Savaşa ve erkek şiddetine karşı yaşasın kadınların eşitlik, özgürlük ve barış mücadelesi! HABER-SEN Lİ KADINLAR. 8 Mart ın resmi tatil olmasını

Benzer belgeler
Necla Akgökçe den bilgi aldık. - İlk olarak ülkede kadınların iş gücüne katılım ve istihdam konusuyla başlayalım isterseniz

KISMİ SÜRELİ İŞ SÖZLEŞMESİYLE ÇALIŞANLARIN YILLIK ÜCRETLİ İZİN HAKKI

KADIN EMEKÇ LER N TALEPLER...

İşsizlik ve İstihdam Raporu-Ağustos 2016

Nöbet Görevi Öğretmenliğin Parçasıdır Fakat... Fakat...!

EDİRNE ROTARY KULÜBÜ 1977

TÜRKİYE DE KADIN İŞÇİ GERÇEĞİ: DAHA FAZLA AYRIMCILIK, DÜŞÜK ÜCRET, GÜVENCESİZ İSTİHDAM

ÇALIŞMA HAYATINDA KADINLAR: DAHA ÇOK ÇALIŞIYOR, DAHA AZ KAZANIYOR

KADIN ERKEK FIRSAT EŞİTLİĞİ VE 8 MART DÜNYA KADINLAR GÜNÜ HAZIRLAYAN MELEK YAĞCI EĞİTİM HEMŞİRESİ

İKİ AYDA 500 BİN YENİ İŞSİZ Krizin Tahribatı

AVRUPA BİRLİĞİ BAKANLIĞI

İŞSİZLİK VE İSTİHDAM RAPORU- EYLÜL 2018 İŞSİZLİK TIRMANIYOR. Gerçek İşsiz Sayısı 6 Milyon. İşsiz Sayısı Bir Yılda 192 Bin Arttı

TÜRKİYE İŞSİZLİKTE EN KÖTÜ DÖRT ÜLKE ARASINDA

19 EYLÜL MÜHENDİS, MİMAR, ŞEHİR PLANCILAR DAYANIŞMA GÜNÜ

İşsizlik ve İstihdam Raporu-Eylül 2016

ONUR BAKIR HAKLARIMIZ VAR! İŞÇİ KADINLAR SORUYOR, EKMEK VE GÜL YANITLIYOR yılından 100 soru ve 100 yanıtta kadın işçilerin hakları

TOPLU İŞ SÖZLEŞMESİ NEDİR? GERÇEK BİR TOPLU SÖZLEŞME İÇİN

KISMİ SÜRELİ İŞ SÖZLEŞMESİ İLE ÇALIŞAN İŞÇİLERİN HAFTA TATİLİ İZİNLERİ VE HAFTA TATİLİ İZNİ ÜCRET HAKLARI

KRİZ ÜÇ KOLDAN SARSIYOR ENFLASYON-KÜÇÜLME-İŞSİZLİK

81 İl için Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Karnesi Ülker Şener & Hülya Demirdirek

Başvuru Koşulları: (link oluşturulacaktır)

HAK-İŞ KONFEDERASYONU

BENZERLİKLER PERSPEKTİFİNDEN: ÇAĞRI ÜZERİNE VE KISMI SÜRELİ ÇALIŞMA

ENEL HİZMETLER İŞÇİLERİ SE

Karanlığa Hayır! 8 Mart ın Aydınlığında Buluşuyoruz! HER YERDEYİZ!

İlerici Kadınlar Kimdir?

İşsizlik İstikrarlı Biçimde Yükseliyor! Son 10 Yılın En Yüksek İşsiz Sayısı

KADINA YÖNELİK ŞİDDETLE MÜCADELEDE ULUSLARARASI BELGELER VE KORUMA MEKANİZMALARI

Erkek egemenliğine, sömürüye, şiddete ve cinsel ayrımcılığa hayır demek için

ESP/SOSYALİST KADIN MECLİSLERİ

KRİZ İŞSİZ BIRAKIYOR

GENİŞ TANIMLI İŞSİZLİK 6 MİLYONA YAKLAŞTI!

TMMOB Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği 41. DÖNEMDE RESİMLERLE TMMOB

Yazılı Belge Yükümlülüğü

İŞSİZLİK VE İSTİHDAM RAPORU

İŞÇİLERİN 3 ACİL TALEBİ VAR!

GSG Hukuk Aylık İş Hukuku Bülteni Sayı Gebe ve emzikli çalışan günde 7,5 saatten fazla çalıştırılamaz.

ÇALIŞMA HAYATINDA DEZAVANTAJLI GRUPLAR. Şeref KAZANCI Çalışma Genel Müdür Yardımcısı Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı MART,2017

TARİHİ REKOR İŞSİZ SAYISI 7 MİLYONU AŞTI! HALKIN DERDİ BAŞKANLIK DEĞİL İŞSİZLİK!

İŞ GÜVENCEMİZE VE GELECEĞİMİZE SAHİP ÇIKIYORUZ!

İŞSİZLİKTE PATLAMA!: AKP İşsizlikle Mücadelede Başarısız!

Türkiye de Kadın İstihdam Sorununa Çözümler LİZBON SÜRECİ ve KADIN GİRİŞİMCİLİĞİ

Aileye köle sermayeye kul olmayacağız

Yükseköğretim kurumları disiplin kurullarında sendika temsilcisi bulundurulmasını sağladık.

CİNSİYET EŞİTLİĞİ MEVZUAT ÇERÇEVESİ: AB/TÜRKİYE

TÜRK İŞ HUKUKU VE SOSYAL GÜVENLİK HUKUKUNDA GÜVENCELİ ESNEKLİK

Türkiye nin Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) Karnesi

KADIN İŞÇİYE ANALIK İZNİ VEYA ÜCRETSİZ İZİN SONRASI VERİLECEK KISMİ ÇALIŞMA İZNİNİN ŞARTLARI BELİRLENDİ

İŞSİZLİK HIZLA ARTARKEN İSTİHDAM ARTIŞI YETERSİZ KALDI

İZMİR KREŞ ATÖLYESİ NOTLARI (Ocak 2013) 1-BAKIM HİZMETLERİ NASIL DÜZENLENMELİ VE BU DÜZENLEMEDE KAMUNUN YERİ NE OLMALIDIR?

ASIL KRİZ İŞSİZLİKTE! Geniş Tanımlı İşsiz Sayısı 7 Milyona Yaklaştı

PART-TİME (KISMİ SÜRELİ) İŞ SÖZLEŞMESİ

İSTİHDAM SEFERBERLİĞİ LAFTA KALDI: İSTİHDAM ARTIŞI YAVAŞLADI

KAYITDIŞI ĐSTĐHDAMLA MÜCADELE

İşsizlik ve İstihdam Raporu-Aralık 2017 İŞSİZLİK VE İSTİHDAM RAPORU- AĞUSTOS 2018 MEVSİM ETKİLERİNDEN ARINDIRILMIŞ İŞSİZLİK ARTTI, İSTİHDAM DÜŞTÜ

İŞ GÜVENLİĞİ UYGULAMALARINDAKİ PROBLEMLER ve ÇÖZÜM ÖNERİLERİ

EMEK ARAŞTIRMA RAPORU-2

E-BÜLTEN MAYIS Ailenin ve Dinamik Nüfus Yapısının Korunması Programı na. İlerici Kadınların Cevabı

İşsizlik Dikiş Tutmuyor İşsizlikte Kriz Günlerine Dönüş

ANALIK İZNİ VEYA ÜCRETSİZ İZİN SONRASI YAPILACAK KISMİ SÜRELİ ÇALIŞMALAR HAKKINDA 8 KASIM 2016 TARİHLİ YÖNETMELİK KAPSAMINDA HUKUK BÜLTENİ

İŞSİZLİKTE TIRMANIŞ SÜRÜYOR!

Genel Başkanımız Haydar Arslan ın okuduğu basın açıklaması metni aşağıdadır. KGM Önünde Basın Açıklaması Yaptık

Koç Üniversitesi nde neler oluyor?

Asgari ücretin belirlenmesini düzenleyen Asgari Ücret Yönetmeliği uyarınca, asgari ücret, pazarlık ücreti değildir.

İŞÇİ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ

EĞİTİM VE BİLİM EMEKÇİLERİ SENDİKASI

GENÇ, KADIN ve ÜNİVERSİTE MEZUNU İŞSİZLİĞİNDE VAHİM TABLO!

Kadınlar asgari ücreti değerlendiriyor: Söz hakkımız da yok yaşama şansımız da!

tarafından yazıldı. Çarşamba, 08 Haziran :44 - Son Güncelleme Perşembe, 09 Haziran :24

Gebe ve Emzikli Kadınların Çalıştırılma Şartlarıyla, Emzirme Odaları ve Bakım Yurtlarına Dair Tüzük

2013 YILI Faaliyet Raporu

8 MART DÜNYA EMEKÇİ KADINLAR GÜNÜ 1 MAYIS 10 KASIM ATATÜRK Ü ANMA ETKİNLİĞİ SANATSAL ETKİNLİKLER

YÖNTEM YEMİNLİ MALİ MÜŞAVİRLİK ve BAĞIMSIZ DENETİM A.Ş.

Ekonomik Rapor Kaynak: TÜİK. Grafik 92. Yıllara göre Doğuşta Beklenen Yaşam Süresi. Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği /

KADIN DOSTU AKDENİZ PROJESİ

Kadınlar kimsenin namusu değildir

HAKLARIMIZ BİRER BİRER ELİMİZDEN ALINIYOR! İZİN VERMEYELİM!

İŞSİZLİKTE VAHİM TABLO SÜRÜYOR! KAYITDIŞI ve GÜVENCESİZ İSTİHDAM ARTIŞI KAYGI VERİCİ BOYUTTA

Kürtaj toplumsal bir haktır, bedenimiz bizimdir!

İşten Atılan Asil Çelik İşçilerinin okuduğu basın açıklaması: 15/03/2012

YOL, YAPI, ALTYAPI, BAYINDIRLIK VE TAPU KADASTRO KAMU EMEKÇİLERİ SENDİKASI

1 MAYIS 2013 BİRLİK MÜCADELE DAYANIŞMA!

E-SENDİKA HAKKINDA MERAK ETTİKLERİNİZ

2017 İNSAN HAKLARI İHLAL RAPORU

ULUSLARARASI SOSYAL POLİTİKA (ÇEK306U)

Kadına YÖNELİK ŞİDDET ve Ev İçİ Şİddetİn Mücadeleye İlİşkİn. Sözleşmesi. İstanbul. Sözleşmesİ. Korkudan uzak Şİddetten uzak

AKP nin kadın istihdamı paketini kabul etmiyoruz!

BES Büro Emekçileri Sendikası - Özel Sayı: Mart 2013 Sahibi Sendika Adına: Ahmet Kesik (Genel Başkan) Yazı İşleri Müdürü: Ahmet Acar (Genel

Kadın İstihdamı: Sorun Alanları, Çözüm Önerileri. Ülker Şener

Daimler grubunda sosyal sorumluluk ile ilkeler. Daimler sosyal sorumluluğunun bilincinde olup Küresel Anlaşma (Global Compact) için baz

ANADOLU Eğitim Sendikası BASIN DUYURUSU

İŞSİZLİK GERÇEK, İSTİHDAM SEFERLİĞİ YAPAY!

10SORUDA AİLE SİGORTASI

Sendikalaşma ve Toplu İş Sözleşmesi Raporu Ağustos 2016

C E D A W KADINLARA KARŞI HER TÜRLÜ AYRIMCILIĞIN ÖNLENMESİ SÖZLEŞMESİ. Prof. Dr. Feride ACAR

Kadın işçiler. Dr. Nilay ETİLER Kocaeli Üniversitesi

Indorama Ventures Public Company Limited

25 KASIM KADINA YÖNELİK ŞİDDETE KARŞI DAYANIŞMA GÜNÜ

Erkek egemenliğine, sömürüye, şiddete ve cinsel ayrımcılığa hayır demek için 8 Mart ta alanlara!

19 Kasım 2015 İstanbul

Transkript:

HABER-SEN Lİ KADINLAR 8 Mart ın resmi tatil olmasını istiyor Emeğini bedenini sömürenlere karşı sesini yükseltiyor Örgütlü kadınlar, örgütlü toplum için mücadelesini büyütüyor! Savaşa ve erkek şiddetine karşı yaşasın kadınların eşitlik, özgürlük ve barış mücadelesi!

Adres: Fidanlık Mahallesi Adakale Sokak No: 28/1-4 Yenişehir/ANKARA Telefon: (0312) 434 37 30-40 (0533) 657 69 96 Faks: (0312) 434 37 10 E-posta: iletisim@habersen.org.tr veya habersen@hotmail.com web adresi: www.habersen.org.tr Haber-Sen Basın Yayın İletişim ve Posta Emekçileri Sendikası Adına Sahibi: Cemalettin YÜKSEL Sorumlu Yazı İşleri Müdürü: Veli Korhan RÜZGAR Genel Basın Yayın Eğitim Sosyal ve Dış İlişkiler Sekreteri Baskı: Mattek Matbaacılık Basım Yayın Tanıtım Tic. San. Ltd. Şti. Ağaç İşleri Sanayi Sitesi 1354 Cad. 1362 Sk. No: 35 İvedik/Ankara Tel: 0312 433 23 10 Basım Tarihi: Şubat 2015

8 MART IN TARİHÇESİ 8 Mart 1857 tarihinde ABD nin New York kentinde 40.000 dokuma işçisi, iyi çalışma koşulları istemiyle bir tekstil fabrikasında greve başladı. Ancak polisin işçilere saldırması ve işçilerin fabrikaya kilitlenmesi, arkasından da çıkan yangın sırasında fabrika önünde kurulan barikatların işçilerin kaçabilmesini engellediği için çoğu kadın 129 işçi can verdi. İşçilerin cenaze törenine 100.000 ne aşkın kişi katıldı. 26-27 Ağustos 1910 tarihinde Danimarka nın Kopenhag kentinde 2. Enternasyonale bağlı kadınlar toplantısında (uluslararası sosyalist kadınlar konferansı) Almanya sosyal demokrat partisi önderliğinden Clara Zetkin elli üç yıl önceki direnişte hayatını kaybeden kadın işçilerin anısını yaşatmak için o günün Dünya Kadınlar Günü olarak anılması önerisini getirdi ve öneri oybirliğiyle kabul edildi. İlk yıllarda belli bir tarih saptanmamıştı ve değişen tarihlerde ve genelde ilkbaharda anma törenleri yapılıyordu. Tarihi 8 Mart olarak saptanması, 1921 de Moskova da gerçekleştiren 3. Uluslar arası kadın konferansında gerçekleşti. Birinci ve ikinci dünya savaşı yılları arasında bazı ülkelerde anılması yasaklanan Dünya Kadınlar Günü nün, 1960 lı yılların sonunda Amerika Birleşik Devletleri nde de anılmaya başlamasıyla daha güçlü bir şekilde gündeme geldi dünya kadın hareketinin de etkisiyle Birleşmiş Milletler Genel Kurulu 16 Aralık 1977 tarihinde 8 Mart ın Dünya Kadınlar Günü olarak anılmasını kabul etti. Ancak Birleşmiş Milletler in web sitesinde günün tarihine ilişkin bölümde kutlamanın New York ta ölen işçilerin anısına yapıldığı yazılmamıştır. 3

TÜRKİYE DE 8 MART DÜNYA EMEKÇİ KADINLAR GÜNÜ Türkiye de 8 Mart kadınların birlik dayanışma ve mücadele günü ilk kez 1921 yılında Emekçi Kadınlar Günü olarak kutlanmaya başlandı. 1975 yılında ve onu izleyen yıllarda daha yaygın ve kitlesel olarak kutlandı. Kapalı mekanlardan sokaklara taşındı. 12 Eylül 1980 Askeri Darbesinden sonra dört yıl süreyle herhangi bir kutlama yapılmadı. 1984 ten itibaren her yıl çeşitli kadın örgütleri tarafından Dünya Kadınlar Günü kutlanmaya devam ediyor. ŞİMDİDE KADINLAR MÜCADELESİNİ BÜYÜTEREK 8 MARTI KUTLUYOR 8 Mart, Kadının örgütlülüğünü yükselttiği, kadının politikleştiği yaşamın bütün alanlarında aktif ve özgür bir birey olduğunun haykırdığı bir gündür. Bu yıl 8 Marta damgasını vuran, kadının muazzam öncülük gücünü bütün dünyaya gösteren Rojava kadın devrimi oldu. Gerici ve kadın düşmanı olan IŞİD çetesine karşı Kobané ve Şengal deki kadının direniş gücü, dünyadaki bütün kadınlara moral olup güç verdi. Biz kesk haber-sen li kadınlar her yerde ve her platformda savaşa karşı barışı savunduk bu günde bölgemizde devam eden savaşa karşı barış sesimizi 8 Martta alanlarda tüm kadınlarla birlikte yükselteceğiz. Tabi her konuda olduğu gibi kadın mücadele günlerini de egemen sistem kendi lehine kullanma yollarını arıyor 8 Mart ı da anneler günü, sevgililer günü gibi tüketim günlerine çevirip kadının mücadele gününü gölgelendirmek istiyor. Türkiye de de durum farklı değil AKP hükümeti sadece 8 Mart ile kalmayıp kadının her gününü sömürme ve tüketme olarak görüyor. Kadını aile kurumu içinde tanımlayarak kadının doğurganlık özelliğinin ülke nüfusunun artışındaki önemine değinip duruyor ve kadının emeğini nasıl değişik versiyonlarla daha çok sömürebileceğinin 4

peşinde. Son zamanlarda paket diye topluma ve kadına yutturmaya çalıştığı yasalar çıkartıp 6 ayda bir kadınlara müjde diyen hükümet aslında kadını tümden yok sayan bir politika yürütüyor. Son pakette kadınlar için vahim bir durumu ve erk zihniyet tasarısını yaşamsallaştırmak istiyor. Biz kadınlar tarihten bu güne hiçbir zaman alternatifsiz olmadık olmayacağız bu zihniyete karşı mücadelemizi büyütüyoruz.ve 8 martta alanları dolduruyoruz. KADINLARA PAKET DEĞİL ÖZGÜR - GÜVENLİ BİR YAŞAM VE GÜVENCELİ İŞ LAZIM! Düzenli olarak her altı ayda bir AKP hükümeti kadın istihdam paketi müjdesi vermektedir. Paketin içerisinde cümlelerin sıraları işverenlerin hassasiyetleri dikkate alınarak bürokratik şekilde değiştirilmektedir. Ancak, kadınlar cephesinden sürekli bedenleri üzerine açılan tartışma konularının tek bir anlamı vardır. Hem doğur, çok doğur, daha fazla doğur hem de part-time, güvencesiz, sendikasız, düşük ücretli çalış, dışarıda az çalış ve evde çok çalış. AKP nin ideal kadını, ideal ailesi, ideal toplumu içerisinde daralan nefeslerimizle itaat etmemiz beklenirken; biz kadınların paketten çıkanlara katlanacak sabrı kalmadı. Evde ücretsiz, iş yerinde düşük ücretli çalışan kadınlar olarak AKP hükümetinin paketlerine değil, eril sistemi paketlemeye ihtiyacımız var. 2015 yılının ilk günü Sağlık Bakanı tarafından dile getirilen annelik kariyeri sözleri bir hafta sonra Başbakan Davutoğlu nun açıkladığı Ailenin ve Dinamik Nüfus Yapısının Korunması programı ile perçinlendi. AKP hükümeti önceki hükümetlerin de izlemiş olduğu kadın düşmanı politikaların sürdürücüsü olmakla kalmayıp, lideri olma yolunda ilerliyor. AKP nin yıllardır toplumsal yaşamı parçalayıcı politikalarının iki belirgin özelliği bulunmaktadır. Bir yandan ulusal ve uluslararası sermayeye 5

bütün nimetler sunulurken; birlik, kardeşlik, dayanışma gibi toplumsal değerlerin yerine dini referanslı itaat kültürü getirilmektedir. Bu saldırının en aşikâr yaşandığı alanlardan biri kadınların bedenidir. Kadınlar sermayeye ucuz iş gücü yapılmak istenmekte, kamusal hizmetler özelleştirilirken maddi karşılığı olmayan ev içi işler kadınlara yaptırılmaktadır. Diğer taraftan gerek başörtüsü gerek mini etek tartışmalarında olduğu gibi erkek egemen zihniyet kadınları giderek daha fazla köleleştirmenin yollarını aramaktadır. Kadınların nerede, ne zaman, nasıl, kiminle gezeceği üzerine imamlardan kocalara, Cumhurbaşkanından sevgililere kadar her erkek vaaz verme hakkını kendinde bulmaktadır. Suskunlaştırılan kadınlar adına konuşan erkekler ödüllendirilmekte, bu sırada şiddetin her türlüsüne göz yumulmaktadır. AKP nin bu iki yönlü saldırısına karşı kadınların vereceği mücadelenin özgürlük için olacağı ortadadır. Bugün paketlerle fethedilmek istenen yaşamın dışında paralel evrenler değil, birebir hayatlarımızın ta kendisidir. Aileyi Değil Kadını Koru! Geçen sene erkekler en az 281 kadını öldürmüşken ve öldürülen kadınların faillerinin %51 i kocaları ve eski kocaları iken ailenin korunması ile kast edilen şey merak konusudur. 2014 yılı son beş yıl içerisinde kadın cinayetleri açısından en kötü yıl olmuştur. (bkz. Grafik 1) Bu kötü tablo karşısında herhangi bir açıklama yapma sorumluluğu hissetmeyen Başbakan Davutoğlu nun ağzı kulaklarında aileyi korumaktan bahsetmesi pişkinlik gösterisidir. Erken evlilik ve zor boşanma için elinden geleni yapan hükümet aile içerisinde katledilen kadınları görmek istememektedir. Bu soruna bulunmayan çözümler kutsal aile içerisinde kadınları canlı cenazelere döndürecektir. 6

Grafik 1. Kaynak: http://www.bianet.org/bianet/ erkek-siddeti/161582-erkek-siddetinin-2014- grafigi Ailenin tarihin başlangıcından beri çok önemli bir kurum olduğunu söyleyen Davutoğlu; aileyi korumak için tedbirler alacaklarından söz etmektedir. Aile kurumu ve kadınlar arasındaki bağlantı önemlidir çünkü her seferinde iktidardakiler dokunulmazlık atfettikleri bu kurum ile varlıklarını sürdürmektedir. Aileyi birikimin korunması için oluşturulan bir kurum olarak gören anlayışa göre ev dışında üretim araçlarının sahibi olan erkek ev içinde de egemenliğini sağlamış ve çocuklarına mirasını bırakmak amacıyla aile kurumunu işletmiştir. Burada üretim araçları derken kast edilen tarımsal aletlerden diğer üretim araçlarına kadar geniş bir çerçeveyi içermektedir. Avcılık-toplayıcılık döneminde toprakla ve bitkilerle iç içe olan kadının doğa ile bağlantısı hakkında yazılan onlarca makale vardır. Tarımsal devrimin kadınların etkisiyle gerçekleştiği; Tanrıça kültürlerine bakarak da anlaşılabilir. Bereketi simgeleyen genellikle kadın tanrıçalardır. Kadınların o dönem sahip olduğu ayrıcalıklı durum; birikimin başlaması ve hiyerarşik toplumların ortaya çıkmasıyla birlikte yok olmuştur. Bu dönemde kadınlar genellikle doğurganlığından ötürü ev 7

içinde kalmıştır. Ancak doğurganlık bile kadınların sahip olduğu bir özellik olmaktan çıkarılıp taşıyıcılık haline gelmiştir. Yani aslında çocuğu yaratan da erkektir. Kadın ise erkeğin yarattığı çocuğa bakmak, beslemek ve büyütmekle görevlidir. Ev içinde kalan kadın toplumsal yaşamdan uzaklaşmıştır. Bu ise onu edilgen hale getirmektedir. Bir diğer deyişle; erkek aktif ve üretken olabilmekte, nesneler aracılığıyla kendini gerçekleştirebileceği yaratım süreçlerine girmekte, özneleşmektedir. Kadın ise erkeğin tersine nesne konumuna getirilmiştir. Tarih boyunca değişik şekillerde karşımıza çıkan şey nettir. Evlilik aracılığıyla oluşturulan aile kurumu bile bir erkek ve bir kadının karşılıklı sözleşmesi olarak değil, bir erkeğin başka erkeklerle ilişkisini sürdürmesi için ortaya çıkmaktadır. Yani kadınlar asla erkekler gibi özerk ve bağımsız olmamışlardır. Kadının aile içerisinde yaşamış olduğu kölelik tarih boyunca yaşanan köleliklerin en eskilerinden biridir. Avrupa dillerinde genellikle familia kökeninden türeyen bu sözcük; Roma döneminde köleleri tanımlamak için kullanılmıştı. Türkçeye, Arapça ila t sözcüğünden geçen aile sözcüğünün etimolojik kökeni bağımlılar anlamını taşımaktadır. Yani aile kurumu kadınlar için bağımlılık ve kölelik durumunun cisimleşmiş halidir. Bunu şu an tarihe adını yazdırmış sayısız edebiyatçının gözünden de izleyebiliriz. Örneğin; yunan tragedya yazarlarında Aishkylos İyilik Perileri adlı oyununda sanat ve güneş tanrısı Apollon; Çocuğu meydana getiren ana değildir. O yalnızca karnına bırakılan tohumu besleyip büyütür; çocuğu meydana getiren babadır diye seslenmektedir. Aristo ise doğan varlıkların hepsinde bulunan erkek ögesinin bütün diğerlerinden daha kutsal ve iyi olduğunu düşünüyordu. Hristiyan düşünürlerden Saint Paul hem Tevrat ı hem de İncil i inceleyerek; erkek kadından değil, kadın erkekten doğmuştur; erkek kadın için değil, kadın erkek için yaratılmıştır sonucuna varmıştı. Günümüze yaklaştığımızda 8

ise Fransız devrimcisi Rousseau kadına yalnızca eşliği ve analığı layık görmektedir. Rousseau şöyle seslenir Kadının eğitimi kocasına göre ayarlanmalıdır. Kadın erkeğin sözünü dinlemek ve onun bütün haksızlıklarına katlanmak için yaratılmıştır. Siyaset biliminde önemli bir yere sahip olan Montesqui ise Bir kadının evin efendisi olması doğaya ve akla aykırıdır ama devletin başına geçebilirler demektedir. Balzac ise Kadın, sözleşme yoluyla elde edilen bir mülktür. Kim alırsa onun olur. diye seslenmektedir. Tarihin koridorlarında yankılanan tüm bu sesler hala yok olup gitmemiştir. Din bilimcilerden siyasetçilere, edebiyatçılara kadar erkek egemen sistem kadın düşmanlığını üretmekte, günümüz ailesine ihtiyaç duymaktadır. Dünya üzerinde farklı aile biçimleri olmasına rağmen; Davutoğlu nun aile ile anlatmak istediğinin alternatif modellerden biri olduğu söylenemez. Ahlaki ve politik olarak kadınları bağımlı kılan aynı zamanda sadece doğurganlık özelliği ile kadını insan sermayesi üreticisi olarak değerlendiren yaklaşımı tercih ettiği kesindir. Burada doğurganlıkla; zaten devlete ve millete ait olan çocukların kadınlar tarafından kendilerine yeniden verilmesinden bahsedilmektedir. Beden üzerindeki bu tahakküme dair farklı örnekler verilebilir. Ulus aile olmakla, vatan kadın bedeni ile reisler ve yöneticiler ise ailedeki baba konumu ile sıklıkla özdeşleştirilir. Devlet bu yönüyle hem kendisini meşrulaştırmakta hem de aile içerisindeki tahakkümün benzerini sürdürmektedir. İktidarın her yerde üretildiği düşünülürse, ailenin bu iş için son derece elverişli olduğu söylenebilir. AKP hükümeti kendi İslamcı ve liberal yönetim anlayışını bu aile modeli üzerine kurmak istemektedir. Bu modelde kadınlara verilen görev çocuk doğurmak, part-time işlerde, esnek ve güvencesiz çalışmak ve çocuk, hasta, engelli ve yaşlı bakımını da üstlenmektir. Toplumsal sorumluluk olarak görül- 9

mesi gereken ve kamu hizmeti olarak sunulması beklenen tüm hizmetler kadınların ücretsiz şekilde ev içlerinde çalışmaları ile karşılanmaktadır. Çocuk, engelli, hasta ve yaşlı bakımında toplumsal sorumluluğu ortadan kaldıran bu yaklaşım kadınların daha fazla ev içlerine kapanmasına neden olmakta, hak arama mücadelesinin baştan önünü kesmektedir. İstihdamda Cinsiyet Eşitsizliği AKP nin aile içine kadını hapsetme projesi istihdamdaki cinsiyet eşitsizliğini derinleştirmektedir. Eğer istihdam alanını cinsiyet gözlüğünden inceleyeceksek ilk bakmamız gereken nokta kadınların hangi işlerde istihdam edildiğidir. Kadınlar genellikle evle bağlantılı işlerde çalışmaktadır. Türkiye de kadınların istihdam edildiği alanların yarısı ücretsiz aile işçiliği, ev işçiliği ya da ev eksenli çalışma biçimindedir. Türkiye de erkeklerin iş gücüne katılımı %71.5 iken kadınlarda bu oran sadece %29.7 dir. OECD ülkelerinde sonuncu sırada yer alan Türkiye de kadınlar son yıllarda daha fazla iş aramaya başlasa bile hala 4 kadından üçü iş gücüne dâhil değildir. Kadınların işsizlik oranı ise (%17.4) erkeklere göre (%10) bir hayli yüksektir. Yani evden çıkıp iş aramaya başlayan kadın sayısı 10

çok azken, iş bulamayan sayısı bir o kadar yüksektir. Bu oran özellikle üniversite mezunu kadınlarda artmaktadır. Kadınların iş gücü piyasasına dâhil olmamalarını bir problem olarak değerlendiren AKP hükümeti iki yönlü bir çalışma başlatmıştır. İlki AB ülkelerine şirin gözükmek için istatistiklerle oynamaktır. Yani son dönemde kadın istihdamındaki artış sanal bir artıştır. Hükümet engelli bireylere verdiği aylık sosyal yardımları istihdam artışı için kullanmıştır. 2010-2013 yılları arasında kentli kadınların istihdamı 936.000 kişi kadar artmıştır. Artış en fazla hizmetler sektöründe görülmektedir. Engelli aylığı bağlanan ailelerdeki kadınların istihdamda gösterilmesi sonucunda %16 lık bir artış sağlanmıştır. Benzer şekilde kendi hesabına çalışan gündelikçi kadınların sayısı bu üç yılda %93 oranında artmıştır. Gündelikçi kadınlarla birlikte kadın istihdamındaki artışın %32 sinin hükümetin yarattığı bir illüzyon olduğu görülmektedir. Ancak AKP hükümetinin sanal artışların yanında gerçek bir artışa ihtiyaç duyduğu bir gerçektir. Bugün üzerinde konuştuğumuz paket tam da bunun sonucudur. Pakette doğum yapan kadınlara yarı zamanlı çalışma imkânı getirildiği söyleniyor. İlk çocuktan sonra iki ay ikinci çocuktan sonra 4 ay, 11

üçüncü çocuktan sonra 6 ay boyunca yarı zamanlı çalışma düzenlemesi yapılacak. Bu süre içerisinde yarı zamanlı çalışan kadınların tam ücret alacağından bahsediliyor. Eğer bu sürenin sonrasında kadınlar yarı zamanlı çalışmaya devam etmek isterse, yarım ücret alarak çalışacaklar. Böylece profesyonel hayattan kopulmayacak deniliyor. Bir önceki pakette memurlara 5.5 yıl olan bu süre için zaman belirtilmemesi ise ilginç. Ancak yeni pakette böyle bir şeyden bahsedilmiyor. AKP hükümeti kadın istihdamına yarı zamanlı çalışma ile çözmeye çalışmaktadır. Ancak bilinmelidir ki bütün yarı zamanlı işler; * Düşük ücretlidir. Hükümet maaşların yarısını ödese bile geri kalan zamanda çalışan kadın düşük ücretli çalışmış olacaktır. İlk gelen kazanır yaklaşımı ile istihdamdaki problemlerin çözülmesi imkânsızdır. Diğer taraftan hükümet tarafından ödenecek olan yarım maaşın İşsizlik Fonu ndan karşılanması akla gelen ilk seçenektir. Bu durumda yine işçilere sormadan işçilerin paraları harcanacaktır. Bunun ne demokrasi ne de onurlu çalışma hakkı ile ilgisi vardır. Bunun bile ne kadar hayata geçirileceği bilinmemektedir. * Yarı zamanlı çalışma güvencesizliktir. Emeklilik, sosyal sigorta gibi kazanılmış hakların ancak yarısından faydalanabilirsiniz. O da eğer yeterince şanslıysanız mümkündür. Yani yarı zamanlı çalışma genellikle kayıt dışı şeklinde yayılmaktadır. Dünyadan buna dair onlarca örnek verilebilir. Kanada da her üç çalışandan ikisi part-time istihdam edilmekte, kazanılmış haklardan yararlanmalarına izin verilmemektedir. * Yarı zamanlı çalışma kötü çalışma koşulları demektir. Çalışma koşulları ve yaptığınız işin tanımı sürekli olarak değiştirilebilir. Yarı zamanlı çalıştığınız için iş yerinde maruz kaldığınız ayrımcılık ve 12

hak ihlallerine karşı çıkma olanağınız son derece azdır. Çünkü; * Yarı zamanlı çalışma örgütsüzlüktür. İşçilerin demokratik hak örgütleri olan sendikalara üye olmanız ve burada hak mücadelesi vermeniz çok zordur. Yarı zamanlı çalışma tüm dünyada kadın istihdamını arttırmanın bir yolu olarak görülmektedir. AB parlamentosu 2010 yılında tüm üye ülkelerine çağrıda bulunmuş ve kadın istihdamındaki artışın güvencesiz iş kollarında yarı zamanlı çalışan kadınların sayısındaki artışla ilgili olduğunu belirtmişti. Parlamento üye ülkelerinin gerekli yasal tedbirleri alması için uyarmış ve sıfır süreli iş sözleşmesine son verilmesini istemişti. Ancak tüm bunlara rağmen yarı zamanlı çalışmanın atipik çalışma biçimleri arasındaki yeri büyümektedir. Yarı zamanlı çalışanların büyük çoğunluğunu kadınlar oluşturmaktadır. Mevcut yasal düzenleme içerisinde yarı zamanlı çalışma 4857 sayılı kanunda kısmi süreli çalışma olarak tanımlanmaktadır. Bu çalışmanın alt kolları olan yan işte çalışma, iş paylaşımı, kayan iş süresi ve çağrı üzerine çalışma biçimlerinden sadece çağrı üzerine çalışma biçimi yasal olarak tanımlanmıştır. 4857 sayılı İş kanununda; Madde 13 - İşçinin normal haftalık çalışma süresinin, tam süreli iş sözleşmesiyle çalışan emsal işçiye göre önemli ölçüde daha az belirlenmesi durumunda sözleşme kısmî süreli iş sözleşmesidir. Kısmî süreli iş sözleşmesi ile çalıştırılan işçi, ayırımı haklı kılan bir neden olmadıkça, salt iş sözleşmesinin kısmî süreli olmasından dolayı tam süreli emsal işçiye göre farklı işleme tâbi tutulamaz. Kısmî süreli çalışan işçinin ücret ve paraya ilişkin bölünebilir menfaatleri, tam süreli emsal işçiye göre çalıştığı süreye orantılı olarak ödenir. Emsal işçi, işyerinde aynı veya benzeri işte tam süreli çalıştırılan işçidir. 13

İşyerinde böyle bir işçi bulunmadığı takdirde, o işkolunda şartlara uygun işyerinde aynı veya benzer işi üstlenen tam süreli iş sözleşmesiyle çalıştırılan işçi esas alınır. Kısmi süreli çalışmanın ne olduğunu tanımlamaktadır. İlk bakışta bir işin kısmi süreli olabilmesi için iki koşulun gerçekleşmesi beklenmektedir. Hem iş süresinin önemli ölçüde az olması hem de iş süresinin daha iş sözleşmesi yapılırken taraflar tarafından kurulması gerekmektedir. Burada dikkat edilmesi gereken nokta önemli ölçüde daha az derken neyin kast edildiğidir. Madde gerekçesinde normal çalışma süresinin 2/3 ünden daha az olanlar denilirken kanunda açıkça belirtilmemiş olması karmaşaya neden olmaktadır. Hangi işlerin yarı zamanlı olacağı konusu tartışılmaya devam edilmektedir. Kanunda geçen emsal işçi kavramı ise sendikaların etkisini hiçe saymaktadır. Örneğin bir iş yerinde toplu iş sözleşmesi ile garanti altına alınan çalışma süreleri yerine karşılaştırılabilir bir tam zamanlı işçinin çalışma süresi dikkate alınmaktadır. Sendikaların etkisi ile daha az çalışılan iş yerlerinde; yarı zamanlı çalışanların çalışma süreleri üzerinde bu durumun hiçbir etkisi olmayacaktır. Kanunda geçen ayırımı haklı kılan bir neden olmadıkça ibaresi gerekçeli kararda açıklanmaktadır. Ayrımın haklı olduğu alanlar şu şekilde örneklendirilmektedir; hafta tatili ücreti alamaz, iş yeri servisinden yararlanamaz, öğle yemeği yemesi mümkün değildir, iş yeri kreşinden yararlanamaz Bölünebilir menfaatler ise genellikle iş yerlerinde kazanılmış yakacak yardımı gibi sosyal hakların maddi olarak bölünmesidir. 14

Yasaya göre kısmi süreli çalışmada ücret; çalıştığı süre için belirlenen asgari ücretten az olamaz. Ancak kısmi süreli çalışan işçinin fazla mesai alması mümkün değildir. Çünkü fazla mesai alınabilecek koşulları belirleyen maddeye göre fazla mesai ücreti almaya hak kazanmak için haftalık en az 45 saat çalışılması gerekmektedir. Kısmi zamanlı çalışan bir kişi ise bu kadar süre çalışsa zaten tam zamanlı çalışmış olurdu. Hafta tatili, yıllık ücretli izin gibi haklardan yararlanabilir. Sendika üyesi olabilir ve toplu sözleşmede çalışma süresi haricindeki tüm maddelerden bölünebilir menfaatler şeklinde yararlanabilir. Ne yazık ki kanunda belirtilen ve olumlu sayılabilecek bazı düzenlemelerin hayata geçmesinde son derece sıkıntı yaşandığı bilinmektedir. Kadınların doğum yapacağı sırada işten çıkarılması, hamile kalmayacağına dair sözleşme imzalaması bilinen durumlardır. İşveren sırf bu nedenlerle daha az kadın istihdam etme yolunu seçecek ya da istihdam edilen kadınlar kayıt dışı çalışacaktır. Doğum İzinleri ve Doğum Yardımı Yeni istihdam paketinde doğum izinleri ile ilgili bir düzenleme yok. 16 hafta olarak kalacak. Ancak prematüre doğum yapan kadın memurların normal doğumdan önceki süreleri doğum iznine 15

eklenecek. Çocuğun yüzde 70 engelli olması durumunda ebeveynlerden birine 1 yıl içinde 10 güne kadar ek izin getiriyor. Doğum yardımı konusu ise sıkça gündeme getirilmektedir. Sosyal medyada da alay konusu olan bu düzenleme ile ilk çocuğa 300, ikinci çocuğa 400, üçüncü çocuğa ise 600 TL yardım yapılacaktır. Üç çocuğu olan bir kadının alacağı toplam yardım 1.300 TL iken sadece bir çocuğun mezun olana kadar ailenin cebinden çıkan para 80.000 TL dir. Bu yardım komik olmanın ötesinde aşağılayıcıdır. Kadınlardan 300 TL için çocuk doğurmalarını beklemek saçmadır. Bu karar ne olursa olsun kadınlara aittir. Öncelikle bir çocuğun bütün hayatı boyunca onurlu şekilde yaşama, eğitim alma, sağlık hizmetinden yararlanma ve çalışma koşulları garanti altına alınmalı, sonrasında koşulsuz olarak kadınların kararlarına saygı gösterilmelidir. Kreş Teşviği Özel kreş ve gündüz bakım evlerinin sayılarına dair Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı 2013 Aralık ayından beri açıklama yapmamaktadır. Son yayımlanan istatistiğe göre bir yıl önce 109.000 in üzerinde çocuk özel kreşlerden faydalanmıştır. Ancak yaş grubuna dair bir bilgi yoktur. Özel kreşlerin 16

desteklenmesinin; eğitimi piyasaya açmaktan başka anlamı yoktur. Eşitlik ilkesine aykırı olan bu yaklaşım herkesin eğitim almasını engellemektedir. Özellikle yoksul çocukların kreşlere gitme olasılığı giderek düşmektedir. Türkiye nin OECD ülkeleri sıralamasında okul öncesi eğitimde okullaşma oranında son sıradadır. 3-5 yaş arası çocukların sadece %27 si okullaşmıştır. Okul öncesi eğitim hem çocuk için hem de anneler için son derece önemlidir. İlginçtir; okul öncesinde sonuncu olan Türkiye, kadın istihdamında da son sırada yer almaktadır. Bu ikisi arasındaki ilişki çok önemlidir. Kadınları istihdamdan uzaklaştıran en önemli etken çocuk bakımıdır. Kamusal bir hazmet olarak sunulan çocuk bakımı, binlerce kadının onurlu, iyi koşullarda, güvenceli ve tam zamanlı şekilde çalışmalarını sağlayacaktır. 17

Sonuç Sendikalar olarak ne talep ediyoruz? Her şeyden önemlisi kadınların bedeni, kadınların kararı!!! * Doğum izni değil; dönüşümsüz ebeveyn izni için * Çocuk bakımında erkeklerin de eşit sorumluluk almasını sağlayacak yasal düzenlemeler için * Tam zamanlı, kadrolu ve hiçbir hak kaybı olmadan çalışmak için * Kadın emeğinin güvencesiz ve esnek istihdamın bir aracı olarak görülmemesi için * 7/24 açık, kamusal, ücretsiz, erişilebilir, anadilinde kreşler için * ILO 183 No lu Analığın Korunması Sözleşmesinin bir an önce imzalanması için 8 Martta alanlardayız. Bütün kadınları bizimle birlikte sokağa çıkmaya davet ediyoruz. 18

1. KADIN MECLİSİ TOPLANTISI SONUÇ BİLDİRGESİ 27-28 Eylül 2014 tarihleri arasında 1. Kadın Meclisimiz Ankara da aşağıdaki gündemle toplandı. Gündem: 1- Açılış 2- Siyasal ve Sendikal Sürecin Değerlendirmesi 3- Çalışma programının oluşması ve yönetmeliğin oluşturulması 4- Toplumsal cinsiyet konulu sunumun yapılması 5- Kapanış SONUÇ BİLDİRGESİ Binlerce yıldır ataerkil sistem, sermaye ve kar sağlamak için doğanın, kadının ve toplumun bütünlüğünü birbirinden ayırarak parçalara bölerek sömürüyor. Bu sömürüye karşı direniş sergileyen mücadele eden kadınları acımasızca katledip kadının mücadele gücünü kırmak, sindirmek için erkek egemen sistem bütün gücünü tarihte seferber ettiği gibi şimdi de ediyor. Hegemonik güçler Ortadoğuyu yeniden dizayn adı altında bölgeye adı konulmamış olsa da bir 3. Dünya savaşı yaşatıyor. Bu savaşta en çok kadın ve çocuklar mağdur oluyor, hegemonik güçlerin eliyle ve müttefiklerin desteğiyle oluşmuş İŞİD çetesi kadınlara insanlık dışı trajediler yaşatmaktadır. Kadını savaş ganimeti olarak almakta, tecavüz edip, 19

köle olarak satıp kadına zorla fuhuş yaptırılıyor. Bunları kadına reva görürken; Kadınlar Rojava ve Şengal de küllerinden oluşup örgütlenip bu vahşete karşı mücadele kahramanlığını gösteriyor. Kadılar kendini yönetme hakkının olduğu, emeğinin, bedenin üzerinde hiç kimsenin söz söyleme hakkının bulunmadığı bir toplumun özgürlük mücadelesini vermektedirler. Yine ülkemizde erkek egemen zihniyet kadına her yerde şiddet ve cinayet kusmakta, kadınları sokak ortasında, evlerinde ve iş yerlerinde akıl almaz bir nefretle boğmaya çalışıyor. Yaşanan kadın cinayetlerinin mevcut AKP hükümetinden bağımsız olmadığını görüyoruz ve kadın cinayetleri adı altında kadın kırımı yaşanmaktadır. AKP nin kadın politikalarına baktığımızda; kadını metalaştıran, çocuk doğurma makinesi olarak gören ve kadın emeğini güvencesizleştiren, esnek çalıştıran, sömüren yasalar çıkarmaktadır. Biz düzenleme adı altında çıkarılan yasaların kadınların aleyhine olduğunu biliyoruz ve buna karşı örgütlü mücadelemizi büyüterek kadınlar hakkında çıkan her yasanın kadınlardan doğru kadınların lehine olması gerektiğini söylüyoruz. İŞİD terörünün yaptığı katliamlar ve kadına yaşattıkları için sınırda ve yerellerde konfederasyonumuzun eylem etkinliklerine kitlesel katılım sağlanması gerekir. Yine bu savaşa karşı iş yerlerinde duyarlılık yaratmak için açıklamalar yapılıp bildiri dağıtılmalı. Savaştan mağdur olanlarla dayanışma adı altında genel merkezden kalem basılıp yerellerden yardımlar sağlanmalıdır. Üyesi olduğumuz UNİ ye İŞİD terörüne karşı duyarlılık çağrısı yapılmalı. İş kolumuzdan doğru; PTT Merkez Gişelerde bireysel ilişki ve sendikal ayırım baz alınarak adaletsiz rotasyon uygulanıyor. Yasal olmadığı halde bazı gişelerde bir kişinin çalıştırıldığı ve görünen odur 20

ki bazı gişelerde kadın tek başına çalışmaktadır. Bu sorunların yaşanıldığı yerleri yazılı raporla yerellerde giderme girişiminde bulunulacak eğer çözülmezse basın açıklamaları yapılıp sorun giderene kadar mücadele verilecek. Şubelerde kargoda görev yapan kadınlar yük kaldırma konusunda zorlanmaktadırlar. Bu tür iş bölümlerinde, gelen kargo ağırlığına ve personelin fiziki yapısına göre görevlendirme yapılmalıdır. Adli tıp gönderilerinin kabul edildiği şubelerimizde gerekli temizlik ve özellikle kokuya karşı önlemlerin alınmadığı personelin çalışma performansını düşürüp sağlık sorunlarına neden olmaktadır. Özel araçla getirilmesi gereken bu gönderiler uygun ambalajlanması getirilmesi ve bu sorunların giderilmesi için girişimlerde bulunulması gerekir. İş yeri koşullarının kadın çalışanlara göre düzeltilmelidir. Nöbetleşe çalışıldığı iş yerlerinde uygun çalışma koşulları sağlanmamakta dinlenme, giyinme odaları ve dolapların bulunması gerektiği halde bunların olmadığı görülmektedir. İş yerlerinin yeterince temizlik problemlerinin çözüme kavuşmadığı sağlıksız koşullarda çalışmaların devam ettiği ortadadır. iş yerlerimizde, özellikle PİM ler de kadın ve engelli çalışanlar için lavaboların olması gerektiği halde bu düzenleme birçok iş yerinde bulunmamaktadır. Bu nedenle engelli çalışanlar ve kadınlarımız mağdur olmaktadırlar. Bu mağduriyetin giderilmesi ve çalışma koşulların düzeltilmesi için basın açıklamaları yapılmalıdır. Dağıtıcı kadın personelin yük taşıma ve cihet eşleştirme konusunda fiziki yapısı göz önünde bulundurarak dağılımın yapılması gerekmektedir. Bu konuyla ilgili İLO nun 127. Sayılı sözleşmenin 7. Maddesinin dikkate alınması gerekir. Erkek personelle kıyaslanma yapılmadan konuya ilişkin genelge çıkarılması ve gerekli önlemler alınması gerekir. Yine Ağır ve tehlikeli işler yönetmenliğinin 6. Maddesinde yer aldığı biçimiyle özel gün izni adı altında kadınların belirlediği 2(iki) gün izinli sayılması gerekmektedir. 21

Dağıtıcı kadın personelin kıyafetleri erkek beden ve fiziğine göre tasarlanmaktadır.kalitesiz kumaşlardan yapılan kıyafetlerin mevsim ve coğrafik koşulları gözetmeksizin dağılımı yapılmaktadır. Kıyafetlerle ilgili eş zamanlı basın açıklamalar yapılıp iş aksama-durdurma ve grev gibi eylemler yapılmalıdır. Yine bir çok kurumda kreşlerin olmaması en çok biz kadınlara sıkıntılar yaşatmaktadır. Yıllardır kreş haktır bu hakkımız açıkça gasp ediliyor diye mücadele etmemize rağmen PTT yönetiminden kaynaklı bu hak verilmiyor. Kreş hakkımızı alana dek konfederasyonumuzla beraber mücadelemize devam edeceğiz. İş kolumuzun ilk önceliği eğitim merkezlerinde çocuk bakım yerlerinin olması gerektiği, bunların olmaması en çokta kadın personelinin eğitimlerini aksamaktadır veya küçük çocuğu olan kadınlara eğitim verilmemektedir. Bu konuda iş kolumuza bağlı bütün sendikalarla birleşip bu haksızlığın giderilmesi için eylem etkinlikler yapmalıdır. Süt izinlerin kullanılmasında idarecilerin engeliyle karşılaşılıyor. Süt izni olan kadınlara çalışma koşulları açısından pozitif ayırım yapılmalı. Ve mutlaka süt izinlerini kullanmaları gerektiğine dair iş yeri temsilcisi gerekli uyarıları yapmalıdır. İş kollarımız bünyesinde görevde yükselme sınavlarında ve yapılan mülakatlarda cinsiyet eşitliği ve adalet gözeterek yapılması gerekir. Bir kamu hizmeti yayın kuruluşu olan yasanın verdiği görevleri yerine getirmesi gereken ve halkın parasıyla yayın yapan TRT, halka ve kadın personeline resmen eziyet çektiriyor. Yapılan programlarla kadını metalaştırıyor, ev içine hapsedip belirli kalıplar içinde gösteriyor. Bünyesinde çalışan kadın emekçilere bütün angarya işleri yaptırıyor. Kadınları karar alma mekanizmalarından uzak tutuyor yönetimlerde önü kesiliyor. TRT karar alma meka- 22

nizmalarında cinsiyet eşitliği göz önünde bulundurmalı. TRT yasalar ve altına imza atmış uluslar arası sözleşmeler çerçevesinde hareket edip yayını sürdürmelidir. TRT kadını yasal hakları konusunda bilgilendirmek ve bilinçlendirmek, istihdam, eğitim ve şiddet konularındaki farkındalığı artırmak için program üretmek, töre ve namus cinayetleri, kadın intiharları, ensest, çocuk gelin gibi bir çok toplumsal yarayı tüm boyutlarıyla tarafsız tartışmak ve kamuoyunun gündemine sunmak zorunluluğunu olduğunu hatırlatacak eylem etkinlikler yapılmalıdır. Kadının istihdam hakları ve kadının sendikal hakları ve toplumsal cinsiyet konulu yerellerde eğitimler yapılmalı. Diye tartışmalar yürütüldü ve kararlar alındı. 23

Ey güzel bakışlı kız sen o güzel bakışlarınla bizden çok şey bekliyorsun biliyoruz sen o iki elinle verdiğin öz savunmanın devamını istiyorsun o yanmaya rağmen verdiğin direnişin devamını istiyorsun bizden... Sen sadece kendini kurtarmak için o direniş çığlığı atmadın biliyoruz sen bütün kadınların çığlığı oldun sen bütün kadınlar için direndin... Ve çığlığınla-direnişinleküllerinle bayrak oldun bizde bu bayrağı hep yukarda dalgalandıracağımıza söz veriyoruz sen rahat uyu güzel bakışlı yoldaşım... Jin jîyan azadî kadın yaşam özgürlük