BEYAZ GEMİ ÜZERİNDEN EDEBİYAT ESERİNDE GERÇEKLİK VE TEZ TARTIŞMASI



Benzer belgeler
Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

KÜÇÜK KALBİMİN İLK REHBERİNİN BU GÜNÜME UZATTIĞI HAYAT YOLU

Metin Edebi Metin nedir?

Kübra YILMAZ, Yudum HACIOĞLU, Kadri ŞAHİN, Abdülkadir Arslan

> > ADAM - Yalnız... Şeyi anlamadım : ADAMIN ismi Ahmet değil ama biz şimdilik

ÖLÇME, DEĞERLENDİRME VE SINAV HİZMETLERİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ

"Satmam" demiş ihtiyar köylü, "bu, benim için bir at değil, bir dost."

ÝÇÝNDEKÝLER. Diyalog Tamamlama Haftanýn Testi...25

Tragedyacılara ve diğer taklitçi şairlere anlatmayacağını bildiğim için bunu sana anlatabilirim. Bence bu tür şiirlerin hepsi, dinleyenlerin akıl

Dil Gelişimi. temel dil gelişimi imi bilgileri

ANKET SONUÇLARI. Anket -1 Lise Öğrencileri anketi.

BAġKENT UNIVERSITY JOURNAL OF EDUCATION

FK IX OFFER BENLİK İMAJ ENVANTERİ

Nasrettin Hoca ya sormuşlar: - Kimsin? - Hiç demiş Hoca, Hiç kimseyim. Dudak büküp önemsemediklerini görünce, sormuş Hoca: - Sen kimsin?

YIL DEDE'NİN DÖRT KIZI

SANAT FELSEFESİ. Sercan KALKAN Felsefe Öğretmeni

Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık Birimi Aile Bülteni SINIRLAR VE DİSİPLİN

İNSANIN YARATILIŞ'TAKİ DURUMU

Bir$kere$güneşi$görmüş$ olan$düşmez$dara$

Başarıda İç Disiplin. Herkes insanlığı değiştirmeyi düşünür. Ama kimse önce kendini değiştirmeyi düşünmez.

Kulenizin en üstüne koşup atlar mısınız? Tabii ki, hayır. Düşmanınıza güvenip onun söylediklerini yapmak akılsızca olur.

10. hafta GÜZELLİK FELSEFESİ (ESTETİK)

İnönü Üniversitesi Fırat Üniversitesi Siirt Üniversitesi Ardahan Üniversitesi - Milli Eğitim Bakanlığı ‘Değerler Eğitimi’ Milli ve Manevi Değerlerimiz by İngilizce Öğretmeni Sefa Sezer

Yukarıdaki soru, bu yazının meselesini tüm boyutlarıyla içermese de konuyla ilgili karşılaştığım soruların özünü teşkil etmektedir.

Cesaretin Var Mı Adalete? Çocuklar günümüz haberleriyle, gündemle ne kadar iç içe?

Aynı kökün "kesmek", "kısaltmak" anlamı da vardır.

Patronun hizmetini yapıyor Çalışan kadından bahsediyorum. Ben kocama muhtaç değilim diye evvela ailesini dağıtıyor.

E-KİTAP SATIŞLARINIZLA, SÜREKLİ BİR GELİRE NE DERSİNİZ? By Alia RİOR. Alia RİOR

Atatürk ün Kişisel Özellikleri. Elif Naz Fidancı

Yazarla ilgili detaylı bilgiye adresinden erişilebilir.

Edebi metin, dilin estetik amaçla kullanıldığı metindir. Bir Metnin Edebi Oluşunu Şu Şekilde özetleyebiliriz:

SARIGÖZLER ORMAN DEDEKTİFLİK AJANSI

Senin bir yaşlı piri fani mi yoksa pırıl pırıl istikbal vadeden bir delikanlı yada erkek mi kadın mı olduğunu bilmiyorum.

Russell ın Belirli Betimlemeler Kuramı

1) Okuma 1.1. Okumanın Öğeleri:

Arkadaşınız UNITE OGRENCI RAPORLARI VE YANIT KAĞITLARI. ICI P.K. 33 Bakırköy / İstanbul

Dünyayı Değiştiren İnsanlar

PARAGRAFIN BÖLÜMLERİ

3. Yazma Becerileri Sempozyumu

AŞKI, YALNIZLIĞI VE ÖLÜMÜYLE CEMAL SÜREYA. Kalsın. Mutsuz etmeye çalışmayacak sizi aslında, sadece gerçekleri göreceksiniz Cemal Süreya nın

AŞKIN ACABA HÂLİ. belki de tek şeydir insan ilişkileri. İki ayrı beynin, ruhun, fikrin arasındaki bu bağ, keskin

ULUSLARARASI SEMPOZYUM İNSANİ DEĞERLERİN YENİDEN İNŞASI

Sevgili dostum, Can dostum,

Murat Çelebi 2. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

Projenin Adı:Pascal-Fermat Olasılık Mektupları

II) Hikâye Dışı düzlemi

KADIKÖY ANADOLU LİSESİ

Dua edelim: I.Korintliler 1:30, Efesliler 2:10

EDEBİYATIN İZİ 86. İZMİR ENTERNESYONAL FUARI NA DÜŞTÜ

ÇOCUK VE YETİŞKİN HAKLARI

GÜMÜŞHANE ÜNİVERSİTESİ EDEBİYAT FAKÜLTESİ Felsefe Bölümü DERS İÇERİKLERİ

Elektrik, Plastik Cerrahi ve Prometheus: İlk BK Romanı Frankenstein 18 Ocak2014. Ütopyadan Distopyaya, Totalitarizm ve Anksiyete 25 Ocak 2014

HİKÂYE ETME BİLİMİ 1 :

Öykü Bir Çiftçi İki Memuru Nasıl Besledi? saltıkov şçedrin (aslı idil kaynar) Şiir Fotoğraf rıdvan salih


BÜLTEN İSTANBUL AZİZ BABUŞCU. FİLİSTİN MESELESİ 2 5 te B İ L G İ NOTU. Öğretmenler ile öğrenciler yıllar sonra bir araya geldi

Nasuh Mitap ı Ankara dan tanırım. Kendisi hakkında bir şey yazmayacağım.

T.C. Millî Eğitim Bakanlığı Eğitim Kurumları Müdürlük Seçme Sınavlarına Hazırlık El Kitabı

"ben sana mecburum, sen yoksun."

MATBAACILIK OYUNCAĞI


Eskiden Amcam Başkötü ye ait olan Bizim Eski Yer,

(b) Bir kanıtlamadır. Burada (çünkü) bir öncül belirticidir ve kendisinden sonra gelen yargının öncül olduğunu gösterir.

İkinci B ö l üm KİŞİLİK VE KARAKTER GELİŞİM SÜRECİ

Başlangıçta Söz vardı. Söz Tanrı'yla birlikteydi ve Söz Tanrı'ydı.

EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI 9. SINIF TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU KAZANIMLARI VE TESTLERİ PLANI

Yaşamımızdaki Referans,

þimdi sana iþim düþtü. Uzat bana elini de birlikte çocuklara güzel öyküler yazalým.

JORGE LUIS BORGES PIERRE MENARD A GÖRE DON QUIXOTE & HOMER İN BAZI UYARLAMALARI. Hazırlayan: Rabia ARIKAN

ÖZEL KIRAÇ ORTAOKULU EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI DEĞERLER EĞİTİMİ RAPORU (NİSAN 2015) KARŞILIKSIZ İYİLİK YAPMAK

ÖNCESİNDE BİZ SORDUK Editör Yayınevi LGS Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Yeni Tarz Sorular Nasıl Çözülür? s. 55

İman. Çalışmanın ana fikri. İsa ya iman etmek, zihin, duygu ve iradeyle O na güvenmek, dayanmak demektir. Çizimler: Meghan Burns

Melih Güler. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

Okul Çağı Çocuğunda Sevgi Yetersizliği Çalma Davranışına mı Neden Oluyor? Pazartesi, 02 Eylül :14

YALNIZ BİR İNSAN. Her insanın hayatında mutlaka bir kitap vardır; ki zaten olması da gerekir. Kitap dediysem

BURDURLU HOCA DAN YURT SÖYLENCELERÝ

Kendi sorumluluklarımızı taşımayı öğrendikçe de gelişiriz. Burada karşılıklı bir ilişki söz konusudur.

Hatıraların Masumiyeti Hatıraların Masumiyeti Hatıraların Masumiyeti

AVCILIK. İnsanlığın tarihi kadar eski bir fenomen ve bir faaliyettir.

1. Soru. Aşağıdakilerden hangisi bu paragrafın sonuç cümlesi olabilir? olaylara farklı bakış açılarıyla bakalım. insanlarla iyi ilişkiler kuralım.

ARAMIZDA ÇOK FARKLAR VAR

EN ESKİ İNANÇLARDAN BİRİ OLAN ZERDÜŞTLÜK VE ZERDÜŞT HAKKINDA 9 BİLGİ

ECE ERDOĞUŞ Tuhaf Hikâyeleri Sever misiniz?

YAZI TÜRLERİ ŞENDA SOLMAZ KONUSUNU YAŞAMDAN ALAN YAZI TÜRLERİ OLAY YAZILARI

Duygu, düşüncelere bedenin içsel olarak karşılık vermesidir. Başka bir deyişle, beyne kalbin eşlik etmesidir.

Ontolojik Yaklaşım (*)

...Bir kitap,bir mesaj!

İÇİNDEKİLER GİRİŞ...III

ANA DİL Mİ, ANA DİLİ Mİ? IS IT PARENT LANGUAGE OR OR MOTHER TONGUE?

Fatma Atasever.

6. SINIF TÜRKÇE DERS BİLGİLERİ

FOCUS ON LANGUAGE and MULTI MEDIA LANGUAGE ASSISTANT

Geç Kalmış Bir Yazı. Yazar Şehriban Çetin

ISBN :

Ekmek sözcüğü, sözlüklerde yukarıdaki gibi tanımlanıyor. Aşağıdaki görselin yanında yer alan tanımlar ise birbirinden farklı. Tanımları incele. 1.

Başbakan Sayın Binali YILDIRIM KANAAT ÖNDERLERİ VE STK İLE BULUŞMASI KAYSERİ

İsa Mesih elçilerini seçiyor

Çocuklar için Kutsal Kitap sunar. Eziyet Eden Birinden Vaaz Eden Birine

ANABİLİM EĞİTİM KURUMLARI. BABALAR ve ERGENLER

ÖZEL ATACAN EĞİTİM KURUMLARI

Transkript:

399 BEYAZ GEMİ ÜZERİNDEN EDEBİYAT ESERİNDE GERÇEKLİK VE TEZ TARTIŞMASI CANBAZ, Firdevs TÜRKİYE/ТУРЦИЯ ÖZET Edebiyat eleştirisinde kurmaca eserlerin gerçekliğinin hayatın gerçekliğinden farklı olduğu göz önünde bulundurulmalıdır. Aksi takdirde esere yönelik eleştiriler sorunlu olacaktır. Cengiz Aytmatov un Beyaz Gemi (1970) adlı romanı bu çerçevede tartışmalara neden olmuştur. Romanın sonunda iyiyi temsil eden çocuğun ölmesini bazı eleştirmenler kötülüğün galibiyeti olarak yorumlarlar. Bu eleştirilere karşılık Aytmatov Beyaz Gemi Üzerine Gerekli Açıklamalar başlıklı bir yazı kaleme alır. Bu yazıda Aytmatov hiç de eleştirmenlerin kastettiği gibi bir amacı olmadığını belirtir ve bu tür okumaların okuyucuyu da yüzeysel bir okumaya sürükleyeceğini söyleyerek eleştirmenleri uyarır. Aytmatov sanırım bütün mesele, bu eleştirmenlerin bazı şeyleri ya tam anlayamadıkları ya da ters anladıklarıdır der (Aytmatov, 2004: 165). Bu tartışma Umberto Eco nun gündeme getirdiği yanlış okumalar, aşırı yorum, yazarın ve okurun niyeti gibi kavramlar çerçevesinde düşünüldüğünde, edebiyat eleştirmeninin kurmaca yapıtın kendine has gerçekliğini göz önünde bulundurması gerektiği ve eserin bir tezi varsa bile bunu dolaylı ifade etmesinin daha mümkün olduğunu akılda tutarak metni eleştirmesi gerektiği sonucuna varılabilir. Anahtar Kelimeler: Edebiyat eleştirisi, yazarın niyeti, okurun niyeti, gerçeklik. ABSTRACT It should be realized that in literary criticism, the reality of fiction works is different from the reality of life. Otherwise, the criticism of literary works will be problematic. The novel of Cengiz Aytmatov Beyaz Gemi (The White Ship) (1970) gave rise some debates in this outline. At the end of the novel the child who is the represanative of goodness dies. Some critics interpret this as the victory of badness. After these interpretations

400 Aytmatov has written an article. Its title is Beyaz Gemi Üzerine Gerekli Açıklamalar (The Necessary Explanations on White Ship). In this article Aytmatov claims that he has never had such an intention as the critics design and then he advises the critics that this kind of criticism will carry the readers to a facile reading. Aytmatov says that I think that the problem is these critics understand something either wrong or opposite (Aytmatov, 2004: 165). When this debate is regarded with the notions that Umberto Eco have brought up, such as wrong reading, overinterpretation, intention of the author and intention of the reader, it is concluded that a critic should be aware of the reality of fiction and criticise a literary work according to this reality. Key Words: Literary criticism, intention of the author, intention of the reader, reality. ----- Edebiyat eleştirisinde kurmaca eserlerin gerçekliğinin hayatın gerçekliğinden farklı olduğu göz önünde bulundurulmalıdır. Aksi takdirde esere yönelik eleştiriler sorunlu olacaktır. Makalede, bu çerçevede gündeme gelen bir metin üzerinde durulmaktadır. Cengiz Aytmatov un Beyaz Gemi (1970) adlı romanı yayımlanmasının ardından pek çok eleştiriye konu olmuştur. Cengiz Aytmatov un Beyaz Gemi adlı romanının başkişisi çocuk, dedesi, ninesi, teyzesi ve teyzesinin kocasıyla birlikte yaşamaktadır. Dedesi ailesiyle birlikte partinin adamlarından biri olan damadı Orozkul un evinde adeta bir sığıntı ve köle gibidir. Çocuğun annesi başkasıyla evlenmiş babası ise çocuğu görmekten men edilmiştir. Çocuk bir gün gelip babasının kendisini alacağını düşünmekte ve dedesinin kendisine aldığı dürbünle Issık-Göl de Beyaz Gemi de tayfa olarak çalışan babasını görmeye çalışmaktadır. Evde herkes Orozkul dan zulüm görmektedir. Baskılardan sıkılan çocuk hayallerinde başı insan gövdesi balık bir yaratık olup göle akmak, gölden de Beyaz Gemi ye ulaşmak ister. Dede torununa Boynuzlu Maral Ana efsanesini anlatır. Boynuzlu Maral Ana geçmişte soylarının tükenmesini önlemiştir. Maral Ana kurtarıcıdır ve onlara (Buğu soyundan olanların) kurtuluşunu yine o gösterecektir. Maral Ana bir semboldür. Millîliğin ve hürriyetin sembolüdür. O, milletin mazisini, kültürünü kısaca varoluş macerasını temsil eder (Kolcu, 2002: 60). Bir gün çocuk ve dede ormanda Boynuzlu Maral Ana nın soyundan bir maral görünce bunun Geyik Ana olduğunu kabul edip kurtuluş ümidi dolayısıyla sevinirler. Ancak orman kontrol memurları ormandaki bu geyiklerin avlanmasını Orozkul dan

401 isteyince o da, Geyik Ana yı kayınpederi Mümin Dede ye zorla vurdurtur. Bu bütün kurtuluş ümitlerini Geyik Ana ya bağlayan dede ve çocuk için çok yıkıcı olur. Dede şuurunu kaybeder. Çocuk ise hayallerindeki kurtuluş ümidinin kaybolması üzerine nehre doğru koşup göle akmak ve Beyaz Gemi de çalışan babasına kavuşmak ümidiyle kendini sulara bırakır ve nehrin akıntısında can verir. Romanın bu şekilde sonuçlanmasını yani çocuğun ölmesini bazı eleştirmenler kötülüğün galibiyeti olarak yorumlarlar. Bu eleştirilere karşılık Aytmatov Beyaz Gemi Üzerine Gerekli Açıklamalar başlıklı bir yazı kaleme alır. Bu yazıda Aytmatov hiç de eleştirmenlerin kastettiği gibi bir amacı olmadığını, bu tür okumaların okuyucuyu da yüzeysel bir okumaya sürükleyeceğini söyleyerek eleştirmenleri uyarır (Aytmatov, 2004: 166). Cengiz Aytmatov, bu yazıya söze başlarken kendimi savunmak tan uzak olduğumu belirtmek isterim diyerek girer. Eleştirmenlerin yazdıklarıyla ve okurların tavrı dolayısıyla Aytmatov şöyle der: Okurun, bütün kanıları, bütün görüşleri, yazarınki de dâhil, öğrenmek istemesi doğaldır. Bir de edebiyatta polemiğin bir çeşit edebiyat öğretimi olduğunu unutmamak gerekir (165). Aytmatov sanırım bütün mesele, bu eleştirmenlerin bazı şeyleri ya tam anlayamadıkları ya da ters anladıklarıdır (165) diyerek edebiyat eleştirisinde anlam ve yorum konusuna dikkat çeker. Bu polemik kuşkusuz Umberto Eco nun temellendirdiği yanlış okumalar, aşırı yorum gibi kavramları akla getirmektedir. Aytmatov un yaptığı açıklamalar yazarın ve okurun niyet tartışmalarını da gündeme getirmektedir. Yorum ve Aşırı Yorum un girişinde belirtildiği gibi 1960 lı ve 70 li yıllarda, anlam üretme sürecinde okurun rolüne dikkati çeken en etkili kişilerden biri Umberto Eco dur (Eco, 2003: 18). Eco, Ampirik Okur, Örtük Okur ve Örnek Okur ayrımlarına dayanarak metnin niyeti kavramını, Örnek Okur u üretmek olduğunu ima edecek şekilde yorumlar; Örnek Okur, metni, bir bakıma okunması tasarlanan bu tasarı, çoğul yorumlara el verecek şekilde okunma olasılığını içerebilir- biçimde okuyan okurdur (19-20). Eco Metinleri Aşırı Yorumlama başlıklı bölümde kişinin, okurun niyeti nin ne anlama geldiğini tam olarak bilse de metnin niyeti nin ne anlama geldiğini soyut olarak tanımlamanın daha güç göründüğünü söyler (74) ve şöyle devam eder: Metin, örnek okuru üretmek amacıyla tasarımlanmış bir aygıttır. Bu okurun tek doğru tahmini yapan okur olmadığını yineliyorum. Bir metin sonsuz tahminlerde bulunma hakkı olan bir örnek okuru öngörebilir. Ampirik okur yalnızca metnin öngördüğü örnek okur hakkında tahminlerde bulunan oyuncudur.

402 Bir metnin niyeti temel olarak kendisi hakkında tahminlerde bulunabilecek örnek bir okuru üretmek olduğundan, örnek okurun girişimi, ampirik yazar olmayan ve sonunda metnin niyetiyle örtüşen bir yazarı zihninde canlandırmaktan ibarettir. Böylece, metin, yorumu doğrulamak için kullanılacak bir parametre olmaktan çok; yorumun, sonuç olarak ortaya çıkardığı şey temelinde kendini geçerli kılmaya yönelik dairesel çabası sürecinde kurduğu bir nesnedir (74-75). Aytmatov, romanı, sonu nedeni ile içinden çıkılmaz olarak eleştiren eleştirmenlere şöyle yanıt verir: Shakespeare in trajedisi, içinden çıkılmaz sonu, kahramanları öldüğü halde, hayatı sağlam temellere dayandıran olumlu bir eserdir. Evet, olumlu kahramanlar, olumsuz kimselerle çatışırken yeniliyor, ama Romeo ve Jüliyet in hikâyesi bize hakkın, hukukun anlamını, özgür insan olmayı öğretiyor. Bu haklar uğruna kahramanlar ölüyor, ama yaşayanlar için yüce ve güzel oluyor bu çift. Matematikte tersinden başlayarak ispatlama metodu var. Bu sanatta da vardır, sanata özgü bir biçimde tabiî. Beyaz Gemi de en çok tartışma konusu olan çocuğun ölümünü uzun uzun düşündüm. Böyle bir sonu kabul etmek istemeyen, buna karşı koyan okur ve eleştirmenler için hikâye, içinden çıkılmaz değil, tam tersine içinden çıkılır bir yol göstermektedir. Ancak bu, kağıdın ötesinde, okurların yüreklerindedir. İşte bu tersinden başlayan ispatlamanın sırrıdır (Aytmatov, 2004:167). Edebiyat eserlerinde verilmek istenen bir mesaj olsa bile bu bir makalede olduğu gibi doğrudan dile getirilmez. Ya da mesajını bu şekilde dile getiren yazarın, eserini zedelediği söylenebilir. Tez ne kadar belirgin olursa eser o oranda bir sosyoloji, politika, ahlâk ya da felsefe söylemine yaklaşmış sayılır (Moran, 2001: 280). Dolayısıyla yetkin edebi eserlerde yazar, eserini edebi ve estetik anlamda yaralamamak için tezini örtük bir şekilde dile getirir. Ancak örtük olarak verilen görüşün yanlış anlaşılma tehlikesi vardır (Moran, 2001: 283). Aytmatov un da Beyaz Gemi de böyle bir tehlike ile karşı karşıya olduğu görülmektedir. Bu noktada edebiyat eleştirisinde gerçeklik, mesaj ve tez tartışması gündeme gelmektedir. Edebiyat kuramlarında edebi gerçeklik ve edebiyatın işlevi bu çerçevede de tartışılmıştır. Aytmatov, eleştirmenleri, tersinden başlayarak ispatlama metodunun sanatta da uygulanmasına dair söyledikleri ile cevaplar: Hikâyede, olay ne olursa olsun, zaferi kim kazanırsa kazansın, yenilen kim olursa olsun, gerçek zafer, estetik ve fikirsel sonuçtadır. Hikâye okuru etkilemiş, onun adalet duygularını ayağa kaldırmışsa, hikâyede iyi, kötüye yenilse bile sonuç olumludur. Yeter ki okur, iyi için kötüyle savaşa hazır olsun. Önemli olan budur (Aytmatov, 2004: 168).

403 Tolstoy un sanat anlayışına göre ise eserler olmuş olanı anlattıklarında değil olması gerekeni işaret ettiklerinde, iyi ve kötü üzerine bir değerlendirme yaptıklarında iyi ve gereklidirler. Hatta Tolstoy a göre efsaneler, peri masalları ve hayvan hikâyeleri, Tanrı nın dilediği şeyin öteden beri olduğunu, sürekli de olacağını ve Tanrısal saltanatın doğrularını gösterdikleri için gerçektirler (Tolstoy, 2004: 36). Dolayısıyla Aytmatov un romanını bu çerçevede okuyanlar iyinin kaybettiği hükmüne varmışlardır. Aytmatov ise Beyaz Gemi de çocuğun ölümü ile hiçbir zaman kötülüğün iyiliğe ağır basması gibi bir sonuca ulaşmadığını vurgular (Aytmatov, 2004: 168). Görüldüğü gibi edebi ürünlerdeki gerçeklik algısının kendi içinde yorumlanması gerekmektedir. Beyaz Gemi birbirine karşıt tipler üzerine kurulmuş bir romandır. Ali İhsan Kolcu nun aktardığı gibi Orozkul Aytmatov un Mankurt diye nitelediği insan tipinin bir yansımasıdır (Kolcu, 2002: 50). Orozkul un karşısındaki tip ise geleneksel hayat tarzı içerisinde şartların el verdiği ölçüde yaşamaya çalışan millî ve manevî değerlerine, kültür ve geleneklerine bağlı, klâsik Kazak-Kırgız kimliğini muhafaza etme gayreti içinde, kimi zaman teslimiyetçi, kimi zaman mücadeleci, düzen içinde ayakta durmaya çabalayan hamarat, çalışkan ve rejimi içine sindirememiş (Kolcu, 2002: 50) insan tipini temsil eden Mümin Dede dir. Mümin Dede, romanda pasif bir direniş sergiler: Kıvrak Mümin işte böyle mümin idi. Yaşlılar da gençler de ona sen diye hitap ederlerdi. Hatta sataşırlardı ona. O aldırmazdı. Sözünü dinlemezlerdi ama buna da bir şey demezdi. Doğru demişler: kendisini saydırmasını bilmeyeni saymazlar. O kendini saydırmasını bilmiyordu. [ ] Görünüşü ile de saygıdeğer bir aksakala benzememektedir (Aytmatov, 2004: 15). Dedesine yapılanlar çocuğun ağrına gider. Kendine karşı yapılmaya çalışılan aşağılamalara karşı ise vakarla tepki gösterir (Aytmatov, 2004: 23). Dedesi için şöyle düşünür: Hiçbir kötülük, hiçbir kurnazlık düşünmez o, bu yüzden alay ediyorlar onunla. Hiç kurnaz değildir (23). Orozkul sürekli dedeyi aşağılar: Ama dedesi kendini savunacağı yerde onu hoş görür, hakkını aramaz, hatta ormanda onun işlerini de görürdü (Aytmatov, 2004: 39). Mümin Dede tekbir kez, yaş tomruğun sudan çıkarılması sırasında Orozkul a baş kaldırır: Sonunda ihtiyarın sabrı taştı. Hayatında ilk defa hiddetle sesini yükseltti. Cesaretle yürüdü Orozkul un üzerine. Tutup eyerden aşağı çekti: -İn attan! Görmüyor musun hayvanın ayakta duracak hâli kalmadı. Çabuk in! (Aytmatov, 2004: 87). Ali İhsan Kolcu, Beyaz Gemi de çocuğun ölümünün bedensel bir akıbet olduğunu çünkü çocuğun maralın öldürülmesiyle zaten daha önce

404 manevi olarak öldüğünü söyler (Kolcu, 2002: 152). Öte yandan Kolcu, yazarın Beyaz Gemi romanı ile Deniz Kıyısında Koşan Ala Köpek adlı öyküsünü karşılaştırırken Aytmatov un romanda intihar ettirdiği çocuğu öyküde yaşatmakla Beyaz Gemi deki çocuğun ölümünden duyduğu rahatsızlığı gidermek istediğini söyler (153). Ancak açıklamalarda da görüldüğü gibi Aytmatov Beyaz Gemi de çocuğun ölümü ile başka bir şey amaçlamıştır. Kolcu romanda yazarın beyaz gemi yi hürriyetin sembolü olarak gösterdiğini de ekler (159). Kolcu, Çocuk, bozulmamak, değişmemek, rejime boyun eğmemek (köle olmamak) için ölümü tercih eder. Mukaddes sayılan geyiğin yine Buğu soyundan (Geyik Ana nın soyu) biri tarafından (Mümin Dede) öldürülmesini, rejimin kendi prensipleriyle ters düşen halkların mukaddes saydıkları değerleri, onların elleriyle yok etmek arzusunun bir tezahürü olarak da görmek mümkündür demektedir (Kolcu, 2002: 199). Aytmatov a göre Doğru sanat, insanı derin düşüncelere de sürüklemeli, insanı sarsmalı, insanda acıma duygusu uyandırmalı, kötülüğü protesto etmeli, insanı üzmelidir. Ayrıca hayatın, ayakaltına alınan, yok edilen, küçük düşürülen en değerli yönlerini yeni baştan kurmak, korumak ve kurtarmak isteğini uyandırmalıdır (Aytmatov, 2004: 167). Aytmatov, romanda farklı bir kurgu olması gerektiğini iddia eden okuyuculara karşı şöyle seslenir: Bazı okuyucular, yazar çocuğun geleceğini daha tatlı bir sona bağlayamaz mıydı? diye soruyorlar. Hayır, ben burada serbest davranmış değilim. Sanat düşüncesinin mantığı budur. Bu mantığın yönetimi ne yazık ki yazarın elinde olmayan prensiplerdir. Bir okuyucumun bana yazdığı mektupta dediği gibi, Orozkul u tutuklatamazdım; Mümin Dede ye emekli maaşı bağlatarak bir huzur evine gönderemezdim; çocuğu şehirde bir yatılı okula yerleştiremezdim. Bu davranış çok iyi olurdu elbette, ama, kötülüğün de bir genel affa uğratılması demek olacaktı. İki yoldan birini seçmem gerekiyordu: bu hikâyeyi yazmak ya da yazmamak. Yazmak ancak böyle olurdu. Bir başka yazar belki başka türlü yazardı (Aytmatov, 2004: 168). Aytmatov a göre çocuğun kişiliğinde gösterilen iyilik, Orozkul un temsil ettiği kötülük le bağdaşamaz: Çocuksa çocuktu ve Orozkul un kaba gücüne ancak kötülüğe dayanmakla karşılık verebilirdi. Mümin in pasif iyiliği iflâs etti. Oysa çocuğun kötülüğü kabul edemeyişi, onu anıtlaştırıyor. Çocuk okuyucunun yüreğinde kendine bir sığınak bulursa, bu çocuğun gücü olacaktır. Burada hiçbir işin içinden çıkılmazlık yoktur. İtiraf edeyim, çocuğumla övünüyorum (Aytmatov, 2004: 169).

405 Çocuk, romanda Mümin Dede nin gösteremediği direnişi göstererek kötülüğe karşı durmuştur. Dedesinin haline hep acımaktadır: Yaşlı adam bu kızının yanında olsa da, onun için her fedakârlığa hazır bulunsa da, zavallı kızı ana olma mutluluğuna erişemiyordu bir türlü. Nice yıldan beri katlanıyordu Orozkul a. Artık hayatı cehenneme dönmüştü. Ama ne yapsın? Başını alıp nereye gitsin?.. Sonra hâli nice olurdu! Kendisi iyice kocamıştı artık, bir ayağı çukurdaydı. Kendisinden sonra ne olurdu o zavallının kaderi? (49). Anlatıcı da aslında çoğu zaman Mümin Dede nin bu pasifliğini alttan alta eleştirmektedir: Boynuzlu Maral Ana nın etini hepsi çok beğenmişti. Nine, Bekey hala, Gülcemal, hatta Mümin dede bile (156). Çocuk, diğer kişilerin Orozkul un zulmüne ses çıkarmamalarını da anlayamamaktadır: Ah Bekey hala, ah! Kocası onu öldürürcesine dövüyordu da o yine affediyordu! Niçin affediyordu? Hiç affetmemek gerekirdi böylelerini. Beş para etmez kötü adamın biriydi o. Kimseye gereği yoktu. Onsuz da pekâlâ geçinirlerdi. Çocuk hayalinde, gittikçe artan hiddetiyle ona verilmesi gereken cezayı da düşünüyordu: Hepsi bir olup Orozkul un üzerine çullanacak, bu iri, bu şişko, bu pis herifi çaya kadar sürükleyecekler, orada kaldırıp akıntının ortasına atacaklardı. Adam, Bekey haladan, Mümin dededen, yalvaryakar af dileyecekti. Çünkü bir balık olamazdı o (Aytmatov, 2004: 50). Çünkü balık olabilmek iyi bir insan olmaya bağlıdır. Çocuğa göre tanıdığı insanlar arasında Orozkul un üstesinden gelebilecek, onun yüzüne karşı gerçekleri haykırabilecek tek insan kamyon şoförü Kulubeg dir (Aytmatov, 2004: 157). Mümin Dede nin çaresizliği, sonunda damadının zulmünün korkusundan torununa bütün kalbiyle inanarak anlattığı Maral Ana yı vurmaya kadar varır: Torununa Boynuzlu Maral Ana nın kutsallığını anlatmıştı. Onu buna inandırmıştı. Sonra da bütün anlattıklarına, telkinlerine kendisi ihanet etmişti. Hem de bunu talihsiz kızı ve torunu için yapmıştı. İşte bunun için, rezil olduğu için ölü gibi yatıyordu burada (Aytmatov, 2004: 162). Bu çaresizlik karşısında çocuk hayallerindeki gibi kendini çaya bırakır: Çocuğun balık olup çay boyunca yüzüp gittiğini henüz kimse bilmiyordu (Aytmatov, 2004: 163). Romanın sonunda çocuğun akıbeti anlatıcı tarafından şu şekilde dile getirilir: Su boyunca yüzüp gittin çocuğum. Kendi efsaneni de alıp götürdün. Yüzüp gittin. Kulubeg in gelmesini beklemedin. [ ] Hiçbir zaman balık olamayacağını biliyor muydun? Isık-Göl e kadar yüzemeyeceğini, beyaz gemini göremeyeceğini ve ona Selâm Beyaz Gemi, ben geldim, ben! diyemeyeceğini biliyor

406 muydun? Çay boyunca yüzüp gittin çocuğum. Şimdi ben sana yalnız şunu söyleyebilirim: Çocuk kalbinin, çocuk ruhunun bağdaşamadığı her şeyi reddettin. İşte beni teselli eden de budur. Bir şimşek gibi yaşadın sen. Bir defa çaktın ve söndün. Şimşeği çaktıran göktür. Ve gök ebedîdir. İşte budur beni teselli eden. Bir başka tesellim daha var: İnsandaki çocuk vicdanı, tohumdaki öz gibidir. Ve o öz olmadan tohum filizlenmez, gelişmez. Yeryüzünde bizi neler beklerse beklesin, insanoğlu doğdukça ve öldükçe, insanoğlu yaşadıkça, hak ve doğruluk denen şey de var olacaktır Sana, senin sözlerini tekrarlayarak veda ediyorum: Merhaba Beyaz Gemi, ben geldim! (Aytmatov, 2004: 164). Cengiz Aytmatov, açıklamada efsane daha da çözümlenecek olursa insanın zorbalık ve zulme karşı korunma içgüdüsü anlamı çıkabileceğini, eleştirmenlerin efsanenin ana fikrini sezememiş olduklarını, efsaneye göre bizlerin zulümden nefret etmeye çağrıldığımızı, iyiliğe kötülükle değil, iyilikle karşılık vermemiz istendiğini, bizi çevreleyen dünyaya ve kendi vicdanımıza karşı sorumlu olduğumuzun hatırlatıldığını belirtir (Aytmatov, 2004: 166). Yazar cümlelerini şöyle sürdürür: Beyaz Gemi de çocuğun ölümünü anlatırken, hiçbir zaman kötülüğün iyiliğe ağır basmasına uğraşmıyorum. Amacım, hayatın köklerini sağlamlaştırmaktır. Bu, kötülüğün en kabul olunmaz biçimiyle reddi oluyor ve kahramanım ölüyor. Bunda başarılı olup olmadığımı bilemem. Ancak şunu iyi biliyorum, zafer hiçbir zaman Orozkul un değildir. Eleştirmenler burada yanılıyor, kötülüğün iyiliği yenmesi burada bile göstermeliktir. Evet, çocuk ölüyor, ama ahlâk üstünlüğü yine onda kalıyor. Ben, hikâyenin yazarı olarak bunda direniyorum (168). Ramazan Korkmaz da, Aytmatov romanında Tanrı ya dönüş izleği çerçevesinde Beyaz Gemi ile ilgili olarak şunları söyler: [D]ünyasından kutsalı kovalayan insan, kendisini cehennemi bir kaosa terk etmiştir. Bu yüzden, Beyaz Gemi nin olay örgüsündeki temel kırılma noktası, öldürülen Maral Ana nın kafasının parçalanması sahnesinde gerçekleşir. Yücelik algısı iğfal edilen çocuk, Beyaz Gemi ye ulaşmak için kendini suya atar. Böylece mit, ölümcül bir açılımla yaşamın özünü yadsıyan gerçeği protesto eder (187). Korkmaz ın cümleleri de Aytmatov un düşüncesini desteklemektedir. Anlatıcı, romanın sonunda Aytmatov un sesine çok yaklaşarak romandaki mesajı şöyle dile getirir: Çocuk kalbinin, çocuk ruhunun bağdaşamadığı her şeyi reddettin. İşte beni teselli eden de budur (Aytmatov, 2004: 164). Cengiz Aytmatov eleştirmenlerden birine açıklamanın sonunda şöyle cevap verir: A. Alimcanov un yazısında, asla kabul edemeyeceğim bir

407 tez vardır: Alimcanov a göre, Mümin Dede, Geyik Ana yı vuramazdı. Sözde bu yazarın keyfî görüşü idi Elbette ki insanlar türlü nedenlerin yükü altında kendi vicdanlarına karşı bir uzlaşma yolunu aramasaydı çok iyi olurdu. Ama ne yazık ki, insanların bu zayıflıktan kurtulmaları için çok büyük çaba gösterilmesi gerekir. Son bir şey daha ekleyeyim: Beyaz Gemi deki çocuğa karşı tutumumu Starikov, katı yüreklilikle, acımazlıkla suçluyor. Ne diyeyim buna karşılık? Çok içten duygularla bazen insanın elinde olmadan, insanda istemeden sebep olmak unsuru mevcut olabilir. Bu duyguların ifadesi, insanın iç yapısına bağlıdır. Ayrıca, çocuğa acımak o derece önemli midir? Ona acımaktansa, onu her şeyden önce anlamak gerek. Sonra, insanın içi, buna yatıyorsa, ne yapalım, derin bir acıma da duyulabilir (169). Cengiz Aytmatov un Beyaz Gemi adlı romanının ve roman hakkında yazdığı açıklama metninin, edebiyat eleştirisinde okurun rolü, yazarın niyeti, hayatın ve edebiyatın gerçekliğinin karşılaştırılması gibi kuramsal incelemeler çerçevesinde oldukça ilginç bir tartışmaya neden olduğu görülmektedir. Tartışma Umberto Eco nun gündeme getirdiği yanlış okumalar, aşırı yorum, yazarın ve okurun niyeti gibi kavramlar çerçevesinde düşünüldüğünde, okuyucuların ve edebiyat eleştirmenlerinin, kurmaca yapıtın kendine has gerçekliğini göz önünde bulundurmaları gerektiği görülmektedir. KAYNAKÇA Aytmatov, Cengiz, (2004), Beyaz Gemi Üzerine Gerekli Açıklamalar. Beyaz Gemi. İstanbul: Ötüken: 165-69. Eco, Umberto (2003), Yorum ve Aşırı Yorum. İstanbul: Can Yayınları. Kolcu, Ali İhsan, (2002). Bozkırdaki Bilge Cengiz Aytmatov. İstanbul: Akçağ Yayınları. Korkmaz, Ramazan, (2004). Aytmatov Anlatılarında Ötekileşme Sorunu ve Dönüş İzlekleri. Ankara: Türksoy. Moran, Berna, (2001). Edebiyat Kuramları ve Eleştiri. İstanbul: İletişim Yayınları. Tolstoy, (2004), Sanatta Gerçeklik. Sanat Nedir? İstanbul: Şule Yayınları: 35-37.