10. Bediüzzaman Sempozyumunun Ardından. Hakikat arayışında, Peygamber ışığı



Benzer belgeler
MÜSİAD İFTARI ŞANLIURFA

ESAM [Ekonomik ve Sosyal Araştırmalar Merkezi] I. Dünya Savaşı nın 100. Yıldönümü Uluslararası Sempozyumu

Başbakan Yıldırım, 39. TRT Uluslararası 23 Nisan Çocuk Şenliği ne gelen çocukları kabul etti

DTİK TÜRK GİRİŞİMCİLER KURULTAYI. Açış Konuşması. Ömer Cihad Vardan, DEİK Başkanı. 26 Mart 2016, İstanbul

İnönü Üniversitesi Fırat Üniversitesi Siirt Üniversitesi Ardahan Üniversitesi - Milli Eğitim Bakanlığı ‘Değerler Eğitimi’ Milli ve Manevi Değerlerimiz by İngilizce Öğretmeni Sefa Sezer

TİN SURESİ. Rahman ve Rahim Olan Allah ın Adıyla TİN SURESİ TİN SURESİ TİN SURESİ TİN SURESİ TİN SURESİ TİN SURESİ. 3 Bu güvenli belde şahittir;

MARUF VAKFI İSLAM EKONOMİSİ ENSTİTÜSÜ AÇILDI

Eğitim Programları ANA HATLARIYLA İSLAM DİNİ

1. İnanç, 2. İbadet, 3. Ahlak, 4. Kıssalar

Asr-ı Saadette İçtihat

5 Kimin ümmetisin? Hazreti Muhammed Mustafa nın (sallallahu aleyhi ve sellem) ümmetiyim. 6 Müslüman mısın? Elhamdülillah, Müslümanım.

HÜCCETİN İKAMESİ VE ANLAŞILMASI

HZ. PEYGAMBER (S.A.V) İN HOŞGÖRÜSÜ VE AFFEDİCİLİĞİ

Orucun Manevi Hayatımıza Katkıları

Moro Müslümanları Üzerine 99 KENDİ LİDERİNİN KALEMİNDEN BANGSAMORO MÜCADELESİ

Recep in İlk Üç Orucunun Fazileti

Veda Hutbesi. "Ey insanlar! " Sözümü iyi dinleyiniz! Biliyorum, belki bu seneden sonra sizinle burada bir daha buluşamayacağım.

İLİM ÖĞRETMENİN FAZİLETİ. Bu Beldede İlim Ölmüştür

Çoğunluk olmak, azınlığı yok saymak

tarafından yazıldı. Pazartesi, 13 Ağustos :33 - Son Güncelleme Pazartesi, 13 Ağustos :52

DTİK TÜRK GİRİŞİMCİLER KURULTAYI. Gala Yemeği Konuşması. Ömer Cihad Vardan, DEİK Başkanı. 26 Mart 2016, İstanbul

AİLEYE MUTLULUK YAKIŞIR! HAYAT SEVİNCE VE SEVİLİNCE GÜZEL

TÜRKİYE - AFRİKA EKONOMİ FORUMU AÇILIŞ TÖRENİ KONYA 9 MAYIS İş Dünyası ve STK ların Değerli Başkan ve Temsilcileri,

2017 SONBAHAR DÖNEMİ PROGRAMI

Risale-i Nuru Samsat-ta Lise öğrencisi iken Teyzem oğlu vasıtasıyla tanıdım.

4. Habib-i Neccar Hz. Anma Etkinlikleri

Sabah akşam tevâzu içinde yalvararak, ürpererek ve sesini yükseltmeden Rabbini an. Sakın gâfillerden olma! (A râf sûresi,7/205)

MÜSİAD İNGİLTERE ŞUBESİ AÇILIŞI , LONDRA. İş ve Siyaset Dünyasının, STK larının Başkan ve Temsilcileri,

Yine onlar, sana indirilene ve senden önce indirilene iman ederler; ahiret gününe de kesin olarak inanırlar. Bakara suresi, 4. ayet.

TAKVA AYI RAMAZAN TAKVA AYI RAMAZAN. Rahman ve Rahim Allah ın Adıyla

TED AİLESİ, ÖĞRETMENLER GÜNÜ KUTLAMASI VE PLAKET TÖRENİ İÇİN DÜZENLENEN YEMEKTE BİR ARAYA GELDİ

Karaman Ticaret ve Sanayi Odası Bülteni

İLİ : GENEL TARİH : Hazırlayan: Din Hizmetleri Genel Müdürlüğü

Question. Masumların (Allah ın selamı üzerlerine olsun) velayet hakkına sahip olduklarının delili Nedir?

Buyruldu ki; Aklın kemali Allah u Teâlâ nın rızasına tabi olmak ve gazabından sakınmakladır.

AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Karacan Düzce'de

MANİSA'DAN KUDÜS İZLENİMLERİ

NOT : İMAM-I RABBANİ Hz. bundan önceki mektuplar gibi. bunu da büyük şeyhi Bakibillah'a yazmıştır.

OSMANİYE KAHRAMANMARAŞLILAR YARDIMLAŞMA VE DAYANIŞMA DERNEĞİNE GÖRKEMLİ AÇILIŞ.

Hocam Prof. Dr. Nejat Göyünç ü Anmak Üzerine Birkaç Basit Söz

Kültürümüzden Dua Örnekleri. Güzel İş ve Davranış: Salih Amel. İbadetler Davranışlarımızı Güzelleştirir. Rabbena Duaları ve Anlamları BÖLÜM: 3 URL:

GADİR ESİNTİLERİ -9- Şiir: İsmail Bendiderya

Aynı kökün "kesmek", "kısaltmak" anlamı da vardır.

Kur an-ı Kerim i Diğer Kutsal Kitaplardan Ayıran Başlıca Özellikleri

Wessalatu wesselamu ala Rasuluna Muhammedin we ala alihi we sahbihi ecmain. Allahumme Rabbena ya Rabbena takabbel minna inneke entessemiul alim.

MÜSİAD Başarılı Öğrenciler Ödül Töreni KARADENİZ EREĞLİ 7 HAZİRAN 2018 Sayın Kaymakamım, Sayın Milletvekilim, Sn Rektörüm, Belediye Başkanlarım,

KURAN I KERİMİN İÇ DÜZENİ

1.Birlik ilkesi: İslam inancına göre bütün varlıklar, bir olan Allah tarafından yaratılmıştır.

Gençlik Eğitim Programları 7. SINIF SİYER-İ NEBİ

Ana Stratejimiz Milletimizle Gönül Bağımızdır BÜLTEN İSTANBUL B İ L G. İ NOTU FİLİSTİN MESELESİ 12 de İÇİN 3 HEDEFİMİZ, 3 DE ÖDEVİMİZ VAR 3 te

Başkan Kocadon basına yemek verdi; tarafsızlığınızdan taviz vermeyin

ÖNCESİNDE BİZ SORDUK Editör Yayınevi LGS Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Yeni Tarz Sorular Nasıl Çözülür? s. 55

UKBA. e Bülten TACİKİSTAN DAN TÜRKİYE YE UKBA DERNEĞİ AMERİKA DA SOHBET MECLİSLERİ KURDU KARDEŞLERİMİZLE PİKNİKTEYİZ

2014 YILI KUTLU DOĞUM HAFTASI SEMPOZYUMU HZ. PEYGAMBER VE İNSAN YETİŞTİRME DÜZENİMİZ

Küresel Katılım Finans Zirvesi (GPAS) Haliç Kongre Merkezi Kurum ve Sivil Toplum Kuruluşlarımızın Değerli Başkan ve Temsilcileri,

Şehit yakınları ve gaziler için iş kurası

Yine yapmak istediklerimizden birisi olan, spesifik sektörlerde, belki daha az, ama daha etkin iş adamları seyahatlerini önemsiyoruz ve buna

Başbakan Sayın Binali YILDIRIM KANAAT ÖNDERLERİ VE STK İLE BULUŞMASI KAYSERİ

İSTANBUL AYDIN ÜNİVERSİTESİ BU HAFTA ÜNLÜ ŞAİRİMİZ MEHMET AKİF ERSOY A AYDIN BAKIŞLAR KONFERANS DİZİSİNİN İKİNCİ OTURUMUNU GERİDE BIRAKTI.

AK Parti mazlum coğrafyaların umudu

İnsanı Diğer Canlılardan Ayıran Özellikler

Hac & Umre Kültür Turları Uçak Bileti

"Satmam" demiş ihtiyar köylü, "bu, benim için bir at değil, bir dost."

Söylemek istemediğimiz birçok şey, söylemek istediğimiz zaman dinleyici bulamaz.

Değerli büyüğümüz Merhum Fatma ÖZTÜRK ün ruhunun şad olması duygu ve dileklerimizle Lisans Yayıncılık

I. ULUSLARARASI SOSYAL VE EKONOMİK ARAŞTIRMALAR ÖĞRENCİ KONGRESİ

BURDUR VE ISPARTA OSB LERİ İÇİN ATIKSU ARITMA TESİSİ YAPIMI İLK ADIM ATILDI

Güzel Ahlâkı Kazanmak

TV LERDEKİ PROGRAMLARA ÇIKANLAR KURAN OKUMASINI BİLMİYOR

Gençlik Eğitim Programları DAVET

MKÜ de İftar Coşkusu. Akademik ve İdari Personel İçin Düzenlenen İft ara Büyük Kat ılım Oldu

(1) BÜYÜK PEYGAMBER (S.A.A) KONULU, BÜYÜK YARIŞMA

BAŞBAKAN YARDIMCISI HAKAN ÇAVUŞOĞLU, BATI TRAKYALI GENÇLERLE YTB DE BULUŞTU Cuma, 13 Nisan :47



8. Kamu Yönetimi Sempozyumu

M14 esnevi den (şirli) r H i k â y ele

15 Ekim 2014 Genel Merkez

Page 1 of 6. Öncelikle, Edirne de yaşanan sel felaketi için çok üzgünüz. Tüm Edirne halkına, şahsım ve üniversitem adına geçmiş olsun demek istiyorum.

M. Sinan Adalı. Eski zamanlarda yaşamış peygamberlerin ve ümmetlerinin başlarından geçen ibretli öyküler, hikmetli meseller


Kur an ın varlık mertebelerini beyan eder misiniz ve ilahi vahiyde lafızların yerinin ne olduğunu

MÜSİAD İFTARI ANKARA

Gençler, "İrade, Erdem ve Hürriyet" Temasıyla Buluştu

Aç l fl Vural Öger Çok değerli misafirler, Konrad-Adenauer vakfının 23 senedir yapmış olduğu bu gazetecilik seminerinde son senesinde bizim de k

İÇİNDEKİLER. Takdim... 9 İTİKAD ÜNİTESİ. I. BÖLÜM Din Din Ne Demektir? Dinin Çeşitleri İslâm Dini nin Bazı Özellikleri...

Mehmet Akif Ersoy; Sana dar gelmeyecek makberi kimler kazsın? Gömelim gel seni tarihe desem, sığmazsın! Mısralarını şehitlerimize, gazilerimize, en

Dua ve Sûre Kitapçığı

Sn. M. Cüneyd DÜZYOL, Kalkınma Bakanlığı Müsteşarı Açılış Konuşması, 13 Mayıs 2015

NOT : İMAM-I RABBANÎ Hz. bu mektubu muhterem şeyhi Muhammed Bakibillah'a yazmıştır.

Islam & Camii Diyanet İşleri Türk İslam Birliği

TED İN AYDINLIK MEŞALESİNİ 50 YILDIR BÜYÜK BİR GURURLA TAŞIYAN OKULLARIMIZDA EĞİTİM ÖĞRETİM YILI BAŞLADI

sizin yıldızınız kim?

ÇANTA VE KIRTASİYELER ONİKİŞUBAT TAN

Aile Bülteni. ANKA Çocuk Destek Programı nın Tanıtımı Yapıldı. aile.gov.tr

MÜSİAD, "Yeni Türkiye Vizyonu ve İş Dünyası" Kayseri, 25 Ekim 2014, Cumartesi. Değerli Bakanlarım, Sayın Valilerim, Büyükşehir Belediye Başkanım,

Nesrin: Ahmet! Ne oturması! Daha gezecek birçok mağaza var, sen oturmaktan bahsediyorsun.

TÜSİAD YÖNETİM KURULU BAŞKANI HALUK DİNÇER İN ÇÖZÜM SÜRECİNİN İKTİSADİ BOYUTUNA KATKI: ALTERNATİF TURİZM KONFERANSI AÇILIŞ KONUŞMASI


Adıyaman merkez köylerinden Kışla köyüne bağlı Meşetli köyünde doğdum.sonra köyümüz baraj altında kalınca Adıyaman a göç ettik.

Transkript:

10. Bediüzzaman Sempozyumunun Ardından Hakikat arayışında, Peygamber ışığı Prof. Dr. MEHMET GÖRMEZ, Diyanet İşleri Başkanı (...Sempozyumun bireysel, toplumsal, evrensel sorunlarımıza nübüvvet ve risalet penceresinden Resul-u Ekrem in yolundan, sünnetinden bize çözümler üretmesini niyaz ediyorum... ( ( BEKİR BOZDAĞ, Başbakan Yardımcısı... Bediüzzaman Said Nursi Kur an ın doğru anlaşılması ve sünnetin doğru yaşanması için bütün hayatı boyunca mücadele etmiştir... ( ( Dr. KADİR TOPBAŞ, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı... Bediüzzaman Hazretleri şöyle ifade ediyor: Nev-i beşerde nübüvvet, beşerdeki hayır ve kemâlâtın fezlekesi ve esasıdır. Peygamberler olmasaydı medeniyetler olmazdı. Peygamberlerin mucizeleri ilmin nihai hudutlarıdır... ( Doç. Dr. HÜSEYİN ÇELİK, Ak Parti Genel Başkan Yardımcısı...Bu kalabalığa bu muhteşem görüntüye benim de söyleyebileceğim en güzel ifade Henîen lekum dur... ( ( www.iikv.org MAYIS 2013 İSTANBUL İLİM VE KÜLTÜR VAKFI BÜLTENİ 1

İSTANBUL İLİM VE KÜLTÜR VAKFI Yıl: 5, Sayı: 20, Kasım 2013 Editör Hakan GÜLERCE... Fotoğraf Editörü N.YILDIRIM... Grafik - Dizgi Melik YALÇİN... Katkıda Bulunanlar Yücel YARAY Rasim SOYLU Selahattin AVCI Raif ÖZTÜRK... Tel: 0212 527 81 81 www.vakifyayinlari.com... Adres İstanbul İlim ve Kültür Vakfı Kalenderhane Mh. Dedeefendi Cd. Cüceçeşmesi Sk. No: 6 Vefa Fatih / İSTANBUL Tel: +90 212 527 81 81 Faks: +90 212 527 80 80... e-mail iikv@iikv.org... web www.iikv.org Baskı- Cilt Mega Basım Cihangir Mah. Güvercin Cad. Baha İş Mrk. A Blok No:3/1 Kat.2 Haramidere Avcılar / İSTANBUL Tel: 0212 412 17 00 İstanbul İlim ve Kültür Vakfı Bülteni kaynak gösterilerek alıntı yapılabilir. içindekiler 03 Açılış Konuşması 06 Başbakan Yardımcısı Bekir BOZDAĞ ın Açılış Konuşması 10 Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet GÖRMEZ in Açılış Konuşması 16 İBB Başkanı Dr. Kadir TOPBAŞ ın Açılış Konuşması 18 İstanbul Valisi Hüseyin Avni MUTLU nun Açılış Konuşması 10 Ağabeylerin Açılış Konuşmaları 20 AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin ÇELİK in Açılış Konuşması 22 Ödül Töreni 26 Selamlama Konuşmaları 29 Rahibe Dr. Shannon Ledbetter, Said Nursi nin Felsefesi 34 İlmi Oturumlar 40 Sempozyumda Sunulan Tebliğler 44 Ağabeyler Oturumu 46 Medyada (Gazete-İnternet-TV) Çıkan Sempozyum Haberleri 54 İntibalar 62 Tebliğ Videoları @iikvorg /iikvorg /iikv /iikv 2 İSTANBUL İLİM VE KÜLTÜR VAKFI BÜLTENİ MAYIS 2013

AÇILIŞ KONUŞMASI Prof. Dr. Faris KAYA İstanbul İlim ve Kültür Vakfı İcra Kurulu Başkanı Kıymetli Başbakan Yardımcım, muhterem Diyanet İşleri Başkanım, kıymetli bakanlarım ve milletvekillerim, kıymetli Valim, kıymetli Büyükşehir Belediye Başkanım, kıymetli büyüklerim, Bediüzzaman Hazretlerinin pek kıymetli talebeleri, değerli ağabeylerimiz, medyamızın değerli mensupları, dünyanın birçok ülkesinden gelen kıymetli akademisyenler ve ilim insanları, değerli misafirler, hanımefendiler, beyefendiler ve bizleri canlı olarak dünyanın farklı köşelerinde izleyen aziz gönül dostları! İİKV olarak düzenlemekte olduğumuz HAKİKAT ARAYIŞINDA NÜBÜVVETİN YERİ VE ROLÜ: RİSALE-İ NUR PERSPEKTİFİ konulu bu uluslararası sempozyumun açılışına hoş geldiniz, safalar getirdiniz. Daha önceki sempozyumlarda olduğu gibi bunda da beşeriyetin dünyevi ve uhrevi saadetini ilgilendiren temel bir konu ele alındı: NÜBÜVVET: HAKİKAT ARAYIŞINDA PEYGAMBER IŞIĞI. Allah a hamd olsun! Yine hayırlı bir hizmetle huzurlarınızdayız. Allah kabul buyursun. İİKV kurulduğu 1979 yılından beri insanlığın dünyevi ve uhrevi saadetine Risale-i Nur perspektifinden çözüm arayışına yönelik faaliyetleri misyon olarak benimsedi. Başta Risaleleri diğer dünya dillerine tercüme olmak üzere, onlarca konferans, sempozyum ve ilmi-akademik faaliyetlerle insanlığın en büyük problemi olan cehaletle mücadeleyi temel bir misyon olarak benimsemiştir. İlk uluslararası sempozyum 1991 yılında yapıldı. Daha sonra, İslam düşüncesinin yeniden yapılanması, insan, Kur an-ı Kerim, çok kültürlü bir dünyada birlikte yaşama pratiği, daha iyi bir dünyanın inşasında adaletin yeri ve rolü, ve insanlığın dünyevi ve uhrevi geleceğinde ilmin ve imanın yeri gibi insanlığın ortak meselesi olan konular Risale-i Nur perspektifinden ele alındı ve incelendi. Bu sempozyumlara dünyanın birçok ülkesinden farklı din ve kültürden her defasında onlarca akademisyen iştirak etti. Ülkelerine döndüklerinde benzer sempozyumları kendi üniversitelerinde yaptılar. Öyle ki mesela Avustralya da Melbourne Üniversitesi nde iki defa, Filipinler de çok sayıda, yine Malezya ve Endonezya da yirmiye yakın sempozyum yapıldı. Hindistan, Pakistan, İran, Fas, Cezayir, Tunus, Sudan, Almanya, İngiltere, ABD ve Kanada olmak üzere dünyanın 50 ye yakın ülkesinde yüze yakın uluslararası katımlı ilmi toplantılar yapıldı. Bu asrın problemlerine Kur anî çözümler mahiyetinde olan Risale-i Nur bilhassa üniversite camiasında büyük ilgi gördü. SUNY PRESS, OXFORD PRESS, ASHGATE PRESS gibi dünyanın önde gelen yayınevleri tarafından insanlığın temel meselelerine yönelik kitaplar yayınlandı. Birçok dünya üniversitesinde Bediüzzaman ve Risaleler tez konusu olarak ele alındı. Öyle ki sadece master ve doktora öğrencilerinin iştirak ettiği 5 tane Uluslararası Genç Akademisyenler Konferansı vakfımızca organize edildi. Tespitlerimize göre halen dünyada 150 kadar genç yüksek lisans çalışması yapmakta. Örnek olarak bu Nübüvvet Sempozyumuna doktorasını Risaleler üzerine yapmış 10 akademisyen tebliğleriyle iştirak ediyor. Bunlar Avustralya, Malezya, Endonezya, Mısır, İngiltere, Irak, Nijer, Fas ve ABD gibi farklı ülkelerin önde gelen üniversitelerinde doktoralarını yaptılar ve şimdi de öğretim üyesi olarak hizmet ediyorlar. Açılışı yapılan bu sempozyumun oturumlar kısmı yarın ve bir sonraki gün WOW Oteli nde olacaktır. NÜBÜVVET konusunu Risale-i Nur eserleri çerçevesinde ele alan tebliğler, farklı din, kültür ve coğrafyadan gelen 300 kadar ilim ehlinin iştirak edeceği oturumlarda sunulacak. Türkçe, İngilizce ve Arapça simultane tercüme hizmeti verilecek olan oturumlara zamanı olanları bekliyoruz. Youtube KASIM 2013 İSTANBUL İLİM VE KÜLTÜR VAKFI BÜLTENİ 3

Bu sempozyumun duyurusu bundan 1,5 yıl kadar önce yapıldı. 530 adet tebliğ özeti geldi ve nihayet 96 tebliğ sunum için seçildi. Bu seçim yer, imkân ve zaman sınırlamasından dolayı yapıldı. İşte, 18 ayı aşkın bir zamandan beri bütün dünyada hummalı bir çalışma yapıldı. Burada, tebliğleri sunum için seçilmeyenler de dâhil bu sempozyumun yapılmasında emeği geçen herkese vakıf adına teşekkür ediyorum. Başta bu salonun tahsisini yaparak sempozyumun böylesine nezih bir mekânda yapılmasına imkân veren ŞEHR EMİNİMİZ Sayın Dr. Kadir Topbaş Bey olmak üzere, uzaktan yakından tebliğle iştirak eden akademisyenlere, sponsorlarımıza ve gecesini gündüzüne katan görünmez kahramanlara ve bizleri dualarıyla destekleyen herkese teşekkür ediyoruz. Nübüvvet hakikati genel manada Risale-i Nur un ruhuna yerleşmiş olmakla birlikte, bilhassa, 19. Söz de, 30. Söz de, 31. Söz de, 19. Mektup ta, Ayetü l-kübrâ risalesinde ve 11. Lem a da geniş ve kapsamlı olarak ele alınmıştır. Bediüzzaman Hazretleri nübüvveti, kâinatla, varlıkla hülasa insanla Allah arasında halktan HAKKA-HAKTAN halka bir buluşma görüşme, temsil manası olarak ifade eder. Tebliğler Risalelerde yer alan başlıca şu başlıklar altında ele alınmıştır: -YARATILIŞ VE VARLIK ÂLEMİ Kâinata bakınca; MUHTEŞEM eserlerle süslü bir saray gibidir. Bu kadar nizamlı, intizamlı bir saray elbette bir rehber ister, ta ki seyrin adabını biz ziyaretçilere öğretsin. Yine kâinat büyük ve hikmetli bir kitap gibidir. Elbette o kitabı ders verecek bir muallim ister, ta ki o kitabın doğru okunması muhataplarına talim edilsin. İşte dünyadaki hayat serüveninde beşere doğruyu ve hakikati gösteren, karanlığı ışığıyla aydınlatan peygamberler (as) o rehberlerdir. Malum ilk insan Adem (as) ilk peygamberdir. Bütün bu yaratılışa ait delilleri Bediüzzaman şu cümle ile özetlemiştir: Karıncayı emirsiz, arıyı ya subsuz bırakmayan Kudret-i Ezeliyye; elbette beşeri nebisiz bırakmaz. -TEVHİDİ BAKIŞ Bediüzzaman kâinat ve insanın yaratılış gayesinin Allah ı bilmek, bulmak ve tanımak olduğunu Kur anî delillerle ifade eder. O Rabbimizi bize tarif eden üç külli muarrif vardır der. Bunlar: Kâinat kitabı, genelde vahiy özelde Kur an-ı Kerim ve konuşan delil olarak tavsif ettiği Nübüvvet müessesesidir. 4 İSTANBUL İLİM VE KÜLTÜR VAKFI BÜLTENİ KASIM 2013

-ÖRNEK İNSAN-ÖRNEK KUL Kâinat bir tarif edici, bir teşrifatçı gerektirdiği gibi Allah ın bizden neler istediğini ve rızasını nasıl kazanabileceğimizi bizlere anlatan semavi kitaplar da birer muallim ister. İşte O nun ifadesiyle peygamberler ümmetlerine birer muallim, semavi kitapları hayatlarıyla yaşayarak bizler için örnek, tabiri caiz ise birer REHBER olmuşlardır. Ta ki seyrin adabını, mübaşeretin doğru yolunu bizlere öğretsinler diye. -HİKMET REHBERLERİ Yine şu dünya yolculuğunda beşerin aklını meşgul eden, Necisin?, Nereden geliyorsun? ve Nereye gidiyorsun? suallerine makul, mukni ve hakikatli cevap veren yine peygamberlerdir. Kâinatın, dünyanın ve insaniyetin kemalini ancak nübüvvet hakikatiyle bulabileceğini ifade etmiştir. -MADDİ PİŞDARLAR Bediüzzaman, peygamberlerin sadece manevi bakımdan değil aynı zamanda dünyevi yani maddi gelişme ve kalkınma bakımından da birer rehber, birer pişdar olduğunu geniş örnekleriyle anlatır. Özetle O na göre kâinat nübüvvet hakikati ile ayakta durmaktadır. Bediüzzaman nübüvvetin temel misyonunu eserlerinde işlerken aklın önemini, inkâr etmez. Nübüvvetin nuruyla aydınlanan ve hakiki manasını bulan varlık âleminin ve bilhassa insanlığın hakiki saadetinin ancak akl-ı selim olarak tarif edilen vahiyakıl beraberliği ile olabileceğini söyler. Bu manaları bir daha hatırlamak ve hatırlatmak anlamında bu sempozyumu Cenab-ı ALLAH a bir dua olarak takdim ediyoruz ki, insanoğlunun HAK VE HAKİKAT arayışına bir ışık olsun, nur olsun, insanlığın kemalatına, dünya ve ahiret saadetine vesile olsun, hizmet etsin. Bilhassa bu günlerde çok ihtiyaç duyulan akan kanların durmasına ve sulhu umuminin yeniden tesisine bir vesile olsun. Bediüzzaman, kâinatın nübüvvet hakikatiyle ayakta durduğuna işaret eder ve der ki; Eğer kâinattan risalet-i Muhammediye nin (asm) nuru çıksa, gitse, kâinat vefat edecek. Eğer Kur ân gitse, kâinat divane olacak ve küre-i arz kafasını, aklını kaybedecek, belki şuursuz kalmış olan başını bir seyyareye çarpacak, bir kıyameti koparacak. O peygamberimizin (sav) hakkaniyetini anlattığı bir risalenin başında İmam-ı Rabbani ye ait şu ifadeyi kullanır: Ben Muhammed Aleyhisselatü Vesselâm ın vasıflarını sözlerimle övüp güzelleştiremedim. Aksine Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâm ın vasıfları benim sözlerimi güzelleştirdi. Biz de vakıf olarak diyoruz ki bu sempozyumu düzenlemekle genelde peygamberleri (as), özellikle Hz. Muhammed i (asm) güzel anlatamadık, ancak onların güzel vasıfları bu sempozyumla vakfımızı güzelleştirdi ve şeref kattı. Katılımınız için hepinize teşekkür ederiz. KASIM 2013 İSTANBUL İLİM VE KÜLTÜR VAKFI BÜLTENİ 5

Bekir BOZDAĞ Başbakan Yardımcısı Saygıdeğer Diyanet İşleri Başkanımız, çok kıymetli genel başkan yardımcımız, saygıdeğer milletvekilleri, eski bakanlar, Bediüzzaman Said Nursi Hazretlerinin saygıdeğer talebeleri, dünyanın farklı ülkelerinden İstanbulumuza teşrif eden kıymetli ilim insanları, saygıdeğer hanımefendiler, beyefendiler, Hakikat Arayışında Nübüvvetin Yeri ve Rolü: Risale-i Nur Perspektifi konulu 10. Uluslararası Bediüzzaman Sempozyumu nun başlangıcında aranızda bulunmayı nasip ettiği için, sizlere hitap etme fırsatını nasip ettiği için Yüce Allah a hamd ediyor, hepinizi şahsım, Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan Beyefendi ve hükümetimiz adına sevgi, saygı ve Yüce Allah ın selamı ile selamlıyorum. Saygıdeğer katılımcılar! Bugün burada büyük bir İslam âliminin, büyük bir iman ve dava insanının nübüvvet anlayışını sunulacak tebliğler ve yapılacak müzakerelerle uluslararası bir katılımla değerlendirmek, bu tebliğ ve müzakerelerden istifade etmek maksadıyla toplandık. Eminim ki çok başarılı ve verimli bir sempozyum olacaktır. Bu vesile ile öncelikle bu sempozyumu düzenleyen İstanbul İlim ve Kültür Vakfı nın saygıdeğer başkan ve yöneticilerine böylesi bir sempozyumu tertip ettikleri için teşekkür ediyorum. Katılanlara, tebliğ sunacaklara ve müzakere yapacaklara teşekkür ediyorum. Sempozyumun başarılı geçmesini gönülden temenni ediyorum. Değerli misafirler! Bediüzzaman Said Nursi büyük bir alimdir, büyük bir düşünürdür, büyük bir irfan sahibidir, büyük bir iman ve dava adamıdır. Onun imanı ve davası sadece sözden ve yazdığı eserlerden ibaret değildir. Onun esas davası, söylediği gibi yazdığı gibi hâsılı inandığı gibi yaşamak ve başkalarının da aynı iman ve şuurla yaşamasını temin etmektir. Bediüzzaman, imanının, fikirlerinin ve ilminin gereğini her zaman yaşantısıyla hem sözleriyle hem de eserleriyle yerine getirmiştir. O, yapmadığınızı niçin söylüyorsunuz, yapmadığınızı söylemek Allah katında büyük günahtır emr-i İlahisini rehber edinmiş, hayatının her anında inandıklarının gereğini yapmış, yaşadığını ve yaptığını yazıp söylemiştir. Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri imanından, amelinden, ilminden, irfanından, ahlakından, onurundan, haysiyetinden, davasından, hâsılı insanlığından ve Müslümanlığından hayatının hiçbir anında asla taviz vermemiştir. Bu nedenle, yaşamı boyunca pek çok çile, sıkıntı ve meşakkate maruz bırakılmıştır. İnandığı gibi konuştuğu, yazdığı ve yaşadığı için zindandan zindana gönderilmiş. Sürgün cezaları ile cezalandırılmış, hayatının her anı gözetçilerle, denetçilerle çevrelenmiş. Gelenler, gidenler fişlenmiş. Adeta her tarafını, etrafa buradan Nur yayılmasın diye karanlık duvarlarla ören karanlık bir zihniyetle beraber yaşamıştır. Ama onun sahip olduğu iman, sahip olduğu ilim, gerçekleştirdiği amel ve davası, bu karanlık duvarları yıkmayı başarmış. Oradan Türkiyemizin dört bir yanına ve bugün bu salonu şereflendiren dünyanın dört bir yanından gelen ilim insanlarında olduğu gibi her tarafa bu aydınlık ulaşmıştır. Bediüzzaman Said Nursi Hazretlerine kanunun neresinden ceza verelim diye bakanlar, onu nasıl yakalarız, nasıl cezalandırırız diye gece gündüz düşünenler, bütün dertleri ona dair olan her şeyi milletin gözünden gönlünden uzak tutmak için uğraşanlar, ona ceza verenler, zindanda bekleyenler, sürgüne gönderenler, sürgünde olanları bugün hatırlayanlar yok. Onlar kimdir, adları nedir bilen yok. 6 İSTANBUL İLİM VE KÜLTÜR VAKFI BÜLTENİ KASIM 2013

Ama Bediüzzaman Hazretlerini bu salon gibi nice salonlar, yeryüzünde milyonlar hatırlıyor, milyonlar seviyor. Zira bir insanı Allah sevdi mi kullarına sevdirir. Bu kadar insanın farklı diyarlardan gelip böylesi büyük bir insana muhabbet duymalarının ana nedeni, Bediüzzaman a karşı Cenab-ı Allah ın muhabbetinin de bir nişanesidir. O nun sevdiğini kimseler yok edemez, O nun sevdiklerinin fikirlerini kimseler ademe mahkum edemez. O nun sevdiklerinin etrafa yaydıkları nuru hiç kimseler, hiçbir güç ve kudret sahibi asla ve asla söndüremez. Bediüzzaman Hazretleri, Allah ın Resulü nü bu çağda örnek alan büyük bir liderdir. Büyük bir dava adamıdır. Büyük bir iman adamıdır. Allah Resulü hayatı boyunca yaptığı mücadele çerçevesi içerisinde baktığınız zaman o nuru yok etmek isteyenleri görürsünüz. Peygamber Efendimizi yok etmek isteyenleri görürsünüz. Etrafındakileri yok etmek isteyenleri görürsünüz ve onlara dünyayı zindan edenleri görürsünüz. Abluka altına alanları, işkenceye maruz bırakılanları, öldürülenleri, şehit edilenleri, sürgüne gidenleri, hicret etmek zorunda kalanları görürsünüz. Bütün zulüm yolları netice vermeyince o zaman dünyayı istiyorsan sana gel dünyalık verelim, eğer zenginlik istiyorsan zenginlik verelim, başka şeyler istiyorsan insanların istediklerini, insanların uğruna pek çok şeyi feda edecekleri her ne varsa onu ona teklif eden, imanını, davasını satın almak isteyen o zaman da insanlar vardı. Şimdi de vardır. Ama bakın Allah ın Resulü bunlar karşısında güneşi sağ elime ayı da sol elime koysalar, Allah beni öldürünceye ya da muzaffer oluncaya kadar ben bu yoldan asla vazgeçmem, demişti. İşte, iman insanı, dava insanı, Allah a hakkıyla ruhuyla her şeyiyle teslim olmuş insanın en önemli özelliklerinden birini Cenab-ı Allah, Peygamber Efendimizin hayatında gösteriyor ve onu da bütün Müslümanlara örnek olarak gösteriyor. İşte, asrımızda imanını, fikrini, amelini, davasını, dünyanın nimetleriyle, güzellikleriyle, makamla, şöhretle, parayla, başka başka türlü imkânlarla değişmeyen, bunun yerine zindanları, bunun yerine sürgünleri, bunun yerine her türlü murakabeyi kabul edip imanına sahip çıkan Bediüzzaman Hazretleri, Allah ın Resulü nü bu çağda örnek alan büyük bir liderdir. Büyük bir dava adamıdır. Büyük bir iman adamıdır. İşte, burada değerli konuşmacıların da ifade ettiği gibi hepimizin böylesi büyük iman ve dava adamlarını doğru anlamaya, doğru anlatmaya, onların yaşadıkları gibi doğru yaşamaya ihtiyacımız var. Ben bu vesile ile bugüne kadar Allah ın mesajlarını insanlara ulaştıran başta Hz. Adem aleyhisselamdan başlamak üzere bütün peygamberlerimize, Hatem-ül Enbiya olan Hz. Muhammed Mustafa sallallahu aleyhi ve sellem Efendimize bir kez daha şükranlarımı ifade ediyor, onları rahmetle, minnetle, şükran ve dua ile yad ediyor, Rabbim onların şefaatinden bizleri mahrum etmesin diliyorum. Aynı şekilde, başta Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri olmak üzere, onun gibi kendilerine Allah ın Resulü nü örnek alan ve O nun gibi yaşamak, O nun gibi olmak için her türlü zorluğa göğüs geren âlimleri, evliyaları, Allah dostlarını da burada bir kez daha rahmetle, minnetle, şükranla ve dua ile yad ediyorum. Saygıdeğer kardeşlerim! Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri eserlerinde nübüvvet konusunu işlerken genelde peygamberlik müessesesini özelde ise Hz. Muhammed Mustafa sallallahu aleyhi ve sellem Efendimizin peygamberliğini ele almıştır. Hakikat arayıcılarının sorularına en iyi ve en makbul cevabı peygamberler verir. Nitekim Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri bir sözünde, sual-i azim olan Necisin? Nereden geliyorsun? Nereye gidiyorsun? suallerine mukni, makbul cevap verir diyor, peygamberler için. Yine, Rabbimizi bize tarif eden üç büyük küllî muarrif var. Birisi şu kitâb-ı kâinattır Birisi şu kitâb-ı kebirin âyet-i kübrâsı olan Hâtemü l-enbiyâ Aleyhissalâtü Vesselâmdır; biri de Kur ân-ı Azîmüşşandır diyor. İslam âlimlerinin, Allah dostlarının, her tür ilimle meşgul olan ilim insanlarının, mezhep kurucusu ve takipçisi âlimlerinin görüşleri ve eserleri bizim Rabbimiz Yüce Allah ı, onun gönderdiği son kitap olan Kur an-ı Kerim i ve onun gönderdiği son peygamber olan Hz. Muhammed i doğru anlamak için birer rehberdir, birer ışıktır. Veda Hutbesi nde Allah Resulü buyuruyor ki Ey müminler! Size iki emanet bırakıyorum. Onlara sarılıp uydukça yolunuzu hiç şaşırmazsınız. O emanetler, Allah ın kitabı Kur an-ı Kerim ve Peygamberin sünnetidir. Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri, fikirleri, eserleri, yaşantısı, ahlakı ve pek çok güzel hasletleriyle hayatı boyunca Peygamberimizin Kur an ve sünnet emanetine sımsıkı sarılmış, ümmetin Kur an ve sünneti doğru anlayıp yaşaması için gecesini gündüzüne katmış, büyük zorluk ve çilelere göğüs germiş büyük bir âlim, büyük bir insan, büyük bir veli, büyük bir dava ve büyük bir iman insanı Müslümandır. Youtube KASIM 2013 İSTANBUL İLİM VE KÜLTÜR VAKFI BÜLTENİ 7

Değerli kardeşlerim! Kur an-ı Kerim i doğru anlamanın tek yolu vardır: O da Kur an a ilk muhatap olan İslam peygamberi Hz. Muhammed i, Kur an ın ilk müfessiri olan, sözleriyle ve yaşantısıyla Kur an ın gerçek tefsirini yapan Hz. Muhammed Mustafa yı, doğru anlamaktır. Eğer biz Kur an ı doğru anlamazsak, onun müfessiri olan Allah Resulü nü doğru anlamazsak, Kur an la, Peygamberle, İslam la hiçbir ilgisi olmayan nice batıl şeyleri, nice hurafeleri, nice yanlışlıkları, İslam yerine, Kur an yerine, Peygamberin sünneti yerine ikame eden anlayışlar dört bir yanda yeşerir ve bütün insanlar bundan zarar görür. İşte, Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri bu anlamda Kur an ın doğru anlaşılması, yine sünnetin doğru anlaşılması için bütün hayatı boyunca mücadele etmiştir. Esasında insanlığın peygamberlere ihtiyacı tartışılmaz. Bunun üzerinde söz söylemeye gerek yok. Ama bugün başkanımızın da benden önceki konuşmacıların da ifade ettiği gibi hepimizin ihtiyacı olan ana şeylerden birisi, belki birincisi, peygamberi ve Kur an ı hepimizin doğru anlama, doğru öğrenme ve gereklerini doğru yapma ihtiyacıdır. Bu nedenledir ki bugün baktığınızda İslam coğrafyasının dört bir yanında birbirinden farklı pek çok anlayışlar, pek çok yapılar ortaya çıkıyor ve bundan Müslümanlar, insanlar zarar görüyor. Ama hep beraber bir şeye bakmak lazım. Kimin söylediği o kadar önemli değil. Söylenen Kur an a, söylenen Allah ın Resulü ne aykırı bir sözse, onu red etmeyi imanının esası kabul eden Müslümanlar dünyanın her yerinde olduğu zaman, haksızlığı, Kur an ve iman hakikatini ters yüz eden anlayışları red eden yaklaşımları her yerde ikame edildiği zaman bu karanlıklar etrafı kuşatamayacaktır. Ama bunu yapmayı başaramadığımız zaman, işte o zaman büyük sıkıntıları yaşayacağız. Bakın, değerli kardeşlerim. Son zamanlarda Kur an bize yeter diyenler, bunun için kitap yazanlar, sünnete ilişkin ileri geri konuşanlar var. Bilmemiz gerekir ki âlimlerin kitaplarından okuduğum kadarıyla diyorum, benim görüşüm değil, onların görüşü. Ben de inanıyorum ona. Bediüzzaman Hazretlerinin eserlerinden esinlenerek söylüyorum. Onlara inandığım için bunu burada ifade etmeyi de bir borç biliyorum. Allah Resulü olmadan Kur an ı hiç kimse doğru anlayamaz ve anlatamaz. Kur an-ı Azimüşşan olmadan da ne peygamberlik müessesini ne de Allah ın Resulü Hz. Muhammed i sallallahu aleyhi ve sellemi doğru anlama, doğru anlatma şansımız vardır. Kur an la sünnet arasına duvar örmek isteyenler, taşeronlardır. Art niyetli insanlardır. Onlar, Allah ın ve Resulü nün yolundan değil, Allah ın ve Resulü nün lanetlediklerinin yolundan giden bir anlayışı temsil ederler. O nedenle, Kur an la sünnet arasına hiç ama hiçbir duvar örmemeliyiz, örülmesine de, örmek isteyenlere de asla ve asla izin vermemeliyiz. Değerli kardeşlerim! İslam öldürmeyi değil yaşatmayı emreder. İnsanın ölümünü âlemin ölümü kabul eder. İslam ın üstünlük ölçüsü, insanların rengi değildir. İnsanların dili değildir. İnsanların cinsiyeti değildir. İnsanların ailesi, soyu, zenginliği, doğduğu yeri, yaşadığı yeri, makamı, gücü asla değildir. Üstünlüğün yegâne ölçüsü, takvadır. Takva ölçüsünü, tartısını bilen ve kullanan yegâne güç sahibi de Cenab-ı Allah tır. Bu terazi, bu ölçü kimsenin elinde asla değildir. Nebevi ve İlahi mesajı bilen ve buna hakkıyla iman eden bir Müslümanın bu gerçeklerin aksine hareket etmesi, ırkçılık için, renk için, dil için, mezhep için ölmeye ve öldürmeye gitmesi düşünülebilir mi? Canlı bomba olup masum insanların ortasında kendini patlatması kabul edilebilir mi? İslam ın adını, Allah ın Resulü nün barış dinini, terörle şiddetle anılması için uğraş vermesi kabul edilebilir mi? Asla kabul edilemez. Kim ki bunları yapıyorsa o zaman Kur an dan ve o Kur an ın ilk ve gerçek müfessiri Hz. Muhammed den nasibini almamış demektir. Onu kendine rehber ve önder edinmemiş demektir. Asrımızın ve hepimizin en büyük ihtiyacı, Kur an ı ve Allah ın Resulü nü gerçek rehber edinmektir. İşte Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri bu anlamda Kur an ı ve onun tebliğcisi, ilk müfessiri Hz. Muhammed i doğru anlama, doğru anlatma ve onun gereklerini doğru yaşama ve yaşatma konusunda önümüze büyük bir birikim ve büyük bir imkân sunuyor. Ben inanıyorum ki iki gün boyunca sürecek bu sempozyum, sunulacak tebliğlerle, yapılacak müzakerelerle asrımızın insanının nübüvveti ve nübüvvetin mesajlarını doğru anlama ve doğru algılama konusunda hepimize büyük katkılar sunacaktır. Büyük yararlar olacaktır. Buradan yayılan ışık dünyanın dört bir yanında karşılık bulacaktır. Bu vesile ile tekrar tekrar bu sempozyumu tertip eden vakfa, onun başkanına, yöneticilerine, emeği geçen herkese şahsım adına, Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan Beyefendi adına ayrı ayrı teşekkür ediyor, hepinizi saygıyla Allah a emanet ediyorum. 8 İSTANBUL İLİM VE KÜLTÜR VAKFI BÜLTENİ KASIM 2013

Hafız Mahmud Elsayed ELTOUKHY - MISIR KASIM 2013 İSTANBUL İLİM VE KÜLTÜR VAKFI BÜLTENİ 9

Prof. Dr. Mehmet GÖRMEZ Diyanet İşleri Başkanı Bizleri yoktan var eden, varlığından haberdar eden ve bütün insanlığı nübüvvet silsilesinin ilk halkası olan Hz. Adem in çocukları olarak halk eden Yüce Rabbimize sonsuz hamdu senalar olsun. Karıncayı emirsiz, arıları ya subsuz, beşeriyeti nebisiz bırakmayan Yüce Rabbimize hamdu senalar olsun. Nübüvetin rahmet ve hakikat silsilesinin tamamına, Adem safiyullaha, Nuh nebiyullaha, İbrahim halilullaha, İsmail zebihullaha, Davut huccetullaha, Yusuf sıddıkullaha, Musa kelimullaha, İsa ruhullaha başta olmak üzere insanlığın yolunu aydınlatan bütün peygamberlere, nübüvvet silsilesinin bütün halkalarına saygı ve tazimlerimi bildiriyorum. Hasseten, biz peygamberler arasında ayrım yapmayız ayetini bir Miraç hediyesi olarak insanlığa getiren efendimize Resul-ü Ekrem e, en büyük muallim en mükemmel üstad, üstad-ül beşer, şaşırmaz ve şaşırtmaz doğru rehber Rasulullah, Habibullah, Hatem-i divan-ı nübüvvet, hatem ül enbiya Hz. Muhammed Mustafa (s.a.s) e sonsuz salat u selam olsun. Salat u selam, tahiyyatu ikram, her türlü ihtiram ona, onun aline, ashabına ve etbaına olsun. Saygıdeğer başbakan yardımcımız, sayın valimiz, sayın milletvekilleri ve dünyanın dört bucağından ülkemize teşrif eden değerli ilim adamları, fikir ve düşünce insanları, değerli akademisyenler, hanımefendiler, beyefendiler! Sözlerime başlarken hepinizi sevgiyle, saygıyla, muhabbet ile selamlıyorum. Allah ın selamı, rahmeti, bereketi, feyzi, fazileti, afiyeti, atifeti hepinizin üzerine olsun. Sözlerimin başında, Nübüvvet beşerdeki hayır ve kemalatın fezlekesi ve esasıdır. Hak ve hakikat nübüvvet içindedir ve nebiler elindedir diyen Bediüzzaman Said Nursi başta olmak üzere nübüvvet-i mutlakanın ve nübüvvet-i Muhammediyenin bütün gerçek mirasçılarını bir kere daha rahmetle, minnetle, şükranla yad etmeyi yerine getirilmesi gereken bir vazife addediyorum. Saygıdeğer ilim ve fikir adamları, değerli katılımcılar! Her şeyden önce hakikat arayışında nübüvvetin yeri ve rolü, genelde nübüvvet ve risaletin mahiyeti, nübüvvet-i mutlaka özelde ise Hazreti Peygamberin risaleti, nübüvvet-i Muhammediye bilinip tespit edilmeden anlaşılmaz. Nübüvvet, İlahi hakikatin bir parçasıdır. Nübüvvet varlık âleminin kâinatın ayrılmaz bir parçasıdır. Dolayısıyla nübüvvet insanın var olmayı anlamlandırmasını sağlayan, varlıkla olan ilişkisini yeniden kuran İlahi bir kaynaktır. Yüce Rabbimiz Al-i İmran suresi 164. ayette şöyle buyuruyor: 10 İSTANBUL İLİM VE KÜLTÜR VAKFI BÜLTENİ KASIM 2013

Youtube And olsun ki Allah müminlere kendi için abahleyin uyandığında yastığının altında yazılı levhaları bulabilirdi. Sayısız yollarla vahyini bize bildirme imkânı vardı Rabbimizin. Ama bunların içerisinden en hikmetli yolu seçti; çünkü o Hakim. Beşerden birisini seçti. İnsanlardan bir insanı seçerek ona kendi mesajını iletmeyi sünnetullah kabul etti. Zira biz öyle bir rehbere muhtacız ki hem örnek alınabilsin hem de daima Rabbimiz ile ilişkide olsun, daima Rabbimiz ile iletişim içerisinde olsun. Her ferdin aklı, adaleti idrak etmekten aciz olduğundan külli bir akla ihtiyaç vardır ki fertler o külli akıldan istifade etsinler. İnsanlık bu anlamda yolunu Allah ın nurunun sürekli aydınlattığı bir peygambere muhtaçtır. Nitekim Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri şöyle der: Madem yapan bilir, elbette bilen konuşur. Madem konuşacak; elbette zîşuur ve zîfikir ve konuşmasını bilenlerle konuşacak. Madem zîfikirle konuşacak; elbette zîşuurun içinde en cemiyetli ve şuuru küllî olan insan neviyle konuşacaktır. Madem insan neviyle konuşacak; elbette insanlar içinde kabil-i hitap ve mükemmel insan olanlarla konuşacak. Madem en mükemmel ve istidadı en yüksek ve ahlâkı ulvî ve nev-i beşere muktedâ olacak olanlarla konuşacaktır. Elbette, dost ve düşmanın ittifakıyla, en yüksek istidatta ve en âli ahlâkta ve nev-i beşerin humsu ona iktidâ etmiş ve nısf-ı arz onun hükm-ü mânevîsi altına girmiş ve istikbal onun getirdiği nurun ziyasıyla bin üç yüz sene ışıklanmış ve beşerin nuranî kısmı ve ehl-i imanı mütemadiyen günde beş defa onunla tecdid-i biat edip ona dua-yı rahmet ve saadet edip ona medih ve muhabbet etmiş olan Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâm ile konuşacak ve konuşmuş; ve resul yapacak ve yapmış; ve sair nev-i beşere rehber yapacak ve yapmıştır. Allah sonsuz kemal ve cemal sahibidir; ancak peygamberler vasıtasıyla kendini tanıtmaktadır. Allah, kâinatı saray şeklinde yaratmıştır. Bu sarayı tanıtmak ve anlatmak peygamberlerin vazifesi olmuştur. Her bir mevcut, her bir varlık Allah ı bildirmektedir. Bunu ancak peygamberlerle bilebiliriz. Kâinat, Allah ın isim ve sıfatlarını bildirmesi noktasında kitap gibidir. Bu kitabı insanlara ders olarak anlatacak peygamberlere ihtiyaç vardır. Rabbi, insanlara sonsuz nimet bahşetmiştir. İnsanların Rablerine karşı nasıl şükredeceklerini öğrenmesi ancak peygamberin gönderilmesi ile mümkündür. Saygıdeğer misafirler! Bediüzzaman Said Nursi ye göre; Rabbimizi bizlere tanıtan ve öğreten muallim ve muarrif 3 büyük öğretmen vardır, 3 büyük muallim vardır: Birincisi; Kitab-ı kebir-i kâinattır. İkincisi; kâinatın tercümeyi ezelisi olan Kur an-ı Azimüşşandır. Üçüncüsü; burhan-ı bahir olan, apaçık bir bürhan olan nebi enbiyadır. Ve hiç şüphesiz bu muallimlerin en büyüğü Hz. Muhammed Mustafa (s.a.s) dır. Evet, o bürhanın şahs-ı mânevîsine bak: [Şu kâinat tasavvuruna lütfen kulak kesilelim], Sath-ı arz bir mescid, [çünkü Resul-u Ekrem, yeryüzü bana mescid kılındı buyuruyor], Mekke bir mihrab, Medîne bir minber; o bürhan-ı bâhir olan Peygamberimiz Aleyhissalâtü Vesselâm bütün ehl-i imâna imam, bütün insanlara hatip, bütün enbiyâya reis, bütün evliyâya seyyid, bütün enbiyâ ve evliyâdan bütün enbiyâ hayattar kökleri, bütün evliyâ tarâvettar semereleri bir şecere-i nurâniyedir ki, herbir dâvâsını, mu cizâtlarına istinad eden bütün enbiyâ ve kerâmetlerine itimad eden bütün evliyâ tasdik edip imza ediyorlar. Zîrâ, o La İlahe İllâllah der, dâvâ eder. Bütün sağ ve sol, yani mâzi ve müstakbel taraflarında saf tutan o nurânî zâkirler, aynı kelimeyi tekrar ederek, KASIM 2013 İSTANBUL İLİM VE KÜLTÜR VAKFI BÜLTENİ 11

icmâ ile mânen Sadakte ve bil hakkı Netakte derler. Hangi vehmin haddi var ki, böyle hesapsız imzalarla teyid edilen bir müddeâya parmak karıştırsın. Varlığa bir kitap olarak bakan ve bize sürekli onu büyük bir kitap gibi okumamızı tavsiye eden Bediüzzaman, Resul-u Ekrem Efendimizi bu büyük kitabı yazan Katib-i Ezeli nin kalemindeki mürekkebe benzetir. Mesnevi-i Nuriye nin Habbe risalesinde bu hususu son derece veciz bir şekilde ifade eder: İ lem eyyühe l-aziz! Şu gördüğün büyük âleme büyük bir kitap nazarıyla bakılırsa, nur-u Muhammedî (a.s.m.) o kitabın kâtibinin kaleminin mürekkebidir. Eğer o âlem-i kebir bir şecere tahayyül edilirse, nur-u Muhammedî hem çekirdeği, hem semeresi olur. Eğer dünya mücessem bir zîhayat farz edilirse, o nur onun ruhu olur. Eğer büyük bir insan tasavvur edilirse, o nur onun aklı olur. Eğer pek güzel şaşaalı bir cennet bahçesi tahayyül edilirse, nur-u Muhammedî onun andelîbi olur. Saygıdeğer dinleyenler! Nübüvvet ve risaletin mahiyetini doğru olarak anlamak için peygamberlerin peygamberlik ve beşer nitelikleri arasındaki ince dengeye ve onu korumaya dikkat etmek gerekir. Bu dengeyi koruyamayanlar ya Hazreti Peygamberi ve peygamberleri ilahlaştırma yoluna sapmış, insanüstü görerek örnek alınmaktan uzaklaştırmış ya da onu sadece vahyi nakleden bir nâkil konumuna düşürerek rehber olmaktan çıkarmışlardır. Oysa Kur an-ı Kerim e göre örnek ve rehber olmaları için hem beşer insan olmaları hem de vazifelerinin vahyi nakletmekten ibaret olmaması gerekmektedir. Rabbimiz şu hususu şöyle ifade etmektedir: Deki ben de ancak sizin gibi bir insanım. Ne var ki bana sizin ilahınız ancak bir tek ilahtır. Kim Rabbine kavuşmayı umuyorsa yararlı bir iş yapsın, salih bir amel işlesin ve Rabbine ibadette kimseyi ortak koşmasın diye bana vahye diliyor. Ancak hemen belirtelim ki bu beşer sıradan bir beşer değildir. Beşerin içinden süzülerek seçilmiş Mustafa ve Müçteba bir beşerdir. Bütün insanlığa nümuneyi imtisal, örnek olarak gönderilmiştir. Üsveyi hasene olarak Rabbimiz tarafından insanlığa takdim edilmiştir. Hz. Ayşe nin ifadesiyle onun ahlakı Kur an dır. Bediüzzaman bunu şöyle izah eder: Kur ân ın beyan ettiği mehâsin-i ahlâkın misali, Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâmdır. Ve o mehâsini en ziyade imtisal eden ve fıtraten o mehâsin üstünde yaratılan odur. ayetini hatırlamak lazım. İşte böyle bir zâtın ef al, ahval, akval ve harekâtının her birisi nev-i beşere birer örnek hükmüne geçmeye lâyık iken, ona imân eden ve ümmetinden olan gafillerin ne kadar bedbaht olduğunu divaneler de anlar. Saygıdeğer ilim adamları! Vahye iman etmiş insanlar için Hz. Peygamberin onu yaşanan hayata dönüştürürken Kur an ı, vahyi yaşanan bir hayata dönüştürürken sergilediği örnek hayatta kıyamete kadar rehberlik edecek sayısız ilkeler ve prensipler vardır. Bu ilkelerin biricik kaynağı Kur an-ı Kerim, sonra Hazreti Peygamber ve elbette onun sünnet-i seniyesidir. Çağlar üstü örnekliğidir. Hz. Peygamberi tanımak sadece onun siretini ve şemailini tanımak değildir. Aslolan bir medeniyet tesis ederken ona rehberlik eden ilkeleri ve esasları tanımaktır. Üstad ın zira bugün Resulü Ekrem in binler belki yüz binler delail-i nübüvveti vardır ifadesi altı çizilmesi gereken bir cümledir. Bana hem bir hadis talebesi olarak, 20 sene üniversitede Resul-u Ekrem in hadislerini okutan bir kardeşiniz olarak sorsanız ve deseniz ki Resul-u Ekrem in en büyük mucizesi nedir diye. Âcizane kanaatim, Üstad Bediüzzaman ın eserlerini incelediğinizde görülecektir ki Resul-u Ekrem in en büyük mucizesi yeryüzünün en bereketsiz topraklarında, yeryüzünün bedevi toplumundan belki de en bedavet içerisindeki bedevi bir toplumdan medeni bir toplumu inşa etmiş olmasıdır. Şöyle der: O Zat, ümmiliğiyle beraber, bir kuvvete malik değildi. Ne onun ve ne de ecdadının bir hakimiyetleri sebkat etmemişti; [Nitekim ashabına, ben kral değilim, ben Mekke de kadid, kurutulmuş et yiyen bir kadının oğluyum buyurmuşlardır]... Böyle bir vaziyette iken, mühim bir makamda, tehlikeli bir mevkide, kemal-i vüsuk ve itmi nan ile büyük bir işe teşebbüs etti, bütün efkar-ı ammeye galebe çaldı, bütün ruhlara kendisini sevdirdi, bütün tabiatların üstüne çıktı, kalblerden bütün vahşet adetlerini, çirkin ahlakları kaldırarak pek yüksek adat ve güzel ahlakı tesis etti, vahşetin çöllerinde sönmüş olan kalblerdeki kasaveti ince hissiyatla tebdil ettirdi ve cevher-i insaniyeti izhar etti. Değerli dinleyenler! Sözlerimi bitirirken gerek nübüvvet-i mutlaka gerek nübüvvet-i Muhammediye ve 12 İSTANBUL İLİM VE KÜLTÜR VAKFI BÜLTENİ KASIM 2013

gerekse nübüvvet-i Muhammediyenin en büyük eseri olan sünnet-i seniye ile ilgili birkaç tespitimi paylaşarak bitirmek istiyorum. Şüphesiz Kuran-ı Kerim Resul-u Ekrem (s.a.s) i her konuda örnek almamızı, ona itaat etmemizi, onu rehber edinmemizi emretmiştir: Habibim de ki eğer Allah ı seviyorsanız bana tabi olun Allah da sizi sevsin buyurmuşlardır. Ancak bugün alem-i İslam büyük bir problemle karşı karşıyadır. Asıl problem Hz. Peygamberin nübüvvetini, risaletini ve sünnetinin varlığını kabul etmede değil, Resul-u Ekrem in örnekliğini, rehberliğini ve onun sünnetini bu çağa, çağımıza, bugünün insanlarına, bugünün gençlerine taşımaktadır. Belki ilim adamlarımızın üzerinde en çok durması gereken husus biz neden Resul-u Ekrem in örnekliğini bu çağa taşımıyoruz. Pakistan ın büyük şairi ve filozofu Muhammed İkbal der ki Resul-u Ekrem, iki büyük dünyanın, eski dünya ile yeni dünyanın ortasında bir yerde duruyor. O getirdiği mesajın kaynağı bakımından eski dünyaya aittir. Fakat o getirdiği mesajın ruhu bakımından atiye, geleceğe, istikbale aittir. Mühim olan o geleceğe, Resul-u Ekrem in geleceğe yönelik olan mesajının ruhunu bu çağa bu asra taşımaktır. Nitekim Üstad Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri de bütün hayatını bununla geçirmiştir. KASIM 2013 İSTANBUL İLİM VE KÜLTÜR VAKFI BÜLTENİ 13

Bütün ilim adamlarımızın bu konu üzerinde duracaklarına olan inancımı ifade etmek istiyorum. Onun davranışlarını ve bazı bedensel hareketlerini temsil eden sünnetleri tatbik mevkiine koyabiliyoruz. Ancak vahye muhatap olmuş bu nebevi kalbin sünnetlerini bugün kalplerimize taşıyabiliyor muyuz? Hz. Peygamberin tasavvur ve düşünce dünyasını oluşturan sünnetlerinin Müslümanların fikir dünyasına yeterince taşındığını ve bunda başarılı olduğumuzu söyleyebilir miyiz? Şah veliyullah Dehlevi nin ifadesiyle sünnetleri şekil itibari ile hayatımıza taşıdığımız kısmen söylenebilir ancak sünnetin çağlar üstü ruhunu gelecek çağlara taşındığını rahatlıkla söyleyebilir miyiz? Örnek alınsın diye yaptığı yüzlerce sünnetleri vardır. Ancak onun yolunun sünnetlerini yolumuza, sokaklarının sünnetlerini sokaklarımıza, mahallesinin sünnetlerini mahallelerimize taşımakta başarılı olduğumuzu söyleyebilir miyiz. Dahası Yesrib köyünü Medine yapan sünnetleri şehirlerimize metropollerimize megapollerimize taşımakta başarılı olduğumuzu iddia edebilir miyiz? Eğer bizim Müslümanlığımız en büyük cahiliye adeti olarak kabul edilen ırkçılığı ortadan kaldırmıyorsa, eğer bizim mü minliğimiz mezhepçiliği, taifeciliği, fırkacılığı ortadan kaldırmıyorsa, eğer bizim sünnet anlayışımız İslam dünyasında zulmü, zalimi ve diktatörlükleri ortadan kaldırmıyorsa, eğer ilim ve medeniyet coğrafyası olan İslam coğrafyası bugün bir zulüm ve mazlumiyet coğrafyasına dönüşüyorsa, eğer savaş, katliam, işgal, ölüm, fakirlik, açlık, kıtlık, mahrumiyet, terör, cehalet gibi bütün bu olumsuzluklar ortadan kalkmıyorsa demek ki bizim yeniden nübüvvet ve risalet üzerinde Hz. Peygamberin örnekliği ve sünneti üzerinde düşünmek gibi bir mecburiyetimiz vardır. Bugün biz Müslümanlar Süneni hüdanın, hidayetimizi ilgilendiren sünnetin hidayet ilkelerini çağımıza taşıma hususunda ciddi sorunlar taşıyoruz. Bunun için özellikle pek çok ülkeden ilim adamlarımızı burada görmüş iken medreselerimizi üniversitelerimizi âlim yetiştirme düzeneklerimizi müfredatlarımızı programlarımızı bu açılardan gözden geçirmek zorundayız. Son olarak, Kur an-ı Kerim, içinizden bir grup bulunsun emr-i bil maruf nehy-i anil münker yapsın diyerek adeta risalet görevini ümmetin topyekûn vicdanına bırakmıştır. Bu anlamıyla peygamberî misyon her daim hem ümmet hem de insanlık için müminler üzerinde en önemli vazifelerdendir. Bugün başta İslam coğrafyası olmak üzere tüm insanlık vahiyle teşkil edilen bilgiye ve hikmete muhtaç durumdadır. Peygamberimizin son nebi olması bu mesajın insanlığın kurtuluşu için sadece o döneme ait son bir reçete olduğu anlamında değildir. Nübüvvetin ömrü nebinin ömrü ile mukayyet olmamıştır. Bilhassa Resul-u Ekrem in nübüvvetinin ömrü nebinin ömrü ile mukayyet değildir. Nübüvvetin hükmü getirmiş olduğu semerelerle bugün de caridir. Nübüvvetle insanlık bilgisine ulaşan İlahi rehberliğe her zaman muhtaç olacağız. Bu konuda enbiyaya varis olan ulemaya yakışan da enbiyanın mesleğine suluk etmektir. Her çağa ve döneme ait olmak üzere peygamberî mesaj verecek ve çağın lisanca bu mesajı insanlığa tekrar iletecek toplum önderleri ve bilginleri ve âlimleri var olacaktır. Dün nasıl İmam Gazaliler, İmam Rabbaniler, Mevlanalar olduysa bu çağımızda da Saidler, Akifler, İkballer ve daha nice alimler olacaktır. Bu gün bunlar, peygamberlerin dünyevi hırs ve çıkar peşinde olmaksızın insanlığı zulmetten nura çıkarmak için verdiği mücadeleye benzer mücadeleler verecektir. Bilgiye, hikmete, hidayete, ahlaka, uhuvvete, meşverete, adalete ve saadete çağrı yapacaklardır. Ben tekrar hem bir hadis talebesi olarak hem de diyanet işleri başkanı olarak bu toplantıyı düzenleyenlere en kalbi şükranlarımı arz ediyorum. Sempozyumun bireysel, toplumsal, evrensel sorunlarımıza nübüvvet ve risalet penceresinden Resul-u Ekrem in yolundan, sünnetinden bize çözümler üretmesini niyaz ediyorum. Hepinize sevgiler ve saygılar sunuyorum. 14 İSTANBUL İLİM VE KÜLTÜR VAKFI BÜLTENİ KASIM 2013

KASIM 2013 İSTANBUL İLİM VE KÜLTÜR VAKFI BÜLTENİ 15

anlayış göstermek, takdir beklemeden takdir etmek, yardım beklemeden yardım etmek Bu ulvi hasletlerin kaynağını arayınız. Herkese sorun. Tüm kayıtlara bakın. Bütün işaretler sizi tek bir noktaya yöneltecek: vahiy ve nübüvvet. İşte bu yüzden bugünkü sempozyumun konusu çok önemli ve anlamlı. Başta Faris Kaya olmak üzere sempozyumda emeği geçenlerin her birini kutluyor, takdirlerimi arz ediyorum. Youtube Dr. Kadir TOPBAŞ İBB Başkanı Saygıdeğer başbakan yardımcım, saygıdeğer genel başkan yardımcım, saygıdeğer diyanet işleri başkanımız, bakanlarımız, milletvekillerimiz, Said Nursi Hazretlerinin değerli öğrencileri, talebeleri, yurtdışından gelen misafirler, STK temsilcileri, akademisyenler, beraber olduğumuz aziz İstanbullular, saygıdeğer hanım efendiler, bey efendiler! Bugün bu anlamlı sempozyumda sizlerle birlikte olduğum için mutluluğumu ifade ediyor, her birinize ayrı ayrı saygılarımı arz ediyorum. Dünyamız teknolojik imkânların en ileri olduğu bir dönem yaşıyor. Maddi gelişmişlik ve sanayi geçmiş yüzyıllara göre daha ileride. Teknoloji gelişti, zenginlik arttı ama insanlar mutsuz. Dünyada acı var, gözyaşı var, zulüm var, dünya menfaat dünyası olmuş, ülkeler, şirketler, topluluklar, bireyler yarışmıyor adeta savaşıyor günümüzde. Yaşatmak için yaşamak ideali nerede? Sevgi beklemeden sevmek, anlayış beklemeden İnsan yaratılmışların en şereflisi. Vazifesi kulluk. Bütün nimetler insanın emrinde. Allah yeryüzündeki halifesi insana mesajlarını gönderiyor. Bunu peygamberleri vasıtasıyla yapıyor. Çok büyük rahmet bu. Varoluşun anlamı nedir, neden var olduk, neden yaşıyoruz, nereye gideceğiz, sonumuz ne olacak? İşte bu sarsıcı soruların yanıtları o kutlu peygamberin getirdiği mesajlarda var. Vahiy olmadan akıl doğrulara ulaşamaz. İnsanlığın gelişimi ancak nebilerin eliyle mümkün olmuştur. Onlar insanların en hayırlıları, en faziletlileriydi. Bediüzzaman Hazretleri şöyle ifade ediyor: Nev-i beşerde nübüvvet, beşerdeki hayır ve kemâlâtın fezlekesi ve esasıdır. Peygamberler olmasaydı medeniyetler olmazdı. Peygamberlerin mucizeleri ilmin nihai hudutlarıdır. Her peygamber bir mesleğin piridir. Kur an da açıkça belirtiliyor, Peygamber Efendimiz son peygamber, ondan sonra peygamber gelmeyecek. Yani kıyamete kadar onun öğrettiklerine muhtacız. İşte bu yüzden bu sempozyumda sunulacak tebliğler çok önemli. Bu tebliğlerin nübüvvetin ve İlahi vahyin anlaşılmasında çok kıymetli ışıklar yakacağına inanıyorum. Barışın, kardeşliğin, hak ve adaletin hâkim olduğu bir dünyaya her zamankinden daha fazla ihtiyacımız var. Dünyayı saran karanlıkların İlahi vahyin ve nübüvvetin ışıklarıyla aydınlanması ümidi ve duasıyla hepinize tekrar saygılarımı arz ediyorum. 16 İSTANBUL İLİM VE KÜLTÜR VAKFI BÜLTENİ KASIM 2013

KASIM 2013 İSTANBUL İLİM VE KÜLTÜR VAKFI BÜLTENİ 17

Youtube Hüseyin Avni MUTLU İstanbul Valisi Sayın Başbakan Yardımcım, bakanlarım, saygıdeğer diyanet işleri başkanımız, milletvekillerimiz, değerli valim, bu güzel sempozyumun tertip edilmesi için büyük emekler sarf eden İstanbul İlim ve Kültür Vakfı nın çok değerli başkan ve yöneticileri, çok kıymetli hocalarımız, muhterem konuklar, kıymetli katılımcılar, sizleri Yüce Allah ın selamı ile içten saygılarımı ve sevgilerimi ifade ederek selamlıyorum. Hepinize hoş geldiniz diyorum. Bugün güzel şehrimiz, beldemiz İstanbulumuzda fevkalade değerli bir sempozyum vesilesiyle bir aradayız. Öncelikle böylesine güzel bir vesileyle bizleri bir araya getiren bu sempozyumu 10. kez tertip eden heyeti şükranla saygıyla selamlıyorum ve kendilerine teşekkürlerimi ifade etmek istiyorum. Bu sempozyumun konusunu teşkil eden nübüvvet, hepimiz için mutlak surette üzerinde düşünülmesi, değerlendirilmesi, idrak edilmesi ve yaşanması gerekli olan önemli mesajları ihtiva ediyor. Şu anda hepimizin, bütün insanlığın ihtiyacı olan nübüvvet mesajının bu sempozyum vesilesiyle oluşacak nur halkaları içerisinde bütün gönüllere nakış nakış işlenebilmesi ve buradan bereketli sonuçlar çıkarabilmesi için yapılan çalışmaların hayırlı olmasını Yüce Allah tan niyaz ediyorum. Emeği geçenlere ve katkı sunacak tebliğcilere de buradan teşekkürlerimi hususan ifade ediyorum. Değerli dostlar! İki taş arasında öğütülmeden buğday un olmaz diyerek taşlar arasında öğütülmeyi, çileyi, yoğrulmayı bir iman meselesi olarak değerlendiren ve imanın mayasını hazırlamak için her türlü çileye göğüs gerenleri öncelikle bu sempozyumda anmak ve onlara buradan kalbi şükranlarımızı ve rahmet dileklerimizi iletmek istiyorum. Gerçekten çekilen çileler Abdullah Yeğin Ağabeyimizin de ifade ettiği gibi katlanılan ızdıraplar olmasa ve ortaya bir iman mayası çıkartılmamış olsaydı bugün böylesine güçlü bir nübüvvet mesajını verebilecek Nur kandillerini her yerde görebilmek mümkün olmayabilirdi. Ve biz bugünleri görebilmek ve her insana bu iman nurunu aktarabilmek için çile çekmeye hazırız diyenlerin hazırladıkları mesajlar, bugün güçlü mayalar olarak her yere ulaşmış ve onların güçlü ışıklarını insanlık bugün feyz feyz hissetmeye ve tatmaya başlamıştır. Bu nuru her biri birer kandil olup o kandilin içerisinde yanmaya hazırlanarak tutuşturanları da buradan saygıyla ve hürmetle selamlıyorum. Aramızda bulunan ve bulunmayan bu ışığın bütün temsilcilerini saygıyla ve minnetle anıyorum. İnşallah bu ışık, bu nur halkaları bu aktarılmak istenen iman dersi bütün gönüllere ulaşacak ve insanlığın bugün için ihtiyaç duyduğu başta barış olmak üzere bütün mesajlar yerini bulacaktır diye düşünüyorum. İnsanlık daha dün Birleşmiş Milletler de Dünya Barış Günü nü kutladı. Keşke bugün dünyada kutlayabileceğimiz bir barış olsaydı ve Birleşmiş Milletler bu barışı hakkıyla o mecliste insanlık meclisinde kutlayabilseydi. Fakat inanıyoruz ki bu kutlu yolda Resulullah Efendimizin sancağı altında bu mübarek ve çileli ıstırap ama mutlaka sabır gerektiren bu yolun temsilcileri Mü minler, Müslüman kardeşlerimiz, inananlar insanlığın ihtiyacı olan bu güzel barışı 7 milyar insanın gönlüne aktarabilmek için hiçbir ayrım gözetmeksizin tek tek çalışarak gerçekleri anlatmaya devam edeceklerdir. Bugün başlatılmış olan bu sempozyumla sunulacak tebliğlerde elbette ki buna ilişkinde pek çok değer ortaya çıkacak ve bizler bundan istifade edeceğiz. Bu vesileyle sempozyumun hayırlı olmasını yürekten diliyorum. Hizmeti geçenleri tebrik ediyorum ve özellikle iki taş arasında öğütülmeden buğday un olmaz diyerek öğütülen ve bugün iman mayasının bütün dünyaya yayılması için hizmet eden muhterem ağabeylerimizi ve değerli talebeleri bir kez daha şükranla saygıyla selamlıyorum. Hepinize hayırlı günler diliyorum. 18 İSTANBUL İLİM VE KÜLTÜR VAKFI BÜLTENİ KASIM 2013

AĞABEYLERİN AÇILIŞ KONUŞMALARI Abdullah YEĞİN Ağabey Bediüzzaman ın Talebesi Ne vermiş ise Cenâb-ı Hak vermiş. Biz âciz insanlarız. Azîz, fakir, şefkat ve tefekkür sahibi olmak istiyoruz. Buraya kadar geldiğimiz için kusura bakmayın. Bizim methedilecek bi tarafımız yok, sadece kusurlarımız var. Ben güzel konuşamadığım için daha güzel konuşan Üstad BEDİÜZZAMAN dan birkaç cümle nakledeceğim: Küfrü mutlak üzerinde Risale-i Nur bir derece muvaffak oluyorsa bunun sırrı işte budur: Said yoktur, Said in kudret ve ehemmiyeti de yoktur, Konuşan yalnız hakikattir, hakikati imaniyedir.... Mehmet FIRINCI Ağabey Bediüzzaman ın Talebesi Çok muhterem hazırun, hoş sefa geldiniz! Böyle hakikaten insanlığın saadetini mevzu alan NÜBÜVVET SEMPOZYUMUNA hoşgeldiniz. Bütün cemaate teşekkürler Gerçekten çok saadetli bir gün ve zaman içindeyiz. Bununla beraber İslam dünyasında gelişen bazı üzücü hadiseleri de Cenab-ı Hak bu toplantıyı bir dua kabul ederek onları söndürsün izale etsin. Allah razı olsun. Esselamu aleykum Said ÖZDEMİR Ağabey Bediüzzaman ın Talebesi Azîz kardeşlerim! Hepinizi bu mübarek yere gelmekle tebrik ediyorum, selam ve hürmetlerimi arz ediyorum. Konuşmama dua ile devam etmek istiyorum: Merhum ve muazzez Üstadımız BEDİÜZZA- MAN Said Nursi Hazretlerinin makamını âli eyle, rahmet ve rızana mazhar eyle, davasını daim eyle, dualarını kabul eyle, bizi onun talebeliğine lâyık eyle ve himmetine nail eyle! Son nefesimize kadar hizmet-i Kur âniyi imaniyede ihlâs ile istihdam eyle Amin. Salih ÖZCAN Ağabey Bediüzzaman ın Talebesi Benim söyleyecek bir şeyim yoktur. Yalnız, şunu söyleyebilirim ki Üstad ne söylediyse hepsi çıktı. Bana dedi ki: Ben Urfa da Hz. İbrahim halilullahın makamının yanında ölmek arzu ediyorum. Cenâb-ı Hak onun arzusunu yerine getirdi. Cenâb-ı Hak Bediüzzaman Hazretlerine rahmet eylesin, talebelerine de uzun ömürler versin. Sağolasınız, bütün gelenlere hürmetler ederim. KASIM 2013 İSTANBUL İLİM VE KÜLTÜR VAKFI BÜLTENİ 19

Doç. Dr. Hüseyin ÇELİK AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Çok değerli Başbakan Yardımcımız, saygıdeğer Diyanet İşleri Başkanımız, sayın Valimiz, değerli eski bakanlarımız, milletvekillerimiz, Bediüzzaman Said Nursi Hazretlerinin varisleri olarak bugün aramızda bulunan değerli ağabeylerimiz, belediye başkanlarımız, kaymakamlarımız özetle protokol erkânı, saygıdeğer hanımefendiler, beyefendiler ve dünyanın dört bir yanından 7 kıtadan gelerek bu gün İstanbul da bu muhteşem atmosferi bizimle paylaşan çok saygıdeğer fikir ve ilim adamları, hanımefendiler, beyefendiler! Bugün aranızda olmaktan Bediüzzaman Said Nursi nin özellikle fikirlerinin ele alındığı, tartışıldığı 10. Uluslararası Bediüzzaman sempozyumunda sizlere hitap etme şerefine nail olmaktan dolayı büyük bir bahtiyarlık duyduğumu ifade etmek isterim. Allah ın selamı ve rahmeti üzerinize olsun. Hepinizi en derin sevgi ve saygılarımla ile selamlıyorum. Değerli dostlar! Bildiğiniz gibi Cumhuriyetin ilk yıllarında merhum Kazım Karabekir Paşa tarafından kurulan Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası tüzüğünde efkâr ve itikad-ı diniyeye hürmetkârdır ifadesi yer aldığı için kapatıldı. Yani bu parti dini inanç ve fikirlere saygılıdır ifadesini tüzüğünde bulundurduğu için kapatıldı. Bırakın dini yaşamayı veya yaşatmayı, dini değerlere, dini duygulara, dini fikirlere hürmetkâr olmayı bile yasaklayan Tek Parti diktatörlüğü, Şeyh Said meselesini bahane ederek Takrir-i Sükûn Kanunu diye bir kanun çıkardı. Başta Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri olmak üzere birçok âlimi ve kanaat önderini maalesef sürgünlere gönderdi. Bediüzzaman Hazretlerini Barla ya sürgüne gönderen o günkü ceberrut devlet anlayışı, Bediüzzaman ın kimsesiz hamisiz tek başına orada unutulup ölmesini arzu ediyordu. Bediüzzaman Said Nursi Barla da tıpkı toprağa, toprağın karanlığına tevdi edilen bir tohum gibi Barla dan yeşerdi. Kendi ifadesi ile neşv ü nema buldu ve büyüyen çınarın dalları 7 kıtayı bütün dünyayı kapladı. İşte bu tablo onun bir göstergesidir. Saygıdeğer dostlar! Bugün fevkalade bahtiyarım. Bahtiyarlığımın sebebi şudur: Eskiden, valiler, Bediüzzaman Said Nursi ve talebelerini zulmettiği ölçüde merkezi hükümetten tebrik ve terfi alırdı. Hükümetler, geçmiş hükümetler, Bediüzzaman hayatta iken ona nerede zindan, nerede işkencehane ve zulmedilecek mekân bulabileceklerinin hesaplarını yaparlardı. Ama bugün Allah a hamd olsun, Diyanet İşleri Başkanımızın 9. Uluslararası Bediüzzaman Sempozyumu nda bugün bile hala dinlediğim zaman büyük bir duygu seline heyecan seline kapıldığım henîen lekum mesajını burada bir paylaşması vardı, hatırlarsınız onu. Bediüzzaman manevi bir telgrafla kardeşlerim Ne yapayım, acele ettim, kışta geldim. Sizler cennetasa bir baharda geleceksiniz yani sizler cennet gibi bir baharda geleceksiniz diyordu ve Türkiye yi bu cennet gibi atmosfere taşıyan bu hizmetin cefakâr vefakâr mensuplarını tebrik ediyordu. Ve henîen lekum diyordu. Bu kalabalığa bu muhteşem görüntüye benim de söyleyebileceğim en güzel ifade Henîen lekum dur. Tebrikler olsun. Şundan dolayı bahtiyarım. Kendi halkının inançlarıyla alay eden, kendi halkının dini değerlerini rencide eden, kendi dinini yaşamaktan öteye bir arzusu ve gayreti olmayan insanları inim inim inleten bir hükümet ve devlet anlayışından, bugün halkının değerlerini paylaşan, bugün halkının duygularıyla aynı duyguları yaşayan, aynı duyguları ve atmosferi paylaşan hükümet ve devlet anlayışına ulaşılmıştır. İşte o gün Bediüzzaman a zindan arayan valiler yerine bugün Bediüzzaman ın talebelerini ve onun mesajını dünyaya yaymak üzere bir araya gelen ve bir sempozyum gerçekleştiren bu muhteşem organizasyona ev sahipliği yapan bir İstanbul valisi var. Bundan daha güzel bir görüntü olabilir mi? Biraz sonra sizlere hükümet adına hitap edecek olan değerli kardeşim Başbakan Yardımcımız Bekir Bozdağ Bey sizlere hitap edecektir. Bugün hükümet burada, bugün büyükşehir belediye başkanı ev sahibi olarak buradaydı, sizlere hitap etti. Bitlis valisi burada. Devleti ile milleti ile devlet-millet kaynaşması var burada. Hükümet ile millet kaynaşması var burada. Devlet, artık kendisini ev sahibi, milletini kiracı gibi gören bir anlayıştan kurtulmuştur ve artık devletin milleti değil milletin devleti vardır. Değerli dostlarım, milletin devleti var artık. 20 İSTANBUL İLİM VE KÜLTÜR VAKFI BÜLTENİ KASIM 2013