YATIRIM İNDİRİMİ KONUSUNDA ANAYASA MAHKEMESİ KARARININ DEĞERLENDİRİLMESİ 1. KONU: Yatırım indirimi müessesesi, yatırımları desteklemek amacıyla bir vergi teşviki olarak ilk defa 1963 Yılında 202 sayılı Kanunla Gelir Vergisi Kanunu na eklenerek vergi sistemimize girmiştir. Anılan müessese, zaman içinde bazı değişikliklere uğrasa da uzun bir süre uygulanmış ve amacına katkıda da bulunmuştur. Ancak söz konusu müessese 5479 sayılı Kanunla 01/01/2006 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere yürürlükten kaldırılmıştır. 5479 sayılı Kanunla yatırım indirimi uygulaması kaldırılırken, daha önce yapılmış veya başlanmış yatırımlar nedeniyle uygulanacak hükümler konusunda da geçiş hükmü olarak GVK na Geçici 69 uncu madde eklenmiştir. Geçici 69 uncu maddede yer alan bazı düzenlemelerin Anayasaya aykırı olduğu gerekçesiyle Anayasa Mahkemesi (AYM) tarafından iptal edilmesi üzerine anılan Geçici Maddede 6009 sayılı Kanunla yeni düzenleme ve eklemeler yapılmıştır. 6009 sayılı Kanunla yapılan düzenlemelerin de Anayasaya aykırı olduğu gerekçesiyle açılan dava üzerine AYM, 9.2.2012 günlü, E.2010/93, K.2012/20 sayılı kararla bu düzenlemeleri iptal etmiş ve 18 Şubat 2011 gün, 28208 sayılı Resmi Gazete de yayımlanan 9.2.2012 günlü, E.2010/93, K.2012/09 (yürürlüğün durdurulması) sayılı kararla da anılan düzenlemenin iptal kararının Resmî Gazete de yayımlanacağı güne kadar yürürlüğünün durdurulmasına karar vermiştir. Bu çalışmamızda, konuyla ilgili yaşanan süreç ele alınacak ve AYM nin son kararı ışığında ne yapılması gerektiği tartışılacaktır. 2. KONUYLA İLGİLİ DÜZENLEMELER VE YAŞANAN SÜREÇ: Ticari ve zırai kazançlarda yatırım indirimi istisnasının düzenleyen GVK nun 19 uncu maddesinin 5479 sayılı Kanunla 1 Ocak 2006 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere yürürlükten kaldırılması üzerine, daha önce başlayan işlemlerle ilgili geçiş sürecini düzenlemek üzere anılan Kanunla GVK na aşağıdaki Geçici 69 uncu madde eklenmiştir. Geçici Madde 69- (5479 sayılı Kanunun 3 üncü maddesiyle eklenen geçici madde; Yürürlük: 1/1/2006 tarihinden geçerli olmak üzere 08.04.2006) Gelir ve kurumlar vergisi mükellefleri; 31/12/2005 tarihi itibarıyla mevcut olup, 2005 yılı kazançlarından indiremedikleri yatırım indirimi istisnası tutarları ile; a) 24/4/2003 tarihinden önce yapılan müracaatlara istinaden düzenlenen yatırım teşvik belgeleri kapsamında, 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 9/4/2003 tarihli ve 4842 sayılı Kanunla yürürlükten kaldırılmadan önceki ek 1, 2, 3, 4, 5 ve 6 ncı maddeleri çerçevesinde başlanılmış yatırımları için belge kapsamında 1/1/2006 tarihinden sonra yapacakları yatırımları,
b) 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun mülga 19 uncu maddesi kapsamında 1/1/2006 tarihinden önce başlanan yatırımlarla ilgili olarak, yatırımla iktisadi ve teknik bakımdan bütünlük arz edip bu tarihten sonra yapılan yatırımları, nedeniyle, 31/12/2005 tarihinde yürürlükte bulunan mevzuat hükümlerine göre hesaplayacakları yatırım indirimi istisnası tutarlarını, yine bu tarihteki mevzuat hükümleri (vergi oranına ilişkin hükümler dahil) çerçevesinde sadece 2006, 2007 ve 2008 yıllarına ait kazançlarından indirebilirler. Anılan düzenlemede yer alan.sadece 2006, 2007 ve 2008 yıllarına ait kazançlarından indirebilirler. İbaresinin anayasaya aykırı olduğu iddiasıyla açılan dava üzerine AYM, 8 Ocak 2010 gün ve 27456 sayılı Resmi Gazete de yayımlanan E: 2006/95, K: 2009/144 sayılı kararı ile geçmişten gelen yatırım indirimi hakkından ancak 3 yıl süre ile yararlanılabileceğine yönelik düzenlemeyi; Geçici 69. madde kapsamındaki yükümlüler 5479 sayılı Yasa nın yayımlandığı 8.4.2006 tarihine kadar yatırım indirimi istisnasından yararlanacaklarını göz önünde bulundurarak yatırım kararı almışlar ve yatırıma başlamışlardır. Bu yükümlüler indirimin yılla sınırlanacağını önceden bilmemektedirler. Yatırım indiriminden yararlanılacak tutara ulaşıncaya kadar yapılması gereken indirimin sonradan üç yılla sınırlandırılması verginin genellik, eşitlik, öngörülebilirlik ve kamusal yetkinin kullanılmasında yükümlülere hukuksal güvenlik sağlayan yasallık ilkelerine aykırılık oluşturmaktadır. Gerekçesiyle iptal etmiştir. Bunun üzerine çıkarılan 6009 sayılı Kanunla maddenin ilgili paragrafı, 2010 yılı kazançlarına da uygulanmak üzere 01/08/2010 tarihinde yürürlüğe girmek üzere aşağıdaki şekilde yeniden düzenlenmiştir. nedeniyle, 31/12/2005 tarihinde yürürlükte bulunan mevzuat hükümlerine göre hesaplayacakları yatırım indirimi istisnası tutarlarını, yine bu tarihteki mevzuat hükümleri (bu Kanunun geçici 61 inci maddesinin ikinci fıkrasında yer alan vergi oranına ilişkin hüküm dâhil) çerçevesinde kazançlarından indirebilirler. Şu kadar ki, vergi matrahlarının tespitinde yatırım indirimi istisnası olarak indirim konusu yapılacak tutar, ilgili kazancın % 25'ini aşamaz. Kalan kazanç üzerinden yürürlükteki vergi oranına göre vergi hesaplanır Söz konusu düzenlemede yer alan Şu kadar ki, vergi matrahlarının tespitinde yatırım indirimi istisnası olarak indirim konusu yapılacak tutar, ilgili kazancın % 25'ini aşamaz şeklindeki düzenlemenin de Anayasaya aykırılığı iddiasıyla açılan dava üzerine AYM, 9.2.2012 günlü, E.2010/93, K.2012/20 sayılı kararla bu düzenlemeleri iptal etmiş ve 18 Şubat 2011 gün, 28208 sayılı Resmi Gazete de yayımlanan 9.2.2012 günlü, E.2010/93, K.2012/09 (yürürlüğün durdurulması) sayılı kararla da anılan düzenlemenin iptal kararının Resmî Gazete de yayımlanacağı güne kadar yürürlüğünün durdurulmasına karar vermiştir.
3. AYM NİN İPTAL KARARININ SONUÇLARI VE UYGULAMA SORUNLARI: 3.1. Genel Olarak: Anayasa Mahkemesi, 6009 sayılı Kanunla GVK nun Geçici 69 uncu maddesine eklenen Şu kadar ki, vergi matrahlarının tespitinde yatırım indirimi istisnası olarak indirim konusu yapılacak tutar, ilgili kazancın % 25'ini aşamaz şeklindeki düzenlemeyi iptal etmiş ve iptal kararı 18/02/2012 tarihli Resmi Gazete de yayımlanmıştır. Dolayısıyla bu tarihten sonraki uygulamada, geçmiş dönemde yaptıkları ya da başladıkları yatırımlar nedeniyle yatırım indirimi hakkı olan mükelleflerin, söz konusu haklarını herhangi bir kısıtlamaya tabi tutulmadan kullanabilmelerinde bir engel kalmamıştır. Ancak Anayasamızın 153 üncü maddesine göre, kanun, kanun hükmünde kararname veya Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü ya da bunların hükümleri, iptal kararlarının Resmî Gazetede yayımlandığı tarihte yürürlükten kalkar. İptal kararları geriye yürümez. Durum böyle olunca, söz konusu kararın, iptal edilen kanun maddesinin yürürlükte kaldığı ve hüküm ifade ettiği süreç olan 2010 ve 2011 yılı beyanlarında dikkate alınıp alınmayacağı ya da ne şekilde dikkate alınacağı sorunu karşımıza çıkmaktadır. Geçmişteki benzer uygulamalarda Mali İdarenin farklı yorumlar yapmış olması tereddütleri arttırmaktadır. 3.2. 2011 Yılı Gelir ve Kurumlar Vergisi Beyanlarına İlişkin Uygulama: Söz konusu AYM kararı, 2011 yılı hesap dönemi kapandıktan sonra ancak bu yıla ilişkin gelir ve kurumlar vergisi beyannameleri verme süresi dolmadan önce 18/02/2012 tarihinde Resmi Gazete de yayımlanmıştır. Yani ilgili yıla ilişkin beyannameler verilmeden önce yatırım indirimi hakkını kısıtlayan yasal düzenleme yürürlükten kaldırılmıştır. Bu noktada mükelleflerin ihtirazi kayıtla beyanname vermeleri gündemde iken, Mali İdare konuya ilişkin olarak dolaylı da olsa bir görüş açıklamıştır. Gelir İdaresi Başkanlığı, 16/03/2012 tarihinde tebliğ veya sirküler yerine resmi internet sitesinde, İnternet Vergi Dairesi E-Beyanname bölümünde gelir vergisi mükellefleri için aşağıdaki duyuruyu yayımlamıştır: Anayasa Mahkemesinin 09/02/2012 tarihinde vermiş olduğu Esas No: 2010/93 sayılı karar gereği (Yürürlüğü Durdurma) 2011 dönemi için Yıllık Gelir Vergisi Beyannamesi'nde Yatırım İndiriminden faydalanmak isteyen mükelleflerimizin yeniden düzenlenmiş Beyanname Düzenleme Programı'nı Gerekli Programlar bölümünden indirip kurmaları gerekmektedir. Bu tarihe kadar Yıllık Gelir Vergisi Beyannamesini vermiş ve beyannamesinde Yatırım İndirimi bulunan mükelleflerimiz Düzeltme beyannamesi vereceklerdir. Bu duyurudan, Gelir İdaresi Başkanlığı nın iptal ve yürütmenin durdurulması kararını 2011 yılı için de geçerli olarak kabul ettiği anlaşılmaktadır. Her ne kadar kurumlar vergisi mükellefleri için henüz bir duyuru yapılmamış olsa da aynı anlayışın kurumlar vergisi mükelleflerinde de geçerli olması doğaldır. Buna göre; mükellefler 2011 yılına ilişkin olarak
verecekleri kurumlar vergisi beyannamelerinde kurum kazancının % 25 i ile sınırlı olmaksızın yatırım indiriminden yararlanabileceklerdir. Dolayısıyla, ihtirazi kayıtla beyanname verip dava açmaya da gerek kalmamış görünmektedir. Aynı durumun 2012 ve sonraki dönemlerde hem geçici vergi hem de gelir veya kurumlar vergisi beyannameleri için de geçerli olması gerekeceği tabiidir. 3.3. 2010 Yılı Gelir ve Kurumlar Vergisi Beyanlarına İlişkin Uygulama: Mevcut yasal düzenleme nedeniyle mükellefler 2010 yılı gelir ve kurumlar vergisi beyannamelerinde yatırım indirimi haklarının kanundaki kazancın % 25 ini aşamaz hükmüne göre vermişlerdi. Gerek anayasanın153 üncü madde hükmü ve gerekse de Mali İdarenin hem geçmiş uygulamaları hem de şu ana kadarki tutumu, iptal kararının otomatik olarak 2010 yılına etkisi olmayacağını göstermektedir. Dolayısıyla 2010 yılında söz konusu düzenleme nedeniyle yatırım indirimi hakkı kısıtlanan mükelleflerin ilgili yılda bu haktan faydalanabilmeleri ancak vergi dairesine yapılacak düzeltme başvurusunun reddinden sonra konuyu yargıya taşımakla mümkün olabilecektir. Ancak bu hakkı kullanmak isteyen mükelleflerin, GVK ndaki mevcut düzenlemeleri de göz önünde bulundurmalarında fayda vardır. Bilindiği üzere mevcut düzenlemelere göre mükelleflerin yararlanabilecekleri yatırım indirimi konusunda iki alternatifli durum söz konusudur. Bu alternatiflerden birincisi, GVK nun 4842 sayılı Kanunla yürürlükten kaldırılan Ek Maddeler uyarınca yaptıkları yatırımlar nedeniyle hak kazandıkları indirim tutarıdır ki; anılan Kanunun Geçici 61 inci maddesi uyarınca buna göre faydalanılan yatırım indirimi tutarları üzerinden dağıtılsın dağıtılmasın % 19,8 oranında tevkifat yapılması gerekmektedir. İkinci alternatif ise GVK nun 5479 sayılı Kanunla yürürlükten kaldırılan 19 uncu maddesi uyarınca yaptıkları yatırımlar nedeniyle hak kazandıkları indirim tutarıdır ki; bu tutarlar üzerinden kazanç dağıtılmadığı sürece herhangi bir tevkifat yapılmamaktadır. Ayrıca her iki alternatifte de yatırım indirimi istisnasından faydalanılması halinde, istisnadan sonra kalan kazanç için yine GVK nun Geçici 69 uncu maddesi uyarınca indirimin uygulandığı dönemde geçerli olan vergi oranlarının uygulanacak olduğu hususu da unutulmamalıdır. Hangi nedenle olursa olsun mükelleflere 2010 yılına ilişkin olarak düzeltme hakkının verilmemesi veya mükelleflerin bu hakkı kullanmaması halinde, bu yılda mevcut yasal kısıtlama nedeniyle yararlanılamayan yatırım indirimi hakkından sonraki yıllarda genel esaslara göre yararlanılması gerekmektedir. Yatırım indirimi uygulamasının kaldırılmasından sonra geçiş dönemi işlemleri için düzenlenen Geçici 69 uncu maddede yatırım indirimi tutarını 3 yılla sınırlayan düzenlemeyi iptal eden ve 8/1/2010 tarihli ve 27456 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan AYM Kararından sonra Maliye Bakanlığınca yayımlanan 276 seri nolu Gelir Vergisi Genel Tebliği nde Mali İdare; 2009 Yılına ilişkin olarak geçmişe yönelik düzeltme hakkını kabul etmemiştir.
Bu şekilde yararlanılamayan yatırım indirimi hakkının, geçmiş dönemlerde kazanç beyan edilip edilmediğine bakılmaksızın 2010 ve müteakip yıllarda genel esaslara göre kullanılabileceğini kabul etmiştir. Olayımızda da bu kapsamda değerlendirme ve düzenleme yapılacağını umuyoruz. 4. DEĞERLENDİRME VE SONUÇ: Mükelleflerin geçmiş dönemde yaptıkları yatırım indirimi haklarını, ilgili dönem kazançlarının % 25 i ile sınırlandırın GVK Geçici 69 uncu madde hükmünün AYM tarafından iptal edilmesi üzerine ortaya çıkan hukuki durum ve sorunlar bu raporumuzda ele alınmıştır. Hemen ifade edelim ki, sorunun kaynağı esas itibariyle AYM tarafından benzer konuda daha önce verilmiş bir iptal kararı olmasına rağmen tutumunda ısrar eden Mali İdarenin davranışıdır. Yatırım ve istihdamın ülkemiz açısından önemi herkesçe malumdur. Durum böyle iken, sanki yatırım yapanları cezalandırmak istercesine, temel vergileme ilkelerine aykırı bir şekilde kazanılmış hakların ihlal edilmesi kimseye bir şey kazandırmamaktadır. Olayın mali boyutları da bu konuda ısrarı sürdürmeyi mazur gösterecek bir hacimde değildir. Kaldı ki, hacim büyük olsaydı bile asla böyle bir işlemin dayanağı olamazdı ve yapılanı mazur gösteremezdi. Bu aşamadan sonra yapılacak olan işlem, zaten yeterince mağdur olan yatırımcıları daha da mağdur etmeden, çalışmamızın ilgili bölümlerinde gündem getirdiğimiz öneriler doğrultusunda adım atmaktır. Mali İdarenin de ortaya çıkan bu yargı kararlarından sonra, konuya ilişkin kısıtlama getirme ısrarından vazgeçmesi gerektiğini, Ülkemiz için önemi yadsınamaz yatırım ve yatırımcıları destekleyici yönde düzenlemelere yönelmesinde fayda olduğu hususunu da vurgulamak istiyoruz.