GÜVENLIK KONSEYI NE YENI ADAYLAR: ALMANYA NIN DURUMU Pelin Musabay * Özet Birlesmis Milletler(BM) in kurulmasindan itibaren, Güvenlik Konseyi nde 1965 yilinda üye sayisinin on birden on bese çikarilmasi hariç etkin reformlar yapilamamistir. Bugün, BM üyesi 191 ülke, Konsey de sadece 15 üye ile temsil edilmektedir. Konsey in, BM nin karar alma mekanizmasinin belkemigi oldugunu düsünürsek, besi veto yetkisi sahibi on bes üyeden olusan Güvenlik Konseyi nin tüm BM üyelerini temsil edebildigini söylemek ne kadar mümkündür? Güvenlik Konseyi nin genisletilmesiyle yakindan ilgilenen ülkelerin basinda yillardir daimi üye olmayi arzulayan Almanya gelmektedir. Bu yazida, Almanya nin neden böyle bir talebi oldugu ve bu dogrultudaki girisimlerinin ABD ve kendisinin de içinde bulundugu AB üyeleri tarafindan nasil karsilandigi sorularina yanit aranacaktir. Ayrica, BM de reform konusundaki tartismalara Türkiye nin nasil yaklastigi da incelenecektir. Analiz Bugün karsilastigimiz yeni güvenlik tehditleri ve bunlara yönelik uluslararasi politikalar BM nin dünya düzeni adina daha güçlü bir rol üstlenmesi yolundaki tartismalara hiz vermistir. BM günümüzde ne kadar etkilidir ve buna bagli olarak uluslararasi hukuka ne kadar güvenilmektedir? Bu sorular Amerika Birlesik Devletleri nin (ABD) Güvenlik Konseyi nin onayina basvurmaksizin Irak a müdahale etmesi ile özel bir önem kazanmistir.bm nin kurumlarinin yeniden sekillendirilmesi ve yeni tehditler karsisinda uygulanacak olan politikalarin gözden geçirilmesi konusunda önemli bir adim, Genel Sekreter Kofi Annan tarafindan atilmistir ve bu dogrultuda 2003 Eylül ayinda çalismalarina baslanan rapor 2004 Aralik ayinda kamuoyuna sunulmustur. Raporda, BM nin dünya barisi ve güvenliginin bekçisi oldugu vurgulanarak terörizmle ve sinir ötesi organize suçlarla mücadele; nükleer, kimyasal ve biyolojik silahlarin yayilmasinin engellenmesi; yoksulluk ve salgin hastaliklara karsi gerekli önlemlerin alinmasi gibi konulardan bahsedilmektedir. Ayrica, ülkelerarasi savaslarin ve ülke içi çatismalarin önlenmesi, güç kullaniminin BM Sarti nin öngördügü sekilde kurallara baglanmasi, BM bünyesindeki Insan Haklari Komisyonu nun inanirliginin arttirilmasi ve barisin yapilandirilmasiyla ilgili yeni bir komisyonun kurulmasi hakkinda öneriler de raporda yer almaktadir. Raporda deginilen ilgi çekici diger bir nokta ise Güvenlik Konseyi nin genisletilmesi hakkindadir. Mart ayinda Kofi Annan tarafindan yayinlanan ve genel reform projesini destekleyen Daha Genis Bir Özgürlük Içinde: Herkes için Kalkinma, Güvenlik ve Insan Haklari adli raporun bir bölümünde Güvenlik Konseyi nin günümüz gerçeklerini yansitmasinin önemi tekrar vurgulanmaktadir. 2004 Aralik ayinda kamuoyuna sunulan reform projesinin Güvenlik Konseyi ile ilgili bölümü Güvenlik Konseyi nin daha etkin çalismasi ve uluslararasi düzeni daha iyi temsil etmesi için üye sayisinin on besten yirmi dörde çikarilmasini gündeme getirmistir. Konu, Konsey in belkemigi olarak nitelendirilen II. Dünya Savasi galipleri olan bes daimi üyeyi (ABD, Çin, Rusya, Ingiltere ve Fransa) ve artik oyunun disinda tutulmasi düsünülmeyen Almanya yi yakindan ilgilendirmektedir. * Arastirma Asistani, Bogaziçi Üniversitesi - TÜSIAD Dis Politika Forumu *Bu yazida yer alan görüsler yazarin kendi görüsleridir ve Bogaziçi Üniversitesi-TÜSIAD Dis Politika Forumu nun görüslerini yansitmamaktadir. 1
Raporda iki farkli genisleme modelinden bahsedilmektedir. Bu iki model 2005 Eylül ayinda Genel Kurul da oylanacak ve içlerinden biri 191 BM ülkesinin üçte ikisinin rizasi saglanabilirse BM Sarti nda bir degisiklik yapilarak kabul edilecektir. Her iki modelde de su anki bes daimi üyenin elinde bulundurduklari veto hakkinin genisletilmesinden bahsedilmemesi dikkat çekicidir. Almanya, BM bütçesine yine kendisi gibi daimi bir üye olmayan Japonya dan sonra üçüncü büyük katkiyi saglamaktadir (yüzde 8.7). Almanya, 2003-2004 döneminde Güvenlik Konseyi nin geçici üyeleri arasinda yerini almistir. Bu süreçte Almanya nin Irak Savasi na karsi bir tutum izledigi dikkat çekmektedir. Hatta Almanya, BM içindeki savas karsiti grubun adeta lideri olmus ve bu çerçevede 10 geçici üyeyi harekete geçirmistir. Bu durumda ABD nin Almanya nin daimi üyeligi olasiligi karsisinda nasil bir tutum izleyecegi kadar, Avrupa Birligi (AB) üyelerinin Almanya nin BM daimi üyesi olma arzusunu nasil karsilayacaklari da uluslararasi politika dinamikleri açisindan önem arz etmektedir. Almanya nin Güvenlik Konseyi hayali 1992 den beri gündemdedir. Bu tarihten itibaren yasanan uluslararasi gelismeler de Almanya nin daimi üye olma arzusunun gerçeklesebilecegini düsündürür nitelikte olmustur. Almanya nin kendi iç kamuoyunda, zaman zaman daimi üye olma arzusunun Almanya nin aleyhine sonuçlanacagi yolunda sesler yükselse de genel olarak Almanlar hükümetlerinin bu arzusunu desteklemektedirler. Almanya, gelismis bir demokrasi kültürüne sahip olan ve su anda Dünya nin üçüncü büyük ekonomisi olarak görülen bir ülkedir. Almanya, askeri gücünü gelistirme ve onu müdahaleci bir tarzda kullanma konusunda tarihi nedenlerden ötürü oldukça çekimserdir. Bununla birlikte Almanya nin BM tarafindan mesruiyeti kabul edilmis müdahalelere askeri ve mali yardim yaptigi, hatta Kosova ve Dogu Timor gibi operasyonlara kimi daimi üyelerden daha fazla katki sagladigi da bir gerçektir. Genellikle dis politikasinin temelini olusturan önleyici diplomasi stratejisini izleyen Almanya nin bu sartlarda bu rolünü Güvenlik Konseyi nin içinde biri olarak oynamasi mi, yoksa Konsey in disindan biri olarak rolüne devam etmesi mi daha etkili olacaktir? Güvenlik Konseyi nin Genisleme Planlari ve Veto Hakki Öncelikle, BM nin üyelerinin daha esit ve güçlü bir temsiliyeti gereginden yola çikarak hazirlanan BM nin 2004 Aralik Raporu nda Güvenlik Konseyi reformlari için iki alternatifin ortaya kondugu görülmektedir. Bunlardan ilki, alti yeni daimi üyeyle, üç geçici üyenin katilimini öngörmektedir. Bahsedilen alti daimi üyenin iki tanesinin Afrika dan, iki tanesinin Asya dan, bir tanesinin Amerika ve digerinin Avrupa kitasindan seçilmesi istenmektedir. Diger modelde ise geçici üyelik sistemine yeni bir açilim getirilerek, dönemleri dört yil sürecek ve dönem süreleri uzatilabilecek; Afrika, Asya, Avrupa ve Amerika kitalarinin ikiser üye ile temsil edecegi sekiz yari daimi üye ile bir geçici üyenin katilimindan bahsedilmektedir. Her iki modelde de yeni katilimcilara veto hakkinin verilmedigi göze çarpmaktadir. Almanya nin disinda Japonya, Hindistan ve Brezilya yeni daimi üyeliklere adayliklarini açiklamislardir. Ancak Japonya nin üyeligine Çin, Hindistan inkine Pakistan Brezilya ninkine ise Arjantin ve Meksika karsi çikmaktadirlar. Daha esit kosullarda, daha mesru bir temsiliyet için hazirlanmis bu planlarda, özellikle de birinci planda, yeni daimi üyelere veto hakki verilmeyecek olmasi, bir veto hakki olmazsa daimi üyeligin diger üyelikten ne farki kalacagi sorusunu gündeme getirmektedir. Almanya Basbakani Gerhard Schröder, Tokyo da yaptigi bir konusmada yeni daimi üyelere veto hakkinin verilmemesinin bir çifte standart yarattigini ve adil olmadigini dile getirmistir. Senelerdir daimi üyelik için çalisan Almanya nin bu hak kendisine verilmeyecegi için planlarindan vazgeçecegini beklemek de pek gerçekçi 2
olmayacaktir. Daha genis bir perspektiften bakacak olursak, su anki durumuyla bile hizla karar alma konusunda sikinti yasayan Güvenlik Konseyi nin genislemesi durumunda eski daimi üyelerin veto hakkinin korunmasi, yeni üyelerin ise veto hakkindan mahrum edilmesi Konsey in karar alma sürecini daha da zorlayabilir. Bu noktada, Güvenlik Konseyi nde yapilmasi beklenen reformlarin Konsey içindeki tüm sorunlari tam olarak çözüp çözemeyecegi yine akillari karistiran bir sorudur. 21 Mart 2005 tarihinde 23 ülkede, 23 bin 518 kisiyle gerçeklestirilen, GlobeScane ve Türkiye de Yöntem Arastirma tarafindan yürütülen BBC World Service Anketi BM de yapilacak reformlara verilen destegi ve BM nin dünyadaki gücünün artmasi konusunda duyulan arzuyu ortaya koymaktadir. Yapilan ankete göre BM nin dünya olaylarinda daha etkili olmasini Almanlarin %87 si istemektedir. Güvenlik Konseyi nin daimi üye sayisinin artmasi konusunda ise Hintlileri, Italyanlari ve Kanadalilari %81 oranla Almanlar takip etmektedir. Almanlar Güvenlik Konseyi daimi üyelerinin veto hakkinin olmamasi konusunda ise %70 çogunlukla isteklerini ortaya koymaktadirlar. Ayni konuda, ankette Ingilizlerin %56, Çinlilerin %47, Fransizlarin % 44 ve Ruslarin %25 i hiçbir daimi üyenin veto hakki olmamasi gerektigini istediklerini ortaya koymuslardir. Böyle bir sonuç çikmasi ülke vatandaslari ile hükümetlerin kimi zaman ayni yönde irade gösterip göstermedigini saptamak açisindan ilgi çekici bir örnektir. Altmis senedir süre gelen bir sistemin içinde agirlikli güç sahibi olan Çin, Ingiltere, Fransa ve Rusya nin hükümetlerinin güçlerini baskalariyla paylasmayi ne derece kabul edecekleri üzerinde durulmasi gereken bir sorudur. Veto hakki konusuna ABD açisindan yaklasildiginda ise, ABD nin daimi üyelerin veto hakkinin elinden alinmasina tamamiyla karsi çiktigi tespit edilmektedir. ABD özellikle AB nin lokomotif güçlerinden biri olan Almanya nin daimi üye olmasina karsi çiktigi gibi onun veto hakkina sahip olmasini da kabul etmemektedir. Almanya nin Daimi Üyeligine Karsi Çikanlar ABD nin Almanya nin Irak Savasi karsiti tutumuyla ona destek vermemesi olasiligi bir yana, AB içinden de Almanya nin olasi bir daimi Güvenlik Konseyi üyeligine karsi çikan sesler yükselmektedir. Financial Times Deutschland in hazirladigi bir rapora göre basta Fransa ve Ingiltere olmak üzere bu konuda Almanya yi destekleyen 15 AB üyesi bulunmaktadir. Buna karsilik muhalif cephede Italya nin tavri dikkat çekicidir. Italyan hükümeti, eger Almanya Konsey de daimi bir sandalye elde ederse bunu, ayni Fransa ve Ingiltere nin yaptigi gibi, sadece kendi ulusal çikarlari için kullanacagini ve bu durumun AB nin uluslararasi konumu için hiçbir yarar saglamayacagini savunmaktadir. Oysa Almanya, neden Konsey de daimi bir üyelik elde etmesi gerektigi açiklarken tezini tam da bu noktaya dayandirmakta ve Almanyali bir Güvenlik Konseyi nin AB nin çikarlarina daha çok hizmet edecegini söylemektedir. 2004 Ekim ayinda, Roma da, Gerhard Schröder ve Italya Basbakani Silvio Berlusconi arasinda gerçeklesen bir toplantida taraflar genel olarak BM reform çalismalarini desteklemek konusunda anlassalar da bu konuda herhangi bir uzlasma saglayamamislardir. Daha da önemlisi Italya nin öne sürdügü sekilde, Almanya yerine AB nin tek basina Güvenlik Konseyi nde daimi bir üyelik hakki kazanmasi fikri gündeme gelmistir. Italya nin, Almanya nin daimi üyeligine bu derece karsi çikmasi da degisik açilardan yorumlanmaktadir ki bunlardan en somut olani, Italya nin Almanya nin BM içinde ve dolayisiyla uluslararasi arenada güçlenmesini istememesidir. Italya böyle yaparak, AB nin çikarlarini korumaya çalistigini savunsa da kimi otoriteler Italya nin, AB nin lokomotif üyelerinden Almanya nin ve onun en yakin müttefiki olan Fransa nin AB yi temsil etme konusunda daha da güçlenmelerini istemedigi için bu kadar kati bir tutum sergiledigini dile getirmektedirler. Üstelik Almanya nin 3
daimi üye olmamasi konusunda sadece Italya bu kadar sesini yükseltmemektedir. AB Dis Komiseri Benita Ferrero-Waldner da BM nin uluslararasi bir yapiya sahip olmaktan çok her ulusun kendi çikarini korudugu bir yapiyi içerdiginden sikayet etmektedir. Waldner, Birlik e bir üyelik verilmesi gerektigini dile getirerek, AB nin Güvenlik Konseyi nde tek bir ses olarak yer almasinin kendileri için daha iyi oldugunu savunmaktadir. Ayni baglamda, Waldner, AB nin Iran a Uranyum Zenginlestirme Programi ni askiya almasini kabul ettirerek dis politikada ne kadar etkin olabilecegini gösterdigini vurgulamakta ve küresel problemlerin sadece ABD ile AB nin isbirligiyle çözülebileceginin altini çizmektedir. Almanya Disisleri Bakani Joshcka Fisher tarafindan kabul edilemez ve uygulanamaz olarak karsilanan AB için tek bir sandalye istegi Fransa ve Ingiltere tarafindan da reddedilmektedir. Çünkü öneriye göre AB nin tek basina bir sandalye edinebilmesi için Fransa ve Ingiltere nin de haklarindan vazgeçmeleri gerekmektedir. Fransa ve Ingiltere ise bu durumu hos karsilamamaktadirlar. Zaten, teknik olarak da BM Sarti na göre uluslararasi bir örgütün Güvenlik Konseyi nde temsil edilmesi mümkün degildir. Ancak söz konusu BM Sarti nin yeniden düzenlenerek genislemenin saglanmasi oldugu için kimi mualif kesimler bunun da mümkün olabilecegini söylemektedirler. Fakat AB nin ortak bir dis politika yürütmede yasadigi zorluklara bakilirsa uzun vadede bile AB nin tek basina temsiliyeti olasiliklar arasinda yer almamaktadir. Görüldügü gibi, Almanya nin daimi üyelik istegine gerek ABD den, gerekse AB nin kendisinden ve bazi üyelerinden tepkiler gelmektedir. Peki bu noktada, AB ye üyelik sürecinde uzun senelerden sonra somut bir adim atmis, BM nin kurucu üyelerinden biri olan Türkiye bu konuya nasil yaklasmaktadir? Türkiye nin Güvenlik Konseyi Tutumu Öncelikle, Türkiye nin açik bir BM politikasi vardir midir sorusuyla baslamak gerekir. Disisleri Bakani Abdullah Gül ün de BM nin Kurulusunun 59. yildönümü nedeniyle yayinladigi mesajda belirttigi gibi Türkiye BM nin uluslararasi barisi ve istikrari koruma yönündeki çabalarina katkida bulunan bir ülkedir. Bu çerçevede Türkiye Kibris, Ortadogu ve Irak konularindaki baris girisimlerimi desteklemistir. Buna ilaveten, Türkiye BM içerisindeki operasyonlarda görev almakta ve uluslararasi krizleri çözmede iyi niyetini her zaman ortaya koymaktadir. Ayrica, Türkiye BM barisi koruma operasyonlarina verdigi destekle, BM güçlerine en çok polis katkisi bulunan ülkeler arasinda üçüncü siradadir. Ancak, Türkiye herhangi bir kutuplasmanin içine girmemek düsüncesiyle, kendi Güvenlik Konseyi üyeligi hakkinda BM bünyesinde çok da etkin bir politika izlememis ya da izleyememistir. Bu noktada, dikkat edilmesi gereken bir konu, Güvenlik Konseyi nin daha hizli, etkin ve esit temsiliyet dogrultusunda karar almasinin, Türkiye nin kendi çikarlari açisindan da önemli görüldügüdür. Bu önem, Irak Krizi sirasinda Türkiye nin bu kurumun onayini beklemesinden de anlasilmaktadir. Ayni zamanda Güvenlik Konseyi nin genislemesi durumunda, Türkiye nin Konsey de temsil edilme sansinin artacak olmasi da unutulmamalidir. Bu dogrultuda, Türkiye Güvenlik Konseyi ile ilgili reformlarin gerçeklesmesinde daha etkin bir rol oynamalidir. Türkiye nin 2009-2010 döneminde Konsey de geçici üyelik için adayligini koymasi, artik BM nin karar alma mekanizmasinda daha aktif söz sahibi olmak için simdiden birtakim girisimlerde bulunmaya basladigini göstermektedir. Türkiye nin Almanya nin planini ve onun olasi daimi üyeligini destekleyip desteklemedigi konusuna gelecek olursak, Türkiye nin AB üyeligi Alman kamuoyunun bütünü tarafindan olmasa da, son dönemlerde Alman Hükümeti tarafindan desteklenmektedir. Bu destek nedeniyle Türkiye nin Almanya nin Güvenlik Konseyi ne daimi üyeligi konusunda onun yaninda yer alma olasiliginin yüksek oldugunu söyleyebiliriz. Fakat Türkiye nin destegi Almanya için pek de yeterli olmayabilir. Bu konuda, öncelikle Almanya nin, AB nin ve ABD nin destegini almasi gerekecektir. 4
Gelecek Hakkinda Düsünceler Almanya, bugün Hint Okyanusu nda yasanan tsunami felaketi için 500 milyon avro yardimda bulunarak dünyada bölgeye en fazla destek veren ülkeler arasindadir. Kimileri Almanya nin böyle büyük bir yardimda bulunmasinin Güvenlik Konseyi ndeki gelecegine yatirim yapmasiyla ilgili oldugunu söylemekteyken, kimleri ise bu durumun Almanya nin uluslararasi sorunlar konusunda ne kadar duyarli oldugunu gösterdigini dile getirmektedir. Bütün bu tartismalari bir tarafa birakacak olursak, Almanya nin Uluslararasi Politika ve Güvenlik Enstitüsü nün Baskani Christoph Berthram in da bir söyleside belirttigi gibi su ana kadar bulundugu girisimler göz önünde bulunduruldugunda, Almanya nin daimi üyelik hayalini gerçeklestirmek konusunda bir sansi oldugu söylenebilir. Ancak, yine Berthram in ekledigi gibi bu sansin çok da büyük oldugu ileri sürülemez. Almanya ya bu konuda ABD den ve AB içerisinden ciddi muhalefetlerin oldugundan daha önce bahsetmistik, bununla birlikte Güvenlik Konseyi Reform Taslagi nin, ortada bu kadar tartisma varken, Eylül 2005 de Genel Kurul da 191 ülkenin oylarinin üçte ikisi saglanarak sonuca baglanmasi pek de mümkün gözükmemektedir. Güvenlik Konseyi Reformu sadece siyaseten dogruluk ya da cografi denge açisindan önemli degildir, ayni zamanda dünya ülkelerinin çogunlugu tarafindan paylasilan ortak çikar ve ilkelerin olusturulmasi sayesinde birlikte daha güvenli bir uluslararasi sistem kurulmasi adina gerekmektedir. Fakat, karisik ve agir karar alma mekanizmasiyla BM nin bu reformu kolayca gerçeklestirebilecegi konusunda büyük soru isaretleri bulunmaktadir. Uzun vadede Güvenlik Konseyi nde bir reform yapilabilirse bugünkü kosullarda olasi bir daimi üyelik için en güçlü adayin Almanya oldugunu söylenebilir. Almanya bunun mücadelesini yillardir vermektedir. Almanya yi bu konuda BM bütçesine ABD den sonra (yüzde 23) yüzde 19 ile en büyük destegi veren Japonya nin takip ettigi dikkat çekmektedir. Üstelik Japonya, Almanya nin aksine Irak Savasi na askeri yardim saglamis olup ve üyeligi ABD tarafindan da desteklenen bir ülkedir. Güvenlik Konseyi nin temsil niteliginin yirmi birinci yüzyila daha uygun hale gelmesi ve Konsey in daha seffaf ve etkin bir isleyis mekanizmasina sahip olmasi bir gereksinimdir. Nükleer bir güç olmayan Almanya nin Konsey de yerini alarak daimi üyelerin nükleer güç olma gelenegini bozabilecegi de düsünülebilir. Sonuçta, Almanya nin talebinin gerçeklesmesi birden fazla faktöre baglidir. Bu faktörlerden biri AB nin kendi üyeleri arasindaki Almanya konusundaki fikir birligi olmakla birlikte, digeri Almanya ve ABD iliskileridir. Bu baglamda, karsimiza su sorular çikmaktadir: Ikinci Bush yönetimiyle birlikte Atlantik ötesi iliskiler nasil bir boyut alacaktir? ABD ve AB üyesi ülkeler arasindaki iliskiler bu dogrultuda nasil yeniden sekillenecektir ve en önemlisi Almanya ve ABD arasindaki Irak Krizi nden kaynaklanan gerilim yerini gerçek anlamda yapici bir iliskiye birakabilecek midir? Tüm bu sorularin cevaplari zamanla bize Almanya nin BM yolculugunun hangi asamalardan geçecegini ve Almanya nin neler elde edebilecegini gösterecektir. 5