çıkarılan bu kanun olmasa idi ben de belki simdi burada, karsınızda olmayacaktım. Bu Kanun ile ilgili çalışmalarla iligili olarak başta dönemin Cumhurbaşkanı İsmet İnönü olmak üzere Milli Eğitim Bakanları Hasan Ali Yücel ve Şemseddin Sirer, Fuad Umay ve diğer Milletvekilleri ile Güzel Sanatlar Müdürü Cevad Memduh Altar ı bu vesile ile saygıyla anmak isterim Geçenlerde söyleşi yapmak için New York tan beni arayan Amerikanın en önemli gazetelerinden birinin muhabiri ilk olarak, Türkiyede klasik müzik bir elit azınlık için yapılıyor, değilmi? diye sordu. Bu konuda, yanlış bilgilendirilmişti ve muhtemelen Türkiyede klasik müziğin bir kaç büyük şehirdeki festivallerle sınırlı olduğunu zannediyordu. Bugün size anlattıklarımı kısaca ona da anlatarak Cumhuriyet Devrimlerinde klasik müziğin yerini ve önemini izah ettim. Konuyu şimdi daha iyi anladığını sanıyorum. Hepinize yolunuz açık olsun der, tüm beklentilerinizin gerçekleşmesini dilerim. İdil Biret (Sabancı Üniversitesi Mezuniyet Töreni Konuşması - 20 Haziran 2014)