İstikamet timsali sohbet ve yazılarıyla Ümmet-i Muhammed in şuurlanmasında büyük emeği olan mütefekkir müfessir Mahmut Toptaş Hocamızla din eğitimi meselesini ve son günlerde Müslümanların akıllarına takılan bazı konuları konuştuk. Hocamıza hayırlı uzun ömürler dileyerek sizleri hocamızın kıymetli görüşleri ile başa başa bırakıyoruz: Çocuğun dini eğitiminde anne babaya düşen görevler nelerdir? Peygamber Efendimiz; Her doğan çocuk İslam fıtratı üzere doğar anne babası onu ya Hristiyan ya Yahudi ya Mecusi yapar (Buhârî, cenâiz 92) diyor. Mecusi derken bu tüm şirk anlayışlarını temsil ediyor. Bazı rivayetlerde İslam kelimesini kullanılmadan fıtrat üzere deniliyor. Bu hadis-i şerifin dayanağı da yine Kur an-ı Kerim dedir. Allah ın fıtratına yönünü çevir (Rum, 30) buyruluyor. Kim olursa olsun her doğan insan İslam fıtratı üzerine doğar. Sonra da anne babası onu Müslüman yapar denilmiyor. Çünkü zaten Müslüman Buna göre anne babanın görevi nedir? Dışarıdan gelecek olan Yahudilik, Hristiyanlık ve topyekûn müşirliği temsilen Mecusilikten; bugün için de ateistlikten, komünistlikten ve diğer bütün pisliklerden gelebilecek mikroplara karşı çocuğunu korumak. İşte annenin babanın görevi bu Çocuğun Kur an la hemhal olması için işe nereden başlamalı? 1 / 6
Doktorlar doğumhanede dünyaya gelen çocuğun ilk olarak dünyamızdan mikrop almaması için en fazla çaba sarf ederlermiş. Hastanenin en temiz yeri çocuk doğum yeriymiş. Orada ilk aşısını vuruyorlar, temizliyorlar, falan Doktorlarımız çocuğun bedenini korumak için böyle yapıyorlar. Ama Peygamberimiz de çocuğun kulağına ezan okuyun demiş. Niye? İlerde; Filan büyüktür, falan büyüktür dediklerinde ona karşı aşı vurulmuş oluyor ezanla En büyük Allah cellecelalüh tür; çocuğun şuuraltına bu yerleştiriliyor. Buna bazı hadislere itiraz eden insanlar da itiraz ediyorlar; Yeni doğan çocuk kulağa okunan ezandan ne anlayacak diyorlar. Bugün doktorlarımız bunu araştırmışlar diyorlar ki: Çocuk anne karnındayken anne babalar vır vır yapmasın, tartışmasın, kavga etmesin çocuk bundan etkileniyor. Demek ki duyduklarından etkilenirmiş çocuklar. O halde daha anne karnında iken Kur an la tanışması lazım bebeğin Altı yedi yaşındaki küçük çocuklar iki ay takip edilse ağzından mırıldandığı şarkı türküler bir kâğıda yazılsa epeyce bir yekûn tutar. Çocuk bunları okuyarak öğrenmedi, radyodan, televizyondan dinleyerek öğrendi. Demek ki bir şey çok fazla verilirse o kadar çok yüklenir. Bir sahabe Medine yi anlatıyor, bir insan evinden çıksa Medine sokaklarında yürüse evlerden arı kovanı gibi Kur an sesi duyulurdu diyor... Çocuk anne karnındayken bir cüz dinlese, sonra annesini emerken anne Kur an okusa, sonra büyüyünce dedesi, babasını Kur an okurken görse o çocuk Kur an la haşir neşir olur. Yani Kur an eğitimi anne karnında başlıyor, öyle değil mi? Bizde eğitim denince bu yanlış anlaşılıyor. Belli bir yaşa gelince hocaya gönderelim diyorlar. Tamam, gönderelim ama ilk beş yaşta anneden babadan aldığı eğitim daha önemlidir. Eğitim nerede başlar derseniz, o babanın sülbünde başlar. Baba haram lokma yememesinde başlıyor. Ve anne rahmindeki eğitimden sonra beş yaşına kadar olan eğitimde duydukları gördükleri onun bilincine kazınıyor. Demek ki biz ilk önce aile eğitimine önem vermemiz gerekiyor. Tabi bazı şeyler de okunarak öğrenilir ki onu da belli yaşlardan sonra çocuk öğrenecektir. Bu işin uzmanları diyor ki bir çocuğun karakterinin büyük kısmı çocuk beş yaşına gelinceye kadar oluşur. Bunun için anne babaların ilk beş seneye çok dikkat etmeleri gerekir. O dönemde anne babasından ne görürse onu alıyor. 2 / 6
Dini anlamada sünnetin rolü nedir? Yüce Allah Kur an ı Hz Peygambere indirmiştir. Onun tebliği de açıklaması da ona aittir. Bu konuda Yüce Allah; Sana açıklayasın diye indirdik (Nahl, 44) buyurur. Ben nasıl namaz kılıyorsam öyle kılacaksınız (Buhârî, Ezân, 18) diyor sevgili Peygamberimiz... Demek ki ibadetlerin tatbikini, nasıl eda edileceğini biz Hz Peygamber den öğreniyoruz. Bir gün seksen beş yaşlarında bir avukat bana dedi ki: Ben sandalyeye otururum, gözlerimi kapatırım, Allah la irtibatımı böyle kurarım bu da benim namazım olur. Adam kendisine göre bir ibadet uydurmuş İşte sünnetin önemi anlaşılmazsa bu gibi hatalar yapılıyor. Bir vakit Ankara da önemli bir toplantı olmuş.bu toplantıda çağdaş reformcularımızdan birisi; Namaz Allah a olan saygıyı bildirmektir, bundan ibarettir demiş. Oradaki dinleyici generaller de alkışlamışlar. Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı olan kıymetli bir arkadaş; Sayın generaller kışlada bir asker size yattığı yerden saygılar diye bağırarak saygısını bildirse ne dersiniz? demiş. Bu sefer onu da alkışlamışlar Demek ki sonradan doğru düşünceyi duyunca takdir etmişler. Bizim nasıl kulluk yapacağımız Allah cellecelalüh Kur an ı göndererek orada belirtir. Onun da nasıl yaşanacağını bir örnek göndererek öğretir. Beni seviyorsanız peygambere uyun (Ali İmran, 31) buyurur. Sizin için en güzel örnek odur (Ahzab, 21) buyurur. Bir gün; Hadisler sağlam olmayabilir, bizi yalnızca Kur an bağlar dedi bir kardeşimiz. Siz Kur an ın Kur an olduğunu nerden biliyorsunuz? dedim. Şu söz Kur an dandır dediği için onun Kur an olduğunu biliyoruz dedi Yani demek istediğim şu ki biz Kur an ın Kur an olduğunu Peygamberimizin sözüne dayanarak biliyoruz. Kur an a dönüş ve Kur an İslam ı söylemlerini nasıl değerlendiriyorsunuz? Bize Kur an yeter mi? 3 / 6
Birilerinin söylemlerine bakacak olursak tek başına Kur an yeterli demek yanlış olur. Yeterli değildir demek de adamı imandan eder. Hariciler Hz Ali ye demişler ki; Kur an bize yeter. Hz Ali de onlara demiş ki; Öyle bir söz söylüyorsunuz ki inkâr etmek beni imandan çıkartır. İçiniz hile dışınız şer î sizin Şimdi Kur an yetmez denilemiyor. O halde biz Kur an okuyacağız O da bize diyor ki: Eğer Allah ı seviyorsanız Resulüne uyun Başka bir yerde; Allah a ve resulüne itaat edin buyuruluyor. Yine Kur an diyor ki O sizin örneğinizdir. Demek ki Kur an bizi sünnete yönlendiriyor. Kur an yeterli ama o da bizi sünnete yönlendiriyor. Yani bizim ölçümüz Kur an ve sünnettir; öyle değil mi? Doğruluk ölçüsünü Allah koyar sen de ona göre doğru olacaksın. Emr olunduğun gibi doğru ol buyuruluyor. Bir gün bir hırsızı yakalıyorlar hâkimin karşısına getiriyorlar. Hakim; Ortağın var mı bu işte diyor. Adam diyor ki; Eskiden bir ortağım vardı arabayı çalıyorduk, sat gel diyordum satıyordu parayı getirmiyordu, anlayacağınız memlekette doğruluk kalmamış hâkim bey. Adamın mantığı bu... Herkes kendine göre dürüst. Hani Nasrettin Hoca birine sen haklısın öbürüne sen de haklısın diyor ya Dinleyenler demiş ki hocam ya o haklı ya bu haklı. O da onlara sizde haklısınız demiş. Ölçü olmazsa herkes haklıyım der. Ama kimin haklı olduğu anlaşılmaz Ölçü Kur an ve sünnettir. Kur an dan herkes hüküm çıkartabilir mi? 4 / 6
Allah cellecelalüh ün kelamı dünyadaki bütün âlimlerin, bütün ilim adamlarının fikirlerini bir araya getirseniz, bunlar Allah ın kelamının yanında hiçbir şeydir. Bütün İstanbul da yanan ampullerin ışığı güneşin yanında ne ifade eder? İşte insanların söylediği sözler de Allah ın bir ayeti karşısında öyledir. Peki, bu kadar geniş manayı ben küçücük beynimle, bu budur deme ahmaklığını göstermemem lazım. Din konusunda herkes bir şey söylüyor, kimi dinlemeliyiz? Kim dinini yaşıyorsa, hayatında tatbik ediyorsa onu dinlemeliyiz. Bununla ilgili size bir şey anlatayım: 12 Eylül ün akabindeki dönemde İstanbul a geldiğimiz yıllarda İstanbul da çok büyük bir tartışma vardı. Bu ülkede Cuma namazı kılınır mı kılınmaz mı? Şimdi bu tartışma yok. Ben kılınır diyenlerdendim. O yıllarda üniversite öğrencilerine sohbet ediyordum. Bir öğrenci sohbetimi dinlemiş sonrasında buraya yani yayınevine geldi. Bizim yurtta dört yüz öğrenci var, sabahlara kadar odalarda tartışıyoruz. Cuma namazı kılınır diyenler var, kılınmaz diyenler var. Biz şimdi çelişkide kaldık dedi. Ona dedim ki: Ben şimdi sana kılınır veya kılınmaz demeyeyim, sen şimdi buradan git kılınır diyenlerin ve kılınmaz diyenlerin birkaçını izle, hangi taraf beş vakit namazına daha dikkat ediyorsa sen o tarafın dediğini tut. İki ay geçtikten sonra o genç geldi dedi ki; Cuma namazını kılınır diyenler beş vakit namaza da dikkatliler. Cuma namazı kılınmaz, şartlar yerinde değil, devlet İslam devleti değil diyenler beş vakit namazı da ihmal eden arkadaşlar. Modernist ilahiyatçıların söylemlerini nasıl değerlendiriyorsunuz? 5 / 6
Olumlu tarafı da var bunların... Şöyle olumlu: Kur an gündemde oluyor Bir adam düşünün, farklı bir ortamda yetişmiş, dini konuda hiçbir bilgisi yok. Bu insanlar bu adamları dinliyor, bir merak meydana geliyor. Modernist bir arkadaş televizyonda bir şeyler söylüyor, vatandaş onu dinliyor ; Acaba bu doğru mu söylüyor diye düşünüyor. Cami imamına geliyor soruyor. İmam Efendi de diyor ki; Ben bir bakayım da diğer vakitte camide görüşelim. İmam Efendi bu sefer başlıyor araştırıp okumaya, sonra gidiyor ona anlatıyor doğrusunu Şimdi bu adamlar sayesinde bütün imamlar kitap okuma başladılar. Cemaat onları yönlendiriyor. Peki, bunlar dine zarar vermez mi? Hani yetmiş iki fırka filan deniliyor ya! O yanlış fırkaların dev gibi adamları var, dinimize zarar verememişler. Bugünkülerin yazdıklarını söylediklerini toplasanız o dev gibi adamların yazdıklarının yanında minicik kalıyorlar. Bidat zümrelerinin önderleri dine zarar verememiştir. Bir göle birisi tükürse ne olursa işte o kadar zarar verebiliyorlar. 6 / 6