Kontrast. Fotograf Dergisi. Mart - Nisan. ana sponsorluğunda yayımlanmaktadır.



Benzer belgeler
Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

Ekslibris Nedir? / 1

İBRAHİM DEMİREL FOTOĞRAF DİLİNDE BİR SÖYLEŞİ. asosöyleşi

"Gerçek tasarımcı elinde firca ile doğar" iç mimar Anna Malyakina'yı tam anlamıyla tanımlayan bir ifade. Anna çizim yapmaya konuşmayı öğrenmeden

66 Fotoğrafçı Etkinlik Listesi. 52 Haftalık Fotoğrafçılık Yetenek Sergisi

Müze eğitiminin amaçları nelerdir?

Fotoğraf Sevdalısı Bir Doktor:

EDEBİYATIN İZİ 86. İZMİR ENTERNESYONAL FUARI NA DÜŞTÜ

Yarışma ile ilgili tüm detaylara adresinden ulaşılabilecektir.

ISSN Yayın Türü: Yerel ve Süreli. Yayın Danışmanları Oya İşeri - Hüseyin Emiroğlu. Görsel Yönetmen Sedat Gever. Grafik Arz Tanıtım

SANAT FELSEFESİ. Sercan KALKAN Felsefe Öğretmeni

Benim en büyük şansım Adnan Turani gibi hem iyi bir sanatçı hem de iyi bir eğitimci atölye hocamın olmasıydı.

DEVİNİMİN GÖRSEL DİLİ SERGİSİ VE KİTABI (VISUAL LANGUAGE EXHIBITION OF MOTION AND ITS BOOK)

R E H B E R L Đ K B Ü L T E N Đ - 3

* Prof.Dr., Anadolu Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi, Öğretim Üyesi. EXLIBRIS. 1960' lı yılların başlarında Brighton (İngiltere) Belediye

İzmir Ekonomi Üniversitesi Görsel İletişim Tasarımı Bölümü

Fotoğraf Sanat mıdır? Evet, Sanattır...

KİTAP GÜNCESİ VIII. GELENEKSEL KİTAP GÜNLERİ SAYI:3

8. ULUSLARARASI İNCİ KEFALİ GÖÇÜ KÜLTÜR VE SANAT FESTİVALİ FOTOĞRAF YARIŞMASI ŞARTNAMESİ

YAKIN DOĞU ÜNİVERSİTESİ BESYO TME-110 TEMEL MÜZİK EĞİTİMİ 1.HAFTA

ÇAĞDAŞ TÜRK EDEBİYATI. Süleyman Bulut. Bilmece ŞİPŞAK BİLMECELER DEYİM VE ATASÖZLERİ. 2. basım. Resimleyen: Ferit Avcı

1.Estetik Bakış, Sanat ve Görsel Sanatlar. 2.Sanat ve Teknoloji. 3.Fotoğraf, Gerçeklik ve Gerçeğin Temsili. 4.Görsel Algı ve Görsel Estetik Öğeler

GÜMÜŞHANE ÜNİVERSİTESİ İLETİŞİM FAKÜLTESİ NE HOŞGELDİNİZ

Bu resmi ne yönden yada nasıl gördüğünüz,nasıl yorumladığınız çok önemli! Çünkü medya artık hayatımızın her alanında ve her an yanı başımızda!

Anneye En Güzel Hediye Olarak Ne Alınması Gerekir?

İLLÜSTRASYON KİTAP KAPAĞI RESİMLEME KİTAP KAPAĞI İLLÜSTRASYONU. 15 Kız Orta düzey


CUMHURİYET ORTAOKULU 8. SINIF GÖRSEL SANATLAR GÜNLÜK DERS PLANI

Hazırlayan: Tuğba Can Resimleyen: Pınar Büyükgüral Grafik Tasarım: Ayşegül Doğan Bircan

MİSYON, VİZYON VE DEĞERLER

1. SINIF BAHAR DÖNEMİ

KIRILL ISTOMIN in. renkli dünyası ve DEKO TASARIM


BURCU ŞENTÜRK Bu Çamuru Beraber Çiğnedik

ÇAĞDAŞ TÜRK EDEBİYATI. Cihan Demirci. Şiir ŞİİR KÜÇÜĞÜN. 2. basım. Resimleyen: Cihan Demirci

ÖĞRENME FAALİYETİ 16

KİŞİSEL "GÜÇ KİTABINIZ" Güçlenin!

GÜL-AY Basın-Meslek İlkelerine Uyar. Yazı ve ilanlar imza sahiplerine aittir. Köşe yazılarına ücret ödenmez. Makalelerinden kendileri sorumludur.

İSTANBUL UN PENÇ HALLERİ. TA NER A L A KU Ş ve Ö Ğ R E NC İ L E R İ Mİ N YATÜR S E RG İ Sİ

ESTETİK (SANAT FELSEFESİ)

Festivalin Tarihçesi

Öğretmenlik Meslek Etiği. Sunu-2

Mobil Pazarlama Stratejiniz İçin Çevrimiçi Video Neden Olmazsa Olmaz?

MODERN ÇİZGİLERİN ÇEKİCİ YANSIMASI

HİSAR OKULLARI ORTAOKUL ÖDÜLLERİ TANIM VE KRİTERLERİ

KADIKÖY ANADOLU LİSESİ

İçindekiler. 1PERESE adalet

Çocuklarınıza interneti yasaklamayın; yaptıklarını takip edin. 12 Ocak 2014 Pazar günü, İELEV Eğitim Kurumları Rehberlik ve Psikolojik Danışma Servisi

UFACIK TEFECİK KURBAĞACIK

3. Yazma Becerileri Sempozyumu

3. SINIF PYP VELİ BÜLTENİ (27 Mart - 12 Mayıs 2017 )


KAYNAK: Birol, K. Bülent "Eğitimde Sanatın Önceliği." Eğitişim Dergisi. Sayı: 13 (Ekim 2006). 1. GİRİŞ

İDİL DİZDAR, HEM OYUNCU HEM YÖNETMEN

BAHARA MERHABA. H. İlker DURU NİSAN 2017 İLKOKUL BÜLTENİ

ABİDİN DİNO

Duygusal ve sosyal becerilere sahip Genç profesyoneller

TV LERDEKİ PROGRAMLARA ÇIKANLAR KURAN OKUMASINI BİLMİYOR

NESLİHAN AYDINLIOĞLU EŞİN BİRİKİMLERİM VE BİRİKTİRDİKLERİM

Fotoğraf Ders Notları Mustafa Eyriboyun ZKÜ

TEKNOLOJİ TASARIM DERSİ TANITIM VE PAZARLAMA

Bodrum Deniz Filmleri Festivali

Yaratıcı Metin Yazarlığı (SGT 332) Ders Detayları

KULLANICI DENEYİMİ ARAŞTIRMASI

CUMHURİYET ORTAOKULU 7. SINIF GÖRSEL SANATLAR GÜNLÜK DERS PLANI

Fotoğrafçılıkta mimari fotoğraf çekim teknikleri 1. Mimari fotoğrafçılık

FELSEFİ PROBLEMLERE GENEL BAKIŞ

FOTOĞRAF SANATÇISI TANIM

Yaz l Bas n n Gelece i

Uygulanacak ekonomik politikalar, istihdam ve üretime öncelik tanımalı, politikaların temelini insan oluşturmalıdır.

KÜLTÜR MİRASI DİVRİĞİ KONULU ULUSAL FOTOĞRAF YARIŞMASI YARIŞMA ŞARTNAMESİ

Türk Dili ve Edebiyatı Kaynak Sitesi

2. SINIFLAR PYP VELİ BÜLTENİ (20 Ekim Aralık 2014 )

çocukların çok ilgisini çekti. Turdan sonra çocuklar müzedeki atölyede

6. SINIF TÜRKÇE DERS BİLGİLERİ

Eğitim Öğretim Yılı Kütüphane Bülteni. Sayı:1 Nisan 2015

Bunu herkes yapıyor! -Gerçekten herkes mi? Nasıl korunmam gerektiğini biliyorum! -Kalbini, gönlünü nasıl koruyacaksın?

Zürih Kantonunda İlköğretim Okulu

HALKLA İLİŞKİLER. HALKLA İLİŞKİLER ve SPONSORLUK. Yrd.Doç.Dr. Özgür GÜLDÜ

Kente katbekat değer katan uzmanlık:

10. hafta GÜZELLİK FELSEFESİ (ESTETİK)

Öğrenim Kazanımları Bu programı başarı ile tamamlayan öğrenci;

ARA DAN ÖNCESİ SONRASI ŞİMDİSİ

HALKLA İLİŞKİLER VE ORGANİZASYON HİZMETLERİ

EĞLENCEM MEDYA. Prof. Dr. E. Nezih ORHON. Anadolu Üniversitesi İletişim Bilimleri Fakültesi

Mirbad Kent Toplum Bilim Ve Tarih Araştırmaları Enstitüsü. Kadına Şiddet Raporu

Sektörün Beklenen Projesi 5 Litre Kombo Rotary Şişirme Dolum Kapatma Makinesi şişe/saat

SEDA ÜREN KURUMSAL

ANTALYA ALTIN PORTAKAL'DA JÜRİ HEYECANI!

4.Öğrenim Durumu: ÖZGEÇMİŞ. 1.İsim : Turgut. 2.Soyadı: Yüksel. 3.Ünvanı: Öğretim Görevlisi. Derece Alan Üniversite Yıl

3. SINIFLAR BU AY NELER ÖĞRENECEĞİZ? OCAK

ATATÜRK ORMAN ALANLARI DEĞİRLENDİRME FİKİR PROJESİ

GRAFİK VE FOTOĞRAF FOTOĞRAF BASKI OPERATÖRÜ MODÜLER PROGRAMI (YETERLİĞE DAYALI)

ÇALIŞMA ALANLARINIZA YENİ BİR SOLUK GETİYORUZ

Bilinen hikayedir. Adamın biri, akıl hastanesinin parmaklıklarına yaklaşmış. İçeride gördüğü deliye:

ÇAĞDAŞ TÜRK EDEBİYATI. Betül Tarıman. Öykü GÖKYÜZÜ PRENSİ PO İLE KÜÇÜK KIZ. 2. basım. Resimleyen: Uğur Altun

Kulenizin en üstüne koşup atlar mısınız? Tabii ki, hayır. Düşmanınıza güvenip onun söylediklerini yapmak akılsızca olur.

Dünyayı Değiştiren İnsanlar

TURK101 ÇALIŞMA 6 ZEYNEP OLGUN MAKİNENİN ARKASI

Çağdaş Sanatımızda Son Osmanlı OSMAN HAMDİ KAYA ÖZSEZGİN

Transkript:

Kontrast Mart - Nisan 34 Fotograf Dergisi ana sponsorluğunda yayımlanmaktadır.

1 Bizden Biri İsmail Murşil İMece Halk Edebiyatı / Halk Fotografı İlker Maga 2 3 f/64 Fotoğraf Sadece Teknik ve Estetik Bir Kayıt Mıdır? Özcan Yurdalan Kapak Fotoğrafı: Salih GÜLER İçindekiler 6 Usta İşi Jaroslav Rössler Sibel Acar Konuk Yazar Ekslibris veya...nın Kitaplığından Hasip Pektaş Dosya Konusu Fotoğrafta Etik Hamdi Telli, Kemal Cengizkan, Dora Günel, Ali Öz, Hasan Uysal, Özgün Özer 4 14 AFSAD Ankara Fotoğraf Sanatçıları Derneği Adına Sahibi Mustafa ERTEKİN Yayın Yönetmeni (Sorumlu Müdür) Koray OLŞEN Yayın Ekibi Aysel Altun Dora GÜNEL Nejla Can Güler Ayşe Saray Redaksiyon Ayşe Saray Grafik Düzenleme K.O.ntrast Yönetim Yeri (Dergi İletişim) AFSAD Bestekar Sok. No: 28/21 Kavaklıdere Ankara Tel: 0312 4172115 Faks: 0312 4172116 GSM: 0533 7388208 29 Kısa Metraj Bir İdam Mahkumu Kaçtı Filminde Kör Alan ve Perdeler Nagihan Konukcu www.kontrastdergi.com www.afsad.org.tr kontrast@afsad.org.tr İki ayda bir yayımlanır. AFSAD ın ücretsiz yayınıdır. 37 Söyleşi Melih Zafer Arıcan Kontrast Kitaplık Fotoğraf Üzerine Susan Sontag 32 Fotoğraf Üzerine Fotoğrafla Anı Dondurmak mı? Külliyen Yalan! Nergis Akıncı K.O.ntrast 41 Baskı Mattek Matbaacılık Basım Yayın Tanıtım Tic. San. Ltd. Şti. Adres: Ağaç İşleri San. Sit. 1354 Cad. (21. Cad.) 1362 Sok. (601 Sok). No:35 İvedik / ANKARA Tel: (0312) 433 23 10 Basım Tarihi: Mart 2013 Yayın Türü: Bölgesel Süreli ISSN: 1304-1134 Her hakkı saklıdır. Bu dergide yer alan; yazı, makale, fotoğraf, karikatür, illüstrasyon, vb. nin, elektronik ortamlar da dahil olmak üzere, kullanım hakları AFSAD (Ankara Fotoğraf Sanatçıları Derneği) a ve/veya eser sahiplerine aittir. İzin almaksızın, hangi dilde ve hangi ortamda olursa olsun, materyalin tamamının ya da bir bölümünün kullanılması yasaktır. Dergide yer alan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.

Bizden Biri İsmail Murşil Kendisini, Benim için fotoğraf hayatın çerçevelenmiş izdüşümüdür. Fotoğrafı, toplumsal bellek oluşturma, farkındalık yaratma alanı olarak görmekteyim. Bu çerçevede fotoğrafa başladığım 1980 den beri, belgesel fotoğraf, süreç içerisinde toplumcu gerçekçi belgesel fotoğraf disiplini altında çalışmalarımı yürütmekteyim. diye tanımlamaktadır. Son yıllarda, sadece toplumsal eylemlere yönelik eylem fotoğrafları çalışması yapmaktadır. AFSAD la bağı otuz yılı aşmıştır. Değişik alanlarda sürdürdüğü iş hayatını, öğretmenlik mesleği ile tamamlamış, mesleğinden emekli olmuş lakin fotoğraftan emekli olmayı düşünmemektedir. Tüm hayatı bir karşı duruş olarak algılayan İsmail Murşil, örgütlü toplum yenilmez şiarı ile hayatını örgütlediği ve örgütlendiği kuruluşlarla özetlemektedir. Çeşitli karma fotoğraf sergilerine katılmanın yanısıra, federasyon temsilciliği, jüri üyeliği yapmış, dernekler hukuku üzerine çalışma yürütmüş, derneğimizin her alanında sorumluluklar almış, görev yapmış, dört dönem de yönetim kurulu üyeliği yürütmüştür. 1

Halk Edebiyatı / Halk Fotografı Usta İşi Sibel Acar İMece İlker Maga 2 Güzel Sanatlar kavramının önündeki güzel ekinde ne teorik bir derinlik ne de çok anlamlı bir tarihsel kök bulunmaktadır. Rönesansta ortaya çıkan, asıl gelişimini 18. yüzyılın sonlarında ve 19. yüzyılın başlarında yaşayan güzel sanatlar kavramının önündeki güzel, sanatın güzel olmakla görevlendirildiğinden başka bir anlam taşımamaktadır. Klasisizmin kesinlikle olmazsa olmazı olan bu güzel, sanat eserini sanatçıya sipariş eden varlıklı kesimlerin, sanatçıdan ve onun ürettiklerinden beklentisini ifade etmektedir. 1200-1400 arasında, nüfusu ikiye katlanan ve sömürgecilikle zenginleşen Batı Avrupa da, sömürgeciliğin bir yan ürünü olarak gelişen rönesansta, döneme yön veren egemenlerin para verdikleri sanat ürünlerinden bekledikleri tek şey, güzel den başka bir şey değildi. Güzel, siparişi verilmiş sanat ürününün içermesi gereken özelliklerden başka bir anlama sahip değildir. Böyle olduğu için güzel sanatlar kavramının bağımsızlık ve özgürlük içermediğini söylemek abartı olmayacaktır. Güzel sanatlar, Türkçe nin kendi içinde geliştirdiği bir kavram değil, Batı dillerinden bire bir yapılmış tercüme bir kavramdır. Klasizmin özünü oluşturan bu kavramın, bağımsızlık ve özgürlük içermediği üzerinde ısrarla durulmalıdır. Güzel sanatlar kavramı öncesinde de müzik, şiir, mimari gibi yaratı alanlarının tümünden beklenti, güzel den başka bir şey değildir, çünkü şaire, müzisyene ya da mimara sipariş veren, onu malî olarak destekleyen egemenlerin beklentileri de bu güzel dir. Buna karşılık halk edebiyatı nın böyle bir yükümlülüğü ve bağımlılığı yoktur. Halk edebiyatı günümüzde biraz burun kıvrılarak bakılan alanlardan biridir, Oysa sadece halk edebiyatı açısından çok zengin olan Anadolu da değil, bütün dünyada bu edebiyat türünün özgürlükler ve bağımsızlıklarla dolu olduğu üzerinde pek durulmamaktadır. Bu edebiyat türü küçümsenecek alanlardan biri asla değildir, Çünkü bugün yüksek edebiyat ve genel olarak yüksek kültür olarak nitelendirilen pek çok alan ve ürüne halk edebiyatı kaynaklık etmiş ve onu beslemiştir. Halk edebiyatı içinden sadece masal örneğini vermek yeterlidir. Masalları yaratanlar ( yazanlar demekten özellikle kaçınıyorum) ve anlatanlar, masallarını masal başına bir kese altın alarak üretmiyorlardı. Zengin bir masal hazinesine sahip olan ülkelerin, günümüz edebiyatında önemli bir yer kapmalarını da tesadüf saymamak gerekir. Örnek gerekirse; Rusya ile Almanya verilebilir. Puşkin den Tolstoy a kadar pek çok Rus yazar masallarla ilgilenmiş, onlardan yararlanmış ve bu alanda ürünler vermişlerdir. Almanya da Grimm Kardeşler in topladığı masallar ise, edebiyatta yeni bir alan olarak sanat masalları türünün ortaya çıkmasını sağlamışlardır. E.T.A. Hoffmann dan, Brecht e, Bachmann a ve hattâ günümüzde Günter Grass a kadar devam eden bu sanat masalları geleneği varlığını, günümüzde burun kıvrılarak bakılan işte bu halk edebiyatına borçludur. Halk masallarının insanları henüz çocuk yaşta edebiyatla ve fantaziyle buluşturduğu, dolayısıyla insanların çok yönlü gelişmelerini sağladığı da unutulmamalıdır. Halkların özlemlerini, acılarını, korkularını, umutlarını, günlük hayattaki temel sorunlarını anlatan, sipariş verilmeden bağımsızca ve özgürce yazılmış masallar bütün insanlığın kültür hazinesidir ve hümanist eğitimin temel taşlarından biridir. Anadolu, halk masalları, destanları, tekerlemeleri, müziği, şiiriyle dünyada az rastlanır zengin halk edebiyatıyla doludur. Anadolu halk masalları, 21. yüzyılın ilk çeyreğine doğru ilerlerken bile hak ettiği ilgiyi görememiştir. Ama buna karşılık Anadolu halk ozanlarının şiirleri günümüz Türkiye müziğini beslemeye devam etmektedir. Halk edebiyatı, bana göre, fotografın amatörlerine benzemektedir. Nasıl halk edebiyatında siparişi verilmiş iş yoksa, fotografta fotograf amatörlerinde de sipariş yoktur, işi verene güzel görünme yükümlülüğü yoktur; özgür ve bağımsız bir alandır. Neden fotografın bu güzel özgür ve bağımsız alanı, halk edebiyatının tarihte oynadığı hümanist işleve sahip olmasın? Bence böyle bir fırsat var; bence halk edebiyatı, fotografta fotograf amatörlerine benziyor ve en çok ona yakışıyor. * Halk kavramının genel geçer bir tanımını yapmak zor. Buna karşılık günümüzde halk kavramı kullanılırken, bundan egemenlerin değil, egemenlerin dışında kalan büyük yığınların kast edildiği de açık. ** Güzel, büyük bir teori değil. Teori olması da mümkün değil. Burada güzel in sadece güzel sanatlar kavramı içindeki etimolojik kökeni üzerinde kısaca duruluyor. *** Amatör fotograf ya da fotograf amatörleri Bir ürünün profesyonelce ya da amatörce olduğunu ürünün sahip olduğu nitelikler belirler. Her profesyonelin her işini çok iyi yaptığı tartışmalı olduğu gibi, her amatörün işinin amatörce olduğu da tartışmalıdır. Eğer profesyonellikten, ürün verilen alandan para kazanmak anlaşıyorsa, meselâ Nâzım Hikmet ya da Pablo Neruda yı, ürettiklerinden hayatlarını kazanmadıkları için, amatör şair saymak gerekir ki, bu fikre taraftar bulmak kolay olmayacaktır. Aynı zamanda Goethe nin yazdığı kitaplardan hayatını kazandığına dair elimizde kanıt yok. Profesyonel, amatör ayrımı yerine, asıl ölçü ortaya çıkarılan işlerin niteliği olmalıdır.

Fotoğraf Sadece Teknik ve Estetik Bir Kayıt Mıdır? Bugün makinasını eline alıp, dış dünyadan herhangi bir görüntüyü doğrudan kaydeden her fotoğrafçı (ister derneklerimizdeki kurslardan birini yeni bitirmiş olsun, ister deneyimli bir fotoğrafçı olsun), aynı zamanda bir haber, bilgi ya da tanıklık üretmektedir. Öte yandan deklanşöre basılarak ortaya çıkarılan her anlamlı yüzey, yani her fotoğraf, sadece dış dünyanın değil aynı zamanda fotoğrafçının iç dünyasının da yansımasıdır. Her fotoğraf bir seçimdir. Her fotoğraf zihnimizde işleyen bir dizi ayıklama ve tercih sürecinin, elimizdeki makineye uyarlanması sonucu ortaya çıkar. Seçmek, tercih etmektir, bazı şeyleri içeri alırken, bir şeyleri dışarıda bırakmak demektir. Fotoğrafçının deklanşöre basmadan önce seçtikleri ve seçmedikleri, ele aldığı gerçeklik hakkındaki düşüncelerini, yorumlarını ve duygularını içerir. Çektiğimiz her fotoğraf sadece dış dünyaya ait bir görüntüyü yeniden ürettiğimiz basit bir kayıt değil, asıl fotoğrafçının iç dünyasının kaydıdır. Fotoğraf, derinlemesine bir zihinsel faaliyetle ve duygu yoğunlaşmasıyla ortaya çıkar; dış dünyanın, duygu ve düşünce alemindeki yansımalarını taşır; konsantrasyon ve nitelikli emek ister. Esas olarak bir adap ile bir erkân meselesi olan ve fotoğrafçının dünya görüşüyle yakın ilişkisi bulunan etik problemler, özellikle objektifini sokaktaki hayata çevirmiş fotoğrafçıların karşısına sıkça çıkar. Kuşkusuz fotoğrafta etik hakkında tartışırken, alt alta maddeler sıralamak söz konusu olmadığı gibi, giderek yepyeni boyutlar kazanan bu mevzuyu ele alırken sadece fotoğrafçılık ahlakı şeklinde dar bir anlam biçmemek gerekir. artık. Sadece kişisel hayatlarımızda değil, toplumsal dinamiklerde de görüntünün etkisi artıyor. Bu durum fotoğraf üretenlerden başlayarak fotoğraf yayan mecralara ve fotoğrafa maruz kalanlara kadar karmaşık bir zincirin içinde yer alan herkesi ilgilendiriyor. Öncelikle suyun başını tutan, yani görüntüyü ortaya çıkarmak için deklanşöre basan fotoğrafçıların, gerçekle kurdukları ilişkiyi sorgulayarak, DÜRÜSTLÜK içinde konularına yaklaşmaları; fotoğraflarındaki yaratıcı ifadenin gerçekle ilişkisini İÇTEN-SAMİMİ biçimde kurgulamaları; çektikleri fotoğrafta yer alan varlıkların hak ve özgürlüklerine SAYGILI olmaları; kişisel, toplumsal ve doğal yaşam alanlarına dair SORUMLULUK taşımaları, yani adap ve erkâna dair ETİK bir tutuma sahip olmaları önerilir. Fotoğraf teknik bir kayıttan ibaret olmadığı gibi, fotoğrafçılık da sadece güzel fotografik görüntü üretme işiyle sınırlı olmamalı. Fotoğraf; düşünmek, araştırmak, tartışmak, teorik yanıyla, politikasıyla ilişkilenmek, eleştirisine emek vermek, tarihini deşelemek, sosyolojisini, antropolojisini, göstergeler âlemini kurcalamak ve kuşkusuz etik meselelerle haşır neşir olmak da fotoğrafçılığa dahil. * Türkiye Fotoğraf Sanatı Federasyonu nun yakında yayınlanacak Temel Fotoğraf Bilgisi kitabında Fotoğrafta Etik bölümündeki makaleden. ozcanyurdalan@yahoo.com Kısa f/64 Metraj Özcan Bora Yurdalan Çekiç 3 Fotoğrafın ve fotoğrafçılığın engin deryasında bugün ilk kulaçlarını atanlar, daha sonra ister yüzeyden seyretsinler, ister derinliklere dalarak bambaşka âlemlere objektiflerini çevirsinler, önlerinde öncelikle insan olmanın ilkelerini bulurlar. Fotoğrafçılıkta etik problemlere, adap ve erkân meselesine dair kafa yormak fotoğrafın esaslarından biri sayılmalı. Teknik olarak bir görüntüyü en güzel biçimde ortaya çıkarmak mümkündür, hatta kimi zaman kolaydır, ancak bir insan olarak fotoğrafçının etik-estetik-ideolojik varlığını inşa etmesi oldukça zahmetli bir iştir; ama bir o kadar da hayatın anlamını zenginleştiren, kişiyi geliştiren, nitelikli varlık olmasına yardım eden bir süreçtir. Bugün artık, uzaklardan ses alıp ses iletmeye yarayan aletler görüntü kaydetmekle kalmıyor, görüntüyü çoğaltarak her yere yollayacak biçimde tasarlanıyor. Fotografik görüntü, iletişimin önemli bir parçası haline geldi ve ayrılmaz biçimde hayatımızın içinde A F S A D Mart - Nisan 2013

Jaroslav Rössler Usta İşi Sibel Acar 4 Özportre Jaroslav Rössler (1902-1990) fotoğraf sanatına önemli katkıda bulunmuş Çek fotoğrafçıdır. Çalışmalarında konstrüktivizm, fütürizm ve soyut sanattan etkilenmiştir. Yetmiş yılı aşkın bir süre fotoğrafla uğraşmasına rağmen, özellikle iki dünya savaşı arasındaki yıllarda yapmış olduğu çalışmalarıyla dikkat çekmiştir. Profesyonel fotoğrafçı olarak hayatını kazanırken bir yandan da amatör bir ruhla kendi için fotoğraflar çekmiş, fotoğrafı çizimle ve resimle birleştiren avangart eserler vermiştir. Rössler, 1917 yılında, on beş yaşında iken derslerindeki ısrarlı başarısızlığı nedeniyle okumasından ümidini kesen ailesi tarafından Prag da bir fotoğraf stüdyosuna çırak olarak verilir. Rössler, Prag ın o dönemde isim yapmış usta fotoğrafçısı Frantisek Drtikol un yanında çalışmaya başlar. Burada önce çırak sonra Drtikol un asistanı olarak çalıştığı yıllar onu derinden etkiler. Drtikol stüdyo portre çekimleriyle ünlenmiştir. Bunun yanısıra resim, heykel ve sanat olarak fotoğraf ile ilgilenmiş, Art Nouveau tarzı nü çalışmalar, empresyonist manzaralar ve belgesel fotoğraf serileri de üretmiştir. Rössler, laboratuvar teknisyeni olarak sekiz yıl kadar çalıştığı bu stüdyoda, hem karanlık oda ve çekim tekniklerinde ustalaşır hem de stüdyoda bulunan kitaplar ve yabancı fotoğraf dergileri sayesinde çağdaş fotoğraf akımları hakkında fikir edinme fırsatı bulur. Ayrıca stüdyonun baskı odasında kalmakta ve Drtikol un alicenaplığı sayesinde makinaları ve laboratuvarı kullanarak kendi denemelerini yapabilmektedir. Rössler, Çek avangart fotoğrafının erken örneklerini vermiştir. 1919 yılında ürettiği Opus I isimli çalışması prizmatik bir şişe ve arka planda üçgen kartonlardan oluşan geometrik bir kompozisyondur. Sanat tarihçileri tarafından tam olarak konstrüktivizm akımı içinde konumlandırılmasa da bu erken çalışma Rössler in fotoğraflarını hali hazırda var olan gerçeklikten almak yerine inşa edeceğini işaret etmektedir. İlerleyen zamanda yaptığı çalışmalarında açıkça görülmektedir ki, Kübizm ve Fütürizm den de çok etkilenmiştir. Rössler in etkilendiği bir başka akım da Soyut sanattır. Rössler, fotoğrafta figüratif imgeyi reddeden akımın öncülerinden sayılmasa da, soyut fotoğrafa çok önemli katkıları olmuştur. 1923-1925 yıllarında ışığı konu edindiği fotoğraflar üretir. Kasıtlı olarak odağı hatalı bir objektif, büyük format bir makina ve uzun poz süreleri kullanarak siyah arka plan üzerinde hareketli spot ışıklarını kaydettiği bir dizi çalışma yapar. Fotoğraflarındaki bulanık halkalar, eğriler ve ışık konilerinden oluşan, fotogramı anımsatan görüntüler duygusal olarak çok etkilidir. Rössler için ışık, fotoğrafın aracı değil başlı başına fotoğrafın objesidir. Bu çalışmalarının yanısıra fotogramlar da üretir. Reklam fotoğrafı, 1931

Renkli fotoğraf, 1936-1937 Fotogramları, Çek avangart hareketi Devetsil in periyodik yayını olan ReD (Revue Devetsilu) de yayınlanır. Rössler in fotogramları ReD in editörü fotoğrafçı ve sanatçı Karel Teige e göre Man Ray den bile iyidir. Aynı yıllarda ışık, gölge, geometrik şekiller ve basit objelerden oluşturduğu minimal motifli kompozisyonlarla da çalışmaktadır. Pek çok fotoğrafında objenin üç boyutluluğu ve arka planının iki boyutluluğunun yarattığı kontrastı kullanır. Kimi zaman fotoğrafları kasıtlı olarak fludur. Elde ettiği fotoğrafları kolajlarında da kullanır. işletme müdürü ve aynı zamanda fotoğrafçı olan Lucien Lorelle ile tanışır. Lorelle in sürrealist çalışmaları bugün bazı önemli koleksiyonlarda yer almaktadır. 1927 yılında Lorelle, yeni açtığı stüdyosunda kendisiyle birlikte çalışmasını teklif eder. Lorelle in stüdyosu portre ve reklam çekimleri yapmakta, kartpostal üretimi ve sinema alanında da faaliyette bulunmaktadır. Rössler, Paris yıllarında ürettiği etkili reklam fotoğraflarının yanısıra kendisi için de bulvarları, köprüleri, çelik konstrüksiyonları, özellikle Eyfel Kulesini, teknolojik ürünleri ve onların detaylarını fotoğraflar, üst üste baskılar ve kolajlar yapar. 1934-1935 yılları arasında, üç farklı renkte negatifin birleştirilmesiyle renkli fotoğraf üretme tekniği olan, oldukça karmaşık Carbro process tekniğiyle renkli fotoğraflar da üretir. 1935 yılında, rastlantıyla tanık olduğu bir gösteriyi fotoğrafladığı için tutuklanır, hüküm giyer ve Fransa vatandaşlığı almasına aylar kala sınır dışı edilir. Prag a döner, küçük bir stüdyo açar. Zaten çekingen ve içe kapanık bir kişilikte olan Rössler bu olayla derinden sarsılmıştır, sonraki yıllarda çok fazla etkinlik göstermez. Kaynakça: Vladamir Birgus. Rössler s Art Photography, 1919-1935. Vladamir Birgus, Jan Mlcoch Jaroslav Rössler. Czech Avant-Garde Photographer. The MIT Press, London, 2004. Sylva nın portresi, 1947 Usta İşi Sibel Acar 5 1924 yılında ilk defa bir sergiye katılır. Fransız Fotoğraf Derneği tarafından Paris te düzenlenen uluslararası sergiye üç fotoğrafı kabul edilir. Rössler, 1923 yılında Teige in daveti üzerine Devetstil e üye olmuştur ama toplantılarına, tartışmalara ve sergilere katılmaz. Çalışmaları Teige tarafından Moholy-Nagy, Man-Ray, El- Lissitzky ve Paul Strand gibi uluslararası üne sahip sanatçılarla yan yana yayınlanmasına rağmen, 1926 yılında 3. Devetsil sergisine Teige tarafından dahil edilene kadar sergilenmemiştir. Teige bazen de Rössler e haber vermeden çalışmalarını sergilere dahil eder. 1925 yılında gelecekteki eşi Gertruda Fischerova ile birlikte Paris e gider. Büyük bir fotoğraf stüdyosunda rötuşçu olarak işe girer. Buranın AFSAD Mart - Nisan 2013

Konuk Yazar Hasip Pektaş 6 Ekslibris veya nın kitaplığından Sahip olduğunuz, değer verdiğiniz şeylerin çalınmasından, kaybolmasından üzüntü duyarsınız. Onları korumaya özen gösterir, hatta bazılarını paylaşmak bile istemezsiniz. Kitabı da paylaşılan bir nesne olarak görürseniz ve eğer ödünç verdiğinizde geri getirilmesini isterseniz iç kapağına bir ekslibris yapıştırmanız yeterli.... nın kitaplığından anlamına gelen o ekslibris, kitabın size ait olduğunu hatırlatacak, belki de geri dönüşünü sağlayacaktır. Kitabın tapusu da diyebileceğimiz bu baskı resimlerin birer sahiplenme göstergesi olduğunu, kitaba estetik bir değer kattığını ve kitap sahibini yücelttiğini söyleyebiliriz. Uzun bir geçmişe sahip bu sanat dalının, yapıldığı dönemin kültürel özelliklerini günümüze taşıdığı; sanatçı, tasarımcı, sanatsever ve koleksiyoncu arasında bir kültürel köprü görevini yerine getirdiği bilinmektedir. Ekslibris in asıl işlevi kitap sahibini betimlemesi ve kitabı ödünç alan kişiyi, kitabı geri götürmesi konusunda uyarmasıdır. Diğer işlevi ise; sanatçılar ve koleksiyoncular arasında önemli bir değiş tokuş objesi olarak kullanılmasıdır. Ve elbette bir sanat eseri olarak bulunduğu mekânlarda ruhumuzu zenginleştirmesi de üçüncü işlevidir. Hangi döneminden bakarsanız bakın veya hangi işlevinden söz ederseniz edin ekslibris, sahibine ayrıcalık kazandırmış, bir güç ve farklılık sağlamıştır. Kitaplarında ekslibris olan kişiler, kendi adına özel bir eser tasarlanmış olunmasının mutluluğunu duymuşlar, kendilerini diğer kitap koleksiyoncularından ayrıcalıklı görmüşlerdir. Bir ekslibris koleksiyonuna sahip olanlar ise, bu eserler ile zenginliklerini göstermişler, paylaşarak saygınlıklarını artırmışlardır. Armağan olarak yapılanların dışında, genel olarak ekslibrisler sipariş alınarak yapılır. Adına ekslibris yaptırmak isteyen kişi tarzını, tekniğini beğendiği sanatçıdan kendisi için ekslibris yapmasını isterken beklentisini, ilgi alanını ve hatta konusunu dile getirir. Yaratma sürecinde, kompozisyon oluşturmada tamamen özgür olsa da her sanatçı, adına ekslibris yapılan kişinin beğenisini dikkate almak zorundadır. Hatta kendisine sunduğu taslakla ilgili olur almadan çoğaltmaya geçemez. Ayrıca kitap sahibinin kendisini betimlemeyen, ona heyecan vermeyen ekslibrisi kitabına yapıştırması da beklenemez. Usta bir ekslibris sanatçısı yılların birikimiyle oluşturduğu tarzını hemen hemen her çalışmasında gösterir. Bazıları geleneksel baskı teknikleriyle figür ağırlıklı çalışırken, bazıları tamamen modern bir tarzı, soyut çalışmaları yeğleyebilir. Koleksiyoncular ise belli konularda ekslibrisleri toplamayı tercih edebilirler. Örneğin, dünyanın en önemli koleksiyoncularından biri olan Lars C. Stolt erotik konulu ekslibrisleri benimserken, bir diğer koleksiyoncu ve tiyatro yazarı Luc van den Brielle kitaplarına özellikle tiyatro konulu çalışmaları yapıştırmaktadır. Ekslibrislerin Christine Deboseere

Konuk Yazar Ahmet Hasip Gökhan Pektaş Demirer 7 AFSAD Mart - Nisan 2013

Konuk Yazar Hasip Pektaş 8 sahibi ile duygusal bir bağ taşımasının önemli olduğunu, bunun iletişimde ve etkileşimde bir devamlılık sağladığını, kişinin ilgisini diri tuttuğunu, egosunu tatmin ettiğini söyleyebiliriz. Sanatçılar ekslibrislerini çoğaltmak için gravür, ağaç baskı, linolyum baskı, taş baskı gibi geleneksel baskı tekniklerinin yanında, fotoğraf, serigrafi, ofset ve bilgisayar da kullanırlar. Bir tasarım için teknik ve estetik yetkinlik vazgeçilmez zorunluluklardır. Sanatçının teknik yönden usta olması yeterli değildir, estetik beğenisinin gelişmesi, renk ve biçim uyumunu sağlayacak yetkinliğe kavuşması da gerekmektedir. Hangi teknikte yapılırsa yapılsın önemli olan ekslibrisin hazırlık süreci ve ortaya çıkan eserin niteliğidir. Ekslibrisin geleceğe kalıp kalmamasını, üzerinde taşıdığı değerler belirler. Ekslibrisin yaratım sürecinden bakıldığında resim sanatı içinde yer aldığı görülür. İşlevsel yanıyla bakıldığında ise, bir grafik tasarım ürünü olduğu kabul edilebilir. Eğer bir kitapsever sizden bir ekslibris yapmanızı isterse, önce onu tanımakla işe başlamalısınız. Nelere ilgi duyuyor, neler onu heyecanlandırıyor, sevdiği konular, renkler, objeler tasarımcıya yaratım aşamasında yol gösterecektir. Kişinin ekslibrisini kitaplarına yapıştırması, tasarımın onun ruhunu okşamasına bağlıdır. Kompozisyon olarak kotarılmış bir ekslibrisin üretim aşaması, yaratıcısının hakim olduğu, benimsediği teknikle olmalıdır. Teknik bir anlatım aracıdır. Bu anlatım aracının fotoğraf olması ya da fotoğraftan hareketle bilgisayarla yapılmış tasarım olması kişinin tercihidir. Hiçbir teknik diğerini yok etmemiştir; aksine birbirine olumlu katkılar sağlamıştır. Fotoğrafın doğması resim sanatını yok etmemiş, onun anlatım dilini zenginleştirmiştir. Fotoğrafın da zaman zaman resim diline yaklaştığı olmuştur. Fotoğrafı kullanarak resim yapanlar olmuş. Picasso gibi usta ressamlar fotoğraf da yapmışlardır. Şahin Kaygun, fotoğrafın üstüne müdahale ederek resim diline yaklaşmaya çalışmıştır. O genç yaşında o kadar güzel eserler bırakmıştır ki hepsi de örnek alınacak çalışmalardır. Bu nedenle ekslibrisin fotoğraf sanatının olanaklarıyla da yapılması ona sadece zenginlik ve farklılık katar. Sabit Kalfagil in güzel bir sözü vardır; fotoğrafı sanat yapan, mesajda belli bir duygu yoğunluğunun bulunmasıdır. Fotoğrafçıyı sanatçı yapan ise mesajı yoğurup iletmekteki özgünlük ve kişiselliktir. Bu söz ekslibris için de geçerlidir. Fotoğraf, tıpkı diğer sanat dalları gibi, bireyin, kendini anlatmada, duygu ve düşüncelerini ortaya koymada sonsuz olanaklara sahip bir yaratıcılık alanıdır. Fotoğraf sanatçısı da yaptıklarını diğer bireylerle paylaşmaktan büyük mutluluk duyan insanlardır. Bu düşünceden hareketle, yaratıcılıklarını ortaya koyabilecekleri bir çalışma alanı olarak ekslibrisin ilgilerini çekeceğini sanıyorum. Bazılarınızın ekslibris de nedir? diye sorduğu, belki de ilk defa duyduğu, bazılarınızın ise oldukça aşina olduğu bu sanat dalının baskıresim sanatçıları ve grafik tasarımcıları kadar, fotoğraf sanatçıları için de iyi bir anlatım aracı olmasını temenni ederim. Dünyada bunun iyi örnekleri vardır.

Ekslibrisin Türkiye deki gelişimi Türkiye nin ekslibrisi tanıması, batıdan alınmış kitaplarla olmuş. Avrupa ülkelerinde yaygın olarak kullanılan ekslibrisli kitaplar, ikinci el satışlarla ülkemize girmiş, bu kitapların sahipleri öldüğü zaman ise yakınları tarafından kütüphanelere bağışlanmış veya sahaflara satılmış. Konuk Yazar Hasip Pektaş 9 Yurtdışındaki müzayedelerden alınan bazı kitapların iç kapağında ekslibrislere rastlanmakta. Türkiye de gerçek anlamda adına ilk ekslibris yaptıranların yabancı uyruklu kitapseverler olduğunu görüyoruz. Üsküdar Amerikan Koleji, Robert Kolej gibi okullarda görev yapan yabancı uyruklu öğretmenlerin yaptırdıkları ekslibrislere, kütüphanelerdeki bağış kitapların iç kapaklarında rastlamak mümkün. Ayrıca bazı kültürlü kütüphane sahiplerinin de kendi adlarına ekslibris yaptırdıkları görülmekte. 1920 li yıllardan itibaren Robert Kolej (şimdiki Boğaziçi Üniversitesi) öğrenci yıllıkları için yıllık sahibinin adını yazabileceği boşlukların da bırakıldığı ekslibrisler yapılmış. Yıllığın sanat sorumluları tarafından tasarlanan ve uygulanan bu gelenek, 1950 li yıllardan sonra maalesef sürdürülmemiş. 1990 lı yıllardan bu yana, özellikle güzel sanatlar eğitimi veren kurumlardaki baskıresim ve grafik tasarım derslerine giren öğretim elemanlarının özendirme- AFSAD Mart - Nisan 2013

Konuk Yazar Hasip Pektaş 10

leriyle, ekslibris yapan kişiler yetişmeye başladı. Artık yurtdışında yapılan ekslibris yarışmalarında Türk sanatçıları ödüller almaktadır. Ekslibris tasarımı, yazı ve resim ilişkisi Ekslibris de diğer sanat eserlerinde duyulan kaygılarla oluşturulur. Elbette renk ve biçim uyumu taşımayan, özgün olmayan, teknik ve estetik yetkinliğe sahip olmayan, resim ve yazı ilişkisi uyumlu olmayan ekslibris geleceğe kalamaz. Belli bir konuda yapılan bu küçük resimlere ekslibris sözcüğü ile adına ekslibris yapılan kişinin adının eklenmesi başlı başına bir tasarım sorunudur. Eğer kullanılan yazı doğru yerde ve uygun büyüklükte değilse rahatsız eder, ekslibrisi olumsuz etkiler. O nedenle çok denemek, uygun alanı bulduktan sonra yerleştirmek gerekir. Yazı ne okunamayacak kadar küçük ne de resmin önüne geçecek kadar büyük olmalıdır. Resmin bir parçası, bir çizgi ya da leke olarak kalmalı, ama işlevini de yerine getirmelidir. Ekslibris, 500 yıldan bu yana sanatsal kaygılarla yapılmakta ve meraklıları tarafından toplanmaktadır. İnsanı farklı düşüncelere yönelten özgün bir çalışma alanıdır; genellikle kitapların boyutuna bağlı kalınarak hazırlanıp, değişik baskı teknikleriyle üretilmektedir. Büyük kitaplar için büyük, küçük kitaplar için küçük ekslibris yapılabilir. Yarışma şartnamelerinde en büyük ekslibris boyutunun 13 cm olması gerektiği vurgulanmakla birlikte, koleksiyoncuların kullanışlı bulduğu boyut 6x9 veya 5x8 cm. dir. Christine Deboseere Ekslibris baskı miktarı, baskı tekniğinin olanaklarına, sipariş verenin ve tasarımcının arzusuna bağlıdır. İstenilirse 2.000 adete kadar baskı yapılabilir. Fakat önemli olan, sayı değil, kalitedir. Ekslibris sanatçıları, genellikle ekslibris siparişi veren kişinin ilgilerini ve özelliklerini göz önüne alırlar; fakat tamamen kendi algıları doğrultusunda imajlar oluştururlar. Çalışma konusu ve teknik seçiminde sanatçı daima özgürdür. * Prof. Dr. Hasip Pektaş, Işık Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Grafik Tasarım Bölümü ve İstanbul Ekslibris Derneği Başkanı, İstanbul Ekslibris Müzesi Müdürü... Konuk Yazar Hasip Pektaş 11 AFSAD Mart - Nisan 2013

Dosya Konusu Fotoğrafta Etik 12 Fotoğraf ve Etik Eski Yunanca da Ethos yani Töre sözcüğünden türeyen ve bugün çoğunlukla Ahlak ile eşanlamlı olarak kullanılan Etik sözcüğü, birçok sözcükle birlikte kullanılarak, (Tıp Etiği, Yargı Etiği, Eğitimde Etik, Siyasette Etik vb.) toplum için büyük önem taşıyan değerleri tanımlamak için kullanılmaktadır. Bir Aksiyoloji dalı olan Etik, felsefenin dört ana dalından birini oluşturmaktadır. Aksiyolojinin de Değerbilim olarak tanımlanan ve bir tarafında Etik, diğer tarafında ise Estetiğin ele alındığı bir alan olduğu düşünülürse, Fotoğraf ve Etik konusunda çok şey söylenebileceği görülmektedir. Üzerine kitaplar yazılabilecek böyle bir konuyu burada ele aldığımızda, birçok önemli noktayı atlamak zorunda kalacağım için özellikle felsefeci okurlarımdan bağışlanmamı dilerim. Öncelikle kabul etmek gerekir ki Etik, eyleme dayalı bir kavramdır. Yani Düşünce Özgürlüğü gibi birşeydir etik. Yani, zihinde kaldığı sürece kimseyi ilgilendirmeyen, ilgilendirme olasılığı da olmayan, ancak ifade edildiği, eyleme dönüştüğü andan itibaren üzerinde tartışılabilen, özgürlüğünden ya da suç olmasından bahsedilebilen birşeydir. Bir eylemin yasal, ahlakî ve etik olması ne demektir? Bu üç kavram özdeş midir? Benzer midir? Ya da tamamen farklı şeyler midir? Ahlak ve etik eşanlamlı gibi kullanılsa da aralarında önemli bir fark olduğu unutulmamalıdır. Ahlak yöresel, toplumsal; Etik ise evrenseldir. Yasal ise doğru ve yanlış davranışı tanımlayarak yanlış davranışların önlenmesi amacı ile yaptırıma bağlayan bir sistemin tanımıdır. Evrensel ilkeleri olsa da yapısı gereği toplumsaldır. Hamdi Telli Bir davranışa, bir eyleme dayalı olarak yapılacak doğru/yanlış değerlendirmesi, yazılı hale gelmemiş olsa da, evrensel olarak kabul gören kuralların varlığını gerektirir ve Etik bu konu ile ilgilenir. Bunlardan bir kısmı ise yazılı hale gelmiş evrensel kuralları oluşturur. Örneğin İnsan Hakları bu evrensel kurallardan kabul edilmektedir. Bir davranışın, bir eylemin, etik olup olmadığı herşeyden önce o eylemi yapanın kendi meselesidir. Yani bir içhesaplaşma, özeleştiri ya da vicdan muhasebesidir. Bu da bireylerin toplumsallaşma düzeyi ile paralel bir gelişim süreci gösterir. Etik olmayan eylemlere yönelik toplumsal tepkiler ise, bireyleri etik davranışa yönelten bir etki yanında, onların toplumsallaşma sürecini hızlandırıcı bir etki de sağlamaktadır. Bazan da toplumsal zaaflar, bireylerin davranışlarının etik yönünü gözardı etmelerine yol açmaktadır. Çok daha tehlikeli olan bu durumda ise denetim, olanaklı ise sadece yasal mekanizmalar ile sağlanabilecektir. Bir anımı sizlerle paylaşarak sözü Fotoğraf konusuna getirmek istiyorum. Fotoğrafa gönül veren bir grupla yaptığım söyleşi sonunda sıra sorulara geldi ve dinleyicilerden bir hanımefendi söz isteyerek şöyle bir soru iletti: Hocam sizce fotoğrafa müdahale etmek etik midir? Kendisinin de fotoğraf çekmekte olduğunu onaylattıktan sonra kendisine sordum: Filtre kullanıyor musunuz? Evet dedi izleyicim. Peki, bunun etik olup olmadığını hiç düşündünüz mü? Aslında fotoğrafçı eline makinayı aldığı andan itibaren doğadaki bir görüntüye müdahale etmektedir. Fotoğraf, çoğunlukla kabul edildiği gibi doğanın kopyası değil, doğal bir kesitin, fotoğrafçı tarafından yorumudur. Yani nesnel değil, öznel bir eylemdir. Olumlusu ve olumsuzu ile o fotoğrafın sonuçlarının sorumluluğu fotoğrafçıya aittir. Zaten bu niteliği ile fotoğraf Etik kuramlar içinde ele alınabilmektedir. Yoksa doğanın kendisinin etik olup olmadığını sorgulamak akla uygun olmayacaktır.

Anlaşılmaktadır ki, Etik insan iradesi ile ortaya çıkan davranış ve eylemler ile ilgilidir. Yani bir arslanın bufalo sürüsüne saldırıp aralarından en genç ve körpe olanı devirip yemesi herhangi bir Etik değerlendirmeye konu olmayacaktır. Ancak insanların başkalarını öldürmek için napalm bombası yapması, bunu Vietnamlı çocuklar üzerinde kullanması, Associated Press muhabiri Huynh Cong un da 8 Haziran 1972 de bunu objektifi ile görüntüleyip dünya kamuoyu ile paylaşması, çok yönlü Etik tartışmalarının konusu olmuştur. İşin ilginç yanı ise bu tartışmaların odak noktasında bu silahları geliştirenler, onları üreten silah fabrikaları, bu silahlardan sipariş veren hükümetler, onların kullanılmasına onay veren generaller ve onları kullanan askerlerden çok, o fotoğrafı çekip yayımlayan fotomuhabiri olmuştur. 23 Şubat 1945 te İkinci Dünya Savaşı sonunda Amerikan bayrağının Iwo Jima daki Suribachi Dağlarına dikilişi Joe Rosenthal a Pulitzer ödülü kazandırdı ama fotoğrafın düzmece olup olmadığı hâlâ tartışılıyor. Peki bu fotoğraf düzmece yani kurgu olsa ne olur? Askerler, Amerikan bayrağını tepeye dikiyorlar işte. Birçok Amerikalı da bu fotoğrafa bakarak gurur duyuyor. Kötü birşey mi yani? Aksiyolojinin diğer dalı olan Estetik bu durumda öne çıkmış, Etik bir sakınca oluşturmadan estetik değerler fotoğrafta yer almıştır. Bunun yanında, fotoğrafta başka insanların yer alması durumunda, sanatsal amaçlı da olsa fotoğrafı paylaşmadan, bir başka deyişle kullanmadan önce fotoğrafta yer alan kişinin onayını almak etik bir gereklilik olacaktır. Kişi hak ve özgürlükleri konusunda duyarlı toplumlarda bu onayın yazılı bir belgeye dayandırılması gerektiğini de görmekteyiz. Örneğin stok fotoğraf siteleri. Bu sitelerde paylaşılıp satışa sunulan fotoğraflarda yüzü seçilebilir kişi ya da kişilerin bulunması halinde her birinden yazılı onay alınmasını zorunlu tutmakta ve bunun için hazırlanmış standart formlar sunmaktadır. Pencereden bakan köylü kadının fotoğrafını çektikten sonra kendisine bu fotoğrafı gösterip, bunu sergilemek ve yayınlamak isterim. Ne dersin? dedim. Sergile gaari noolcek dedi. Ben de en azından sözlü onayını almış olmanın huzuru ile paylaşıyorum. Bir taraftan kişi hak ve özgürlükleri konusunda bu denli duyarlı davranılmakta ve yasal düzenlemeler ile desteklenmekteyken, diğer taraftan toplumsal zaaf ve Dosya Konusu Fotoğrafta Etik 13 Bu bir haber fotoğrafı olduğu için, eğer kurgu ise, evet, kötü birşey. Çünkü o zaman Yalan haber olur. Yalan ın her türü, etik olarak, kabul görmeyen davranışlardandır. Üstelik fotoğrafçı, bir de hak etmediği bir ödüle sahip olmuştur ki, bu da etik olmayan bir başka durum oluşturmaktadır. Ancak ileri sürülen iddia bugün bile bir kesinlik kazanmamıştır. Kesinleşmesi de pek olanaklı görülmemektedir. Bu nedenledir ki meselenin öncelikle bir kişisel hesaplaşma ve özeleştiri meselesi olduğuna değinmiştik. Ancak kurgulanarak yapılmış sanatsal amaçlı birçok fotoğraf, büyük beğeni kazanarak müze ve koleksiyonlardaki yerlerini almışlardır. Sanatsal, yani yaratıya, algılara ve estetiğe yönelik bir amaç ile yapılmış fotoğrafta kimseyi yanıltmak, kandırmak, istismar etmek düşünülmeyeceği için kurgu ve müdahaleye dayalı bir etik değerlendirmesi yapmak doğru olmayacaktır. hezeyanlardan çıkar sağlamak amacıyla kişi hakları hiçe sayılabilmektedir. Üstelik bu durumu kerameti kendinden menkul bir etik anlayışı ile desteklemeye çalışarak. Nasıl mı? AFSAD Mart - Nisan 2013

Söyleşi Aysel Altun - T. Deniz Çakır Dosya Konusu Fotoğrafta Etik 14 Tanınmış şarkıcı, oyuncu, siyasetçi vb. kişiler, balkonda güneşlenirken, kız ya da erkek arkadaşı ile eğlenirken, sevişirken... özel hayatlarının en mahrem kesitlerinde fotoğraflanıp, izin, hatta haberleri olmaksızın bu fotoğraflar basında yayınlanabilmektedir. Toplumun büyük ilgi gösterdiği bu tür fotoğraflar basın kuruluşları arasında yüksek fiyatlarla el değiştirebilmekte, bunları yayınlayanların satışları ya da izlenme oranları artmakta, böylece büyük maddi kazançlar elde edilmektedir. Popüler magazin kültürünün bu çarpık kısır döngüsü, Ama onlar sıradan kişiler değil, topluma mal olmuş kişilerdir. gerekçesi ile bir de etik kılıfa sokulmaya çalışılmaktadır. Bu anlayışla; Hiç kimse, özel yaşamı, aile yaşamı, konutu ya da yazışmaları konularında keyfi karışmalara, şeref ve şöhretine karşı tecavüzlere maruz kalamaz şeklinde düzenlenen 1948 tarihli İnsan Hakları Evrensel Bildirisi nin 12. maddesinden esinlenerek düzenlenen Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 8. maddesinde yer alan; Herkes özel ve aile hayatına, konutuna ve haberleşmesine saygı gösterilmesi hakkına sahiptir. cümlesine rağmen eğer tanınmışsanız, diğer bir deyişle topluma mal olmuşsanız bu temel insan hakkınız hükümsüzdür denilmektedir. Her ne kadar sanat alanında, özellikle müzikte, bunun tersi durumlara sıklıkla rastlasak bile, konu fotoğraf olunca kabul edilebilirlik sınırlarını çizmek pek olanaklı olamamaktadır. Örneğin Brahms ın Paganini nin bir teması üzerine çeşitlemeler i, Brahms ın çok sevilen eserleri arasında yer almaktadır. Yine Mussorgsky nin Bir Sergiden Resimler adlı piyano eserinin orkestrasyonu Maurice Ravel tarafından yapılmış ve Mussorgsky ile birlikte onun eseri olarak kabul edilmiştir. Plastik sanatlarda da benzer örnekler gözlenebilmektedir. Örneğin, Bedri Baykam ın başkaları tarafından yapılmış çeşitli fotoğraf ve resimleri kullanarak yaptığı kolaj çalışmaları, sanatçının özgün eserleri arasında kabul edilip, birçok sanat eleştirmeninin takdirini kazanmaktadır. Bir fotoğraf sanatçısı için ise böyle bir kolaj, çok sert etik eleştirilerine hedef olmasına neden olacaktır. Başkasının fotoğrafı üzerinde, diğerlerinin hakları konusunda bir anektod paylaşmak isterim ki bu konuda yaşanan kavram ve değer karmaşasına güzel bir örnek oluşturmaktadır. İnternet üzerinde kurulmuş olan bir fotoğraf grubu, bu sayfa üzerinde fotoğraflarını paylaşarak kendilerini geliştirmeyi amaçlamaktadır. Benim de aralarına katılmamı önerdiler. Ben de nazik davetlerini memnuniyetle kabul ederek gruba katıldım. Bir gün, bir delikanlı sayfada çok güzel bir fotoğrafını paylaştı. Fotoğraf Haydarpaşa yangını sırasında çekmiş olduğu bir fotoğraftı. Kendisini bu fotoğraf için kutlayarak, neden beğendiğimi de gerek fotografik gerekse estetik kavramlar çerçevesinde açıkladım. Ek olarak, aynı fotoğrafın farklı vurgulamalar ile daha dramatik etkiler yaratabileceği kompozisyon seçeneklerini uygulamalı ve gerekçeli olarak aynı sayfada paylaştım. Kendisi de bu önerilerime teşekkür ederek diyaloğumuzu sürdürürken, sayfanın durumundan vazife çıkaran Etik uzmanı üyeleri kıyameti kopardı. Ne hırsızlığım kaldı ne sahtekarlığım. Vay efendim ben nasıl olur da başkasının fotoğrafını kullanırmışım. Bir de fotoğrafçı olarak Fotoğrafta Etik değerlendirmelere çeşitli boyutları ile değinmeye çalıştık. Hepsi fotoğrafı çeken açısından yapılan değerlendirmelerdi ki, zaten asıl olan eylem fotoğrafı çekenin eylemidir. Bunlara ekleyebileceğimiz bir başka durum ise başkasının çektiği fotoğrafın kullanımına ilişkin yapılabilecek Etik değerlendirme olacaktır. Değiştirerek dahi olsa bir başkasının çekmiş olduğu fotoğrafı kendi fotoğrafı olarak sunmak etik bir davranış olarak kabul edilemeyecektir. oralarda boy göstermeye cürret etmekteymişim. Photoshop un arkasına sığınacağıma, doğru dürüst fotoğraf çekmesini öğrenmeliymişim. Evet, işte sözün bittiği yer. Bu noktadan sonra hiçbirşey söylemenin anlamı yok. Çünkü kavramlar ve değerler karmakarışık. Ancak bu noktada Etik konusunda bir başka durum ile karşılaşıyoruz. Fotoğrafı izleyenlerin davranışlarında Etik. Gördüğü bir fotoğrafı beğenmek ya da beğenmemek fotoğrafı izleyenin en doğal hakkı olup, bunu beyan etmesi de o denli doğaldır. Fotoğrafçının da fotoğrafının beğenilmemesi durumunu olgunlukla karşılaması gerekir. Ancak kimi zaman, kulaktan dolma, yalan yanlış bilgilere dayalı, insaf ve nezaket sınırını aşan eleştirilerin yapılabildiği de gözlenmektedir. Bilgisizlikten de kaynaklansa, kötü niyete de dayansa, bu tür eleştirilerin etik olamayacağını kabul etmek gerekir. Fotoğraf

alanında, özellikle sayısal teknolojilerin kullanımından sonra ortaya çıkan bazı eleştiriler bu tür davranışlara en güzel örneği oluşturmaktadır. Bir kesim için Photoshop sözcüğünün sahtekarlık ile eşanlamlı hale geldiğini görmekteyiz. Fotoğraf sergisini gezerken, bir fotoğrafın önünde duran keskin zekalı izleyici açıklama yapmaktadır. Haaa bu Photoshop, Photoshop. Diğer izleyiciler arasında o fotoğrafı beğenmeye kalkışan, hatta yanılıp şaşırıp almayı bile düşünen varsa bir daha düşünsün. O fotoğraf öyle göründüğü gibi gönül işi, emek işi değil. Photoshop işte, foyası çıktı. Bu yaklaşımı, hep bir illüzyon gösterisini izleyen seyircilere benzetirim. İllüzyonist başarılı bir performans sergilemekte, seyirci, gösteriyi ilgi ile izlemektedir. İllüzyonist kutu içindeki kızın üzerine büyük bir pelerini örter ve örtüyü kaldırdığında kız kaybolmuştur. Salon alkıştan kırılır. Yanımdaki izleyicilerden biri de alkışları bastırmak istercesine yüksek sesle açıklama yapmaktadır. Hayır, hayır, kız kaybolmadı... adam pelerini örttü ya... o sırada arkadaki kapaktan kız diğer tarafa geçti. siz farketmiyorsunuz... Ohhh neyse, ben de kız kayboldu diye telaşlanmıştım. Neyse ki yakınlarımda akıllı izleyiciler var. David Copperfield in gösterisinde de David tam uçmaya başladığında, o seyirci atılır ve açıklamalarına başlar. Yok abi yaaa adam uçmuyor. Ceketinin arkasında bir yer var oradan şeffaf bir iple bağlıyorlar, kaldırınca uçuyormuş gibi görünüyor. Sen farketmiyorsun tabii. Derin bir nefes alıyorum. Allahtan o seyirci var. Ben neredeyse David Copperfield in gösteriden sonra evine de uçarak gittiğini düşünmeye başlayacaktım. Fotoğrafçılara Önerilen Bir Garip Model Sözleşmesi Kemal Cengizkan Genel tanım olarak sözleşmeler iki taraf arasında yapılan ve tarafların yetkilerini, sorumluluklarını ve haklarını belirleyen yazılı dökümanlardır. Tanım gereği iki taraf söz konusudur, iki tarafın hakları ve sorumlulukları söz konusudur. Her ne kadar tanım buysa da, genellikle hakim olan taraf kendi haklarını, yetkilerini vs. koruyacak hükümleri sözleşmeye koyarak öteki tarafı bağlamaya çalışır. En basitindan bir kira sözleşmesine göz attığınızda, evsahibinin nasıl kollandığını görürsünüz. Ama gene de sözleşmenin suyu çıkmasın diye öteki taraf olan kiracıdan da bahsedilir. Şu koşullarda ev sahibi kiracıyı evden çıkarır, diye ev sahibinin hakkı belirtilirken; şu koşullarda kiracı evi terkeder diyerek güya eşitlik ilkesi sağlanır. Sonuçta kaybeden hep kiracıdır. Mülkün temeli adalettir tabii, böyle adaletin sözleşmesi de böyledir. İşveren-işçi sözleşmelerine de bir bakın, durum aynıdır. Fotoğrafçı ya devrediyor. İkinci maddede, bu hakların Fotoğrafçı tarafından üçüncü bir tarafa (yayınevleri, reklam ajansları vb.) devredilebileceği belirtiliyor. Üçüncü madde diyor ki, Model ne Fotoğrafçı dan, ne de hakları devralan üçüncü taraftan hiç bir hak talep edemez. Dördüncü madde sözleşmenin süresiz olduğunu belirterek, noter aracılığı ile iptal edilse bile önceki kullanım haklarının süresiz geçerli olduğunu yazıyor. Beşinci madde adreslerin tebligat adresi olduğunu belirtiyor. Altıncı madde oldukça komik: ölüm halinde haklar tarafların mirasçılarına devrediliyor. (Model in hangi hakkı mirasçılarına devredilecek acaba?) Yedinci madde anlaşmazlık halinde Fotoğrafçı nın adresinin bulunduğu ilin mahkemelerinin yetkili olduğunu belirtiyor. Sekizinci maddeye göre Fotoğrafçı ve Model bu sözleşmeyi okuyup kabul ettiklerini imzalarıyla onaylıyorlar (ve Model ayvayı yiyor). Dosya Konusu Fotoğrafta Etik 15 İnsan fotoğrafı çeken fotoğrafçılarla (belgesel fotoğrafçılar) konuları arasında dürüstlüğe dayalı bir ilişki olması şartsa da bunun yazılı olması gerektiğine inananlar da var. Şükürler olsun ki onlar için böyle bir sözleşme piyasaya çıkmış bulunuyor. Bu sözleşme Model Sözleşmesi adını taşıyor ve fotoğrafçı Erdal Kınacı tarafından açıklanıyor. Sn. Kınacı, Fotoritim sanal dergisindeki köşesinde, fotoğrafçıyı ilgilendiren yasal sorunlar hakkında bilgilendirici yazısının sonunda, konu nun (Model in) yaratabileceği problemleri önlemek amacıyla, bu sözleşmeyi fotoğrafçılara sunuyor ve diyor ki, yanınızda bu sözleşmeyi bulundurun, fotoğrafını çektiğiniz kişiye imzalatın ki sonra başınıza problem çıkmasın. Kira ya da iş sözleşmelerine rahmet okutturan, bir felsefeye sahip bu sözleşme sekiz maddeden oluşuyor. Birinci maddesinde Model (fotoğrafı çekilen kişi), çekilen fotoğrafı üzerindeki bütün haklarını (aklınıza ne geliyorsa sıralayın) geri dönülmez bir şekilde Burada benim yazdıklarıma inanmayan, bunların bir bilim-kurgu komedisinden alındığını sananlar olabilir, onlar şu kaynağa bakabilirler: http://www.fotoritim.com /yazi/erdal-kinaci-bakis--isigi-hapsetmek Komediyi sürdürelim ve şöyle bir senaryo düşünelim: Güneşli bir gün Varoşkapı daki evinizin önünde oturmuş sigaranızı tüttürüyorsunuz, etrafınızda çoluk çocuk. Derken boynunda makinesiyle (büyük harf F ile) Fotoğrafçı mız görünüyor. Diyor ki, amca (teyze) ne güzel bir ışık var yüzünüzde, bi fotoğrafınızı çekebilir miyim? Keyfiniz yerinde, çek diyorsunuz. Büyük harfli fotoğrafçı eğilip bükülüp şak şak fotoğraf çekiyor. Size de gösteriyor makinenin arkasından. Ulan ne güzel çıkmışız Ne yapacaksın bu fotoğrafları, niye çekiyorsun, diye soruyorsunuz. Sanat, manat, sergi, yarışma filan diyor. Bu fotoğrafları kullanmak için sizden izin istiyorum diyor, bi de kağıt uzatıyor size. Amma da nazik biri deyip bir imza atıyorsunuz kağıda. Farkında değilsiniz ama büyük M ile Model oldunuz bile. AFSAD Mart - Nisan 2013

Dosya Konusu Fotoğrafta Etik 16 Büyük F yi bir daha görmüyorsunuz. Derken bir gün televizyonda hem onu hem de fotoğrafınızı görüyorsunuz. Aşağıdaki olasılıkları var: - Bir yarışmada ödül almış sizin fotoğraf, kazanılan paralar hayır işlerine gidecekmiş. İnsanlar büyük F nin bonkörlüğü üzerine gözyaşlarını tutamıyor. - Esrar İçenler konulu sergi büyük yankı uyandırmış. Sizin fotoğraf o sergide ne arıyor, anlamadınız. Ama tanıyanlara rezil oldunuz... - Çocukları aç, kendi iki paket sigara içiyor.yaman bir TV programcısı sizinle hiç ilgisi olmayan bir haberi sunarken bu fotoğrafı kullanıyor. - Nobel ödüllü bir yazar, kapağında sizin fotoğrafınızın yer aldığı yeni kitabını basına tanıtıyor. - Maraz Bank sigara aleyhine bir kampanya düzenlemiş, fotoğrafınızın yer aldığı afiş şehir duvarlarını kaplamış, üzerinde böyle sigara içerseniz ölürsünüz yazıyor. Hakarete uğradığınızı, kandırıldığınızı düşünüyorsunuz. Hakkınızı aramaya karar veriyorsunuz. Neyse ki endişe etmenize gerek yok, fotoğrafçıyla bir sözleşme (!) imzalamamış mıydınız? Ancak, gırgır geçebildiğimiz bu sözleşme taslağı üzerinde ciddi olarak düşünmek gerek. Belgesel fotoğrafçıların temel konusu insandır. İnsan ın birey olarak kendisi, yaşadığı ortam, ilişkileri belgesel fotoğrafçının ilgi alanı içine girer. Belgesel fotoğrafçının çalışma ilkelerinden en önemlisi, konusu ile dürüstlüğe ve açıklığa dayanan bir ilişki kurmaktır. Bu şu demektir: Konu (model), fotoğrafçının ne yaptığını, fotoğraflarının hangi amaçla, nerelerde, nasıl kullanılacağını bilmelidir. Fotoğrafçı da belirttiği amaçların, yöntemlerin dışında fotoğrafını kullandırmamalıdır. Böyle birşey sözkonusu olduğunda Model i bilgilendirmeli, gerekirse izin almalıdır.(1) Bu ilişkiyi somutlaştıracak bir sözleşme yapılması gerekiyorsa, bu sözleşme özellikle Model i bilgilendiren, fotoğrafın kullanım sınırlarını açıklayan ve modelin haklarını koruyan limitli bir sözleşme olmalıdır. Çünkü durup dururken Model in hayatına giren, onun suretini kopyalayan, bunu işleyerek kullanıma sunan Fotoğrafçı dır. Fotoğrafçı zaten fotoğrafından doğan haklarının takibindedir; bu fotoğrafı (ya da projeyi) diğer kurumlara pazarlarken onlarla ayrı bir sözleşme yapıp kendi haklarını korumuyor mu? Burada sözleşme ile korunması gereken biri varsa o da Model dir. Model, para talep etmemişse bile fotoğrafının abuk sabuk yerlerde, bağlamı dışında kullanılmasına, kendisinin küçük düşürülmesine rıza göstermeyecektir. Eğer fotoğrafı, sözleşmede belirtilmemiş özel bazı kullanımları sonucunda para kazandırıyorsa, bundan hak talep edebilmelidir. Bütün bu nedenlerle Model Sözleşme si olarak adlandırılacak sözleşme, Fotoğrafçının haklarının yanısıra, gerçekten adının çağrıştırdığı gibi, Model in haklarını da koruyan ve belirleyen bir sözleşme olmalıdır. Model Sözleşmesi örneği olarak fotoğrafçılara önerilen, Model in bütün haklarını bir imza ile süresiz olarak ve nesiller boyu gaspeden bu belge, yasal olarak bir Sözleşme sayılabilir mi? Sanmıyorum, hukukçular bu konuda birşeyler söyleyebilir. Bu haliyle sadece Model in yasal takibinden kurtulmak isteyen Fotoğrafçı nın dürüst olmayan niyetlerinin Model in şahitliği ile onaylanmış- imzalı bir belgesi gibi görünüyor. Dipnot: 1. Dileyenler Ken Light ın Çağımızın Tanıkları isimli kitabında yer alan Donna Ferrato nun anlatısını okuyabilirler. Ferrato, çekmiş olduğu ve bir kadına uygulanan şiddeti gösteren fotoğrafını yayınlayabilmek için, Model den izin almak amacıyla günlerce peşinde koşup onu ikna etmeye çalışmış, onayını aldıktan sonra fotoğrafı yayınlamıştır. 2. Bu yazı 1 Aralık 2008 tarihli BirGün Gazetesi nde ve Fotoğrafsız Dergisi nin Güz 2010 sayısında yayınlanmıştır. F: Dora Günel

Fotoğrafta Etik Ben de birkaç söz etmek istiyorum fotoğrafta etik konusunda. Kendi deneyimlerimden yola çıkarak, kendi yaşadığım örnekleri anlatarak. Büyülü Gerçekçilik akımından ünlü Fransız yazar Michel Tournier in öyküsünde; bir turistin çektiği suretinin peşine düşen bedevinin hikâyesi yeterince etkilemiştir beni. Ödünç alınan suretlerin öncelikle sahibine verilmesi, rızası dışında, onu incitecek şekilde kullanılmaması yer etmiştir yaşamımda. Başka etkileyenler de var elbette. Yukarıdaki prensipten yola çıkarak çektiğim fotoğrafları hep sahiplerine ilettim, iletemeyeceklerimi de söyledim, anlattım kendilerine. Önce diyalog kurulmasını önemli bulmuşumdur. Bir göz teması, bir küçük selam, bir çift söz yeni bir kapı açmıştır, yeni bir yolculuğa çıkarmıştır hep. Balat ta eski mahalle yaşayanlarını fotoğraflamak üzere gezerken biri pencerenin dışında diğeri içinde iki kadın muhabbet halindeyken merhabalaştım onlarla. Mahalledeki dönüşümden, buraya rağbet eden yabancı uyruklulardan, eksiklerden konuştuk biraz. Öyle güzel bir muhabbettesiniz ki, sizin fotoğrafınızı çekmek isterim dedim. Karşı çıktılar, olmaz! dediler, yabancılar buralarda çok dolaşırlar, zaman zaman da bizleri fotoğrafladıkları olur, bir hafta geçmez bir de bakarız fotoğraflar bize bir zarf içinde gelmiş. Sizin gibi makinelerini boynuna takmış arkadaşlarınız geliyorlar sürekli, çekip çekip gidiyorlar. Giderken de fotoğrafları istediğimizde, en kısa zamanda getireceğiz diyorlar. Sonra bekle ki gelsin. Bu sözler birebir insan fotoğrafı üzerine çalışan fotoğrafçılar için gerçek bir şamardır. Sokaktaki kadın tarafından atılmış bir şamar. Ne diyebilirdim Dora Günel ki? Her ama ile başlayan cümle gibi, ama ben çektiğim fotoğrafları sahiplerine mutlaka iletirim dememin bir yararı var mıydı? Önce gidenlerin sonra gidenlere verdiği zarardı bu. İçkalpakçı Çıkmazı adlı çalışmada tüm evlerde aile albümleri oluşmuştu bizim verdiğimiz fotoğraflardan. Bu çalışmadan tam on yıl sonra Yıldız Teknik Üniversitesi Fotoğraf Kulübü nün davetlisi olarak gerçekleştirdiğim fotoğraf atölyesi sırasında diğer atölyelerden birinden bir öğrenci arkadaş yanıma geldi: Merhaba hocam dedi, geçenlerde arkadaşlarımla İçkalpakçı Çıkmazı na gitmiştik çekim için, orada yaşayanlar size çok selam söylediler, sayenizde çok rahat çekimler yaptık. Bize sizin on yıl önce çektiğiniz fotoğrafları gösterdiler. İçkalpakçı Çıkmazı nda çalışırken bu çalışmanın bileşenlerinden sosyolog Gülay Kayacan ın katkılarıyla birlikte İzzet Baysal Huzurevi nde Güz Gülleri adlı çalışmayı gerçekleştiriyorduk. Çekimleri kolayca tamamladık. Sonuçlar istediğimiz gibiydi. Mesele bu çalışmayı kısa zamanda sergiye çevirmekti. Ardından da sergiyi farklı yerlere taşımaktı. Gülay da metinleri hazırladı, sergiyi destekleyecek her türlü malzemeyi de topladık. 2001 de yapıp bitirdiğimiz bu çalışmayı 2008 yılının Eylül Ayında sergileyebildik. Neden mi? Çok basit. Birincisi SHÇEK bu işe olur vermeliydi, ikincisi ya da daha önemlisi yaşamını huzurevinde sürdüren insanların ailelerinin oluru gerekliydi. Kendileri isteseler de, çünkü yaptıkları işi Güz Gülleri ni paylaşmayı çok istiyorlardı, yarın karşınıza çıkabilecek bir evlat, bir torun size hiç de etik olmayan bir iş yaptığınızı söyleyebilirdi. Biz tüm Dosya Konusu Fotoğrafta Etik 17 AFSAD Mart - Nisan 2013

Dosya Konusu Fotoğrafta ve Etik Estetik 18 yollardan geçip tüm olurları alıp çalışmayı sergilediğimizde fotoğrafları çekilen insanlardan yalnızca ikisi sergiye gelebildiler kendilerine yeni katılanlarla birlikte. Çünkü, diğerleri artık hayatta değillerdi. Eğer bir yaşam biçimi olarak fotoğrafı benimsemişseniz bu duruşu her alanda sergilemek durumundasınız. Sokaktaki insan, evdeki insan, sosyal yaşamdaki insan için ayrı davranamazsınız. Annemin hastalığı sürecinde fotoğraflarını çekiyordum. Bunları aynı zamanda bir proje olarak sergileyecektim. Kendisiyle konuştum. Bana kardeşlerimin yanında onay verdi. Zaman ilerledikçe hastalığıyla birlikte görüntüler de ağırlıklarını artırıyordu. Artık yataktan çıkamaz hale geldiğinde yine fotoğraflarını çekiyordum. Teşekkür ederim dedi ve öpücük gönderdi bana Biliyorsun dedim, devam edeceğim çalışmaya, gülümsedi. Devamını da çekeceğim ama, sonrasını da, Elbette! dedi. Bu son konuşmamızdı onunla. Annemin ölümünün fotoğraflarını öncesi ve sonrasıyla izleyenlerin aynı sorularıyla karşılaştım: Kardeşlerin bir şey demediler mi? Dediler, teşekkür ettiler Son çalışmam olan Unvansız da yirmi farklı kişi ve ailesiyle kendi ortamlarında çalıştım. Bir arkadaşımın küçük kızı da bu çalışmanın vazgeçemeyeceğim parçalanmış aile fotoğrafının öznesini oluşturuyordu. Fotoğrafla gerçekten çok sıcak bir bağım olmuştu ve kullanmak için kendime karşı mücadele veriyordum. Vazgeçemedim. Arkadaşıma gittim ve bu fotoğrafı kullanabilir miyim? dedim. Tabii ki, bunu sormana gerek yok diye cevapladı. Tamam dedim, emin olabilirsin, basına asla göndermeyeceğim, duyurularda kullanmayacağım, sergi alanının dışına çıkarmayacağım, bir de kitapta olacak. Şaşırmıştı. Senden ricam, lütfen bir de annesiyle konuşur musun bu konuyu, onun da onayı olmalı. Yarın dışarıdan çekim yapan birisi bu fotoğrafı kullanırsa verecek cevabımız olmalı. Neden bu kadar hassaslaştığımı sordu. Yapılan araştırmalarda bu coğrafyada günlük çocuk istismarının neredeyse yüz civarında rakamlara ulaştığını bunun da gerçeğin neredeyse yüzde onuna karşılık geldiği, çoğunun aile içinde kapatıldığı konusunu anlattım ona. Dolayısıyla böyle bir durumda çocuk fotoğraflarının teşhiri hep kafamı kurcalıyordu. Sonra sosyal medyada oluşan, buluşan fotoğraf gruplarının çocuk fotoğrafları toplayarak sergiler açtıklarına tanık oldum, tüylerim diken diken oldu. Çocuk fotoğrafı çekilmeyecek mi? Elbette çekilecek. Ama, unutmamamız gerekir ki, onlara zarar getirmeden, onların haklarını koruyarak ve ailelerinin oluruyla. En kolay fotoğraflardan birisi çocuk fotoğraflarıdır. Çocuklar sizi dünyanın her yerinde bulurlar ve fotoğraflarını çekmenizi isterler. Sevgi satın alırlar sizden verdikleri poz karşılığı. Bazı yerlerde hediyeler, bazı yerlerde para. Fas ta çocuklar bonbon, bonbon diyerek peşinize düşerler, çünkü zamanında ülkeyi ziyaret eden Fransız turistler fotoğraf çekimleri karşılığında şeker vermişlerdir onlara. Mısır da bahşiş derler. Bizde Kapadokya da eskiden her tur otobüsü geçişte çocuklar yola ya da bir duvarın üzerine dizilir na, na, na ya da şuu, şuu, şuu diye karşılarlardı. Bilmedikleri dile bilmedikleri sözcüklerle seslenirlerdi. Yetmişli yılların sonunda AFSAD ın bir Kapadokya gezisindeki şu hikâyemi anlatmadan geçemeyeceğim. Gezi otobüsü durdu, dışarıda na, na, na diye karşılayan çocuklar otobüsün kapılarına koştu. Herkes fotoğraf makinelerini hazırladı hücum! emri beklercesine. Kapı açılmadan bir kadın arkadaşımız elindeki paketin kapağını açtı, merdivenlerden indi, kurabiye dolu kutuyu çocuklara uzattı ve deklanşörler Fotoğraf çekmek satın alınamaz, alınırsa fotoğraf olmaz.